2b Âğustos 1932 *Camfiutiyet Almanya'da iğtişaş Mahkemelerin kararlarına karşı halkm mîting ve nümayişi devam ediyor Berlin 25 (A.A.) Berlin hususî mahkemesi siyasî kargaşahklara iş tirakle maznun bulunan genç bir komünisti 10 sene hidematı şakkaya mahkum etmiştir. Kiel'de bir mahkumiyet Kiel 25 (A.A.) Kiel bidayet maiıkemesi, ahiren bic Hitler'eiyi bı çakla Öldüren bir kotvıiirmlin 15 senr hidematı şakkaya mahkumiyeti fcka rannı tasdik eylemiştir. Bir merhamet talebi Berlin 25 (A.A) Celik Mİfcferliler Nasyonalist birliği M. Von Pa pen'e Beuthen'de öliim cezasına mahkum edilen 5 Hitler'ci hakkındn merhamet ve şefkat gösterilmesini rica eden bir talepname göndermiştir. ,l Protesto ve mintingUr '•'% Berlin 25 (A.A.) Beuthen mahkemesi kararuıı protesto etmek üzere bir çok şehirlerde mitingler aktedilmiştir. Bir takım hâdiseler, zuhur etmiştir. Bir takım yaralı vardır. Bazı tevkifat icra edilmisrir. *: Beuthen 25 (A.A.) Hitler kitaati Erkâni Harbiye Reisi Roehm'un bura haoisanesine gebnesine intizar edilraektedir. Umumî hapisanede bulunan beş idam mahkurau Nazi ziyaret ederek hükumete ceıalannin tahfîfi hususunu kabul ettîrmek için fırkanm hiç bir şeyi cliriğ etmiyeceğine dair kendflerine.te • minat verecektir. ' Berlin 25 (A.A.) Nasyonalist gazetelerinden birinin bir nüshai mahsusası kasten hususî mahkeme tarafından olüm cezasına mahkum edilmiş olan 5 Nazi'nin bulunduklan hapisaneden diğer bir hapisaneye nakledileceklerini yaz •nıs olduğundan bir çok üniformalı Na zis'Ier içtima etmişler ve sıkî saflar teskfl ve nasyonal sosyalist şarkılannı teganni ederek şehrin sokaklarinı dolaş • mıslardır. Zabıta silâh istima! etmeksîzin sopalarla nümavisçileri dağıtmışlardır. Ekserisi Nazi olmak üzere 20 kadar insan yaralanmıştır. Bunlardan bazüarının yaraları ağndır. Nazit'lerle merkez fırkast aratında müzakerat Stuttfart 25 (A.A.) Nazis'lerle Merkez fırkası arasında Prusya hüku • meh'nin tarzı teşekkülü hakkında müıakerata dün başlanılmıştır. Bu mözakerelere M. Brüning ile M. Graıı ve Nazi'Ierden M. Strasser iştirak eylemektedirler. Bir itilâfa vüsulön miimkün olduğu görülraek tedir. Filhakika Hitler'ciler merkez fırkasına başvekâlet ve dahiliye müstesna olmak üzere 4 nezaret teklif eylemişlerdir. Yalnız Dahiliye Nezaretinin kime tevcih edileceği müzakeresinde baskra bir noktai nazar ihtilâfı hâdiı olmuştur. Reichstag meclisi «Bertaraf» edilecek mi? Berlin 25 (A.A.) Hükumet mehafilinde, yeni umumî intihabat icra»ı faydalı telâkki edilmiyor. Parlâmentonun muvakkat bir müddet için işlere müdahale ettirilmemesi fikri o derece terakki etmektedir ki Demokrasî prensiplerine olan sedakatinî şüpheye mahal bırakmıyan Frankfurter Zeitung, bu sabahki niisha sında Almanya gibi içinden çıkıl maz siyasî bir vaziyette bulunan bir hükumetin her hangi bir çekil ve usulle olursa olsun yeni intihabat yaptırmamak ve siyasî fırkalar kaygusi le meşgul oimaksızm hükumet ve idare etmekten başka bir çıkar yolu oimadığmı takdir ve teslim eylemektedir. IMPOIPII Medeniyete veda Mazhar Osman Beye sorarsa • nız, bir adam, irice bir Van ke • disinden çok daha kolay besle nebilir: En güçlü kuvetli insana her yemekte iki şeftali, biraz fın dık, yarım bardak süt veriniz, kâfi. O her taze yemişin usaresin de gizlenen, vitamin dedikleri esrarlı kuvvet, hindi dolmasından ziyade bir ehnanın kabuğunda varmış. Doktorun iddiasından müthiş vecizeler çıkıyor: Piçmiş yemeklerle beslenmek, ağır ağır intihar etmektir. Mutfak bacalanna bir yıldırım gibi düşen bu vecize, evvelâ bü tün lokantacıların ocaklarım söndürecek. Zavalhlar çoktan şikâ yete basladılar. Yaz sıcaklarında müsteri azalmış ve gelenler de pek az yiyip gidiyorlarmıs. |Ya • kında manav dükkânlannm önüne masalar konacak ve sandalyefer atılacak: İki şeftali, biraz incir, üzüm, fındık... Afiyet olsun! Bu sene yemif çok bol, çok ucuz: Bursa'da en iri şeftalinin okkası yirmi para imiş. Mazhar Osman Beyîn tavsiye ettiği rejimle hayat, büyük harpten evvelki yaşayıştan daha kolay. Bir taraftan şapkasız, caketsiz, çorapsız ge zenler de var. Hele çîplakhk da umumileşecek ofursa taç devrindeki insanlara döneceğiz: Meğer bütün fennî icatlar, küçük ve büyük sanayi ömrümüzü kısaltan fuzulî ve zararh şeylermiş. Mazhar Osman Bey taze yemişleri kabuklarile beraber yemeği tavsiye ettiği için bıçağa da Iüzum yok. Hefe bu rejimle Mazhar Osman Beye ve arkadaşlanna da Iüzum kalmazsa, medeniyete gü • lerek veda etmeğe hazırız. PEYAMİ SAFA Kaşkaval ve Opera Yazan: ALİ NACÎ Seyyah şehri Donanmamız Trabzon'da... İİ3 Dahiliye Vekilinin Seyahati Şükrü Kaya Bey avdet ediyor ' F i l a binlerce halk * tarafından karşılandı Trabzon 24 (A.A.) Yavuz ve «Jört gemiden mtiteşekfcil f ilomuz saat 17. de limanımıza gelmiştir Filo kumandanı Valiyi ziyaret etmiş ve Vali Bey de iadei ziyaret eylemiştir. Filonun muvasalatında binlerce halk bütün sahil boyu ve liman imtidadınca filoyu seyretmek için birikmiş bulunuyordu. Mühim bir halk kütlesi de motör ve kayıklarla filoyu ziyaret efmişlerdir. Ordu 24 (A.A.) Teftis s«ya • hatinden avdet etmekte olan Dahi • liye Vekilimiz bugiin Karadeniz vapuru ile limanımıza geldi. Vaktin müsaadesizliğinden şehre çıkmadı. Bine yakın halk ve tesekküllere mensup gençler ile köylü mümessilleri Vekil Beyi çok parlak tezahüratla vapurda karşılamışlar ve b'uketler takdim etmislerdir. Muhtarlar tarafından verilen ve mısır basaklarile süslenmiş olan buketten mütehassis olan Vekil Bey köylülerhnizle uzun Adana 24 (A.A.) Dört tayya reden mürekkep bir filomuz saat 11 müddet hasbıhalde b'ulundular. Vekil Beyi hâmil vapur bir müddet 'de Diyarbekir'den geldi ve b'uraya indi. Filo yarm sabah Esksehir'e ha tevekkuftan sonra Samsun'a hare ket etti reket edecektir. Bir hava filomuz Adana'da Ankara 25 (Telefonla) Polis komiserleri için her vüâyette yapılan imtihanlarm evrakı peyderpey geliyor ve Emniyet tsieri Umum müdürlüğünde tasntf ve tetkik ediüyor. Neb'ce iki ay sonra belli olacaktır. Emniyet miidiri yeti umumiyesinde de yapüan tayinler kesbi kat'iyyet etmiştir. Birinci şube memurlarindan Mehmet Ali Bey birinci sube bürnci smtf şefliğine, birincî şube şefi Mithat Bey müfettis maavinliğine, Ankara serkomiserle • rinden Sabri Bey besinci şube memur luğuna, Ankara fotograf memuru Mehmet Bey besinci şube memurluğuna, Ankara mürettebatından Fadıl Berki Bey besinci şube memurluğuna terfian tayin eGİlmişlerdir. Lise mezunlarindan Daver ve Ekrem Beyler birinci şube memurluklanna tayin edilmislerdir. Ankara 25 (Telefonla) ZüKrevî hastalıklara musap şahislar hakkında cereyan edecek muamelât, muhaberahn son derecede mühim tutulmasını Sıhhiye Vekâleti Vilâyetlere tamim etmiştir. Komiser imtihanları Mehrem muamelât Yol parası aidatı Ankara 25 (Telefonla) Yol paralarmdan sose ve köprüler kanunu mucibince Nafıa Vekâleti hesabîna yaürilan hisseden Ziraat Bankastnca yüzde bir aidatm iadesi talebinden mütevellit Nafıa ve Maliye dairelerbin mazbatasi Şurayi Devlef heyeti umumyiesinde tetkik edilmiş ve yüzde bir aidatın kanunî ahkâma mmtenit bulunduğuna karar vermiştir. • Samsun 25 (A.A.) Dahiliye Vekili Şükrü Kaya Bey binlerce halkm tezahüratı arasında iskelemize çıkmışlardır. Vekil Bey halk arasmda yürüyerek belediyeye g'rt mişlerdir. Şereflerine belediye tarafından bir öğle ziyafeti verilecekttr. Şükrü Kaya Bey saat 16 buçukta vapuru avdet edecektir. Adana 25 (A.A) Polisimiz muhtelif tarihlerde ve müteaddit evlerden 43 parça eşya çalan iki kadın, iki erkekten mürekkep hırsız febekesini yakalamıstır. Friedrichshafen 23 (A.A.)Graff Zeplin kabili sevk balonu 29 ağuttosta Cenubî Amerika seyahatine çıkacaktır. Mezkur balon bundan başka Cenubî Amerika'ya 12 eylul ve 10 teşrinievvelde olmak üzere üç seyahat daha yapacaktır. Ah, sus... Yapılmış bir küçük hareketi yapmamış olabilir misin? Kabil değil. Beni teselli etme. Artık silinemez bu. Yaptığm hareket, bu dünyanın sayısız hâdiselerinin def ~ terine geçti. Oldu bu, oldu. Bitti ar tık. Bir kere daha mahvoldum. Fakat ben... Sus! Belki de sesimi duymamak için haykırarak ağlıyordu. . Onu teskin etmek için f azla yorul" madım. Kendi kendine ve birdenbire sükunet buldu. Gene ağır ağır yü rüdük ve ormandan çıktık Hiç ko nustnadan, epey yürüdükten sonra, bahçeli birahanelerden birini gös terdim: Burada oturalım mı? Dedim. Cevap vermeden, benden evvel içeri girdi ve bir ağaç altında, karanlık bir masa başına oturduk. . Delisin! Dedim. Sen biliyor musun ki benîra akrabamdan üç kişi intihar etti? Anv cam Dovil'de, küçük oğlu buradj. ye Bir tıırsız kumpanyasının derdesti Hariciye Vekilimiz geliyor tzmir 25 (A.A.) Bir müddet ten beri şehrimîzde bulunan Hari ciye Vekili Tevfik Rüstü Beyefen • di bugün öğleden sonra Ege vapu rile tstanbul'a müteveccihen hareket etmiştir. 6raff Zeplin'in seyahati Cemil Bey geliyor Ankara 25 (Telefonla) Gümrükler Umum müdiirü Cemil Bey bugiin tstanbul'a hareket etti. tstasyonda gümrük memurinî tarafından teşyi edildi. Bu akşam Sirkeci'den trene bi ve süt noktalannda doğru çıkıyordu. Alain, sür'at katarile seyahat nerseniz, yarm, sabah karanhğında Fakat tren ilerledikçe, her ikisinin Bulgar topraklarına girersiniz. AvBulgaristan hakkmdaki bütün bilgi eden günün insaniyetini anlatırrupa'nın Cenubi şarkısinde derhal j lerinin, yalnız bu süt ve kaşkaval ken diyor ki: tetnas vaziyetinde olduğumuz bu de teranesinden ibaret olduğunu ve Bul[Artık, üzerinde dört mevsimi rece bitişik bir komsuyu, bes yüz se garbtan hakkmdaki bütün ilimleri tophyan, şu etekleri çiçekli ve banedenberi haşirneşir olduğumuz, nin vagon restoran kapısından şı karlı dağları seyreden kafma . gâh istilâ, gâh idare, gâh harp et ileri geçmediğini, hatta gelip geçer di.. Artık, »u ekin tarlalarının altiğimiz, yahut, yammıza alarak baş ken etraflarına dahi dikkat etmek tm özleri içinde harman türküleri kalarına karşı müştereken harbe zahmetine katlanmadıklarını gör kalkıstığımız bu kadar yakın bir mil mekte gecikmiyordum. Filvaki Bul çağıran köylülerden zevk alan leti tanımak, hatta millî bh vazife gar arazisine girer girtnez, çalışan bir yok.. Artık, şu yıldızlarla konu > iken, bir çok miIK vazifelerimiz gi halkm topraklarının geçildiğini görsan çoban, şu yamaçlarda dolasan bi bunun da ihmal edildiğini gör memek kabil değildi. Her taraf ekilmemek kabil değildir. Filvaki, komsu mişti Değil geçriğimiz büyük şehir sürüler, şu mavi deniz, beyaz buBulgaristan hakkmdaki umumî bil lerin, hatta köylerin evleri bile köylü Iut, kızıl güneş, fildişi ay, insan gimizin Cenubî Amerika'nm her han nün ev denilen aile yurduna verdiği gözünü çeken bir tılsım olmaktan gi bir hükumeti, meseli Peru devleti ehemmiyeti gösterecek tarzda, kimi çıktı.. Seyyah denilen titiz mah^ hakkmdaki umumî bilgimize faik ol bir katb, kimi iki katlı, fakat hepsi de, luk, bütün bu tabiat güzelliklerine duğunu iddia etmek, isbati müşkül bir tahtadan değil, taştan ve pişmiş tuğlâkayt, elindeki gazetenin yap • keyfiyettir. ladan inşa edilmişi. O yetnyeşiF, alabildiğine mezru tarlaları eken ve bu rakfarı üstüne iğilmîş, dünya haBir sene evvel ben Bulgaristan'a berlerile meşgul... evlerde oturan Bulgar köylüsünü, gitmeğe hazırlanırken, büyük ga trenleri seyre gelmis kalabalıklar hazetelerimizden birinde yüksek mu ~ Sonra, füzumsuz yere bavulunu linde, istasyonlarda görmek kabildi. harrirlik eden bir arkadaşım: açıp kapıyor.. Esniyor, düşünü . Erkeklerin vücudü dinç ve sert ya t Sofya'ya gitmek demek, Avyor ve tren, her lâhza dağişen bir pilı, kıyafetleri temiz ve sağlam girupa'ya giderken tren kazasına uğgüzellik üstünde koşarken, o, siyimli idiler. Yüzlerinde dağlarm rıyaraka daha yolun başlangıcında nirli parmaklarile sık sık saatini ıssız bir dağın eteğine inmek demek karlanna ve rüzgârlarına alışmış insanlara mahsus sıhhat kırmızdığı, el tîr. fyi bir otel bulabileceğine, şehre çıkarıp bakıyor: sirayet etmis dağı hayata ahşa biselerinde zengin olmadıklannı, fakat Of.. Daha yirmİ dakika var!. seffl de olmadıklarmı gösteren bir sacağını, nihayet her istediğini bula Gündüz ruhu geniş ufuklara bileceğini hiç zannetmem. Her halde delik vardı. Kadınlar, erkeklerinin ya sığamıyan bu adamı, gece bir tinında, ancak hayat ile onlar kadar uğiğneden ipliğe kadar her seyi berar&şmıs olanlarda görülebüecek bir serberinde götürmeni tavsîye ederim» yatronun daracık Iocasın'da gö besti ile, dik ve cevval duruyorlardı. demişti rürsünüz. Sahne üzerindeki mu • Bunlar, bir siyah etek, yeşil bir yelek Gene o sırada Almanya'da bir kavvadan ağaçları, sun'î mehtabî tetkik seyahatinden dönen bir arka grymişler, saçlannı bir veya iki örgü ove köylü taklidi yapan aktörteri larak arkalanna salıvermişler, başlarma daşım da: hayretle seyrederek kendi ken bir yemeni bağlamışlar ve boyunlannı « Tebrik ederim, bol bol kaşsıra sıra alnn sikkelerle süslemislerdi. dine mırıldanır: kaval yiyeceksin!» Diye alay etti ve Çoğo, ne çirkin, ne güzel, fakat hepsi Ne güzel.. Ne harikulâde!..] Belgrat ilerisindeki asıl Avrupa'dan canü ve sıhhatli idiler. Ban nadir, fakat dönenlerin bir kısmının valiz gibi Alain'in hakkı var: Asrın ço ender bulunabilecek kadar güzel Bulb'erab'erlerinde getirdikleri ukalft cukları, artık tabiatin bile sun' gar kızlari ise, elbiselerinin kılıfı altm • tavrile bir de nükte salıverdî: isini görmek istiyor. İnsan gözü dan sezilen adalelerinin güzel ve sert « tyi sütçülerden halis süt içe için en güzel mehtap, bir bulüt hamltğı De göze acaip bir cazibenin başiçe artık adam akıllı şiştnanlarsm!> döndüröcü tesirlerîni dolduruyorlardı. arkasmdan değif, bir ressam fırBunlann göze çarpan neşeleri, Bulgar çasından çıkandır... Çocukluğumdanb'eri Bulgar ismi, lisanînm kendine mahsus gürültusüne ka. Ve bunun içindir ki, güzel îskafamın içine, komiteci ve sütçü sı rîş&rak, bizim âlimlerin tarifîne hacet fatlarile beraber gelir giderdi. O tanbul'u bir türlü seyyah şehri kalma'dan, insana, Balkan'lara, yüksek vahşet intibaına arkadaşlann bu yapamıyoruz! ve sarp dağlarm çetm ve temiz havasma tarifleri de munzam olunca, içimde, girdiğini duyurmakta gecikmiyordu. YUSUF ZIYA menfa gibi garip bir diyara gidenle Fübe'yi ve daha bir çok Bulgar şe • rin acısını duyraağa başladım. hirlerini, tüten bacalar, tütün fabrikaYağmurlu bir sonbahar akşa lanntn muazzam hacimleri ve gittikçe mı, boş, amma bomboş bir vagonun artan faaliyet gürültüsü arasında geçerek, içinde, kapalı kapılarının hareketsiz manzaralarile bana yanyana sıralan akşam vakti, havada büyük kiliselerinin kubbeleri siyah ve yuvarlak siluetler nu» mahpus höcerelerini htırlatan kompartımanlardaa birinin köfesine teşkil eden ve insana bir elekfrik tarlasına giriyormuş gibi bir hi« veren Sof çekihniş, yola çıktım. Karanlığın İktisat Vekili Mustafa Şeref Bey ya'y* girdim. Sofya'dan gözü • içinde, Mtasyonların hudutlarını evvelki akşam Yalova'ya gitmiş ve mü daha ilerilere uzatınca, Vitoşa dağıkayb'ederek şehirden uzaklaştıgimı, dün de orada istirahat etmiştir. dumanlanan ışıklardan, ve gittikçe a nın yamaçlannda, Boyana, Kınajevu, Sanayi mümessillerile fabrikatorBanki gibi gezinti, eğlence ve su köylezalan sesierden anlıyordum. Tam bir lardan. mürekkep bir heyet, son konrinin, yeşilliklerf içine oyulmuş hayat kııyuya inmiş gibi pencereden artık tenjan listesinden tahaddüs eden vane ışık, ne se», hiç bir şey gb'rünme kaynaklan hnlinde, pırıl pırıî yandıklanziyet etrafında dertlerini anlatmak yince ve duyulmayınca, ve her şeyin nı gördüm. Şehre girdiğim ve bir otoüzere dün Yalova'ya gitmişlerdir. yerine trenin yantnış kömür dumanı mobille dolaşmağa başladığım; zaman, Mustafa Şeref Beyin bugün Ya kokan ağır ve muttarit demir gürül sokaklann hepsinin muntazam çizilmiş lova'dan avdet i muhtemeldir. \s • olduğunu, ana ve mühim caddelere bitüsü kaim olunca, elimdeki gazeteyi tanbul'da vekâ^ete ait bazı müstacel bir tarafa attım, yerimden kalktım ve zim köprünün üzerindeki sari taşların işleri intaç etmek içîn Avrupa'ya se'döşendiğini, evlerin bahçeler içine kulokantalı vagona geçtitn. yahati bir iki gün teahhur etmiştir. rulmuj villâlar halinde yapıldığini görTrenlerin saionları olan vagön düm ve sokaklari, neşeli bir halk ile ve restoranda, elektrikler her an söne bflhassa kol kola girmij sayısız darül • ceklermiş gibi yarım yamyorlardıAnkara 25 (Telefonla) KumusSofralarmbaçmda, pasapotlara b'a fönun gençleri ve kızlarile dolu bula rak hayrette kaldım. yonculara ait kefaletname formülüjn • kan iki polis memuru, Sinekli veya tlk akşam operaya gittim. Mektep hisarlar Vekâletince tesbit blunarak" Uzunköprü'de inecek bir iki köylü, gibi muazzam bir binadan içeri girdim. çümrüklere bildirümiştir. ben ve garson vardık. Bir çorba, bir Bîn müşküt&t ile büet bulabildim. Para parça et, bir tabak sebze ve bir tath ile bir miktar beyaz peynirden ve Taş almıyan bir vestiyere şapkanu ve büe delen sişesine doldurulmuş mükem tin numaralı kısmını verdim. Her iki vesmel çeşme suyundan mürekkep bir tiyer, şapka, kadin mantosu ve boyun afkısı ile dolu idi. Kolaylıkla yerime akşamw yemeğini, f ena bir servis î Türkiye Hariç çinde iki buçuk liraya yedikten son geçtim. Bin kişiden fazla alan operada ra, yerime geldim, yatağıma girdim. ber yer dolmuştu. Perde açıldı, kapanSenelik 1400 Kr. 2700 Kr. Ertesi sabah Bulgar topraklarmda dı, dönen sahneler dekorlann mütemadi 1450 AIü aylık 750 lyanmca, lokomotifle beraber lokanta değişmesi içinde tevali ediyor ve bir 800 Üç aylık vagonu da değisti Kendimt garson Slâv tozı, Karmen'i, belki Karmen'den 400 daha iyi oynuyordu. lan temiz giyinmiş, masalarına Yoktur Bir aylık 150 Halk, bir ibadethaneye toplanmiş ve bembeyaz örtüler serilmif, a ve talmağı bilen bu «n«»nW, arkadasıkaju kısımları pırıl pırıl silinmiş, müş inanmıs insanlann içten gelen sayguı ile, mtn İstanbul'da iken bana alay ederek teriyi zorla kendine çağıran güzel bir susmuş, kendi san'atkârlarını, kendi salonda bulducn. Hâlis süt, hâlis te san'atkârlan olduğu için değil, fakat anlatüğı, fakat bilmediğimiz bir tarihten reyağı, enfes kaşkaval ve kokmamış yüksek san'atkârlar olduğu için dinliyor itibaren hayretengiz bir istihaleye uğn • ve alkışhyordu. olduğuna emniyet edilebilecek taze yarak erkekleri smokin ve kadınlan ipelc yumurta, ve sütten daha beyaz ekmek Bu binayı yapanlar, bu sahnede oytuvaletler giyerek Operaya gehneği öğ * ten ibaret bir kahvaltıyı, bîzim pa ~ nıyanlar, bütün bu kemanlan, filütleri, renmiş sütçülerdi. ramızla otuz kuruşa aldıcn. boruları bu kadar muvaffakiyetle ça ALl NACİ Arkadaşlarımın söylediği, kaşkaval ianlar ve nihayet bir operayı dinlemeği Fabrikatorlar Dün Yalova'da İktisat Vekilini ziyaret ettiler Kefaletname formölfl Cumhuriyet Abone • şeraiti • Bir Tereddüdün Romanı Peyami Safa En az sevdiğira yollardan biri 'dir. Çok tezludur evvelâ. Fakat su rada küçük bir orman var. Orada biraz gezelim. Şoför, dur! Ormana girdik. Koluma asılıyor ve b'aşını ömzuma dayıyordu. Sessiz yürüdük. Sendeliyor ve kolumda bir balon gibi şLşip sönen ağırlığile beni ile sarsıyordu. Hafif sarhoştuk. Dur3u ve b'ana doğru bir hareket yaptı. Kucaklanmak istetmişti. Çekildim. Fakat birdenbire, evvelâ küçük bir tokat sesi duydum, sonra bu tokadı yiyen insanm kendim olduğumu anla «Jım. O, ağaçlar arasmdan, örmanın derinliklerine doğru kaçmağa basladi. Arkasmdan kostum. Tanmmaı v« çatlak bir sesle bagirıyordu: İ Bir ağacın dibinde onu kolların dan tuttum. Büyiik ve siddetli hıç kırıkiarla ağlamağa basladı. Bu se fer kucaklamak istediğim halde kollanmdan sıyrılmak için uğraşıyor ve hıçkırıyordu: Çekil, dedi, hemen ayrılalım, çekil! VUdan! Hayır, kabahat sende değil, bende... Bir hafta evvel, o alçakça korkumdan sonra yasamağa mahkum olunca ben cezamı çekeceğimi biliyordum. Niçin mi kendimden nefret ediyorutn? Işte... Hemen sana bir misal gösteriverdim. Kaldrrım kadınları buraya kadar inmemislerdir, değil mi? Fakat sen, bjr^. CUMHURtYETİn edebî tefrikası: 42 halamın kızı da burada intihar ettiler. Hepsi de rovelverle. Bırak bunları artık, bırak. Haydi rakı içelim. Bu gece ba yılıncıya kadar içeceğim. Demin epeyce sarhoştum Fakat ağlayınca açıldım. Biraz da ormanın havaaı... Omuzlarmı kaldırarak başmı kıstı ve yumruklannı da kısarak, umumî bir takallus içinde mırıldandı: Seni affettniyorum. Niçin bir harekete hep kendine göre mana veriyorsun? tnsiyakî bir hareketti o. En manalı hareketler onlar değil mi? En samimî hareketler... Düşünseydin öyle hareket edebilir mi idin? Sonra yumruklannı açtı. Elleri, karanlık bir su içinde kıvranan bir kaç ayaklı deniz hayvanları gibi masanın üstünde çırpınıyordu. tntizamsız ve siddetli hareketlerle sallanan dizle rinin arada bir bana dokunuşunu hissediyordum. İki elini de avuçlarımın içine alarak tekrar ettim: Sen delisin. Başucumuza gelen garsona emir verdi: Rakı.Susuz ve mezesizGar3on gittikten sonra bana döndü: Senin gibi yapacağım bundan sonra. Fakat ben her zaman böyle yapmam. Çok meze yediğim de o lur. Bu akşam başka bir niyetim olduğu için meze yemiyorum. Ha... Evet... Banada ver biraz. Hiç aldm mı sen? Bir kaç defa. Fakat hiç bir şey anlamadım. Yalnız genzimde hafif bir serinlik duyuyorum Italya'da var mı? Pek çok. Adeta her artistin cebinde. Musolini'den başka herkes kullamyor, diyebilirim. Oh, hayır, hayır... GUç bulunuyor Ver şimdi. Evvelâ etrafa, sonra da kullanışına baktım acetni idi. Kıymetini bilmi yor ve ziyan ediyordu. Yanıma otur, dedi. Bahçe tenha olduğu için tereddüt etmedim. Ceketimin dış cebindekî mendilin ucunu tırnakları araeında bükerek, ezerek: Dinle beni, dedi, ben Barres'in tarif ettiği deracinelerden biriyim. Yalnız memleketimin değil, dünyanın toprağından kökleri kopmus bir in sanım. Bunun için beni bazı tehlikeli bir keder bastırıyor. O vakit ben her şeyi yapabilirim, kendimi öldürebi lirim. Bak sana akrabamdan üç kişinin intihar ettiğini söylüyorum. BöyU insanlar kendilerini daha çabuk öl dürebilirlermiş. Haydi, ayni katieh ten içelim Dur, benim elimden. Oh... Derin bir nefes aldı: her şey güzel... Evet, kendimi daima Aman ne güzel... Senin yanında öldürebilirimBenim yanıtnda böyle eeylerden bahsetme. Dinle, dinle... Ben hiç bir şeya bağlı değiliro, sana bağlanabilir mi« yim? Güvenebilir miyim? Cevap ver. (Mabadi var)