•Cttmhariyet' Meşhedi'nin sevgilisi Cananımın gözleri: Isfahan ın bademi! Tatlı, şirin sözleri: Delli ider ademil * * Kmnalıdır kakülü, Ruhlan Tehran gülü, Cafer onun bülbülü, Ahla geçer her demi Bir tavsiye Retsam Çallt tbrahim, Peyami Safctya anlatı yordu: Boğaziçi'n. de güzel bir yalı tattam. Manzara enfes.. Yalntz, »alonun duvarlart berbat .. Kâğıtlat.. Hayır, bay ha şey yapaca . ğım. •Ne? Evvelâ, te. miz, güzel bir badana çekeceğim.. Sonra, üzerine resimler yapacağım: Peyami gülüm»iyerek sordu: Çallt, acaba önca retimJeri yapsan da sonra üsfüne bad^na cehaen nasıl o . lur?! Vermeyince Mabut, neylesin Mahmut! Dalgınlık Beyfendi av meraklısıdır. Çif. teleri vardır, av elbiseleri vardır, köpekleri vardır. Fakat niçan almannt bir türlü beceremez. Bir gün, gene avdan elleri boş dönüyordu. Bir dükkâna uğradı ve iki tavşan aldı.. Eve döndüğü zaman gayet mağ. rurda: Al kartcı ğım, dedi, sana iki tavsan vur dum. Hanımfendi memnuniyetle tavşanları aldı. Fakat, almatt ile yer« atmast da bir oldu: Ayol, bun lar kokmus! Beyfendi, mü • teessirane basım salladı: Sorma ka . neığım, ben de vurduktan sonra farkma vardım! Salamon'un sevgilisi Yalcut yibi dudaklâri, Zumrut yibi yozleri var! Fil dişinden bacaklari, ınci yibi sozleri var! * * Bu kiz beş yuz altin değer. Saçlar sari, yüz pembedir Kusur ararsamz eğer: Belki bir parça gebedir! Çimdik DîKODI) Tekeler Eskîci Salamon, kumusyoncu Kirkor, tüccardan Kayser'li Bo • gos, aralarında bir şirket kur • muşlar, Anadolu'dan yün topla yıp Avrupa'ya yolluyorlardı. Bir gün gene üç ortak seyahate çıktılar. Akçam geç vakit bir köye varmışlardı. Vakit geç, hava soğuk, köyde de han, otel yoktu. Aradılar, taradılar, bula bula bir teke ahırı buldular. Orada da ancak yatacak bir kişilik yer vardı. Uç arkadaştan evvelâ kumusyoncu Kirkor ahıra girdi. Beş dakika yattı, tekelerin kokusundan duramadı. Dışan fırladı. Arkadan eskici Salamon girdi. O, Kirkor'dan daha dayanıklı imiş. On dakika tahammül edip fırladı. Sıra, Kayserli Bogos ağaya gelmişti. Girdi ve bir çeyrek sonra ahirın kapısı açıldı, tekeler dışan fırladılar!... Istıraplı boşluk tki muharrir konuşuyor: Son roraanımı okudun mu? Okudum... Nasıl? Güzel... Yalnız bir cümlesini anlamadım... Nedir bakayım? Süheylâ ile Cemil'in ayn hklarını anlatırken (ıstıraph bir boşluk bırakan zâf dakikalarmda) diyorsun... Işte bunu anla • madım ... Neden? Canım, boş bir şey nafil ıstıraplı olabilir? Neden olmasın azizim?... Meselâ senin hiç başın ağnmaz mı?... Zarar yok Küçük Abmet aglıyorda. Annesi sordu: Yavrum, niçin aithyorsun? Babam bana eşek dedi.. Zarar yok yavrum, o senin büvüeündür! Meşhedi avcı Meşhedi, bir gün silâhlarım takmı* takıştır mıç, aVa gitmişti^ Akşamüstü elleri bomboş dönünce, Torik Necmi sor. da: Ulan moruh, hiç kuş vurmadtn mı? Yoh, vurmamisem, ille hem • miıini gorhutmi »em! Teker!eme Bir gün, orta oyununda rah metil Kü"ük /» rrail, Kavukla HamdVye sorda; Ne tarafta oturuyorsunuz ? Etyemez* • de .. Birader, a çtk adrea ver: Şimdi tstanbul'un her taraft etye mez! Kaza Küçük hanım, babasınm ta bancasını dolaba koyarken bir kaza oldu, silâh patladı, kolun dan hafifçe yaralandı. Hizmetçi telâşla annesine koş Hanımefendi, hanımefendi. Aman, küçük hanım vuruldu... Hanımefendi endişe ile sordu: Kime?... Zekâ tki kişi afasında: ,.„„.«, Baban öldü ha?... Vah, vah, vah"... Demek annen du! kaldı ... Hayır, annem de öldü... Ya... öyleyse baban bekâr kaldı! a Yahu, çeşmemn suyunu nıçın kestın.' Fransa Ne yapayım, hazrneyi dolduran oluk tıkandı, akmıyor! Tariz! Asriler meclisinde konuşulu yordu: Haberiniz var mı?... Feşmekân Hanımefendi, mühim bir karar vermiş .'.. Hayır... Nasıl karar? Dile gelmiş kadınlara, baştan çıkmış kızlara artık evinin kapısını kapıyacakmış.. • Bir başkası sordu: Peki, kendisi evine pence reden mi girecek? Fark yok! Lokantada: Garson, her gün baklavayı iki dilim getirirken bugün bir dilim getirmişsin... Hayır beyim, gene aynidir.. Yalnız dilimi ortadan kesmeyi unutmuşumdur! Dikenler, çiçekler tki yüzlü insanlar şemsiye gi bidir. Fırtına çıkınca tersine dönerler! Kadının ilk vazifesi güzel ol maktır. * lnsanları, yaptığınız iyilikten ziyade yapabileceğiniz fenalıkla elde etmek daha kolaydır. Asıl hayret olunacak şey, hâlâ bazı seylere hayret olunabihne sidir! • * Yazı mı9 tura mı ? Salamon, Edirne'den e«ki dostu Meşhedi Cafer'i görmek için lstanbul'a gelmişti. Meşhedi ile Salamon çok eski iki dosttur. Onun için bu ziyaretten Cafer Ağa Hazretleri çok memnun oldu: Hoş gelmissen menim can birader daderim, safalar getür mişsen... İlle yıllar var ki gündüz dideme hayalin, gece uyhuda cemalin görünür. Her an Torih Efendi gardaşımızla özünden behseyleriz... Geldiğine çoh yahşi eylemişsen... Sellemun Efendi Meşhedi Cefer'in bugündan itibaren misafiri hasıdır! Ve Salamon'u alıp gezdirmeğe başladı: Bir gün Şehzadebaşı'ndaki tuluat kumpanyalarına, bir gece Beyoğlu'nun meşhur çalgıh meyhanelerine, bir başka zaman otomobille Boğaziçi'ne... Bu gezintilerin, ziyaftlerin, eğlencelerin bütün masrafını Meshedi Cafer görüyor, Salamon'a on para harcatmıyordu. Nihayet, on bes günlük misafirlikten sonra, Salamon'un tek • rar Edirne'ye dönme zamanı geldi. Meşhedi, Torik, Salamon, üç kafadar, bir otomobile binip Sirkeci şimendifer istasyonuna geldiler. Tren bileti alınacaktı. Salamon cebinden bir kuruş çıka np Meşhedi'ye «ordu: Soyle bakalum haci baba: Yazi mi, rakam mi? Anlamamişem, ne sine sorirsen? Salamon gayet ciddî cevap verdi: Bu kadar gündür butun masraflari ep sen çektin.. Çok mahcup kaldim dogrusu . Soyle sim di: Yazi mi, rakam mi? . Kim kaybederse benim tren biletini o alsin! Karga yanar! Kalp, ekseriya fikri iğfal e der! Kalbin iki yolu vardır: Goz ve kulak! Zengin misin? Akıllısın... Zü ğürt müsün? Ukalâsm! Feyletof Maşallah İki muharrir arasında: Okudun mu?.. (***) Bey dün güzel bir yazı yazmıştı. • Oh, oh... Allah versin... Memnun oldum... Adamcağız kaç senedir heves edip duruyordu! Mukâfat Muharrir ve muallim (N. A.) Bey, (H.) lisesinde de hocadır. Fakat, mektep müdirile hiç se vişmezler. Bir gün müdür, bu muallime sordu: Sana, tayyare piyangosu nun en büyük ikramiyesi çıksa, ben de gelip müjdeyi versem, bana ne verirsin? (N. A.) cevap verdi: İstifamı veririm!... Zemane! Küçük Cemil ağhyordu. Baba»ı sordu: Neden ağlıyorsun yavrum? Büyük annem düştü de... E, bir yeri mi kırıldı? Hayır.. Yalnız.. Şey.. Kar deşim görmüş te çok gülmüş.. Ben göremdim, ona ağhyorum! Aşkın mudhike olduğu yerde izdivaç facia olur! Hamurunu şeytan yuğurma • saydı, kadm, ilâhlann ağzına lâyık bir lokma olurdu! * * tnsanm kurtulduğu için esef ettiği bir hastal'k vardır: Aşk! Işsiz adam, durgun su gibi tefessuh eder! Zenginin aptalına zengin, fakirin aptalına aDtal derler. Dünyanın en güzl kadını bizim olmıyandır! Bir kadının her günehı affo lunabilir. thtiyarlık, o büyük günah müstesna! Bir kadına mazideki güzelli • ğinden bahsetmek, iltifat değil, hakarettir! Erkek, kadından çabuk tutu şur. Fakat kadm erkekten çok Kaynana tehlikesi! Teselli Hanımefendi, kocasını kaybetmişti. Müteessirdi. Gerçi, rah • metli kansına pek sadık değildi ya.. Bunu hanım da bildiği için mahzun mahzun mınldandı: Ne ise, hiç olmazsa şimdi gecelerini nerede geçirdiğini biliyorum! O zengin ihtiyar yok mu? Sizin için ölüyor.. Aman acele etmesin, evlenelim de öyleî Sağır Ne takdim edeceğim doktor? Doktor Uç lira.. Sağır Beş lira mı?.. Doktor Hayır, on lira!.. Erkek Ben kızarsam ada mın gözünü patlatırım.. Sen ne yapabilirsin? Kadın Ben mi?.. Annemi gece yatısına davet ederim!