6Hazîran 1931 Cumhuriyet SON TELGRAFLAR Romanya'da alev dalgası bir şehri tehdit ediyor • • • • * • » • • • • • Roller değişti! Akhisar'da bir kız bir genci kaçırdı! ILMI MUSAHABE Semanın esrarlan Arz etrafında 200 kilometre saha işgal eden havayı nesimî içinde neler var? Sahipsiz bir deniz gibi arzımızı ihata eden ve yeryüzünde hayatın devamını temin eyliyen nesimî ha • vanın yüksek tabakaları henüz ta • mamile tetkik edilememiştir. Hususî tertipte imal ettirdiği balonla (16) bin metreye çıkabildik ten sonra Tirol hududunda karaya inmeğe muvaffak olan Pikar'ın ihtiyar ettiği fedakârlığı elbette ga • zetelerde okumuşsunuzdur. Hele şükürler olsun Pikar ile muavininin akibetleri hakkında şayi olan meş'um haberler tahakkuk et • medi. Son telgraflar hayatta oldukla rını ve teşebbüslerinin müfit seme • relerini tertip ve tasnif ile meşgul bulunduklarını haber vermektedir. Bu muhterem iki zatın müşahede ve kanaatlerini ilim âlemine tevdi edecek raporun intişarına biraz zaman lâzımdır. Karilerime ilk fırsatta bütün tafsilâtile yazacağım bu tetebbü faydalı bir esas teşkil eder ümidile bugünkct müsahabemi, şimdiye kadar balon (sond) larla yükseklerde yapılmış tecrübelerin hulâsalarına tahsis etmeği muvafık gördüm. * ** Arzımız (Pyrosphere), (Litosphere), (Hydrosphere), bir de (Atmosphere) denilen tabakalardan müteşekkildir. Havanın her irtifaa göre değiş • mryen muntazam bir terkibi yoktur. Ancak hava denilen gaz halitasının 10,000 metreden aşağı tabakaları • nın terkibi bir dereceye kadar sabit gibidir. Hava başlıca (oxygene • müvellidülhumuza) ve (Azote • azot) tan müteşekkildir. Bunlardan başka hava içinde: (1100 argon), (1100000 neon), (11000000 knipton), (11000000 helyum), (110000000 kreton), (110000 müvellidülma) gazleri vardır. Bu basit gazierden başka havada (13011000) arasında su buharı ve (13000) nisbe tinde hamızıfahim bulunur. rekkep gazlerden başka muallâk olarak adi kül, (quartz çakmaktaşı) kırıntıları, volkan külleri, ... gibî madenî, mikrop, bakterî hayvanî büyeyzat... gibi uzvî tozlar bulunur. Karanlık bir odaya küçük bîr aralıktan alınan ziya hüzmesi bu tozlar! gösterir. Bunlar teneffüse muzır olduktan başka bir çok hastalıkların da hâmilidirler. Tozların yalnız ziya tevziatında büyük hizmetleri vardır. Güneşin beyaz ziyasını (Diffusion intişar) ettirilir. Tulü mevçleri kısa olduğu için sair renklerden zîyade intişar hassasına malik olan (mavi) ve (lâcivert) şualar kendi renklerini ha vaya verirler. Rutubetli zamaniarda bunlardan geçen ziyalarm tulü mevçleri uzıyacağından diğer renkteki şualarda (lâcivert) te karışarak havaya kirli bir beyazlık çöker. Gündüzleri bildiğimiz yaygın tenevvürü meydana getiren, her tarafı hemen ayni derecede aydınlık yapan key fiyet bu (diffusion) intişar) hâdi sesidir. Eğer bu fizikî hassa inşiaı tadil etmese, güneşin müstakim hat takip ederek gelen şuaatının işgal edemediği sema kısımlarının karanlık görülmeleri lâzım gelir. Boğaziçi'nde.. Şirketihayriye bu sene neler yapıyor ? tstanbul'un güzel baharı ve yazt başladı; Şirketihayriyenin Boğaziçi faaliyeti de beraber. Müessese şeh» rimizin ve hatta dünyanın şüphesi* bu en lâtif muhitini ihya için elden gelen gayreti ve halka yardımı e sirgememektedir. Servîsi genişlet • mekle beraber, tarifeyi ucuzlatmak oraları için tam bîr teşvîk vesilesî oluyor. Muhite rağbeti temin yolunda bu bile kâfi iken şirket daha şü« mullu bir tarz ile hizmet etmeği faydalı bulmuş ve hakikaten muvaffak ta olmuştur. Haftalardanberi bütün Boğaziçi semtlerinde ev ve yalı arıyan ve nihayet tutulmadık bina buIamadıklarından yanayakıla şikâyet eden aileler az değildir. Şirketfn, göç eşyalarını meccanen nakletmesi de bu işte çok müessir olmaktadvVakıâ Boğaziçi'nde bir kaç senedir başlıyan înşaat faaliyetle devam etmekte ve bunu teshil içîn Şirketi» hayriye tarafından hiç bir yardım esirgenmemektedir. Fakat her ş«y< rağmen Boğaziçi'nde daha pek çok inşaata ihtiyaç görülmektedir. Şirketihayriye diğer taraftan spov kulüpleri ile de anlaşarak yaz mevsiminde Boğaz'ın muhtelif yerlerin» de yarışlar, maçlar ve eğlenceler teı* tibine karar vermiş ve hazırlıklara başlamıştır. Plâjlara çok ehemmîyet verilmektedir. Halk lehine en mühim nokta o • larak tarifedeki tenzilât gösterile • bilir. Fiatlar alelitlak yüzde 20 derecesinde îndirilmiş ve tenzilât u « zak yakın bütün seferlere teşmil edilmiştir. Şirket hakikaten çok pratik bir kolaylık olmak üzere bilet fiatlarındakî kesirleri de kaldır • mıştır. Bütün bunlar Boğaziçi'nde devamlı bir umran faaliyeti göreceğimize ve İstanbul'u i lâhî bir peri kuşağı gîbî saran esrarlı ve mahmur Boğaziçi'* nm nihayet hakkı olan mamuriyete ereeeğine delil gibidir. Benzin depoları ateş almış, vâsi araziyi alevler istilâ etmiştir Bükreş 4 (A.A.) Dün ikîndi vakti Bükreş yakininde kâin Moi neshi'ye sel gibi yağmur yağmıştır. Bir şeker tasfiyehanesine, müteaddit büyük benzin depolarına yıldırım isabet etmiş, infilâklar vukua gel miş, etraftaki mezru araziyi bir kaç saniye îçinde alev deryası haline getirmiştir. Dehşet içinde kalan ahali, kasabayı terketmiştir. Kasabanın yangın neticesinde harap olmasın • dan korkuluyor. Civar şehirlerdeki memurlar, itfaiye kuvvetleri gönderdikleri gibi Akhisar'm Çınarh köyünde tuhaf bir aşk macerası olmuştur. I On yedi yaşlarında köyün en güzel kızı olan Fatma, ayni köyde 15 yaşında Tahtacı Mehmed'i bir senedenberi gözüne kestirdiğinden bir çok defalar kendisine müracaat ederek «beni kaçır!» Demiştir. Mehmet babasından korktuğu için ret cevabı vermiştir. Nihayet bundan beş gün evimdat olarak atker de tevketmiş • vel Fatma buna tahammül edelerdir. Bu kuvvetlerin sarfettikleri miyerek: mesainin boşa gittiği zannolunuyor. Geceyarısında yangın hilâ de • «Sen beni kaçırmazsan, ben vam etmekte idi. seni kaçırırım» demis ve çocuğu Infilâk esnasında amele, tasfiyezorla kendi evlerine götürmüştür. hane civarında çalışıyordu. Bir çokMehmed'in babası Adliyeye mülarının öldüğü zannolunuyor. Ancak racaat ederek oğlunu istemiştir. felâket mahalline yaklaşmak mümFatma da: kiin olmadığından ölenlerin mikta • Ben cevdim de kaçırdım, bizi rını tayin etmek mümkün değildir. Hasarat miktarı 10 milyon tah • kimse ayıramaz diyerek sevgilisini kim*eye vermemektedir. min olunuyor. Ana muhabbeti Annesinin cesedini aylarca saklıyan çocuk! Toulouse 3 (A.A.) Yukarı Garonne'da kiiçük bir kasaba olan Garaman'da dul bir kadın üç ay *vvel ortadan kaybolmuştur. 11 ya şındaki kızı Etienne, soranlara an nesinin hasta olduğunu, dostların dan birinin evinde yatıp kalkmakta ve yiyip içmekte bulunduğunu söyliyerek annesinin ölümünü gizlemistir. Hükumet kızı bir mektebe koymak îstediğinden validesinin imzasını istemiştir. Kır bekçisi kadınm evine geldiği zaman kız annesinin dış* rıda olduğunu söylemiş, fakat bilâhare ölmüş olduğunu itiraf etmiştir. Keyfiyetten haberdar edilen jan darmalar ölü kadının bulunduğu odaya girince başı bedenden ayrıl mış bir iskelet bulmuşlardır. ÇoÇcuk, başın bir gün yuvarlandığıni ve kendisinin alıpagpne yerine koyduğunu ,.*öy4<ejıuştir. Zavalh yavrucak seçen şubattanberi naşın yanı başında yatıp kalkıyordu. ai.c Fransa Rusya tki hükumet nîhayet anlaşabiliyorlar Paris 4 (A.A.) Ticaret işlerinde mStehassn zevattan mürekkep olan ve Ru« ticaret komiserliği muavininin riyaseti altında bulunan bir Sovyet heyeti atideki işleri gör mek üzere bugün Paris'e gidecektir: 1 Geçen »ene zarfında Mos kova hükumetinin damping mej e • leıi Fransa Rusya arasındaki mübadelâtı hemen hemen tamamile inkıtaa uğratmış olduğundan bir ticarî muvakkat sureti tesviye akti. 2 Fransa ile bir ademi tccavüz muahedenamesi imzası için keza bir sureti tesviye akti. Rusya harbin ret ve takbihine dair olan Paris misakını imzalamiş olduğundan Fransa mehafili iki taraflı bir misakın fazla bir şey ilâve etmiyeceği ve binaenaleyh lüzumsuz olduğu fikrinde bulunmaktadır. Ma • amafih Fransız siyacî mehafili, bnyle bir muahedenamenin aktine muhalefet etmiyecektir. Çünkü Fransa bütün devletlerle iyi münasebette bulunmak için her çareye tevessül etmekten geri kalmamaktadır. Bu muahede hakkındaki müzakerat Paris'te cereyan edecektir. Bursaya gidenler Bursa 5 (Hususî) İstarbul'dan Gülnihal vapurile gelen beş yüz kişilik tenezzüh kafilesi Mudanya'ya gelmişler ve oradan ikî hususî trenle Bursa'ya muvasalat etmişlerdir. Bursa 5 (Hususî) İhsan B. idaresindeki Bahrive orkestrası Htma • yeietfal menfaatine Fırkaya devre • dilen Ocak binasında bir konser vermiştir. Yüz binlerce Komiteci ile Karşı karşıyaL Zaptiye Nazırı diyor ki: Nazım Paşa <•.. O vakit Turkiye'nin Zaptiye Nezaretine teveccüh eden işler, Avrupa ve Amerıka'nın hiç bir polis ve inzıbat dairesinin işlerile kıyas kabul etmiyecek kadar mühim ve müşkiildü. ... Ecnebi polis idarelerile oenivt nıevkiim arasında ne kadar fark vardı. Onlar mahdut ve muayyen bir çetenin takibine memur, fakat hareketlerinde serbest bir mufreze kumandam vaziyetinde bulunuyorlardt. Halbuki bakmız benim jr.evknm ne idi: Turkiye'nin İstanbul'dan başlimak üzere muhtelif ve gayrimuayyen mahal lerinde her an nagehani iğtişaslar çikarmak. dinamit ve bomba kullanrnak, kan dokmek için fırsat bekliyen yüz binlerce komiteci ile uğraşacaktım. O komitecılerle kana susamışlar hiç btr şeyin menedemiyeceği şiddetli bir tasmim ile en hunrizane kitallrei göze almı*lcrdt. Avrupa ve Amerika'nın mriteassıp diplomasisi hâmileri idi Kapitulâsyonların kuyudile. Yıldız sarayının ve Abdülhamid'in korkakhğı ile elim kolum bağlı iâi...t> Nusrat Beyin tekaütlüğü Ankara 5 Devlet Bankası idare meclisi reisi Nusrat B. tekaütlüğünü istemiştir. Başvekâlet Meclise gön derdiği bir tezkerede Devlet Sura sında münhal bulunan riyaset ile bir azalığa iki zatın intihabı lüzumunu bildirmiştir. Marmara gölünde bclklar Manisa 4 Akhisar civarında Marmara gölündeki bahklar azalmaktadır. Bu göl her sene kırk bin lira varidat temin ederdi. Defter darlık, gölde fennî bir şekilde bahk avianmadığını ve bu suretle bahk yuvalarının mahvolduğunu ileriye sürerek müteahhit aleyhine bir dava açmıştır. Müteahhit, golde suyun azaldığını, tatlılaştığını ve bahkların bu yüzden telef olduğunu «öylemiştir. Neticede Defterdarlık davayı kazanmıştır. Gölde suyun azaidığı doğrudur. Gediz nehrinden göle su vermek için bir kanal açılacaktır. Çalınan posta pulları Adana S Adana postahane • sinden çalınan 2250 liralık pul paketi hakkında tahkikat yapılıyor. Bu mes'elede şüphe seyyar memur ile posta sürücüsü üzerinde Jfcplanmış ve her ikisi de tevkif edilmistir. İşin garip ciheti bu paketin sonra dan bir tüccarın kasasında bulun masıdır. 10 bin Hra çalan havale memuru Zihni Ef. de Mısır'a kaç mıştır. Konya buğdayları tzmir 5 Konya buğdaylarının îzmir'e celbi borsa heyetmde görüşülmüştür. Bu takdirde Devlet De miryolları idaresinin Afyonkarahi • sar için aldığı nakliyat ücretlerinîn Konya • Haydarpaşa hattı ücretleri derecesine indirilmesi istenecektir. Profesör Picard Zurigh 4 (A.A.) Dün tayyare ile Augsbourg'a gelmiş olan profesör Picard ile mühendis Kiffer'i Zurih ahalisi şevku hararetle karşıla mıştır. Kendilerinin şerefine 100 kişilik bir ziyafet tertip edilmistir. Bunları söylüyen zamanın zaptiye Nazırı bu işlerin içinden nasıt çıkmış, Turkiye'nin mukad deratı o sıralaı>da ne facialar geçirmiştir?.. Bu hakikatleri (Yeni Gün) refikimizin bir, iki güne kadar neşre başhyacağı tarihî tefrikada, Zaptiye Nazırı Nazım Paşanın lisanından öğrenecek > siniz... niz neye çalışmalısınız, bilir misiniz? Filp'i büsbütün buraya getirmeğe... Paris ona yaramıyor, babasının oğlu, mahcup ve hassas; Paris'in hayühuyu, bütün o müşevveş hissiyat onu berbat ediyor. Anneciğim, maalesef, zanne derim ki, sıkılır. Babası, ben, burada on altı sene hayatımızın en güzel günlerini geçirdik. Âlâ. Fakat o başka itiyatlar peyda etti, ben Kendi hesabıma burada daha bahtiyar olurdum. Çünkü ben tenha yaşamağı tercih ederim, fakat o... Kızım, sîz yanındasınız. Bu, ona her zaman elvermez. Çok mahviyetperversiniz, kızım, kendinize itimadınız yok. Sizin yaptığınız mücadeleyi terket mektir ki doğru değildir. Mücadeleyi terketmiyorum. Bilâkis şimdi muzaffer olaca ğımdan eminim. Hayatında benim devamlı kalacağıma, öbürlerinin sür'atle gelip geçeceklerine eminim. öbürleri... Sizin cidden garip bîr zâfınız var... Bu projesine ikidebir avdet etti. Mülâyemetle ıırar ederdi; fakat ben Hava seyyal gazlerden mürek • kep olması cihetile arzın sulp kıs • mından ziyade kutupları basık bir katı nakısı deveranî vücude getirir. Havanın sihani ilk zannedilen derecelerden çok fazla olmakla be • raber gene namahdut değildir. Zira budü mücerrette bizden iki buçuk msıfkutru arz kadar nzakta bulu nan mahallerde (knvvei anilmerkezlye F. centrifüge) cazibei arz ile muvazenet peyda edeceğinden, bu hudut haricinde kalan gazlerîn fezaya dağılmaları lâzım geleceği ileri sürülmekte ise de bu nazariye pek hakikata tevaftık etmese gerektîr. Zira bizden (2,5) msıfkutru arz uzakhkta bulunan sema aksamma (kuvvei anilmerkeziye) ile saçılmış gaz moleküllerinin de arzın deve ranî hareketinin teşvikına kapılıp Havada (Trace • eser) halinde etrafımızda dönmeleri daha ihtimale de (hamızi kibritima), azot mürekyakındır. kebatı, amonyak, ozon, ve müteadFecir ve saf ak ziyaları ve şahapdit karbonlu müvellidülmalar vardır. lar yardımile amelî olarak tayin eHavanın terkibi olarak gösterilen dilen nesimî saha (200) kilometre maddeler ve nisbetler ancak olarak bulunmaktadır. Zaten ha (010000) metre irtifa arası için savanın da tam manasile hava deni • hihtir. Daha yukarılara çıkıldıkça lecek kısmı bundan ibarettir. hava seyrekleştiği gibi terkibi de teHava, tabakatı derunünde vukua beddüle uğrar. (10) kilometrede agelen hâdiselere göre de kısımlara zot (81), müvellidülhumuza (18), ayrılır: argon (\), müvellidülma (130) dur. (03500) metre arasına (La zone (50) kilometrede azot (79) a, des tempetes fırtınalar mıntakası), müvellidülhumuza (7) ye iner. Fa(350012000) arasına (La zone des kat bunlara mukabil müvellidülma mouvements de convection tagay(13) e çıkar. yürat mıntakası) tabir ederler. (100) kilometredeki hava artık (1250050000) arası da (Stratosphepek seyrekleşmiştir. Müvellidülma re) namını alan sakin bir mıntaka (99,5) a, (Helyum (410) a yüksedır. (1900) da uçurulan (Berson) lir, bilâkis azot (110) a düşer. balonu (10600) metreye, 1912 de Bu rakamalar arzımızı ihata e (Pavie) Darülfünunundan uçurulan den gaz kütlesinin (teneffüs) key(Ballon sonde) da (37700) metrefiyetile alâkadar (hava) ile hiç bir ye kadar yükselebilmiştir. münasebeti kalmaı. ABDÜLFEYYAZ TEVFİK Havada, saydığım basit ve mü dim.Uzun zamanlar nevmidane sevdiğim maşukum tarafından nihayet keşfolunmağa başladığımı anlıyordum. XXIV Filip bana Vezere vadısindeki mağaraları göstermek istedi. Sular tarafından yenmiş ve parlatılmış olan kayalar arasında döne döne ilerliyen siyah nehir çok hoştu, fa kat mağaralar insanı baştan çıka • racak derecede güzeldi. Cidarları üzerinde kırmızı bir mürekkebatla Afrika'nın hörgüçlü yaban öküzü mürtesemlerini görmek için ağır bir hararet altında dik yollardan tır manmak. Sonra taştan dar yollar da ilerlemek lâzım geldi. Görüyor musunuz, Filip, bu börgüçlü oküz, fakat tersine bu şekilde. Dönüyorum, bir şey görecek halim yok, cıkmak istcrim. Çıkıştaki hararetten sonra mağarada ben de buz gibi soğukluk duymuçtum. Filip yolda sustu, akşamı nezle olduğundan şikâyet etti, ertesi sabah beni erkenden uyandırdı: Kendimi iyi görmüyorua. Danimarka kruvazörü (Birinci sahifeden mabit) lonisinden bazıları hazır bu • iunmuşlardır. Sefir M. Şor bugün de Serkl Doryan, da misafirler şerefine bir ögle ziyafeti verecektir. ö ğ l e den sonra saat 16,30 da Glorya sinemasında gemi mürettebatı • na Danimarka'ya ait bir filim gösterilecektir. Yarın akşam, gene sefir ce • napları tarafından Bebek'te bir ziyafet verilecek ve akşam saat 16,30 da gemide bir resmi kabul yapılacaktır. Kruvazör salı günü Odesa'ya miiteveccihen limanımızdan hareket edecektir. Alman nazırlarınin seyahati Berlin 4 (A.A.) M. Bruning ile M. Cutius, yarıgeceden biraz evvel İngiltereye hareket etmişlerdir. Mumaileyha, istasyonda İngiltere'nin Berlin sefiri tarafından teşyi edil • mişlerdir. Dedi, fırladım, perdeleri açtım ve yüzünün renginden ürktüm. îhtizar halinde imiş gibi sapsarı idî. Gözleri çürük bir halka ile çevrilmiş; burnunun kanatlart takaTlus etmiş ve garip bir surette kalkıp iniyordu. Hastasınız, Filip, dün soğuk aldınız. Nefes alırken güçlük çekiyo rum. Bir şey değil, bir aspirin veri • niz. O doktor istemiyordu, ben de cebredemiyordum, fakat kaynanam davetim üzerine dokuz raddelerinde odamıza gelince zorla derece sini aldırdı. Ona hasta düşmüş minicik bir çocuğa yapabilecek surette bir hâkimiyetle muamele ediyor ve bu hal hayretimi mucip oluyordu Filip'in ret ve ısrarlarına rağmen kasabadan »foktor çağırtt'. Bu biraz mahcup, çok yavaş, bir şey söylemeden bağa gözlüğünün arkasından yüzünüze uzun uzun bakar bir adamdı. Filipi' dinledi, dinliyince bir daha, bir daha ve daha dikkatle dinledi: Cumhuriyet'in tefrikası: 80 Yazan: Andre Moruva IKLIMLER Tereeme eden: Haydar Rifat Meselâ Madam Villie'nin siması ve güzel gözlerinin biraz sert bakışları; şüphesiz ayrı bir ufukta Floransa manzaraları: hafif bir su • rette iğilmiş catılar, kubbeler, tepeIerde çam yerini tutmuş serviler ve nihayet Odil'in melek siması... E • vet, böyle. Odil de, Villie de, her ikisi de. Bunu da tabiî ve zaruri buluyordum. Kocam bazan yürümc bakıp gülümsiyordu. Harikulâde bir surette birleştiğimizi duyuyordum; bahtiyardım. Yemek çam bizî bu sefalı rehavetten ayırıyordu. İçimi çekerek: Ah, Filip, derdim, bütün hayatımı böylece, yanına sokulmuş olarak, yalnız, elin elimde, bu ılık havada ve fundalıklar îçinde geçir • mek isterdim. Bu hayat hem tatlt, hem de malihulyavi, değil mi? Pek güzel dakikalar, daima malihulyavi olur. İnsan onların kaçacağını, elden uçacağını, onları tesbit etmek istemekle muvaffak olamıyacağını duyar gibidir. Çocukken bunu at cambazları oyununda, daha sonra fazla bahtiyarlık duyduğum zaman konserde tecrübe etmişimdir. Kendi kendime «ah iki saatte bitecek!^ derdim. Fakat şimdi, Filip, önümüzde hiç olmazsa, otuz yıl var... Otuz yıl pek kısadır. Ah, daha fazla istemerr Saadetimizin bu saf ve cazip nağmelerini kaynanam da işitiyor gibiydi. Nitekim bana bir akşam dedi, ki: Evladım nihayet îstediğim gibi bir ömiir sürüyor. Kızım akıllı ise bunu Filip'e hiç açmadım. Böyle bir tazyik, o kadar telezzüz ettiğim şu tam ahengi derakap yokederdi. Bilâkis onun canının sıkılmasından o derece korkuyordum ki pazarları komşu çiftliklere, yahut o kadar bahsettiği ve benim iyi tanımadığım Limuzin'e Perigord'a gitrae mizi teklif ediyordum. Onun elile onun diyarında dolaşmaktan haz duyuyordum; bu vahşetzar vilâyeti ve onda su kenarlarındaki dik ka yaları,üzerlerinden ırmakların güzel inhinaları ve bedi manazir seyredilen muazzam duvarlarla muhat şatoları seviyordum. Kocam güzel hikâyeler, şatrak fıkralar anlatı • yordu. Ben ki Fransa'nın tarihini son derece severim, burada her adımda ona dair Hauforl, Biron, Brantome gibi isimlere rastgeli • yordum. Kocamın anlattığı bir hikâyeyi bazan bir yerde okuduğum bir hatıraya vaslediyor ve kocamın bunu derin bir dikkatle dinlediğini görerek seviniyordum. Neler biliyorsunuz, İzabel! Çok zekisiniz, nadir bulunur bir zekâ! derdi. Ben de: Eğlenmiyiniz. Der, ısran üzerine rica eder • J