ARURE M YSAHİFE 6y — (ANADOLU) Uzak Şark Hâdiseleri Japonyanın Son Manevrası Tien çinde'ki imtiyazlı mıntakaya taarruz ile takip edilen gaye nedir? Japonlarin yeni plânı şudur: İngiltereyi endişeye düşürmek, Şan-Kay- Japonya, 1987 ağustosunda, Pe-, kin üzerine yürümeğe karar verdiği raman Çinin şimalinde bir mıntaka- y) nüfuzu altına alır ve bununla ik- tifa etmek gibi bir siyaset zekâsı gös terir zannedilmişti. Hakikaten, eğer japonya Pekin- den öteye gitmeseydi Şang Kay Çe-! kin Çini japonyaya karşı sadece bir boykot ilân ederdi, Fakat, japonyaya daha ileri git- mek lâzımmış. Şimalindeki beş eya- leti işgal etti. Bu beş eyalet japan - ya ile komşudur ve bir kaç yüz bin askerle işgal olunabilir. Onun için japonyanın bu hareketi, tehlikeli bir teşebbüs olmakla beraber, ne de olsa gene mantıkt idi. Esasen japonlar da bu askeri ha- reket karşısında Şang Kay Çekin baş eğeceğini zannetmiyorlardı. Ni- tekim Mareşal baş eğmedi. O zaman japon bahriyesi de işe karıştı ve o da zafer kazanmak iste- di. Muharebe bu suretle Şanghaya kadar ilerledi. japonya henüz bir- kaç sene evvel bu şehir önündeki mağlübiyetini unutmamıştı. Bununla beraber, şehre asker çı- karıldı ve Şanghay işgal olundu. japon askerleri, deniz kuvvetlerinin üstün olmasından ve Mavi nehir - den gemilerin geçebilmesinden isti- fade ederek nehir boyunca ilerledi- ler, Nankini, daha sonra da Han- kevuyu aldılar. Bütün bunlar büyük bir kuvvet sarfını icap ettirdi ki bu kuvvet bir, bir buçuk milyon asker tahmin edi- Hyor. Fakat Şang Kay Çekin Çini hâ- lâ baş eğmiyordu. Boşa giden teşebbüsler: Japonlar Iç Moğolistanda, sonra Pekinde, daha sonra Nankinde ma- hallt hükümetler kurmuşlardı. Bu suretle Şang Kay Çekin ve Kuo- mintag (millt Çin meclisi) nin nu- fuzunu kırmak istiyorlardı. Fakat bu hükümetleri Çinlileri bi- raz fazlaca japon taraftarı buldu- lar ve bunlar, kimseyi aldatmayan paravanalar halinde kaldı. Yen bloku, yani yeni Çin parala- rını japonların parası olon Yenle bir esasa bağlamak — teşebbüsünde de muvaffak olunamadı. Fakat, japonlar Çinde ne siyasi plânlarını tahakkuk ettirebildiler, ne de onunla beraber geniş bir iktı- sadi nizam kurmaya muvaffak ol - dülar. Buna sebep Çinin ne siyasi ne de iktısadi şekilde ele geçirile- miyecek kadar geniş olmasıdır. Japonya Çinl gene ayni sebepten, askeri bakıından da ele geçiremedi. 8000 milyonluk bir devleti işgal et- mek kolay iş değildir. japonlar an-| cak şehirleri, demiryollarının ve di- iger yolların birleştiği noktaları el- lerinde tutabilirlerdi. Pek sıkı olmi- yan bu yolların içinde kalan yerler- de Çinliler bugün serbesttir ve ek - seri yerde eski idare bakidir, Japonların, Çinlileri kendilerine itaat ettirebilmeleri için memleket üzerindeki kontrolünün daimi ol- ması lüzimdi. Halbuki buna mu - vaffak olamadılar. japonun karşı- sında, memleketi işgal edilen Çinli baş eğiyor. Fakat japon gidince, tekrar hürriyetine kavuşuyor. Japonun karşısında Çin parası ortadan kayboluyor, Fakat Çinliler Jjapon parasına bağlı paraya hiç kıymet vermiyorlar ve japonlar gi- der gitmez kendi eski paralarını kullanıyorlar. Burada Çinlilerin a- naneseyerliği japonlara karşı bü- yük bir rol oynamaktadır. Çinlilerin milliyetçiliği: Japonlar muzaffer olduk diye dün yaya ilân ettiler ve hakikaten. baş- ka zaman olsa, nihat zefe> -- yıla- Çekin Japonlarla uyuşmasına tavassutta bulunmak!,, YAZAN Pierre Dominigue ması ihtimali yoktur, Biz. burada garklıların meşhur sabırları ile kar- şı karşıya bulunuyoruz. Şarklıların gabrımı. garplılar pek bilmezler. Şang Kay Çekin silâhlı mukavemeti bır gün sona erecek bile olsa -he- nüz böyle bir mesele yok ya- passif mukavemet, çete harbi ve tedhiş ha- reketleri senelerce devam edecek ve japonları yavaş yavaş kemirecek- tir, Japonya işi bitirmek istiyor: Japonlar da bun uanlamış bulu - nuyorlar. İstiklâllerinin ve fedakâr - Jıklarının semeresini görmek — arzu- sundadırlar. Bunu, evvelâ oSvyet - lerin, sonra Okyanusun öbüd tara- fından —Amerikanın gözü altında bulunduklarını gördükçe daha bü - yük bir arzı istiyorlar, Harp hakikaten japonlara *çok bahahya mal oluyor. japon ordusu- na büugünkü büyük devlet orduları- nin elinde bulunan malzemeyi ver - mek mümkün olmamıştır. Tayyare kuvvetleri bakımımdan da japon or-) dusu geridir. Bahriyeleri şüphesiz mükemmel, fakat hiç olmazsa saffı harp gemileri son derece esk. Japonlar Fransız, Alman, ital- yan bahriyesinin, ve bilhassa ingiliz ve Amerikan bahriyesinin büyüdüğü- nü görüyorlar, İngilterenin bugün inşa halinde dokuz zirhlisi var; japonların — iki, ç seneye kadar ingilterenin yeni bir| filosu olacak ki buna karşı japonlar pek az bir şey çıkarubileceklar. Çinin devam eden mükavemeti, ja panların orada kuvvet sarfetmesi, diğer devletlerin son derece silâhlan- maları: İşte japonyanın Çin mesele- sini bir an evvel bitirmek istemesinin başlıca üç sebebi. Japonya Şan Kay Çeki devirmek istiyor: Fakat, şüphesiz japonya, Çin işini; kendi lehine bir şey kazanmak sure- Ü ile ve bilhassa zevahiri kurtararak bilecek muvaffakıyetler kazandılar.| vete mukavemet ediyor. Fakat onların muzaffer olmaları - nn hiç bir kıymeti görülmedi, bu- nun da sebebi Çindeki milliyetçili- ifin çok kuvvetli olmasıdıdr. Sonra, Tedhiş ve çete harpleri: Çin, işgal edilen yerlerde sade passif mukavemetle de iktifa etmi- yebilir. Sarı nehir boyunca ve Kan- memleket çok geniş, nüfus çok faz-|ton civarında muntazam ordu ile ladır. Bunüu için, senelerce oralar- da çalışan bir teşkilât için bile, hal-| Çünkü, kı kontrol altında bulundurmak ve - ya sadece tamımak bile güçtür. Ni- hayet, Çinlilerin kendilerine mah - sus bir mukavemet üsülleri de var- dır. Hakikaton, Çinlilerin mukavemet lerinde dört usul görüyoruz. Evvelâ, yukarda bahsettiğimiz gi- bi passif usul: Meselâ, Şanghayda veya Kantonda böyle olmuştur: Ja- ponlar Çinlilerin gösterdikleri — düş- manlık havası içinde, kendilerini a- deta boğulmuş diyorlar. Sonra, silâhlı mukavemet: Şang- Kay - Çekin inzibatlı, iyi kumanda edilen, oldukça iyi techizatlı ordula- yi var, Bunlar gerek Rus, gerek in- giliz, gerek Fransız yolu ile, mü- himmatlarını tedarik edebiliyorlar - Burada şunu da ilâve etmek isti- yorum ki, eskiden askeri Üzlere kar- şı yabancı bulunan Çin 1911 den- beri dahili bir harp halindedir. O- nun için, Çin zabitleri yirmi seneden- beri harbe alışmış bulunuyorlar, Şüphesiz, bugün Çinin mükem- mel zabitleri, zabit vekilleri, hatta iyi generalleri bile yok. Fakat, 19 üncu asrın sonunda japonyanın kar şısında bir İki ayda mağlüp olan Çin bugün Rus, japon harbinde Jane- muüharebe etmiye de lüzum yoktür. rin diğer iki muka - vemet usulleri daha var. Bunlar da tedhiş ve çete harbidir. Çindeki mahalli hükümetlerin hiç biri japon taraftarı olamaz, çünkü japon taraftarı her Çinl; çeteler ta- rafından ölüme mahküm edilir ve er geç öldürülür, Hakikaten, Çinliler, şiddetle mu- kabil hareketlerde bulunacak japon asker ve polisine karşı mücadele edecek yerde kendi aralarındaki ca- suslarla ve vatan hainleri İle çarpı- şıyorlar. Bunun neticesi olarak da Çin - sulhçuları - (bunlar ekseriya iş adamlarıdır) ile japonlar arasında hiç bir iş birliği kurulamıyor. Bu süretle, japon cephelerinin gerisinde tedhiş hareketleri hüküm sürüyor. Japon hatlarının gerisinde hüküm süren bir şey daha var ki o da çete muharebeleridir. Esasen bu iki ha- reket ekseriya biribirile müşterek bir. şekilde ortaya çıkıyor. Çete harbi japonlara tatbik edilen veya japon- larınm az bulundukları yerlerde veya aralarmda rabıta temin oden yolli da yapılan tedhiş hareketleridir. Di- ğeri ise japon taraftarı Çinlilere tatbik edilen bir çoete harbi sayıla - rekelir de Dİr söna var bitirmek istiyor. Japonya için bu harbi istediği şe-| kilde bitirmenin en kolay çaresi Şan Kay Çeki devirmek ve onun yerine geçecek olanlarla müzakerelere gi- rişmektir. Çan Kay Çek iktidar mevkiini mu hafaza ediğor. japonya onunla mü- zakereye girişse ya. Hayır, istemi - yor. Maksadı başka bir memleketin mutavassıtlığını temin etmek, Japon ya bu vazifesi Almanya görür zan-| netti. Zira, Almanyanın Çinde büyük menfatleri vardı, Ve bugün de var- dır. Hatta; işin garibi, japonyaya karşı harp eden Çin kıtalarını yetiş- tirmek için Alman askeri heyeti de bulanuyordu. Binaenaleyh, Alman - ya da Çinle japonyanm arasını bul- mağa çoktan razı idi. Fakat Almanya iki kerre tavassut teşebbüsünde bulunmuş, iki defasın- da da Çan Kay Çek reddetmiştir. Japonya, Çin işinde kimseye güve-| nemiyeceğini evvelden biliyordu. Hatta; Almanyaya bile. Almanya -| nın iki yüzlü bir siyaset takip ettiği âşikârdı. Çinliler galip gelirse bu za- ferin general Von Falkenhausen sa- yesinde veya hiç olmazsa onun yetiş- tirdiği ordularla kazanıldığını söyli- yecek ve bu zalerden pay istiyecek- Fakat, Almanya japonya iİle mü- zakerelere girişmek hususunda Çan- Kay-Çeki razı edemedi, Acaba ingil- tere razı edebilir mi idi? Zira, ne de olsa, Almanya ve Rusya kadar ingil- tere de Çini besliyordu. Çinde büyük menfsatleri ve bilhassa imtiyazlı mın takaları vardı. Japonya ingiltereye karşı niçin cephe aldı? İşte, japonya bu düşünce ile Kan- tona, Hong kapılarına kadar Ilerle- — Devamı B inci sahifede — $ TEMMUZ 1939 ÇARŞAMBA, — Sevimli yıldız M. Ober: lon ile bir konuşma Dilber yıldız diyor ki: “Resim olarak yaşayıp, yüz binlerce erkeğin hayran olduğu kadın kalmak* tansa, bir erkeğin tam sevgilisi o!- mağı terc Merl! Oberon, Holivuddan kalkıp Londraya geldiği sıralarda büyük si- nemacı Aleksandr Korda ile evlene- ceği hakkında dönen şayiaları tek - zib ediyordu. Halbuki ateş olmıyan yerden hiç duman çıkar mı? İşte Merl Oberon Aleksandr Kor- da ile Antibde evlenmiş bulunuyor. Onunla bu izdivaçtan birkaç haf - la evvel bir mülâkat yapmış olan bir ecnebi gazetecinin yazısını neçredi: yoruz. Meri Oberonu gördüğüm zaman siyah satenden gayet sade bir elbise giyiyordu, Boynunda büyük bir iğne le iliştirilmiş beyaz bir boyun atkısı vardı. Sakin ve hoş bir abengi olan yavaş bir sesle konuşuyordu. Onda klâsik film yıldızlarında gör- miye alışık olduğumuz hususiyetler- den hiçbiri yoktu. Ne başkalarını ra hatsız edecek kadar küstah bir aza- met gösteriyor, ne de caali bi rtava- zula konuşuyordu. O sadece tabil o- lan bir insandı. Kendisinden rica ettiğim için ba- na kısaca hayatını anlattı: Hakiki ismim Marl O'Brien Tor- mondur, 1911 seensinde Tasmaide babamın ölümünden üç ay sonra doğ müşüm. Babam İngiliz zabitiydi. Ço- cukluğumu Bohemyada ve Kalküta- da buluzan bir amucamın yanında| geçirdim. On yedi yaşna gelince am- cam beni Avrupaya getirdi. Ve ben ondan sonra amcamın bütün ısrarla- rına rağmen Hindistana dönmek iste- medim. O gitti ve bana eğer ister - sem dönebilmekliğim için bir de bilet alıp bıraktı. O gider gitmez ben biletimi sat - tırn. Hayatım çok sıkıntılı geçiyordu. Hayatımı kazanmakta zahmet çeki- yordum. Bir lokantada — garsanluk yapıyor ve film figüranlığı ediyor - dum. — İlk rolünüzü nasıl yaptınız? — Günün birinde Aleksandr Kor- da beni bir sütüdyonun restoranında gördü. bana bir tecrübe filmi çevirt- ti .Hemen benimle konturat yaptı. İlk büyük rol olarak «Sekizinci Han- rinin hususi hayatı» filminde Anna rolünü aynadım. O zamana kadar hayatta çok mü- eadele etmiştim . Hayatımın en müş kül devirlerinde tam on beş gün he- men hemen tamamiyle aç dolaştım. — Hakkınızda yapılan reklâmlar sizi sıkmaz mı? —$imdiye kadar bu hayatımı çok seviyorum. Ben yalnız onun iyi ta - raflarının lezzetini çıkarıyorum. Kö- tü tarafları ise beni rahatsız etmi - yor. Belki de yıldız hayatımı tam münasiyle ciddiye almadığım — için ondan zevk duyabiliyorum. Bir çok sinema yıldızları tanıyorum .Onlar ih ederim.,, içinde ya tıyorlar. Onların kendi husus! hayat- ları yok. Bence reklâm yüzünden bu kadar alklını kaçırmak mânasız ve lüzumsuz... Merl Oberona son filmi hakkında ne düşündüğünü sordum: — Hurlevet tepeleri filminde mes leğimin en güç rolünü oynadım, ve bu benim çok hoşumu gitti, Terasil ettiğim insanın ahlâkı o kadar bana benzemiyordu ki onun dairesine ken dimi sokmak için büyük cebri nefs e- diyor, müthiş gayret Kösteriyordum, Bana öyle geliyor ki, aktrist kabili - yetimi ben birinci defa olarak bu filmde gösterdim. — Büyük artist olmak emelinden gayri hayatta ulaşmağa gayret etti. giniz bir başka gayeniz var mı? ——— — Sandet hayatta erişmek istedle gim en büyük gayedir. Resim olarak — yaşayıp yüz binlerce erkeğin hayran olduğu bir kadın olmaktansa bir er- keğin sevdiği bir kaç çocuğun annesl olmak elbet de ki hayatta en büyük saadettir. | — Seveceğiniz bir erkek uğrunda mesleğinizi foda edebilir misiniz? —— — Ben iki şeye birden malik olmalı isterim. Kadının saadetine ve akti - ristin muvaffakiyetine. Gözümün ö- nünde güzel bir misalim var. Dos- tum Norma Şererin hayatı. O büyük bir artist kaldığı halde çocuğunun ve kocasının yanında çok mesut bir hayat geçirdi. — Bu saadete malik olabileceğini- — zi zannediyor müusunuz? Bu hususta nikbin misiniz! —Ümit ediyorum; fakat çok nikbin değilim. Birkaç zaman evvel çok kö tü bir sene geçirdim. Başıma bin tür* ü can sıkıcı şeyler geldiği bir sırada — geyet ani olarak annemi kaybettim- Arkasından bi rotomobil kazası ge- — çirdim, Az kaldı bu kazadan dolayı — yüzüm çarpık , çurpuk — kalacaktı. ' Bunun için talüm bana fazla yar olduğunu sannetmiyorum. Yalnız bu — hususta değil, haytta da hiç bir za * man nikbin değilim. j Merl Oberon bana dostu Norma — Şererden bahsettiği zaman onun ÖF — neğine bu dereceye kadar sadık ka* lacağını zannetmemiştim. Çünkü malüm ya, Norma Şerer d€ kendisihi keşfetmiş olan sahne vazıf Thalbergle evlenmişti. Fakat işte Merl Oberon da kendisi" — ni keşfetmiş olan Aleksandr Kordt — ile evlenmiş bulunuyor ve çok güzel ğ l kadın olan, sevdiği erkekle eV" — lenen ve serveti günden güne artaf bu harikulâde kadın için temenni ©* — deceğimiz çoy hayatta bedbinliktet —— bir an evvel kurtulmasıdır. Çünkü — hayatta nikbin olmağa, onun kadâf — ksç güzel kadının hakkı vardır!