Cumhuriyet piçi boğulacak { Yirmi beş sene evvel bir gün Gün aksama dönmüştü... Şahinli'de köylülerin sabah basladıklan işler son soluklarmı veriyorlardı... Hanife evinin avlusunda değirmene göndereceği zahireyi ayıklamakta idi... Hüseyin o zaman pek küçüktü, anasmın ilerisinde gübrelerin içinde yuvarlamyordu... Avlunun kapısı açıldı... { Muhacir Ali'nin karıst girdi: Yüzünde hem korku, hem hayret, hem de bir utanma alâmeti vardı, yan kısık bir sesle: Hanife... Duydun mu?... Naz h'nın kanundaki yılanı, dedi... Nazh pehlivan Mustafa'nm kızı idi. Güzel kızdı, gürbüz kızdı... Lâkin bir kaç aydanberi fena bir hastalığa uğramıştı, zayıfladı, sarardı... Yalnız karnı şiş kaldı... Konu komsu Nazh'nm karnında yılan olduğuna hümeylemisler di[*] Ona (Horasan) yutturmqşlar, bal • dıran kökü çiğnetmisler... Çörekotu, sarımsak yedirmişlerdi... Bu ilâçlar hiç bir faide vermemisti... Hanife isini bırakarak komsusunun yüzüne dik dik baktı ve: Sakın kuzulamasın... Ben süpheleniyorum... Hay allahım... Anası ne yapıyor?.. Muhacir Ali'nin kansı: Nazh'yı samanlıga atmıslar, anası yanına varmıyormuş... Sıgırtmaçın Hasene bakıyormus... Ebe Şükrü nine «ben piçe el vurmam» demis... Kız sancüar çekiyor, bağırıp duruyor, dedi. Hanife derin bir düşünceye dalmış • tı... önündeki zahireleri çabuk çabuk çuvallara doldurmağa koyuldu.. ve birdenbire kararmı vermiş olarak: Komşu... Bu nasıl şey?... Sa • manlıkta insan doğurur mu?.. Sığırt • maçuı Hasene ona ne yardım eder? Haydicik gidelim de yanında buluna lun... Savapbr... dedi... Muhacir Ali'nin kansı bu tekliften ürktü: Ben gidemem... Neme lâzım... Karnına piç koyarken bana sordu mu?.. Gebersin kahbe... dedi. Hanife acele acele islerini bitirdi: Sen gelmezsen gelme... Şu oğlanı avundur!.. Bekir tarladan gelirse söylersin ki.. neredeyim!... lüler Nazlı'nın doğurmakta olduğu çocuğun belâsmdan korkmağa basladı lar... Onun yüzünden köylerini felâket saracağına inandıiar. Bundan kurtul • mak için (piçi) boğmağa karar ver mislerdi. Şimdi bekledikleri haber geldi; bir kadın uzaktan, utanır bir sesle: Bir oğlan doğdu... Diyip çekildi. Herkes birbirinin yüzüne baktı, bu vazifeyi yapmak pehlivan Mustafa'ya düsüyordu Lâz hoca heyecanla ayağa kalkh: Haydi Muhtar Haydi Mustafa!.. Mustafa'nm pehlivan bacaklan vücudüniin sikletini çekmiyor sanırdmız.. Hiç ses çıkarmadan zorla kalktı ve hoca ile muhtann arkasmdan bası önünde zorla yürümeğe basladı. *** Zaro Aganın rakipleri Fransa'da Ecnebi keresteleri kontenjana tâbi tutuluyor Paris 9 (A.A.) Meb'usan mec lisinde azadan birinin sorduğu bir suale verdiği cevapta, Ziraat Nazın şu beyanatta bulunmuştur: « Kereste ithalâtının kontenfana tâbi tutulmasmda devam edilecektir. Bu kontenjan nisbeti 1925 senesinde ait ithalâtın vasatilerine nazaran yüzde 40 raddesinde bir tenakusa muadil gelmektedir.» Nazır sözlerine şu suretle devam etmiştir: « Ecnebi memleketlerden gelen hususî keresteler hakkmda tatbik edi len kontenjan nisbeti yüzde altmışa indirilecektir.» 137 yaşında bir genç; Siirt'Ii Fettah Bey... Bir kaç sene evvel evlenen Fettah Beyin şimdi üç yaşınt a bir çocuğu var! Bu akşamki program İSTANBUL: 18 Daruttalim heyeti 18,45 Orkestra konseri 19.20 Müptedilere mahsus fransızca ders 19,45 Tekrar orkestra konse ri 20 Daruttalim heyeti devam ediyor 21,30 Orkestra konseri. aians. borsa haber. leri ve doğru saau VİYANA: 18.05 Konser 19.05 Vobel mükâfatmın İngiliz edibine verlunesi münasebetile bie musahabe 19,35 Havıdisler 19,45 Şarkılar: (Kolman'ın, Lehar'ın eserlerii 20,2{ Sigurd jarscüfor (Ed. Grieg) 22, 20 Havadisler 22.35 Hafif musiki BUDAPEŞTE : 18,05 Konser: (Mozart hakkında bir musahabe ve bestekânn sonatlarından ba zıları) 19,45 Neş'eli program 20,50 Org konseri Müteakıben: Orkestra. BÜKRES: 18,05 Orkestra 19,05 Konferans 19.45 Gramofon plâkları 20,05 Radyo orkes trası 20,35 Şarküar (Kadın sesi) 21,10 Radyo orkestrası konserine devam ediyor. Bu kısımda: (Lehar, Mossenet, Debussy) BERLİN: 19,20 Gramofon plâkları: (Flotov, Wagner, Offenboch, Donizetti, Puccini ve BU zet'nin Karmen'inden bir sahne) 22,20 havadisler Sonra: Dans musikisi. LAYPZİG: 19,35 Nc*l şarkılan 20.05 Muhtelif musiki 22,10 Havadisler Sonra: Konser. VARŞOVA: 18,05 Hafif musiki 19.05 Muhtelif * 20,05 Hafif musiki 22,10 Chopin'in eser lerinden mutat konser: (.Ballade en la beual Majen); Mocturuv en rebeuol Wağner; üç Mozorka ve Scherzo en da diese Mineur) 23.05 Dans musikisi. BELGRAT: 19,35 Yugoslâv musikisi 21,35 Hava disler ve tsigan havalar. Ebe (Şükrü nine) Hanife'nin tehdidinden korkmamış, samanlıga gelmemişti... Fakat çocuk dünyaya kendi kendisine geldi... Hanife ile Hasene lohusayı bir çula yahrdılar, gürbüz oğlanı bir komsunun evinden getirdiği testideki su ile yıkadılar, bir çuval parcasına sardılar... Nazlı, kendisini ke • paze eden, herkesin nefretine uğratan oğlanın sesini işitince kalbi tatlı tatlı çarparak: Oğlumu alır, dağlara, uzak koylere giderim... Babam anam istemez lerse, allah ta istemez mi? diye düsünmüştü.. Hanife ile Hasene doğuma ah isle • rin ark&sını alıncıya kadar, Nazh'da, yanına koydukiarı oğlunun üzerine u • mitli hulyalar kurmağa başlamıstı. Bu sırada samanlıga kalabalık ayak sesleri yaklaştığı iş'rtildi... Hanife kapıyı açıp dısarı baktı: Lâz hocayı, muhtarı, Nazh'nm babasım gördü; arkada uzaktan da merakh bir kaç kimsenin geldiği görülüyordu... Muhtar Hanife'ye: Piçi dedesine ver... dedi... Hanife sevmerek lohusanm yanına gitti, çocuğu aldı, getirdi, verirken de: Altm mi takacaksın... Pehlivan dayı... Ne de gürbüz oğlan... Ihtiyar • lığında elinden tutar... Bu... dedi... Hanife'nin bu sözünde bir esef te vardı... Pehlivan Mustafa çocuğu kavramak için kollarmı kaldıramıyordu: Nazlı, boş ve loş bir samanlıkta inliBu hali gören Lâz hoca hiddetli bir yor ve ugunuyordu... Yaramaz çocuksesle: lar samanlığı taslamakta, Nazh'nm inil Haydi be... Ne duruyorsun... tOerinin manasmı büerek, çirkin, çirkin A1... Üzerine ezan gelmeden, çöpüle seslerle gülmekte idiler. at şu melundan kurtulalınv. dedL. Hasene kadın samanlıgın bir köşesine Bu emir, allah tarafından gelmis gîçömehniş Nazh'nm kıvranmalarını seybi kuvvetli idi, Mustafa çocuğu kucakrediyordu... lamak istedi, fakat Hanife'nin rengi Hanife geldi... Yüksek bir sesle emkaçmıs, gözleri büyümüstü... retti: Piçi göğsüne bastı; Hasene!.. Tez Şükrü nineye var... He!.. Ne dediniz, ne dedinîz... Durmasın gelsin... Bu kızı kim doğurBunu çöpüle mi atacaksınız? Ulan altacak?.. Gelmezse onu hükumete şikâlah korkunuz yok mu?.. yet ederim... Anasınm da evine var Lâz hoca: «Bacı kadın... Allahın da deki çul, çaput... Bir şeyler getir emri böyle... Biz onun emrini yen'ne smler... Getirmezlerse sonra onlan da getireceğiz... bu kazada dillere veririm. . Hanife hayret ve hiddetle: Uç dört saattenberi hakaretten ha Haydi... Gidin. . Hiç allah» oykarete uğrıyan Nazh, Hanife'nin bu Ie emri olur mu?.. Şn çocuğun ne günasözlermden hayatının en büyük tesel • hı, ne kabahat: var? dedi... Lâz hoca Iisini buidu; sancısının ara verdiği bir ona izahat vermeğe başladı... Köyün sırada: bütün ahalisi toplanmışh... Fakot Ha Ah Hanife yengeciğim... Şimdi nife dinlediği seylere ınanmadı bile: beni bu dertten kurtarınız da, yann derede boğunuz... Bir kusur işledim... Muhtar ona: «Ver piçi dedesine,» dedi.. sözünü tekrarladı. *** Hanife kcipürdü: Bundan dokuz ay evvel... Pehlivan Neden piç oluyormus... Piç sizin Mustafa çift öküzlerini nallatmış, kızı karılarınız doğuruyor... Bu hocanın neNazh'ya bunları götürüp sürüye kat fesile mi nikâh olsa bu çocuk temiz olamasını söylemişti... Nazlı önüne kattıcaktı... Haydi... Haydi... Ahmak heğı öküzleri köyden çıkardı, Kızılcaö rifler... Canavar mısınız be!... Bu toren'deki sürüye kadar götürdü... Orasunu nasıl çöpüle atarsınız, dedi. da sığırtmaç Ahmet çesmenin kenanHoca hiddetlendi.. Muhtara: na oturmustu... Nazh'yı çağırdı: Sustur şu kanyı... Al elinden pi Nazh... Hele gel... Ekmek yiyeçi... diye emretti. Hanife'ye fena isimlim... ler veriyordu. Nazh ekmek yemek istemiyordu, aHanife çocuğu Hasene'ye verdi... yakları o tarafa sürüklendi... BilmiyeHocanın üstüne atıldı... Ona o kadar rek sıgırtmaçın yanına gitti süratle çarpmış idi ki hiç kimse araya Ahmet dağarcığından bir siyah ek girmeğe zaman bulamadi... mek, kurumuş çökelek, bir baş sovan Hoca Hanife'nin yumrukları altm çıkanp ortaya koydu... da tepiniyordu: Ye be... Nazlı... Ne duruyorsun be. dedi. Herkes bu halden bir parça mem • Çesmenin oluğundan boşalan. suyun nun mu oldu da bunları çabuk ayırmayalaktan çıkan sesi esrarlı idi... Kırladılar... nn kokusunu getiren rüzgâr onlan gı Hanife hocanın sarığını boynuna gedıkhyordu Yabani armudun üzerine çirmiş ve bir tasma gibi tutup başını konan bir kuş onlara tatlı diller döktü. sarsmıstı... *** *** tşte bugün o maceranın hesabı görüNazlı kocaya gitti, piç, pehlivan lüvordu... Mustafa'nm yanında büyüdü, köyde Nazh samanlıkta inlerken camiin öbereket eksilmedi, arttı. Pehüvan Musnündeki çardağın altında da Lâz hocatafa: «İhtiyarhğımda ya bu oğlan ol • nm topladığı köv ihtiyarları bu işi komıyaydı benim halim ne olurdu, diyornuşuyorlardı... Pehlivan Mustafa pek du... kederli, pek arh bir halde idi... Hanife buna rast geldikçe: Köyde onu cekemiyenler şimdi ne Ben olmıya idim seni çöpüle atakadar seviniyorlardı... Lâz hoca pehlivan Mustafa'd;n da • caklardı... Sözlerile takılırdı... ha mükedder görünüyordü; bir saat tste gelinin çiçek saksisini kıran Hanitenberi bağırmış, çağırmış, şeriatin hüfe'nin yaptığı isin doğru olduğuna şakümlerini söylemişti... hit gösterdiği Lâz hoca ile böyle bir Bu piç köye bereketsizlik, hastalık geçmişi vardı... ve her türlü belâ getirecekfi. Onun yüBekir fosurdıyarak: zünü görenlerin işi ters gidecek, onun Kaymana değil misin ?... Yaptıoturduğu yere oturanlann aptesti bo • ğın hep kötülük... Gh bak gelin nerezulacakfa... de ise bul, getir... Çekişme... sövme... Lâz hoca o kadar sö' îemîşti ki köy > Haydi bakayım, dedi. [*] Şerit... Köyluler bunu yılan sanırlar. i YUSUF MAZHAR Almanya'da işsizlik gene artıyor Konya Askeri Orta mektep tarih ve coğrafya muallimlerinden mütekait binbaşı Mahmut Beyden şu mektubu aldık: «5 tarihli nüshanızda Zaro Ağanın rakibi Elbüstan'h 127 yaşındaki Kibo Ağaya ait havadisi okurken her iki ihtiyanmıza rakip bir üçüncü ihtiyan • mızı haber vermeğe karar verdim. Bu z*t Vıalen Siirt Vilâyeti dahilinde Eyran kalesi yakınındaki köyde Fettah Beydir. Mumaileyh elyevm 139 yaşındaŞark vilâyetlerinde bulunan petrol dır. Hemen tekmil köy bu zatm ahfadıdır. 90 yasmda en büyük Mehmet madenlerinin kuvvetli ve geniş memBey isminde bir oğlu ve üç dört yaşında baları olduğu anlaşıldığından işle bir de kücük oğlu vardır. Fettah Bey tilmesi yolunda teşebbüslerde buludinctir. Dişleri bembeyaz, sakalı be T"»'maktadır. Bazı Alman sermaye yazla kanşık kumraldır. Zekâsı fevkadar gruplarm da bu yolda müracalâd* olup hafızası yerindedir. atte bulundukları ve gene ayni iş Bir buçuk sene evvel vazife başında için tetkikat yapmak üzere yakında bulunduğum zaman Eyrun kalesîne bir Avusturya'lı bazı mühendislerin takım eşkiya tahassun etmişti. Bo d • memleketimize gelecekleri anlaşıl varda harekâtı askeriye başlar baş maktadır. lamaz kırk kisilik bir cete burada tutunamamıştı. Bilâhare Zeki Bey is Berlin 9 (A.A.) Wolff Ajanminde topçu yüzbaşılanndan bir arkasından: Sun'i ipek satısı ile iştigal daşla bu kale hakkında ikinci fırka kuSiirt'K 137 yâşinda Fettah B eden Alman teşkilâtına girmek ü mandanhğına bir rapor tertip etmeğe Beşinci Murat, Abdülhamit, Reş?' ' ' 'ı zere Fransız ve Belçika sun'i ipek memur olmuştum. Romaiı'lar devrinden dettin devirlerini gördüm. Fakat öm sanayi erbabı ile yapılan müzakerekalma olduğu yeknazarda anlaşılan bu riimü işte şu gördüğün lâtif vadide geler müsait bir itilâfla neticelenmişkaleye muvasalat ettiğim zaman bu çirdim. Bundan seksen sene evvel bir tir. zatla karsılaşmtstım. Kale hakkmda defa Mısır'a gitmiştim. Vaktile çok Fransız ve Belçika sun'i ipek müs" kendisinden malumat almak istedim ve zengindim. Devletime çok hizmetle beraberce kaleye çıkmaklığımızı teklif tahsillerinin Alman sendikasına darim dokunmuştu. Her devirde buralanettim. Büyük bir nezaketle arzumu tathil olmalan Alman müstahsillelre nın vergilerini, askerlerini ben toplar min edeceğini söyledi. Ben çok muşBelçika sun'i ipek sanayi erbabı a • dım. Şimdi şu gördüğün evle bir kaç külâtla kaleye tırmanırken Fettah Bey rasında Belçika piyasası hakkında parça tarlamdan başka bir şeyim yok. bir keçi gibi tastan taşa sıcnyordu. Kaakdfedilen itilâfla ayni zamana tesaBugün de halime sükrediyorum. Bunleye çıkışımızda: « Bravo Fettah düf etmistir. dan on sene evvel Türkiye'yi düsman' Bey. Genç askerlerimizden evvel tır lar aldı, devlet battı demişlerdi. Fakat , mandınız!» dedim. Cevaben dedi ki: ben bu milletin böyle batacağını biç Berlin 9 (A.A ) Wolff Ajansı « Ben de gencim. Yaşım henüz 137 akhm kesmemişti. Sonradan duydum ki bildiriyor: Beynelmilel bakır kon dir!. Beni o kadar ihtiyar mı zannetti Mustafa Kemal isminde bir Paşa memferansının evvelki gün yeniden baş nizü. Yoksa Zaro Ağa gibi miskin mi leketi kurtarmış, ben çok şöhretli palaması mukarrer bulunan müza telâkki edivorsunuz!» şalan duydum. Fakat Gazi Mustafa kereleri istihsalâtının hâlâ yüzde 80 Fettah Beyin kale hakkında verdiği Kemal Paşa kadar kalbimde büyük bir nisbetinde arttırılmasını israrla istemalumatın hulâsası şöyledir: sevgi tutan kimse yoktur. Bu k^hramanı mekte olan Roan Antelope Copper « Bu kale Roma'lılar zamanmdan ben ölmeden bir kere görmek isterim. Mines Limited müesseseslie bir anlaş kalmadır. Yüz sene evvel ben de as Ankara'ya gitmek istiyorsam da yol ma elde edilinciye kadar tehiı' edilkerligimi bitirmis ve kırkına yaklaşmışuznk Ç«»k pw»Jâzım. Halbnki bende miftir. hnv O <i«vîrcfe tra kııK j m yttxjcıı n o kudret yok. Zaro Ağa gibi ta'ihim yade eşkiya toplanmıs, devlete isyan etde yok. Gece gündüz Paşama havır mişti. O tarihlerde Divarbekir de muBerlin 9 (A.A.) Wolff Ajansı dualar ediyorum. Belki bir gün olur Patasamflıkh. Mutasarrıf Kenan Pş. kırvbildiriyor: Almanya'da mukayyet şamı görürüm diye kendimi teselli edivetlerile buraya gelmiş, aylarca eşkivaifsizlerin miktarı ikinci teşrinin otuyorum.» larla uğraşmıstı. Ben de paşanın maiyezunda 5.358.000 \ bulmuştur. Bu Bize bu malumatı gönderen Mahmut tinde idim. Eşkiya en nihayet tepelen mtktar da ikinci teşrinin ilk 15 güBeye tesekkür ederiz. di. Paşanın emrile bir sene zarfında yüznüne nazaran 92 bin kişilik bir tezalerce amele ile bu kaleyi bugün gör yüt vardır. düğünüz hale koymağa, yani tahrip etHalk Musiki Cemiyetinden: Cemiyetltkinci teşrm ayınm birinden so meğe uğraştık.» mizde meccanen musiki dersleri verilecenuncu gününe kadar görülen fazlaKendisine tesekkür ettim. Beni bırakğmden saz ve taganni meraklısı gençlehk 248.000 kişi olarak tesbit edilmadı, evine götürdü. rin her cuma saat 12 den 14 e kadar ce mistrr. Bu fazlahk geçen senenin itki dağın nihayetsiz yeşil ve geniş miyetimizin Şehzadebaşı'nda Letafet akinci teşrininde 436,000 den ibaret bir vadisi içinde iki katlı bir evin odapartımanındaki merkezine müracaatleri. bulunuyordu. sındayız. Mefruşat sade olmakla bera Petrol madenlerimiz Sun'î ipek sanayii Riyaseticumhur yaverliği Ankara 9 (A.A.) Münhal bulunan riyaseti cumhur yaverliğme süvari yüzbaşı Cevdet Bey tayin buyrulmuştur. Bakır konferansımn tehiri umhunyet IHîaBk sütyıınıu Bir karümizden aldığımız bir mektupta şehir dahilindeki apartıman İnşaatında sıhhati umumivpvi oid^otı<> aliitadar eden mühim bir noktaya dikkat edjjmediğinden şikâyet edilmektedir. Bu kariimlze göre, Belediye Heyeti Fenniyesı yapılacak binanın plânlarını tetkik ve usule muvafık bularak inşaata musaade verdiği halde yapılan binaların bir çoğu, civanndaki diğer binalann ziya ve hava almasma mâni dlacak sekilde yapılmakta, bu da umumî sıhhati ihlâl etmektedir. Yeni bina plânlan tetkik eidlirken bu hususta kontrol edilirse bu mahzur ortadan kalkmış ola caktır. Fransız guyam'mda esır iken kurtulan kardeşim İbrahim Mehmet Efendi İstan bul tarikile Ankara'ya gitmek üzere kırk beş gün ev\el Zile'den ayrüdığı halde hiç bir mektubunu alamadık. Butün ailemiz halkı meraktayız. Nerede ise bir haber gönderilmesini minnet ve hurmetle rica ederim. Zile'de: Kasaplarçarşısı'nda ka sap Mehmet Ağa vasıtasile yaylıcı Mehme Ali. Apatıman inşaatında dihhat edilmiyen noktalar Wusiki dersleri Gaip aramyoi İngiltere Avusturya Maçının henüz gazetelerde intişar etmemiş tafsilâtmı resimlerile beraber bugün ancak Türkspor mecmuasında bulabilirsiniz. Ay rıca: Haftanın bütün spor hareketleri, güzel estantaneler, sinema sahifeleri ve bir spor hikâyesi.. ber temizlik göze çarpıyordu. 90 ya şında matruş bir zat yanımıza geldi. Ayakta durdu. Fettah Bev «en büyük oğlum Mehmet Beyi takdim ederim!» dedi. Hayretler içinde kaldım. Fettah Beyin iznile Mehmet Bey oturdu. Geniş fincanlar içinde okkalı kahveyi hatırlatan bir tepsiyi genç bir kadın getirdi. Fettah Beyden evvel Mehmet B. dedi ki: «Sayısını bilemediğim üveyannelerimin şimdilik sonuncusu olan bu hanımı takdim ederim.» Fettah Bey mütemadiyen gülüyordu. Genç kadma şöyle bir emir verdi. « Haydi çocuğunu buraya getir. Beyin elini öpsun!» Uç dört yaşında gürbüz, sevimli, kar gibi beyaz bir yavrucak geldi. Oğlum senin baban kim dedim. Fettah Beyi gösterdi. Ya bu kim diye Mehmet Beyi gösterdim «büyük ağabeyim» dedi... Fettah Beye hitaben: « Şimdiye kadar nerelerini gezdin, hangi padişahlar zamanında yaşadın dedim. «c Abdülmecit, Abdülâziz, •••MMII^H Haydar Rifat Beyin Kuruşa 200 Bolşeviklik Yenl Rusya hakkında en mükemmel eserdir. 150 tklimler 100 İlk aşk 75 Duman Senenin en rmjvaffak olmuş ro manlandır. 100 Lenin'in Hayatı Miras mes'eleleri 100 Aynî haklar 200 Kanunu medeninin şerhleridir. Temmuz 1914 150 Büyük müverrih Emil Ludviğ'in Tarih Felsefesi 125 Küstav Löbon'un Tahviller, kuponlar 25 Şerhli Borçlar Kanunu 100 Şafak kitaphanesinde. Günde beş buçuk saat çalışan bir telgrafhane Karacabey'de yumurtacı Muhsin im zasile aldığımız bir mektupta, Karacabey telgrafhanesinin sabahleyin saat 9 da açıldığı, saat 12 den 14 e kadar yemek tatili yaptığı ve 14 ten de 16 ya kadar çalışarak telgTaf gişelerini kapâdığı, bu su retle 24 saatte ancak beş buçuk saat gibi kısa bir müddet zarfında telgraf kabul ettiği bildirümekte ve bu halin bir çokticari muamelâtı sekteye uğrattığmdan şikâyet edilerek Posta ve Telgraf Umum müdürlüğünün nazan dikjcati celbolun maktadır. KARtLERlMtZE KOLAYLIK: Aylık abone Hususile vilâyetlerdeki bir çok karilerimiz gazetelerini munta zaman kendi adreslerine alabil • mek için bizden bazı kolaylıklar is temektedirler. Bu aziz karilertn arzulannı yerine getirmek üzere Cumhuriyet için aylık abone usulü ittihaz etmeğe karar verdik. Ay lık abone bedeli yalnız Kayseri Köylii talebe yurdunun teşekkürii m Aldığımız bir mektuptur: Adana, yerli mensucat fabrikası sahiplerinden Kâtip Z. Nuh Naci Bf. (Kyaseri Köylü Talebe Yurdu) nun kışlık ihtiya catma sarfolunmak üzere iki yüz llra yardımda bulunmuştur. Geeen sene de, ek serisi fakir olan bu köylü çocuklara yaz lık elbise yaptırmak gibi büyuk bir lutufta ulunan Nuh Naci Beyefendiye talebe yurdu minnettardır. Yurt, muhterem Kayseri eşrafından göreceğini ümit ettiği yard'mlarla daha himayeli bir hayata kavusacaktır. üç sene evvel 20 talebeyi han koşelerinden kurtaran bu müessesede 50 ye yakın köylü talebe sığınmaktadır. Yurt hususî yardımlarla yaşamaktadır. ETUAL Sineması,bugtin matinelerden itibaren Mümessilieri: Marıe Glorv. Florelie Jean Daks. Rene f.efeb\re 150 kuruş... tan ibarettir ve tabiî peşin olarak gönderilmek lâzımdır. Bu usul idarece fazla mesaiyi icap eden külfetli bir meşgale olduğu için abonelerinin inkıtaa uğramamasını istiyen karilerimizin paralannı idareye vaktinde yeti şecek veçhile döndermekte devam etmeleri iktiza edecektir. • Bugün ve \ann son olarka MöSYö, MADAM ve BİBİ I Tamamen memleketimizde yapılan ilk muazzam T Ü R K Ç E sözlü N İ L L İ SİNEMADA BİR MiLLET UYANIYOR Temsil edenler: FERDi, Komik NAŞİT B. (Tilki r liinde) EMİ\ B t N G A T 1 F S A İ T MAH.\XT Beylerle EMEL RIZA ve KEVSER Hammlar. Rejlsörü: ERTU6RUL MUHSiN Yazan: NiZAMETTiN NAZİF E. BF.HZAT TRADER HORN Bu 2 günden istifade ediniz. Filim Anadolu'ya gideceğind«*r« Istanbul'da gösterilmiyecektir. I Matineier: 2.30 4,30 akşam 9,30 a ELH11RA ve J1ELI1K sinemaJannda Ihlamur'da sakin iahsildar Selâmi Beye Gonderdığiniz şikâyet mektubu, ait olduğu makama gönderilmiştir. Üsküdar muhtelit orta mektebi talebesinden mektup gönderen kai iimize Mektubunuz, ait olduğu makama gön • derilnıiştip. 1