27 Nisaa 1932 s SON TELGRAFLAR Ilitler mevkii iktidara geçmek istiyor! Nazis'lerîn zaferi Fransa'yı telâşâ düşürdü, Başvekil Cenevre'ye gitmiyor Berlin 26 (A.A.) Nasyonal Sosyalistler M. Braun ve Severing hüknmetinin hemen çekilmesini istemektedirler. Bunların resmî gazeteleri Na zis'lerin şimdiki hükumetlerin akalliyete düşürülmüş olduğu yerlerde ve bilhassa Prusya'da iktidar mevkiinin mes'uliyelini deruhte etmeğe âmade oldukları nı yazmaktadır. Nizis'ler fırka ile teşriki mesai et tnek istiyenleri reddetmiyeceklerini i lâve ediyorlar. Prusya merkez grupu liderlerinden birisi merkez fırkastmn kendisini meşruti intizamın kâfili telâkki etmekte olduğunu b«yan etmiş ve bazı Nazis gazetelerinin teşkilitını reddederek mer kez fırkasmın gayesinden hiç kimsenin şüphe etmeğe hakkı olmadığım söyle miştir. Merkez fırkası, devlete hizmet ve meşrutî prensipleri himaye etmek arzu sundadır. Siyatî mahafilde deveran eden bir şayiaya nazaran Hitler pek yakında Berlin'e gelecektîr. Deutsche Allgemeine gazetesî, merkez fırkası reisi rahip Kaas'ın da Berlin'e muvasalatına intizar edilmekte olduğunu yazmaktadır. yet meclisi yeni başvekili intihap edinciye kadar Braun hükumeti cari işlerin idaresinde devam edecektir. Malum olduğu üzere yeni başvekilin diyet mec lisi azasmın mutlâk ekseriyetile intiha • bı lâzımdır. Ne sağ cenah ve ne de sol cenah mutlâk bir ekseriyete malik değildir. Binaenaleyh simdiki başvekil Otto Braun'un halefinin intihabı şimdiki hükumete iştirak eden merkez fırkası ile sağ cenah fırkaları arasında bir koalisyon yapılabildiği takdirde mümkün olacaktır. Cumhuriyet MUSAHABE Çocuklarla nasıl konusmalı? Yazan: SELİM SlRRl Evet çocuklarla nasıl konusmalı? Dikkat edersek görürüz ki çocuk durmak dinlenmek bilmiyen cevval ve canlı bir makinedir. O, yalnız uyurken sükun bulur. O da her çocukta değil, sabaha kadar uykuda tepinen, mütemadiyen sold'an sağa dönen, yorganını fırlatan çocuklar ne kadar çoktur? Bu kaynıyan, bir d'akika yerinde duramı yan mahlukların faaliyetine set çekmek elbet doğru değildir. Öyle ise onları kendi hallerine mi bırakalım? Hayır o da doğru olamaz. O halde yapacak şey şudur: Onların bu coşkunluğunu doğru yola sevketmeğe gayret edelim. Atlıyorlar mı? Nasıl athyacaklarını, koşuyorlar mı? Nasıl koşacaklarını. bağırıyorlar mı? Tepiniyorlar mı? Kahkaha ile mi gülüyorlar? Hulâsa iclerinden gelen ve muhtelif şekillerde tecelli eden bu tezahürlere bir şekil, bir istikamet, bir sîyak, bir nizam vermeğe çalı şalım. Bir çocuğa sus, sesini kes! Gülme! Bağırma! Atlama! demek kolaydır. Kaşlarınızı çatınca, elinizi kaldırınca, onun biraz canını ya kınca buna muvaffak olabilirsiniz. Fakat hayatta herkes için fitrî olan bu tezahüre faydalı bir cereyan vermek, bir maharet olsa gerek. Bu beden faaliyetinin yanında, bir de fikir faaliyeti vardır. Üç yaşında, dört yaşında, beş yaşında çocuğu olanların hergün başına gelen şeydir. O bacak kadar küçük şeytan in«ana neler sormaz ki: Baba Allah cok büvük müdür? Ne karfar büyüktür? Nerede oturur? Bizim gibi gözü var mı? Neden bize gözükmüyor? Şimdi ne yapıyor? Yağmur nasıl yağıyor? Deniz neden taşmıyor? Tayyare neden düşmüyor? Şeytan nerede? Güneş çok uzakta mı? Ayda insan var mı? Ay dede diyorlar, o kimin dedesidir? Bunun gibi hergün akıl ve hayale gelmiyen binbir sual sorarlar. Her şeyi öğrenmek, anlamak için ne büyük tehalük gösterirler. Benim, diyen insanlar bu işin içinden çıka maz ve çok kere bu suallerin karşısında âciz kalan analar, babalar: Aman sus yeter! tçimizi sıktın ne çok söylüyorsun, sesini kes; demekte muztar kalıriar. Fakat cocuğun sorduğu suallerin cevabını vermekle de iş bitmez. Onlara anlıyabilecekleri lisanla hitap etmek iktiza eder ki, asıl zor olan da budur. Biliriz ki çocuklarına itina ile bakan ebeveyn yavrularının gıdasile meşgul olmağı kendilerine iş güç e dinirler. Sabah kahvaltılarında sü tüne, tereyağına, kakaosuna, öğle ve akşam yemeklerinin tenevvüüne, iyi pişmiş olmasına, kullanılan yağların temizliğine, muayyen zamanlarda yenme»ine çok dikkat ederler ve bilirler ki çocuk az yerse beslenmez. Fazla yerse midesi bozulur. Vakti hali yerinde olanlar alınan gıda harçlarının halisiyetine ehemmiyet vermekle de kalmazlar. Aşçının da san'atına vâkıf olmasını düşünürler. Çocukların bu mide gıdalarının ya nında bir de dimağ gıdası vardır ki miniminiler onu gözlerile, kulakla rile alırlar. Çocuk gördüğünü ya par, işittiğini söyle». Bu hergün yaptığı, söylediği şeyler tekrarlana, tek> rarlana ikinci bir tabiat şekline girer Bunun içindir ki çocuklarımıza bir taraftan ef'al ve harekâtımızla güzel bir nümune olmak, diğer ta raftan onların zevk alacakları bir lisanla muhitlerinde kend'ilerini alâ kadar eden şeyleri izah etmek mecburiyetindeyiz. O halde babaların, anaların, mürebbilerin malumat sahibi olmakla beraber henüz hali teşekkülde bulunan bir körpe dimağı yormadan amelî bir kıymeti olan bilgilerle bezenmek için çocuklarla konuşmak san'atım bilmeleri d > lâ < zımdır. Bu konuşma işine lüzumu kadar ehemmiyet vermediğimiz için çok defa itiyadımızı, tarzimızı depistirmek istemeyiz. Alıstığımız şekild'e söyleriz, anlatırız. Sonra da yavrunun bizi dikkatie dinlemesini isteriz. Acaba anlattığımız şeyler cocuğun kavrıyacağı ve sıkılmıyacağı bir mahiyette midir? Bir de unutmamak lâzımdır ki çocuklar dinlemekten ziyade söyle mekten hoşianır. O halde biz susalım da onları mı soyletelim? Hayır ne yalnız biz söyliyelim, ne de yalnız onları dinliyelim. Konuşalım! Ba • zan giildürelim. Onları aramağa, bulmağa, dikkate, tetkika, müşa hedeye alıştıralım. Hulâsa konuşma tarzımiz, onla rın alâkasını uyand'ırmak için çok cazip olmalıdır. Çocukla konuşmasını bilen bir baba, bir ana, bir muallim, bir mürebbi için eşya ve hâdiselerin hepsi de bir mükâlerne mevzuunu teşkil edebilir. Bir lâstik top, bir kalem, bir çakı, bir defter, bir kitap, bir sokak, bir ev, bir iskemle, bir otomobil, bir piyano, bir bardak su, göze görülen el ile tutulan, kulakla duyulan her şey... Yalnız terbiyenin umumî prensiplerini hatır dan çıkarmamak daima kolaydan güce, basitten mürrekkebe, malumdan meçhule doğru yürümek şarttır. Ondan başka en ziyade dikkate a lınması lâzım olan nokta fayda ile zevki mezcetmeği bümektir. Çocuk bilmediği şeyleri eğlenerek, zevk alarak öğrenmeli, tıpkı taamı hoş bir meyva gibî. Kuru nasihat şeklinde diskurlar çocukları sıkar, bunaltır. Bazan da isyan ettirir. İtikadımca çocukla konuşmak, çocuğun seviyesine inebilmek demektir. Yalnız seviyesine inmek te kâfi değildir. Onun elinden tutup tedricen yükseltmek fikrinin olduğu gibi bedeninin de inkişafına hizmet etmektir. SELtM SlRRl NALINA MIHINA Türkiye: Genç mezarlar memleketi Himayeietfal Cemiyeti, tam çocuk haftasında «Davamız» isimli bir kitap neşretti. Neşet Halil Beyin e*eri olan bu kitap, bize biri ne kadar ümit verici ise diğeri de o kadar korkmç iki hakikat öğretiyor: Tür kiye'de bin nüfusta vasatî 53 ço cuk doğuyor. Neşet Halil Bey bu hususta şunları yazıyor: <Bu, bütün bir dünya mikyonnda yalnız Türk anasımn malik olduğu bir veludiyet kudretidir. Dünyamn hiç bir milletinde doğum vasatisi, bu değildir. 1926 senesinde, en fazla doğum yapan Rusya'da nisbei binde 43,4, Mısır'da 43,7 idi. Almanya'da 189S ve 1905 seneUri arasındaki doğum vasatisi binde 35,2, İtaîya'da 33,2. İngiltere'de 28,6, Fransa'da .21,8 idi. Bir yaşına kadar yaşıyan çocuklardaki bu yüksek ve misilsiz faikiyetimizi Türk kadınınm sağlam bünyesine ve temiz svtüne borçluyuz.v Bu, madalyanın memnuniyet ve ümit verici tarafıdır; fakat birde abus ve korkunç cephesi var: Memleketimizde 119 yaş arasındaki çocuk ölümlerinin vasatisi yüzde 43,83 tür. Bu rakamın dehşetini anlamak için Norveç'te yüzde 5,3, Holanda'da 5,8, İsveç'te 6, İsviçre'de 6,7, Danimarka'da 8,2, Fransa'da 9,4 çocuk öldüğünü öğrenmek ki fayet eder. Türkiye'de doğum nisbeti binde vasatî 53, fakat buna mukabil 119 yaşları arasında çocuk ölümü nisbeti yüzde 43,83... Muharrir, bu ölüm nisbeti devam ettikçe Türk anasımn veludiyetine rağmen nüfusumuzu iki misli yapmak için yüz senenin bile kâfi gelmiye ceğini söylüyor, sonra «davamız budur» serlevhası altında şu fıkra ile vaziyeti hulâsa ediyor: <Türkiye'deki nüfus harehetlerinin mezarltğa doğru açtlan genif kaptstnı müterakki memleketler niebetinde kapatmak ve Türkiye'yi git. tikçe büyüyen, genişliyen bir genç mezarlar memleketi halinde kalmaktar. kurtarmaktır.» Bu küçük fakat korkunç kitabı gözden geçirdikten sonra, velut Türk anasımn doğruduğu cocunru ku**tar • mak icin ne yaptığımızt düsündüm: Çocuk haftasında bitmez tükenmez çocuk müsamereleri... Yüzde 43.83 ü ölen bu yavrulan müsamereleri e mi kurtaracağız Sa. Şükrü Bey l/k • U Paris'e gitmek üzere bugün Ankara'dan geliyor Ankara 26 (Telefonla) Saracoğlu Şükrü B. bu akşam yeni talimat ile Paris'e gitmek üzere İstanbuTa hareket etti. Yeni talimatm borclar mes'ele i sincle kat'î bir ihtilâf a varilma i sini temin etmesi kuvvetle muhf temeldir. Ankara 26 (A.A.) Saracoğlu Şükrü Bcy bufrünkü trenle İs i Fransız matbuatımn fikri Paris 26 (A.A.) Akşam gaze teleri Prusya intihabatı hakkında uzun uzadıya mütalealar serdetmekte ve umumiyetle endişelerini gizlemektedir. L'tntransigeant gazetesi, Almanya tarafından bir tehlike melhuz olduğunu söylemenin muhik bulunduğunu yaz maktadır. Temps gazetesine nazaran Almanya kendi kendini kontrol etmek mevkiinden çıkrmştır. Bu gazeteye nazaran, Hitlerizm ve komünizmin muzaaf tehdidi altında bulunan Almanya ile yapılacak itilâfların Avrupa'nın islâh ve i marı ve sulhun yeniden tenkisi saha sında ne gibi neticeler verebileceği cayi sualdir. Debats gazetesi Nazis'lerin muvaf • fakiyetini Avrupa için pek mühim ad detmekte ve tahdidi teslihata aitraü• zakerelerde bu cihetin nazari dikkate alınması lâzım geldiğini kaydeylemek tedir. Gazetelcre nazaran M. Tardieu. evvelki karan hilâfına olarak intihabattan evvel Cenevre'ye gitmiyecektir. tanbul'a hareket etmistir. Müşa | rüniley istasyorrda Anadolu A jansı muharrirlerine atideki be yanatta bulunmuşlur: * İstanbv.Vrîa iki üç gün kaldıktan sonra Paris'e gideceğim. Hükume'çe bana tevdi edilen vazife orada münh. »$ıran Osmanlı borçları mes'elesile meşgul olmaktan ibarettir.~ İ C. H. Fırkası Grupunun içtimaı Ankara 26 (A.A.) C. H. Fırkası grupu bugün reis vekili Tekirdağ meb'usıı Cemil Beyin riyasetinde toplandı. Müstakil meb'usluklar icin Balıkesir'de açık bırakılan yere fırka mür.tehibi sanüeri tarafından intihap edilmiş olan Balıkesir meb'usu Enver Bcyin vaki müracaati üzerine C. H. Fırkası grupuna kabulü • nün Fırka riyaset d'ivanınca tensip edildiği C. H. Fırkası Kâtibi Umumiliğinin iş'arı ile grup heyeti umumiyesine arzedilmiş ve başka müzakere edilecek bir şey olmadığından cel seye nihayet verilmiştir. Hükumet 24 mayista ittifa edeeek Berlin 26 (A.A.) Yeni Prujya diyet meclisi 24 mavıs sah günii top • lanaeakbr. Bu tarihi bu sabahki na zırlar meclisinin içtimaı esnasında tes • bit etmiş olan Prusya hükumeti, diyet meclisi içtima eder etmez hükumete ademi itimat beyanı hakkında bir takrhr verilmesmi beklemeksizin istifannı verme?e de karar vermiştir. Prusya kanunu esasisi mucibince di • Cenevre konferansı 15 gün tatü edildi Cenevre 26 (A.A.) Tahdidi Teslihat Konferansı umumî komisyonu silâh kuvvet'erini keyfiyet itibarile tahdit ve tenkisi hakkında teknik komisyon ların raoorlarını verecekleri tarihe kadar komisyon müzakerelerinin tehir edilmesi ve konferansm Pante Conte yortusu münasebetile 13/16 mayısa lalik olunması hakkınd* konferans bürosu tarafından vaki olan teklifleri kabul et • miştir. Cemiyeti Akvam meclisinin 13 ma yısta bir içtima yapacağı söylenmekte dir. Yunan parası Hükumet altın esasmı terke karar verdi Atina 26 (Hususi) M. Venî • zelos'un riyaseti altında içtima eden ^üyük maliye komisyonu drahminin ?.ltın esasmdan ayrılmasma karar *erır«iştir. Heyeti nüzzar da, bu kar,arı tasvip etmiştir. Atina 26 (Hususi) Meclisi meVusanın dünkü içtimaında M. Venizelos kürsüye çıkarak hükümetin tatbikmı derpiş etmiş olduğu malî tedbirleri anlatmış, ithalâtın 7 milyon Ingiliz lirasına tenzili, ta sarruf ve borç taksitlerinin bir sene tecili ile memleket vaziyeti maliye ve iktisadiyesini düzeltmenin mümkün olacağmı söylemiştir. Bu baptaki lâyiha meclise tevdi edilmiş ve yeni Maliye Nazırı tara fından teşrih ve izah olunmuştur. Müzakre hitam bulmadığmdan ve fırka reisleri de bu lâyiha hakkında söz »öyliyeceklerinden meclis yarın sabah ta içtima edeeek ve lâyihanm tasvîbinden sonra paskalya tatili yapılacaktır. Atina 26 (Hususî) Dünkü he yeti nüzzar, memleketin bütün harekâti maliye ve iktisadiyesile iştigal eden bir âli maliye encümeni teş kiline karar vermiştir. Başvekil M. Venizelos'un teklifi üzerine bu ko mUyonun riyaseti Halk Bankası di. rektörü M. Lomverdos'a tevdi edilmîştir. M. Lomverdos maruf bir Anti Venizelist olduğundan bu tayin efkiri umumiye üzerinde çok iyi intibalar husule getirmiştir. İrlanda mes'elesi Avam kamarasında izahat verildi Alınan tedbirler Londra 26 (A.A.) M. Thomas Avam kamarasında sorulan bir suale şu cevabı vermiştir: « Hükumet krala sadakat yemini Lausanne konferansı ve Almanya hakkında İrlanda parlamentosuna tevdi Berlin 26 (A.A.) İngütere'nin edilen kanun lâyihasmı irlanda ile In Berlin sefiri Sir Horace Rumbold, Lagiltere arasında mevcut muahadeyi muhil bir mahiyette addetmektedir. Hü usanne konferanstmn 16 haziranda toplanması hususunda Almanya'nın İngil kumetin bu noktai nazari M. de Va Iera'ya açıktan açığa bildirilmiştir. Ser tere ile mutabık oluo olmadığını anla mak üzere Alman Hariciye Nazınna best İrlanda hükumeti tarafından he • nüz yeni ve resmî hiç bir iş'ar vaki ol bir nota vermiştir. Alman hükumetinin mamıştır. İrlanda parlamentosuna tevdi vereceği cevabın müsbet mahiyette o lacağı temin edi'mektedir. edilen bu kanun lâyihası serbest İr Ianda hükumeti parlamentosu azasını muahade de tasrih edildiği üzere krala sadakat yemini etmekten muaf tutmayı istihdaf etmekle kalmayıp daha i • Adana 25 Suriye hükumeti leriye gitmekte ve serbet İrlanda hüku Türk mallarına yüzde 120 gümrük met inin 1922 tarihli kanunu esasisiresmi zammetmiştir. nin bir faslının hükümden düşürülmesi maksadını da gütmektedir. Filhakika kanunu esasinin bu fas Iında mevcut muahedenin kanun hü Ankara 26 (Telefonla) Hazirankiim ve kuvvetinde olduğu ve kanunu dan sonra tatbik edîlecek 3 aylık kon • esaside her hangi bir suretle yapılacak tadilin bu muahedeye mugayir ve gay tenjan listelerini hazırlıyacak komisyon bugün mesaisine başlad:. rimiiessir olduğu tasrih edilmiştir. İrlanda parlamentosuna teklif edi len mevzuu bahis kanun lâyihası kanuAnkara 26 (Telefonla) Ka nu esasinin on beşinci maddesinin ta dın Hanı kaymakamı İbrahim Bey dili suretile mevcut muahede ahkâmı İstanbul Vilâyeti nezdinde Hariciye Venazari itibara alınmakstztn İrlanda kakâlcti dahili matbuat müdürlüğüne mernunu esasisinin tadiline imkân hazırlabut olarak çalışmağa ve bu sıfatla İsmak gayesine de matuf bulunmaktadır. tanhul matbuatını tetkike memur edil Bu kanun lâyihasımn metni 19 nisanmijtir. da M. de Valera'va gönderdiğim tel • grafta vaziyete ait olarak izah ettiğim lenin 1921 tarihli nizamnamenin red umumî noktai nazari yani M. de Va dinden başka bir mana ifade etmiyeceği lera'nm bugün ortaya çıkardığı mes'emütaleasını teyit etmektedir.» Yeni tramvaylar Kahve ihtikârı Suriye mallarımıza Ağır gümrük koydu 100 kişilik arabaların tec Maznunların bir kısmı beraet ettiler rübeleri yapıldı Tramvay Şirketi, bir müddetten • beri, Şişli deposunda bulunan tramvay arabalarmdan bazılarını tadil ediyordu. Bu arabaların boyları uzatılıyor, genişlikleri fazlalaştırılıyor, bu suretle yüzer kişilik yeni birer araba nümunesi hazırlamyordu. Yeni arabaların geceyarısından sonra bilhassa keskin virajlarda yapılan tec rübeleri iyi neticeler verdiği için mevcut arabalardan bir çoğunun bu şekilde tadiline başlanmıştır. Şirket önümüzdeki aydan itibaren bu arabalardan bir kaçını Bebek • Eminönü hattında işletmeğe baş • hyacaktır. Yeni arabalar bilâhare diğer hatlarda da işletilecektir. Yeni tramvay arabları, yüz kişilik olup kapıları ortadan yapılmıştır. Vatman yeri tamamen camekânlı ayrı bir mahai haline konulmuştur. Oturulacak yerleri ve ortadaki fasıla daha geniştir. için bir ihtiyaç, bir derttir. İren bunları nefes almadan »öy liyordu. Delikanlı kadmın gözlerinde hakikî göz yaşları işlerinin iltimaını gördü ve müsaraatle: Aman tren, dedi, özür dilemek, af istemek, ne demek? Mazi bir bulut, bir duman gibi geçti. Şimdi etrafınızı alan debdebe, tantana içinde, ilk gençliğiniz zamanına ait karanlık bir hatırayı hâlâ muhafaza edebilmenize hayret edilir. İren yavaş bir sesle: Bu sizi de mütehayyir ediyor mu? Beni müteessir ediyor, çünkü düşünemezdim, ki... İren kesti: Affettiğinizi hâlâ söylemediniz. Sizin şevket ve saltanatınızı görmekten en samim haz duydum. Size dünyada mümkün olan her saadeti temenni ederim. Ve artık hakkımda hiç bir f ena hatıra taşımıyacak mısınız? Yalnız vaktile tattırdığımz, bu Ziraat Bankası ve Bursa konserveciliği Bursa 26 (Hususî) Ziraat Ban kası fen müşaviri Talât B. Ankara'dan şehrimize gelerek bir kaç senedenberî faaliyette bulunan ve piyasaya çıkar dığı nefis konservelerle çok iyi bir mevki alan konserve fabrikasının daha mükemmel bir şekle ifrağı için tetkikat yaomıştır. Banka tarafından bu hususta mühim bir sermaye vazedileceği haber verilmektedir. Yeni kontenjan Listeleri hazırlanıyor Yeni matbuat memuru Kahve fiatları üzerinde ihtikâr yaptıkları iddiasile Sultanahmet Birinci »ulh ceza mahkemesine verilen kahve tacirlerinden Amar, Modi yano, Bassan, Salem, Andriyadis, Aseo Efendilerin ve arkadaşlarının muhakemesi dün intaç edilmiştir. Maznunlar, evvelki celselerde kahve ticareti yapmadıklarını, yalraet kararı vermiştir. nız Brezüya'daki kahve fabrika Diğer maznunların muhakemesi larının İstanbul'da acentası olduk Gene kahve ihtikârı yapmaktan larını söylemişlerdi. Bu iddia üzerine maznun Vitali Baruh, Refail Kan • de keyfiyet Ticaret Odasmdan, Tidiyoti Efendilerin muhakemeîerine caret Müdiriyetinden ve gümrükten de dün Sultanahmet Birinci sulh ceza sorulmuştu. Gelen cevapta, bu ticamahkemesinde devam edilmiştir. rethanelerin kendi namlarına kahve Maznun vekilleri dünkü ceîseds mügetirmedikleri, burada kumusyon dafaalarını yaparak kahve fiatları culuk ettikleri bildirilmistir. üzerinde ihtikâr yapmadıklarım söy Bunun üzerine meznun vekilleri lemişlerdir. müdafaalarını yapmışlardır. Mah • Mahkeme, cumartesi sabahı kakeme, bu maznunlar hakkında be rarıni tefhim edecektir. lunmaz güzel dakikaların hatırasını taşıyorum. İren iki elini birden uzattı. Delikanlı bunları sıktı ve hemen birakmadı. Ve yalnız bu teması, gönlünde uzun zamanlardanberi unuttuğu bir fırtına kopardı. İren gene yüzünü yüzüne çevirmiş, gözlerile gözlerini arıyordu; fakat bu sefer hafifle mîşti, gözleri gülüyordu, del'kanlı da ona ilk defa olarak cesaretle bakmak, tetkik etmek kuvvetini duydu: Kenditi için bir zamanlar dünyalar kıymetinde olan ayni hatları, ayni derin gözleri, ayni gölgeli iri kirpikleri buldu. Saçları alnının üstüne ayni hünerle dökülmüştü. Gülerken dudaklarını gene öylece biraz bükü yor, ve kaşlarını cazip bir halde kımıldatıyordu. Fakat eskiden daha ziyade güzellik olamaz, kana^tinde iken o güzelliğin çok daha fazla artmış olduğunu görüyordu. Bu genç kadın vücudünde namütenahi, gayri mahdut bir güzellik toplanmıştı... CUMHURlYET'in tefrikası: 28 "DÜMAN 1 Ml^ I dan dolayı sitemlerde bulundu. Delikanlı özür dilemek istedi. Kadın «peki» dedi ve şapkasını çıkarmağa mecbur ettikten sonra olurttu. Potugin'in oturmasile kalkması bir oldu, gayet müstacel bir iş bahane ederek ve yemekten sonra gene geleceğini vadederek çekildi. Kadın ona gene hususî, seri bir nazarla baktı; başile dostane bir îşaret etti; fakat tutmadı, ve o. daha kapınm eşiğinden geçmeden birden delikanlıya döndü: Tatlı ve billurî sesile, rusça: Litvinof, dedi, tesadüfümüz den çok memnun olduğumu söyliyebilirim. Çünkü bu bana gözlerini muhatabının gözlerine dikerek sizden.... af dilemem imkânını veri • yor. Delikanlı gayriihtiyarî olarak titredi. Böyle tepeden inme bir hücuma uğrıyacağını düşünememişti. Mükâlemenin bu kadar açıktan ve bu derece kat'iyetle maziye irca edilebi Muharriri Mütercimi /. Turgeniyef Hay&ar Rifat Kocası Karlsruhe'den geçmekte olan gayet mühim bir şahsiyetlc görüşmek üzere yola çıkmıştı. Ziyaretçiler girdiği sırada tren küçük bir masamn önünde kanava ifliyordu. İşini hemen bir tarafa bıraktı, küçük masayı iterek kalktı; yüzünde büyük bir memnuniyet dalgalanıyordu. Üstünde bir sabahlık esvabı vardı. Omuzlarınm, kollarının münhanileri, hafif bir kumaş altından cazip bir halde teressüm ediyor du. Mühmel bir surette örülmüş olan saçları kısmen boynunda rfağılmıştı. Potugin'e seri bir nazar atfetti, «teşffkkür!» dedi, Litvinof'a elini u> zattı ve eaki bir dostunu unuttuğun • leceğini düşünememişti. Oneaffı?... Diyebildi. Kadın kızarmıştı. Ne affı mı? Bunu yüzünü biraz çevirerek bunu siz pek iyi bilirsiniz. Size karşı mücrim ve gü nahkârım. ... Her ne kadar... şüphesiz... kaderim bu imiş. Nedamet etmiyorum. zaten nedamet için iş iş ten geçmiştir; fakat size, böyle hatır ve hayale gelmez bir zaman vr: mekânda rastlayınca içimd'en mutlâk yeniden dost olmamız lâzım gele ceğini kurdum. Mutlâk... Bu olmazsa çok eza duyacağım. Bu sebeple ilk ve son defa olarak bir hesapiaşmak, ve artık aramızda bir eza ve azap vücudü imkânını kaldırmak istedim. Siz bana, beni affettiğinizi temin etmelisiniz, ta ki hakkımda bir kin ve nefret muhafaza etmiyeceğinize kanaat ve rahat edeyim. Bu belki de bir belâhettir, çünkü çok muhtemeldir ki siz her şeyi belki çoktan unuttu • nuz bile. Fakat, beni affettiği nizi sizin ağzınızdan duymak benim Bu saf ve taze simada ne kızıllık, ne bir pomada, ne pudra. hiç bir tasni yoktu. Bu güzelliğin kemali idi. Litvinof anî bir hayal geçirdi. Gözleri onda idi, fikri uzaklara kaymıştı. İren bu anî dalgınlığı derakap farketti ve gene söze başlıyarak: Artık vicdanım rahat. Şimdi de merakımı tatmin etmek isterim... Litvinof bir şeyler anlamıyarak sordu: Merakınızı mı? Evet, ne yaptmız? Plânlarmız nedir? Her şeyi bilmek isterim... Nasıl, ne vakit, bütün teferrüatile, hepsini, her şeyi! Ve hakikatleri olduğu gibi söylemeniz lüzumunu hatırlatırım, çünkü ben imkân daire sinde sizin arkanızı bırakmadim, sizi gözümden ayırmadım... Siz, beni gözünüzden ayırmadınız, öyle mi? Oradan, Peters burg'dan!.. Mabadi var