yetiştiren bir peder farz edilirse böyle bir pederin mes'uliyet-i ma'neviyeden kurtulamayacağını kabul etmek zaruridir. Çünkü cahil ve terbiyesiz ebeveynlerin, mahsul-ü mesa'ileri olmaksızın ellerine geçen servet onların nazaında bir vesile-i ayş ve tarb olmaktan başka birşey değildir. Fakat arkasından gelmeden eksilen her hazırın çabuk biteceği, bir müddet sonra sefaletin arz-ı çehre-i abusiyet edeceği şübhesizdir. Bu avakıb-ı müellimenin men-i vukuu şübhesiz her şeyden evvel çocuklarımızın tahsil ve terbiyesine i'tina etmekle kabil olacakdır. Şu sözleri böyle uzun uzadıya söylemekten maksadımız aba-i etfalin nazarı dikkatlerini celb etmekdir. Fakirleri şübhesiz tahsil ve terbiyenin kaffe-i derecatını ikmale, mesalik-i mahsusaya intisaba muktedir değillerdir. Onların şarait-i hayatiyeleri buna gayr-i müsaiddir. Fakat zenginler böyle değildir. Onlar çocuklarını mesalik-i mahsusa sahibi etnmeğe, mükemmel bir tahsil ve terbiye vermeğe muktedir, binaen aleyh memleketin derece-i terakkiyesi kendilerinin hüsn-ü niyetine, cehd-ü gayretine menut ve mütevakkıfdır. Halbuki bizim ekser-i ağniya bu cihetden kat'iyen bi haberdir. Hatta bir çok tacirler görülmüştür ki oğullarını şöyle böyle bir tahsil-i rüşdiyeden sonra mektebden almışlar ve ticarete sevk etseler yine ne ise- aklamden birine devama başlatmışlardır. Böyle mi olmalıdır? Memleketin ihtiyacı, atisi nazar-ı itibara alınarak çocuklarımızı melek-i mahsusadan birine sevk etmek, meslek sahibi olmak içün iktiza eden malumatı onlara vererek memleketin terakkisini te'mine çalışmak lazım değil midir? Zaten evladımızın güzel yetişmeleri, terakkiyat-ı medeniyeyi takipe muktedir olacak malumata sahib olarak meydan-ı maişete sevk edilmeleri mükemmel tahsil ve terbiye görmeğe mütevakkıf olduğu hatırlardan çıkarılırsa te'min-i muvaffkiyetleri mümkün olamayacağı bilcümle ekabir-i islamın ihtarat-ı meali gayat-ı cümlesindendir. --------oOo-------- TELGRAF HAVADİSİ TÜRKİYE TEDARİKAT-I HARBİYESİNE DEVAM EDİYOR 30 Ağustos, İstanbul: Necib Melhame'nin İngiltere kralı ile görüştüğü zaman müşarun ileyhin vermiş olduğu her türlü te'minat-ı asayişperveranesine rağmen yine makam-ı seraskeri tedarikat-ı harbiyeye ve askerin seferber haline ifrağına kemal-i keremi ve sür'at ile devam etmekdedü. Yakına kadar erkan-ı harb heyetinin nazar-ı dikkati Edirne cihetine ma'tuf idi. Bu günlerde Selanik, Üsküb, Manastır taraflarına mühimmat-ı harbiye sevk olunduğu gibi pek çok erkan-ı harb zabiti de cihet-i mezkureye gönderilmiştir. Serasker dairesinde sık sık ictima' vuku' bulmakdadır. Demek oluyor ki Türkiye hin-i ihtiyacda bir kaç cihetden ilan-ı harb edcekdir. Türkiye mehafil-i siyasiyesinin efkarınca, Türkiye ile Bulgaristan arasında bir harb zuhur edecek olursa, harb-i mezkur bütün Balkan yarımadasına sirayet edecekmiş. && Bir Taymıs telgrafında görüldüğüne göre Selanik ve Edirne redif fırkalarının hükümet-i seniyye tarafından techizi ve bilhassa top tedarikatı sahihdir. Fakat Osmanlı hükümetinin bu tedarikat ve teşebbüsatını Taymıs hükümet-i mu'azzamadan birinin hafi teşvikatına, yani Avusturya ve Almanya tarafından vakı' olan tahrikata isnad ediyor. --------ooo-------- TÜRKİYE'NİN BULGARİSTAN ALEYHİNDE NOTASI 29 Ağustos, İstanbul: Bulgaristan'ın hükümet-i Osmaniye aleyhinde tedarikat-ı harbiyede bulunduğuna dair Devlet-i Aliye'nin Sofya komiseri hükümet matbuasına ariz ve amik malumat ve raporda