SON TELGRAFLAB Almanya ile anlaşmak için yeni teşebbüsler Cenevre 25 (A.A.) Sir John •imon, dün M. Von Neurath ile yapmış olduğu mükâlemenin neticesi hakkında M. Paul Boncour'a malu mat vermiştir. Bunun üzerine iki devlet adatnı, müstakbel tahdidi teslihat mukavelenamesinin hudutlarına müteallik usuller hakkında müşterek bir doktrini divan azasınm ekseriyetine kabul ettirmek imkânı hakkında gö rüşmüşlerdir. Mülâkatm hitammda M. Paul Boncour'da pek iyi bir intiba vardır. Baron Aloisi de keza M. Paul Boncour ile görüşmüştür. İtalyan murahhası, Fransız refikine Italya'nm Almanya'nm yeniden silâhlanmasına esas itibarile mâni olmak arzusunda bulumakta olduğuna dair teminat vermiştir. Bu mes'ele hakkında umumî bir mükâleme icrası muhtemel görül mekte ve bundan fayda memul edil mektedir. M. Paul Boncour'un gerek Sir John Simon ve gerek M. Aloisi ile yapmış olduğu ve bilâhare Küçük İtilâf murahhaslan ile yapacağı mülâkatlarda takip ettiği gaye, pazartesi günü Cenevre'ye gelecek ve doğru Sir John Sîmon'a mülâki olacak olan Fransız Başvekili M. Herriot'un müstakbel telâkkileri için yol hazırlamaktadır. M. Von Neurath, dün M. Hender son'u ziyaret etmiştri. Alman nazırının etrafındakiler, bu mülâkatm tatnamile şahsî ve hususî olduğunu beyan etmektedirler. Beynelmilel Tıp Kongresi... Cumhariyet SAN'AT VE EDEBİYAT Dil değişmesînde iki mes'ele PEYAMİ SAFA Kuruİtay açılırken EDEBIYATI VE DİVAN EDEBİYATI Bugün, saat ikide, Dolmabahçe sarayında Dil Kurultayı top lanacak. Dilek şudur: Türkçeyi yabancı sözlerden temizlemek! Demek ki, on yıl evvel, süngü • lerin yaptığı kurtuluş cengine, gene ayni büyük Başbuğun kumandasında kalemler başhyor! Bugün, Dil Kurultaymda konu* şulacak şeylerden biri de (Türkçenin, her türlü yabancı tesirler den uzak olarak gösterdiği yük • sek edebî kabiliyet ve bu kabiliyetin, halk dilrnde sürmesi. yazı dilinde sönmesi. Halk edebiyatı ve divan edebiyatı) dır. Halk edebiyatı ve divan ede • biyatı... Söz dili ile yazı dilinin bu iki cephesini karşılaştırmak bence kâfi değil.. Öz türkçenin yüksek edebî kabiliyetini ve halk edebiyatının Osmanh edebiyatına olan üstünlüğünü anlamak için, adı sam beHrsiz köy şairlerini yalnız saray şairlerile değil, hiç çekinmeden, Fikret'lerle, Cenap'larla, hatta bu. güne kadar gelerek, son neslm son şairlerile karşılaştırmalıyız. Son neslin bütün mısralarını sıkı bir tahlil süzgecinden kelime kelime geçiriniz, hiç birinde Fuzuli'ye, Nedim'e, Nef'i'ye rasgelemezsiniz.. Hiç biri, size Şina si'yi, Namık Kemal'i, Hâmid'i, Recaizade'yi hatırlatmaz.. Hiç birinin Hüseyin Siyret'e, Faik Âli'ye benzer tarafı bulunmaz.. Fakat, kendilerine en yaktn nesülerden bu kadar uzak olan bu genç nesil, ne gariptir ki, dört beş asrın arkasından bakan saz şairlerinin san'atı içinde, ahengi içinde, ruhu içinde erimiştir! Bin misal mi istiyorsunuz? Bütün hece neslini okuyunuz: Koşmalarile, destanlarile, manileri le!... Bir misal mi istiyorsunuz?.. tşte en genç, en ıyı şaırımız Necıp Fazıl'dan bir kaç mısra: HALK İtalya, Almanya'nm silâhlanmasına * muarız olduğunu Fransa'ya temin etti M. Herriot'nun bir nutku Cenevre 25 (A.A.) M. Herriot, bu sabah burada muhim bir nutuk söylemiştir. Başvekil in bütçe ıslaha tmın ilk merhalesi olan eshamın tah vili muameletinin nail olduğu mu vaffakiyetlerden dolayı memnuni yetini izhar eyledikten sonra «mem Iek«ttmizi en ziyade heyecanla alâ kadar eden mes'ele» dediği sulh " * mes'elesine temas eylemiştir. Mumaileyh, Fransa'nın Stresa'da r<"' sebatkârlığını, mantikî olarak hare ket etmekte bulunduğunu ve sulha merbutiyetini isbat eylemiş olduğunu hatırlatmıştır. M. Herriot, demiştir ki: Ahlâk ve adalet kanunlannın milletlerin katliâmlarmdan mes'ul olan siyasî insanlara karşı alelâde adam öldürmüş bir katile karşı olduğundan daha az şid Gandi Çok zayif ladı Mecusilerle Paryalar uyuşuyorlar Poona 25 (A.A.) Gandhi, şimdi o kadar zayıflamıştır ki ancak bir iki söz mınldıyabilmektedir. Mumaüeyh, müzmin ispazmozlardan muztarip bu Iunmakta ve bu hal su içmesine bile mâni olmaktadır. Mme. Gandhi, ufak bir demir karyolada yatmakta olan kocasınm yanından kat'iyyen aynlmamaktadnr. BombayMan celbedilmiş olan bir mütehassıs, Mahatma'yı muayene etmis ve Gandhi'nin btmdan sonra siyasî mii • zakereierin tevlit eylemekte olduğu yorgunluklara maruz bırakılmaması lâzım gelmekte olduğunu söylemistir. Mecusi'lerle «Dokunulamazlar» 10 saat kemali faaliyetle devam eden miizakerelerden sonra bir itilâf vücude getirmişlerdir. Gandhi, bu itilâfı hemen tasvip elmistir. Murahhaslar, hükumet tarafmdan Mecusi'Ier hakkında ittihaz İki Mısır Sehri arasmda... Her edebiyat inkılâbı, hemen da. türkü edasile yazılmış değersiz şiir. ima bir dil değişmesile beraber ol . ler, manzumeler, bir çok alelâde ya. muştur: Fransız îugatinin ayıklan. zıcılara «millî romancımız» veya «mii. ması hareketi, 1660 klasisizminin lî şairimiz» payesini kazandırmıştır. doğmasile ayni zamana rasgelir; Arapça ve acemce söz kullanmamağı bunun gibi, romantizm de, kendisile kend'ileri için biricik marifet sayan beraber, zengin ve renkli yeni bir bu yazıcılar. mücerret mefhumların lugat getirmiştir ve bir çok eski söz. hemen hepsini kurban ederek, mad. leri, tabirleri boşıyarak Fransız ke. dî, müs&hhas, basit bir manaçer . lime ailesinden dışarı atmıştır. Av. çevesi içinde sıkışmışlar ve sıska bir rupa milletleri dillerinin temizlen . edebiyatın kıymet almasına sebep detli olduğundan dolayı hayrete dümesi işinde çok sofudurlar, yalnız ! olrr.usiardır. şen bir takun insanlar var. kelimelerin değil, bazı meeazların | *kinci tehlike yeni söz uydurmak Bizim siyasetimiz, müphem de ve istiarelerin, tahassüs tarzının bile hevesidir. ğildir. Siyasetimiz, Milletler Cemi yabancı olmasmı istemezler. Cor . Bazı yazıcılar. meselâ «icap ettiği» yetinin siyasetidir. BUtün milletler iıe neille meşhur «Cid» ismindeki ese . veya «lâzım geldiği» sözünü kullan. cemiyetin nazarmda müsavidirler. rinde, «genç gayret» veya «genç ha. mamak için «gerekleştiği> gibi ay. Almanya'nm tekrar silâhlanması raret» diye tercüme edebileceğimiz kırı neolojizmler uyduruyorlar. Da. nın eski deliliklere rücuun bir mu «la jeune ferveur» terkibini kullan . ha beterleri var: Şimal Türk'lerinin kaddemesi olduğunu söylemekte yaldığı vakit itirazlara uğramıştı. Her aramızda hiç duyulmamış, lehçe . nız kalmamış olduğumuzu memnu iki söz de fransızca olduğu halde, mize ve şivemize uymıyan, bize Janiyetle gördük.. Almanya'nm tekrar Scuderi diyordu ki: silâhlanmak olduğuna kailiz. •sGayrete gençlik izafe etmek, Fransız poncadan daha yabancı sözlerini tereddüt etmeden dilimize sokmak Bize mevhum bir Hekemonya ar ~ Homanya'dan dönen doktorlartmız dilile Almanca konuşmaktır: Bu sıfat istiyorlar. Bu türlü yazılara son zazusu Isnat ve bizi böyle bir arzuda Romanya'daki beynelmilel tıp ta. yerinde değildir. Gene bunun gibi genç manlarda «öz dilimize doğru» ismile bulunmakia olduğumuzu ileri sürerek rihi kongresine iştirak eden murah. ıztırabım, genç kederim, genç endişem çıkan küçük ve dejrerJi mecmualarda muaheze edenler, Alman notasmda tabirlerine benzer bin şey yazsak mii haslanmız dün Romanya vapurile rasgeliyoruz. Bu • • "an daha teh« : • kapalı bir surette ileri sürülmüş olan şehrimize dönmüşlerdir. Bu kongre. nasebetsiz olur.» likeli bir umumiyet kazanabilir. niyet ve maksatları anlamalıdırlar. Bundan yedi sekiz sene evvel de ye Tıp Fakültesi reisi Tevfik Recep Yazık ki henüz teşekkül halinde Gençliği silâh taşımağa hazırlamak Fransa'nın «Grammaire Club» is . Beyle diğer bazı doktorlarımız îş . bulunan içtimaî ilimler, bize yeni için 13/9 tarihinde neşredilmiş olan mindeki dil ocağı böyle bir tenkide tirak etmişlerdi. Murahhaslanmız bir sözün haneri di? n'^^lprînde ve emirnameyi de unutmamamız lâzım kendilerile görüşen bir muharririmL uğradı. Fransız dilinin kaidelerini hangi dil şartları içinde canlana dır. tesbit için çalışan bir heyetin ismin. ze şu malumatı vermişlerdir: bileceğini ve yaşıyabileceğini ö&r' deki yabancılık sinirlere dokunmuş. Bazılarınm pek mutedil bulmakta « Romanya'da toplanan bey . u: Birincisi club kelimesi ingilizceden miyor. Yeni bir söz, yeni bir çiçek oldukları metalip ile münakaşa kabul nelmilel Tıp tarihi kongresine yîrmi tohumu gibi rfeğil ki, mütehassıs yanaşma; ikincisi de Grammaire etmez bir nüfuza malik bir takım as sekiz memleketin mümessilleri işti . bahçıvanlara sorarak, onun hangi kerî teknisyenlerin Almanya'nm yal rak etmişlprdîr. Resmi küşadı bizzat club terkibi ingilîzce. Bizde de «Vatoprakta açacağmı ve renk vere . kıf han», «Kadıköy» gibi terkibî va. nız millî müdafaaya matuf olmıyan, Romanya Kralı hazretleri yapmiştır. ceğini anlıyalım. Kendine göre ya. sıfiar, AIi Ekrem Bey üstadımızın ayni zamanda bir taarruz icrasına da Resmi küşatta Türkiye namına Tıp şama kanunlarını henüz bilmediği. hâdim olacak olan kuvvetli asrî ordtı Fakültesi reisi Tevfik Recep Bey söz gazabına uğramışlar ve kend'isine bir miz dil mkişafmda, sözlerin îçin . tensik etmeğe calışmakta olduğu ze almıştır. Türk murahhasları Kurunu. makale yazdırmışlardı, sanırım. Çün. deki vitamin derecesinm sezilmesini kii bu gibi terkipler Türk değiller . habını tevlit edecek mahiyetteki neş vustada, Türk hastanelerinden ve ancak san'atkârm zevkine bıraka . miş. Cengiz Han gibi Vakıf han dL riyatları arasmda bariz tevafuk ta beş asır evvel yazılmış cerrahname. biliriz. yip diyemiyeceğhniz ayrı bir mii . bizde diğer bir takım endişeler uyan den bahsetmişlerdir, bu izahat kon. nakaşaya değer. Bugün toplanacak Dil Kurultayı, dırmaktadır. grede büyük bir alâka uyandırmıştır. Yalnız, her dil değişmesinin bütün türkçenin bünyesine, morfolojisine, Geçen asırda Prusya'nın yaptığı Kongre doktor Tevfik Recep ve graraerîne, Iugatine, istikakma ait veçhile Almanya, askerî dehasını Süheyl Beyleri tıp komitesine aza kay edebî inkılâp devrelerinde olduğu mevzuları ve usulleri tesbit ettiken gibi, içinden çıkılmıyan bir sürü ka. bugün de taarruz için hedef telâkki detmistir. içtimada doktorlar refisonra, her mütehassıs kendi şubesineylediği rakibin ta kalpgâhına bir kalarile baraber bulunmuşlardır. Ro rışıkhklar doğurdiığu da muhak . de çalışmalıdır. Bundan böyle bek . kaktır. tki büyük tehlikenin bize u. darbe indhmek için bir ordu, hatta men gazeteleri bu vesile ile Türk liyeceğimiz bir tek şey vardır: San'at muzaaf bir ordu vücude getirmek îçin kadmlarından uzun uzadıya bahset. zaklardan yumruk salladığını göre. eserleri. Andre Gide'in dediği gibi biliriz: Birincisi, pek çok defalar aceba uğrasıyor mu? Halbuki onun mişlerdir. Kongre sekiz gün devam san'at eseri, bh çok dil ve estetik yazdığım gibi, ayıklama ve sadeleş. rakibi nazarmda millî müdafaa, hâ etmiştir.> tirme hareketinin dilimizi pek dar mes'elelerini kuvvetli bir terkip içinmiyetin eşkâlinden bir şekildir. de ve bir çırpıda halleder. Onun için, ve züğürt bir lugat çerçevesi içinde, Tahdidi teslihat mes'elesinin en Dil Kurultayı mümkün olduğu ka. kuru ve yavan bir ifade haline infeci noktası, budur. dirmesidir. Sade dil cereyanının ede. dar öz türkçe ile yazılmış, bayağı Milletler Cemiyeti büyiik meclisi ve yavan olmıyan, değerli eserler biyatımızda böyle menfi, hatta uğur. pazartesi günü topianıyor için bir «Türk Dili Mükâfatı» ihdas suz bir tesiri olmamış değildir: BaAnkara 25 (Telefonla) Ziraat Cenevre 25 (A.A.) Milletler Ceederse belki bu inkılâba yeni ve Vekâleti bütiin pamuk mütehassıs • sit bir kıraat kitabı dilile yazılmış miyetinin büyük meclisi, 12 sene zarbüyük bir hız vermiş olur. romanlar, hikâyeler, makaleler ve. larmı Ankara'ya davet etmiştir. VeKedim ayakucuma büzülmüs uyumakta, fında 13 üncü defa olarak pazartesi kâlet pamuk mahsulümüz hakkında ya sözde folklore taklidi mani ve PEYAMİ SAFA Iplik iplik sarıyor sükutu bir yumakta, günü alelâde içtima devresini aktetyeni ve esaslı kararlar almak arzu Hırü hınl, mek üzere toplanacaktır. sundadır. Hırü hırü... Divanm teşkilinden ve reisin ki Söndürtin lâmbalan uzaklara gldeyım. Yunan murahhası M. Politis olması IBlrinci sahifeden mabaifi Nurdan bir şehir gibi ruhumu seyredeyim, çok muhtemeldir. İntihabmdan sonIBirtnci sahifeden mâbatt'i Ankara 25 Bazı kaymakamlar aPırü pırıl, ra cemiyetin 1932/1933 senesi zar Ayni zamanda bugün 1827 madşehrin her tarafında istikbal için daha rasında tebdil ve becayişe dair karar Pırıl pırıl... fmda sarfedeceği faaliyet hakkında deden ibaret kontenjan listesi çok evvelden hazırlık yapmış, Fırka binası name âii tasdika arzedilmiştir. Nolur nolur bir kadın, elleri avcumda, bir müzakere başhyacaktır. küçülmüş olacaktır. Bu 1827 madde önünde de bir takızafer inşa edilmişti. Bahsetse ya^amanm tadmdan başucumda, her üç ayda 54,000 kalem muameBütün dükkânlar kapanmış, on binlerce Mırü mırü, leye sebep olmaktaydı. İzmir 23 Liselerde fransızca ve inkişüik bir kalabaLk merasime iştirak Mırıl mırü... İstanbul meb'usu gilizce ile beraber almanca ders te ve etmiştir. Başvekil Pş. Hz. şehre bir ki Bu yepyeni mısralarm berrak rflmekte idi. Maarif Vekâletinden gönIometre mesafede otomobilden inerek 7^ Alâettin Cemil ahengi, hususî örgüsü sîze kimi derilen bir emirle almanca dersleri lâğhalkm parlak tezahüratı ve «yaşa pa vedilmiştir. şam» nidalan arasmda orta mektebin hatırlatıyor?.. Baki'yi mi? Asla... Ankara 25 (Telefolna) İktisat önüne kadar gelmişlerdir. Burada bir Hâmid'i mi? Kat'iyyen.. Fikret'i Vekili Celâl Bey yarın aksamki talehe tarafmdan nutuk îrat edilmiş ve mi? Hayır... Haşim'i mi? Değil... trenîe tstanbul'a hareket edecek ve Paşa Hz. ne bir buket takdim olunmuşorada bir hafta kalarak iktisadî mü Faruk Nafiz'i mi? Yok!.. tur. Londra 25 (A.A.) Hamilton essesatta tetkikat yapacaktır. Fakat, bir de şu mısralann dağ İsmet Paşa bilâhare Fırka binasına Kahire 25 (A.A.) Schag ve Akh (Bermudes) ten bildirildiğine göre deKararnameler nesrediliyor yollanndan sızan bir su gibi taze gelmiştir. Başvekil Hz. nin burada bir min jehirleri arasındaki anlaşamamazhk nizin meçhul derinliklerinde bir takun Tasdiki âliye iktiran eden yeni ka musikisini dinleyiniz: kaç gün kalmaları muhtemeldir. dolayısile Akhmin şehri ahalisinden arasürmalar yapmış olan doktor Beebe, rarnamelerin yarınki gazetede inti Güzel, ne güzel olnıuşsun, Buradan sonra Kilis'i teşrif ederek 3000 kişi, Nil kenarında gemilere bi bu derinliklerden sergüzeşte ait tafsi tekrar avdet buyuracaklardır. Gazianşarı muhtemeldir. Görülmeyı, nerek Schag ahalisine taarruz için yola tep tariküe Urfa'ya gitmeleri ihtimali de Görülmeyi! lâtı telsizle bildirmiştir. Kararnameler bugün çtktyor çıkmısİardır. Siyah saçlar halkalanmış. vardır. Bu akşam şereflerine Belediye Ankara 25 (Telefonla) KonMumaileyh, 2200 kadem yani 668 Örülmeyi, İki şehir ahalisi arasmda şiddetli bir tarafından bir ziyafet verüdiği gibi aytenjan kararnameleri yarınki Resmî metre derinliğe inmiş olduğunu izah etÖrülmeyi! nca Halkevi, Gencler Birliği, Doktor • mücadele başlarnışhr. Biraz sonra 150 Gazete'de mtişar edecektir. Iar ve Vali Bey tarafmdan da ziyafetler Mendilim yaşla erlttim, polis gelmiştir. Bunlann korkutmak için miştir. Mumaüeyh, bu derinlikîere proBu kararnameler dört tanedir. fesör Picard'm balon sepetine benziyen Adm bllirdim unuttum, tertip edilecektir. Anteb'in müdafaa • atmış oldukları silâhlar, mücadeleciler Birmci kararname kontenjan ka Sorulmayı, sında Fransız'Iarm mütemadî bombarmadenî bir balon olan bir bathysphe • arasmda büyük bir dehşet tevlit etmiş rarnamesidir. Buna yeni kontenjan Sorulraayı! dımanlarma rağmen hiç bir zaman beve bunlardan bir çoğu kendilerini Nil re'in içine girerek inmiştir. listesi de merbuttur. tkinci kararnayaz bayrak asılmıyan kalesinde Türk'ün 1932 senesinde, Türk şiirine sularma atmışlardır. me 5 numarah paramızı koruma kaşerefli bayrağı dalgalanıyor. kıvrak ahengini veren bu şiir, iki 13 kişi ölmüştür. 100 den fazla yaralı rarnamesini tadil eden kararnameCEVAT yüz elli sene evvel göçmüş bir şavardır. 50 kişi tevkif olunmuştur. dir. Uçüncü kararname şeker ve Konya'dan geçerken irin, Karaca Oğlan'ındır.. kahvenin kontenjana tâbi tutulacaBeyoğlu Gaz Şirketi her nevi GAZ Konva 2 4 Başvekil İsmet Paşa edibniş olan mukarreratın ref'ini talep îşte halk edebiyatının üstün ğmı bildiren kararnamedir. 4 üncü tesisatını eski fiatlarından yüzde 30 nok bugün hususî trenîe buradan geçti, isetmek üzere hemen M. Mac Donald'a kararname ihracat komisyonlarının tasyonda merasnnle istikbal ve teşyi bir telgraf göndermeğe karar vermişler sanına deruhde eder. lâğvi kararnamesidir. YUSUF ZIYA İşîeriniz için Şirkete müracaat ediniz. edüdi. dir. £ükreş'e giden doktorla* dün avdet ettiler ı| Pamuk mütehassısları Ankara'ya çağırıldı Kaymakamlar arasmda Başvekilimiz Kontenjanda istikrar Liselerden almanca kalktı Celâl Seyin hareketi Ahali birbirine hücum ederek çarpıştı Bir adam denizin dibinden telsiz çekti! EMLÂK SAHİPLERİNE ve M i M A R L A R A BÜYÜK H1KÂYE: 3 Sinema Delisi Kız görecek, dünyanın en güzel kadın . larile beraber yaşıyan bu artist be. ni beğenecek ve arkamdan gelecek! Aman Allahım, neler düşünmedim: Andre Roan'la tanışıyorum, onu bi. zim eve götürüyorum, erkek bula . madığım için hep eksik oynadığımız oyunlarda ona da rol veriyorum, son. ra kendUine artist olmağa nasıl he. ves ettiğimi anlatıyorum, beraber Paris'e Holivud'a gidiyoruz, beraber oynuyoruz, mes'ele yok, mes'ele yok! Mes'ele yok mu? Nasıl yok! öyle bir var ki... tşte hâlâ arkamdan ge. liyor. Her başımı geriye çevirişimde onun bana biraz daha yaklaştığmı ve gülümsediğini görüyorum. Ya şimdi yanıma yaklaşırsa, be • bir hizada gidiyordu. Adımlanmı sıklaştırdım, seyrekîeştirdim, ileri gitmek istedim, geri kalmak istedim: Nafile. Geliyor. O. Kahve rengi elbisesinin dalgalanışını göz ucile görüyorum. O: Andre Roan. Ay şimdi düSERVER BEDt şüp bayıîacağım. Ne yapayım ben? Nereye kaçayım? nimle konuşmağa başlarsa, cevap ve«Pardon Mösyö, çekiliniz, yanım recek miyim? Kaçacak mıyım? Yokdan gelmeyiniz!» dememe kalmadı, sa caddenin ortasma şırak diye düşüp kulağımın dibinde şu hafif tatlı franbayılacak mıyım? Zaten pek te iyi sızcayı duydum: fransızca konuşamam. İki sene kadar Benimle bir dakika bahçeye giKumkapı'daki Fransız sörler mek rer misiniz ? tebinde okudum. Söylenen şeyleri ol Pardon... diyebilmişim ancak. dukça anlarım, fakat uzun derin ce Elimdede fransızca bir sinema gavap veremem. Hele böyle karşımda zetesi «Pour Vous» vardı. Andre Andre Roan gibi, daha uzaktan beni Roan gazeteyi işarel etti: sapır sapır titreten biri olursa büs Galiba sinema meraklısısınız, bütün dilim tutulur. ben de öyleyim, konuşuruz. Bunları düşündükçe hem bir ta Ne mütevazi adam! Kendisini yalraftan hızlı hızlı gidiyor, hem de, nız bir sinema meraklısı olarak tanıbirden ağırlaşarak, duvar dibinden, tıyor. Halbuki ben bilmiyor muyum? yavaş yavaş yürüyordum. Sinema meraklısı değil o, sinema dâTaksim bahçesine yaklaştım. Sol hisi! Zannettiği kadar cahil olmadığımı isbat için dedim ki: tarafımda bir gölge belirdi. Benimle Oh... Mösyö Andre Roan... Sizi tanımadım mı sanıyorsunuz ? Sizi son f ilminizde... Fakat, bir türlü o «Mes'ele yok» f ilminin fransızcası hatrnma gelmiyordu. Malum ya... Bazan bizde f i limlerin ismini değiştirerek tercüme ediyorlar, asıl ismini koymuyorlar, bu «Mes'ele yok» f ilminin de asıl isminin başka bir manada olduğunu hatırlıyordum ama bir türlü ne olduğu aklıma gelmiyordu. Andre birdenbire yol ortasında durdu. Artık onun elâ ile yeşil arasındaki tuhaf renkli gözlerinin bütün alevi, iki ateşten dil gibi, yana giydiğim siyah beremin kenarından taşan saçlarımm, gözlerimin, yüzümün üstünde nokta nokta dolaşıyordu. Başımı önüme iğmiştim. Bravo, dedi, siz sinemaları muntazam takip ediyorsunuz. Ne de sade ve temiz fransızca söyîüyor. Bizim mektepte sörler bir kaç türlü konuşurlardı: Bazıları Paris'li şivesile. Yani «r» harflermi cğ» gibi söylerlerdi. Onları anlamak biraz güç olurdu. Bazıları da güzel güzel, tane tane anlatırlardı. Işte Andre de böyle konuşuyor. öyle ya, sesli f ilim artisti. Eğer böyle tane tane söylemezse kim anlar? Mümkün olduğu kadar... diye mınldandım. Bahçenin kapısma kadar gelmiş tik. Rica ederim, dedi, buyurunuz, bir iki dakika... Etrafıma bakındım. Babam dairededh, günlerden pazartesi olduğu için ağabeyim de mektepte; beni onlar göremez ama, başka tanıdığa tesadüf etmemek için etrafı iyice gözden geçirdim. Andre Roan da benim korktuğum şeyi anlamış olacak, ya nımdan ayrıldı, önden yürüdü, gişeye gitti ve biletleri aldı. Birbirimizden üç dört adım mesafe ile bahçeye girdik. Arka taraftaki ağaçhklı yolda yanyana geldik. Saat beşten fazla idi. Ortalık kararıyordu, fakat henüz lâmbalar yan mamıştı. Ağır ağır yürüdük: Her vakti «Pour Vous» okur musunuz? diye sordu. Hayır... Beyoğlu'na çıktıkça bazan alıyorum. Fakat sizin resimleTinizi oradan kestim, albümüme koydum. Ben size resimlerimden vere yim. Hoşunuza giderse... Ah, çok memnun olurum. Hele imzalarsanız. Burada var mı? tstanbul'a getirdiniz mi? Evet. Fakat ötekine berikine dağıttım. Bende hiç kalmadı. Paris'ten getirtirim. Size zahmet olacak. Kat'iyyen. Sizi memnun eden şey beni daha çok memnun eder. Teşekkür ederim. tstanbul'da çok kalacak mısınız? Evet, fakat bunu khnseye söylemeyiniz, çünkü ben tstanbul'a geldiğimi de herkesten, hele gazeteci lerden gizledim. Başka bir maksa • dım var. Mabadi var.