! Millî Tarih Kongresi Dün Sabah Açıldı Başvekil ve Büyük Erkânı Harbiye Reisi Paşalar Hz. ile muhterem dinleyicilerimize teşriflerinden dolayı teşekkürlerimîzi arzeder ve kongreye yazifeten iştirak ettniş olan değerli meslektaşlarınrnzı hürmet ve mu • habbetle selâmlarım. Maarif Vekâleti her ders senesi tatilinde yaptığı kongre ve kurslardan bu sene de (Tarih) için bir kongre yapmağı münasip görmiiştür. Bu konjgrenin gayesini ve vazifelerini izah etmeden evvel tarihin ve tarihteki mevkiimizin kıymet ve ehemmiyeti ye meşrutiyet devri de dahil olduğu halde, saltanat devrinden cumhuriyetin ilânına kadar mekteplerimizde okunmuş olan tarih kitapları hakkırida hulâsaten maruzatt» bulunayım. yım. (Birinci sahifeden mabait) Camhnriyet 3 Temmuz 1932 'Türk'lerin medeniyeie hizmetleri Malumü âlileridir kî tarih; bütün kültür ilımlerinin temelidir. Bir millet; geçmişte olan biteni, memleke tmin ve dilinin, edebiyatının, san'atla rmın ve idarî, içtimaî, siyasî^ medenî varlığımn menşelerini ve bunların muhtelif ahval tesiri altındaki seyirlerini ancak tarihten öğrenebilir. iŞimdiye kadar okırmuş olduğumuz kitaplardan hemen bir çoğunun tercüme ve iktibas edilmiş olan asılları ise bu maksada tabantabana zıt olarak hakikati ve Türk milletinin varhğını ve benliğini ve cihan medeniyetine olan hizmetlerini tebarüz ettirmekten, her hangi bir sebeplem uzak bulunmuş idi. Hilkat^ ırk ve dil menşeleri hakkında kulaklarımızı dolduragelmiş olan umumî mahiyetteki hikâye ve efsaneleri bîr tarafa bırakahm. Bu ki taplarda Türk'lerin Yafes ibni Nuh oğlu Türk'Un (1) ahfadı olarak Babil tefrikasmdan sonra vasatî Asya'ya geldiklerini, orada tekessür ederek şimalî Asya'ya geçtiklerini Türk kabilelerî arasındaki ırk münasebetle rinin ve Türk'ler taraf ından kurulan devlet ve medeniyet silsilelerinin ve siyasî ve medenî yasayışlarında geçen tarihî miihim vak'aların tahriflere uğratıldığını görüyoruz. Halbuki ilmî ve esaslı tetkikler üzerine yazılmış olan yeni (tarih) imizin birinci kitabım gözden geçirdikten sonra anltyoruz kî: Türk'ler ana yurtları olan Orta Asya'da yontmataş devrini mUâttan 12,000 sene evvel geçirdikleri halde Avrupa'hlar ancak 5,000 sene daha sonra bu devirden kurtulabilmişlerdir. Diğer taraflarda insanlar henüz ağaç ve kaya kovuklarında yaşarlar ken Türk'ler Orta Asya'da kereste ve raaden medeniyetini meydana getirmişler, hayvanîarı ehiileştirmişler, çiftçiliğe başlamışlardı. Cilâlı taş devrine tesadüf eden Cümudiye devri sonlannda buzların çekilmesile vukua gelen mühim tabiî tahavviiller sebebile bir çok Türk kabileleri muh* • cerete başladı. Bu suretle milâttan 7,000 sene kadar evvel çiftçilik ve çobanhğı ilerletmiş ve aitın, bakır, kalay ve demiri keşfetmiş olan Tiirk'ier Orta Asya'dan yayıldıktan sonra git tikleri yerlerde ilk medeniyeti neş retmiş ve böylece Asya'da Çin, Hint ve mukaddes yurt edindikleri Ana dolu'da Eti, Mezopotamyada SumerElâm ve nihayet Mısır Akdeniz ve Roma medeniyetlerinin esaslarını kurmuşlar ve bugün yüksek mede niyetlerini takdir ve takip ettiğimiz Avrupa'yı o zamanlar mağara hayatından kurtarmışlardır. Muhaceret yolları üstühde ve muhacir kafilelerinin yefleştikieri yerlerde eskidenberi dünya âlimleri taraf ından yapıhnış ve yapılmakta bulunmuş olan arkeoloji, antropoloji ve etnoğrafi tetkiklerinden bir çok Türk kavimlerinin birbiri ardınca Avru pa'nm her tarafına yayıldıkları ve ilk medeniyeti yaydıkları ve buralara Türk anayurdu olan Orta Asya'dan geçtikleri anlâşılmıştır. Harappa ve Mohencodaroda yapılmış oîan arkeolojik tetkikler Hint medeniyetinin de Orta Asya'dan gelen Türk kolları tarafından tesis edilmiş olduğunu göstermektedir. Hazar şarkında Aşfcabat yakm!armda yapılmış olan arkeolojik tetkikat neticesinde dahi ana Türk yurdunun bu kısmında NeaHtik medeniyetinin milâttan evvel dokuzuncu ve hayvanlan ehîileştirmenin sekizinci binde, maden san'atlarmm altıncı binde yani. şimdiye kadar madencilikte kıdemi en ileride bulunan Sustan 1000 sene evvel başladığı tesbit edümiştir. Keza Cenub'î Sıbırya'daki Kurganlar (Orta Asya Turk'Ierinden kalma mezarJar) on yedinci asırda Sibirya Rus'lar târaf ından işgal edildikten sonra açılarak ıçinden tunç, bakır ve demirden yapılmış v e bugün Moskova. Leningrat ve Londra müzelerinde mevcut bu lunmuş olan kıymetli ve musanna eşya çıkmıştır. Suriye'de (Elmişrefi ve) de de tesadüf edilen bu eserler bu kere Artvin'de dahi bulunarak teşhır edilmek üzere geçenlerde Ankara Etnoğrafya müzesine naklolun(1) Türk ırkınm kıdemine Işaret etmesi itibarile gene bir hakikati ihtiva eyle mektedir. dan hazırlanan telif ve tercüme nizamnamesinde Sıbyan mektepleri için yazılacak kitaplar arasında (tarihi Osmanî) hakkında da direktif veriliyor. Bu direktifte tarihin hikâye yolunda yazılacağından muha kemeye girişilmeyip ancak naklo • lunan fazail tahsin ve kabayih takbih edilmek tavsiye olunuyor. İkinci Abdülhamit zamanında ve bu za manın bilhassa sonlannda okunan Osmanlı tarihind'e, kitaplarda nizamı cedidin tesisine kadar olan bahisler mevcut bulunduğu halde ancak Kanunî Birinci Süleyman devrinin nihayetine kadar okutuluyor. Hatta fazla görülen tafsilâtın okutulmasına müsaade edilmiyor. Daha ileri gid'ilerek tarihi umumî büsbütün kaldırılıyor ve meşrutiyetin ilânına kadar yalnız tarihî enbiya, tarihi islâm ve tarihi Osmanî gene Türk dilinin dünya medeniyetin noksan ve muharref olarak, okutturuluyor. Meşrutiyet devrinde: Tarihi deki ntevkii Enbiya, tarihi İslâm ve tarihi OsmaDünya medeniyetinin Orta As niden başka tarih felsefesi, tarihi uya'dan ve Türk'lerden diğer yerlere mumî ve (1325) 1909 da idadî son ve milletlere geçtiğini isbat eden sınıflarında asrı hazır tarihi okuttumühim ve kuvvetli delillerden biri l de Türk dilidir. EtimoIo^V f» i:kat ruluyor. (1328) 1912 âe ilk sultaııilerde Fransız lise programları he tan başka tarihî ve coğrafî tetkikat men aynen ahnarak Osman'hlara ve Türk dilinin bir ana dil olduğuna kanaat verecek bir mahiyet ve ehem İslâmlara ait kısımlar ayrıca ilâve miyeti haizdir. Ayni manayı ifade e suretile gösteriliyor. den bir çok iptidaî kelimelerin, türkTürk milletinin istiklâl ve itilâ çede dahi] olduğu halde, muhtelif devri olan Cumhuriyet devrinde ise lisanlardaki müşabehetleri, bazı şe yeni tarih kitabının intişarına kadar hir ve nehir gibi coğrafî isimlerin meşrutiyet devrindeki tarihin mu kelîme teşekkülü cihetinden olan mü fassal sureti ve bilâhara son sınıfların nasebetleri yeknazarda göze çarp edebiyat şubesine (Türk medeniyeti tnamak mümkün değildir. Bu meyan tarihi) namile bir d'ers ilâve edili da hem türkçede, hem diğer lisan yor. Ziya Gökâlp Bey tarafından bir ların ekserisinde pek yakın müşabekısmı yazılmış ve basılmış olan bu hetlerle ifade edilen meselâ bazı a kitap müellifin vefatile itmam edilğaç ve ehlî hayvaniarm Türk ana memiş kaldığından tedris olunamayurdunda hiç bulunmayıp veya ma mıştır. 1926/27 de tarih programı lum olmayıp Türkl'erin bunları an Türk tarihi mihveri etrafmda ceme cak muhacereti müteakip gittîklerî çalışılarak Türk tarihinin mevkii dayerlerde öğrenmiş oimalarma imkân ha genişletiliyor. Bütün bunlar ya yoktur. Tarihin ve taharriyat ve tet pılmakla beraber kitaplarm mehazkikatın s;österdiği de bunun tama ları, maruzatımın baş tarafında armen aksidir. O halde Türk dilinin e zolunduğu veçhile, Türk milletinin saslı surette tetkiki ve diğer diîlerle varhğını ve medeniyete olan hiz mukayesesi dünya tarihi icin ve bu metlerini tebarüz ettirecek bir şekil arada bilhassa millî tarihimiz için ve mahiyette değil idi. Halbuki taripek ehemmivetli bir mes'ele teşkil e hin hurafat ve yanlış malumattan tader. Irkları lisana göre tasnif demek mamile tecrit edilerek ilmî yollarla olan lisan gruplarından Türk d i * hakikati millet ve memlekete hizmet linin muhtelif kabilelerce ayni maedecek bugünün ve yarının Türk nesnada kullanılan bütün kelimelerin line anlatmak ve milletimfz ve eski müsabeheti aynivet derecesinde olup medeniyetimiz hakkında doğru maaralarındaki fark ancak lehçe far • lumatı öğretmek için birinci şart okından ibaret kalır. Diğer grupların lan millî tarihimizin hazırlanmast her birinde ve birbiri arasında gö zarurî idi. İşte bu emelin husulünü »•ülen yakın veya uzak müşabehetler; temin emrind'e Büyük Reisicumhu lisan gruplarımn ve o gruplardaki lirumuz Gazi Mustafa Kemal Hz. nin san ailelevinin muhaceret yolları ve o millî istiklâl ve inkılâbımız gibi millî yollardaki muhacir kafileleri ile ya ve medenî inkisaf ımız yolundaki kıykın veva uzak derecede bir münase metli rehberlikle^i eseri olarak yükbet bulunduğuna delâlet eyler. Muha sek himayelerine aldıkları T. T. T. C. ceretin Orta Asya'dan vaki olması ve tarafından esaslı ve ilmî tetkik ve muhacirlerin Türk kabilelerinden i tetebbular ve geceli gündüzlü emtkbaret bu'unması yer ve medeniyet ler neticesinde meydana getirilmiş disan, ilim, san'at) itibarile mense olan tarih geçen sene dört kitap habirliğini ve binaenaleyh Türk dilinin Iinde mekteplerimiz namına Maarif bir ana dil olduğunu vtf ilk medeni Vekâletine hedıye edilmiş ve 1931/ yetin Orta Asya'dan ve Türk'ler ta 32 ders senesmden itibaren tedrhe rafından dünyaya yayıldığını göste vazolunmuş idi. Bu hâdise; maarif rir. hayatımızda millî küîtür namına kaydedilecek büyük ve mes'ut bir Türk çocuç,u bu şerefli yoluna inkılâptır. Bu itibarla da Büyük Gadevam edecek zi'mizin ve bu muazzam işi muvafBu ilk medenîet üzerindeki iddia fakiyetle başaran ve her gün daha mızın boş ve faydasız bir tefahürden ileri götürmeğe çalışan muhterem ileri gelmediğini burada bilhassa ifa T. T. T. Cemiyetimize derin şükrande etmek mecburiyetindeyim. Türk' larımızı arzederim. ler: lisan, ilim ve san'atlarile cihin Kongrenin maksat ve gayeleri medeniyetine en evvel, en büyük Bugün başladığımız kongrenin hizmetleri ifa etmiş oldukları halde gayesine ve vazifelerine gelince: Bu bütün bu medenî hizmelteri unutu seneden itibaren mekteplerimizin larak veya unutturularak muhtelif muhtelif sınıflarında okutulmağa maksatlarla tarih nazarında, haksız başlanmış olan yeni tarih kitabımıolarak, meskut ve ehemmiyetsiz goszm bir senelik tecrübe neticesine terilmeğe çalışılmıştır. Maksadımız göre, tenevvür ve tenvir maksa ne yolsuz bir tefahürdür, ne de hak dile, muhtelif bahisleri ve tedris usul sız bir iddiadır. Ancak şimdiden son ra asi! Türk çocuğu kendini ve men ve kaideleri hakkında konferanslar sup bulunduğu büyük Türk milletinin verilmek ve tenkit ve müzakereler yüksek medeniyetini ve kabiliyetini yapılmak ve önümüzdeki seneler için ve diğer milleter arasındaki mümtaz tedriste vahdet tesis edilmek İüzum ve zarureti üzerine bu kongreyi termevkiini olduğu gibi bilecek ve ec tıp ettik. Kongrenin mesai gün, saat dadından tevarüs ettiği bu millî v ve tarzı zatı âlilerine takdim ediltarihî seciyelerle benliğini ve medemiş olan programda arzolunmuş niyetini yükseltecek ve dünya me deniyetine de eskisi gibi şerefli hiz tur. Bu programa göre kongre bugünden itibaren gelecek hafta pa metler yapmakta devam edecektir. zartesiye kadar her gün öğleden evCumhuriyet devrine kadar mekteplervel ve sonra muayyen saatlerde dede okumus olduğumuz tarih kitapları vam edecektir. T. T. T. C. muhterem ve öğrendiğimiz tarih dersleri mil azaları taraflarmdan tarih kitabıletimizin yüksek seciyesile, yük nın muhtelif bahisleri, konferanslar sek varlığile ve mazideki yüksek mehalinde, izah edileceği gibi muallim deniyetile hiç te mütenasip oltnı hanımefendiler ve beyefendiler ta yan bir şekil ve mahiyette bulunuraflarından da konferanslar verile yordu. Saltanat ve mutlakiyet devcektir. Gerek müzakereler, geıek rinde: Birinci Abdülhamit zama Darülfünun müderrisleri beyefendinında (1261) 1845 te vakıf iptidalerin tenkitleri için programda ayilerini ıslaha teşebbüs eden Kemal rıca zaman tahsis edümiştir. Biraz Efendinin, Reşit Paşanın yardımîle evvel arzettiğim veçhile tarihte tedaçmağa muvaffak olduğu, iptidaî ris usul ve kaideleri hakkındaki konve rüştî derecelerini haiz, Davutpaferansı dahi T. T. T. C. muhterem şa mektebinin programlarında tarih reisi ve İstanbul meb'usu Yusuf Akdersine de tesadüf ediyouz. (1275) çura Beyefendi deruhte buyurmuş1859 rüştiyeler teşkilâtında tarih lardır. (fenni tarih) namile son sınıflarda Bu kongreden alacağımız müsbet okutuluyor. (1278) 1865 te meclisi neticelerden Türkiye Cumhuriyeti kebiri maarif dairei ilmiyesi tarafındahilinde her neviden ve her dere(2) Boğazkey'ünde ve Alacahöyük'tekl ceden bütün mekteplerde ve ilim hafriyata İstanbul A. A. müzeleri sabık müesseselerimizd'e tarih tedrieatı imütehassıslarından Makridi Bey de işti çin bîrlik ve yüksek verim itibarile rak etmistir. en basit, en kolay ve en faydalı yolu , muştur. Senelerdenberi Çorum Vilâyeti Boğazköy'ünde (Etilerin devlet merkezî olan Hatusas şehrinde) Alman arkeoloji mütehassıslarından Vinkler (2) ve bilâhare Bittel, Alacahöyük'te Ramzey ve Yozgst Vilâyeti Alişarhöyüğ'ünde Amerika'lı Fon der Osten ve Kayseri şarkında Kültepe'de (Eti: Kaneş şehrinde) Hrozny taraf larından yapılmış olan h?friyat Anadolu Eti medeniyetinin e=kiliğini bugün milâttan 40 asır evvelinc çı • karmaktadır. Geçen ayın başından îtibaren bu sene dahi hafriyata devam etmek üzere Amerika'dan avdet etmiş olan Fon der Osten Ahşar'da mesaisine başlamıştır. Kongreyi müteakıp arzu eden arkadaşlarımızın hafriyat mahallinde bizzat tetkikat icra etmeleri ve vereceği izahat ve tafsilâtı dinlemeleri mümkün bulunduğunu arzederim. göstermesini teemmül ediyoruz. Şüphe yoktur ki millî har» bu suretle kuvvet ve inkisaf bulur. Milletin; bir harstan olan insanlardan mürekkep bir cemiyet olduğuna göre harstaki birliğin tesisi için bütün hars iiim lerinin başında gelen tarihin bu noktadaki ehemmiyetini daha ziyade tafsile İüzum görmem. Sözümü bitirmeden evvel tarih tedrisatından beklenen faydalardan bilhassa millî kültürün mesneti olan millî terbiye hakkında da bir iki kelime arzına müsaadelerinizi rica ederim. Bununla; ana, baba ocağında olduğu gibi mektep sıralarında ds. çocuklarımızm dimağlarında ve kalplerinde sarsılmaz bir kanaat ve i man halinde yerleşmesi lâzım gelen Cumhuriyet ö?evri ahlâk ve terbiye telâkkilerinin ve Cumhuriyet sistemimiz esaslarının derin ve şerefli mazimizden kök ve kuvvet aldığını ve ahlâk ve terbiyede millî his, millî ahlâk, millî terbiyenin ve Cumhu riyet sistemimizde millî vahdet ve millî hâkimiyetin ve ferdî hak ve hürriyetin esas teşkil eylediğini bu vesile ile de tekçarlamak isterim. Bunlar bizim medenî esaslarla daima tenmiye ve takviye edeceğimiz millî ve tarihî seciyelerimizdir. Türk'lerde devlet teşkilâtunın kuvvetli bir merkez hakimiyeti ile halkçılık esasını telif fikrine istinat ettiğini ve mülkiyet hakkı ile nikâha müstenit aile sisteminin Türk'ler de tarihten evvelki devirlerde tee*süs etmiş olduğunu tarihin birinci kitabında ve Türk'lerin millî ve tarihî seciyeleri arasında okuyoruz. Daima hür doğmuş ve hür yaşamış olan Türk, eskidenberi kendi menfaatini milletin menfaatinde görmüş ve her müşkül karşısında asla geri çekilmiyerek büyük bir azim, metanet ve sebatla hedefine varmağa muvaffak olmuştur. Bu sebeple çocuklarımızın terbiyesinde de ne hotbin, ne de betbin yetişmemelerine büyük bir ehemmiyet atfetmekte yiz. Millî terbiyemizde esas olan milliyetçilik, devletçilik, halkçılık işte hep bu milK ve tarihî seciyelerimizden doğmuştur. Hulâsa, tarih kitabımızın baş taraf larında yazıldığı veçhile: (Gelecek nesillerin nefretle ya dedeceği^bir insan^ bir millet ©Iav rak tarihe geçmekten ha^er e.derjz» Bilâkis fertçe ve milletçe medeni yete en yüksek işler görmüş, insanlığm yükselmesine çok çalışmış, gelecek nesillerin istifade edebileceği kıymetli, ölmez, ilmî ve san'atkârane eserler bırakmış bir varlık olarak tarihte en muhterem, en şerefli bir sahibi olmak azmindeyiz. Bu sebeple çoc/klarvnızı da bu fikir, bu terbiye ve bu kanaat ile yetiştirece daha izhar ve teyit buyurmuşlardır. Azanm kendilerini ayağa kalkmak suretile selâmlamasını teklif ede rrnı. Kongre azası bu teklifin filî cevabını derhal ayağa kalkarak Gazi Hz. nin localarına teveccüh etmek ve büyük şefi alkışlamakla verdiler. Gazi Hz. de ayağa kalktılar ve bilmukabele kongre azasını selâm > ladılar. Bu samimî tezahürat arasında birinci celse tatil edildi. ıdfa aar:.fk.ky İkinci celsede kongre reisi sözü Afet Hanımefendiye verdi. Afet Hanıcnefendi kürsüye çı kınca alkışlandı. Hatip mukeddeme olarak kongrede vereceği iki konferansm mevzularını izah etti ve ilk konferansını bugün vereceğini bildirerek söze başladı. (Afet Hanımefendinin çok kıy metli nutkunu kısmı mahsusumuzda aynen dercediyoraz.) Kongre azaları Afet Hanımefendinin ilmî tanınmış bir çok kanaatle rini yıkan ve Türk milletinin kableltarih hayatını ilmin en son muta • Iarına göre en yeni ve salâhiyettar eserleri ve müellifleri istişhat ederek anlatan bu kıymetli konferansını büyük bir alâka ile dinlediler ve çok alkısladılar. Yeni nesilleri nasd yetiştireceğiz üçöncö celse Üçüncü celsede söz Köprülüzade Fuat Beye verildi. Afet Hanıme fendinin çok mühim konferansını mevzuu bahseden Fuat Bey kablettarih devreleri ihtisası dahilinde olmamakla beraber bu konf erans münasebetile bazı umumî mes'elelerî mevzuu bahsetmek ve nazari dikkati celbeylemek arzusundan kendini alamadığını söyledi. ! Türk tarihi ve Türk dili hakkın • I daki tetkikat ve araştırmaların henüz başlangıçta olduğunu, tarihin mühim muavinleri olan antropoloji, arkeoloji, filolojı gibi ilimlerin cocuk denecek devrede bulunduklarını, 1900 den sonra keşfedilen eserlerîn, bu meyanda Turf an havalisinde meydana çıkikrılan ve Türk lisanının en eski nümunelerini teşkil eden vesi kaların Berlin, Moskova, Paris mu zelerile diğer bazı müzelerde kendileaini telkik edecek insanları b'ekle • diklertni, Türk dilin.e ve Türk tarihiiSe*Vft yazılı ve mahkuk eserlerin umumiyetle az olduğunu, bunun Türk tarihi tetkikatını güçleştirdiğini anlattı. Fuat Bey bundan sonra Afet Ha • nımefendinin Jconferansındaki fikirlerden ve hükümlerden mühim bîr kıtmının şimdiye kadar malum ve mütearife kabilinden olan fikirlere muhalif olmak itibarile yadırganabileceğini, fakat ilmî hakikat den! len şeyin dakna muhtelif istikamet • lerde tebellür ettiğini, yeni başlamıs genç ilrmlerde kat'iyet ve mutlakiyet aranamıyacağmı, ilme istinat ettiği zannolunan bir çok şeylerin ilmî kıymetleri kalmadığını, yeni iddia • ların ahşılmış fikirlere muhalif ol • masının*lmen kıymetsizliklerine delâlet etmiyeceğmi söyledi. "«eferlerinin mes'uliyetini Türk'lere yükliyen müellifleri tenkide girişti. Ehli salip zamanında hatıralarını ya> zanlar Türk'lerin mertliğinden, asalet ve ulüvvü cenabından ba^ftfîÜleri halde sonradan yazıları es&lede mes'uliyetin Türk'lere tahWl ©Jun duğunu, hakikat bu merkezd^jJia bile ehli salip devrinin Avrupa'yı maddeten mağlubiyetr ile neticelenmesine rağmen manen teceddüde sevkettiğini, bunun bir çok tnüelliflerce itiraf edildiğini, bu noktadan Türk'lere mütesekkir olmak lâzım geldi • ğini anlattı ve dedi ki: « Afet Hanımefendi, Cengîz'Ierin validesi Türk'tür» dediler. Ben buna babasınm da Türk olduğunu ilâve edeceğim. Bu nokta Be*iyö gibi Mogol tarihinin en salâhiyetta'r bir mütehassısı tarafından tesbit olun mustur.» Fuat Bey bundan sonra tarihî vak'aların müsbet, değiştnez olduğunu, ancak onları hikâye eden vesi kaların tesbit tarzına göre çok baska başka neticeler verebileceklerini, hatta en bitaraf âlimlerin bile tahteşşüuı bir takım telâkkiler tahti tesî rinde sathî ve yekdiğerinden farklı bir takım neticelere vardıklarını, bu itibarla tarihimize ait vesikaları meydana çıkarmanın bizim için birinci derecede millî bir vazife olmakla beraber başkaları tarafından toDİanmış maddeleri de kendi gözümüzle yeni baştan tetkik etmemîzin zarurî bu • lunduğunu, bizim de her millet gibi manevî istiklâle doğru gitmemiz ettiğini, Gazi Hz. nin yüksek reh berliği altında yapılan tetkik ve araştırmaların bu manevî kurtuluş mücadelesinden başka bir şey olmadığını, herkesîn bu mücadeleye elinden geldiği, aklınm yettiği kadar yardım etmekle mukellef olduğunu söy* ledi. Fuat Bey söz arasında bir aralık bilâhare Afet Hanımefendinin mu kabelelermi intaç eden şu malumati da verdî: < (Türk) ismini Kariçte Uk defa Çin salnamelerinde görüyoruz. Çin*Iiler (Tokyo) devleti hakkında bu ismi kullanmışlardır. Ondan evvel Türk akvatnı mevcut olmakla beraber bu isme tesadüf edilemîyordu.» Bundan sönra kürsüye Tıp Fakültesi antropoloji müderris muavinî doktor Şevket Aziz Bey «eldi. Şevkef Aziz Bey Afet Hanımm konferan • ıında antropolojiye tetnas eden noktaları teyit eder beyanatta bulundu. Bunu müteakip öğle yemeği için celse tatil edildl. Köprülüzade'ye cevap Tarihin büük eviâdına se'âm Öğleden sonra 2,30 da topianıldı. Afethanımefendi Köprülüzade Fual Beyin b'eyanatı münasebetile söz al7 dilar, dediler ki: « Benden sönra soz söyliyeri Millet, memleket ve Cumhuriyeprofesör Fuat Beyin b'eyanatım din. timizin yüksek menfaatlerine çalı ledim. Sözlerimden Kazı noktaları şan ve bu mefkure ile çalışacak mem anlatamadığıma zahip oldum. İkinci leket evlâdınm tedris ve terbiyesini konferansımda b'u boşluğu doldurma» de üzerlerine almış bulunan bütün ğa çahşacağım. Yalnız şimdilik şunu meslektaşlarımıza bu yolda muvaf söyliyeyim ki benim konferanıım iki fakiyetler temenni ederîm. hükme bağlanır! 1 Orta Asya'nm Otoktön Kaltv Kongreyi açıyor ve sözü T. T. T. Türk'tür. C. muhterem reisi Yusuf Akçura Bu sözlerine misal olarak ta Oral 2 Bu Türk'lerin könöştuğu diF Beyefendiye terkediyorum. ve Altay zümresine ait tasniflerin na de Türk dili idi ve türkçedir. Orta Vekil B. nutkunu bitirdikten sonra sıl değiştiğini, Lehistan âlimlerinden Asya'nra Otokton halkı Türk'lerU sözü Türk Tarihini Tetkik Cemiyet Potolis'in şimdiye kadar hâkim u • doğrudan doğruya camia Halinde irei*i Yusuf Akçora Beye bırkatı. mumî kanaat hilâfına moğolca ile düer. Ne vakit Türt ünvanı diri! * Yusuf Akçora Bey cemiyet hak türkçenin vaktile müşterek bir dil o di&inden ayrıca behsetmedim. kındaki teveccühkâr sözlere teşeklup bilâhare zamanla ayrıldıklrfrı kaYalnız benim anladıgım ve Hüzükür etti ve yerini 45 senedir muhnaatine vardığını bildirdi. Bunu mürunuzda anlatmağa calıştığım Eu iri* telif mekteplerde tarih okutan, mem. teakip bizim tasvip etmek mecbu . sanlar esas itibarile daima Türk idilekete kıymetli gençler yetiştiren İh riyetinde olduğumuz fikirlerin mü . ler. san Serif Beye bıraktığını söyledi. cerret ilmî fikirlerden ibaret olmadıBaska başka Hün gibi, Uygür gîbl ğını, ayni zamanda bir takım batıl meselâ Hazar gibi isimler Türt ca • itikatlarla mücadele etmek icap etmiasının kabile isimleridir. Her halde tiğini, bu cümleden olan ve emper • Türk'lere Türk unvam Tokyo dedîkİhsan Serif Bey meslek hayatında yalizm ile sıkı alâkası bulunan ar Ieri Türk devletinin teşekkülündsn yegâne üzüntülü anlarının tarih yanizm gayretinin Gofcino ve muakdirilmis değildir. Daha pek çok es • tedrisatında Türk'ler bahsine in kipleri tarafından hararetle müdafaa kidir. Meselâ Ansiklopediye Brîta • tikal ettiği zamanlarda olduğunu, bu edildiğini ve (Avrupa'lılar ırklar anika'da Etrufhler'in İtalva'ya giden bahsi lâykile okutabilmek için mürasmda mümtaz «Hindu Oropeen» kısmına Milat'tan evvel 5 inci asırda racaat etliği membaların kifayetsiz ırkından gelmedirler. Binaenaleyh (Türkî) denilmekte olduğunu hepi • liği karsınnda meyüs kaldığını, fa medeniyet bu mümtaz ırkın eline miz görebiliriz. Halbuki profesörün kat şimdi Gazi Hz. nin miüeti ve vamevdudur. Diğer ırklarm medeniyetbahsettiği (Tokyo) Milat'tan sonra tanı kurtarmakla iktifa etmiyerek le ve medeniyetin muhafaza ve in 5 inci asırdadır. Her halde Türk'lerl milletin ttpraklar alttnda gömülii kişaf ettirilmesi ile alâkası yok isim babası Çin'Iiler olatnazdı. Türk'medeniyeüni de meydana cikarmağa tur.) diyen bu aryanizm gayretinin lerin isim almak için her bir millet başladığın anlattı ve dedi ki: tarih üzerinde ne kadar müessir oltarafından vaftize, edilmeğe ihtiyaci •' durunu misallerle anlattı. Bu hırtartct deha simdi yükolmamistır ve yoktur.» sek sesile bağırıyor, «dünyaya ilk Fuat Bf>vin bu misallerine göre medeniyet tohttmunu atan kizim ka «Mahmut Gaznevi» den bahseden bübalartmtzdr* diyor. Vâkıa bunu söy tün Avrupa tarihleri şahsında ve devAfet Hanımefendiden sonra Samih liyen ecneii müellifler de vardır. letinde (Aryanizm Hindu Orope Rifat Bey «üç dil arasındaki irtibat • Fakat bunlar pek müphem ve işaret en) in olduğunu söylemektedirler. lar» unvanlı konferansını verdi. kabilinden söylemişlerdir. Şimdiye Halbuki Mahmut Gaznevi Türk olduMüteakıben Köprülüzade Fuat B. kadar böyk bir haç ecnebi müellif ffu Rİbi devleti de tam manasile Türk tekrar beyanatta bulundu. Fuat Bey Türk'ün müıteşem tarihini Srten oer ür. Keza Safyevî tarihinden bahseden Afet Hanıma cevap verdi. Bundan denin bir vcunu kaldırdılar. Fakat ütün tarih kitapları Safyevî dPevletini sonra Tarih Cemiyeti azasından Hahiç biri çtkıp te perdenin arkasındaki ondan evvelki Türk siilâlelerine kar san Cemil Bey Köprülüzade Fuat Be< hakikati gasteremedi. Bunün Büyük sı İran'lılık, yani ar'yanizmin bir ak yi vüzuha davet etti. Gazi bu mİlt ve şerefli işi yapmış sülnmeli telâkki ederler. Halbuki tsBunu Darülfünun müderris mu • oluyor (alhslar). mail Safyevî türkçe konuşan, türkçe avini Cafer oğlu Ahmet Beyin bazı şiir yazan bir aileye mensuptur. Kur kelime iştikakları hakkındaki konfe • duğu devleti de Türkmen aşiretleriransı takıp etti. Ahmet' Bey Tarih' İhsan Şerif Beyden sonra tarih ho nin kuvvetine istinat ettirmiştir. O cemiyetînin vâsıl olduğu neticeleri tecalarından rlaydar Bey söz aldı ve zamandan kalma vesikaların hepsi yit etti. şu teklifte lulundu: Safyevî hareketinin Türk'lüğe karşı Nihayet Samih Rifat Bey KöpVülü Türk tarihinin en büyük evlâdı olmadığinı gösteriyor. zade Fuat Beyin ve Cafer oğlunun olan Gazi Hz. Türk tarihine göster Fuat Bey bundan sonra Selcuk bazı kelimelerine itirazda bulunmadikleri büyik alâkayı buçün kon devletinin kuruluşunu islâm âlemi iIarına cevap verdi ve ilk îçtima bü greyi teşrif etmek suretile bir kat çin bir felâket addeden ye ehli salip suretle bitti. 45 senelik tarih hocası diyor ki Samih Rifat B.ın konferansı