'Camhariyet SON T E LG RAFliAP 1 11IIO UII Hakemler arasmdaki anketimiz Yunasistan'da vaziyet! Muhalifler, M. Venizelos aleyhine bir beyanname neşrettiler Bir taraftan ve öte taraftan! Bir taraftan Mimar Sinan'a ihtî faller yapıyoruz; bir taraftan da n« yapıyoruz, bakın: Sinan'm saheserIerinden biri ki, adı «Rüstempaşa medresesH dir, bugün bir teneke fabrikası haline getirilmiş. Evet, bir taAtina 12 (Hususî) M. Venilerinin de Çaldaris fırkasile bu raftan onun namına ihtifaller, 8te tazelos'un avdetini müteakıp şim mes'elede teşriki mesai etmelerini raftan da, milyonlar değen bir esediki şekli idareye zarâr verecek şiddetle tenkit ve muahaze eylerimin içinde ibrik, sardalya kutusu ve bir hareket belîrecek olursa or miatir. maşraba yapıyoruz. dunun müdahale edec«ğine dair M. Venizelos beyanatında, harp Gene onun bir şaheseri ki, adı «Küvuku bulan beyanatı (izerine, Çalmeydanlarında kanlarını dökmüş çük Ayasofya camii» dir, avlusundaris fırkası lideri diğer cutnhu olan zabitanı da müdafaa etmistir. daki odalar, birer birer kiraya verilriyet fırkaları liderleri askerî ceBu yüzden vaziyet çok kanşmış, miş ve herglln ecnebilerin ziyaret ettikleri bu camiin avlusunda görülen miyet ve M. Venizelos aleyhine ciddî bir mahiyet almıştır. manzara şudurt tpe dizili çamaştr müşterek bir beyanname neşret Askerî cemiyetin en nüfuzlu ve lar, ortaya dökülen bulaşık suları ve mişlerdir. Yalnız fırka liderlerinf aal erkânından ceneral Otoneos, yerlere «erpili çanak çömlek. den ceneral Kondilis bu beyan • M. Venizelos ile sık sık müzakere Dahası var. Gece yarıları sarhoşlar nameyi imzalamamıştır. geliyorlar ve Sinan'ın ince bir oya give temaslarda bulunmaktadır. bi işlettiği o gUzel kapılara sopa ile Buna mukabil M. Venizelos gaVaziyetin tehlikeli bir mahiyet vuruyorlar, bütün o san'at eserlerini zetecilere yeni beyanatta bulu • alması ihtimali varit görülmeğe harap ediyorlarmış. Ayda kırk lira narak cumhuriyet fırkaları liderbaşlamıştır. irat kaydetmek içîn milyonlarımızı mahvediyoruz. Yalnız bediiyat de ğil, en basit ve adi bakkal hesabile de bu, ziyandır, dostlar, ziyandır, efendiler, ziyan! Tarihi evrakın ne hale getirildiğini de gördük. Fakat, maziye ait kıymetleri ve güzellikleri de bir tarafa bırakahm. En yakın misal gözümüzün önünde: Keriman HalU Hanım. Evvelâ onun güzelliği karşısında, yüzüne bîr kere bile bakmıyarak ve Inebolu 12 (A.A.) Dahiliye Hollyvood 12 (A.A.) Milyon inadına gözlerini sımsıkı yumarak: Vekili Şükrü Kaya Bey, Seyrise larca sinema seyircileri tarafından «•Avrupa'ya bu ntu gidecek? Bunun zekâ ve mehareti taedik •dilmiş olan fainin Ankara vapuru ile dün lineresi güzel?» diye tepindiler; «hamaruf köpek aktörü Rintintin 14 yakem mshdut adamlardan ibaretti, fımammıza gelmiş ve Vali Murat şında ve bir filimde rol yaparken rıldaklar dtfnüyor» diye eşindiler; ve Bev v «ehrimizde bulunan meb'vazifesi basında bulunduğu ıırada «bu, yalnız Cumhuriyet gazetesinîn uslar, mıh<d v: skerî erkân ve ölmüştür. güzelidir» diye de kişnediler. Bugün bir çok evat tarafından vapurda de Keriman Halis Hanımın Zaro Ağa Bir Alman harp köpeği olan Rinistikbal edilmistir. Vekil Bey, Vali tintin, harp esnasında Metz şehri ci gibi, ticaret için milyarderler karşıvarında bir Amerika'lı zabit tarafın sında teshir edildiğini ve gUzellğinin ve raüstakbeHn ile vapurda bir dan yakalanmış ve Kaliforniya'ya pazara çıkarıldığını yazıyorlar. Nemüddet göriiştükten sonra Samgetirilmişti. rede ise Mimar Sinan'ın abidesme dö. sun'a miiteveccihen hareket et külen o bulaşık sularını Türk ve DUnmiştir. ya Güzelinin başından atağı boca eSinop 12 (A.A.) Karadeniz decekler; nerede ise o canım islemeli kapılara vurulan sopa, kızımızm basahillerinde tetkik seyahati yap Londra 12 (A.A.) Ocretlerm sına inecek; nerede ise bu muvaffamakta olan Dahiliye Vekili Şükrü tenzili ve amelenîn yeniden işe alınkiyeti kazananlar ve kazandıranlar Kaya Bey, Sinob'a muvasalat etması mes'eleleri hakkmda patron taşa tutulacak. tnts ve hararetle •karşılanmıştır. larla yapılan müzakeratın akim kalEvet bir taraftan Mimar Sinan için Vekil Bey, hükumet dairesini, ması Uzerine sendikalar meclmnce ihtifaller ve Keriman Halis için senverHen karar alâkadar her iki tarafa belediyeyij C. H. Fırkasını ziyalikler yapıyoruz: öte taraftan da bu da tefhim edilmistir. Meçlis, ayni ret ve şehri gezdikten sonra An Türk san'atının ve Türk güzelliğinin vapuru il* Stmtun'a kar«lz«t zamanda grev, kararını tatbik mevkiine koymadan evvd gelecek (Miıar memlekette iki nevi Türk ve iki nevi etmistir. insan var: Fakat yemin ederim ki tesi giinü Blackbum'de toplanacak bunlardan bir kısmı ne Türk'tür, ne olan şitnal kontlukları mensucat fede ınsanl Ottava 12 (A.A.) BUyUk Briderasyonu merkez meclisinin hima PEYAMİ SAFA tanya ile Kanada murahhasları arayesini istihsal Için gayret sarfedlime»ında vuku bulan müzakerat mem sini tavsiye eylemektedir. nuniyetbah* bir hava içinde sur'atle Lancashir pamıık dokumacılaterakki etmektedir. rının umumt grevi takriben bir ceyBüyük Britanya ve Kanada çelik rek milyon ameleyiraUteessiredecek aanayii müesseseleri arasında bir itive hemen hemen ayni miktar ameleye lâf aktedilmiştir. Bu itilâf konferans tnüeısir oUrak ihtlmal iplikçilik kıstarafından kabul edildiği takdirde mında da işlerin tevakkufunu intaç Britanya Kanada ticaretinin inkişaf eyliye^ttir. bulmasında Iücumlu olan fırsatı âcîlen teenin edilmiş olacaktır. Mezkur itilâfın hususî bir tarifei Ncvyork 12 (A.A.) Dün. M. umumîye tesisinden ziyade tiearetin St'Tsson i!e M. Dobuchi arasında vugenişletilmesini istihdaf ettiği lan kua gelen mülâkata ait olarak, M. nediliyor. Zonguldak orta mektepllleri kampta Büyük Britanya ile îrlânda muhtar Stitnton'un Cemahiri Müttehide'nin muallımlerüe bir arada devleti murahhasları arasında yeni Mançüri'de bir Jaoon işgaline muarız Zonguldak (Hususî) Zongul • îden yapılacak olan müzakerelere he bulunduğunu ve Çin statükosunda dak orta mektebinin 15 günlük kamp nüz başlanmamıştır. böyle bîr isgalden tevellüt edebüecek hayatı daimî neş'e, canlıhk irinde herhangi bir tadilâtı tanımıyacağmı talebeye sıhhat ve kuvvet vercrek ve Çin'in hukuku hükütnranisinin da bitti, dağıldı. Resim kampın son güLondra 12 (A.A.) Bir çok günnü çekilmistir. Talebeyi, muallimleri ler devam eden ııcaklardan sonra imî bir surette ihlâline mâni olmak Kaymakam Şevket ve idman mualbu sabah gerek Londra ve gerek maksadile Kelloğ misakım bütün kuv. limleri AbduHah Can Beylerle bir tngiltere, tskoçya ve Irlânda'nm muh. vetile takviye edeceğini M. Debuchi' arada gastermektedir. telif yerlerinde şiddetli bir fırtma ye tekrar etmiş olduğu zannediliyor. cıkmıştır. Bu fırtma, bilhassa HungM. Debuchi, biimukabele Japonya'nın tindon kontluftu dahilinde, Jrlânda'Peiping ve yahut Tientsin'i işgal et'da ve Ulster'in şimalî nevahisin İktisat Vekâleti, Etibba odası ile de buğday mahsul&tı ile meyvaları tnek niyetinde olmadığım söylemiş ve Ticaret Odası arasında hususî hashasara uğratmıştır. ölster'de Tyrone Japonya'nın Mançuri'deki âli askerîtaneler hakkmda çıkan ihtüâfı halleve Donegal kontluklarında yıldırım siyasî mümessili Ceneral Muto'nun derek Ticaret Odasının noktai na yUzünden yangınlar cıkmıştır. Japon harbiye nazırının değil, faktt zarını kabul etmistir. Vekâletçe, Londra havalisinde 341 telefon Japon başvekilinin emri altında bu hususî hastanelerin Ticaret Odala • hattı bozulmuş ve islemez bir hale lunacağını ilâve etmistir. gelmiştir. rına kaydedileceği bîldirilmistir. Lüsyen H. ve heykeitraş Mahir Beyin cevapları Keriman ırkının alâmetl erini taşıyor: tatlı ve kuvvetli, münevver ve alicenap, çekingen ve nazik... Bir müsabakaya giren her insanı u mulmadık seyler ve sukutu hayaller tehdit eder. Keriman Halis, ne olursa olsuç, halisane bir gayret sarfetti, kahramanca tehlikeye atıldı, cesaret etti ve muvaffak oldu. Keriman Halis'i her tarafta selâmlıyan takdir çığlıklarını buradan duyuyoruz. öyle şeyler vardır ki insanı aldatmaz, halkm bazı hareketleri bir reyden daha vazıh ve sarihtir. Belçika'nın bir ucundan öbiir ucuna kadar, ister flâman, istorse Valon olsun, ele avuca sığmıyan halk, heyecan içinde reyini veriyordu. Evvleâ tereddüdü ikiye ayrıldı: £arışm Alman güzeli, ki o da cidden güıel, rey kazanıyordu. Sonra galebe tahakkuk etti ve bu şimalUler, Türk güzelliğinin yakıcı ve saf catibesi üzerinde karar kıldılar. Belçikah'lann hakikî güzellik mefhumuna ne kadar iyi anladıklarını bilirim; bu öyle bir kavimdir ki içlerindeki san'atkârlar ekseriya bir dahi ve isetier zana atkârdır. Sakin görünüsüne rağmen fevkalâde hararetli olan bu halkı'n ne dertce heyecana düjtüğünU bilirim. Bedit veya »afr tezahüratına karşı gelenleri nasıl yuvarladığını ve ezdiğini bilirim. Keriman Halis'te Türk ırkının güzel bir örneğidir. Ben onda, bu memlekete geldiğim gündenberi beni cezbeden bütifn işaretleri toplannuş buldum. Ben onda öyle bir mana ve ifade buluyorum ki, bunun içinde hararet, sef katin altında gizlidir; enerji zarafetin altında saklıdır. Ben onda o gayrikabil mukayese ten rengini ve burada nice güzel yüzler aydınlatan iri gözltt keskin bakiflari buluyorum. Ben onda o sağlam ve ince mafsalları, utıfaya ugramı» Türk tipine o dolgun serpilişi veren eazip edayı buluyorum. Keriman Halis ırkının alâmetlerini taşiyor: Tatlı ve kuvvetlidir, münevver ve alicenaptır, çekingen ve naziktir. Keriman Halis'i bütün kalbimiıle alkışhvalım. O bizim millî paviyonumuzu dünyanın iki kutbuna da dikti. Silâhlan safiyet, güzelük ve ahenk olen bir mücadeleden galio çıkıyor ve bize parlak ve zarif bir muzafferiyet getiriyor. Onu çocuklarımızm en güzeli gibi karşılıyalım. LÜSYEN APDVLHAK HAMİT GUNÜN flKİSI FPİ Buhran ... Parasızhk! Geçim zorluğundan şikâyet etmiyen kimse tamyor musunuz?.. Benim dostlarım arasında böyle bir bahtiyar yok.. Kimi görsem, kime rastgelsem, kiminle otu rup iki lâkırdı etsem, sohbet, derhal şu mihver etrafında dönmeğe başlıyor: Buhran... Parasızhk! Gerçi, çehrin bütün sırtfarı, münbit bir apartıman tarlası gibi mütemadiyen beton ffe:neller fışkırtıyor... Gerçi, her ağaç altında, her havuz başında ve her deniz ke narında iki mahalle şarkısına beş yüz, altı yüz, hatta bin lira alan birer dişi bülbül ötüyor ve çerçi bu giranbaha kuşları dinfemek için lstanbul halkı nöbet bekleşiyorlar... Gerçi, Beyoğlu'nun zengin pa* laslarından Topkapı'nın fakir kulübelerine kadar her evde, en yeni pl&klan çalan bir gramofon veya Moskova'yı dinleten bir radyo var.. Gerçi, bütçelerimizin magraf hanesine bir de plâj fash ilâve ettik.. Gerçi, İstanbul sokaklarında, ipek elbisesiz vücut, ipek ço rapsız bacak, bileziksiz kol gö remiyoruz... Gerçi, bütün bu gerçiler do|ru.. Fakat parasızhk ve buhran da yalan değil! Acaba, bütün ağızları, müşterek bir şikâyetle homurdatan bu parasızhk ve buhran nereden ge> liyor?.. tnsanların, her gün biraz daba iyi, biraz daha rahat, biraz daha nes'eli yaşamak istemesinden... İnsanların, her gün yeni bir zev» kin tadına varmasından! Bir yaz akşamı, boğazdan s«rin parçalar seyrederek yesil dağ yollarında otomobille uçuşun lezzetini alanlar, bu eğlenceden geri kaTdıkları günAyak seslerinin, karlara gömülüp donduğu soğuk kış gecele rinde, radyo ile dünyanın uzak köşelerini dinlemek zevkini ta • danlar, bu eğlenceden geri kal dıkları gün... tnsanlara, güneşten galmiı yeni bir ırk manzarası veren deniz ve kum banyolarına alışanlar, bu eğlenceden geri kaldıkları gün... Derhal, hep bir ağızdan f«ryada başlıyorlar: Buhran.. Parasızhk!.. Buh ran.. Parasızhk!... Hayatımızın zehirlerini gün den güne çoğaltan, hayatın «ründen güne çoğalan lezzetleridir... ,#«.M^ Dahiliye Vekilinin Sinema âlenıinde Tetkik seyahati Bir ziya! Vekil Bey, İnebolu'dan Sinop ve Samsun'a geçti Meshur köpek aktör Rintintin öldü... ingiliz mensucat amelesi grev yapacak 1 932 güzellik Kraliçemizin ra kiplerine tefevvuku bir kaç noktadan ileri gelmistir. Evvelâ hututu umumiyesindeki tenasüp ve incelik sadeği, ta ravet ve formlannın gayet ahenktar ve kendisine mahsus vüzuh ve güzelliğidir. Bu evsaf güzelliğin san'ata ait kısmıdır. Halbuki bunlardan maada her insanın üzerinde daha bir takım güzel tesirler yapan hususiyetier vardır ki güzelimîz bu vasıflardan pek çoklarma maliktir. Bunlann bir kısmı evza ve etvanndakl, harekâtındaki külfetslzlik nazarlanndaki canlıhk ve samimivet ve heyeti umu • miyesinde âlâyîşsizlik ve tasannudan âzadeliktir. Güzelimizin, san'atm ara dığı ve ruha hitap eden ve saymakla bitmiyen güzelliklere maük olduğuna ka • niim. 2 Bence umumiyetle güsel kız demek evvelâ tenasübü olan, sonra yüz gUzelliği mana ve ifadesile ruhu oksi yan anasıra malik olan kız demektir, bu evsaf biribirmin mütemmimidir. Bir hudut ile mukayyet değildir. 3 Türk güzelliğinin millî vasıfları: Güzellik sehir ve tasra halkına göre muhtelif eşkâl arzeder. Bir köylü güzelile bir büyük şenir güzeli arasında bir çok noktalardan fark vardır, şeraiti hayatiye bu iki kısmı baska güzeli ikierde ye tistjrir. Birincisi gürbüz renkli ve can hdır. tkincisİ bu evsafı biraz daha in celmis olarak haizdir. Her halde millî güzelliiimizin karakteristik ciheti es merce renk siyah ve çok manalı cevval gözler mevcun endam mütenasio aza, sadegî, asil çizgiler ve sırf kendisine mahsus bir güzelliktir. Heykeltras MAHtR Dörl ayda 270 niKâh 932 nisanından temmut ayı niha yetine kadar Akşehir. evlenme dairesi 270 çiftin nikâhını kıymıstır. Ottava konferansında Bir Hitit eseri Zonguldak'ta kamp Konya civarında demiryolu üzerinde KUlbet oglu yaylasmdaki Hitit'lere ait bir taşın Ankara'ya gönderîlmesi hakkında Maarif Vekâle ttnden Konya vilâyetine emtr verilmîstir. Amasya'dan meyva nakliyatı Mançurl'de vaziyet ingiltere'de miithiş bir fırtına Haftada bir defa Amasya'dan meyva nakline mahsus olarak vagon tahsis edilmesi için Samsun Sıvas hattı idaresine Nafıa Vekâletinden emir verilmiştir. Bu emir üzerine Samsun Sıvas işletme müfettişliği salı günlerden Samsun'dan hareket edecek olan katara meyva yükletilmesi için lâzım gelen tertibatı alınmıştır. Salı ?ünü Amasya'dan yükleti lecek meyvalar çarsamba aksamı Sıvas'a ve persembe akcamı da Ankara'ya varmıs bulunacaktır. Eskişehir'de yetmiş beşlik ihtiyar bir kadın kendi damadını öldürmüştür. Damat ile kaynana her zaman çene kavgası ederlermiş. Bir kaç gün evvel aralarında gene böyle bîr kavga olmuştur. Dargın olarak od"alarına çekildîkten sonra hiddetlni yenemiyen kaynana sabahleyin erkenden uyanmış ve eline geçirdiği balta ile damad» Cuma Efendinin basını parçalamıştır. Cuma Efendi hastaneye kaldırılmış ve orada ölmüştür. Katil bir kaynana Karadeniz Ereğlisinin yeni mektepleri Karadeniz Ereğli'sinde bu sene zarfında 8 ilk m»ktep binası yapıl • mıştır. Kazanın çocuklan gelecek ders senesinden itibaren yeni bina larda okuyacaklardır. YUSUF ZtYA Mersin'de sıhhat işleri is bankası müdürtt Slnonîa Sinop 12 (A.A.) İş Bankası Ufflum müdürü Celâl Bey bankanın Samsun ve Bafra «ubel erini teftiş ederek sehrimize «elmi» ve buradan İstanu''a hareket etmistir. Feci b!r elektrik kazası Eskişehir'de topçu deposu mü dürü binbası Ziya Beyin 13 yaşın daki oğlu Remzi Efendi uçurtma uçururken uçurtması elektrik tel lerine takılmıstır. Remzi Efendi direği tırmanıp uçurtmayı almak istediği bir sırada eli cereyan tellerine dokunmus ve bir sarsmtı ile yere düşmüştür. Çocuju kurtarmak için koşanlar kendisini yerde beyni parçalanmış ve Blmüş olarak bul muşlardır. kokhyorlar ve bakışıyorlardı. Dur bakahm, dediler. Biri: Fena değil, diye mırıldandı. Oteki: Enfes! Dedi. Baska hiç ses çıkmadı. tçeriden sarkılar geliyordu. Ağır ağır atülyeye dondüler. Biri otekine bağırıyordus Nasıldı o hikaye? Ada'da ne dedin sen? «Nişasta nev'inden bir şey yok mu? Nişasta!» Şunu anlat, haydi! Ve bu hikâye, senelerdenberi kim bilir kaçıncı defa olarak bir daha anlatılıyor ve hep ayni kahkahalarla, hiç yıpranmamıs bir alâka ile dinleniyordu. Sonra içlerinden biri: Durunuz! Dedi, ben bir sey anlatacağım! Herkes sustu. Emindîler ki fevkalâde güzel bir şey dinliyeceklerdir. Onun etrafmı aldılar ve gülümsiyerek yüzüne baktılar. O, baf parmağı ihtiiâf halledildi Mersin vil&yeti Sıhhat tşleri müdürlüğü 931 senesine ait bir istatis tik neşretmiştir. Bu istatUtiğe göre 17 verem, 27 menenjit, 2 çiçek vak'ası müşahade edilmistir. Veremin en çok bulunduğu yer muhacirlevln bulunduğu mıntakadır. Bunun sebebi gıdasızhk ve sefalettir. Vilâyetçe muhacirlere gıda temin eyliyecek işler bulunmuştur. Sefalet azaldığı için yeniden verem vak'ası müşahade edilmemiştir. Sıtma ile şiddetle mücadele edilmektedir. Diğer sari hastalıklardan eser yoktur. nın eskimiş bir itiyat sayesinde kıvamını bulmuş gayet ince ve zarif bir hareketile ceketinin kolunu hafifce iterek, başmı tatlı bir meyille sağa doğru iğdi. Gözlerinde hiç bir korku ile bulutlanmıyan saf ve mücerret bir sevincin berrak ve derin parıltısı var. Yüzünün kanı çekil miş ve çirgileri heykelî bir safiyetle Incelmis. Hâlâ kendisini en iyi biçilmiş bir elbise içinde f arzeder gibi şikâyetsiz ve rahat bir hareket serbestliği içinde anlatmağa başladı. ÇUnkü, eskiden, tstanbul'un en iyi giyinenlerinden, Beyoğlu gençlerine zaraf et örneği olanlardan biri idi. Gü. zel bir insandı da. Prens <*ö Gal'm elbise dolabile Karpantiye'nin yumruğu, o zaman dünyad'a beğendiği şeylerin başında geliyor, hatta re sim ve kadın ikinci derecede kalıyordu. Nitekim resmi bıraktı ve kadınları birer oyuncak farzetti. Fakat Prens dö Gal'm gardrobu yerîne sırtındaki eski ceketi bile bedes tene davet eden zaruretler ve güzel Cumhuriyet Abone • şeraiti • Senelik Altı ayhk Üç ayhk Bir aylık Türkiye • • ıçm 1400 Kr. 750 400 150 Hariç için 2700 Kr. 1450 800 Yoktur CUMHURİYET'in edebî tmfrîkau: 29 Bir Tereddüdün Romanı Peyami Saf a Salona yalnız girdi ve ötekileri buldu. Bir perdenin ayırdığı hususî yerden üç kisiyi çıkardi ve koridorda bekliyen iki kisinin yanma getirdi: Haydi, çıkalım buradan, biz hepimiz atelyedeyiz bu aksam. Yeni iltihak edenler, bir isaret yaparak: Sende var mı ? Diye sordular ona. Sîzde? Var. Bende de var. Fakat siz pek ciddisiniz bu ak şam. Bir saat evvel görmeliydin. Utlar, kemanlar tasıdık. Hele gelin bakahm. Sokağa bıraktıkları otomobile altı kişi sığmağa çahf tılar. Bir bak • kala uğrıyarak yeniden içkiler ve me. zeler de aldıktan sonra gecenin o ana kadar gecen safhaları hakkmda ıkî gurup birbirine malumat verdi. Otomobil ağır gidiyordu. Ayık olduğun nasıl belli, diye bağırdı biri. Kimi sarkılar mırıldanıyor, kimi abuk sabuk söylüyor, kimisi de ya nındakine emsali Süleyman'dan bazı parçalar okuyordu: «Bal ye oğlum, zira iyidir.?., «üç şeyden dolayı zemin titrer, dört seye bile tahammül ede mez.s, «Ah kime, vah kime, kızarmış gözler kime, sebepsiz sekvalar kime aittir?» tercüme, lisan ve üslup hak kındaki hayranlıklarını tekrar etti ler. Biri mütercimin mezarının bu lunması ve merasim yapılması için evveice yapılan teklifi bir daha ortaya attı. Atölyeye geldikleri zaman şu man. zarayı gördüler: Orada kalanlardan ikisi kanepede arkalarına dayan mışlar. Bir tanesi, karşılarında, yere bağdaş kurup oturmuş. Bir elinde sişe ve öbür elinde kadehle basını sağa, sola mütemadiyen sallayıp duruyor. Hiç bir sey konusmuyorlar. Yeni gelenleri görünce yerlerinden fırladılar. Müthiş bir gürültü koptu. Birbirlerine sarılıyorlar, haykırışı yorlar ve yerlere yuvarlanıyorlardı. Sandalyalar devrildi ve şövalenin üstündeki resim yere düştü. Bunu görünce hepsi, bir anda kendiierine geldiler ve resmi kaldırmak için koşustular. Bir tanesi: Pard'on, pardon, ah, pardon! Diyor ve resmi öperek, ihtimamla yerine koyuyordu. Üç dört kişi dışarı çıktılar ve bitisik salonda bas başa verdiler. EHerinde bir şey rnuayene ediyorlar, ışığa tutuyoriar, liğini tehdit eden zaman, onu Vavaş yavaş, idealize ettiği şekli zarafet ve mükemmeliyetine, müthiş bir bohemin derunî ve lezzetli uçurumlarına doğru atıyordu. Ancak böyle gecelerde, nereden nereye gitHğini unutuyor ve ilk genciik senelerin deki hayalî şekline bürünerek, son senelerde zeki bir bohem'le işlenen ruhunun da inzimamile, zarf ve mazrufun fevkalbeşer bir ahengini ve mü. kemmeliyetini vehim halinde tecessüm ettiriyordu. Tavırları hafif bir rüzgârla ve gizli bir musikinin veznile dalgalanan ipekli maddeler gibi cazip, yumuşak ve tatlı idi; sesi, bu tavırların hareket haline gelmiş ahengi hissini veriyorrfu. Anlattı, anlattı. Not edilecek kadar güzel, birbirini yaratan müselsel ve fasılasız esprilerle, hayallerle söyliyor, hakikatle safsata arasmdaki farkı hissettirmemek için aklı selimini ve muhayyileslni hay ret verici bir sihirle kaynaştırıyordu. (Mabadi Var)