23 Temmuz IV31 Çumhuriyet \f I Büyük adamlar Andersen'in çocukluğu ^ H i K AY Şemsi Bey Nuri'nin amcasıy dı. Yeğenini çok seviyor, her gelişinde ona hediyeler getiriyordu. Şimdi de yaz, plâj ve deniz mevsimi olduğu için geçen gün lâstikten üfleyince sişip koskoca timsah haline giren bir oyuncak getirdi. Nuri denize girdiği vakit bu lâstik timsah şişiyor, onunla suda altalta üstüste oynuyordu. Fakat gün geçtikçe Nuri oyuncağından bıkar gibi olmuştur. Arkadaşlarile su ve kum atışmağa başladılar tnı timsahını ihmal ediyordu. Bir akşam üstü su ve kum mü cadelesi şiddetli bir şekil aldığı sırada dalgalar lâstik timsahı aşağıya doğru sürükledi. İleride bir fakir ihtiyar rum balık tutmakla meşguldü. Saatler denberi beftlryor bekliyor fakat oltası hiç yerinden kımıldamı yordu Birden dalgın uyur gibi dururken kamışta ve ipte bir hareket duydu. Gözleri denizin üstüne doğ rıı Hönünce bu müthiş canavan gördü. önce bağırıp çağırmak istedi. Lâkin korkudan olduğu yerde mıhlanıp kaldı. Hayvan hiç tereddüt etmeden üzerine doğru geliyordu. Bir kaç dakika sonra muhakkak sahile sıçrayıp kendisini parça parça edecekti. Son bir gayretle: Andersen Danimarka'lı bir ım Dünya üzerinde en esrarlı yer harrirdir. Bütiin hayatını çocukmuhakkak ki Cenubî Amerika'da lara tnahsus hikâyeler yazmakla Bolivya ile Peru arasındaki Titigeçirdi ve bunda çok muvaffak kaka gölüdür. oldu. İçinizden bir çokları her Bu göl denizden 3854 metre halde onun hikâyelerinden bir yüksekliğindedir.. Bu gölün etrakaçının tercümesini okuyup memfında ayrı vahşi Amerika'nın yernun veya müteessir olmuştur. li kabileleri oturur. Andersen çok fakir bir aileden Titikaka gölünün etrafındaki dünyaya geldi. Babası ,bir eskici manzaralar da çok güzeldi. Ge idi. Evlendiği zaman eski tabut rilere doğru tepeleri karlı dağlar parçasından bir kaç tahta satın esrarlı esrarlı uzanıp giderler. alıp ondan karısına yatak yaptı. Her birinin yükseklikleri beş al1805 senesinde de Andersen doğtı biner metredir. duğu zaman da bir yemiş sandığı ona beşik hizmetini gördü. Fakat Titikaka gölünfi pek te Büyük annesi ziyaretine geldiği zaman ona hediye olarak ancak bir kaç çiçek getirebiliyor du. Çünkü bunları şunun bunun bahçesinden bedava olarak topluyordu. Başka şey getirmek için parası yoktu. Biraz büyüyüp te o da büyük annesini ziyaret edebilmeğe başladığı günler Andersen dünyanm en bahtiyar çocuğu ohnuştu. Çünkü büyük annesi orta halli bir ailenin yanında ahçıydı. Ona sofradan artmış yemekleri veriyordu. Andersen on yaşına geldiği zaman gayet tuhaf bir işle hayata atıldı. Tahtadan hakir görmiyin. Burada iki tane de küçük kuklalar yapıyor, bunlavapur vardır. Peru ve Bolivya sarı zengin çocuklarma satmak için hilleri arasında işlerler. Bu va • ötede beride dolaşıyordu. purlar İngiltere'de ayn parçalar Bu sırada tiyatrolarm birin halinde yapdmîş gene parça parBu Arap yavrusu Amerika'nın çocuk aktörlerinin en meşhurlarındeki garsonlardan biriyle ahbap ça göl kenarına naklolunmuş ve oldu. Garson onu bazı günler dan biridir. Bir çok filimlerde onu binbir kıyafette görmüşsünüzdür. orada parçalar birbirine takılmışsahnenin arkasındaki köşeler Burada da hakikî sokak kıyafetile seyredin ! lardır. den birine saklıyor. Andersen Fakat Titikaka göîünun asıl şöhoradan oyunu mükemmelen seyreti guya çnun dibinde mevcut ffi î4 a rediyordu. hazinelerdir. MEMLEkETLCRK ÇOCUKLAR. meraklt şeyler Hazineler gölü I \\. ^ f ydalı ' bilgiler |® | ^îî^jSSSö^ Vire can kurtaran yok mu? Timsah var! Diye feryadi kopardı. Nuri de demindenberi oyuncağını arayıp duruyor, fakat ne tarafa gittiğini bir türlü tahmin edemiyordu. Bu sesi duyunca işin farkına vardı. Hemen o tarafa doğru koştu. Zavallı ihtiyar rum dalgaların mütemadiyen kendisine doğru getirdiği timsah: Ha şimdi tırmanacak beni yakalıyacak! Diye orada bayılıp kalmıştı. Nuri onu ayıltıp ta korkunç oyuncağının esrarını anlattığı vakit sade ihtiyar rumla kendisi değil bu vak'anm etraflarına topladığı halk ta gülmekten kırıldılar. Beş on piyes seyri ona başka bir istidat verdi. Kuklasını gördüğü tiyatro parçalarındaki şahsiyetler şekline sokup oynatmıya ve bu suretle hayatını kazanmağa başladı. Bu sırada babası öldü. An dersen 14 yaşında bir çocuk olarak sokakta kaldı. Cebinde beş parası yoktu. Üzerindeki elbiseler de babasından kalma idi. Bu halile kalktı Kopenhağ'a gitti. Orada bir çok sefalet çektikten sonra ihtiyar bir kütüpane memurunun yanına hizmetçi oIarak girdi. Bu fırsattan istifade ederek Şekespir ve diğer büyük muharrirlerin eserini okumağa muvaffak oldu. Aktör olmak onda en büyük bir emel haline gelmişti. Bir tiyatro müdürü yalvarmasına yakarmasına dayanamadı. Onu mektebe koydu. Oradan çıkınca Andersen fikrini değiştirdi ve muharrirliğe başladı. Pek az zaman zarfında büyük bir dâhi olduğunu herkese tasdik ettirdi. Andersen'in en meşhur küçük hikâyeleri şunlardır: Küçük kibritçi kızı, yaramaz ördek yav rusu, bir annenin başına gelenler ve saire. Andersen 1875 senesinde öldü. Miniminilere elbise raftır. Arka tarafı da ayni şekilde kesip çıkarabilirsiniz. Yalnız yaka ve kol delikleri için nokta nokta olan yerlere dikkat etmek lâzımdır. Dikerken evvelâ omuzlardan başlıyınız. Sonra kol altlarına geçiniz. En asağı tarafında da kıv Temmuz bulmacasi A P l A Yazısız hikâye: Kazdıkları kuyuya düşenler S K ER E K NE NS A N O K uM Şu gördüğünüz boş hanelere öyle harfler koyunuz ki soldan sağa her hane okunduğu zaman birer manah kelime olsun. Bu konan harfler yukardan aşağı okunduğu vakit te şimdi Sevinç le kavuştuğunuz bir şey meydana çıksın. Doğru halledenler arasında '•ekiiecek kur'ada birinciliği kazanana beş lira hediye takdim edilecek ve resmi gazetemize basılacaktır. İkinciden yüzüncüye kadar muhtelif hediyeler. Cevapları temrauz sonuna kadar «Cumhuriyet çocuk sahifesi muahrriri» adresine göndermelidir. Bu adrese gönderilmiyenler ve geç gelenler kur'aya sokulamazlar. Ekseriya böceklerle çiçekler ve nebatlar çok iyi arkadaştırlar. Aralannda mükemmel uyuşurlar. Meselâ arılarla kelebekler bütün gıdalarını çiçeklerden alırlar ve bunlar nebatın aslını esasını harap etmezîer. Fakat bazı böcekler nebatların çiçeğini de yaprakla rını da yer kemirir bitirirler. Böceklerir» bu hiyanetine mu kabil bazı nebatlar da böcekleri birer kapan şeklinde yakalarlar. Bunlardan bir kısmı bilhassa rutubetli yerlerde yetişen ve si neklerin başına belâ kesilirler. Bunlardan bir kısmı tıpkı si nek tutacak kâğıdın üzerindeki yapışık maddeler gibi şeylerle siIâhhdırlar. Üzerlerine konan si nekler yapışıp kalırlar. Bir kıs mı da boru şeklindedir. İçlerinde o tarzda dikenler vardır ki bö cekler bir kere içeri daldılar mı bir daha çıkamazlar. Bu gölün ortasında bir çok a dacıklar vardır. Bu adacıklardan birinin üstünde vaktile meşhur bir mabet varmıs. 16 ıncı asırda fs • panyollar geldiği zaman mabedi yıkmışlar ve altın tavanını da olduğu gibi gölün dibine atmışlar. B\indan otuz sene evvel bir  merikan eirketi oralarda taharriyat yapmağa koyuldu. Fakat ayni zamanda da yerliler aracında dedikodu başladı. Allahlar bu işe nasıl ra7i olur. Bir gün bütün ka> bileler ayaklanırlar ve Amerika'Iılar çabuk kaçmak yolunu tutma* mış olsaydılar hepsini öldürmek niyetindeydiler. Bazılan da tıpkı fare kapan ları gibidir. Bir böcek bir sinek kenarlarına kondu mu iki yaprak i birbiri üstüne kapanıverir ve bö cek içinde mahpus kahr. Ga rip değil mi? İşte bu suretle eğer hakikaten mevcut idise altın tavan gölün di> binde kaldı gitti. Yavrulann elbiselerini kirlet mekten korkmadan serbesiçe oynamaları ve oturup kalkmaları için onlara birer önlük yapmanız lâzımdır. Fakat evvelâ resmini koyduğuır patronu herkesin boyuna göre 6, 8 veya 10 defa büyültmek lâzımdır. Bunu hesaplar annelerinizin, ablalaınız pek güzel yapabilirler. Payronda görülen kısım ön ta rıK vücude getiriniz. Açılıp gîyi Iecek ve çıkarılacak yeri dört düğmelidir ve arka taraftadır