Çol Yıldızı Lâtife ağlıyor ve bağırıyordu: — Paşa zade günah işliyorsun, ha| ram işliyorsun. — Hayır, hayır, ne günah ne de haram.. Çünkü seni seviyorum. Ve kılıcımın kuvveti ile geni kendime karım olarak alıyorum. Seni saray- lar içinde bir kraliçe gibi yaşatmak istiyorum. — İstemem, ben bir çoban kızı - larak çöllerde kalmak isterim.. Allah | aşkına, yalvarırım. — Sus.. Seni elimden ancak az- rail alabilir. Beni evvelâ öldürür, on-| dan sonra sen de gene bir çoban kızı olursun.. Kendilerini takip eden bedeviler, yorulmamış atlarla koştuklarından yavaş yavaş mesafe kazanıyorlardı. Onların ilerlemelerine mani olmak için tedbir almak lâzımdı. Süleyman birdenbire kafasını geriye çevirmiş ve arkasından koşan arkadaşlarına: — Daha fazla yanaşmalarına mii- saade etmeyin, vurun. Emrini verdi. Süleyman bu sözleri söylerken Lâtife, elleriyle onun ağ zımı kapamak istedi, muvaffak ola- mayınca; — Allah aşkına -diye bağırdı- yap- mayın, günahtır. Süleyman beyin emri derhal infaz edildi ve maiyeti, arkalarından ka- şan süvarilere dönerek ateş etmeğe ve müsademeye başladılar. Selâhiddin de Süleyman beyin ya- nindan ayrılmış ve müsademede yer 'lmıçlı Süleymanda ııllhııı hazır- larken Selâhiddin bağırdı — Sen çiftliğe doğru ct Fznlk kaç,, Bu suretle Süleyman bey fırsat tan istifade ederek yol kazandı. Va Lâtifeyi sağ salim olarak Selâhid- dinin çiftliğine getirdi. Ancak üç çeyrek saat sonra arka- daşlarının avdetini görünce heye- sanla bağırdı: — Selâhiddin!. — Buradayım, geliyorum. Selâhiddin, Süleyman beyin bu- lunduğu odâya kan'lekeli elbiscleriy- le girdi Süleyman bey yerinden sıçra - — Vuruldun mu sakın? — Hafif iki yaram var. İki kurşun Omuzumu sıyırarak geçti Hafif su- Tette cildimi kanattı. — Ya ötekiler? — Birisi kısraktan feryad ederek Yuvarlandı. Galiba gelinin diyetini 9 verdi. — Onu bıraktınız mı sakın? — Şüphesiz, çünkü onu almak i- Sin hepimizin ölmesi lâzımdı. Onlar- biri de geberdi. — Nureddin de aralarında mı idi Acaba) — Hayır!t Selâhiddin bu sözleri söyledikten l TOnra başını köşede oturan Lâtifeye TU çevirdi; îç* Allah, Allah -dedi- bedevilerin R inde bu kadar dilber yaradılışlı mev & Olabileceğini hiç tasavvur etmez- M Bravo Süleyman, haklı imiş- h'; Dökülen ve dökülecek kan he- _ı': un.. Uğraştığımız nafile de - e)'ıııııı bey, arkadaşının bu sa- tözlerini neşeli bir tebessümle Selıı...lı:ı.n şaka olarak ilâve etti: Üleyman söylemesi ayıp am- m.ı“b"kıdardılbqbukıxınnıhıç taydi amiyor. Bu güzel kızın talihi 8' senden başkasıyle evlenirdi. k.ım"ı"ymnn bey de arkadaşının ta- ötina karşı gu cevabi verdi: Crlıellxğırı: hayran oldun de- tkat tırnaklarına bakmıyor- Olda kendisinden bir öpücük :ixm yüzümün uğradığı -ıı.. &lmal f"lik k.dv' urmal; lnı Yaklaştırdı. —ı.,,,__ Seni ğğreklariyle parçalıyar| Nakleden: x& TANADOLU) *Darvinin dünya seyahati Pis vücudum sana nasip oluyor.Fa- kat temiz olan ruhum Nureddinden ayrılmıyacak, on un teneffüs ettiği havadan kuvvet alacak —2 — Öyle.. Yabani kedi olsaydı dar ha merhametli olurdu. Dikkat etme- seydim, gözlerimi çıkaracktı. — Zarar yok, ne yaparsa yapsın helâldir. — Helâl olsun, Esasen onu affet- tim. Onun yüreğini, gönlünü 'almak için yarın, öbürgün yapacağım feda- kârlıkları gördükten saonra bir kulü- be içinde yaşamak için dünyaya gel- mediğini anlıyacak ve beni takdir e- decektir.. Süleyman beyin bu üzerine Lâtife bir sıçrayışla ayağa kalktı. Sert bir sesle söze karıştı: — Aldanıyorsun -dedi- Ben Nu- reddinin karısı olarak yaşamak için| dünyaya geldim. İki genç Lâtifenin bu hareketini hayretle karsıladılar. Lâtife ise hır-| sından titriyen bir sesle devam eti — Evet beyler, ben Nureddini en kuvvetli kralla değişmem. Sarayla- , ipekli kumaşları değil, onun ku-| lübesini ve onun âdi kumaşlarını ter- cih ederim. Yeter ki, onu yanımda göreyim. Pis vücudüm sana nasip oluyor. Fakat temiz olan ruhum on- dan ayrılmıyacak, ebediyen onun et- rafında dolaşacak, Maneviyatım ©- nun teneffüs ettiği havadan kuvvet alacak, Artık arkadaşına lüzum kal- madı, bizi yalnız bırakaa daha iyi o- H Garat — Selâhiddin bu ma; derin ve manalı bir ba ra kaşlarını çatarak dü: — Buü kızı, Nureddinin hülyasın- dan kurtarmak için oldukça zahmet çekeceksin. Vakıa çok güzeldir. Fa- kat zekâsı noksan.. Binaenaleyh bu kadar zahmete ve fedakârlığa değ- mezmiş.. Lâtife ikisinin de önüne dikildi. Nefret dolu bir nazarla Selâhiddine baktı: — Sarfettiğiniz zahmet ve külfet elbet yabana gidecektir. Çünkü beni Nureddinden ancak ölüm ayırabilir. Süleyman bey dehşetli surette si- nirlendi. Yumruğunu masaya kuv- vetle indirdi: — Yeter artık -dedi- sözlerinle, nazarlarınla beni tahkir ediyorsun. Fakat hakaretin de bir haddi vardır. Pek ileri gitme!.. — Ne yaparsın yani. Beni öldüre. cek misin? Ne duruyorsun, gel öl- dür.Ben de kurtulmuş olurum. Bu uğursuz vücüd senin olduktan son ra, istersen ipeklcıle süsle, istersen ikisi de benim icin ünkü bıcağın ne kadar vzun nlıımı olsun, elbetteki Nured- dine bağlı olan ruohumu vuramıya- caktır. rur çöl kızına fırlattı. Son 'ymana dön- — Devam edecek — evlemyor Hanry Garat ile evlenecek olan artist Meşhur sinema artisti Hanry Garat, 19 temmuzda Pariste Kontes Mari Besobrosofla evlenecektir. Kadım, Ruaya iIhtilâli dolayısiyle memleketten ayrılmış ve Fransaya yerleşmiş olan eski Rus asilzadelerindendir. BRİSTOL Beyoğ lunda OSMANİYE SİRKECİ'de Bu her iki otelin müsteciri Türkiyenin en eski otelcisi B. Ömer L 44 Senelik tecrübeli ıam.ı, Otellerinde misafir ütfi Bengü le bütün müşterilerine kendisini kalanlar evlerindeki rahatı bulurlar.. İstanbulda "";::; olan yüzünü ar- lılltllıı Eğe ve İıınıdihf bu otellerde buluşurlar.. lususiyetleri çnlı olan bu otellerin fiyatları da rekabet kabul etmi- yecık derecede ucuzdur (SAHİFE 9) Darvin tam yüz sene evvel meş- hur nazariyesini bulmuştu Beş yüz bin yıl önce dünyamızda yaşıyan bir insanırı iske- leti, diğer insan iskeletlerile çok farklıdır Darvinin yüzüncü — yıldönümü, dünyamızın şu buhranlı sıralarında hiç de nazarı dikkati unutulap giderken, talihin her hal- de bir cilvesi olacak ki, geçen ay A- merika profesörlerinden Mldleton Shavın cenubi —Afrikada bulduğu kablettarih bir insan iskeleti, üs- tadın değerli görüşlerini tekrar tev- sik etmiştir. Bu iskelet, ilim dünyasını fazl lâkalandırmış ve İnsanın hakiki menşeine dair kuvvetli müşahedeler vermiştir. * 1839 tarihinde, ingilterede Shrevs buri kasabasında mükellef bir evde yazı yazan genç Darvin, felsefi na- zariyelerinin sonunu teşkil eden bü- yük kitabını henüz bitirmişti. O, insanların menşeine ve mücade- lei hayata dair olan kıymetli noktal nazarlarını bir. dünya seyahatinin sonunda kazandı. Henüz mektebini emisinin kaptanı Fitzori saeyahate davet etmemiş bulunsaydı, muhak- kak ki Darvin ingilterede basit bir tabilyeci olmaktan başka bir şey yapmıyacaktı. Darvinin bu seyahat; beş yıl sür- dü. Gemi, 27 kânunuevvel 1831 de in- giltereyi terketti. Cenubi Afrikada, ıRı'ımmuhılike adalarında, ve ilk insanlarla meskün bulunan kıtalar- da uzun müddet tetkikat yapan genç Darvin, bu seyahatiyle insanların yüz binlerce yıl önceki mazisine se- fer etmiş gibiydi, Fransız edibi Şatobriyan, Ameri- ka ormanlarının sükün dolu şiirini kitaplarında terennüm ederken, ta- büyeej Darvin, bu ormanlar içinde- ki hayvanlar arasında merhametsiz bir şekilde vukubulan muazzam hırs ve eidalin şahidi olunca âdeta vurulmuşa dönmüştü. Zihayat mahlükatın bu amansız kanlı mücadelesine sebep ne idi? Ni- çin hayvanlar biribirlerini öldürüyor lardı? Tabiat mı zayıfları öldürüyor ve onların yerlerine kavilerinin ve hayat mücadelesinde muvaffak olanları koyüyordu? Acaba tabiat şuurlu bir suretteki bu istıfayı temin ediyordu? Bir ringa balığı 40.000 yumurta | yumurtladığı ve bir mantar beş mil- yar tohum çıkardığı halde, niçin Bahrimuhitler ringa balığiyle dolup taşmamış, ve niçin arzımız mantar- ların istilâsına uğramamıştı! O halde şuurlu bir çarpışmayı ida- re eden tabiat, bu istifa ameliyesiy. le hayat da ancak yaşama kabiliyeti gösterenleri öldürmüyor ve diğerle-| Tini yıldırım çarpmasını andıran bir kudretle derhal perişan ediyordu. Darvin, bu fikirler; Amerika or- manları içinde gezerken kendi ken- dine tekrarlıyor ve nihayet, — İnsanların dedesi kimdir? Yüz binlerce yıldanberi devam eden bir değişme neticesinde bugünkü şekil- lerimizi bizler nasıl aldık? Şuna ins- niyorum ki, İnsanlar da - yarı insan ve yarı hayvan olan- müşterek bir cedde maliktirler. Filhakika, antopoloji müzelerinde | gördüğümüz garip şekilli, eğri bat- İh, muazzatı cüsseli hayvanlar, bize celbetmeden | ikmal! etmiş bulunan Darvini, Beagl! İriyle olan münasebetlerinden tenev- | Tarihten önceki doğru yaklaştıkça mütemadiyen de- Bişmiş ve belki de bizim neslimizi meydana getirmiş mahlüklardır. Nesiller, yüz binlerce yıl süren tas fiyelerden sonra, hakikaten tarihten önceki şekilleriyle mukayese kabul etmiyecek derecede değişmişlerdi! Lâmark, Darvinden evvel bu na- zariyeye temas etmişse de, asıl na- Zzariyeyi ilmi bir surette kuran ve o- nu genişleten âlim, bizzat Darvin - dir. Halihazırda bir milyondan fazla zihayat nev'i talımaktayız. Yüz yıl ö enüz tabilye ilmt bir kaç Üz bin nev'i mahlük tanımaktay- di. Bu müdhiş tenevvile sebep nedir? Darvin sualimize şöylece cevap vermektedir: — Müşterek eodlere malik bu-) unan akraba nesillerin yekdiğerle | vü meydana gel Darv; arı biraz da ifrata saparak m mühim bir noktai nazarını tahrif etmişlerdir., Darvin hiç bir zaman, ştir. — İnsanların babası, maymundur! Dememiştir.. Ancak o, Şimpanze orongotanlarla berâüber müşterek bir cedde malikiz. Demiştir, Bu müşterek ceddin, yarı insan ve yarı hayvan olması ali vardır. Muhakkak ki tabiate hâkim olan ve onu güzell, en mahlük akla, ze- kâya, ve iradeye sahipt! Onun tabiatle mücadel sini bugünkü mertebeye tir. İnsanların, asıl dedesi olması icap eden bir Insan İskeleti vaktiyle A- merikada bulunmuştu. Bu — iskelet, kısmen İnsana ve kısmen de yabancı bir mahlüka benziyordu, ve kendi- yükseltmiş- Dortor Bakteryolog A. Kemal Tonay Bulaşıcı, salgın — hastalıklar mi (Verem ve saire ) Bazmahane polis karakolu ya- mında 747 Telefon: 4115 “Sevdiğim Adam,, Roman YAZAN ORHAN RAHMİ GÖKÇE Fiatı 50 kuruş k nefis, edebi bir kütüphanelerde bulunur Yeni çıktı. eserdir. Bü hayvanlardan Beş yüz bin yıl önce dünyamızda yaşadığı tahmin edilen bu insan is- keletinin Neandertal ve Şapelosende bulunan ve hakiki birer Insan isko- Teti olan mahlâklarla farkı cidden şa şılacak derecededir. Amerikalı Midleton Şav'n, bu de- fa cenubi Afrikada bulduğu insan iskeleti de birinciler kadar kıymetli. dir. Bu iskeletin insan ceddini bihak- kın temsil ettiği âlimler tarafından teyiden söylenmektedir. Darvinin de iddla e nın ceddi, maymun değil; lâkin #n- san tarafı kuvvetli olan fakat gene hayvani menşee dahil bulunan bir mahlüktur. tor B. Behçet Uz ÇOCUK Hastalıkları mütehassısı Hastalarını 11,80 dan bire kadar İBeyler sokağında Ahenk matbaası İyanında kabul eder. Dış Politika —Başlarafı 3 ncü Sahifede— “|ki, Danzig statüsünün bir taraflı o- |larak değiştirilmesine teşebbüs edi- |leceğini haber aldık. Eğer bu, doğe ru ise, «— Mesele Danziglilerin hak ve hürriyetlerine taallük eden mevzif bir iş olarak telâkki edilmiyecek, Der hal Polonyanın milli mevcudiyetini we iatiklâlini müteessir eden daha wahim bir mesele ortaya atılacaktır. İstiklâli sarih bir surette tehdid al- tında aldığı veyahud böyle bir teh- dide milli kuvvetleriyle mukabeleyi hayati ehemmiyette addeylediği tak- dirde, Polonyaya — yardım edeceği- mizi vadettik. Ve bu taahhüdümü- zü yerine getirmeğe azmetmiş bulu- nuyoruz.> Danzig meselesindeki ingiliz nok- taji nazarının daha vazih br şekilde , ifadesine imkân tasavvur edilemez. Başvekil, Danzigde yapılacak bir darbe, Polonyanın silâhli mukabe- lesine maruz kaldığı takdirde biz de harbe gireceğiz, diyor. İngilterenin harbe girmesi şüphesiz Fransayı tahrik edecektir. Bu da Avrupa har- binin başlangıcı demektir. Binaen - aleyh Almanyanın Danzigde yapa- cağı bir emrivaki bütün facialariyle beraber bir Avrupa harbini doğura- bilir ki, neticede iki otoriter devletin mııılâp olacaklarından şüphe etmek bile caiz değildir. Bu sebepledir ki, Alman ve İtalyan milletlerinin mu- kadderatlarını idare eden politikacı- lar busaplı bareket, etmeğe mecbur durlar, A. $. ESMER