25 Aralık 1930 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 5

25 Aralık 1930 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

25 Kânunuevvel 1930 HİKAY Jım. Galibe zengîn bir ailenin kızı idi. Henüz dokuz yaşındaydı. Geçen gün Fatih parkmda oynuyordu. Birden gözüne yırtık pırtık elbiseli çıplak ayaklı bir kız ilişti, gülmeğe başladı. Yanına yaklaşıp: Tuhaf şey, dedi, niye herkes gib ayakkabı giymiyorsun da çıplak ayak geziyorsun.. Çıplak ayakh kız hîç bir cevap vermedi. Yalnız içini çekti. Gözlerinden yaşlar dökülmeğe başladı. Sonra başını önüne eğdi. Mahzun, mükedder uzaklaştı. O sırada Galibe'nin yanına kardeşi Ferit geldi: Keseli top 18,20 santimetre genişliğinde ve bir metre uzunluğunda A B C D gibi bir tahta ahnız. Bunu altıya taksim ederek 6 tane tekerlek delik açınız Bu deliklerin kutru aşağı yukarı 12 santimetre olsun. Aralarmda 4 der santimetre de açıklar bırakmız. Sonra üst tarafı 14, 15 santimetre kutrunda ve uzunluğu 25 santimetre gibi torbalar hazırlayınız ve bu torbaların R şeklinde gördüğünüz gibi pünezlerle her deliğe mıhlayınız. Sonra yapıp bitirdiğiniz bu oyun cağı iki iskemlenin dayanacak yerle rine istinat ettirerek ufkî vaziyette koyunuz. Bir iskemle de arkasına dayayınız. Şimdi oyuna başlıyabilirsiniz. Her oyuncu sıra ile her torbaya bir top düşürecektir. MCMLCkCTL»»C İİOYUNLAR Sozlütop Oyuncular çepçevre halka olup a« yakta dururlar. Bir tanesi eline topu alır. Bir i» • min veya bir kelimenin ilk hecesial teleffuz edip topu birine atar. Topu yakahyan o ismin veya keli« menin altını tamamlayıp topu atana tekrar atmıya mecburdur. ÇOCUKLAR. O küçük kıza, dedi, ne yaptın, niçin ağlıyor? Hiç bir şey yapmadım. Yalnız budala ayakkaplarını giymeden çık mış onu söyledim. Biraz da alay ettim. Ferit yüziinü ekşitti. Kaşlarını çattı: Galibe, dedi, hiç te iyi bir şey yapmadın. Niçin? Niçin clacak o zavalhnın çıplak avak gezmesi ayakkabısını evde unutttıasından değil, biçarenin annesinin ba basının ona pabuç alacak kadar paraları olmamasındandır. Allah aşkma.. Tabiî.. Görmedin mi üstü başı da ne kadar pejmürde... Ağabeyciğim bunu büUeydim hiç öyle söylermiydim ? Vallahi çok müteessir oldum. * * * Ertesi günü Galibe ağaoeysine gö rünmeden gene Fatih parkına geldi. Yarım saat kadar asağı yukarı gezindi. Nihayet demintîe^prî arad«Şırn bul muş, çıplak ayakh kız görraüştü. Hemei yanına koştu. Affedersin kardeMtn, dedi, geçen gün seni bilmiyerek ağlattım. Ben ne bileyim, senin dışarıya mahsus yahnayak gezdiğini zannettim. Çıplak ayakh kız mahcup mahcup cevap verdi: Hiç mahsus gezer miyim.. Babam ancak kazandığını boğazımıza yetiştirebiliyor. Zavallı bana ayakkabı nasıl alsın! Galiba bir kaç saniye sakin sakin düşündü. Gözleri fakir kızın ayaklarına dikilmişti. Kardeşim, dedi, ayaklarının büyüklüğü tıpkı benimkiler kadar. Bilmem!. öyle öyle!. Galibe küçük kızı eliiden tutmuş, sıralardan birine doğru sürükleyip götürüyordu. Otur kardeşim.. Ne olacak? Çoraplarımla ayakkaplarımı sana vereceŞim.. Peki sen ne yapacaksın? Senin nene lâzım canım.. Evde baskaları var.. tki kız yanyana sıranın üstüne oturdular. Galibe, hakikaten coraplarını çıkarAyrı ayrı torbalara düşen toplar dı.. Çıplak ayakh kızcağızda onları birer sayı, bir torbaya düşen iki veya iydi. Sonra ellerine sarıldı: üç top gene bir sayı ve dışarıya düşen toplar da sıfır sayılır. 50 veya yüz sayıyı kim ilk defa yaparsa o birinci olur. ötekiler yenilmiş sayılırlar. ve ceza görürler. Toplar oyuncular arasında kararlaştırılacak 2 veya 3 metrelik mesafeden atılacaktır. »*• Şu resmini gördüğünüz çocuklar Avustralya kıt'asında Yenikine ve Kaledonya adalarındaki yarı vahşi Pa puların yavrularıdır. • Onlar da sizin gibi ana baba evlâtIarı, fakat orada doğup büyüdükleri için böyle olmuşlar. Maamafih gene kendi dillerini okuyup yazmağı öğ renmişlerdir. Hocaları da ortadaki burnunda kalem gibi bir keraik saplı olan adam.. Meselâ ilk topu atan: A!. Dedi değil mi? Topu tutup tekralj ona fırlatan Lü. Diyecektir. Yani söylenmek utenea isim Alidir. Bu sefer ismin diğer hecesini ta • mamlıyan topualu* ve başkasuıa fır ı Iatır. ^ Bcş yaşında reis Şu sol tarafta remini gördüğünüz küçük kız Macaristan'ın merkezi Peşte'de kendi yaşında çocuklar m teşkil ettiği bir spor kulübünün reisidir. Adı Rita Yandersik'tir. Geçenlerde kendi akranları arasında yapıla nbir yüzme yarışında birînci gelmiş, ondan sonra da reis intihap olunmuştur. Oyun böylelikle devam eder. tsim* lerin veya kelünelerin alt tarafım bulamıyan her oyuncu üzerindeki eşya* dan kalem, çakı, cüzdan gibi bir şey, verir. Oyun bitince bu verilen her şey, ımıkabili oyuncu size geçen haftalar* da tertip etitğimiz cezalardan binr çarpılır. 1 V Müsabakamız Çok teşekkür ederim kardeşim!. Dedi. Annesînin Galibe'yi ohalde görünce ıe kadarşaşırdığını tabiî tahmin ederiniz. Bu kılığm kıyafetin ne Galibe.. Hani çorapların, ayakkaplarm.. Galibe annesine hikâyeyi baştan aağı anlattı. O zaman annesi onu ku aklayıp öptü Aferin benim iyi kalpli kızım, dei, ben sana onun yerine daha güzelini ılırım! Şu aşağıki şekilde gördüğünüz boş, hanelere öyle harfler koyunuz ki her sıra soldan sağa okunduğu zaman tam ve manalı bir kelime çıksın. O koyduğunuz harfler yukar dan aşağı okununca da sizin bir çoklarımza benziyen biri olsun. ıiyDyını A I • H BüYüK ADAMLAR E B E K RK E K S K E P E V H A K M E K Bu fil bir gergedandan korkuyor. Onu görüyor musunuz? kadm nerede? [Bu bulmacalar sırf sizi beş on dakika meraka düşürüp eğlendirmek içindir. Mükâfatı yoktur. Bize göndermeğe kalkmayın!] ınııııııııiHiınınııııııııııunıııııııniiuifiııııınıiHuııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııtıııııııııııııiııııııııııııııııııııııııııııııııııınııııııııııııııııııııımııı Bu oyunda Sezar, Fatih gibi ve Ankara, Hindistan gibi coğratiya» ya ait isimler ve kelimeelr kullanıla « cak olursa oyun hem faydah, hem 6m eğlenceli olur. Bu oyun ev içinde genişçe bir oâm» da da oynanabilir. O zaman top yerine dügümlenip dertop edflmiş mendil de atılabilir< Çünkü ev içinde topla oynamak h«ç halde ihtiyath bir hareket degildir. Bir şey devrilir, bir şey kbnlabOkv FAYDAU BÎLGÎLER Babası sular ve ormanlar müdürü «Tilki ile karga ve peynir» hikâyesini hanginiz hatırlamaz. Hani tilkinin idi. Oğlunun kendisin e halef olmasını biri kargaya «Sesine âşık oldum!» de istiyordu. Fakat bu gencin öyle işlere pek istimiş te o da ağzını açınca peynir yere dadı yoktu. düşmüş. O kırlarda gezmesini düşünmesini ve yazı yazmasını seviyordu. Daima yazacağı işlerin mevzularını düşündüğü için çok unutkandı. Lisana getirip konuşturduğu arslan tilkive sair hayvanları görüp seyretmesini çok sevdi. Onun için Rasin, Molyer gibi şair arkadaşlariyle beraber her gün «Versay» sarayının parkına gi^erdi. O zaman hususî hayvanat bahçes! >'niadığı için hayvar'"r oradavdılar. Lafonten ömrünün son iki senesind bilhassa çok çalıştı ve eserlerinin a n " Ş.zdl. ÜIIIIIIIIIIIIII1UIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIMIIIIIMIIIIIIIIII1IIIIIIIIIIIII1IMIIIIIU!!: Doğru halledenler arasında çekilecek kur'ada birinciliği kazanana beş lira mükâfat takdim »dilecek ve resmi gazetemize basılacaktır. tkinciden yüzüncüye kadar •nuhtelif şık hediyeler verilecek ve içlerinden kur'a ile yirmi kişinin resmi konacaktır. Cevaplar birinci kânun sonuna kadar «.Cumhuriyet çocuk sahifesi muharriri» adresine gönBu adrese gönderilmiyenler ve geç gelenler kur'aya sokula~>"*lar. J '<m s T a l h t a ı 1200 senesine doğru Muır sultani Salâhattin Türkistan'dan bir çok esir' ler satın aldı ve bunları Kahire yaki< nindeki bir küçük adada topladı. A * rapça «Memluk» köle esir demektir. Onun için bunlara da «Memluk» ler, denildi. Bunlar sultanın hassa alayını teşkil ediyorlardı. Asırlarca bu vazifeyi yaptılar. ı Dîkkat! îşte bu hikâyeyi, «Ağustos böceği ile karınca» yı daha buna benzer acıkh hikâyelerini yazan Fransız şairi La fonten'dir. Lafonten 1621 senesinde Fransa'da fŞatotiyeri» kasabasında doğdu. Çocuklar! Gelecek hafta per Hasan gel oynıyalım! embe günü sene başı... O gün Bugün oynamıyacağım! yazı fazla olacak. Neden? Sahifenizi koyamay?c?ız. 2 kârmnusani cuma «ninü basacağız. Annem oynama, demedi de Haberiniz olsun i ondan! ~* Napolyon Bonapart Mısır'a geldiği zaman meluklerden bir kaç taneiinî beğendi ve onları kendi hizmetine aldı. Gitgide bunların adedi fazlalaştı ve âdeta bir alay oldu. Fakat Napolyon'un sukutundan sonra her biri bir tarafa dağıldılar. Mısır'daki Türk'lerin ecdadını işte bu memluklerdir. Fakat onlar hiç bir zaman esir muamelesi görmeğe tahara» mül edememişler pek çabuk hürriyetlerine tahip olmuşlardor.

Bu sayıdan diğer sayfalar: