3 Temmuz G ü z e l Türk K ı z ı Tarihtenevvel,tarihfecrinde, Keriman Halis H. 932 Türkiye güzellik Af et Hf. nin millî tarih kongresinde* irat ettisn mühim konferans kraliçeliğine intihap edildi Bırînci sahifeden mabait ) Karar kendisine tebliğ edilmeden evvel, hakem heyeti tarafmdan hararetle aJkışlanmıştı. Bunun üzerine Abidin Daver B. o vakte kadar hüviyeti gizli tutulan Kralicenin ismini ilân etti: Keriman Halis Hanım. Kapılar ardına ka'dar açıldı, ve Kraliçeye büyük bir hürmetle yol veren kalabahklar arasından 1932 Türk güzeli, yeni bir afkıs tufanı içinde gdründu.. Dahii azam Abdülhak Hâmid'in ilharr.île hakem heyeti namına Halit Ziya B,;Güzellik Kraliçemize hitaben dedi ki: « TalUjf' sizde değil, sizi inti hap eden Jpıkem heyetindedir. Çün.ü bu şere£F cidden lâyıksınız ve Türk güzellifljpi hakkîle temsil ediyorsunuz. iMrk'ıye, jttedenberi bir çok iftiralara ve bnhtanlara maruz kalmıstu Bilhassa necip, zeki ve müne^ ver.T"ürk karîını hakkmda ötedenb«Vi pek yanlış fikirler dönüp duruyordu. Siz, Türk hanımhğına ne olduğunu Garbe bizzat tanıtacaksmız. Heyet namına sizi tebrik ve muvaffakiyetinizi temenni ederim. Bunun üzerine Peyami Safa B. Kraliçeyi alkışlar arasında elinden tutarak Abdülhak Hâmid'in yanına oturttu ve Keriman Halis Hanım, etrafını saran takdirkâr bir hâle içinde etraftan yağan suallere cevap verdi, uzanan elleri sıktı, tebriklere teşekkürle mukabele etti. Ankara 2 (Telefonla) Tarih kongresinin bugün aktettiği ilk içtimada Türk tarih encümeni aza«mdan Afet Hanımefendi çok muhim bir nutuk irat etmişlerdir. Afet Hammefendinin nutku kongre azası üzerinde derin bir tesir bırakmış ve büyük alâka ile dinlenmistır. Bu mühim nutku aynen veriyorum. ğişiklikler oldu; yeryüzü şekUden şekle girdi; ancak IV üncü devirde, dünya aşağı yukarı bugünkü şekline" benzer bir hal aldı; bununla beraber bir çok kıt'alarda manzara ve hayat şartları, bugüne nazaran çok farkb/ idi; bazı kıt'alar bugünkünden çoK güzel ve çok feyizli idi. Bazıları da tamamen aksi bir halde idi; Orta? Asya yaylasını düşünelim; şarkı şi' maliden garbi cenubiye doğru, sıra ile uzanan Altaylar, Tanrı dağlan. Pamir yaylası, Asya büyük denizîn* den çoktan başlarım çıkarmış bulunuyorlar. Bu silsilenin şimal ucunda, coğrafya âlimlerince (Angara kıtası) adı verilen kıt'a, Sayan dağları ile beraber, Arkadevirlerdenberi hava ve güneşin temasında .. Pamir kökünden sarki v> rarbe uzanan, dünyanın en yüksek Himalaya silsilesi, buzlarla örtülü bir halde Bunun garbe uzanan ayaklan Hindikuş, Allrus Kafkas, Toroslardan sonra Balkan'lar üzerinden Alp'lara ulaşıyor. Büyük Kingan dağları, şarka karsı bir set halinde yükseliyor. AN tay'ların garbinde Ural silsilesi. bütün Rusya'yı ve AvruDa'nın ortasından geçen bir hattın şimalindeki karaları örten buz dünyasının hududu gibidir. •CumhnnyeV Yeni Kraliçe ile mülâkat Müsabakadan sonra bir muhar • ririmiz yeni Kraliçe ile görüşmüs tür. Yaradılışımn tılsımlı kudretile beş dakika içinde 932 nin genç kızları arasındagdjfor bg*ka hüviyet alıp yükselenJffiaBÇe; muharrirrmizi misafir o ^ m z ı n basit dekoru arasm • da ve taht yerine bir tahta sandalye üaerinde kabul etmistir. Keriman Halis Hanım intihaptan «bir parça» heyecan duyduğunu söylediği için arkadasımız da fazla teheyyüce lüzum görmediğini söyliyor! Kraliçe güzellğinin duru, fakat esrarlı havasına uygun bir siikunetle konıışmuş, genç, hele güzel bir kızın hayatında fevkalâdeden de yüksek manası olmak lâzım gelen bugün ve şu anda ne düşündüğü sualine: c Bittabî çok seviniyorum ve hâlâ intihap neticesinin ilk söyleni • şindeki heyecanı yaşıyorum.» ceva • bını vermistir. Ayni zamanda bu muzafferiyet haberinin de mübaşîri olan arkadasımız Kralicenin hakikaten o daki kada müphemiyet, ümit, heyecan, emniyet, sevinç hislerinin birbirlerile yarış eden hafifliği ve sıkleti altında renkten renge girdiğini, nihayet müjdenin ifadesind'en alınmış bir itimatla ürperip pembeleştiğini hatırlıyor. Keriman Hanım, suallere cevap olarak sözlerine şöyle devam etmistir: '• Feyziati lisesinde okudum. Biraz fransızcırji vardır Müsaba kaya tereddütle girdiğimi, hatta hahemlerin huzuruna çıkmazdan ev • vel, intihaba geldiğim için derin bir nedamet bile duyduğumu söyleme liyim. Çok çekiniyordum. Güzellik müsabakasına girmek ve girerken kazanmak ümidini, ihtimallerden de yukarıda görmek çok güç. Fakat tanıyanlar, aile dostları ısrar ediyorlardı. Tereddüt ede ede girdira.» Arkadasımız sözün burasında diğer hanımlardan kazanacağını ümit edip çekindiği olup olmadığını sormuş, Kraliçe hafifçe kızararak saf bir ruhla: «Vallahi efendim, demiştir, geçen minŞabakalardan birinde ikinci çıkan ha^rnın kazanacağını çok zan. nediyordıSja.» Bu .hissin Keriman Hanımefejteye ne kadar heyecan vermiş °1$4W. tahmin edilebilir. « Bütün flUardan başka hakemlerin tetkiki, ^kr mütecessis çehrede türlü türlü iBBe ile beliren çizgiIer, zaten lüzuımmdan fazla olan heyecanımı artırmını. Neticeyi bili yorsunuz. Halit Ziya Beyin güzel sözleri, büyük şair Abdülhak Hâmit Bsvin iltifatları sevincime başkalık veren birer mazhariyet oldu.» Hanımefendi, bu mazhariyete güzelliğin tetevvücü demek lâzım. Müstesna yaratılışınızla onu kazan dınız. Seviriiyorsunuz. Acaba güzelliğiniz hakkını kazandıçı için mi, yoksa Avrupa'da n\emleketi temsîl edebileceğiniz içîn ıfti? • « Hiç şüphe yok memleketimi temsil edeceğim îçin. Bu intihapla bana tevcih edilen şeref payesinin derecesini takdîr ediyorum.Avrupaya bu hisle gideceğim ve Türk ka dınlığını yabancı diyarlarda, yabancı Mus36akanm sonunda 931 güzeli Naşide tacını halefme simalar arasında tamtmağa, temsil etmeğe çalışacağım. Bana bu vesi Ieyi verdiği için «Cumhuriyet» gazetesine ve muhterem hakem heye • tine müteşekkirim. » Kisa saç modası devam ediyor, Paris ; te gene alagarson başların çoğaldığı yazılıyor. Halbuki siz uzun saçlısınız, kesmek fikrind^ misiniz? Kraliçe mülâkatın bu son sualine de: « Hayır efendim, saçlarımı bu şekilde muhafaza edeceğim, uzun saçı tercih ediyorum.» cevabını vermiştir. Saffet H. Cumhuriyet bahçesnde' devrederken... Bütün karasteristik yüz çizgilerin de incelik, samimiyet, caıa vakın • lık görünüyor. Sesi, konusması, hali, edası, iyi terbiye görmüş iıce bir aile kızı olduğunda şüphe hrakmıyor ve kendisine yakmdan bakıldıkça in sanın üzerinde bıraktığı güzel tesir çoğalıyor. Şunu ilâve edelim ki, Türkiye Güzellik Kraliçeleri arasında en güzeli diyemeyiz . fakat bı kadar büyük bir ekseriyetle, bu kadar mü nakaşasız ve bu kadar hararetle seçilen ilk Kraliçe Kerimaa Halis Hanımdır. Ayın on üçünde Brüksel'de bulunacak olan Kraliçemiziı seyahatine ve saireye ait malumati yarın vereceğiz. Muhterem hanımlar. muhterem beyler, Mekteplerde okutmağa başladı ğımız yeni tarih kitaplarının birincisinde söz başı, günün geçmişle alâkası mes'elesidir. Bu mes'ele, bizi, sırasile ilk insanlara, ilk hayata ve hayatın Uk belirdiği yere, yani yer yuvarlağının hayatını anlamağa kadar geriye götürüyor. Filhakika hayat yer yuvarlağının karalarında, denizlerinde ve havasında olduğuna göre, yer yuvarhğının mahiyeti ve ge çirdiği değişiklik hakkında ilmî bir fikir edinmeden hayatın ve insanların başlangıcı hakkmda zihinlerimizi bir takım efsanelerden kurtaramayız. Yer yuvarlağının güneşten ayrıldıktan sora nasıl çerçevesi buharla kaplı bir (mayi yuvarlak) şeklini aldığından ve sonra nasıl çerçevesinin kabuk bağladığından, bu kabuk üzerinde buharların sıkısarak büyük denizleri vücude getirdiğinden bahsetmiyeceğim. Yalnıza yer yuvarlağının ondan sonraki hayatına dair bazı noktalan hatırlatmağı faydalı gö rüyorum. Bu noktalar temas edeceğimiz bazı mes'elelerin anlaşılmasını da kolaylaştıracaktır. zannındayım. Yer yuvarlağının devreleri 932 ve 931 güseüerî kolkola mafbamızın merdivenlerîni intyorlar, . Arkadaşlar; malumdur ki Jeololi» lar yerin tarihini, uzunlukları birbi rine uymıyan beş büyük devreye ayırırlar. Bunların en eskisi Arka devir (archeenne) dir; ilk karalar bu devirde meydana çıkar. Bu devrin uzunluğu, yüzlerce milyon sene sayılabilir. Bundan sonraki devirler de şunIardır: I inci devir (Primaire); bu devrin toprak kahnlığı 30 kilometre kadardır. Tesekkülü için 15, yahut 20 milyon sene lâzım gelmiştir. Bu devir toprakiarTnda fosiller vardır. II inci devir (Secondaire); bu devrin toprakları 6 kilometre kadardır. 4 milyon kadar senede vücut bulmuştu. III üncü devir (Tertiaire); bu devir topraklarının kahnlığı 4 kilometreden fazla değildir. 2 ve ya 3 milyon senede tesekkül etmistir. IV üncü devir (Quaternaire), yahut bugünkü devir; bu devrin top rakları takriben 200 metre kalın • lığında bir tabaka teşkil eder; bu tabakanın tesekkülü icin, en az takriben 100,000 yahut 125,000 sene geçnistir. I inci devirde balıklar; II inci devir de kurbağaya benziyen hayvan larla yerde sürünen hayvanlar; III üncü devirde kuşlar ve memeli hayvanlar vücut bulmuştur; insan IV üncü devir içinde görünür. . Hayatın belirdiği zaman Hayatın yeryüzünde belirdiği zamana gelince onu tahminî dahi tayin etmek mümkün değildir. Ancak, bugünkü ilim sayesinde hayatın tamamen fizik ve şimik hâdiselerin neticesi olduğunu düşiinmek hususunda kendhnizi salâhiyettar görebiliriz. Her halde hayatın belirmesi için lâzım gelen şartları doğuran âmil, milyonlarca sene evvel güneşin malik olduğu çok büyük radyo aktivitenin ültraviyole şuaiarı ile yerin de o uzak zamanlarda haiz olduğu radyo aktiv kuvvetidir. Demiştik ki, insan yeryüzüniın IV üncü devrinde görülmüştür. III üncü devir topraklarında da, insan fosilleri keşfolunmuştur; fakat bunlar mühim değildir; mahiyetleri de henüz şüphelidir. Biz, bugün için, in • sanın mevcut olduğu zamanı IV üncü devir içinde kabul edebiliriz. O za mandan bugüne kadar gecen uzun sam Arif Dino Bey, Güzel san'atlar akademisi san'at tarihi muallimi Bür. han Ümit Bey, 1931 Güzellik Kraliçesi Naşide Saffet ve hemşiresi Nadide Hanımlar, Ressam Senina H., Ressam Melilâ Fuat ^lanım, Konservatuvardan Pakize Hanım, Valâ Nurettin Bey, Noter Galip Bingül Bey, Doktor Mustafa Hulusi Bey, DoktBürhanettin Bey, Diş tabibi Ruhi Vamık Bey, Osman Vehbi Beyefendiler. iirih Cemiyeti azasından fiuallim Ajeı H. Altay Pamir yaylalarınm şar beşer hayatını ev hayatı yaşamış okında ve garbindeki iç denizleri bilIan . insanların, topraklar altında buhassa isret etmek isterim. Altayla lunmuş taş ve maden eserlerine göre rm eteklerinden itibaren garbe doğru bir takım devrelere aymrlar; eski • uzanan bugünkü Aral, Hazar ve Adenberi bu devreleri birbiri ardınca. Yontmataş, Cilâlıtaş ve Maden devir zak denizlerini içine aldıktan sonra, bir boğazla Karadeniz'de birleşen ler i diye sayarlar. Türk (Turan) denizi, simal sahilinde Baska bir metoda göre, insanın büyük buz mıntakasile devir devir temevcut olduğu IV üncü devri, daha tnas ediyor ve cenup sahilile Kafkas'teferrüatlı olmak üzere^ şöyle bir talardaki buz tepelerine uzak bulun kım devirlere ayırırlar: muyordu. 1 Paleolitik (eski taş) devesi. Karalarını, denizlerini ve tabiî hu2 Mezolitik (orta tas) devresi. dutlarım izah ettiğimiz Orta Asya 3 Neolitik (yeni, yani cilâlıtaş) yaylası, insanlara ve insanlığa besik devresi. olmağa, eski zamanlarda bütün dün4 Madenler devresi. yanın en yüksek, en feyîzli ve en gür Bu devrelerin her biri de. bulunmus o'an seylerin bulundukları yerle hayat verici şartlarını kazanmış esaiv bir âlem idi. re nisbetle, bir takım ishnler altında baska baska safhalara aynlmıştır. Bu âlemi çerçeveliyen buz mm Hangi tip insanların nerelerde tütakaları, yüksek ve buzlu dağlar ve remiş veya nerelerden gelerek nerenihayet iç denizler OBU dünyanın büleri istilâ etmiş olduklarmı, bu söy tün baska âlemlerinden, uzun zaman • lediğimiz devrelere ve safhalara ait lar ayrı bırakarak müstesna kılmtştır. olmak üzere, başka baska kıt'alarda Bizi alâkaddsr eden toprakların. bulunmus olan vesikaları mukayese eski vaziyeti ederek tesbit ediyorlar. Şimdi biraz da dünyanın bizi alâŞunu da kaydetmeliyiz ki IV üncü kadar edecek mıntakalarının ayni dedevrin imtidadı esnasında denizlerin virlerde ne halde olduklanna bakasahilleri ve nehirlerin yatakları mü lım: him surette değişti. Bir de, bu devirde Akdeniz, şimdiki seklinde değildi, buz mıntakal..rı fevkalâde genişleme iki ufak iç deniz halinde idi. Ege deve darlaşma halleri gösterdi. nizi, Avrupa'yı Anadolu'ya bağlıyan Umumiyetle dört buz devri kabul bir kara parçası idi. ttalya. Sicilya aederler; bu devirler uzun birer kış dası ile birlikte Afrika'ya bağlı idi. demek olduğu gibi bunların araları tsDanya da Afrika'ya bitişikti. Ara da uzun yazlar halinde geçti. bistan yarım adası, Kızıldeniz t~ *un* * * ca Afrika'ya yapışıktı. Alp ve Pirene Hanımlar, efendiler; dağları buzlar altında idi. Hindistan, Uzun beşer hayatının, ayrıldığını Ganj ve Sint nehirleri boyunca uxa söylediğimiz devrelerinîn sonuncusuyan bir dar denizle Asya'dan ayrı bhr na, yani madenler devresine yakm parça idi. zamanlarda, insanlardan bir kısmı * * * ya7ivı icat *>d»rek medeniyette bütün Arkadaşlar, be">eriy£İ"n 3 . ' f|. Simdi insanların ve insanlığın be< Yazının icadıdır ki, hr'"»r V"'''şieinden kısa bahsetmek isterim: rinin hayatlarını iki mühim safhaj a "• ^nsusta bence iki noktayı Shr ayırır: bh"«en ayırmak lâzımdır; çünkü: 1) Tarih devri, 2) tarihten evvelki tnsanların beşiği ile; devir (Prehistoire). tnsanhğın, yani, yüksek kültîir Be« Biliyoruz ki^ arkadaşlar, tarih yaşiği ayni şeyi ifade ettnez. Bu nok • zılı vesikalar bırakacak kadar tekâtalar üzerinde bir an durahm; insan mül ettiği safhadanberi beşeriyetin yer yüzünün yalnız bir kösesinde yatetkikidir. ratılıp oradan mı bütün dünyaya yaTarihten evvel dediğimiz Prehisyılmıstır? toire ise, yazıdan evvel geçmiş, sa Yoksa dünyanın hayat yaratıcı yısız asırlar içinde beşeriyetin tetkişartlarına mal<k olan her kıt'asında, kidir. aşağı yukarı. bîrbirine yakm zamanBu eski zamanların düşünce mah larda ve birbirine benzer mahluklar sulü olduğu anlaşılan • yadikârları in olarak mı belirmiştir? sanları^ meydana getirdikleri terakBu mes'eleler, vani (Monogenisme) kileri ve eski ataların hayatlarınm ve CPoligenisme) bugün dahi tarafhatıralarını sonraki zamanlara nakle tarları olan ikî nazariye halinde mevcuttur. miisait olmustur. Arkadaşlar, yeryüzünün bazı mmtakaları vardır ki, oralarm halkı belki, 6:10 bin sene evvel yazıyı kul lanmıs bulunuyorlardı; gene öyle mıntakalar vardır ki, onların halkı, bundan 2:3 bin sene evveline kadar, tarihten evvelki devri yaşıyorlardı; meselâ Garbî Avrupa gibi Bugün dahi, henüz yazının nimetini tat maksızm, tarihten evvelki devrini bi tirmemiş, iptidaî halde kalmış kabilelerin bulundukları mevzuu bahistir * * * Meslektaşlarım; Tarih, coğrafya ile yanyana yü rüdüğü gibi, tarihten evvelki devirler içinde coğrafyanın yardımı mühim dir. Yeryüzünde insanların yayılması, yerleşmesi ve karışması mes'elelerine temas edebilmek için, o zamanlarda yeryüzünün ne şekil ve halde olabileceğini düşünmek lâzımdır. Malumdur ki, Arkadevirde, dünyamızın karaları denizleri şimdiki şekillerinde değillerdi. Ondan sonraki devirlerde dünya yüzünde çok inkılâplar. de Havatın baska baska muhit ve fk • limlevin nebatlarındaki ve hayvan larındaki tecellî ve inkisafına bakı lırsa ve insanın da tabiî bir mahluk • tan baska bir sev olmadığı düşünülürse. insanların tek besikten çıktıkları iddiasında ısrar etmek faj^dasız gibi frörünür; bu ısrar da bulunanların düsündükleri su ise, vani: insan* benzer bir takım mahluklar yeryü zümin bir çok taraf larında yetişmiş ler ve bir dereceye kadar düşünce mahsulü olan eserler de vücude ge tirmislerdir, fakat bunlardan asıl a« dam denilmeğe lâyık olanları, bilhassa kafalarmın içi ve dışı diğer bütün hemcinslermden çok farklı bir su rette tesekkül ve inkişaf etmiş olan • lardır. demek istenilivorsa, o zaman, biraz evvel isaret ettiğimiz iki naza riye taraftarlarının birlesmemesi için sebep kalmaz zannındayım. Filhaki' ka insanlığın, yüksek kültür beşiği1 yalnız bir tek yer olmustur: Orta Asya... (Mabadi var) Kraliçe 18 yaşında 1932 Türkiye Güzellik Kraliçesi Keriman Halis Hanım, 18 yaşındadır ve «Hızır» yangın söndürme alet: acensatı Halis Beyin kızıdır. Orta tahsilini yapmıştır ve biraz fransızça konuşmaktndır: Ortadan u zun boyu, narin yapılı, elleri ve a yakları küçük, vücudü gayet mütenasiptir. Saçları kesik değildir; ensesinde gayet zarif bir surette toplu saçlarının çerçevelediği yüzün de, tam bir Türk güzelliği var: Zekâ ile masumiyet, on sekizinci baharının tatlı iş'ğ* içinde birleşiyor. Hakem keyetinde bulunan zevat Şairi âzam Abd'ülkal Hâmit Bey ve refikaları Lüsyen Abdülhak Hâmit Hanım, Uşakî zad« Halit Ziya Bey, Cenap Şehabettin Bey, Hüse yin Cahit Bey, Ahmet Haşim Bey, Peyami Safa Bey, İzzei Melih Bey, ve refikası, Ressam Çallı Ibrahim Bey, Ressam Nazmi Zija Bey, Heykeltıraş Mahir Bey, Heykeltıraş thsan Bey, Heykeltıraş Ntjat Bey,. Re> Noter mazbatası İstanbuJ altıncı noterliği tarafından bütün hakem heyatinın imza ladığı intihap mazbatası şudur: «Bugün 1932 senesi temmuzunun ikinci cumartesi günü vâki davet üzerine gittiğim Cumhuriyet gazetesinde bulundum. Güzide bir heyet huzurunda yapılan intihapta 5 numaralı (Keriman Halis) Hanım 1932 Türkiye Güzellik Kraliçesi intihap olunmuştur.»