•İU tCumhuriyet '• ^sV ^B^^^^stfsB^B^^^^sfl^B^^^^^fll^i^^^^BV H^B^^^a^^^^^^^^^M^k SON TELGRAFLAB I Bana Kalırsa I 1 Türkçemiz.: \ Saatler Lozan itilâfı tehlikede! (ngiltere, Fransa'yı tutmakla beraber taksiti vermeğe de hazırlandı Pari» 9 ( A . A . ) Borçlar mes'elesi hakkmda Paris'te tngiliz ve Franstz Nazırlan arannda yapılan mükâleme ve müzakereler bittikten sonra Ruyter Ajansı, yalnız kendisinin elde ettiği kaydü«, şu malumati vermiştir: 1 Lozan itilâflan, 15 kânunuevvel tarihlnde yapılması lâzım gelen tediyatla münasebettar olmıyarak, meriyet mevkünde kalacaktır. Bu itilâflar ancak Amerika île memnuniyeti mucip nihai bir itilâf hâsıl olmadığı takdirde mefsuh addedilecektir. 2 tngiltere hükumcli 15 kânunucvvel taksiti hakkmda «on karannı henüz vermemiştir. Fakat, bu taksite ait tediyatın tamamen albn olarak yapıl ması pek az şüpheli görülmektedir. M. Heriot'nun bu beyanatı sîddetlc alkışlanmıştır. Perdecinin göz yaşları Franta tngiltere müzakerelerinin netieeleri Paris 9 ( A . A . ) Havas Ajansı bildiriyor: Fransız ve Ingiliz Nazirlan aratında yapılan mükâlemeler esnasında M. Heriot tngiltere hükumetinin 15 kânunuevvel taksiti hakkında Ame • rika tarafından teklif edilen hususî ve müsaadekârane muameleyi kabul et memek suretinde tecelli eden hareke • tinden ve Frmnsa'nın larannı mucip olacak her hangi bir şeyi yapmamak ve kabul etmemek hususunda gösterdiği arzudan dolayı M. Mac Donald'a hararetli surette teşekkür etmiştir. Heryo memnun! ParU 9 (A.A.) Meb'usan mec Londra 9 ( A . A . ) Ruyter Ajansın«inin ietimaı bittikten sonra harp borçnm istihbaratınjı nasaran M. Mac Dolan hakkında açılan kısa bir müzakere nald, kabinesi erkânı ile birlikte Ameesnasında M. Heriot söz alarak borçlar rika'ya verilecek olan ve Ingiltere'nin mes'ele^inde alacaklan vaziyeti Fransız 15 kânunuevvel taksitini ahm olarak hükumetinin takip edeceği hareket tarzı tediye •decegini nattk bulunaeak olan ile karsılastınp tetkik etmek için Pa yeni tngiliz notasını hazirlamak üzere ris'e gelmeğe muvafakat eden tngiiiz hafta tatilînde Londra'ya dönecektir. nazırlanndan takdirle bahsetmiş ve M. Mac Donald Cenevre'ye gitti demiftir ki: «Müzakerenin devamı müddetince tnçiltere hükumeti çok büParis 9 (A.A.) M. Mac Donald yük bir mertlik ve açık kalplüik gös Cenevr«'ye gitmek üser* saat 21,65 te termistir.» Paris'ten hareket etmiştir. ".•mnnııııııııııııiHtııiıııııtiKimıınıınmiRimiim' tngiltere takntlert alhn olarak . verecek Irak petrolları îhtilâf ı büyüdü Cenevre'de bir Nevi pazarkk var! Ingiltere Divanı Adaîete Müsavat verilirse Almanya konferansa gelecek müracaat edecek Londra 9 ( A . A . ) Havas Ajansi bildiriyor: Anglo Persian petrol kumpanyasına ait imtiyaz hakkında Ingil • tere'nin gönderdiği notaya tran hükumeti tarafından verilen eevap Hariciye nezareti mUtehassislannca hâlâ tetkik ednmektedir." lâmata göre, Tahran hükumeti geçen hafta verdiği cevabi notada kullandığı tabirleri tekrar etmekie iktifa edecek ve eski vaziyetinde sebat gösterecektir. Hariciye müsteşan M. Eden tngiltere'nin bu yakınlarda tran'a yeni bir nota göndererek Anglo • Persian kumpanyasına verilen imtiyazın feshi hakkında tran hükumetince verilen karar iptal edilmedigi takdirde mes'eleyi Lâhey Adalet Divanına tevdi ve havale edeceğini bildirdiğmi Avam Kamara sında beyan etmiştir. Cenevre 9 (A.A.) Beş devlet mfimessiileri arasında yapılmakta olan mükâlemeler gittikç* daha sıkı ve devamlı muayyen bir sekil almısfar. Alraan Hariciye Nazm M. Fon Neurath'ın aksam üzeri kendisinden beklenen cevabi verecek yerde iki sual M i n u i a Irjtllcısmast oMulcc Var^1" * « «• hayret uyandırmjştır. M. Fon Neurath'ın sorduğu snaller şunlardır: 1 Hukuk beraberliği ileride kaleme alınacak mukavelede her hususça amelî bir hüküm ve kıymet kesbedecek midir ve ileride yapılacak müzakereler için bir hareket noktası olacak mıdır? 2 Bütün milletlere hukuk bera • berüsri temin edecek sistem tabiri umumi tahdidi teslihat ile Milletler Cemiyeti büyük meclisince tanındığı veçhile bir emniyet ve selâmet unsurunu ifade ediyor mu? tngiliz Hariciye Nazın Sör Jon Si • men, M. Mae Donald'ın Cenevre'ye avdetinde ba suallere cevap vereceğini söylemekle beraber daha şimdiden M. Fon Neurath'a şu suali sormağı vazife addehniştir: Almanya'nm sorduğu suallere müsbet bir cevap verildiği takdirde AImanya silâhlan bırakma konferansma tekrar avdet edecek midir? M. Fon Neurath, bu suale müsbet surette cevap vermiştir. ngiltere, izvestia gazeiesinden tarziye isteyecek Lonrfra 9 (A.A.) Reuter Ajansının diploması muhabrrine göre, İzvestia gazetesinde intişar etmiş olan makale dolayıslie tngiltere ile Sov yet Rusya arasında çıkan ihtilâftan dolayı tngiltere hükumeti doğru dan doğruya Rusya hükumeti nez dmde değil belki tsvestiyadaki makaleyi yazanlarla nesredenler nezdinde teşebbüste bulunaeak ve doğmdan doğruya onlardan tarziye istiyecektir. Japonya Mançuri'de kalmak istiyor Cenevre 9 ( A . A . ) Milletler Ce miyeti büyük mecliti, Çin mümessili • nin izahatmı dinledikten sonra Japon mümessili M. Matsoka tarafından verilen izahatı istima etmiştir. M. Matsoka, bu beyanatında Man • çuri'nin, Lytton raporunda derpiş edil» diği şekilde gayriaskeri bir hale kon masının mümkün olmadığmı söylemiş ve demiştir ki: «Sükun ve asayişi muhafaza için askere ihtiyaç vardır. Halbuki Çin hükumeti, bu vazifeyi deruhde dür gözleri yolda, sizi bekliyorlarlardı, beyefendi evlâdım... Eczalı kâğtda sinek yapışmış gibi bu kadımn sesi, kulaklanmın zarlanna yapışarak vızıldıyor... Bir kolumla Müzehher'i, bir kolumla Niyazi'yi kavra dım, soldaki odaya doğru vüriidüm. Müzehher, birden silkindi: Yukan gel, ağabey... Müzehher.in ağzından çıkan ses, ne ıslık ne de kısık bir çığlıktı. O, kal bimden dişlerine geçirmiş, koparıvermişti... Taşlıkta vızıldıyan yapışkan sesten, Müzehher'in de tüylerinin ürperdiğini anladım! Yukan katta, Müzehher'in odasma gîrmiştik. Müzehher, kapıyı hiddetle kapadı. tnce kaşlannın arası buruş muş, dudaklan titriyordu: Ooof! Nedir bu çektiğimiz? Khn bu kadm Müzehher? Süthalamız Ayşe Hanım! Bu ishn, bana, pek yabanci gelmiyor; durgun durgun bakıyorum. Miuehber, öfkesini yenmak {ister Berlin'de komönisüere ait izli gizli telsiz Berlîn 9 (A.A.) Wolff Ajansmdan: Berlin'deki evlerden birinde komünistlere ait gizli bir telsiz telgraf istasyonu zabıta tarafından meydana çıkanlmış ve müsadere e dilmiftir. Zabıta aleti kaldırıp başka bir yere götürroeğe çahşmakta olan 3 kisiyî tevkif etmiştir. Dilimizde: Vakit nakittir, diye Darülbedayi mecmuasının son sayıbir ata sözü olmasına rağmen smda, «Perdeci» imzalı baş yazıdan şu parçayı beraber okuyalım: zamanımıza kalp akçe kadar bile «Üç saat opereti, «Bir ölü evi» pikıymet vermiyoruz. Misal mi i$ yesinin bütün bir haftada getirdigi hatersiniz? tşte, saatlerimiz meysılatı bir cuma günü, daha fazlasile tedanda: tstanbul'da, hiç ayarı biBÜYÜK BtR YtTtK[*] Ziya Gök | raeak!» derdi. Gazi'ye, bir Peygammin ediyordu. Bu, bizim ağlıyarak kayribirini tutan saat gördünüz mü?. Alp'ten sonra, Türk yurdunun gör J ber'e bağlanır gibi bağlıydı. TUrk'ün detmemiz lâzım gelen bir neticedir.> Hem yelek ceplerimizdeki hususi yalnız kurtuluşu değil, kurtulduk düğü en büyük yaslardan biri de Dariilbedayi'de 3 saat operetini seytan sonra, her yolda ilerlemesini de Samih Rifat'ın ölümüdUr. Ben onu, saatlerden değil, duvarlardaki, reden halk, dışarıda kahkahalarla gü ondan umardı. Umduğu gibi de çıktı. istiklâl savaaı sırasmda, Ankara'da kulelerdeki, meydanlardaki umulerken, perdeci, içeride ağlıyor. Bu Mtanıdim, sevdim, saydım. «Telif ve Samih Rifat, denebilir ki, erken vallınm niçin böyle gözyaşları döktu mî saatlerden bahsediyorum! Tercüıne Heyeti» nin reîsi idi. «Türköldü. Vücudü sağ olsaydı, çalışa çağünü gene kendisinden öğrenelim: Yenicami'in meşhur saatini çe'de tarifi huruf kanunları ve menlışa daha otuz kırk yıl yaşıyabilirdi «Çünkü operet, Darülbedayi için şei lisan mes'elesi» diye bir araştırbüirsiniz: Senenin altı ayında Bununla beraber gözü arkada kaldı nihayet ânzî bir şeydir; halbuki tiyat ma yazdı, heyette okudu. Bırrru ki denemez. Onun işini, onun gîbi yübozuktur, altı ayında sağlam. romuzda, teessüs ettjği gündenberi as tap olarak bastırdik Dava, epiyce rütecek, onun kadar feragatli ka Sağlam olduğu zamanlar bakı lolan ciddî eserlerin temsilidir. Mertçe dedikodu uyandırdı; bence, okuyanfalar bulunamıyacak sanıyorum. ö y nız: Uçü mü gösteriyor? Köpriiitiraf etmelidir ki memlekette «imdilik lann çoğu davayı anlamamışh. Çünle iken, Büyük Gazi'nin verdiği hambaşı'ndaki »aat ya üçe beş vardır, ciddî tiyatronun yeri yoktur.» kü dîl işinîn her şeyden evvel, bio le ile, dil işi, Türk dilinin eskUiğini, logik, sonra tarihî bir iş olduğu bi ilkliğini isbat işi, yürüyecektir. ya üçü beş geçiyordur! Ben de bu zavallı PerdeciHe beraber lmmiyordu. Bundan başka dil için aglamak üzere mendilimi çıkanyorum. Biz, Türk dilinin işçileri usta baKaraköy'deki saate bir göz agarpta yazılan kitaplar, her türlü Çünkü onun da, benim de ne kabaha • fimtzın ölümünden dolayı çok acıntınız: Dört buçuk mu? Muhak • öneük (a priori kabli) inanışlardan dık; Tanrı, ona rahmet eylesin. timiz var? Onun vazifesi perdeyi açıp kak Kadıköy iskelesindeki Seykurtulmuş degildir; bu yüzden on «Ct» EKLENTÎSt: Anadolu'da kaoamak, benimki de malum. risefain saati henüz buçuğa gellara bütün gönüllerile inananlar al«seyyah» a gezginci» derler Biri: Darülbedayi mecmuası sahifelerini çedanırlar. memiştir; Boğazi'çi iskelesin «Ci, ekini biz Türk'ler san'at tut virelim. «Kudret» imzalı yazıda da «Bir muşları göstermek için kullamrız» deki Şirketihayriye saati ise buDil Kurultayında Samih Rifat, deölü evi» piyesine hafltın gösterdigi rağdiyor. ö y l e ise «gezginci», gezgin lillermde çok daha kuvvetli olarak, çuğu bir hayli geçmiştir! betsizlik esefle kaydolunduktan sonra satan» demek olacakmış! «Gezgin», e«kî unvanmı gene eline aldı, yürütşu sahrlar var: Fakat bunun • gülünç mü diçok «gezici» demek değil midir? tü. Eskiden ona «yanılıyorsun> di «Bu niçin böyle oluyor, bilmiyorum; yeyim, ağlanç mı bilmem heı Ne de olsa «ci» eklentisini yalnız yenler, Kurultayda onun sağ yanınfakat bildiğim bir şey varsa. o da, halk halde en garip misalini Dariilfüsan'at için kullanırsak vay başımıza! da yer aldılar. O, Kurultayda, yalciddî esere, iyi esere. vücudün başka «Disçi» dersek, diş satan bir adam nız bir dilci, bir tarihçi, bir şair denun kapısmda görüyorum: Çift Uraflarına değil de kafaya lıitap eden mı demek isteriz? Ya o vakit ede ğil, bir de yüksek, amansız bir ha köşkün üzerindeki çifte saate bı eseıe gelmiyor.» biyatçı, felsefeci gibi kelimeleri ne tîp olduğunu gösterdi Dilin uğrunkınız, aralannda daima iki, ii{ Bu ikmci itirafı bir daha okurasnu, yapacağız? Elimizden geldiği kadar da canma değer vermemek buna dört, beş, altı, hatta bazan yedl birincismden de korkunç olduğunu göbu türlü eklentileri daha geniş n u • derler. tş saatlermde, arkadaşla rürsünüz. tki Darülbedayi muharriri nndan hiç aynlmıyan, bir davayı frut nalı yerlerde kullanmağa çalışma dakikalık bir ayrılık görürsünüa nin vardıklan netice birbirinden farklıyız. mak için kürsüde saatlerce söz söyDaha, Darülfünunumuzun dı sızdır: Halk ciddî e«er istemiyor, di . Iiyen Samih Rifat, yatağına serilir, Edebiyat felsefe sözlerine de karkapısında başlıyan bu ayarsızlık, yorlar. Kabahat halktadır. biraz nefes aldıktan sonra, otuz doşılık bulmağa çalışacak mıyız? Bil • acaba hiç kimsenin gözüne Ill« kuz kırk derece btr hararetle gene B«n ee halk «passif» bir varlıktır. Omiyorum ama, artık öz dilimize girmiyor mu?... Boş geçirecek çalışndı. nu faal ve müteaddi «actif» bir hale mi«, malolmuş kelimelere karşıhk tek dakîkaian olmaması laeu getirmek için «eeht» lâzımdır. Halk iaramak bana pek doğru görünmü Niçin bu kadar çok çalışirdı? Negelen ilim adamlan, bizim bildl çin mmek kolaydır. Seviye»ini aşağı yor. «muhacır» sözü Türkçe değil; ye ihtiyacı vardi? Hemen hiç bir şedoğru iterseniz halk derhal yuvarla Rumeli Türk'ü bu kelimeyi «mâcır» ye ihtiyacı yoktu. Bulunduğu hal ğimiz, nakte ehemmiye* vermeı nır; fakat yukan doğru çıkarmak u den daha yükse&e eıkacak ta değil • diye söyler. tstanbul'da mahacır söyler ama vakte verirler! lendiğini işittim. Şimdi yurdumuzun teneniz, biraz zahmet çekersiniz ama di. Ne istiyordu? YUSUF ZtYA bir ucundan öteki ucuna kadar hermuvaffak olursunuz: Halk yukan da Maddî hiç bir şey! Şeref, nam gîkesin anladığı, kullandığı bu türkçıkar. Onun bu kabüiyetine inanmazsak bi şeyleri bile dudak bükümile karleşmlş kelimeyi atmak dçğru mu? biz, yaşıyan bir millei olduğmuza man. şılıyordu Onun sönmek üzere olan Demek kalbur da arabî gırbaldan gözlerinde, yalmz bir çey parlıyor mıyotm demektir. Ç geldi diye atılacak. Ben böyle dü • du: Türk vaTİığı. Halk ciddî re iyi eterleri ievnıiyor şünmüyorum ö z malımız olmus sözAnkara'da iken, bir milleti kur mu? tftira. Seviyor: tşte Darülb«Ha lere karşılık aramak yolunu tutmatarmak ve yaşatmak işini omuzla • yi'de yıllarea oynanan «Rakibe»,^şte nna yüklenmiş olan Büyük Gazi'den . malıyız. Hele karşıhk ararken uy«Borsa» ilâh... Yeni mîsal mi UtiyaNudurma yoluna sapmak büsbütün bis3z aeıldi mi, Samih Rifat büsbütün nuz? tşte: «Topaz». Fakat eser se çimiz bir iş. Söz uydurmadan önce bafkalaşır, «benim Idealimi, o başaeerken halkm seviyesini haddinden faxsöz derlemeğe bakalım. v la da aşmamak gerektir: Burjuva niza.'. . . KÂZIM NAMİ 1) «Zıya» yetinde kullandım. mıle möcadele edecegi* tKy» *yl»«" iddiŞam'da SaJîhiye caddesinde Errualı, burası için garip mizanseli, avnca vayal sinemasında Emir Esat imıisisan'at kıymeti de münakaşaya muhtaç, le aldığımız bir mektuptur: «tendancient» eserler bize lâzım değil. «Şam Emniyeti umumiye müdi Oynamasını beceremediğimiz dahiyane riyeti maiyetinde taharri komiseri (Birinei sahifeden mabait) | birile evlendirilecekte Muhlia Saba • piyeslere de ihtiyacımız yok. Darül vazifesini gören Kayseri ahailsin Evltnme, kaideye ve mxama hattin'e çoh ihtiyaç vardır. bedavi tecrübe sahnesi de degildir. Ne den Kraabet Demirciyan namın uygun olurta?.. Nikâh memuru olarak mı? çok aykın veya yüksek, ne de «vücu da bir ermeni var. Bu adam Türk pa Göranen seyc bahartak bu im Tabiî, tabiî... Fakat ben gene dün başka taraflanna» hitap eden pisaportile buralara gelen her şahsa böyle bir izdivaçtan musikimiz na kânsızdır. Ben alaturka tnutihi etaayesierden vaz geçelim. Darülbedayi'm karşı elinden gelen müşkülât ve felaTT.ni bilmem; fakat şu kadartnı bi mtna bir aaadet doğabileceğine kani muvazenesiz ibresi, bu zıt kutuplar analığı yapmaktan çekinmiyor. değilim Bizim musiki belki yaşıyor, liyomm ki şark musihisinde bir ta ~ rasında bocalamaktan kurtulur da halBilhassa buralarda fazla müddet fakat mahdut duygulara eevap vektm bolünmüş aesler vardır. Meıelâ km seviyesile mütenasip ciddi eserler kalmak mecburiyetinde olduğunu an, riyor. Çok melankoKk alaturka mu«çeyrek «e*» diyorlar. Matikimizin üstünde karar kılarsa, itiraf ettîkleri feladığı kimseleri mütemadiyen takip siki iptilâsile afyonkeş olmak ara makamlcm bu bolünmüş aeslere göre lâkerin önüne geçilmiş olur. Fakat bu etmekte ve beş on gün zarf mda hu sında pek fark yoktur, diyebilirim. yapdmtşttr. Halbuki Avrupa mttri * secme işini yapacak bir otorite sahibi dut harici çıkmazsa hakkında tart Bundan millî musikimiz taraftarlart kuinde böyle şey yoktur. ötedenberi edebî hevet ister. ttiraflanndan da anmuamelesi yapılacağmı tebliğ ile alınmasınlar. Demek istiyorum hi yalburada iki musikiden birini otekine laşılıyor ki bu isi kendileri beceremi tehdit etmekte ve bu vesile ile ken mz derin kederler gibi uyuşturueu uydurmak ittiyenler olmuştur. Bttnyeceklerdir. Perdeci'nin gözyaşlannı dilerinden her ay içinrauayyenbir ların iyilerim işitemedim; kotüleri pek haleti ruhiyelerde bu musiki tesirlisilelim. miktar para almadıkça mümkün dedir. Halbuki hayat bu duygulardan ziyade kötüdür: Piyasada çalınan ğil rahat bırakmamakta ve bu muPEYAMİ SAFA ibaret midir?. alafrangalaşttrılmış haoalart bir haamelei denaetkâranesine Yunan iştırlayınız! Ne feci şeylerdir, aman, galinde Bursa'da polis müdürlüğü etmekten âdz bulunmaktadır. aman ! Bir de profesör Marks, bizim yapan Kâzım Bey isminde bir alçağı Mongolistan bugün hemen tama Ben de tekrar ettim: musikinin Rus musikisi gibi tekâmül tavassut ettirmektedir. mile Sovyet'ler birliği hükumetinin ta Aman!.. Siz garp musikisi naetmesini istiyor. Mukayese yanhştır. Karabet'in ef'almden rüesa haber biiyeti alhnda bulunmaktadır. ntına «aman!» dediniz, ben de bizim Rus musikisine esas olcn halk motifdar degildir. Ne çare ki eline düşen Milletler Cemiyeti büyük meclisi musiki namına... Bu havalar, «cihatı lerinde çeyrek ses yoktur. Otılart her vatandaşımız hakkıni müdafaa uzak şarkta bir sulh âmili olan Japonya erbaa» dan hiç birine stğmaz, uy • garp «.tonalite» sine sokmak müm edemediğincTen mağdur ve perişan ile Mançuri'de anarşinin gayrimahdut maz: Ne şark, ne garp, ne şimal, ne kündür. Fakat bizim için bu imkânoluyor. Karabet'in elindeki salâhibir surette artıp çoğalması şıklanndan eenup! , sızdır, imkânsız... yet dolayısile kendilerine fenalığı do birini tercih etmelidir.» Yalnız Mahlis Sabahattin'i bi I Necip Yakup Bey bu kadar kat'i kunacağından emin olduğum için i~ raz istisna edelim. hüküm vermekten biraz çekinerek sim ve sahsiyet tayin edemiyorum.» Biraz mı? sozünü tadil etmek istedi: Hayır, ben Muhlis'in eaerlerini Bana öyle geliyor, dedi. musiki öğretilmesine taraftar değilMoskova 9 ( A . A . ) Sovyet Rusçok severim. Cidden muzisiyen ruh Ya bir büyük san'atkâr, bir dâsiniz? ya'ya iltica etmiş olan Çin Jeneralı lu bir adamdır. Şöyle bir durur, içinhi çıkar da... Taraftanm. öğretilmmlidir. Supingouen ile erkânı harbiyesine kendi ne doğar, «aman yaztn!» der, bir de O başka, o başka... Ben musi • Türkiye'nin Türk'lere Türk musiki talepleri üzerine Avrupa'y* gitmek mübakartz, Viyana operetlerine yakışan kimizin tabiî seyrinden bahsediyo sini öğretmemesi doğru degildir. Fasaadesi verilmiştir. Rusya'ya iltica eden tatlı melodiler... Muhlia yaroştırmarum, mucizelere diyeceğim yok, fakat esas bu olmamalıdır. Değil mi? Çin neferlerinden bir kısmı Sovyet sınt bilir, benzetir. iki musiki tarafkat ellerimizi gökyüzüne açarak dâNecip Yakup Beye yalnız bir teşek memleketinde kalarak çahşmak arzutarları da onun eserlerini yadtrga hi mi bekliyeceğiz? kürle cevav verdim. sunu göstermişlerdir. mazlar. Eğer, illâki bu iki muriki bir. O halde Konservatuvarda millî PEYAMİ SAFA Büyük bir yitik Türk dili işçileri Samih Rifat'ı kaybettiler, fakat bu hamle yürüyecektir Şam'da Bir ermeni Türk'lük aleyhinde yapmadığını Jbırakmıyor Musikimiz hangi yola girmeli? Esir Çin jeneralı Avrupa'ya gidiyor CUMHURtYErin tefrikası: 12 Tipi Dindi! Yazan: MAHMUT YESARİ Başınız sağolsun, beyefendi evlâdun... Cenabı Hak, geride kalan lara uzun ömürler ihsan eylesin... Eh, takdir ne ise, o. oluyor... Merdivenlerden gürültü ile koşarak iniyorlar: Ağabeyim gelmiş! Müzehher .boynuma atılıyor... Elterime sıcak bir yüz, terli saçlar dokunuyor, Niyazi'nin başı... ü ç kardeş, birbirimize sanldık. Ücümüzün de vücudü, ateşler içmde... Üçümüz de tirtir titriyoruz... Yapışkan bir ıcs, san irin ySzlu ihtiyar kadımn sesi, kulaklanrmnn dibmde mınldanıyor: Arfak bunlar mernumun bergö zarlan... Allah ayırmatın... Kaç gün gibi yumruklannı sıkıyor: Beybabamm Yakacık'taki sütninesinin torunu.. • Eskidenberi bize gelir, giderdi... Bir haftadır burada... Bizim için bir dakika rahat, huzur yok... Her şeye kanşıyor... Bir düziye akıl öğreriyor... Kendimi, oyun başladıktan neden sonra, rolünü öğrenmeden sahneye girmi« aktörlere benzetiyorum.. • Karşılaştığım sükun, beni şaşırttı. Ne gündü? Nasıl oldu? Diye soramıyorum. Matemlerin kalbi dağlıyan sıcağı geçmiş, anya hâdiselerin soğuk havası girmiş... Zaman, yaralann üzerine ağını sarmağa başlamış.. Bu ince ağın teüerine dokunmağa gelmez! Pencerenin kenanndaki koltuğa yavaşca kendimi bıraktım. Niyazi yanıma geldi, sol omzuma başını dayadı. Müzehher, yerden bir minder çek ti, ayaklanmın dibine oturdu; çenesi dizlerime dokunuyor: Nasihat dinlemekten bıktım... tnsan, biraz da kendini dinlemek istiyor! Kendini dinlemek mi? Zavallı Müzehher! Hayat, seni ne çabuk yordu; vüreğini ne çabuk zehirle doldurdu da artık muhitinden kaçmak, içine çekilmek istiyorsun? Bu, daha pek mevsimsiz, daha pek erken kızım! San, irin yüzlü ihtiyar kadımn yapışkan sesi, kulaklarımı rahatsız etmi yor. Müzehher'e, kendini dinlemek fırsatını vermemiş! Kendini dinlemekten ziyade, ağlamanı tercih ederim, Müzehher! Pencereden gelen ışık, Müzehher'in jHizüne vuruyor: Çenesini dizlerime sürerek kmk kınk konuşan, çukura batmış gözleri kızank, avurtlan çökük, solgun benizli kız; benim, sekiz ay evvel burada bıraktığnm Müzehher değil!... Sekiz ay evvel bu cdada oturan, gülen, konuşan Müzehher, toz pembe yanaklı, koyu pembe dudaklı, siyah parlak gözlü, aydınlık yüzlü bir genç kız, daha on yedisini bitirmemiş bir çocuktu! Müzehher. günlerden, haftalardan, belki de aylardanberi içine dolan dert leri, bir nefeste boşaltmak istiyor gi • biydi: Yalnız bu değil ki ağabey... Daha ne bilmediğimiz, tanımadiğımız, yüzlerini görmedîğimiz, annemin, beybabamın sağlığında isimlerini bile duymadığimız uzak, yakın akrabalar... Hepsi, bir türlü tazip ediyor... Gelin, sizi bizim eve götürelim, bir kaç gün hava ahr ferahlarsımz! Diyen mi? Bizi yanlanna takip sokak sokak gezdirmek istiyenler mi? Bana, sözlerini geçiremeyince, Niyazi'yi kıskırtmalar, ne akla, hayale gelmedik tuhaflıklar... Maksatlan ne? Anlıyamıyonım ki... Niyazi uyacak olsa, hemen hatırlatıyorum: Ağabeyimize mektup yazdım; gelecek! diyorum! Biliyorum ki sen, muhakkak geleceksin! Kalbim, göğsüme sığmıyor: Muhakkak geleceğimden emin diniz, öyle mî? Niyazi, koyu kumral saçlı başını koltuğuırun arasma s«k!ıyor: Elbette geleceksin... Bizi khne bır?l.acaksın? Niyazi'nin başını, iki eG:n!e bağnma bastmyorum: Seni nasıl bırakınm, yavrum? :s M 7ehher'in soylemek hh'yacı dın Hasta olnıandan şüphelenmeğe başlamıştım, ağabey... Ba^ka şeyden i değil, ondan kork «.vorrium .. He« yere bas vuracak, sokaklara düşüp anya caktım! (Ma.'badi var) Cumhuriyet Nüshası 5 Kuruştur Türkiye Hariç î ç i n şeraiti Senelik Altı ayhk Üç aylik Bir ayhk i ç i n 1400 Kr. 750 400 150 2700 Kr. 1450 800 Yoktur