RAMAZANÜ'L MÜBAREK Bugün Ramazanü'l mübarek ibtidasıdır. Yine nurlu günlere, nurlu gecelere irdik. Böyle günler ümmet-i Muhammed'in gönlünü inbisata getirir. Bugün her dilde bir şevk ve inbisat, her kalbde bir ferah, lahuti bir tevekkül vardır. Bu şevk ve inbisat, bu tevekkül ile, din kardeşlerimizin eyyam-ı sıyamını tebrik ideriz. İhvanımızın böyle nice hayırlı günlere, hayırlı saatlerde ermelerini, cenab-ı vehhabü'l ataya hazretlerinden tazarru' ve niyaz eyleriz. - - - o O o - - - BAB-I ALİ MÜŞKÜL MEVKI'DE Dünyanın üç büyük kıt'asıya alakası olan, cihanın gözüne diken gibi batan hükumet-i seniyye, yani Bab-ı Ali, şimdi cidden müşkül bir mevkidedir. Müşkülatın en mühimi, Sultan Hamid Han'ın hasta düşmesidir. Sultan Hamid her ne kadar hastalığına kendüsü dahi ehemmiyet vermiyorsa da, bu hastalığın, zaten ömr-ü tabi'i'si kemale ermiş, yetmiş yaşına takarrüb etmiş nahif bir insanı halet-i nez'e düşürmesi, bütün Avrupa kabinelerini hesaba düşürdü. Memalik-i Osmaniye'yi kendüleriçün birer çiftlik ad eden Avrupalılar, şimdi hep sefaretleriyle sıkı sıkı muhaberat ve teşebbüsat üzerindedir. İstanbul'da Yıldız Sarayı'yla, sefarat-ı ecnebiye arasında çok entrikalar dönüyorsa da, bu entrikalardan elyevm ne Padişah'ın ve ne de milletin haberi bile yokdur. Bu entrikalar hep Sultan Hamid'in ölümü ve anın yerine Osmanlılar padişahlığına herkes kendi işine geleni veliahd göstermek, yani her kendi işine geleni veliahd göstermek, yani kendi işine gelen şehzadenin birini padişah tayin ettirmek esası üzerinedir. Bu denaetin mürevviclerini sayub anlatmağa hacet yok. Otuz seneden beri Yıldız Sarayı'na toplanub, hem Padişah'ı hak yolundan çıkardub şaşırdan; bu suretle vatanın ve milletin canını, hayatını kemiren Sultan Hamid'in mabeyincileri, ibrikdarları, ahurcularıdır ki, Sultan Hamid öldükden sonra da bu ali nejad milletin başında bela olmak, Türk milletini mahv edinceye kadar soyub soğan etmek emelini besleyorlar, ve bu emellerinin muvaffakiyetle meydana çıkması içün de şimdi ecnebi sefaretleriyle entrika çevermege çabalıyorlar. Bu şuriş ve fesad arasında Zat-ı Şahane'nin ansızın irtihaliyle beraber İstanbul'da büyük bir fetret zuhurundan korkuluyor ki, böyle bir dakika-yı müdhişede devlet ve milletin bütün hukukunu uhde-i mes'uliyetinde bulunduran Bab-ı Ali'nın mevkii cidden, hakikaten pek müşkül olacakdır. Çünkü aynı zamanda Türklerin umumi bir fetret ve ihtilal içinde kalmasını dört gözle bekleyen mirascılar da Arabistan'ı, Makedonya'yı ateş-i ihtilal içinde bırakmağa çalışmaktan elbette ferağ olmayacaklar. Aynı zamanda vatanın her köşesinden bir fesad uyanması hep ihtimal dahilindedir. İşte Bab-ı Ali'nin en mukaddes vazifesi, en