iemmuz Cumhurıyet SON TEtGRAFLAR Kanada'da sıcak 30 kisi öldü, kurakhk son dereceyi buldu Toronto 3 (A.A.) Ontario eyaIetinde bir sıcak dalgası hüküm sürmektedir. 30 kişi ölmüştür. Bunlardan 14 ü banyo yapmak için denize girmişler ve orada boğlulp telef ol muşlardır. Ottava 3 (A.A.) Sasklat chwan'in bazı kısımlarında ahval ve şerait o mıntaka sakinlerinin şimdiye kadar asla karşı koymak mecburiyetinde kalmamış oldukları bir derecede gayrimüsait olup gayet vahim bir vaziyet ihdas etmiştir. En azı 100 bin çiftçi ile bunlara ait hayvanat sürüleri bilhassa müte • madi kurakhktan doğrudan doğruya müteessir bulunmaktadır. Bunlar, kendilerine muavenet edilmesi icin bir kanun yapılmasını istemektedirler. ttalya'da şiddetli ncaklar Palermo 3 (Â.A.) Sıcaklar Sicilya'da bir çok vefiyatı mucip ol maktadır. ARA SIRA: Kuru kafalar! İki yüz elli sene evvel hayata gözünü kapamış bir Türk'ün eserini okuyorum. Üslup, zarif olmakla beraber ağır ve bu günkü zevke göre aykırı. Fakat fikirler ceyyit, dürüst ve ibretengiz. Rahmetli vatandaş, kuru kafalardan, çöplükte oturup tayıldızlara dil uzatan sersemlerden müşteki. Kendilerine bugün <mii nakkit: dedirtmek istiyen bu hüdayinabit söz ebelerine, eser sahibinin yaşadığı devirde «kuru kafa» derlermiş. Bakınız; rahmetli muharrir, o gibilerin dedikodusunu nasıl tahlil ediyor: [İyi ve makul işi halkın coğu bi lir, takdir eder. Lâkin her bilinen ve istenilen maslahatın vücude gelmesi âdeten mümkün değildir. Işte bu noktayı mülâhaza eden, müşkülü kolaylaştıracak ilâcı düşünen adam binde bir bulunmaz. Garip haldir? Ukalâdan gecinenlerin bazısı eski zamanlara ait bazı hikâyeler belliyip; ne cismi, ne ismi kalmıyan ölüleri pir aşkına metedip kendi asır larını beğenmezler. O makuleleri tamam söyletsek, rey ve tedbir is tesek sözlerinin sonunu şahsan müteneffi ve mütemetti olmağa çıkar. El'iyazübillah, sözlerile amel olunsa başka ıklimden adamlar teda rikine ihtiyaç hasıl olur. Bu gibile rin bildiklerinde dahi hayır yoktur. Adam oldur ki bulunduğu asır ri calini ceffelkalem kötülemeğe yel tenmeğe ve bu vakitte filân vakit gibi, yahut bu diyarda filân diyar gibi hareket olunsun diye mizacı âleme mugayir vaz'ı makul görmiye. Zira aklın hali her zaman bir kalıp üzere karar etmez ve halkın tabiati ıttırat içinde durmaz. Her devirde halka menfaat celbi ve halktan za rarın def'i vecibesini mehmaemken becerene âkıl derler. Bu dakikayi mütafattın olmayıp ta çenesi düşük acuzeler gibi salt yaygara edenlere mürekkebî ve merkebî cahil derler!] İki yüz elli sene evvel yazılmış olan bu satırlara ben gene eski bir sözü ilâve ediyorum ve soruyorum: Devran gene ol devran, âlem gene ol âlem!.. Moratoryom Fransa Amerika arasında itilâf hâsıl oldu Paris 4 (Hususî) Fransız Amerikan müzakeratı itilâfla neticelenmiştir. Yalnız Almanya'dan alacakh olan diğer Avrupa devletleri nin muvafakatinin istihsali kalmış tır. Müzakerenin hitamında neşredilen resmî tebliğde deniliyor ki: «M. Mellon Amerika hükumeti nin Young plânı mucibince Almanya'nın gayrimeşrut tediyatının ipka edileceğini teyit etmiştir.» Diğer nukatı nazar ihtilâfı ber taraf edilmistir. Bugünkü nazırlar meclisi elyevm mevcut ve ehemmiyeti az olan diğer ihtilâfları tetkik edecektir. ttilâfın malî kısmı etrafında da, diğer alâkadar devletlerin kabulüne muallâk olarak pek yakında itilâf hasıl olacaktır. Almanya Amerika dostluğu Vaşington 3 (A.A.) Cemahiri Müttehidenin istiklâl yıldönümü dolayısile Hoover'in aldığı ilk tebrik telgrafları arasında M. Hinden burg samimî tebriklerini gönder mekte ve Almanya ile Amerika arasındaki dostluk münasebetlerinin daha ziyade takviye bulacağı ve Hoover tarafından teşebbüs olunan alicenabane hareketin bütün cihanın takdisini mucip olacağı ümidini izhar etmektedir. Boğaziçinin en güzel HEM kızı nasıl ve niçin öldü? Altın, u NAL1NA MIHINAİ Kanh bir maceraya kurban giden Belkis H .a ve genç zabite herkes acıyor Dünkü nüshamızda Kandilli te pelerinde Belkis Hanım ve Vâhit Ef. isminde iki sevdazedenin ağaçlar altında ölü olarak bulunduklarını yazmıştık. Muhitinde büyük bir teessür uyandıran bu facia etrafında şu mütemmim malumatı aldık: Belkis H. yirmi, yirmi iki yaşla rında, uzun boylu, yeşil gözlü bir kızdır. Kendisini tanıyanlar onu Boğaziçi'nin en güzel kızı olarak tavsif ederler. Belkis H. muhitinde güzelliği kadar ciddiyeti ve tahsilinin fevkalâdeliğile tanınmıştı. Belkis H. evvelki sene Amerikan Kız Kolleji'nden mezun olmuş ve Felemenk Bahrisefit Bankasına daktilo alarak girmişti. Bu esnada Kandilli'nin bu güzel kızına bir çok talipler zuhur etmiş, bunlar arasında göz kamaştı racak kadar zengin olanlar da bulunmuştur. Fakat Belkis H. bunla rın hepsini etrafındakileri şüpheye düşürecek kadar kuvvetli bir ısrarla mütemadiyen reddetmiştir. Bir rivayete göre Belkis H. nihayet geçen sene köylerine taşınan ve yakışıklı bir genç olan Harbiye mektebi talebesinden Vâhit Beyle ta nışmıştır. Vâhit B. Belkis Hanımı çok sevmekte olduğu gibi Belkis H. da kendisine lâkayt kalmamıştır. Fa • kat bu dostluk Belkis Hanımın takdir edilen ciddiyetine ufak bir leke getirecek mahiyete girmemiştir. Söylendiğine göre bu sevgi iki gencin kalbinde bir sene kadar saklı kalmış ve nihayet mes'ele Vâhit Beyin babası tarafından anlaşılmıştır. Genç zabitin babası her nedense bu izdivaca razı olmamış, oğluna kendi elile kız bulacağını söylemiştir. Birbirlerinden ayrılamıyacaklarına e min olan iki genç bu vaziyet karşısında ölümü tercih etmişler ve per şembe günü Kandilli sırtlarında buluşmuşlardır. Anlaşıldığına göre Vâhit B. Belkis Hanımı iki kurşunla öldürmüş tür. Genç zabit bundan sonra yeni giydiği sırmalı elbisesini sevgilisi • nin kanh cesedi üzerine örtmüş ve tabancasının son kurşunlarını da kendi beynine sıkarak Belkis'in yanına düşmüştür. Diğer bir rivayete göre de Belkis H. Vâhit Beyi yalnız bir arkadaş gibi tanımış ve aralarında aşka benzer hiç bir rabıta doğmamıştır. Buna mukabil Vâhit B. Belkis'i sevmiş, bu sevgisinden arkadaşlarina sık sık bahsetmiştir. Belkis H. bankaya devam ettiği müddet zarfında Gala • tasaray kulübünden 30, 35 yaşla rında ve henüz ismi öğrenilemiyen bir gençle tanışmıştır. Avrupa'da tahsil gördüğü söylenen bu genç Belkis Hanımı kendisile izdivaca muvafakat edecek derecede alâkadar etmiştir. Vâhit B. bunu duyunca evvelki akşam vapurda rast geldiği Belkis Hanıma kendisile görüşmesi lâzım olduğunu söylemiş, Vaniköy'üne çıkarak oradan Kandilli'ye gitmele rini teklif etmiştir. Belkis H. bu teklifi kabul etmiş ve Vâhit B., izdivaç teklifini reddeden genç kızı öldürmüştür. Hâdise ne olursa olsun Belkis Hanımı tanıyanlar Boğaziçi güzelinin hazin ve feci ölümünü teessürle karşılamışlardır. Vapurda herkes Bel • kis Hanımın birinci mevki salonun sağ köşesinde boş kalan yerine ba • karak esrarlı bir maceraya kurban giden genç kızı aramaktadır. Dünyanın Allahı! İspanya'dan gelen haberler top « rağın altında da, üstünde de kay naşmalar olduğunu gösteriyor. Üs tünde inkılâp ve ihtilâl, altında zelzele . Meşhur Fransız gazetecUî Ludvic Naudeau «ihtilâl esnasında İspanya'da» serlevhas» altında yaz • dığı bir yazıda diyor ki: «1914 senesinden itibaren Avrupa'da bir harika vuku buldu: Bazı< ları için bir felâket ve musibet olan bu harika, İspanya için bir mucize oldu. Şimal milletlerinin yanlış görüşü, onları dört sene müddetle kendi servetlerini tahribe sevkederken bu servetin mühim bir kısmı, müttefikler için muazzam bir fabrika ve büyük bir mesai ve iaşe mıntakası haline gelmiş olan İspanya yarımadasına aktı. Umumî harpte İspanya'nın temin ettiği kazancı, Blasco tbanez 12 milyar altın tahmin ediyor. İ* • panya Bankasının 1914 ten yani harpten evvel ithar ettiği altın 567 milyon p«seta iken 1918 de yani harp bittiği zaman ithar edilen ihtiyat altın miktarı 2 milyar 223 milyon pesetaya baliğ olmuştur. Harpte İspanya'ya yağan sermaye o kadar çok olmuştur ki memleket, haricî sanayi borcunun mühim bir kısmından kurtulduğu gibi dahilî borçlarının da hepsini itfa etmiştir. İspanya bu sayede, kendi demiryolları üstündeki ecnebi tahakkümünden de kurtulmuş, ayni zamanda haricî ticareti de büyük bir inkisafa mazhar olmuştur. Bu bolluk devrinde, tspanya işçi sınıfları, nihayet yüksek yevmiye ve ücretlere kavuşmak saadetine nail olmuşlar ve böylece yağlanmak ve kanlanmak imkânını bulmuşlar; refaha ermişler, o zamana kadar a kıllarma bile getirmedikleri bir huzura kavuşmuşlar. Yeni yeni ihtiyaçIar peyda etmişler.hem emellerinde daha müfrit, hem de tavır ve hareketlerinde daha usulpereat olmuşlardır ilâ...» Fransız muharriri, bu suretle son İspanya ihtilâlinin en mühim sebebi olarak memlekete akan bu altın ile o altının hasıl ettiği refahı gösteriyor. Çünkü umumî harpte zenginliğe ve refaha alışmış olan İspanyol'Iar, muahharen, Primo de Rivera'nın diktatörlüğü zamanmda paralarının kıymeti düştükçe sıkıntıya uğra mışlar ve nihayet pesetanın sukutu diktatörün sukutunun en mühim âmili olmuştur. Şimdi İspanya'daki karışıkhklar, ayrılıklar devam ederse inkılâptan sonra kâh düşüp kâh kalkan peseta tabiî daha ziyade düşecektir. Acaba, o zaman inkılâbı doğurmuş olan altın meddü cezri, bu defa da inkılâbı boğacak mı, dersiniz. Bu suali Ludovic Naudeau da soruyor. İşte, insanların ve milletlerin hayatında altının ehemmiyetini gösteren yeni bir hâdise... Tevekkeli insanlar, ta esatirî devirlerdenberi altına Allah diye tapınmıyorlar! Bursadaki muhakeme Bursa 4 (Hu. Mu.) Gazeteci lerle terzi Kadriye Hanım srelini Meliha Hanım arasındaki bakaret davasına bugün devam edilmistir. Mes'ul müdürümüz Agâh Beyin basta olduğu hakkındaki telgraf okunmuş, müddeiumumî, Agâh Beyin zorla getirilmesini talep etmiştir. Davacı vekilî Hulusi Bey, Agâh Beyin hasta olmayıp her gün matbaada çalıştığını çok iyi bildiğini söylemiş, müddeiumumilıkçe muaj ene ettirilmesini istemiş ve hastahç:na dair rapor veren doktorun tecziye edil mesini talep etmiştir. Mahkeme heyeti bu talebi kabul etmiyerek Agâh Beyin zorla geti rilmesine karar vermiş ve muhakemeyi 18 temmuza talik etmiştir.* Fevzi Pş. Hz. tnebolu 3 (A.A.) Büyük Er kânı Harbiye Reisi Müşir Fevzi Pş. Hz. dün şehrimize gelmişler ve hararetle karşılanmışlardır. Pş. Hz. şereflerine belediye tarafından ve rilen ziyafette hazır bulunmuslar, C. H. Fırkasında gençlerle konuş muşlardır. Reis Pş. Hz. bugün Kastamonu'ya avdet buyurmuşlardır. M. T. Muhtelif tayinler Ankara 4 <TeIefonla) İktisat Vekâleti ticaret müsteşarlığına sa • bık Zonguldak meb'usu Hüsnü B., Tıp Fakültesi dahilî hastahklar müderrisliğine Dr. Tevfik Salim Pş., Edebiyat Fakültesi orta zaman ta rihi müderrisliğine sabık müderris ve meb'us Behçet B., Urfa gümrüğü başmüdiriyetine, memuriyetinin Iâğvı dolayısile açıkta kalan Galata ithalât gümrüğü rtıüdür muavini Sü Ieyman Vasfi B. tayin edilmislerdir. Anvers kançıları Ahmet B. Barselon kançılarlığına, Barselon kan çıları Sadullah B. Hariciye Vekâleti evrak müdürlüğü mukayyitliğine, evrak mukayyidi Şadan B. Anvers kançılarlığına, Hariciye zat işleri müdürü Hüseyin Hâmit B. istihbarat müdürlüğüne, Utihbarat müdürü Kemal B. Zat işleri müdürlüğüne tayin edilmistir. icra ve iflâs kanunu Ankara 4 İcra ve iflâs kanununu tetkikle mesgul olan Adliye Encümeni muaddel lâyihanın 251 tnaddesini hazırlamış, geriye 100 madde kalmıştır. Yeni kanunda borç için hapis kabul edilmemekle beraber malı olduğu halde saklıyan borçlunun hapisle tecziyesi kaydı vardır. Vilâyet ve kazalarda teşkil edile cek icra daireleri maaşlı memurla değil, noterler gibi muamelâttan a* lınacak tahsisatla çalışır zevatla idare edilecektir. Yeni kanunun teşrinisani içtimaında müzakeresi mukarrerdir. Aferin şu idareye... {Birinci sahifeden mabait) Hukukçularin stajı Ankara 4 Salâhiyettar bir zat hukukçuların stajı etrafında beyanatta bulunarak bu şeklin zaruret ten ileri geldiğini, avukatlık kanununda yapılacak tadilâtla bunun telif edileceğini, maahaza hukuk raezunlarının adliyede açık yer bulunmadığı hakkındaki iddialannm yanlış olduğunu söyliyerek: « Meslek mektebinden çıkan • ları açık müstantiklik olmadığından yerleştiremiyoruz. Hukuk mezun larına çok iş var, yeter ki tstanbul, İzmir gibi yerleri şart koymasın lar» Demiştir. Fransız meclisinde bir hâdise Paris 3 (A.A.) Meclis, Tran satlântik kumpanyası hakkındaki kanunu 78 muhalife karşı 505 reyle kabul etmiş ve celseyi saat 23 e ka dar tehir eylemiştir. Meb'uslar fazia asabileşerek çekilirken bir müddettenberi M. Laval'i iknaa çalışan M. FranklinBouillon bu esnada mumaileyhi ceketinden yakalamışsa da M. Laval, sür'atli bir hareketle kurtulmuştur. Diğer meb'uslar derhal M. FranklinBouillon'un etrafını ala • rak başvekili takip etmesine mâni olmuşlardır. Bu hâdise mühim heyecan uyandırmıştır. EDEBÎ TEFRIKA: 19 Kozan eşkiyası Adana 4 Son zamanda sıkıştırılan Kadirli'deki eşkiya Kayseri tarafına savuşmuşlardır. Vali Kadirli'de tertibat aldıktan sonra buraya avdet etti. Araba hareket edeceği zaman dikkat ettim, İdil, ihtiyarın diz • lerine oturmuştu. Manalı olduğunu belki anlar diye söyledim: Arabada yer var, Ahmet Beyefendi rahatsız olmaz mı? Ahmet B. İdil'in saçlarını okşıyarak: O benim gülüm, ninemdir, dedi. İdil Ahmet Beyi öperek: O benim nonoşumdur, dedi. Korna. Sarsıntı. Biraz geri. Biraz ileri. Aarabanın pencere • sinden sarkan, sallanan bir tav • şan derisi... Köşke girerken alt, iist azı dişlerimin arasında yanağımın iç tarafını çiğniyorum. Şimdi hepsini hatırhyorum. Pangaltı. Feriköy caddesi. Pastacı Haylayf. Küçiik kulaklı tavşan. Akrabası Nurinisa Hanım • efendi. Bunları biliyordum, fakat tavşanın aslını bilmiyordum. ihtiyarlık veya her hangi bir se beple infikâkinde eline toptan bir para geçmesindedir. Sandığın sermayesi böyle mühim bir yekuna baliğ olunca idare bunu kısmen olsun gene memurin için fayda verecek bir işe tahsis etmeği düşünerek bütün demiryollarında çalışan memurlara bakkaliye ve sair eşyayı ucuz verecek bir kooperatif yapmak istemiştir. Ancak memur • ların sandığa tevdi ettikleri para nin bir kısmı ile yapılacak şu işin bir zararı mucip olmaması ihtimali nazari dikkate alındığından memur Iar için başka bir faydah cihet bulunmuştur. Şimdi sandık kendine ev almak istiyen memurlara iki se • nelik maaşlarının iki misli nîsbe tinde ikrazatta bulunmağı daha nafi görmüş ve muameleye de başla mıştır. Faizi yüzde dokuzdan ibaret olan bu para sekiz senede ödene cektir. Fakat sandık ikrazat için bazı şerait vazetmiştir ki o da para alacak memura gene demiryolları memurlarından müteaddit zevatın kefaleti müteselsile ile kefil olmalarıdır. Sandığın gösterdiği bu kolaylığı ve faizin yalnız taksit tediyatından ka lacak roebaliğ üzerinden alınması gibi maddî faydalar karşısında büyük ve küçük memurlardan bir çoğu sandığa müracaat ederek ev yaptırmak veya hazır almak için istikraz talebinde bulunmuşlardır. Memur • Iar tarafından alınacak evler bor cun tesviyesine kadar idare na mına terhin edilmektedir. Vatanperver Eskişehir'lilerin Uyanıkliğı IBaşmakaleden mabaifi rine kadar Anadolu hattının işgaline tevcih eder ve bilhassa Eskişehir'i almağı istihdaf ederek Ankara'nın tecridini düşünürdüm? Diye sormuştum. Bu işleri çok tan düşünmüş olan İsmet Pş. bana sadece: Eskişehir noktasında buhran geçirmekliğimiz ihtimali yok değildir. Cevabile mukabele etmişti. İstiklâl cidalinin bütün sıkletle rine bir mihrak noktası teşkil etmiş olan Eskişehir halis muhlis bir Türk şehridir. Geçirdiği bütün elemleri ve mihnetleri hiç sesini çıkarmıya rak daha var mı diyen bir kahra manlıkla iktiham etti. Bütün bu işler arasında onun ve bütün milletin affetmiyeceği macera Arif Oruc'un da karıştığı Çerkes Etem kardeş lerin vatana hiyanetleri macerası • dır. Onun için bu müseccel vatan hainine karşı ilk, toplu ve gür sesini yükselten şehrin burası olması gayet tabiî görülmek lâzımdır. Müseccel vatan haini Arif Oruç hakkında Eskisehir'in verdiği hü küm bize İstiklâl Mahkemesinin ilâmmdan daha kuvvetli göründü. Halkın sesindeki hakta işte bu kadar kudretli bir dehşet vardır. Çünkü Eskişehir halkı Arif Oruç maska rasının da karıştığı vatan hiyaneti macerasını ve bu mendebürün iğ renç hayatını bütün teferrüatile ve çok iyi biliyor. Eskişehir diyor ki: « ... Bu vatansız serseri on «ene evvelki kirli hayatının tafahatını düşünürse artık bu topraklarda yaşamak hakktm da Türk'lükten doğan bir civanmertliğe medyun olduğunu iyi takdir eder ve etmeti lâzımdır.% İşte sözüm yabana bugün iktisadî buhran filân gibi az çok zor işler arasında çarpık suratına guya bir muhalefet maskesi takarak ortalığı karıştırmak istiyen serserilerden birinin kendisini pek yakından bilen bir şehirce yalnız hatırlanan değil, hiç unutulmıyan mahiyeti budur. Ne muhalefeti?.. O da ancak namuslu adamların yapabileceği bir iştir. Böyle neydüğü belirsiz veya çok belli alçakların bu masum muhalefet kelimesini dahi kullanma • larına ve kirletmelerine elbette cevaz yoktur, ve olamaz. YUNUS NADİ «Kost» geliyor Paris'ten haber verildiğine göre Jeneral Dö Kois bir tayyare bölüğile Malmo'ya hareket etmiştir. Filoda meşhur Bahrimuhit yolcusu tayya reci Kost ta vardır. Tayyareciler bir çok Avrupa şehirlerine uğradıktan sonra 15 temmuzda İstanbul'a ge leceklerdir. KOKAİN Yazan: AKA GÜNDÜZ thtiyar âşıkın bu sözleri beni çok müteessir etti. Bir kaç söz söylemek istedim. Vikont güm bürtülü bir neş'e ile söze karıştı: Düziko almaz mısınız? Ömriknde ilk defadır ki son derece keyiflihim. O kadar içkiden, kahkahadan sonra yemek uzun siirmez. Kalktılar. Alay malay dışarıya çıktık. Hazırlandılar. Otomobilleri bekliyordu. O zaman Ankara'da otomobil bulanı ve otomobile bineni parmakla gösterirlerdi. İdil tulum yüzülmüş tavşanın kulaklarından tuttu, arka ayak • larını ihtiyara verdi. Epeyce bulanık gözlerle sendeliyerek oto mobile doğru yürüdüler. turacak, tiksinecek başka şey yok Fakat o günkü güzel kıza bumu? Yalnız meçhullerden gelen gün ne oldu?. Yahut bugünkü gübu güzel kadın mı dünyanın en zel kadının başınadan ne rüzgârlar... A! Dur bakalım! Duru, mu fena mahluku? ru yok, mal meydanda. Ah şu... Ne ah şusu? YerineErcan belki kırk defa telefon cek, yırtınacak ne var? Balkan etmiş, adam göndermiş, harıl hamuharebesinden sonra geçen devrıl beni arıyormuş. rin panoramasını hatırlıyabilen Belediye bahçesinin köşesin • ler bunun böyle olacağını, bunun de karşılaştık: böyle olması lâzım geldiğini ve Sabahtanberi seni arıyorum. bunun böyle oluşundaki tabiiliSorma. Mühim bir şey. Daha ği takdir ederler... doğrusu hem mühim hem değil. Fakat ben niçin muztaribim?! İşin açıkçası şu: Bir ziyafetim İşte bir kadın ki hayatı için çavar. Fakat tuhaf bir tarzda, a lışıyor, kazancı için didiniyor ve deta garip. Onun için seni an keyfi için... Belki de keyfi için yorum. değil. Hayat bu. Fırtınalarını dur Beni de mi davet edecekdurmak, girdaplarını ölçmek kasın: bil değil ki... Bilâkis ben davetlilerimi İşte bir kadın ki insanların ahsenin evine davet ettim. lâklısı ahlâksızı, uslusu çapkını, Bunda garip olacak ne var? genci ihtiyarı onu dil ve hücum İstediğin zaman davet edersin. sermayesi edinmiş. Bu toprak • Bu, senin dostluk hakkındır. larda ayıplanacak, yüz buruş • Garip bir ziyafet Ayrıldık. Beni aldı mı bir dü öyle ama... Şunu bunu bışünce. Benisn odam öyle mü rak. Sende üç kişiyi ağırlıyacak kellef ziyafete değil, en entipüfsofra takımı var mı? Olmasa bile başka yerden tenine bile müsait değil. Ne yamalı şimdi? Fakat yapacak bir buluruz. Ne yapmak istiyorsun? Şunu: Uç davetlim var. Bun şey yoktu. Ercan en aziz bir lardan birisi de bizzat benim. dostumdu ve böyle bir şeyi kırk yılda bir teklif etmişti. Alây etme. Kendi kendimi şatafatlandırmıyorum, yalnız öyle O günden tezi yok hazırlan icap ediyor. Misafirlerim kibar mağa başladım. Eşten bir masa takımmdandır. Ziyafetimi kabul örtüsü, dosttan çanak çömlek, etmesi bile mühim bir şey, Neyşundan surahi, bundan ayaklı se geçelim. Sende ne varsa sen lâmba. hazırla, eksikleri ben tamamla Yalnız merakımı bir türlü yerım. Daha vakit var, yarın ak nemiyordum. Ercan istediği mişam. safirine dilediği yerde keyfince Bu mükellef davetli kim? ziyafet verebilirdi. Hiç birî Söyle de ona göre hazırlanayım. ni yapmadı da niye beni tercih Sorma. Yalnız yarın ak etti? Kim bilir? Onun işlerine şam kapıyı herkese kapıyacak akıl sır ermez ki... sın. Ertsi gün akşam üzeri bir sürü Mecmualardaki muamma yiyecek içecek göndermiş, EmiIar gibi konuşuyorsun. ne ile hepsini yerleştirdik. Hayır, görünce ne kadar UHabadi var) batit olduğunu anlarsın.