ii K&nuıuevvel Itunhtmyet 5ON TELGRAFLAB Almanya'da siyasî ibre! Rayiştağ meclisi yeni kabinenin arzusuna tebaan içtimalarını talik etti Berlin I I (A.A.) Wolff Ajan Reiehstag mecliri, içtimatarıni . eından: talik etti Başvekü VOB Şlâyher'in perşembe Berün 10 ( A . A . ) Reiehstag meegüna hükâmetfo programı hakkında lisi, yeni içtima devresinin başhyaeağı Wr nutuk soylemesi muhtemeldir. Bu • tarihîn tayîni işini, reise bırakan .bir nutuk, tdaizle her tarafa neşredüecck* takririn kabulünden sonra içtimalanm talik etrniş ve Alman kabinesinin istediği Neni fırkattnâa yeni oeçhe yola girmiştir. Berlra 10 (A.A.) Wolff Ajaıuı Siyasi mahffller, Reiehstag meclisnun Vildirryorı fimdiki içtima devresinin bu suretle niReichstag meclîsmdek? sosyaKtt mflhayet bulmasuıı, Başvekö Von Şlâyher Iiyetçiler grupu, Hitler hazır olduğu haliçin böyük bir muvaffalriyet sureb'nde de bîr içtima yapmışbr. Bn toplantıda telâkki etmektedir. Bilhassa Adliye NaStrasser buhmmamışhr. Grup, Hitler'e zın M. Guerbıer'in müdahalesi özerine yeniden sadakat yemmi etmiştir. af mes'elesinin kabine ile meçlis ara • Hitler, fırkanm fOrirlerini neşredea sında bir ihtflâf çıkmasma mahal ver gazetede bu sabah neşrettiği bir beyanmiyeeek surette halledilmîf olması ba namede nrkanm şundiye kadar Strav muvaffakiyetin ehemmiyetini bir kat ser'i» uhdeslnde bulunan siyasî teski daha arttırmaktadır. lihnm idaresmi artık b i m t kendiıinhı Gene bu mahfillerin fikrine göre hüele aldığmı ve ba vazifeye mnavin olakumet ikincikânunun ortalarma kadar. rak meb'os LeyM tayin ettiğini bildir işlerme rahat, rahat çaltsmak imkânını mîştir. elde etmî» olacaktır. Hükumetin goreHitler, bhmeikânunan 14 ünde fırka ceği bu işlerin başhea gayesi, vaktfle prorjagandasmnt şiddetini arhrmağa mı siyasî tethif harektfne karşı gelmek tuf bir takım yeni direkttfler neşredeee. içm almmış olan fevkalâde tedbirlerden ğini de beyan etmiştir. bazılarmı ortadan kaldırmaktan iba • rettir. Strasser fırkadan Sç hafta menmiyct Af kemttrn kabul edildi alnmşhr. Siyasî hayattan çekfleceği *3yBerlin 10 ( A . A . ) Rayiştag, holenmektedir. Fırkanm büyük azasınm kumetm siyasî eurüraler hakkmdalri aba bareketi Nazi'lerin biiyük buhran mumî af proiesini ban esash tadilât ile feçirmekte olduklarma delfl addtdi kabal etmiştir. Kye*, Mübadele Işleri uzayor Komisyona altı aylık daha tahsisat veriliyor Ankara'd'an muhtclit milbadele komisyonuna gelen malumata göre, hükumet, mübadele basnmrahhası • mıı Şevki Beyin komisyonun ra«aisi ile elde mevcut ve haili Icat'îyvM» mesrut mesail hakkmda verdigi iıahat üıerine komisyona daha altı aylık tahsisat itasmı muvafık bulmvftur. Yeni verilecek tahsisat ısayıs iptidalarına kadar sürecektir. Çaldaris hükumet inin, komisyona lâğvile, muallâktaki meselelerin iki tarafa mensup heyetler tırafırdan halli lehinde bir tasavvurda bulun» dugu anlaşılmışb. Halbuki htikumetimizin komisyon için yeni bir tahst» s&t kabulimfi takarrUr «Kirmesi iki hükumet arasinda mevcut mAsailin kat'iyyen halline kadar %omisyonun mesaisine devamı ieap ettiğina dair bir mut&bakat husule geld'iglai gH»termektedir. Alâkadarlardan aldığımız malft mata göre ekserisi hâkerne havalc edilmif meselelere *it bulunan ihif* lâfh tslerin biran ew«l halli için bnıı tedbirler aJınaeak ve bftarnf azalardan da hakemh'klerine havale edilmis bulunan dosyalann tetklk ve karara raphnın tacili temenni edilecektir. MuhtelH mübadele komisyonu, Ankara itîlâfnamesUe tesbit edilen iflerin dörtte ttçttntt tasfiye etmif bulunmaktadır. Komisyonun teknik biirosu bir haftaya kadar faaliyetini t*tll edeceği gibi vazifesmi bitymiş olan lstanbul'daki altmcı tâli komisyon ve GttmiUcme'deki tâli komisyon da bir ay sonra ilga edilecektir. Bu suretle komisyonun isleri çok aıalmif olmaktadır. Bugün için, her ikl heyet tstanbul'da bulunan >ük sek kiymeti haiz ve adedi dort bme yaklasaa ynnlAVm sahiplerine ait hukukt vaziyetlerini tesbit ifi üse rmde çalışmaktadır. Alâkadarlar da bu iflerfaı altı ay İçinde Urraal edliecegi fikrinde bulunmaktadırlar. Ankara'da bulunan başmurahhasımız Şevki Bey bir iki güne kadar sehrimize döneeektir. Şevki Bey yakın arkadaşlardan birisine, KahLre sefaretine tayini haberini tekzip et Ağaoğlu Ahmet Beye Cevap 1 Yazan: ŞEVKET SÜREYYA Miiderris Afaoğla Ahmet Bey «tnkıl&p ve Kadro> hakkındaki tenkitlerini «Devlet ve Fert> baslığı altmda bu sütunlarda neşrettiler. Bu yazılan ehemnr%etle takip ettim. Inkılibımızm nazarî mahiyeti ve fîkrî esasları üzerinde yapılacak ciddî nesriyatın, bir inkilâp neslinin fikir terbiyesi üzerinde nasıl müs bet tesiri bulunduğu malumdur. Kendi prensiplerini izah, tedvin ve müdafaa edemiyen, binaenaleyh, daima müteaddi olan diğcr fikir sisteraleri karsısında kendi fikri sahsiyetini ve kemalini bulamıyan bir inkıllp neslinin ruh resanetinden hiç bir laman kat'iyenle emin olunamaz. Bu itibarla <tnki!p ve Kadro> da ana hatlarüe izaha çalifilan prensiplerin ve inkılâbımtzın izah tarzmm Ağaoğlu gibi eski bir ilim ve siyaset adamının kalemüe münakasa mevıuu kılınışını, jiz, fikrî hayatınuz için müspet bir hareket olarak telâkki ediyoruz. Ağaoğla Ahmet Beyin tenkitleri bir takım mukabil isahlan ve ce vaplan zarurî kılmaktadır. Ancak bu eevaplara geçmeden evvel bir kaç noktayı ehemmiyetle isaret etmek lizımdır: 1 Ahmet Bey yazılanna bir bakısta «tnkılâp ve Kadro» nun tenkidi »eklini vermeğe çaltsmakla beraber bu yazılar, hakikatte, muhterem müderrUin, uzun yıllardanberi, derslerinde, konferanslarında, siyasî mücadelelerinde müdafaa e degeldiği bir takım bilgilerin bu vesile ile de yeni bir tekrarıdir. Binaenaleyh, muharririn ilk yazılarmdaki iladelerine rağmen «tnküâp ve Kadro» ile ancak dif yüzünden alakadar olan ve hatta ba krtabı iyi okuyanlar içm adeta mevza harici görünen ve ban noktalarında ise Ağaoğlu Ahmet Beyin sahsiyetile uygun düsmiyecek kadar ha f if ve lâübali kalan bu yazılarat, ancak, mevKu ile hakikaten alakadar olan yerleri üzerinde durmak bittabi muvafık olacaktır. 2 Ahmet Bey ük yazısmda, Cumhuriyet'teki tenkitlerint, ara • mızda Ankara'da cereyan eden münakasanın bir devamı gibi sayıyor ve Türk Ocaklan merkezi salonunda yapılan bu münakasalardan sonra aramızdaki ayrılığın adeta bir uçurum şeklini aldığmı yazıyor. Fakat bcuıa kal»a «uÇurum» tabîri borada vaziyetin tam ifadesi İçin yermde kullanılmış bir tabir degildir. Ahmet Beyle aramızdaki fark, nihayet bir «mekân» fikrînden istiare edilen bir tabir ile değil, geniş bir «zaman» ve «cfevir» aynlığı ile ifade edilebilir. Bir zaman ayrıhğı ki . ya? farkıni bittabi kastetmiyoruz birimizi, on dokuruncu asnn on dokuzuncu asra uygun bir takım telâkki enkazına bağlamıs durur ken, diğerhnizl, harp sonu devrinin, mütemadiyen yeni şekiller ve yeni terakki mesafeleri alan eemiyet kaidelerile beraber, her an yeni ufuklara doğru çekip gotürüyor. Binaenaleyh Ahmet Beyle bizim aramızdaki ayrılık, hakikatte bir keyfiyet, yahut bir cihanl telâkki tarzı ayrılığıdir ki, bir taraf içm telâkki durgunluğu, diğer taraf için telâkki sisteminde hareketlilik, yahut dmamizm, bu iki keyfiypr» biribirinden ayıran tki esas vasıftır. Bunun içindir ki, mi'.hterem Ahmet Beyde bütün hükümler ve bütün kıymet ölçüler! artık kat'î «eklini almış, tam manasım bulmus, adeta «nas» laşmış, ayetlesmi:» birer mahiyet aldığı halde «Inkılâp ve Kadro» da bu hükümler ve kıymet ölçüleri, içinde yaşadığımız millî ve beynelmilel eemiyet hâdiselerinin zaruret ve kanuniyetlcritie uygun bir sekilde seyyal ve alâstikidir. Çünkü bizde hükümler, kıytnetini, bir takım hazır kaidelere bağlan mağa alısmıs olan münevverlerin bir türlü izah edemedikleri, fakat körükorüne içine karısıp sürüklendikleri bu hâduelerin, materyalist ve dinamik bir telâkki sistemine göre izahmdan alıyor. Ahmet Beyin, her zaman bütün btlgilerine esas olan, ve on dokuzuncu asırdaki Garbî Avnıpa cemiyetlerinin mahsulü olup, on dokuzun cu asnr kaidelerinin teyidi için kullanılan ve binaenaleyh, hakikate uygunlukları, on dokuzuncu asra yaklasıldığı nisbette çoğalıp, o asırdan uzaklaşıldığı nisbette aıalan bir takım fikirlerle ölçülerin, «tnkılâp ve Kadro» ya esas olan fikirlor ve ölçülerle karsılastırılmasındaki zahmetî takdîr ederiz. Bununal beraber, bu münakasada Ahmet Beyle bizim aramızda ancak çok zayıf bfar «lisan ve telâkki» istiraki bulunaeağını da isar«t J*tmege mecburuı. * 3 Ahmet Beye göre, «tnkılâp ve Kadro» nun müdafaaya çahştığı inkilâp ideolojisi, harp «onu Avrupa'sındaki fikir hercümercinin hu dutlanmızı asarak bize kadar geli»idir. Halbuki bize göre, millî inkılâbımız nasıl bugünkü Avrupa'da hâkim olan tezatı ve illeti nizamın . müstemleke ve metropol antago • nizminîn bir mukabil hareketi ise, inkılâbımızın ideolojisi de, harp sonu Avrupa'sinm fikrî hercfimer cine karşı kendi hudutlanmız içinde vücut bıdmuş bir millî reaksyondur. Sadece bu iki telâkkinin kar*ı lastınhsı bile Ahmet Beyle bizim aramızdaki telâkki tezadını ve bu meyanda, hangimizin «nüH» bir platform Uzer<nde konustuğunu g3s> termeğe kâf idir. • * < Tavzih edelim: Ahmet Beye göre harp sonu Avrupa'smın fikrl mansarası «vvelâ bir irtieadır. Çünkü muasır fikir cereyanlannm birba*lermden ne kadar aynlırlarsa aynlsmlar hepsi de, Ahmet Beyin vaktile ebedî haldkatler diye bel lemiş olduğu telâkkrlerin v» hükümlerin nefi ve inkânnda müfterelc bulunuyorlar. Çün kü bu inkılâpçı veya yan mkılârçı telâkki sistemlerinin, ortaya «ürdüğü esasların •• fikirlerin lealettayin bir tanesi büe on dokuzuncu asırdaki siyasî demokrasinin esasını tes Idl edeo spekülâsyonlann kül halincTe ret ve cerhedilmesi için kâ fidir. Saniyen Türk inkılâbmın. tarih içinde mahiyet Hibarile orijinal ve tesirleri itâbarile cihanşümul bir hâdise gibi tetkiki yolundaki fikir arastırmalanmız, Ahmet Beye göre Avrupa'daki fikrî teseddüdün an eak bizim hudutlanmız içinde bir inikasıdır. Çünkü Ahmet Beye gore Avrupa'nm bir on sekizinci asır felsefesi, bir Fransız inkılâbı, bir on dokuzuncu asn demokrasisi vardır ki, beserm bütün idrak ve te lâkki sistemlerini ve bu meyanda cemiyetlerin seklini ve nizamını ancak bunlar tayin edebilir. On sekizinci asrın felsefi telâk kfleri haricinde bir telâkki, Fransız inkılâbının devamı ve taklidi olmıyan bir millî inkilâp ve on dokuzuncu asır demokrasismden gfcyri bir eemiyet nizamı nasıl düşünüle bilir? tş buraya varınca âlemi tenkit bittabi çok kolaylasır. Ruhta adeta bir hafiflik baslar. Evvelâ bızzat inkilâp mefhumu manasım kaybeder. Türk milletinin millî davası ancak basit bir Avrupahlaşmak yani şimrfi bizzat Avrupa'da ret ve cerhedilen hukuk ve siyaset kaidelerini aynen iktibas etmekten iba rettir. fikri meydan alır. O zam.in bir on dokuzuncu asır penceresin den harp sonu hâdiselerinin en dikkate sayan olan bir takım manalarını temsil eden Türk inkılâbmm tetkiki gibi acayip bir temasa baslar. Gençler ne düşünüyor? Bir akşam gazetesi, günlerdenberi, ban gençlere: tnkılâp, din, çemiyet, aile, hayat hakkında sualler soruyor ve aldığı cevapları neşrediyor. Bunlann içinde, yirminci asır hayatmı yaşamak istiycnler, babasını davaya kalkacak • larraı löyliyenler, hayattan ve istik balden korkanlar ve nihayet bugünkü gençliği hasta görenler var... Bunlardan bırini gözden geçirelim, baknuz neler diyor: [tktisadî buhran karsısında ken dimi kudretli ve kuvvetli hissediyo * rum.] Aferin.. Bütün dünyayı sarsan ba korkunç dev karsısında bile gençliğe böyle bükülmez, yenüroez bir irade yakısır... Devam edelim: [Hayattan korkup korkmadığımı soruyorsunuz. Evet, korkuyonjm..] Acayip!.. O deminki cesaret ne i • di, bu şimdiki ürkeklik ne?.. Hayab cehenneme çeviren buhrandan kork muyor da, hayattan korkuyor!... Bhr cümle daha: (Gençliği hasta görüyorum ve ker *| kuyorum..] Ne münasebet?.. BugünkU geaeHkij kadar Türk gençliği hiç bir zaman sıh I hatli olmanuşbr.. Türk genci, kafesshtj evde oturuyor, açık pencereli yabyor, denize giriyor, güneşle yor, o kadar ki, bu sporcu nesilden a rasıra şikâyet bile ediyoruz. Yoksa zabn korktuğu sıhhatsizlik vücut sıh hatsizliği değil mi?.. Bir kaç sabr dı ha okuyakm: [Çok yazık ki, bugünün genç n« ıztırap mücadelesini başaramıyor..! Isbrap mücadelesi?. Ne demek bu?. Yani buhran mı?.. ö y l e ise: [tktisadf buhran karşıaında kendi mi kudretli ve kuvvetli hisaediyorum.)| Cümlesmin mânası ne oluyor.. Yol sa kendisi genç değfl mi?.. Buna imkân yok. Anketin baslığı t Gençler ne düşünüyor? GBzden geçirmeğe devam edemnr [Eminim ki bugünün hasta genelii yanm yaratacak ve yaşotaeaktu.. ] Allah, Allah... Gene yeis geçb'.. ne ümit başladı.. Gerci bugünkü genç| liğin hasta olduğımda ısrar ediyor a ma, yannı yaratacak ve yaşatacağmdı da emin! Son cümleye geldim. Ona da okuyıı" verelün: [Bugünkü gençliğin damarlannda in» kılâbı costuracak ve kosturacak kan eksiktir!] Ya... Demek kVyarmı yaratacak ve yaşatacak olan hasta gençliğin da marlarında inkılâbı coşturacak ve kosturacak kan pek yokmuş... Bu gencin, gençliğin sıhhaHnden korfc makta, gençliğe hasta demekte ne kadar haklı olduğunu şimdi anlryorum.. Fakat, endişe ebnesinler, eminim ki bütün gençlik böyle degildir! Bulgar Kralının Beyanatı I Almanya Israr ediyor tyi komşuluk münasebet 5 ler konferansmda yeni 1 hiç bir netice yok! lerine devam edilecek Sefya 10 (A.A.) Kral Boris, parlâmentonun açılışmda okuduğu na tukta meclis tarafmdan verilen cevabı, kendume takdime gelen meb'us lardan mürekkep bir murahhas heyetî lcabul ettiği ürada k«a bir nuruk s5y« tktisadt Te malî vaziyetm yai ""nız Bulgaristan'da değil, fakat bu kadar vahim bir kararsızlütla hiç bir va«» kitte karşılaşmamış olan dünyanm hemen hemen her tarafmda hâlâ ıshrapli bir halde devam ettiğini büyük bir «ndişe fle görmekteyim. Ba vaziyet, hükumetin ve parlâmentonun dikka «ni çeken ehemmiyetli mes'elelerin birini teşkü etmektedir. Ba vaziyete bir hal çaresi bulmak icin sarfedflen gayretler sayesinde memleketin kuvvetleri ve kabiliyetleri nis betmde memnuniyeti mucip neticeler elde edfleceğmi umit ediyorum. Bulgaristan, gerek iktisadî ve malî sahalarda kalkıntp kuvvetlenme, gerek sulh ve sükun içinde ilerleme işinde her şeyden evvel kuvvetli, hızlı va en mustacel ihtiyaçlara aygun bir faaliyet gosterümesrae bel bağlamaktadır. Bir parl&mentonun bu kadar ehemmiyetli ve milietm ımıkaderatmi ala • kadar eden bir vazife ifasi vaıiyetile kanılaşmasi şhndiye kadar pek «eyrek elarak gorSlmfistar.» Kral, haricî siyasete de temas ede rek, ecnebi devletlerin hepsi ile dos taac münasebetler mevcat olmasm • dan ve memleketin takip edilen sulh ve anlaşma siyaseti sayesinde emniyet ve muhabbet kazanmasmdan dolayı mjllet vekfllermin duyduğu memnuniyete kendistnin de iştirak ettföni s8ylemiş ve nutkoıra şu soretle bitirmiştir: c Millî menfaatlerimize uygun olan ba «tyasette faıhina kabul etmez bir suCenevra 10 (A.A. Bes deviet mümessillerinm içtrmaı esnasırda M. Mac Donald, M. Davis ve M. Aloisi'nb itüâfgirizlifinden vazgeçmesi içra M. Fon Neurath nezdînde yapmış oldukları ısrarlara rağmen nokt»î ttjtzarlannı vekdiierîne »»klastırmaja muvaffak olamamışiardtr. Beş heyetm mütehassisları, bes devletin muvafakatini temine me dar olacak bfr hal formülü bulmak tizere bugün bir içtima aktedecek lerdir. Cenevre 10 (A.A.) Silîhlan bırakma konferansınm ı»mumî komuyono, çarsamba sabahı toplan • mağa davet edilmiştir. rette devam edecegiz. Beynelmilel mesai iftirald, iyi komşoluk mfinasebet • leri, sulh ve sükun gayelerini günden her türül tesebbfislere mütevazi kovvetlerimizle yardıra edeeeğis.» ibrahim Tali Bey Ankara'ya hareket etti Diyarbekir 10 ( A . A . ) Istanbul meb'usluğuna intihap olunan Birinci U« mumî Müf ettis tbrahim Tali Bey bugün Ankara'ya hareket etmiştir. Diyarbekir'uler namına söjrlenen bir nutka cevaben; muvaffakiyetli islerin halkın gayretHe vücude geldiğini ve ba işlerin kendi zamamna tesadüf eylemesinden müftehir olduğunu söylemistir. YUSUF ZlYA Bir tekzip Ankara 10 ( A . A . ) Maarif Vekâleti erkanı arasmda tebeddüller olaeağına dair haberler varit degildir. Hakimiyeti Milliye'nin bir makalesi Ankara 10 ( A . A . ) HakimiyeH Milliye Bulgar Başvekili M. Muşano Pun notka etrafında şa nrataleada bulunmaktadır: «Bulgar Başvekili dostumuz M. Muşanofun beyanatı memleketimizde alâka ve memnuniyetle karşıianmışhr. Aralannda hiç bir menfaat aynlıği ol mıyan ve asırlarm beraber yasattığı ikl mflletin hakikî hissiyatına tamamen ıtratabık olan bu »öıler bizim büyükleri • mizin bir çok beyanat ve fikirlerin» samimî bir makes olmaktadır. Iki hükumetin mumtaz şefleri tara fından her vesilede gösterilen bu dostluk ve hakikatperverlik bihakkm Bmit olunur ki, iki millet arasmda da gun geçtikçe kuvvetlenecektir. Tarihî ve Müessif bir irtihal tlyas Beyzade tüccardan Reeep Remzi Bey bir otomobil kaza» ne Hcesinde vefat etmiştir. Cenazesi bugün saat onda Kraltoprak'tald köşklerinden kaldmlarak öğie na mazı Eyüpsultan camünde kılın dıktan sonra metfeni mahsusuna tevdi edilecektir. Allah gariki rahmet eyliye. an'anevî münasebetinuzin yeni bir sevgî ve tanısma yolunda ilerlemekte olda • ğuna memnuniyetle görSyoruz. Ba satırlan o samimî memnuniyetin samimî bir ifadesini tekrar etmek için yazıyoruz.» Ahmet Beyin yaptığı da budur. Fakat şunu da ilâve edelim ki, kendisinin bütün hayatına, ilmî ve s:yasî faaliyetlerine istinat nokta»ı kıldığı bu on dokuzuncu asn* tefekkürü de çoktan, yani ta yirminci asnn donüm noktasmda esasen Ahmet Beyi terke+miş bulunuyor. Ahmet Bey eğer gençliğinde edindiği tikir ve kıymet ölçülerini, bizzat kendi membalarmda bile küçük bir «yeniden müşahade» ye tâbi tutsaydı, bunlann bizzat kendi yerlerinde bile artık, tanınamıyacak kadar tekâmül ve istihale etmis olduk'.arım görür ve 1932 senesinde Türkiye gibi bir inkilâp memleketinde, raillî bir inkilâp ideolojisi mevzuunu, klasik bir «fert ve devlet^ münaka*asına sürüklemek mevkiinde kalmazdı. Bu bir kaç noktanın böylece isaret edilmesinden sonra şimdi, muhterem müderrîsin inkilâp ve kadro ile alakadar tenkitleri üstünde ana hatlarile fikirlerimizi izaha çalı' şırız. ŞEVKET SÜREYYA Tayyare piyangosu bugün Darülfünun Konferans salonunda çekılıyor CUMHURİYErin tefrikan: 13 Tipi Dindi! Yazan: MAHMUT YESARİ Ba, solgun benhli, Hjy gibi kızın. cesaretine güliiyordum: Sen mi Müzehher? Müzehher, gülmüyor; kuvvetinden o kadar emin ki alay edilmesine kızacağı yere omoz silkiyor: Her şeyi göze almıştun... Seni. anyacak, bulacakhm... Demek, yalmzlıktan o kadar bunaldmız. Müzehher*in soluk yanaklarmda bir ates yandı: Bizi teselliye gelen hisım akra • balara, ahbaplanmıza, tanıdıklanmıza; hayır, siz, MacH afabeyimi tanınnyor «. sunuz, diyecektim! Omuzlanm gene duştü: Hepsi, herkes aleybimde bulu • «rayorlar değil mi? Müzehher, gözlerini indirdi: Müzehher, cevap verecekti, kapı, Ne diye aleyhinde bulunacaklar? dışandan tıkırdatılmadan açılmışb. EvHem söyletir miyim hiç? Ben îmalara, velâ reze tutmuyor, rüzgâr açtı, zan kinayelere kızıyorum? nettim. Süthala Ayşe Hanım, elinde. bir fincan kahve ile girdi, önüne bakaZavallı Müzehher! Onlann hesa rak üerledi, fincanı uzattı: bına utanıyor? Eve yaklaşırken, sağı. mızdaki komşa kan koca, ne diyor • Safa geldiniz, efendim. lardı? Karsımızda, kösedeki evin hizKahveyi verdikten sonra geri çekflmetçisi, büyük hanımı, bana nasıl badi, Müzehher'in karyolasmın ayakuculoyorlardı? na diz çöktü; dudaklannda acır gibi, Anlamıyorum; nicm bana kızıyorotanır gibi bir güiümseyiş vardı: lar?. Neden aleyhimde bulunuyorlar?. Çok değişmişsiniz, beyefendi ev. Ben, kime fenalık ettim? Ailemîn, ba i lâdım... Sizi, kapıda gördüğüm zaman, na muhtaç olmadığı zamanlarda, keyne yalan söyliyeyim, birdenbire tanıfimce yasadığım mı kabahat? Aileme { yamadım! Bıyıklannız olsa, nur içinde yük olsaydım, onlann sırtmdan geçinyatsın, rahmetliyi hatırlatacaksınız! seydim, o vakit makbule mi geçecekti?. Müzehher, gözlerile gözlerimi anyorBana karşı yükselen bütün kinin, du. Ben de acır, utanır gibi gülümse . nefretîn esası şa: dim! Süthala Ayşe Hanım, büyük peder merhumun konağım, babamın genç Niçin, ailenden uzak yaşadın? liğini, annemin güzelliğini, üveyanneKümes hayvanlan gibi, başkalannın min zarafetini, benim, Müzehher'in yemini ye, suyuna iç; akşam olda ma, hele Niyazi'nin anlıyamıyacağımız bir topia olarak kumese gir ve ayni tü . dille sıralayıp döküyordu. nekte tüne! Sokak kapısı, acı acı çalındı. Mü Her borç, vadesinde Sdenir... zehher, bir sıçrayışta yerinden fırladı.. Bırak, Müzehher, söylesinler... Süthala Ayşe Hanım, hiç telâş gös • termiyordu. Niyazi'ye baktım. Kapı çalınışılan, insanı vakitli vakitsiz uykusundan uyandıran, dalgmhğından sıçratan ba çmlayışlar, çocuğun sinirlerini boz maş... Hemen kulak kabarttı. Yüzü mosmor kesildi: Ağeby, gene geldiler! Kimler geldi, Niyazi? Niyazi, elile sofayı, merdiven tara fını gösteriyordu: Ablamın sesmî duymuyor musun ? Aşağıdan Müzehher'in sert, titiz sesi geliyor. Fakat söylediklerini ben anlıyamıyorum. Alakadar oluşundan Ni yazi de kulak dolgunlağu var: Kimler geldi Niyazi? Çocuk, hem canı sıkkın, hem koı • kak dudak büküverdi: Eşya alanlar geldi, ağabey! Ne eşyası alanlar? Niyazi, cehaletime hayret ediyordu. Sualime, dudaklannm değişmiyen yan acır gibi, yan utanır gibi gülüşfle Süthala Ayşe Hanım, eevap verdi: Koltukçular, beyefendi evlâdım. Ne münasebet! Bu söz, bir kere ağzımdan kaçmış bulundu. Vaziyeti bilmiyorum ki... A caba pot ma kırdım? Yoksa Müzehher evvelce çağırdı da, şimdi, beni geldi diye savmak mı istiyor? Telâşla aşağı indim. Müzehher, taşlıkta, ellerini, kollannı sinirli sinirli oynatarak, biri uzun boylu, yağız esmer; biri tıknaz, sanşın, iki adama meram anlatmağa çabalıyordu: Sizi çağırmadık efendim, yanhşuuz olacak! Yağız esmerinin dili Eğinlfye çalıyordu: Biliyoraz, hammefendi, kerem et... Bir kere maksadımızı anlatalım. Hırçın bir sesle bağırdım: Ne var Müzehher? Sesimden korktum ve bu anda ev deki mevkiimi, hâkimiyetimi kendim de hissettim; Müzehher, bana döndü; dili dolasıyordu: Satılık eşya, kitap, öteberi var rm? diyorlar. Yok, diyorum. Hayır; 01e sen görelim, diye ısrar ediyorlar. Gel, söyle bari, ağabey 1 Kapıya yaklaştun: Yanlış efendim, efendim... Yağız esmeri, kaskeb'ni çıkararak kapıdan içeri girdi: Hoş geldiniz, sefalar getirdiniz beyefendi... Merhum peder beyefendiyi, biz babamız gibi severdik... Çok muhterem zatta. Neme lâzım, çok iyfli j ğini gördük. Sayesinde, biz de üç beş kuruş kazandık... (Mdbadi var) Cumhuriyet Nüshası 5 Kuruştur şeraiti Senelik Altı ayhk Üç aylık Bir aylılc Türkiye için 1400 750 400 150 Kr. Hariç için 2700 Kr. 1450 800 Yoktur