18 Ekim 1946 Tarihli Büyük Doğu Dergisi Sayfa 6

18 Ekim 1946 tarihli Büyük Doğu Dergisi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

, .. ş Şiir anlayışları Zahir Güvemli ŞİRİN tâlisizliği, lerden, günlük konuşma (dilinin ke- malüm: Kelime ri. bizimkilerin çoğu bu kanaatte. Ayni keli. i dilinde fikire giydirilmiş bir libas ve doğrudan doğruya onun tercümanı olduğu halde şiir dilinde tedâilerin muharri- ki mevkiinde bulunduğunu ve fikir veya gü- zelliklerin kelimelerin tertip: veya: terkibin- den doğduğunu kimse düşünmüyor... Niye ihmâl ediyoruz şu noktayı: kelime irat edildiği mahalle nazaran kıymetlenir, bir ifade değeri alır. Kelimeler boş O kalıplardır onları biz, yerleştiriş tarzımızla (doldurmuş ol Ayni kelimenin pek ihce farklarla başka yerlerde başka mânalara gelişi bun dandır. Mademki kelime her iradında müs- takil bir hüviyet kazanıyor, nasıl olur da şiirin tâlisizliği (konuşma dilinin bar rinden örülmüş bulunmasında (oaranır? Ko- nuşma dilile şiir dili delin Keke: yoktur ki i ENELERDEN ' beri, 22” man. ; zaman levle tikçe münakaşası tunlarına dökülen bir dâvâ esele ne yazık ki, hall& ümre vücuda getir” miştir. Şark. Şer ve Türk müziği nedir , Evvelâ şunu arzetmek ki, şark ve garp müziği eği iki sınıfa erinin bir müzik mevcut yaya yayılmış irili, ufaklı bir çok milletin, hars ve karak terleri icabı vücuda gelmiş ve a başka hususiyetler arzeden. müzik. eri vardır, Su halde biz nasıl oluyor da müziği şark ve garp dive iki kısma avırabilivoruz? Eğer müziği tasnif etmek lâ. zımgelse diyebiliriz ki, asırlar- ca müzik üstadlarının (elinde islenmis, tekamül etmiş ve bü. tün âlemde bir (formül) gibi kabul edilmiş olan bir müz'k vardır ve bu, bizde de bir taassupla Türk musikisi: nin bir hasmı olarak kabul o. dilmistir,. Bu, gercek . müzik. tir. Bizim: Türk müsikisi de. diğimiz ve asıl müzikle reka. bet etmeye çalışan müziğimiz hakiki Türk müsikisi midir? * Bazılarına göre şiir tamamen mü- cerret bir hâdisedir, Bazılarına göre tersi ne, Okuduğum bir çok şiirler okumak için . Demek ki bazıları şiiri sesin yar- muhtaç, onun himmetile doğan bir güzellik farzediyorlar. Halbuki her sanatın kendine göre imkânları var. Seslefin şana- tına musiki derler, Renklerle. bulutların müş- terek ifadesine heykel diyoruz. ların sanatıdır. resim, yalnız ap O halde şiir de zihni Musiki onasıl kulak ile göz yolile o re malik. , işitile- bilir. Çünkü kelâm r kulaktan da elde ediliyor. Fakat netice?, Netice kulak yolile de gelse giir , ağni zihni oyuna varır. Üstelik sesin (objektif) varlışı bizi şiirin kudur dışına çıkarır ve ses un” surile meşgul olmağa sevkeder. Bu suretle asıldan iel Şiir savti — değil, zihni bir sanattır. Bu sebeple onda bir harici mu- siki değil, bir deruni musiki, musiki sanat- nm ruhumuzda doğurduğü adsız, fakat va- yıh tesirleri temin eden bir zihin musikisi bahis mevzuu olabilir. Bir şiiri okumak, onu n:çok daha iyidir. Zira okuduğu- nuz zaman fiilen kelimelerin o seslenişini isitmiyor, fakat zihnen onu kendimiz seslen- gözden olduğu Bunu taaffün etmiş Istanbul diriyoruz, :Hâtıralarını en iyi nen ve fırsat zuhur et” cek düş” ko değildir, .Dün- müziğinde mi dır? İşte sakat aramak lâzım. ve islâh edile: tarafımız!. Bugünkü «s- tanbul müziğinin nüvesi mey- hanedir.. j e ve meyhanelerin pis havasını zehirleyen ve işret kan bu sesler esefle diye- bilirim ki, bugün Türk genç- Beğ de zehirlemiş (o bulunu. , Ruhumuza işlemiş olan tu müziğe esir olan biz, öZ ve temiz, bir su gibi berrak o. lan asıl Türk müziğini ihmal 5 8 g & z e. g 5 E << ğ N oç N Üziği- mizin kaynağı Istanbul değil, Türkün iç yurdudur, Burala- rı gezenler, Türkün bağrın- dan fıskıran ve iL tesir. lerle: kirlenin o bozulmamış lan asıl Türk ekiz Ml ni tadmışlardır, Anadolumuz. dan kaynayan temiz (melodi) ler Türk bestekârlarını ümit. siz bir gayretle yardıma çağ. rıyor, Türk sanatkârlarının bütün kuvvet ve kudretlerile bu milli dâvayâ sarılmalarının zamanı gelmiş. hattâ gecmiş. tir. Yazımı bitirirken Celâl Esadın bir hatırasını buraya geçirmeyi favdalı buluyorum Fransaya giden Celâl Esat bir musiki *oplantısında Dede «. fendinin (armonize) (o edilmiş, bir eserini caldırmış, meclis. de bulunan bazı selâhiyetli şa. muhafaza et- Şark, garp ve Türe müziği Remzi DÖLENSOY hıslar bu ei Fransız bes. tecisi (RAMEAU) ya ait ol. duğunu pd ler ve göste. rilen deliller karşısında fikir. lerinden vazgeçmek mecburi. yetinde kalmışlardır. Bu da müziği diye ikiye. ayrılmış biz müzik mevcut değildir. «i, her müzik, selâhivetli eller tarafından işlenebilsin v-e — musikinin değerini yerine rsin, gi n af musikiyi anlamayan *e müstakil. ve mücerret halinde ele alamayanlardır k iki tarafın fârik hn rini ortaya koyamada ark ve garp siki, a peri ir nakarat dolamışlar, boyu” na geveler dururlar, Hakikat. te daima ayni saf musiki ölçü- lerine #öre m Meri ne lâzım birer şark ve tertibi 'olsa da ma lerle (İngiliz ve Arap ret edebi) t tefrik, herseyden evvel gerçax musiki telâkkisine uygun düş. mez. Nitekim her pini yük ME muâşö- tarzında umumi bir atkâr Arları — elik eldiilm bu farkı kapatmakta ve tek bir vâhid olan musikiyi bu teke irea yolunda birbirine yaklaş- maktadır. tiğimiz ve beğendiğimiz şiirler başkası tara- fından okunduğunu hic . dinlemediklerimiz, duvmâdıklarımızdır . Eğer bizzat şiir bir ta kım “ses oyunlarından faydâldnmak temayü- lünde ise, onu gözle okumak 0 ses oyunları- nın hatırlanma volile sessizce geni temin edeceğinden daha doğru zeldir. Röylelik'e inşat İndekürafği mevcut ölmıvanı ona izafeve çalışmak tekârlığı ortadan: kalkar. Eski bir divanda ilk defa güzelliğini osezdiğimiz bir mısra tadına dovai dova varmak için onun mutlaka baskası tarafından okunmasına ve dinleme mıze neden ihtiyaç olsun?, Hayır, şiirde ses voktur, ancak: ses hâtıraşı veya ses “fik"i vardır ” iğsi * Şiirin hadsi tarafları olabilir. Fakat had si şiir. nasıl esi Şairliğine inandığım bir tek adam m ki yaptığı şey üze. rinde döyünmün, şe ve bir takım dene- melere girişmiş olmi air bu kadar ei ve nillsi) meşgul »lursa şiirden zevk aldığını söyliyen bir in san onu ne şekilde: didiklemek < zorundadır, tasâvvur edin. ; Bundan dolayi, (hakikaten şairlere sık veya seyrek, rastlamak kolay; fakat hakiki bir şiir okuyucusuna, cing bir © Karie “rastlamak cidden güç. Şair şairdir, bu hi mahlük: Zira hem şair olmadığı halde olmak, hem de şiirini kendine göre inşa edecek yer. de mevcut ' kalıba dökmek, daha doğtusu karşısındaki şiirde bulmak meçburiyetinde. Te r şiir anlavışı vardır. Değişen ona bakışım şeklidir: dan, asağıdan devresinde şair olabilmiş kimselerdir “ki bir ek görüş zaviyesinden giire bakarlar ve kendilerine mahsus bir şair hevhat, uzun bir hayat yolundan geçmedikye ' şii toplu 'bir halde görebilmeğe, veya bu yolda elde edilmesi gerektiğini de gil, bizzat güzelliği aramağa muktedir ola. mıyor, Bu sebepledir ki, (Moreas) ihtiyarlı- gmda gençliğinin müfrit dâvâlarını bıraktı ve tesamüh dinine girdi. Yine ayni (Aragon) "serbest şekillerden az çok (klâsik) yekillere dönmüş e Yahya Kemale Rübet veya gazelle beraber - (İstanbul) şi. , (Bir tepeden) gibi hayli mücerret şi- irleri yazdıran da ayni tesamüh değil mi- dir?, Şiirin tek cephesi yoktur. Belki bir tek cephesi vardır: Cephesizlik. Külli ihata erbabı olmıyan nâzım veya noter olabilirse de, gair olamaz: . min >

Bu sayıdan diğer sayfalar: