Cumhuriyet = = MEMLEKET MEKTUPLARI !İ5 Tefrinîevvel 1932 Köy Hikâyeleri Çiçeklerin katli âmı vaız dinlemesine müsaade ettı. Kocakarıları seyi,ndiren bu ha reket gençleri yerindirmişti. Genç bir kadınm şen ruhu bu f etva ile istihza etti. Onun istihzası yayıldı, Lâz hocanın kulağına da vardı; demişti ki: «Hocanın aklı olsa vazını bizlere dinletir... Günah yaparsak biz yaparız; kocakanların dünyada artık ne işi kalmıştır.» Hoca bu kadma camide lânet o kudu. . Hocaya karşı söz söylediği için biçareyi kocası dövdü. Babası dövdü... Yalmz kaynanası ona hak ver mişti: Hocanın lânet ettiği bu gelin herkesin gelininden daha temiz, daha hamarat, daha gürbüz... Na muslu, şen bir şeydi... Söylediği sfazün yalanı yoktu, köydeki diğer genç kadınlar da böyle düşünmüş lerdi... Fakat akıllarının kıtlığın dan meramlarını söyliyememişler di... Kaynana böyle düşünüyordu... *** Hoca bir gün vazının bir yerinde dizlerinin iistüne kalkarak, kolla rını havada sallıyarak: Ey müslimin... Ey müslümat diye başlayıp «bizler asiyiz... Al lah'a isyan ediyoruz... Ne yapsak günah işliyoruz... Bümiyoruz, cahiliz... Lâkin cahillik mazeret değil dir... Hakayiki, şerayii bizden öğreniniz... Cehennemin ateşinden kurtulunuz .. O ateş dünya ateşinden kızgındır. Bu gözlerimiz ağlıyacak, bu ağızlar gülmiyecek, bu kulaklar dünya işi dinlemiyecek... Bu burunlar dünya kokuları koklamıy acak... Köyünüzde pencerelerde saksılar içinde ıtırlar, fesliğenler, sarı, mor çeşit çeşit çiçekler var... Bunları genç kızlar ve taze ge linler yetiştirir bilirim. Cinsi ünasını o kısmı neye benzer bilir misiniz? Kurbağa yavrusuna benzer... Yaş ları kırka gelince gömlek değiştirip pak avrat olurlar... Ondan evvel başka tıynettedirler... Sözü uzatmıyahm... Bu akşam ezandan evvel köy kenarında oturup Tanrı'nın yarattığı şeyleri temaşaya dalmıştım... Önümden bir karı ge çip pmara gitti... Fesüphanellah... Hemen gözlerimi kapadım... Gör • miyeyim diye kapadım... Sormuyorsunuz neyi görmiyeyim diye kapa dım?.. Bu karı başörtüsünün iki tarafına, şakak.larından çıkan saçla rın yanına çiçek takmış... Topar • lak yüzü şeytanı lâraia yüzü gibi güzel olmuş... îşte gözlerimi kapadım ki nefsimin ığvasına uymıyayım... Böyle karıları görür de ben böyle olursam, delik&nlılar görünce nasıl olurlar?... Mekkeimükerreme'den getirilen hacıyağlarına sözüm yok... Onlar mubarektir. Ve lâkin böyle fesliğen, ıtır, karanf il gibi çiçekler bid'attir... Kızlar, oğlanlar onlan kokladıkça ne olurlar.. Bilir misiniz?... Kafaları dumanlanır, akıliarı şeytana sapar, kötü şeyler düşünürler... Kötü şeylere niyet ederler... Ey cemaat... İşittfniz a... İbrahim Aleyhisselânı nasıl putları kırdı ise biz de çiçek saksılarım kıracağız... Haydi müslümanlar kalkıtuz, geli niz demiş. (Tekbir) getirerek ca miden çıkmıştı. Tekbir çekmeğe dili yakışanlar da ona uydular, bütün cemaat hocanın arkasında evlere hücum etti. Herkes eline geçirdiği bir sırık ile pencerelerdeki saksıları düşürüp kırıyordu... Köylü kadınlardan bir takımları saksılarım samanlıklara, ahırlara saklamı?lardı... Kalabalıktan ür ken tavukla< korkularından gıdaklıyoriar, köpekler dehşetlerinden u luyorlar, buzağılar kaçışıyor... Köyün içinde toz dumana karışmış, kıyamet kopuyor gibi feryatlar, naraIar, tehditler, hıçkırıklar, ağlama lar her tarafı doldurmuştu. Köy çocuklarının casusluğu ile saklanılan çiçeklerin bir kısmını bulup mahvettiler... Katliâmdan kurtulan çiçekler de soldular. Bu köy de ince bir hisle beraber çiçek denilen Ietafet gür ledi... »** Hanife, gclinin tedarik ettiği fesliğeni, Lâz hocanın bu işini hatırlı yarak kırmış, bu yüzden de kavga çıkmıştı... Bekir yirmi beş sene evvelki hatıraların içinde bir şey buldu... Ve karısına mürailik yaptığım anlatmak için fosurdıyan bir sesle: Hanife o zaman değil mi idin ki Lâz hocava söverdin... Çiçeklerle cenk günü: «Dağlar, bağlar... Çiçek dolu... Bu hoca deli mi olmuş... Çiçek günah olur mu?.. Böyle şeriat olur mu?..» diyen sen değil mi idin... Hele düşün... Nazlı'nın piçini boğacakları zaman ne yaptığım, hocayı nasıl dövdüğünü unuttun mu?.. Bir de bana hocanın çiçekleri iste mediğini söylüyorsun... Dedi... Hanife hakikaien bugüne kadar Lâz hocayı ağzına iyilikle almaz dı . Bu hassas kadm onun köylülei rin saffetinden nasıl istifade etti Ticaret Ofisi Güneş batmıştı.. Ortalığa karanlık çökecekti. Hanife evmin avlu sunda, yayımdan gelen ineği sa ğıyordu. Hayvan memelerini soru yan bu yabancı parmakların temasından titizlenmek istedikçe Hanife daha çok titiz bir sesle ineği itaat altsna ahy<wdu. Çömeldiği yerde geniş şalvarmm ağı toprağa »ürün mekte, başındaki yazmanın düğümü çözüldüğünden aksaçları alnına düşmekte idi.. Sağımı bırakıp başını bağlıyamıyor, şalvarıcı toplıyamıyordu.. O bu sıkıntı içinde iken avlunun kapısı gıcırdadı ve Bekir'in kaba sesi işi tildi: Uşşak... Şu merkebi yıkın... #** Hanife sağımda devam ediyordu.. Başını çevirmeden kocasına seslendi: Eşeği oraya bağla da gel şu baş çemberimi sar, şalvanmı kal dır... tnek geline alışmış bana zorluk veriyor. Körolası... Kaçtı?.. Sabahtanberi evrn işleri hep bana kaldı... Bekir yorgun ve ağırlıklar altında ezgin merkebin yiiklerini yıkma ğa başladı... Hiddetinden ateş püskürüyordu: Hayvan ezildi... Yorgunluk • tan geberecek... Gelin nereye kaçh?. Ben ne bileyim... Bir komşu nun evine sürtmüştür. Dedi. ikisi de sustular... Hanife ineğin sağımını bitirdi, diğeri eşeğin yiiklerini indirdi.. Karşı karşıya geldiler. Hanife gözlerinin ışıklarını söndürerek kırık bir sesle: Ben ariık dayanamıyacağım?.. öleceğim... Dedi... Bu sesin içinde nazlanma ahengi seçiliyordu. Bekir fosurduyarak: Neden ölecekmişsin?.. Sen her zaman öliir, ölür de gene yaşarsın, hele anlat bakayım, gelinle ne haltettiniz... Hanife hakJı olduğuna itimat ederek, serbest ve eksiksiz anlattı: Gelinle kavga ettik... Ka bahat oğlum olacak herifte... Kasabada Hayri Ef. ye kabak yolla dımdı... Onun familyası da geline bir çömlek çiçek hediye gönder miş... İnsan bunu taşır ır.ı?.. Yolda kaydirıverir.. O karısından hürmet gÖrmek için jt&lMAV»" Kaç gündur pencerenin önüne koymuş, girip çıktıkça, aklına geidikçe gidip Jcok , „ lar .. Koklar birer ha kokh*r... Bekir Koklasın... Çiçek kok lamaktan ne olur ki. Hanife' Ne mi olur?... Ne mi olur?... O çiçeklerin kokusu insa nin aklını bulandırır. Koku alan ka rı, yarın çarığı beğenmez... Başını bizim gibi sarmaz... Anlamadın mi?.. Bu köyde kimin evinde çiçek var?.. Onu gören komşu kızları, komşu gelinleri başlıyacaklar çiçek bulmağa... Ben böyle fenahğın köye bizim yüzümüzden geldiğini iste mem... dedi. Bekir'in bo« çeneleri içinde do iaşan dilî mcramını anlatamıyacak kadar şaşırdı: Be karı sen ne diyorsun... Hiç böyle şey olur mu?.. Hanife böyle bir cevap beklemiyordu. tşittiği sözIerden hayrete düştü ve: He demek sen... Çiçeği yolduğuma razı olmuyorsun ha!... Bekir sözünii kesti ve ekşi bir sesle: Geline fenalık olsun da nasıl olursa olsun diyorsun.. Hiç çiçek kabahat olur mu?... Hanife ciddileşti: ^ Lâz hocanın yaptıkları ne idi öyle ise... Bekir başını arkaya çevirerek: Senin Lâz hoca dediğin nedir ki?... Hanife Sen hocaları saymıyor musun?... Bekir kansının yüzüne dik ve miistehzi bir nszarla baktı: Saymıyorum be... O herifleri saydık ta ne olduk. Şükür cumhuriyetoldu da ellerinden kurtulduk... Hanife dargın bir sesle: Lâz hocayı unutma dedi... *#* Yirmi beş sene ewel bu köye üç aylarda cer için bir Lâz hoca gel mişti... Lehçesinin hoşluğu, yüksek sesinin ahengi, vaız ve nasihatteki heyecanı köylülerin üzerinde büyük tesirler yapıyordu... Hoca aptes alırken eline su dökenler kendilerini kutsileşmiş sayıyorlardı... Dağınık bir sarık taşıyan ba şını iki tarafa sallıyarak ve soluk cübbesinin eteklerini savurarak köy kenarlarında yaptığı gezintilerde biitün kadm ve çocuklar yol jize rinde durup elini öperlerdi. Lâz hoca şeriat namına köyde ıslahatlar yapıyordu : Ahlâkı kurtarmak, cennet yolu nu açmak için çalısan bu adamı peygamber kadar seviyorlardı. O za mana kadar köy camisine kadm girmezdi... Fakat Lâz hoca söğüt dallarından ördürdüiü kafeslerin ar sasında kırkın; geçkin kadınların Firaklı bir yolculuk! r «îpekiş» e teşekkür ve Vapura yüzlerce insan binmiş, bütün güverteler takdirlerini bildirdi eşya ve koyun sürüleriîe dolu! Geçenlerde İtalya'da açılan Bari şark panayırında Türk eşyasının ve bu meyanda tahsisen İpekis mamulâtnun çok büyük bir muvaffakiyet kazandığmı, hatta asağıda okunacağı veçhile bir hâdiseye de sebebiyet verecek derecede rağbet gördüğünü yaznuşbk. Haricî Ticaret Müdiriyeti, İpekis müesse* sesine gönderdiği şu mektupla takdir ve teşekkürlerini bildirmistir. Bu akşamki program Yeni tesisat yapilması hasebile Istanbul radyosu bugün ve yarın çalışmıyacaktır. Radyomuz pazartesiden itibaren faaliyete devam edecektir. ANKARA: < . İpekis Müdiriyetint. 621 eylule kadar devam eden Beynelmilel üçüncii şark nümune panayı rında Türk pavyonunda teşhir edilmek iizere gönderilen ipekli kumaşlar ve kravatlar pek ziyade beğenilmiş ve takdir edilmiştir. Hatta bir İtalyan fabzi katöriinün kravatların hepsini âlmak istemesi yüzünden ufak bir hâdise d>e zuhur etmiştir. Pavyonumuzu ziyaret eden hükumet ricaline Ofia mümessili Akif Bey tarafmdan kendisine mOessesenizce verilen salâhiyet üzerine en ziyade beğendikleri kravatlar hediye edilmiştir. • • .. İpekis muamelâtinîn bir A'vıupa sergisinde hâdiselere sebebiyet verecek derecede muvaffakiyet kazanması ve büyük bir alâka uyandırması cidden iftihara şayandır. Bu muvaffakiyetten dolayı muhte rem müessesenizi tebrik eder ve Türk pavyonunu tezyin eden ve muvaffa kiyetinde âmil olan bu güzel nümune lerden dolayı teşekkürlerimizi beyan ve bilvesile teyidi hürmet eyleriz efendim. 12,30 plâk neşriyatı 18 orkestra 19 alaturka musiki 20 cazbant. BERLİN: 16,10 konser 18,05 kıraat 18,35 konser 19 musahabe 20,05 Kolonya'dannakil « 22,05 havadisler 22,20 dans muBRESLAV: 16,35 muhteUf musiki 13,05 siyasî musahabe 19,30 gramofon plâkları 20 hava raporu 20,05 konser 22,35 havadisler 22,50 dans musikisi. LAYPZtG: 16,35 konser 18,05 musahabe 19,35 konser 20,05 Breslâv'dan 22,10 havadisler 24,05 Hamburg'tan nakil: (dans musikisi). VİYANA: 16,50 konser 17,35 iktisadi musahabe 18,05 konser 19,55 havadisler 20,35 dans musikisi. BUDAPEŞTE : 17,35 Tsigan orkestrası 19,35 Opera binasmdakl temsilin nakli perde aralannda: Havadisler 22,25 orkestra konseri sonra: Bir kahveden naklen dans musikisi ve Macar halk şarkılan. ROMA : 16,35 Orkestra konseri 19,20 plâklar 20,50 Strauss'un bir opereti. VARŞOVA: 16,35 garamofon 16,45 konferans 17,05 konser 18,05 hafif musiki İS muhtelif 19,50 havadisler 20,05 hafif musiki 22,10 besteâkr Chopin'in eserlerinden mutat haftalık konser 23,05 dans musikisi. BÜKREŞ: 18,05 havadisler 18,15 radyo orkestrası 19,05 konferans 19,45 plâklar 20,05 Alto konseri 20,35 Skeç 20,55 bir lo kantadan naklen: Orkestra 22,05 ha vadlsler. LENİNGRAT: 19,05 tiyatro 23,35 havadisler ve konser. BELGRAT: 19,05 tiyatro 19,35 orkestra musikisi 21,05 dans musikisi. Bursa feapttnmjöt KbtOep ve lârk ambar güveff&ln&eri şayani'dUeTcat5îr viamara Bursa muhabirimizden: ne fse sizden (20) kuruş alayım... İstanbul'a bir otelde kalınak iizeAldabldığımı^ bu alısverif kar • re gelenler için değil, fakat evine şısında însanm] vaktînde gelip yemeğe yetişmek is< Gel de esnafln sHzüne înan!..» tiyenlere eğer Mudanya vapurunun diyeceği geliyor... zahmetlerine katlanırlarsa Bursa' • Biraz sonra vapurüayız. Bu va • dan; Mudanya tarikile tstanbul'a pur bir şirkete aittir. Daraedc ka gelmeği ve Yalova yolundan Bursa'maralarile daracık salonlarına yüz ya dönmeği tavsiye ederim. Çünkü: lerce insan binmiş.. Köpeştelere ü Mudanya vapuru Galata rıhbmına züm küfeleri istif edilmiş, adeta geen geç 17 de yanaşır. Yalova vapuru çilecek yer yok.. ö n ve arka ambarise (20,5) ta... (20,5) ta Adalar islar ağzına kadar muhtelif eşya ve kelesîne yanaşan bir vapurun yol otomobillerle doldurulmuf.. cusu; eğer bir de Istanbul'un uzak Hareket saati (11) iken (12) olsemtlerinde oturuyorsa en erken du, yarım oldu, hâlâ vapurun kımıl22 de evine varacak demektir ki evdanacağı yok.. Yolcular sızlanıyor velki gün ben de öyle yaptım. Burlar, fakat vapur yalmz yolcu taşınusa'lılarm (kaptı kaçfa) dediUeri 7 yor ki... Bir kaç surfi koyun da geldi. kîşilik otomobillerden birile Mu • Onlan da ön ve arka gövertelere danya'ya hareket ettim. Yanımda aldılar. Artık çekilmez bir yün kofstanbul Belediye avukatı Rami Bey kusu içinde bunahp kalmıştık.. Rami gibi dünyanm ganundan nasibi ol Bey dedi ki: mıyan bir zat ta olduktan sonra in•t Azizim! Bu bir şey değil, yola sana bu yolun hiç te uzun gelmi çıkalım; koyunlar öteyi beriyi pis yeceği besbellî idi.. Yol güzel, oto • lemeğ başlasınlar; koku nasıl şey • dir o zaman görürsünüz!..» Dediği mobil olanca hızile gidiyor. Fakat çıktı. Deniz havası almak için çıktıRami Bey bu kadar hızlı gitmeği ğımız güverteden kaçmağa mecbur meşrebine uygun bulmadığı için şoolduk... Saat bhe yaklaşırken vafore bir düzüye: ... ,,^ ...., M i ] , It pur hareket etti. Bizi Asya'dan Av« Kulun kurbanın olayım; kurupa yakasma götüren bu (Asya) zum yavaş git te başımıza bh kaza vapuru oldukça ağır gidiyor. Bere • getirme!..» diyordu. ket versin Rami Beyin her ciddî Mudanya'ya geldiğimiz zaman saat on olmuştu. (45) dakika evvel mevzu içine lâtife kanşbrarak at kuvvetli bh kahvaltı yaptığımız haltığı sürekli kahkahalar bize vapu de Rami Beyin karnı acıkmıstı. îsrun bu ağır yürüyüşünü duyurmadı kele başındıa gördüğü; denizden bile.. Saat 17 de Galata rıhtımına yeni çıkarılmış (barbunya) lardan yanaşıyorduk. Hamallar büyük maviki tanesîni ıskara yaptırdı. însan işnalara dolmuşlar; bizi daha de tiha ile yemek yemek isterse böyle nizde iken karşılıyorlar. Halat atatenini ve midesini sever zevatm yarak vapura mavnalarını yanaştırıp nına oturmalı imiş. Alimallah üstüste içeri athyor ve yolculann kulakla yemek yemek işten değil... Ben de rını patlatırcasma (hamal var!.) yedhn ama; İstanbul'da palamutun diye bağrnyorlar, hatta bir mavna iki kuruşa satıldığı bir sırada bar dolusu hamal az kalsın batacaktı.. bunyamn tanesine (30) kuruş verMavna vapurun yaptığı dalganm adim. Buna ses çıkarmıyacaktım. Farasına gömüldü.. tçine su doldu.. kat yol arkadaşunız İstanbul'un nalKendisini rıhtuna dar atb.. Yanaşbur tüccarlanndan Mehmet Kadri mamız da bir mes'ele oldu... VapuBeyin bize vapurda anlattığına göre rumuz tam yarım saat yer bulamabalıkçı arkamızdan ne demiş bilir dı. Bulduğu bir yeri de beğenmedi; misiniz? nihayet güç hal ile bir başka vapu Sizden evvel gazetecilere (30) run bordasına yanastı, çıktık. kuruştan verdim ama onlar gaze MUSA tecidir, ne istersek verirler. Haydi thracat Ofisi Müdtirü M. Cemal Nazilli'de kurulacak fabrika Nazilli'de kurulacak boyalı men. sucat fabrikasının yeri tayin edil . miştir. Fabrika 500 metre uzunlu. ğunda ve 300 metre genişliğinde bir saha üzerine inşa edilecektir. 3500 beygir kuvvetile çalışacak olan fabrikada 3000 amele, 1500 tezgâh, 62,000 mekik işliyecektir. HARICÎ HABERLER : Hoover 1000 kişinin elini sıktığı için bastalandP Vaşington 14 (A.A.) Reisicum,. hur M.'Hoover muhteşem bir su «~ rette yen! yapılacak âli mahkeme bmasımn köşe taşınt kendi elile koy. muştur. Bu merasimde 4 binden fazla kimse hazır bulunmuştur. Sabık Hint umumî valisi Lord Readin te bunların arasmda idi. Yapılmast hemen hemen bitmek üzere olan bu bina 10 milyon do • lara malolacaktır. Bu merasim miL nasebetile Beyaz saray'da bir kabul resmi yapılmıştır. M. Hoover, binden fazla kimsenin elini sıktıktan sonra sağ elinde hafif bir kesik hasıl ol duğunun farkına varmıştır. Bu ke sinti ihtîmal ki yiiziiğün tazyikin . dan ileri gelmiştir. Bunun üzerine M. Hoover doktorunun tavsiyesi ü. zerine dairesine çekilmiştir. irtihal ~~ Mülga Nafıa Nezareti torku mu. abir müdiri umumî muavmi ve kondöktür mektebi muallimlerinden ve kıymetli mühendislerimîzden Os. man Fıtri Beyin dün anî olarak hunnakı sadır hastalığından vefat ettiği teessiirle h'aber alınmıştır. Merhumun gerek memleketin ve ger«k ailesinm kendisinden daha bir çok hayırlı işler bekliyebileceği bîr yaşta vukubulan hazin ölümü mü . him bir zıyadır. Cenazesî yarın saat 14 te Teş. vikiye'd'e Vali konağı caddesindeki Fıtri Bey apartımanından kaldırı . larak Üsküdar'da aile kabVistanına defnedilecektir. AUaK rahmet eylesin Irak hududu tesbit ediliyor Cenevre 14 (A.A.) M. Paganon İrak hududunun tesbiti hakkında Fransız ve İngiliz hükumetleri ara. sında aktedilen itilâf protokolunu Fransa namına imzalamıştır. Komünist merkezlerinde Berlin 14 (A.A.) Volf ajansm. d'an: Leipzig âli mahkemesi müd deiumumisinin talebi üzerine si . yasî zabıta Berlin'de ve Prusya'nın diğer bütün büyük şehirlerinde ko. münist teşkilâtına ait merkezlerde ve matbaalarda taharriyat yapmış ve halkı vatana hıyanete teşvik için gayrikanunî surette basılmış risaleler bulunup buhınmadığını aramış . tır. Bu araştırmalar neticesinde bir çok yazıh kâğıtlar, küçük risaleler ve nutuklar ele geçmiştir. Berlin'de siyasî zabıta, ahırlar . dan birinde komünistler tarafmdan kanuna mugayir bir surette kurul muş bir matbaa meydana çıkarılmış rotatif makinelerle bir ^ok yazıh kâğıtlar müsadere etmiştir. Berlin 14 (A.A.) İstatistiklere göre ihtira beratları almak için patenta idaresine verilen istidaların yekunu 1930 dan epeyce azalmıştır. Bu taleplerin miktarı 1930 da 78 bin 400 e, baliğ iken o senedenberi vasatî olarak senede 50 bin istida verilmektedir. Patente idaresinin 1870 teki tesisinden beri 500 bin . den fazla ihtira beratları dağıtmıştır. îhtiraların ancak yüzde otuzu patentaya bağlanmıştır. ğini anîamıştı... Köyde onun hazırladığı büyük bir cinayetm önüne geçmişti. . YUSUF. MAZHAR özlü sözler Altı senelik «Davuldan îlhamlar» Yazan: Agâh tzzet Felsefeden mizaha kadar her mevzudan yazılar fiatı yalnı 25 kuruştur Bu akşam Saat 21,30 da Şehir Tiyatrosu Darülbedayi temsilleri Istanbul Belediyesi Oğlum makine ustası Huseyin oğlu Mustafa'nın üç senedenberi nerede bu lundugunu, yaşayıp yaşamadığını bilmiyorum. İnsaniyet namına adresime bil dirumesini rica ederim. Üsküdar Sultantepesinde Kuyulu sokakta 7 numaralı hanede annesi Ayşe. Balet dersleri için talebe kabulü yakında kapanacaktır. Vücutleri dansa miisa'.l genç hanımların şimdiden her gün Darülbedayi'de rejisöre müracaatleri lâzımdır. ^^M^»BU Kayıp aranıyor DarOlbadayi mödOrlOğönden: Hukuku umumiyei diivel notlari Darülfünun Hukuk Fakültesi ve Harp Akademisi İle Deniz Harp Akademisinde hukuku umıuniyei diivel muallimi Ah met Reşit Bey mufassal bir «Hukuku Umumiyei Düvel» yazmağa teşebbüs etmiş ve bunun «methal» «fasikül I) i tamamen ve ilk «sulh> kısmından epeycesi (fasi kül n ) neşrolunmuştur. 300 den fazla büyük sahifeden teşekkül eden «methal» de müellif «Hukuk ilnünin umumî tarifU ni ve «Umumî tasimat> ını, «Umumî Mukaddeme» unvanı altında yaptıktan sonra, «Hukuku düvel mefhumu», «H. D. in iki şubesi», «H. D. İn esası>, «H. D. İn sübutu ve müeyyidesi», «H. D. in cereyanı saha sı>, «H. D. in membaları>, «H. D. (veya «beynelmilel») ile hukuku dahiliye (veya «milliye») nin alâkaları», «H. D. in taknini», ilh... hakkında mufassal malumat ita ve mülâhazalar beyan etmiştir. Bu eserler beynelmilel siyaset ve mua hedeler noktai nazarından toplu, açık, kâfi malumat edinmek istiyen her 'ıangi bir şahsın ihtiyacmı tatmin eder. Mü eflif Hariciyede uzun müddet bulunmuş eski bir meur olmak sıfatile filiyat ve tecrübe sahasında edinmiş olduğu malümatı umumî istifade mevkiine getirmiştir. Tavsiye ederis. PAZARTESiPERŞEMBE Yazan : Musahip zade Celâl Bey Halk gecesi ıtıı akşam * " ^ " " > ASRÎ SİNEMADA Almanya'da ihtira beratları En kuv vetli heyecanı uyandıran cazip bir muamma HUGETTE DÜFLOS ve CHARLES BOYF.R Taraöndan temsil edilen bu fransızca sözlii filim. Pek yakında: Bütün Istanbul halkını MARY DU6ANIN DAVASI Meşhur Rejisör CECİL B. DE MİLLE'in büyük temaşalı opereti ve Reginald Denny • Kay Johnson ve Liliam Roth'un temsili muhteşemleri 6 L0R Y A m Sinemasına celbedecektir. M H |MetroGoldwynMayer filmı'ı MAURICE CHEVALiER ve JEANETTE MACDONALD SENİNLE BİR SAAT ERNST LUBİTSGH Tarafmdan hazırlanan en son şaheserlerinde: Aşk restni geçidinin rejisörü