Camhuriyet 4 haziran 1931 Samatya postanesinde genç bir Arsen Lupen!. IBirinci' sahifeden mabit) Cografî tetkikat Bir Fransız heyeti Bursa*ya gitti .*> ••» • • » „ * • Şekspir Şekspir (Shakespeare), Büyük Britanya adasını kanatlarının göl gesile kaphyan ölçülmez kartal.. Viktor Hogo.ona: «Umman şair» demişti; evet, hakikaten umman, o tuz şehkâr dalgasında insaniyetin fikir, his, heyecan, iptilâ, isyan ve cünun semalarını kucaklıyan um man... O benim ruhuma: «Ruhun bütün ummanlarını bir kadeh şiire sığdırırım!» diyor. Kraliçe Elizabet devrine şeref çelengi ören iki yüz şairin Şekspir hayatında en büyüğü idi; vefatmdan sonra asırlar anladı ki o bütün şairlerin en büyüğü imiş. ölüm onun için beşer hayatını mabut hayatile değişmek olmuştur: Her el sürdüğünü ebediyete nişanlıyan dâhi el bette lâyemut olacaktı. O muhallet şairin hayata çok kuvvetli bir aşkı vardı: Çünkü hayat bir rüya şiiri • dir; ve öyle olduğu için yalnız şairdir ki yaşamağı anlar ve anlıyarak sever. Kalbinde şiirin çarpıntısını duymıyan adama ancak uzvî bir yaşayış vadolunabilir; o, rüyasız uyur ve gündüz kendi güneşi kendi için de doğan güzellik kasrını göremez. Şiirsiz hayat içi akim saatler boşaltan kuru bir çöl çeşmesidir. Yüreğinde hayatı son lezzetine kadar tatan şair yaşadıkça yaşamak ister; ve ne kadar uzasa cabuk tükenen dünya hayatının ucunda, öyle tevehhüm eder ki, hiç tükenmiyecek bîr hayat kendisini bekliyor.. Şair, oh, o bir ateştir ki hiç kül olmıyacaktır; ve alevlerile bütün zamanın imtidadmı ısıtmak diler. Hatta şair için doğduğundan evvel yaşamamış olmak bile bir elemdir. Yazan: Cenap Şehabettin ABDÜLHAK HÂMtD'E.. yük baştır ki bir büyük Peygamber dimağı taşıyabilir... Şekspir'in mu hatabı mantık değildir; onun kah ramanları şiir semasını ilelebet o • muzlarında taşıyacak bir san'at uf* ku teşkil ederler. On'arın en çılgınları bile birer derin hayat filoso fudur ve sanki akıllarını çileden çıkarmak suretile rüşte ererler. Her biri temaşa sahasında bir rüya ya şatır, hayatın hemen her dimağı ziyaret eden korkulu veya güzel rüyaIarından birini... Bir rüya ki bizi kâh gündüz karanlığa hapseder ve kâh kutbun geceyarısı güneşi ile gözlerimizi kamaştırır... Olabilir ki keskin san'atı ile Şekspir beşerin bazı maceralarını yaralamıştır. Zira onun sahnelerinde hayat, deditn ya, olduğu gibi değil fakat bir hülya mahiyetine temessülden sonra yaşar. Maamafih bütün cihan yalan dese san'atkâr için hakikat gene büyük şürlerdedir. Vukuatın rüyalarımıza karşı hakkı ne ise şiir üzerindeki hukuku da o kadardır. Şair nereden iktibas ederse etsin mevzuuna kendi karihasının eb'adını verir; bu onun hem hakkı, hem borcudur. Bilhassa Şekspir'in san'atına itidal ülkesi çok mukassi geliyor: O, teh zil etmek istiyince nisan sabahında sarhoş kuşlar gibi gürültülü hiciv ederek ortalığı bir zarafet şadırvanı haline getirmelidir ki hoşnut olsun. Coşkun bir şataret korusunda zekâ bülbüllerinin şakramasını duymaz sanız nasıl tanıyacaksınız ki bu, Şekspir'in uyandırmak istiyen sesidir? Bilâkis hüzün ile şiirini ağlatmak istiyince perdeyi bastanbaşa karasevda kaplar ve matem ka • sırgasının yolduğu nazik koncalar sîzi behemehal ağlatır. Fakat ağ • Iarken göz yaşlarınıza sanki âşık o • lursunuz ve kalbiniz diler ki kanınıza dalan elmas hançer daha ve daha yaralasın... Şiirin pembe tırnakları ne kadar ince ise ruhu o kadar tatlı okşar. Bu cihetle Şekspir şiirin tırnaklarını hakikat tozu ile bile mek için tarihi unufak etmekte tereddüt etmez. Şekspir'in gururunu başa ka • kanlar var; bence tevazu onda tabiî bile olsa yapmacık soğukluğu ahrdı: Zira büyüklüğe istihkar ve kuv • vete serkeşlik yaraşır. Kalbini bü • yük şair ancak aska memluk edebilir ve yalnız şiir ve güzellik zincirleridir ki ruhuna ağır gelmez. Bakınız, o müteazzım dâhi orta tabakadan bir çsmer kadmın azat kabul etmez esirî oTmuştu. Çünkü sevdîğimiz mahluk şiirlerin en güzeli ve sev • mek güzelliklerin cn incesidir. Kadın mevzuu bahsolunca şiiri Şekspir güzellikten ziyade «an» da arar; an ki hazırlandığı şimdiden kendini yormuş gibi mahmur görü • nür ve size: <Ben mağlup olmak istiyen bir kuvvetim; ve kendim münhezim olmadıkça zaferin sarhoşluğunu duymam!^> Der; ve gözlerini süzerek size bir yüksek taht üzerinden inkıyat vadeder!... Güzellik bir nesirdir, an bir neşide. Güzellik yorulur, solar ve buruşur; an daima gençtir, yarım ölse bile!.. Ve onun her bakışını ilk bakışı zannedersi niz. Büyük şairin gönlüne sorarsanız her genç kızda «an» ın bir şekli tecelli eder. Onlarm bütün serzenişleri sizi affetmek içindir: Onlar ne söyleseler: *Ah, işte beklediğim bül • bül!» Dersiniz; ve onların günahı bile size Cennetin kapılarını aralık eder. öyle narindirler ki dokunsam dağilacak sanırsımz; onlarsa kuvvetli ve ateşli bazu çemberlerinde ezilmek isterler ki hayat alsınlar... Şekspir genç kızları omuzlarına iliştirdiği ince ve şeffaf peri kanatlarile beşer sıkletinden kurtarmış gibidü*. Oh, cazibelerile onlar sizi bir gece gülüstanına götürürler ki orada çiçeklerin dili vardır ve yıldızlar dereler gibi terennüm eder; orada her şey aşk ve güzellik, şiir ve sevinçtir. Şekspir'in şüphesi yoktur ki yeryüzünde musikiyi henüz yüreğine hiç bir kötü heyecan temas etmemiş bir genç kız halketti. Onun için musikiye ve bahusus şiirin ince musi • kisine bayıhr. Bir ses musikisi vardır ki hanendelere ve sazendelere aittir ve hissiyatı canlandırır. Bir de zekânın musikisi vardır ki fikirlere heyecan ihtizazı verir ve dimağımıza seslenen bir sevgili kadın dimağını hatırlatır. Onu ancak yüksek şairler bilir ve şiiri kalbinde hissedenler hisseder. Musiki şiirin ifade edemiyeceği şiiri ifade eden şiirdir. Halbuki şiirin gizli musikisi müsik'nin de ifade edemiyeceği şiiri ifade eder. Nesirde bir an olur ki tebliğ için mevkiini nazma bırakır; nazım için de bir saniye gelir ki ınusikiye: «Gel, sen tabir et!» Demeğe mecbur olur. öyle hisler de vardır ki onları ifadrye davet edilince musiki de kendi aczini anlıyarak şairin musikisine iltica e C '"" .ulullrııııılııiMiujıııııınııııııııııııııiMiıııııııııııııiMiııınııııııı;! '^lııllllllMIIIIIIIPIClMIMIIIlMlillllimilllinillıll'iniHllllllllHllllllllıl' Sp> p Bir müzaheret cemiyeti Vekâlet muhtelif mevzularda kitaplar çıkardı teşkil ediliyor Büyük şairin felsefesince hayata böyle muhabbet hakka muhabbet • Bugün Türkiyede ilk tetkik sa hamız olan Bursa'ya gideceğiz. Bur tir; zira mahlukun suretinde haliki ancak hayat yaşatır. Maamafih hasa'da her arkadaş kendi ihtisasına yatında Şekspir münkir şöhretini gÖre tarih, coğrafya, topoğrafya ve içtimaiyat hakkında tetkikatta bu almıştı: Çünkü dine hudut çizmek islunacaktır. Tarihî asarı, camileri bir tiyen ibadethanelere bir Şekspir'in likte ziyaret edeceğiz. Bir kaç gün dini sığmaz ve öyle mabetlerdeki mabutlar onun mabudu olamaz. O, sonra tekrar İstanbul'a avdetle ayruhunun güneşli sinasmda kendi ni şekildeki tetkikatımıza devam edeceğiz ve İstanbul'un bazı köy ilâhi ile her an karşı karşıyadır. Din Ierinde âdat ve ahlâk hakkında tet onca cennet yolunu değil, ebediyet semtini gösterir: Cennet şairin yürekikatta buiunacağız. İstanbul'dan sonra İtalya'nın bir kaç şehrinde kal ğindedir; niçin yolunu sorsun? Ve İktisat Ve cehennem ise boş geçen ve boşluğa dıktan sonra Lü'e döneceğiz. Av Darülfünun Talebe Birliği murahaçılan zekâsız hayattır... Ezelden kâleti ahiren detimizde tetkikatımızın neticesini hasları evvelki gün içtima ederek beri lâhutî bir cezbeye tutulmuş yılrapor halinde neşrederek seri halinmuhtelif mevBalkan Talebe Birliğine müzaheret dızlar ve güneşlerle dolu bir kâinat de konferanslar vereceğiz. zular üzerine t cemiyeti namile yeni bir cemiyet teş mühim nesri mescidi var ki her büyük şair ken • kiline karar vermişferdir. Bu cemidini onun maksuresinde his&eder. yat yapmıst:r. yet Türk ve Balkan devletleri ara Dehrinin felsefesi varsın yıktığı maBu neşriyatın but enkazı üstünde yiktığını çiğnesında teessüs eden dostluk ve samimühim bir Kısmek için tepinsin: Şiiri görebilen miyet rabıtalarını Darülfünun ta mını ziraî neşşair gördüğü ulu şiirin ulu şairini Seyrisefain Karadeniz itilâfından lebeleri arasında da tamime çalsşariyat teşkil etarıyacaktır Aklın ve mantığın, kudüsonra TJU defa da Mudanya ve Gemcaktır. mektedir. Ziraî sün ve Benars'ın deriğ edecekleri rab lik seferlerini idare eden Cemal B. Bütün Balkan Darülfünunlarında asar meyanın: kumpanyasile de anlaşarak bir iti bi şaire kendi yüreği ihsan eder... son zaman'arda bu simde birer ceda Viyana Da Şekspir'i zikrederken Aleksandr Dolâfname aktetmiştir. Bu itilâfname miyet teşkil edilmiştir. Cemiyet müma: «Cenabı Haktan sonra en çok rülfünunu pro neticesi olarak müşterek bir tariessisleri cemiyetin nizamnamesini mahluk yetiştiren» diyor. Filvaki her fesörlerinden(öy 'ktısat Vekâleti Ista fenin tatbikı ve fena rekabetin izaBalkan Talebe Birliğinde murahhas güzel şiir, tabiatin mümtaz mahlugen fon Filipo tıstik ve Neşriyat Mü lesi kararlaştırılmıştır. Bursa, Nilobulunan Hukuk Fakültesi reisı Tahîr katına şairin ilâve ettiği mahluktur. viç) in (Poletik dürü Cevat Rüştü B. fer vapurları bu kumpanyanın maBeye vererek bu teşekkülün himaye Yaratan yaratana ses vermiyebilir hdır. Ağrer) namındaki eserî (Ziraatte edilmesini rica edeceklerdir. mi? Yüksek bir heyecan ile ruhunu toprak riyaseti) namile Hsanımıza çağıran her imana şair göğsünü açık nakledilerek nesredildiği gibi muhtutar. telif mütehasssslara yazdırılan (şeBüyük şairin dinini inkâr edenler ker kamısı ziraati), (Çekirgelerin gibi ilmini tanımıyanlar da vardır: Aşikile birleşerek kocasını Evet, kalbi görmek için yaran ve daenvaı, itlâfı), (Sebze ziraati), (KaliMevkuflara yemek forniya ve Aydın incirciliği), (Asrî marları boşaltmadıkça kanı tefsir ezehirlemiş! verilecek arıcılık), (Süae haşeresi), (Amelî demiyen ilim, şairin ilmi değildir; Bursa'da îbrahim isminde bir kaHapisane ve tevkifanedeki mevtütün ziraati), (Pamuk ziraati), orşair kalbi hayat ta yarattığı kalplerle sap bundan bir müddet evvel bir kuflara yemek verilmiyor, sadece tanıtır... Elbette şair zerreler ve cimancılığa müteallik eserler arasınçeşmecinın karısile münasebet peygünde bir ekmek veriliyordu. Ve hanlar arasındaki boşlukları ölçen da (Bavynra devlet orraancılığı) ve da etmiş ve mes'ele biraz sonra çeşrilen malumata göre bir kaç güne mühendis olamaz. Fakat hangi al baytarlığa ait eserler arasında da mecinin nazari dikkatini celbet kadar mevkuflara yemek verilmeğe lâme bir şair gibi o boşluk çöllerinin (Merinos yetiştirmesi) ve (Kara sıbaşlanacaktır. seraplarını nakşeder ve hangi mü miştir. Bunun üzerine îbrahim sevğır yetiştiriciliği) namındaki broşür«Son Posta» davasına tstanbul'da tefekkirin dimağı o çöllerin vaha gilisile birlik olarak çeşmeciyi zeler vardır. sında bir şair kadar hürriyetle diisübakılacak hirlemişlerdir. Zabıtamn, hakkın İktisadî eserler arasında da (İsnebilir?... Şekspir'in zekâsında İzmir'de intişar eden Hizmet gada tahkikat yapmakta olduğnu his«Prens Hamlet» felsefe hükümdarıtihlâk kooperatifleri), (Limitet şirzetesinin S. C. Fırkasımn yeni doğseden İbrahim dükkânında kendidır. Büyük şair alnında şiir ve aşk, ve ketler Mukayeseli hukuk) kitap duğu sıralarda neşrettiği bir ma sini bıçakla muhtelif yerlerinden şakaklarma bastırdığı yumruklarınkale, hükumetin manevî şahsiyetini ları mevcuttur. yarahyarak öldürmüştür. da birer «belki» ile nihayetsiz dü tahkir mahiyetinde görülerek gazeEserlerin tashih işlerile mevzulaşünürdü. Onca ilim yüksek şüphete sahibi Zeynel Besim Bey aleyhiVak'a ile alâkadar olan çeşmerına göre Ziraat, Ticaret, Sanayi, lerde fikri saf bir ziya ile beslemekne bir dava açılmıştı. «Son Posta» cinin karısı hakkında takibata başOrman, Maadin Müdürlükleri meştir. Şair nazarmda maluller aya bengazetesi de ayni makaleyi iktibas lanmıştır. zer: Şimdi hilâldir; bir gece bir disuretile neşrettiğinden İstanbul Müd gul olmuş, fakat mevcut neşriyatın ekseriyetini ziraî asar teşkil etmesi lim ateş, ertesi akşam bedir olur ve deiumumiliği de burada Son Posta Dağa kaçınlan bir kadın iki hafta sonra göze hiç görünmez; hasebile tstanbul Ziraat Müdürlüğü aleyhine bir dava açmıştı. Bu dava, Tire'nin Tuluna köyünden Me ve her safhasında görünmiyen bir buradan Izmir'e nakledilmiş ise de bu hususta takdire şayan bir gayret nekşe nammda genç ve güzel bir güneşten aldığı nuru yakar... Zul oradan buraya iade edilmiş, nihayet göstermiştir. kadın tarlada çalışırken yedi delî met duvarını şair belki aydınlata tayini merci hakkında bir karar vekanlı tarafından dağa kaldırılmış Taksim'de açılan (çiçekçilik ve maz, fakat aydınlatamadığını hiç rilmek üzere Temyiz mahkemesine tır. Genç kadın uzun müddet gez olmazsa çiçeklerle donatır ve geceyi tavukçuluk) sergisinde Vekâlet nagönderilmişti. Temyiz mahkemesi, dirildikten ve tecavüz edildikten mına bulunan İktisat Vekâleti İstabu davanın İstanbul'da rüyet edil biraz ilkbahar kokusile dimağlar sonra kurtarılmıştır. Mütecavizler ya dan saklamış gibi olur. Bir nefis tistik ve Neşriyat Müdürü Cevat mesine karar vermiştir. Bu muha kemeye 11 haziran çarşamba günü kalanmıştır. manzume her ne demiş olsa dediği Rüştü B. de bir müddettir bu neşriAğırcezada yenîden başlanacak yanlış olamaz ve yat işlerile meşgul olmaktadır. tzmir îtalyan konsolosunun bin ilmidir!.. Hiç denebilir ki o, kaltır. kimsenin bilmedibir fedakârlığı ği ölümü bile şair guya bin kere ölmüş gibi bilerek terennüm eder. îzmir'de altı yaşında bir çocuk Muahaze kasdile diyorlar ki: Yeşilgün bayramı denize düşmüş bu esnada oradan «Şekspir tarihten tesellüm ettiği mevYeşil Hilâl Cemiyeti bu cuma için tramvayla geçmekte olan İtalyan Seyrisefain idaresinin Türk Yuzuları kendi adesesine göre değişti konsolos muavini tramvaydan atlı bir yeşilgün bayramı tertip etmistir. nan muhtelit hakem mahkemesinrir» olabilir, fakat hakikat bence yarak denize atılmış ve çocuğu kurBayrama bütün içki aleyhtarları dade Yunan hükumeti aleyhine açtığı san'atkârın görüşündedir; ve eğer tarmıştır. Konsolos muavini hüviyevet edilmiştir. Vapur davetlilerle adavanın rüyetine dün başlanmıştır. tablo aslına benzemiyorsa suçu motini bildirmeden uzaklaşmıştır. Seyrisefain idaresi Lozan muahede ilelerinı alarak Yalova'ya gidecek dele isnat etmeliyiz. Meselâ Mikel sinin 65 ve 140 ıncı maddeleri mutir. 20 kişilik bir koro heyeti Viya Erzurum'da bir şaki kaçar Anj'ın meşhur bir şehkârı cibince 915 senesinde Yunan'lılar ta na'da bestelenen Hilâhahzar marşını Hazreti Musa'yı tasvir eder: ken öldürüldü rafından Pire'ye götürülen Kırlan ilk defa çalacaktır. Daha başka varEğer Harun'un biraderi o yagıç vapurunun iadesini istemiştir. Uzun senelerdenberi eskiyalık erım heykelden başka türlü idi yete numaraları da hazırlanmıştır. Dünkü muhakemede tarafeyn müden bir çok köy baakınları yapan, ise esef, mubdia değil, Beniisrail Hilâliahzar rüesası davetlileri bol dafaalarını yapmışlard.r. Yunan'lı Kosurr oğlu Şevki Erzurum'dan Pa nebisine düşer; zira ancak her buruayranla izaz edeceklerdir. lar Lozan muahedesinin 137 ve 138 sinlere gönderilirken yolda kaç şuğunda bir nur ırmağı kaynıyan inci maddeleri mucibince vapurun Yeşil Hilâl cemiyeti erkânından mış ve dur emrine itaat etmediği i ve saçlarının her büklümü bir lâiadesine imkân olmadığını iddia etDr. îbrahim Zati B. ayni akşam radçin jandarmalar tarafından öldü • hutî hitaba koza olmak için hazır mişlerdir. Dava karara kalmıştır. yoda bir konferans verecektir. rülmüştür. lanmış ipek dalgası gibi düran o bü Dört ay evrel Samatya postane »ine müvezzi olarak giren rîaci E fendi, raüdür Hilmi Beyîn de eski denberi ailece ahbabı imiş. İddiava göre henüz 1718 yaşında olan bu çocuk müvezziliğe başladıktan sonra postane kasasında toplanan pa ralara göz koymuş ve bunları aşır mak için yaptığı plânı diğer iki arkadaşile 10 nisan gecesinde tatbik etmiştir. Naci Efendi, müdür Hilmî Beyle hususî görüştüğü için o akşam bir Iikte sinemaya gitmelerini teklif etmiştir. Naci Bey, teklifi kabul edince akşam saat sekizde daireden çıkmışlardır. Ancak Naci Efendi, Kocamustafapaşa tarafında bir eve uğrıyarak ev kirasım alacağını da söylediğinden beraberce o yoldan gitmişlerdir. Bu sırada ortalık iyice kararmıştır. Müdür ve müvezzi tenha sokaklardan ve yangın yerlerinden yürürlerken karşılarına iki şa hıs çıkmıştır. Bunlardan birisi ta • bancasını Hilmi Beyin alnına dayamış, diğeri de bıçağını çekmiş ve üstüne yürüyerek ağızını mendille tıkamış, Naci de kolunu burkarak: •% Kasanın anahtarını çıkar, yoksa seni öldüreceğiz, demiştir. Hilmi Bey, feci bir tuzağa düştüğünü hissetmiş ve bunlarla mücadeleye başlamış, fakat üç delikanlı ile başa çıkamamıştır. Kendisini zorla yere yatırmışlar ve arka cebinde bulunan postane kasasının anahta • rım alarak kaçmışlardır. Naci Efendi hemen postaneye gitmiş, kasayı açmış, mevcut olan 4000 liradan 100 lirasını almış ve kasayı gene kilitleyip kapamıştır. Bundan sonra kafadarlar buluşarak hep birükte bir umumhaneye gitmişler ve sabaha kadar 100 lirayı sarfetmislerdir. Hilmi Bey, yatogın yerinde bir müddet sonra kenfline gelrrriş, der r hal posta merkezine gitmiş, kasa nın kilitli olduğunu anlamış ve sonra polise haber vermiş, zabıt tutulmuş, bilâhare de kasa anahtarı yangın yerinde bulunmuştur. Dünkü muhakemede maznunlardan müvezzi Naci Efendi de hâdiseyi şöyle anlatmıştır: ••<: Efendim bu iddia yalândır. Biz o akşam müdür Beyle sinemaya ] gidiyorduk. Yolda bana kasanın a nahtarını verdi, git kasadan 100 lira al getir dedi, ben de aldım ge tirdim. Sonra tenha bir yere geldi ğimiz zaman bana taarruz etti ve bu parayı sana vereyim, bana teslim ol diye teklifte bulundu. Ben cevabı ret verince aramızda kavga başladı. O sırada arkadaşlarım Sevki ve Şerafettin Efendiler oradan geçiyorlar • mış, bana yardıma geldiler. Mes'ele bundan ibarettir. Bu sırada Hilmi Beyin vekili Rami Bey maznunların o gece Beyoğlu'na umumhaneye gittiklerine ve rakı i • çip para sarfettiklerine işaret ede • rek bunun hâdiseyi teyit ettiğini ve bu cihetin muhtacı tenvir olduğunu söyledi. Bu iddia üzerine maznunlar, hakikaten Beyoğlu'na gittiklerini, bir umumhaneye girdiklerini ve rakı içtiklerini itiraf ettiler ve bu itirafla rile de Hilmi Bey tarafından iddia edilen şeklin doğruluğunu kabul etmiş oldular. Bundan sonra iki müvezzi şahit olarak dinlenmiş, bunlar sadece kasanın bilâhare mühürlendiğini, müdür Hilmi Beyin tel&ş içinde gece postaneye geldiğini söylemişlerdir. Maznunlardan birinin yaşmın tes biti için muhakeme geriye kaldı. Lik maçları Yarın bitiyor Heyet reisi gümrükteki sühuletle mutehayyir! Fransa'da Lil şehri Coğrafya cemiyeti reisi M. Piyer İngelrans'ın riyasetinde evvelki gün İstanbul'a gelen ve ayni cemiyetin hukuk müşaviri avukat M. Tofin ile M. Va reyn, M. Dasville ve Mm. Dasville'den mürekkep coğrafya tetkik he yeti dün Bursa'ya gitmiştir. Heyetin reisi Lil Darülfünunu profesörlerinden M. Piyer tngelrans dün kendisile görüşen gazetecilere seyahatleri hakkında şu izahatı vermiştir. « Akdeniz'in bazı mühim şe hirlerinde tarihî, cografî, içtimaî tetkikatta bulunmak üzere seyahat ediyoruz. Marsilya'dan doğruca Pire ve Atina'ya giderek tetkikatta bulunduk. Fransa'dan hareketimiz esnasında bir çokları Türkiye'de ve bilhassa Türk gümrüklerinde müş külâta düçar olacağımızı söylemiş lerdi. Halbuki İstanbul'da müşkülât la değil bilâkis uğradığımız diğer şehirlerde görmediğimiz teshilâtla karşılaştık. Bu hâdise bize Türki ye'yi tanımak için, aleyhte söylenen sözlere itimat edilmemesi lüzumunu hatırlattı. Biz Türkiye'de ve gümrüklerinizde gördüğümüz teshilâta hem hayret ettik, hem de memnun olduk. Memleketimize döndüğü • müz zaman aleyhinizdeki bu asılsız propagandanın doğru olmadığını söylemeği bir vazife addediyoruz. f Galatasaray İst. Spor maçı en sonra oynanmalı Yarın, lik maçlarınm son günüdür. O gün birinci takımlardan Galatasaray'Ia fstanbulspor, Fener'le Süleymaniye, Beşiktaş'la Beykoz çarpışacaklardır. Bu maçların heyecan ve oyun itibarile en mühimmi ve en meraklıs:, şüphesiz, Galata saray İstanbulspor maçıdır. Çünkü iki takım da İstanbuPun en ateşli ve gayretli takımlarıdır. Gariptir, ki İstanbul futbol heyeti, bu sene Galatasarav'ın bütün maçlarını, Fener ve Beşiktaş'la olanlar müstesna, hemen daima en evvei oynatmaktadir. Nitekim yarın da saat bir buçukta Galatasaray'la İstanbulspor, günün ilk maçını oynıyacaklardır. Futbol heyeti reisinin Beşiktaş'lı olması mıdır ki bütün Beşiktaş maçlarını hemen daima sona veya sondan bir evvele koydurmaktadır. Maç sırası ya kur'a ile, yahut ta daha doğrusu maçın ehemmiyetine göre tayin edilmck Iâzım gelir. Hasılât itibarîle t'e en mühim maçları en sona bırakmak adettir. Halbuki Galatasaray • İstanbulspor maçı cuma günkü bütün maçların en heyecanh ve meraklısı ve en fazIa hasılatlısı olacağı için en sonra yapılmak Iâzım gelirdi. Fakat ku lüpçülük hissi idarecilerinvze maddî menfaatleri bl!e unutturuyor. Bu maçların ha?;!atından istifa • de eden kulüplerin, stadyom idaresinin ve İstanbul mmtakasının menfaati namina Galatasaray tstanbulspor maçı en sona bırakılmalıdır. Yarınki maçların ehemmiyetine göre sırası şöyle olmak Iâzım gelir: Süleymaniye Fener, Beşiktaş Beykoz, Galatasaray İstanbulspor. Bir buçukta oynanRcak Galatasaray, Is tanbulspor maçında her halde pek az seyirci bulunacak ve bundan da zarar eden gene alâkadarlar ola • caktır. Balkan talebesi Iktisadî neşriyat Kadtköy'ünde atletizm müsabakaları Yarın Kadıköy saha'smda Gala • atletleri arasinda hususî mahiyette atletizm müsabakalarr ya>>Jİacaktır. Mudanya haltı ve Seyrisefain Bulgar sporculart Edirne'de Edirne 2 (A.A.) Rulgaristan «Alp Arslan > takımı iki maç yapmak üzere şehrimize gelmJştir. Mıntaka tarafından misafir edilen sporcular ilk maçı perşembe günü ve ertesi günü de Edirne muhteliti ile yapacaktır. Kumkapı kulübünün bir tebliği Kulübümüzün fahrî doktorluğunu kabul eden İstanbul tabibî adlisi Dr. Hikmet B. 5 haziran 1931 tarihin den itibaren her cuma saat on bir • den bire kadar faal azanın muayenei sıhhiyelerile meşgul olacakla • rından arkadaşların muayene günü kulüpte bulunmaları rica olunur. Galatasaray tstanbul Lisesi maçı «Türktpor^ mecmuası tarafından tertip edilen liseler şampiyonası maçının nihaî müsabakası bugün Taksim stadyomunda Galatasaray istanbul Lisesi takımları arasında yapılacaktır. Bu müsabaka çok hararetli olacak vc galip gelen taraf şampiyona kupasım kazanacalttır. Reçete paraları Hüseyin Efendi isminde birisi Sıhhiye müdiriyetine, Ortaköy'de bir ecza deposunda yaptırdığı ayni reçetelerden mütehalif ücret alındı ğından şikâyet etmistir. Sıhhiye müdiriyeti keyfiyeti tetkik ettirecek tir. der. öyle hisler: zekânın ihtizazı olmaksızın ne ses, ne elfaz bir ruhtan ötekine teşrik edemezler. Şekspir'in «Otello» gibi bir kaç şaheserini bes telediler. Zannoder misiniz ki şairin san'atı üstüne \\nvc. edilen bu san'at o eserlerin tehylç kıymetini artır miştir? Bilâkis ses 'nusikisi onlara yavanlık getirdi. Zira şiirin zekâyı titriyen ince musikisine hangi güzelliği zammetseniz zevke ağır gelir. Yüksek şiir yoktur ki ona bir yeni san'at biraz daha kazandırabilsin. Dikkat buyurunuz: Beste daima adi nazımların arkasından koşar, zira kendini gösterebHmenin çaresi odur. Şekspir'in şiiri her «an'atı nescinin samimî elyaftnda cemctmiştir. Siz artık onun hangi teline hangî icaz yayı ile dokunsanız ahengini soğutmaktan başka muvaffakiyet beklemeyiniz. İşte şairin musikisi bu kuvvettedir ve siir böyle olur. CENAP ŞEHABETTİN