B26 Teşİrinevvel 1932= 75,000 tonluk bir gemi Teşrinievvelin yirmi dokuzuncu günü, Fransa'nın SaintNazaîre tezgâhlarından, denize: Diinyanın en biiyük gemisinin indirileceğini yaznuşhk. Fennin bütün tekemmüllerini, san'atuı biitün înceliklerinl ihtiva edecek bu seyyar sehir, denizler üzerinde hareket eden bir dağa benzetilebüir. Hacmî lakri • ben yetmiş beş bin tondur. Muvakkaten Super İle de France adı verilmiş olan bu dev gemisi nihayet kat'î ismini aldı: Normandîe... Geminin denize inme merasîminde Fransa Cumhur Reisi hazır bulunacaği gibi Reisin refikası da sefinenin marenliğini kabul etmiştir. Geminin gövdesine, an'anevî şampanya şişesi, Reisicumhurun refikası tarafın dan atüıp kınlacakbr. Bu merasimi: Fransa hükumeti, seyrisefain kumpanyaIan, Fransız gazete ve mecmualan fennî bir numayise vesile yapmaktadırlar. Şimdiye kadar yolcu vapurlarînda büyüklük ve çabukluk rökoru Alman'larda idi. Bımun Fransa'ya geçmesi, Fransız fenninin, tekniğinin, ilim ve san'ahnın terakki ve tekemmül dere • cesini gösterîr bir hâdise olarak kabul edilmek, dünya nazannda Fransız propagandası yapmağa vesile tutulmak isteniyor. Bu seyyar şehir, Fransa ile Şimalî Amerika, yani Havre ile Nevyork arasında işliyecektir. Bunda da hedef, son günlerde Amerika'da hayli zede lenmîş olan Fransız muhipliğini kuv • vetlendirmek ve Fransa'nın yalnız harp ve imalâtı harbiye sahalannda değil, fakat en medenî islerde de dünya mîlletlerinin önünde gittiğini isbat etmektir. Ancak, Fransa, bu hususla ayîplan ' maz. Bilâkis, cidden harikalı bir eser olan bu kocaman geminin insasile insaf erbabının hürmet ve takdirini kazanmıştır. Bu gemi 3e emsali hakkînda Esaca malumat vermek îstiyoruz. Geminin hususiyeti csaslı iki noktaya aynlabüir: A Hacmi, " B Sür'ati.. r»s Yukarda yazdığîmiz gfbi Normanî\e yolcu vapurunun hacmi yetmiş beş bin tona vakındır. Binaenaleyh hacifn itibarile bu geminin dünya seyrisefain şirketlerinde hiç bir eşi yoktur. ~ Sür'ate gelince: Yeni geminin saatfe otuz mil katedeceği temin ediliyor. Saatte otuz mî' sür'at tüccar gemilerinde azamî bir haddir. Harp gemileri için asgarî sayılabilen bu sür'at tüccar vapurlarında heniiz temin edilmiş degildi. Geçende Fransa'nın Cassard atlı bir torpidosu saatte 4 3 mil 80 kilometre katederek sür'at rökorunu kırmışhr. Fakat tüccar gemilerinde böyle sür'atler elde edilemez. Arandan meziyet, mu • /en bir sür'atin seyahat müddetince ve her seyrüseferde muhafaza edilebilmesidir. Halbuki harp gemilerinde sür'at ya hasmi takip ve yahuj harpten kaçmak için azamî haddine çıkarılmışbr. Şimdiye kadar 21 mil sür'at tüccar vapurlarında azamî had idi. Sür'atin artması ile bittabi vapurlarîn hacmi ve makinelerinin kuvveti de fazlalasmıştır. 1866 da denize indirilen ve Atlas denizini geçen Ville de Paris gemisi 9 5 metre uzunluğunda idi. Kuvveti bin üç yüz beygirdi. Hacmi bes bin iki yüz tondu. 1932 senesinde denize indirilerek Normandie gemisinin hacmi: Yetmiş beş bin ton, uzunluğu 3 1 3 metre ve muharrik kuvveti de yüz altmış bin beygir olacaktır. Şimdiye kadar yapılan tüccar gemilerinde hacim elli yedi bin tonu geçmemişti. En büyiik tüccar vapurlanndan biri olan Bremen'in hacmi 51,000 tonu geçmiyordu. Ticaret gemflerine gittikçe büyüklük verdiren sebeplerden biri, rüzgânn kuvveti ne olursa olsun, deniz ne kadar fena göriinürse görünsün azamî sür'atin muhafaza edümesi lüzumudur. Kazanlarîn cesamet : de geminin genişliğinuı günden güne artmasını mecburî kılmaktadır. Havre ile Nevyork arasindaki mesafe üç bin iki yüz yirmi mildir. Saatte otuz mil sür'at hesabile Fransa'dan Ame rika*ya dört gün on bir saatte gidüV büecektir. Malumdur ki bir vapurun sür'ati artbkça, nakledecegi yolcu adedi ve faideli hamule azalır. Bunun içindir ki, çok zamandanberi, seyrisefain kumpanyaları sür'ati artırmak istemiyorlardı. Tüccar gemilerinde çabukluk rökorunu şimdiye kad*r knk üç bin tonluk Mauretania vapuru muhafaza ediyordu. Fakat, fennî her işte olduğu gibi bunda da Alman'lar yeni inşaata başlıyarak rökoru kırmışlar'dîr. Bremen ve Europa ath Alman vepurlari, sırf bir şeref uğurunda, ziyanuıa işlemek üzere denize indirilmişlerdi. Bu iki guzel vapurun sahibi olan Nord Deutscher Lloyd şîrketî her seferde epey para kaybetmektedir. Bu açığı Alman hazinesî seve seve kapamaktadır. Ziyanma işliyen bu vapurlann zâhirî zarara mukabil Almanya'ya temin ettiği bir çok menfaatler vardır. Evvelâ, bu güzel vapurlar, Alman seyrisefain kumparjya 'Lum/ıuı iyet •• Yolcu vapurlarında azamet rökoru Alman'lardan Fransız'lara geçîyor Ziya Gök Alp'ın Olüm günü... Bir Liranın Başmdan Geçenler.Tefrika namarast: 16 Yazan: Kemal Ragıp Merhumu, 9 sene evvel Nihat, o gün muhasebeciden avans olarak aldığı dün kaybetmiştik elli lirayı beş dakikada kumara vermişti! Canım efendim, bununki hastalık... Hiç bir yaptığı ölçüye, tar tıya gelmez ki... Artık kapatın şu lâkırdıyı... Başka söz bulamadınız mı?.. Ey Kâmil B.!. Kulüpte ne var, ne yok?.. Sorma... Dün gece Kr elde dört kişi birden filoş çıkarmaz mı?.. Hiç görülmemis bir şey... Kulüpte olmasaydık mutlaka kâğıtlarda hile var, diye insan şüpheye düşerdi. Hüseyin!.. Bir su getirsene... Ama, buradaki sularda içilmez ki... Nerde o kulübün filitredan süzülmüş buz gibi suları?.. Değil mi Kâmil B.?. 9 Etraftan sesler: Desene elli beş liran var. Bize de o kadar elverir!. Haydi gel, nazlanma!. Nasuhi çıkarken Nihad'a: Ben gelince kalkacaksın... O şartla!.. Dedi. O gülüyordu: Kazanırsam kalkarım. * *# On beş dakika sonra Nasuhi ile tekrar buraya geldik. Kulaklarımıza ilk çarpan ses Nihad'ın feryadı oldu: Lânet olsun!.. fifereden geldin buraya?.. Nasuhi sordu: Ne oldu?. Kayıp mı ettin yoksa?.. Cebimde ne var, ne yok hepsini aldılar. Birisi atıldıv Bana da on beş lira borcun va unutma!.. On beş dakika içinde yetmiş] lira mı kaybettin?.. ö y l e bir (mal şans) ki monşer! (Şans) a ne kabahat buluyor1 sun?.. Sen zaten poker oynamasını'f bilmezsm ki... Bu kâğıt sana gelsin de bakalım!.. Kâğıt geldikten sonra bizim e\ deki bacı kalfa da oynar. Haydi.İ kalk... Ne?. On dakikada yetmiş lira.^ verdikten sonra kalkar mıyım?..] Biraz daha oynıyayun da öyle...j Oyunculardan bir kaçı Nasuhi'ye j çıkışı: Bırak oynasın!.. Sen oyunun oı ta yerinde kalkıp gitmeseydin, buaj lann hiç birisi olmazdı. Dün dokuz sene evvel kaybettiğimiz bü yük Türk idealisti Ziya Gök Alp Beyin ölüm yıldönümü idi. Bu acıklı dönüm günü münasebetile bü yük Türk'çüyü yakından tam yan Darülfünun felsefe müder risi Mustafa Merhum Ziya Gök Alp Şekip Beyin merhum hakkındaki mütaleasını sorduk. Müderris Şekip Bey dedi ki: « Ziya Bey tmparatorluk inhilâlinin son demlerinde yetişen mütefekkirlerimizin en oriiinali ve en îhatalısıdır. Bir ölüm ve bh doğum arasmda geldiği için ölüme razı olmak istememiş ve doğuraa ebelik yapmak ihtirasmı duymustur. Bunun içmdir ki «islâm ümmetindenirm» demekle maziye, «Türk milletindenim, Avrupa medenyetindenim^ demekle de istikbale kucak açmıştır. Bununla beraber onun galip vasfı muhafazakârhktan ziyade inkılâpçıhktır. Ziya Bey yalnız düşünen bir baş değildi. Çünkü istikbale iğilmis her baş gibi o da Ruşen Eşref Beyin mezarı başında kullanıdığı bir tabirle söyliyeyim «hayal ederdi». Hakikaten de en gentş olmasa bile çok engin bir Türk'çülük onun başlıca mefkuresi idi. ö y l e bir Türk'çü29 tesrinîevvelde denize indirilecek Fransız ticaret gemilerinden yetmiş lük ki teknik saha haricinde kendine beç bin tonlulc N orrnandie vapuru göre içtihat ve tefekkürde bulunamil sür'ati olacakbr. bilecek bir Türk'lük olsun. Bu büyük gemüer, ekseriya zararîna Ziya Bey âlhn olmaktan çok daha işlerler. Bunlar, milletlerin; şeref, haysi ziyade filezof olmasaydı Tanzimatyet, izzeti nefis hislerini tatmine yarar. tanberi sürüklenen fikir anarşisini Bütün bu dev gemileri Şiroalî Atlas debir terkip hahne getiremezdi. tslâmlusânde Avrupa ile Amerika arasmda cılar, Türk'çüler, Osmanlı'cılar ve işlemektedhler. Ancak başka hatlarda Avrupa'cılar kendilerini Ziya Beyde da sür'atli gemiler işlemeğe başlamıştır. bulmuftu. Fakat kendilerini tamyaBuenosAyres, Mısır ve uzak şark hatmadılar. Çünkü o bu asır temayüllarında işliyen gemiler son zamanlarlerini adeta bir kalideskop gibi yeni da on sekiz mil sür'atten 21 mile çıkbir şekle soktu. Ve bunlar a birbirlemışlardır. Görülüyor ki, bütün denizlerdc rinden ayrılamaz, sıkı bir vahdet sür'at mücadelesi bütün şiddetile devam ve insicam verdi. Ziya Beyin bütün fdip gidiyor. tnehareti işte bu terkiptedir. Harp sonu ve istiklâl mücadelesi 29 teşrinievvelde denize indirilecek araya girdikten sonra Ziya Bey bize Normandie vapurunun dahilî tertibatı artık dünkü bir adam gibi görünmez şaşaah bir saraya benziyecek, en ziyade konforun ve en ziyade lüksün bir ör bir hale gelmiştir. Bunun da başlıca neği olacaktır. Uzak şarka işliyen Fran sebebi Türkiye'nin yepyeni, içtimaî, siyasî ve iktisadî bir bünyeye girsa'nın Geogges Philippar vapurunun mesidir. Bu bünye gitgide kendini yangın net'cesinde uğradığı feci kazaMuazzam Normandie vapurunun uan mütenebbih olan Fransız inşaat mü doğrudan doğruya duyuyor ve bütün ihtiyaçlarını kendi bünyesinden çıkıç tarafındaki pervaneleri hendisleri yeni geminin dahilî tertiba • karmak istiyor. Bugün Türkiye'de ve larına daimî ve canlı bir reklâm yapıtında bütün güzelliği muhafaza etmekle Gazi'nin rehberliği altında hâkim oberaber bölmelerin yangından mahfu • yor, Alman ruhunu okşuyor.. Harp zalan kaynaşma işte bu mahiyettedir.» ziyetini temin edecek bir tarz bulmuşmanında bu vapurlann yardımcı kru lardnr. Bölmeler bir nevi betonla yapılvazör haline ifrağı ihtimali de ayrı bir raakta ve somaki mermeri andıran bir rnenfaattir. boya ile panl parü parlamaktadır. Bir kaç gün evvelki nüshalaruıuzdan Bunu gören ttalya da ayni sebepler Hulâsa, şa*ılacak tekemmülâtı bir, birinde Kadıköy'ünün Yoğurtçuderesi'naltuıda gayet büyük iki ticaret gemisi arada tophyan bu dev gemisi tam iki se deki vaziyet mevzuu bahsolmuştu. Bu inşa ettirmiştir, İngütere ve Amerika'da mes'ele hakkında Kadıköy kaymakam ayni büyüklükte vapurlar yapıhyor. Ye ne sonra yani 1934 yıhnda ilk seferinj yapabüecektir. ve Belediye müdürii İhsan Beyden alni Amerika vapurlannın saatte otuz dığunız mektubu aşağıya aynen dercederken Kadıköy'ündeki vazifelerine henüz yeni geçmiş olan mumaileyhin gayret ve faaliyeti bizce zaten malum olduğunu ve İhsan Beyin Kadıköy'ünde bu ve emsali dertlere mümkün olan çareleri bulmağa çalışmaktan bir an bile fariğ kalmıyecağuıdan emin bulunduğumuzu ilâve ederiz. İhsan Beyin mektubu sudur: «Bugünkü Cumhuriyet gazetesinin ikinci sahifesinin üçüncü sütununda (Kadıköy Belediye işleri) serlevhasile Yoğurtçuderesi'ndeki taaffün ve mecralardan bahsolunarak Belediyenin hikmeti vücudü sorulmaktadır. Halbuki son seueler zarfmda sureti kat'iyede ne çukur kapatılmış ve ne de bu mecralar hiç bir veçhile dereye verilmiş değildir. Deredeki bu mecra tertibatı eski zamana aittir. Bu işin halli çok dehşetli masraflara muhtaç olmakla beraber bugün Istanbul Belediyesi ve Kadıköy şubesi bu iş için müsmir ve yapılması miimkun çare ve tedbirleri aramakla şiddetle meşguldür. Hürmetlerimi takdim ederim efendim.» Kumarbaz yeminleri Bütün bu gürültülerin arasına bir aralık telefonun çmgırak sesi de karıştı. Arkasından hizmetçi geldi. Nasuhi'ye: Sizi çagırıyorlar, dedi. Eve bir hasta gelmiş... Nasuhi: Bana biraz müsaade ediniz. Bir çeyrek saat sonra gelirim... ötekilerin arasından: Canım şimdi oyunun tam ortasında hastaya gidilir mi?.. Diye söylenenler oldu. Birisi de: Gitsin, gitsin... Bize yeni sermaye getirir, fena mı?.. Diye eğlendi. Nasuhi: Bir'izah Samsun'da maarif işleri Samsun'lıılar mektep kitaplarmm pahalılığindan şikâyet ediyorlar Zaten kimin için çalışıyoruz?.. Hep sizin için... Doğrusu buna diyecek yok!.. Acaba şurada bh* akşam da kaybettiğini gören var mı?.. Bh* lira alsam uğurdur, diye saklıyacağım. Süblütneye batırmadan sakla ö y l e ya, yumuşak oyuncuynl ma... Onun paralart hep bulaşık buldunuz, kolay kolay parasını alıj hastalardan toplanmıştnr. yorsunuz. Kaçırmak istemezsh Yahut ta bizim cebimizden çıkKalk, Nihat!.. Budalalık etme!.. mıştır. , rım saat daha oynarsan yetmiş lira Geçen sene ev yaptırdı ya... yı cıkarayım derken iki yüz yetmişl Kulakları çınlasın Nihat, evi ilk gezlira borca girersm!.. diği gün: <İşt© bütün bu gördüğünüz Nihat, boş cüzdanını karıştıra kaduvarlar benimdir.. Sıvalar Süleyrıştıra ayağa kalktıt man Beyindir... Kapılar Ali Beyin... Ceddime lânet olsun, bir daha Pencereler filânın... Döşemeler falasizin aranızda poker oynarsam!.. nın...» diyordu. İlk önce hiç birimizi Hepsi alây ettiler. Birisi: nın...» diyordu. İlk önce hiç birimiz anla Bir daha sefer biz de biriç oymadık. <Yalan nn? Dedi. Bizim kunarız. Şimdi moda!.. Kibarlar heo marda kaybettiğimiz paraları hep o onu oynuyor!. almıyor mu?. Şimdi onlarla ev yapöteki: tırıyor!. Benim kaybettiğim paralar Bizim aramızda oynamayıp ta la mutlaka duvarlan çıkmıştır.» nereye gideceksm?.. Merak etme gene bizden iyisini bulamazsın. Hiç olNasuhi kapıdan çıkarken içeriye mazsa verdiğm paralar yabancıya bir başkası girdi. gitmiyor... İşte Nihat ta geldi. Nasuhi geç kahrsa yerine Nihat oynar. Bir baskasfda: Kâmil Beye yalvar da bari seni Ben oynamıyacağım. Param kulübe götürsün!.. Bütün kibarlar yok. orada toplanıyormuş!.. Nasuhi hastaya gidiyor. O ge Kulübe de lânet olsun!.. Eline linciye kadar beş on dakika oynarbir daha kâğıt alana da lânet olsın!.. sun!.. İsterse onun hesabına oynıyaO ghtikten sonra: yım?. Yazık oldu. Bu akşam Nihad'a İstemem, îstemem!.. Oynıyaacıdım, doğrusu... Hepimize darıldı. cağın varsa kendi hesabına oyna... Diyenler oldu. Birbirlerini daha iyi Param yok, diyorum sana... tanıyanlar başlarını salladılar, duSabahleyin cebfmde beş liram vf.rdı. daklarmı büktüler: Yarın cuma, para lâzım olur, diye (Mdbadı var) muhasebeciden elli lira avans aldım. Yo Yo çılgınlığı! Bütün dünyanın merak sardığı oyuncak pek eski 7amanlardan kalmadır! Son zaman larda Avrupa'1 da saşılacak bîr* rağbet gören Yo>Yo isimli oyuncak İstanbul sokaklarmda d» görülmeğe baş landı. Berber çıraklan, mek tep çocukları hep bununla meşgul... YoYo şimdiye kadar yeni icat edil YoYo'nun Fransa'da on sekisinct asır sonlanna doğru miş bir oyuncak taammüm ettığıni gosteren tarihî bir resım zannolunuyordu. O zamanlar sokaklarda bu oyunBir Fransız mecmuası son posta cak ile oynıyan çocuklara, delikanile gelen nüshasında bunun aksini lılara, kadmlara hatta yeti&kin er iddia ve isbat etmektedir. kelkere kesretle tesadüf olunurmuş.. Daremberg ve Saglio'nun neşret Bu oyuncağa emigrette adı verilitikleri Yunan ve Rotna antikaları yormuş. 1791 de YoYo'ya rağbet o lugatinde bu oyuncağın çok eski bir kadar çoğalmış ki Paris'te yalnız bir oyuncak olduğu mukayyettir. Atina ticaretane yirmi beş bin tane birden müzesinde mahfuz bazı vazolarda imal etmiş itniş. YoYonun resmi görülmektedir. Eski zamanın bu oyuncağa verO zamandan kalma kitaplarda diği ehemmiyet pek kat'î olarak anYoYo'ya ait bir çok izahat ve bir laşılatnamaktadır. Ancak on seki sürü resimler vardır. Fransa'nın zinci asrın sonlanna doğru YoYo * Rouen şehrindeki Le Secq deTour nun Fransa'da son derece rağbet nelles müzesinde bir çok eski YoYo' gördüğü kat'iyetle söylenmektedir.. lar mevcuttur. Bu YoYo'lar fildişinden yapıl Hatta Fransız inkılâbı kebuinin mış olup ortalarında sedef ve yahut ilk devresinde bu rağbet çılgınhk demirler vardır. derecesine gelmiştir, ' J Samsun lisesînin harici mamarast larda talebenin sayisi 8090 a kadar çıkmıştır. Hususî idare bütçesinin yoksulluğuna rağmen bazı mekteplerde şubeler açıhnası için faaliyete girişilmiş tir. Şurada Samsun'lulann haklı bazı şikâyetlerine temas edeceğim: Samsun'da hayat pahahlığı kökünden kalktığı ve her şeyin fiah yarıdan yarıya düş tüğü halde kitap fiatlan hâlâ çocuk babalannı düşündürecek kadar pahalıdır. Bu pahahlık daha ziyade lise kitaplarmda göze çarpnıalrtadır. Salâhiyettar bir zat bana: «Bu sene lisenin son sınıf talebesi kitap parası olarak 4 0 lira ödemeğe mecburdurlar.» Dedi. Bu rakam ileri sürülen şikâyetlere hak verdirecek bir rakamdır. Lisede derslere başlanalı bir aya yakm bir zaman olduğu halde henüz ki Samsun teşrinievvel (Hususî) Samsun maarifçilik itibarile çok ileri gitmiş bir yer değildir. Yalnız buranın diğer vilâyetlerimize nazaran göze çarpan hususiyeti, merkezde bir erkek li sesi, bir kız orta mektebi, bir de orta derecede ticaret mektebi olmasıdır. Vilâyet dahilinde 1 1 6 ilk mektep ve 2 0 5 muallim vardır. Mekteplerden 11 resmî ve bir hususî mektep merkezdedir. 273 bin nüfusu olan Samsun ve mülhakabnda 32 bin tahsil çağında çocuk bulunduğu halde mekteplere devam eden talebenin sayısı ancak 8500 dür. Yani dörtte biri. Bu yıl mektebe girmek istiyen çocuklar geçen yıllara nazaran pek çoktur. Bu çokluk yüzünden her mektebin mev • çudü kabarnuş, bühassa bmnci sınıf taplar tamam olarak gelmemiştir. Bunlan beklemek zaruridir. Çünkü kitap lann bir çoğu yenidir. Samsun'lular bir sene evvel okutulan kitaplann bir sene sonra programdan çıkanlmasuıdan şi kâyetçidirler. Bu şikâyet mevzulannın irfan hamlesine ne kadar zararlı olabüeceğini söylemeğe lüzum var mı? İktisat ve tasarruf için memlekette köklü bir cidal yapıldığı şu zamanda her sene kitap değiştirmek elbette mahzurlu bir iştir. Bu mahzur ortadan kaldmlırsa meselâ ikinci sınıfa geçen bir çocuğun birinci sınıftaki kardeşine o senenin kitaplannı bırakması mümkün olacaktu ki bu netice bir babayı hem kazandırır, hem sevindırır. Cumhuriyet maarifçiliğinde köklü bir inkılâp yapacağı umulan Reşit Galip Beyefendinin bu dilekleri göz önünde tutacağı zannolunmaktadır. Fjıat Zübeyr