22 Temmuz 1932 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 3

22 Temmuz 1932 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

14. ieramui MSl Camhuriyet 5 ON TELGRAFLAR Eylul kontenjanı Bu ay içinde neler ithal edilecek ? Ankara 21 (Telcfonla) Dün a gustos kontenjan listesini bild'rmiş tim. Eylul kontenjanının gümrüklere sureti tevzü de şöyledir: 54 A 2 53 500 369 A 65 C 200 200 369 B 72 C 1 20 000 200 369 C 72 C 2 20,000 1,000 372 06 A 2,50 1,000 373 06 C 29,336 1,000 374 1,000 (06 O 250 376 107 A 500 114,778 377 B 2.000 107 B 27,378 377 C 500 115 C 10 000 378 A 425 A 5 500 4,000 378 B .32 B 6,000 18,000 378 C t57 161 163 164 B B A B 171,957 3,000 200 500 150,00 5,000 750 2.500 13,041 5.000 500 1,000 1 • 1000 500 5.000 183 10.000 100 230 250 500 250 4 300 381 381 381 390 400 418 421 421 446 Kitaplar Abdülhak Hâmıde mektupîar Nantık Kemal Zade Ali Ekrem Bu kitap hakkında Cenap'tan, yalnız Cenap'tan değil Hâmit'ten çünkü Hâmit eserin şahikasına dehaeti cuşanından bir neyyirpare iliştir miştir sonra söz söylemek had naşinasane bir cür'et olacak. Ne yapılır ki insan aczini ne kadar bilirse bilsin, amalini temin için o aczin vesatetine müracaat mecburiyetinde dir. Benim için de bu eserden bahsetmek mübrem bir emeli vicdandır. Çünkü büyük Abdülhak Hâmit ile onun büyük kalpli refikasmın hayatlarına belki herkesten ziyade kanştnıs, bu iki nevvar dürrei ruhu belki herkesten iyi görmüş insan benim. Onlar da benim ve ailemin iki müthiş musibetle simsiyah bir leylei yelda kesilmiş hayatımıza bütün dostlardan ziyade karışmışlardır. O revansuz hengâmelerimizde Hâmit, benim heykeli istinadım; Lüsyen Hanım refikamın meleküssiyanesi oldular. Lüsyen Hanımı ilk gördüğüm za • man bu mehtap gibi sanşm güzelliğin kalbinde nasıl güneş gibi berrak bir aşk, bir aşkı hüsnü şiir yaşadığım hissetmiştim. Onun mücessem bir lâtenahi olan simayi Hâmid'e öyle bir bakışı vardı ki! Hâlâ bugün, aradan rubu asra yakın bir zaman geçmiş olmakla beraber, ben o nazarai vecdü istiğrakı Lüsyen'in hadekai şule • penahından gâh ve bigâh istiğrak ediyorum. Hiç tereddütsüz temin ederim ki Allah'm büyüklüğüne insamn çehresinde kimse bu kadar meftunane ve nafizane nazarendaz olama mıştır! Zaman oldu ki ben bu iki kutbü muhabbetin azamet ve iştiyakını saatlerce, günlerce temaşaya doya madım. Onlar da benim kendilerinde ne gördüğümü anladılar ve beni kendilerinden bildiler. tşte şimdi gözümün önünde duran <Abdülhak Hâmid'e Mektuplar» m yıldızlardan örülmüş satırlarmda da ruhumun o kadar severek aşinası olduğu o yekvücut ikiliği, mütebariz ve müteakis elvahi cemalile, temaşa edip duruyorum. Duyduğum zevki vicdaniden bahsetmemek artık mümkün olabilir mi? Eser, cidden fevkalâde kıymeti edebiyeyi, bunun da fevkinde olarak kıymeti insaniyeti haizdir: Kitapta mevzu, kudreti fatıranın ender ibda edebildiği dühattan bir şahsiyet; hâdiseler, tulu ve gurup kadar sermesti safa ve meşhımü elem, fakat gene tulu ve gurup kadar tabiî birer Ievhai kudret; muharrir, barikai zekâsinı bahar bulutlanndan almış, rikkati hissini enzarı melâikeden toplamış; kevkepdestei tahayylünü damanı arştan cezbetmiş bir nadirei fıtrat! Böyle üç âmilin birleştiği bir telif ancak bir şaheser olurdu, işte «Abdülhak Hâmid'e Mektuplar» da bir şaheser olmuştur. Âmillerden birincisini yani mevruu anlatmak için tek bir kelhne kâfidir: Hâmit! Hidiseler, gene tek bir hâdise demektir: Geçici bir buhranı aşk. Muharrirjn halü şanı, bu da bir tek Iâfız: Samimiyet. Lüsyen H. pek genç, adeta çocuk iken, bizzat büyük şairimizin dediği gibi, Hâmid'i Brüksel'de görmüş, hemen sevmiş, onun için vatanını, ailesini, her şeyini her ümidini ve her emelini terkederek ve zihayat şiri bülendin ağuşu vefasmda memleketimize gelmişti. Zevç ve zevce uzun seneler ta mamen mes'ut, birbirinin vahdeti f ikri, vahdeti kalbi içinde yaşıyorlar.Şair yedi kudretin nazargâhma açtığı kitabı mehasinin nazenin sahif elerini, enfes ve barik bahislerini okuya okyua bitiremiyor. Kendisini kitabm son f asiına gelmiş sanırken tekrar ilk sahifesinde buluveriyor! Lüsyen H., Allah'ın bir mazhan kutsiyeti olarak gördüğü ruhaşina ve revanrüba Hâmid'inin simayi şirine ve manayi âlemhüsnüne meftun, bütün kudreti vicdan ve irfanile meftun ve müsehhar, onu hergün her saat her dakika doyamaya doyamaya temaşadan ruhanî ve namütenahî bur zevki vicdan hissediyor. Bu macerayi aşk yahut menakıbei klap romanlarda okunsa hayali sirf addolunur, o kadar nadide ve âsiimanidir; fakat işte bu macerayi aşk yahut menkıbei kalp hayatın sinesinde tamamen bahir ve sabit bir hâdise olarak devam edip duruyordu. Sonra ne oldu? Nasıl oldu? Ayrıldılar. tftirakın sebebini arıyacak değilim. Belki şahin söylediği gibi «nadirei zekânm fanii raşedara ittikâ» edip durması bizzat o faninin vicda nmda bir bürkânı hicran tutuştur • muştur. Lâkin sebebi ne olursa ol sun, iftirak hakikî degil, surî idi ve yedi sene iki kalbi yakan, kavuran zalim hicranın neticesi Lüsyen Hanıma bu enfes mektuplan yazdırmak oldu. Evet, tatlikten sonra Lüsyen kendi güzide ruhü garamını bir nefesi rabbanî ile şairin cenamna nefhedip bırakmış, kendisi de Hâmid'in necip ve âli aşkından bir narparei hicranı kendi kalbine doldurarak tstanbul'dan t • talya'ya gitmiş ise de Hâmit'ten ayrılamamıştır. Mektupların her biri bu ittisal ve cüdaninin neyyirbelâgat bir şahididir ve işte hâdiselerin birleştiği nokta da budur. Nihayet avdet ve gene teehhül ve vahdet. Son mektup bu avdet kararile çırpma çırpına büyük sevgüiye doğru uçan bir kalptir ki halecanmı samiai vicdan için duy mamak mümkün olamaz! Kitabın muharririne gelince: Ben Lüsyen'i (bana kısaca Ekrem dediği gibi benim de onu sadece Lüsyen namile yadetmemi mükerreren emrettiği için hiç olmazsa pek samimî sözlerimde bu emrini infaz edebiliyo rum) Hâmit'ten sonra herkesten iyi tanuım: Lüsyen yalnız kalben değil, ilmen ve irfanen de büyük bir ka dındır. Hâmid'in cevval ve nevvar ruhü şairiyetini, asümanlarla dolan, güneşler, yıldızlarla parlıyan dehaeti fikrini; mahşerlerde, kehkeşanlarda çırpınıp fezapeyma hayali mübdiini hulâsa Allah'm o büyük çocuğunun bütün mahiyetini Lüsyen görmüştür, anlamıştır. Hususile şairin kendisine bile meçhul kalan cezebatı gayfeiyyesini sezmiştir. Kalp nazarı akhn fevkinde nafiz olur. Sonra bu Hammefendi Fransız lisan r e edebiyatını şayani hayret bir tetdbbü ve ihata ile bilir; kendisi fıtratan güzideruh bir şahdir, zekâsı ise dauna kalbinden tulu eden bir zührei mehasindir. Artık eserinin ne kıymet ve ehemmiyette olduğunu izaha lüzum kal maz. *** Benim büyük dostum Lüsyen, eserini cidden tebrik ve Türk tarihi edebiyatında Abdülhak Hâmid'in yanıbaşında yaşıyacağını sana temin ederun. Bu sözlerimi mahzı hakikat olarak telâkki et. Türk tarihi edebiyatında hem Hâmid'e hem kendine şayan payei bülende vâsıl olmak için de türkçeyi Hâmid'in bütün eaerlerini anlıyacak kadar tahsil edeceğini ve sonra bize türkçe bir «Hâmitname» yazacağını ümit etmek istiyorum. Siz buna ne dersiniz efendim? Baki bipayan ihtiratnat. Namlkkemalzade ALİ EKREM İHEM NAUNA MIHINA Topların çapı Tahdit ediliyor Dört büyük devlet proje üzerinde mutabık kaldı Cenevre 21 (A.A.) Tahdidi teslihat konferansı umumî komisyonunda dün başhyan müzakere bugün öğleden sonra saat 13 te tekrar açılacak ve bir neticeye bağlanıncıya kadar hemen hemen fasılasız surette devam edecektir. M. Benes'in karar sureti projesinin bir obstrüksiyon karşısında kalmıyacağı zannedilmektedir. Müzakerenin bu proje hakkında uzun uzadıya tenkitlerden ziyade umumî beyanat şeklini alac&ğı söylenmektedir. Bu şerait dahilinde müzakerenin karar sureti projesinin kabulü suretile oldukça çabuk biteceğüıe dair olan intibalar teeyyüt etmektedir. Sür'atin zevki I 505 511 B 523 B 523 B 523 C 524 B 525 B 531 A 532 A 532 A 532 C 533 1 2 2 1 2 534 535 A 535 B 1 537 B 1 539 D 539 R B D C A A A C 1 C2 C 178 181 187 205 213 B 230 235 236 A 266 A 272 A 277 B 277 D 286 B 296 A 298 299 B 305 C 307 C 318 328 B 329 A 330 A 330 B 449 449 2.250 2S5.573 80,041 500 253 200 200 300 500 1,000 SO 50 250 2,000 1000 1,500 1,000 449 449 452 A 452 B 452 453 c 454 459 469 477 C 500 10,000 3.000 2,500 5,000 5,000 5,000 2,000 1,000 10,000 155,674 25.0C0 8.000 2,000 1,000 500 5.000 ııltlBimilllf IIMIFIIft ıco.oou 2.000 485 487 A 487 C 488 A 488 B 496 497 A 2 497 A 3 497 B 498 A 2 500 B 501 502 so o 331 335 A 335 B 336 B 341 B 342 C 345 B 363 B , „f , 200 1.000 500 200 50 3,000 1,000 200 ""488 İran Şahı Pehlevi Hz. ••ifinmıuiai llllllUülllülllllülll Takas işleri Genisletilecek Türkiye'ye gelecekleri haberi teeyyüt etmiyor Ankara 21 (A.A.) tran Büyük Elçiliğinden: «İran Şehinşahı Pehlevi Hz. nin eylul nihayetir.de Türkiye'ye seya hatleri hakkmda gazetelerde şayiat görülmektedir. Teşrinievvelde tran Hariciye Nazınnm Türkiye Hariciye Vekili Hz. ne mukarrer olan iadei ziyaret için teşrif buyuracağı bu şayîatı tevlit etmiş olmasından keyfiyetin tashihi rica olunur.» Evkaf Müdürü geliyor Ankara 21 (Telefonla) Evkaf Umum Müdürü bir ay mezuniyetle tstanbul'a hareket etmistir. Ankara'dan gelenler Ankara 21 (Telefonla) Bu akşamki trenle Muhtelit Mübadele Başmurahhası Şevki, Bütçe Encümeni Reisi Hasan Fehmi ve Muğla meb'usu Yunus Nadi Beyler îstanbul'a hareket ettiler. Kuduz tehlikesi geçiren 96 kişi Gemlik 20 (Hususî) Mülhakattan Umurbey köyünde kuduz köpek taraf mdan ısırılan bir çocuk tedavi için daülkelbe gönderilmiş ve ayni köpek tarafmdan ısırılan bir dananm etinden yiyen doksan altı kiside henüz bir araz müşahede edilmemiştir. Reşit Cenevre 21 (A.A.) Benes karar suretinin son münaziifih noktası hakkmda hâsıl olan itilâfın metni 699 şudur: 703 B Atideki takrir, Büyük Britanya, 703 H Fransa, İtalya ve Amerika'nın kat'î 1 704 C 1 tasvibine iktiran etmiştir: 704 C 2 1 Çaplan 2 numaralı fıkrada 704 C 3 derpiş edilmiş olan azamî çaplar ile 705 tayin olunacak asgarî bir çap ara 500 708 sında bulunan bütün ağır kara top1,000 n709 A larının adedi tahdit olunacaktır. 2,000 709 B 558 H 3 2 Mukavelename, s&bık kun 3,000 760 563 daklan üzerindeki toplann seyyar 12,000 861 564 B toplara tahvili için müessir bir u*ul tesis edilmek şartile kara toplan için bir çap azamisi tayin edecektir. 1 tthaiât umırmî tarifesinîn Muhtelif azamiler, su sureti e tesbit 106 B, 157 B, 178, 213 B, 377 B, edilecektir: 377 C, 378 C, 381 C, 381 D, 497 A2, 1 Sahil bataryaları için bir çap 523 B2, 552B, mnnaralarına dahil azamisi tayin edilecek ve bu azamî, eşyaya her taraftan ihtiyaç gösterildeniz toplan azamisinin dununda olmekte olmasına mebni bu numarala mıyacaktır. ra ait kontenjanlar tamamen tevzi e2 Daimî hudut müdaf aa teşkilâdümişir. tına ve mevkii müstahkemlere ait aDiğer maddelerdeki mevat için u zamiler, mumî talep olmarfığından bunlar • 3 Sahil muhafazasından gayri daki mevat kısmen tevzi edilmiş, kıs hususatta kullanılan kara seyyar toplan için tayin edilecek azamiler. men elde tutulmuştur. Ras'lar kabtd etmiyecekler mi? Cenevre 21 (A.A.) Tahdidi teslihat konferansı umumî komisyonunda M. Litvinof tanzim edilen karar sureti projesinin sulh âmili olan kimselerde acı bir hayal inkisan uyandırdığmı söylemis ve Rus murahhas heyetinin teklif edilen bu karar suretini tahdidi teslihat hususunda teklif ettiği müsbet tedbirleri, tadil ta leplerinin kabulü suretile, ihtiva etmesi halinde kabul edeceğini beyan Ankara 21 (Telefonla) Tahkikatımıza göre hükumet takas komis etmiştir. yonunun daha amelî ve şamil bir sektran murahhası da bu karar sureti le ifrağı için tetkikat yapmaktadır. projesini konferansın ikinci safhasıMalum olduğu üzere bu komisyon tun daha cezrî tahdidat yapması şaryalnız resmî devairin ve imtiyazlı tile kabul edeceğini beyan etmiştir. şirketlerin ihtiyaçlan için reskfl e dilmişti. Bu hususta komisyonun 9 Ankara 20 (Telefonla) Gümrükmemleketle yaptığı takas mukaveleler muamelât müdurlüğüne eski mukaleri vazife rolünü umum ithalât ve velât tetkik dairesi reisi Mazhar Bey ihracata da tesmil etmiş oluyor. tayin olunarak işe başlamışhr. Hükumet yeni vereceği şekil ile bu Sıvas Mektupçuluğuna Görele kaykomisyondan azamî fayda temin etmakamı Rahmi, Manisa Mektupçuluğuna meğe çalışacaktır. Takas komisyonu Tokat Mektupçusu Talât, Orduya, A heyeti 9 hükumetle yaptığı mukaveyintap Mektupçusu Avni, Tokad'a ArtIelerde üç sistem kabul etmişti.r vin Mektupçusu Hikmet, Aymtab'a AkBazı memleketlerle doğrudan doğ saray Mektupçusn Hilmi Beyler tayin ruya döviz üzerine iş yapılacaktır. edilmişlerdir. Meselâ MacarUtan'dan alacağımız Deninka muavin konsolosluğuna beemtianm bedeli burada Devlet Ban şinci daire birinci şube memurlarından kasma Türk parası olarak tediye olu Mes'ut, Bari muavin konsolosluğuna Bükreş ikinci kâtibi Vahit Beyler tayin nacak, Macar'Iar da ayni surette haedilmişlerdir. reket edecektir. İki memleket bankaAnkara 20 (Telefonla) Posta valarında yatırılan paralar müsavi mikpurculuğunun devlet tarafmdan idaresi tarda geldiği zaman iki memleket tahakkındakî kanun resmî gazetede inticirlerine tediye olunacaktır. şar etmiştir. tthalât ve ihracatı asağı yukarı müsavi olan memleketler tarafeyn lanmızı alacaklardır, biz de son üç se hususî kontenjan usulü tatbik ede nede o memleketlerden aldığımız ceklerdir. thracatımız çok olan mem mallarm vasatisi nisbetinde ithalât leketlerle yapılan mukavelelere geyapacağız. Bu mukaveleler yakında lince o memleketler eskisi gibi malHeyeti Vekilede tasdik edilecektir. 54i A 541 B 541 C 543 544 A 544 B 545 B 548 549 A 550 A 552 B 557 A 557 B 558 558 H 500 10,000 5,000 225,000 5,000 5,000 6,000 1,000 300 250 3.000 40,000 10,000 1.000 2,000 2.000 2.000 600 5.000 3 000 500 500 500 500 1,000 3.000 300 500 100,000 1,500 600 500 500 b00 300 300 565 A 565 B 567 A 569 H 1 570 B 597 C 606 607 607 C 1 607 H 1 615 617 A 617 B 618 619 632 B 648 653 C 662 B 667 H 679 C 694 B 694 C 1 698 500 1,200 200 600 1.800 600 200 30 250 1.000 59 12 400 200 1,000 250 10,000 2,500 200 1,000 300 2.000 300 10,000 2,000 1,000 200 SO' 1.00 2,500 280 ttilâhn metni izahat Ademoğlunun doymadığı bir şey de süVattir. tnsan zekâsımn yarattığı her nakil vasıtasının sür'ati, insan bacağının sür'atine nazaran efsanevi ve inanılmaz bir dereceye çıktı. Trenler 120, motorbotlar, 190, otomobiller 410 kilometre, dünyaya en son gelen, fakat diğer kardeşlerinin hepsinden daha afacan ve daha seri olan tayyareler 700 kilometreye yakm bir sür'atle, yeryüzünde mesafe mefhumunu yok ediyorlar. Fakat dediğim insanoğlu, suVate doymuyor, tabiatin sonsuz gibi görunen hayatı yanında, kendi ömrünün ktsalığını düşünen insanm, hızlı, daha hızlı, daha ve daha hızlı gitmek istemesini tabiî görmek lâztm gelir. Sür'atin başdöndürücü bir heye canı, heyecanlı bir başdöndürmesi vardır. Mesafeleri içerek sarhoş olur» sunuz. Hızlı gitmenin zevki için can verenlere hak vermemek kabil de ğildir. Ben hayatımda trenle 100, otomobille 120, tayyare ile 200 kilometre gittim. Denizde, tngiltere ile Fransa arasında işliyen vapurlarla 23, bizim hücumbotlarımızla 32, yeni muhriplerimizle de 40 mil sür'atin zevkini tattım. Seyrisefain vapurlarile Mudan ya'ya, harta adalara giderken insana hayli uzun gelen ve epey büyük görünen Marmara, «Kocatepe> nin köpükleri arasında bir havuz gibi küçülüyor. Muhribin başı menevisli keskin bir bıçak gibi mavi denizi kesiyor, bu , mavî mevcuttan beyaz bir kan gibi köpükler fışkınyor. Geminin iki tarafmda evvel mavi, sonra beyaz Ud hat, iki renkli uzun bir eşarp gibî uzanıyor. Köpük çizgileri muhribin gerisinde birbirine hasret iki sevgili gibi kavuşup kucaklaşıyorlar. Kıç gövertenin ta niyahetmde durursamz, muhakkak korkarsmız. Sahile htt • cum eden bir met dalgası gibi kocaman bir köpük yığım her an, tekneyi bastıracak, silip süpürecek gibi geminin üstüne saldınr. Deniz, şimdi, sanki ağzından köpükler saçan bir dev olmustur ve kendisini rahatsız eden bu çelik mahluku yakalamak için bütün hırsile kovalıyor, muhrip durursa bu iri ve korkunç dev onu mutlaka yutacaktır, sanırsmız. Fa kat, gemi sür'atle törnistan etmedikçe hiç bir zaman bu dalga onu yakalıyamaz, çelik mahlukun sür'ati aza hnca devin de hiddeti azalır, dalga küçülür, gemi durunca, o köpükler kusan azgın canavar, mavi derinliklere dalıvermis gibi kaybolur. Tam baş taraf ta durursamz, geminin burnundan yükselen fıskiye a yaklarınızı yıkıyacak kadar yükselir. Marmara'nın, bu çelik bıçakla yırtılan sinesinden fışkıran serin bir rüzgâr uğulduyarak kulaklarınıza, burnunuza, ağzmıza, ciğerlerinize dolar, yüzünüzü, saçlarınızı, gözlerinizi kamçılar. O kadar ki bu mavi rüzgârdan boğulacak gibi olursunuz, bir kasırga esiyor sanırsmız. Geminin burnundan bir metre ötede deniz çarşafı gibi düz, yağ gibi sakindir. 40 mille uçarken kumanda çanları birdenbire makine dairesine şu emri Hükumet mukaveleleri tetkik ediyor Yeni tayinler verir: Dur! Bir an içinde, mazot memeleri alev püskürmez, uğuldıyan makineîer du rur, gümüşî tekne durur, beyaz köpükler durur, kıçtaki çılgın dalga durur, baştaki serin rüzgâr dururBaşdönmeniz, heyecanmız, zevkiniz hepsi durur. O zaman sür'atin ne tftti lı, ne yaman şey olduğunu anlar, hasretle onu ararsmız! Millî saraylar doktorluğu Muktedir em razı dahiliye mütehassısları mızdan Dr. Sa lâhattin Yahya Beyin Millî Saraylar doktorluğuna tayin edil diği haber ve rilmektedir. Ken disîne yeni vazif esinde de mu•affakiyet te Salâhattin Yahya B, menni ederiz. Çumhuriyet Âbone • şeraiti • Senelik Aîtı aylık Üç aylık Bir ayhk Türkiye için 1400 Kr. 750 400 150 Hariç • * ıçm 1700 Kr. 1450 800 Yoktur Elleri bi«" yere değdi. Gözlerini iyice' açarak bulunduğu noktayı görmeğe çalıştı. Başka bir odanın kapısmda idi. tçeride bir adam olmak ihtimalile kapıya hafif bir yumruk vurdu. Fakat bekliyemiyordu. Merdivenlerden Peyami Safa duvara sürtünerek indi. Asağı katın sofasında, ayağında pantolon, belinVe daha ne misaller getirmedi, ne ler gider gitmez kitabı açtı: • * * den yukarısı çıplak bir adamla karşıhikâyeler anlatmadı doktor bey, fakat laştı. Bu adam hareketsiz duruyor «Hava, hava!.. Boğuluyordu. Nekendini dinliyenler arasmda Muallâ ve ona, karanlıkta manası görün • fes almakta iyice güçlük çekmeğe yoktu, salondan müphem bir tarzda miyen acayip gözlerle bakıyordu. çıkmıştı ve sofalarda, gayesiz ve se balşadı. Küçük dolabın üstündeki ga bepsiz yürürken, sanki bir insan sesi, zeteyi alarak yüzüne sallamak iste«Hasta yere düşmemek için arkatnişti. Fakat başı döndü ve gazete e sını duvara dayadı ve inledi: kulağma: «Beni yalnız bırakmayı nız!> diye bağınyordu. Muallâ he linden düştü. « Çabuk... Doktor! men düşünmüştü: «Acaba otele dok«ölüm pahasma hareketler yap « Şimdi gidiyorum. tor geldi mi?» Kitabı o anda oku mak mecburiyetinde olduğunu anlı«Hasta gene duvarlara sürtüne mağa devam etmek istiyordu. Fakat yordu. Çıplak ayaklarını iskarpin rek kendini ait katın merdivenlerine salona döndü. Ierine geçirmek ve pantalonunu çek attı. Halinden anlamadıklarını görü\ O gün misafirler hep kitaplardan mek için büyük bir gayret sarfetti. yordu, ne olursa olsun kendini sokaoahsettiler, doktor bey hep yaşama «Son kuvvetini topladı ve kendiğa, insanların arasına atmak isti enerjisî veren eserlerin methinde bu ni odadan dışarı attı. Karanlık %uf& lundu. yordu, belinden yukarısı çıplak adam da hiç bir şey görroeden, mesafe arkasmdan geliyordu: Muallâ hep: «Acaba otele doktor katedip etmediğini anlamadan kol yürüyordu. « Şimdi, diyordu, gidiyorum geldi mi?» diye düfündü ve misafir larını ileri uzatarak CUMHURlYErin edebî tefrikast: 8 Bir Tereddüdün Romanı doktora... Böyle aşağı inmeyiniz, üşüyeceksiniz. «Belki onu alelâde bir gripli sa nıyordu, aceleye lüzum görmüyordu, bir kaç kere, üstüste: « Uşüyeceksiniz! Diyordu; oda nıza çıkmız, yatınız, iyice örtününüz! diyordu; ben şimdi doktoru alır, geHrim, simdi, şimdi! Diyordu. «Fakat kendisinin ve hastanın «şîmdi» leri arasmdaki farkı bilmiyordu. «Hasta ait kattaki salona kadar gitti ve bir kanapenin üstüne düştü. Başı dizlerinin arasına sarkarak in liyordu. Yüzüne serpilen suyla biraz doğruldu. Etrafında, avuçlarını yüzlerine kapamış ve dehşete düşmiiş kadmlar. < Neniz var? Diye sordu biri. «Hasta inliyordu. Ağzmın etra fmda köpükler beürmeğe başladı. Kulağına yaklaşan ağızlardan gelen sesleri güç duyuyordu. < Neniz var2 «Boğuk sesler çıkardı. < Doktor... «Kadının biri başını kapıdan UM «Sonra müthiş kelimeyi söyledi: tıyor, îçeri girmek istemiyor: « ölüyorum! « Gitti musyu şimdi, getireeek «Ve kanapenin üstüne boyluboyu doktor şimdi, merak etmeyiniz! na düştü. Artık hiç bir ses işitmiyor «Diyordu. Fakat hasta, kendini ve etrafında hiç bir hareket hisset bir kere daha ve son defa olarak miyordu. Bir aralık başını kaldırdı toplamak, sokağa fırlamak isti ve: du. Koridora çıktı. Sokak kapısı « Hava! Diye inledi. doğru gidiyordu. «Loş salonda kimseler kalmamıştı. «Kadınlar bağırıyorlardı: Korktular. Onun yanında duramı « Uşürsünüz, nereye? Üş yorlar. Otel. Nizam, Polis. Kanun. nüz! Mes'uliyet. «Bir an içinde soğuk algmlığmd «Yerinden kalktı ve sürünerek ogelebilecek en tehlikeli hastalıkla danın kapısma geldi. Hâlâ avuçları kendisine kurtulmak ve yaşamağ yüzlerinde duran kadınlar ona ve birbirlerine bakıyorlar, susuyorlar ve muvaffak olmak için, en aşağı ü dört günlük bir mücadele fırsatı kımıldamıyorladırebileceklerini düşündü ve öyle bi «Hasta, kollannı uzattı: vaziyette olmağı çok istedi. « Beni yalnız bırakmayınız! De«Kadmlardan biri, ötekine: di ve salona dönerek kapının ya « Ceketini getir, yukandan! D mndaki kanapeye kendini bnaktı. ye bağırdı. «Etrafında gene kimseler yoktu. Uabadtvar, Gelmiyorlar. Kaçıyorlar.

Bu sayıdan diğer sayfalar: