vaki' olaydı, o milletin gazeteleri, meb'usları, avukatları huzur-u hükumetde iddi'a-yı hukuk içün kıyamet koparıyor ve hükumetin tanıdığı kanun kuvvetiyle milletini her türlü rahatsızlıkdan, kötülükden vikaye idebilirdi. Fakat, ah ey zavallı millet! Ah zavallı biz Müslümanlar! Hani bizim huzur-u kanun ve hükumetde, milletimizin mevcudiyet-i ma'neviyesini gösterebilecek, akıllı uslu, okumuş yazmış efendilerimiz, meb'uslarımız, avukatlarımız, muhtelif lisanda gazetelerimiz?!... Milletin yeni yeni birkaç gazetesi var. Fakat acaba on para verüb bir gazete okuyan, altı yüz bin İslam içinde bin kişiye varıyor mu? Vallahülazim varmaz. Çünkü bir Müslüman köyünde okur yazar bir kişi ya bulunur, ya bulunmaz. İki aydan beri Sofya'da Sobranya var. Sobranya'da her fırkadan adamlar, yaşadığı memleketin menafi'ini ve haysiyetini düşünerek, serbest serbest söz söylüyor. Ya bizim Müslüman meb'uslarımız acaba ne yapıyor? Hele o meb'uslar! Yevmi bir napolyonı derceb edip, Sobranya kapusunda dilenci gibi beklemekten, eyi kaval sesler gibi hissiz, emelsiz, amelsiz durmaktan başka hiçbir meziyetleri olmayan, bu meb'us yarmalarından hiçbiri, milletin selametine ta'alluk ider, Sobranya'da bir söz olsun daha söyleyebildi mi? Ne gezer. Söylemek isterlerse de, içlerinde söz söylemegi degil, ekmek yemesini bilen acaba kaç kişi bulunur? Böyle heriflerden ne siyaset, ne hiss-i ali, ne milliyet beklersin? Ey zavallı millet, ey zavalli kari'! vakıflar vakıflar, mektebler mektebler diye diye, hep Türk gazetelerinin sebeb-i feryadını anladınız mı! Eger biz ecdadımızın bırakdığı vakıfları, kanun, şeri'at dairesinde idare ve terakki ettirerek, anları sırf mekteblerimizin terakkisine vakf idecek olursak, ne hükumetin, ne de kimsenin, hiçbir muavenetine muhtac olmaksızın, mekteblerimizi az zamanda adam ideriz. Fakir zengin çocuklarımız hep okur. Bizim de avukatlarımız, doktorlarımız, ediblerimiz, diplomatlarımız yetişir. Yarın öbür gün kanun-u adl ve hürriyete menafi, milletimize bir kötülük olduğu zaman, bu millet uluları huzur-u kanunda arslan gibi gögüs açar. Millet, şeref ve haysiyetini asla gaib itmez. Biz de sair milletler gibi insan hakkına mazhar olur, insan gibi yaşarız. - - - «oOo» - - - DAHİLİ § Dün sabah Sofya İstasyonu'na iki yüz metro mesafede, Radomir'e azimet eden bir yük vagonuyla, şeker fabrikasından gelen diğer bir yüklü vagon arasında müsademe vuku' bulmuştur. Etrafı sis ihata etmiş olmasından vuku' bulan bu çarpışmanın şiddetinden, etraf sarsılmıştır. Şeker fabrikasından gelen şimendifer parçalanmış ve şiddet-i müsademeden, makinesi hatdan dışarı fırlamıştır. § Sobranya a'zasından intihab idilen kırk kişeden mürekkeb bir heyet, nutk-u iftitahi cevabını Prens'e dün akşam takdim etmişlerdir. Prens hazretleri bir nutuk iradından sonra, heyet-i meb'usa Saray-ı Prensi büfesine(?) davet edilmiş ve burada Prens müte'addid a'zalarla mesail-i muhtelife üzerine konuşmuştur. Apostolof'la Rumeli-yi Şarki üzerine müdavele-i efkar edilmiş ve Doğramacıyef ile dahi Rumlar aleyhinde vuku' bulan hareket-i malumeden bahs idilerek, Prens bu hususda ibraz idilen hareket-i vatanperveraneye takdirhan olmuştur Doktor İvançef'le Bulgaristan'ın siyaset-i hazırasından bahs idilerek, Makedonya mesele-i mühimmesi üzerine mübadele-yi mütala'at olunmuştur heyet-i meb'use gece yarısından