n —_lhtiy Bahardı. Tabiatin tekrar gençli- ğe kavuştuğu bir gün.. Geride kabk miş günlerime tahassürle bakarak- xr, şehri üzerinde bulun- epecikten — seyrediyor-| dum. Karşıda hafif bir sis tabaka: camileri, apartımanları efsaneleş! yor ve ben ellerim ceplerimde, kal- tuğumda bir kitap olduğu halde tıpkı liseli bir genç gibi, tepeye tırmanan dik bir yokuştan taştan taşa sıçraya- rak ilerliyordum. Az sonra yorulup tepenin deni- ze en hâkim bir yerindeki ufak bir| dut ağacının gölgesine sırt üstü u- tandım. Şimdi üstümdeki mavi kub- bede hızla uçuşan beyaz bulut parça- larını, yirmi otuğ metre ilerimdeki bir hendekte siper almış çocukların başlarını ve çalılar üzerine konmuş ökseleriyle kuş kafeslerini görüyor- dum. Bahar... Mavi kubbe... Ve bu ha-| yat dolu tabiat beni bir anda mazime götürdü. Eğer isteseydim, senelerce haya- limde yaşattığım bu şehrin, bir va- kitler gençliğin heyecanları içerisin- de bir kiç yüzünden bıraktığım sev- gilimin ve gimdi hatıralariyle baş başa kalmaktan bile zevk aldığım kaybedilmiş saadetimin ömrümce benim olabileceklerini düşünüyar- dum, Ve eğer sen de bir çok zavallı insan oğulları gibi dünyada var ola- Bilen saadetin hakiki manasını anla- makta müşkilât göstermemiş ve böy- le yaşadığım müddetçe maceradan maceraya koşarak dağların - içinde Kaf dağını ve kuşların içinde Anka kuşunu aramamış olsaydım bugün Böyle ıstırap çeken bir adam olmuyaz caktım. Fakat; iyi bilmiyorum amma.. Galiba ben gençliğimdenberi bu 15- — Brabi aramıştırr. ! Tekrar mazimi yaşıyabilmek tek- rar hatıralarımla başbaşa kalmak ar- zusiyle yerimden fırlayıp kalktıktan #apra önümde uzanan yolların birin- — *den saatlerce yürüdüm. Oh yarabbi bugün kendimi ne kadar hafif hissediyorum. Senelerin verdiği yorgunluğa rağmen bugün hâlâ oraya kadar... Çocukluğumun ve gençliğimin izlerini taşıyan Çam- hca tepelerine kadar kolaycacık yü- Tüyebileceğimi zannediyordum. Bir müddet sonra etrafımda is-) tediklerimi bulmağa başlamıştım. İşte sağımdaki beyaz yağlı boyalı köşkün yıkık dıvarları üzerinde sev- gilisini bekliyen mavi bülüzlü bir|da genç kız oturuyor, tepelerin arasına| i gömülmüş bir cami ve iki üç evi tek- Tar görüyorum ve İşe bir vakitler mehtaplı gecelerde - çiftlerin içinde tayboldukları korudan geçerken bir gölge gibi beni takip eden gençliği- min ayak seslerini duyüyorum. Fakat bütün bunlar ne kadar de- Bişmüğ..> Ya o evler... Onlara ne ol-|, muş...? Gözlerim; bana asıl mazimi tek- rar yaşatacak olan harap köşkü arı- yor. Ve nihayet onu da görüyordum. n gene bu yollardan ve gene bu köşke doğru sevgililerimle kaç kere- ler geçmiştim..? Köşkün yere yıkılmış tahta par- maklıklarının yanına gelince bir kö- peğin havladığını duydum. Bu Bon- cukuün sesi miydi? -Karşıma çıkan tüyleri dökülmüş, sevimsiz ve beni yabancılıyan ihtiyar bir ev köpe; görünce buranın kırk yıllık ihtiyar bekçisine bağırdım: Fatma abla..! Fatma abla..! Rüzgârla açılıp dıvarlara çarpa- raktan tekrar kapanan sokak kapısı- nın kanatlarını ayağımın üciyle ite- rek içeri girdim. Sofalardan ve kapı ları iple bağlanmış odaların önünden. birer, birer geçtim. Yukarı kattan pancurların ve açık kalmıs cam ka- “natlarının çıkardıkları gürültüler ge- liyordu. Nihayet sokak kapısına bitişik iz« be bir odanın kapısında bir an dur- dum. Ve şonra yavaşca kapıyı arala- yıp içeri girdim. Ve şimdi karşımda Beyaz bir posteki üzerinda günerle- men Fatma abla vardı. Cözlerinde — börmütad sütmüş cerceveli gözlükle. — gü ve dudağında ince bir sizara görü- N Hüyordu. Evvulk: biribirimize uzun uzun|bir yolun yarısına kadar götürdü. Va İrinde oturmus. elindeki inca bir dağı Baktık. Sanra ben: — Yahu.. Tanımadın mı beni? İkoparıp derin derin kokladıktan son- İsinirli kamçılar gördüm. ar kız Diye haykırdım, — Benim... Benim yahu..© Hâ- İâ mı tanımadın: Yerinden fırlayıp yanıma gelerek ellerimi avuçları arasına alırken ce- 'ap verdi: — Sen misin? Kaç yıl sanra ge- ne sen... Fakat bu ne ihtiyarlık..? |Akbabalara dönmüşsün sen be oğul Bana ayakları demir tellerle biri- irine raptolunmuş bir hasır iskemle gösterdi, oturdum. O da beyaz postekisini sandalye- İmin ayak uçlarına kadar çekip üze- rinde bağdaş kurdu. Ve teneke si-| gara kutusunu uzataraktan: — E... Dedi. Ne var ne yok ba- kalım? Sen şimdi nerelerdesin? — Nerelerde olacağım Fatma ab-| la... Anadoludayım. i mi geldin? — Üç gün oluyor. Bir an durdu. Gözlerini, kıştan kalıp paslanmış olan bir sobanın par- lak kalmış madeni düğmesine dike- rek mırıldandı: — Bekâr mısın? Hâlâ mı bekâr? — Evet..! Dedim. Sen biliyor- sun işte bizim vak'aları... Ve sırf bir tesadüf eseri kızlığını, senelerini bu köşkte geçirmiş olan mubhatahımın gözlerinin içine baka: raktan ilâve ettim: — Artık bizden o işler geçti Fat- ma abla... Biz şimdiden sonra... O her zamanki kendine mahsus mü kesti ve: — Kâfi.. Dedi. Ne diyeceklerii: bilivorum. Fakat bütün bu söyliye ceklerin yalan ve bosş şeyler.. Beni senin gibi çoklarını gördüm. Sevgili odasına koyduğu Balde oltumadığı için alâkasızlık ve Jâkaydililikle it ham ederek birakıp kaçanları mm,.> Nişanlısını birgün gezmeğe çıktı sırada on dört yaşındaki bir çocuğun saçlarını okşadı diye mazisinde aşk fırtınaları geçirmis olduğunu veahme derek bırakıp gidenleri mi görme dik..? Neleri örmedik oğul. leri istiyen gene siz ler değil misiniz.. > Hayatın ve tecrübelerin konus- turduğu bu ihtiyar kız elini iki tara fa sallıyarak ilâve etti: — Birakalım bunları! Şimdi ben de sana hayatımda ilk de la- e bir gün şikâyet etmiş ilim. Fakat sana şunu he men söyliyeyim ki artık bu hayattan ben de memnun değilim. Neden m dedin? Geçim filân değil canım.. E vet şimdi geçimler de bit hayli güç leşti. Eaki z unlar bir şey ( olsa iyi kötü oluyoruz işte.. imdi nerede o eski gün ler..? Ne güzel demlermiş onlar ne güzel..? Bu tepelerde bir vakitler siz |ler gibi buluşup gezen çiftler nere |de.. O mehtaplı yaz gecelerinde ko- rudaki tazeleri, sevişen — sevgilileri seyre doyum mu olurdu hiç.. Hele © cuma olmaz mı? Rengârenk elbi- seler giyinmiş kızlarla güzel nişanlı- ları koruya hattâ bizim... Evet, evet bizim şu bahçedeki ağaçların altları- na kadar gelirler sırt üstü uzamıp ya- tarladı. Bir delikanlının, kucağına yatmış bir genç kızın başını okşayı- şını, onların biribirlerine bakışlarını uzaktan, şöyle bir kafesin arkasın- dan seyretmenin e büyük bir zev- ki vardı? Fakat şimdi zaman fenalaştı. Se- vişenler artık tabiatten zevk almt- yorlar. Sinamalarda evlerde sevişi- yorlar. İşte bunlar benim hiç hoşu- ma gitmiyor! Ben şimdi hep onları bekliyorum. Fakat; onlar yerini ya- dırgayıp Ricret ettiği memleketten bir daha eski yuvalarına dönmiyen| Teylekler gibi buralara hiç uğramı- yorları.. Aksar Üzeri dışarı çıktığımız za- man bahçenin bir kenarında ahıra genç bir adam İnekleri sokuyordu. Ve pökyüzü kızıllaşmıştı. Fatma abla beni tramvay cadde- sine giden ince ve kırmızı topraklı oraya gelince yerden bir avuç kekik sini, hakkında yazdığı şiirleri gizlice| * " | » lözümlu makineleri inşa ederken, ÇANADOLU) - —3 TEMMUZ 1939 ÇARŞAMBA Rusya'da Ziraatl Bu makinelerin inşaatı 20 büyük fabrikada teksil ediimiştir Tass “Ajansından: 1938 senesinde, Sovyetler Birli- ği ziraalında, 5300.000 — traktör, 153.500 kombine haşat makinesi, 195.800 kamyön ve 130.800 ha man makinesi çalışmaktadır. — Sov- yetlerde toprağın kolektif tarzda iş- lenmesi ve buna inzimam eden mo- dern teknik, ziraatı - filhakika çok mühim bir derecede makineleştirmiş bulunmaktadır. Nitekim, harman iş- lerinin yüzde 94 ü, sürme işlerinin yüzde 71 i ve hasat işlerinin de yüz- 'de 44 ü bugün makine ile yapılmak- tadır. Memleketteki endüstri, ziraatın bütün makine ihtiyaçlarını karşıl: yacak bir vaziyettedir. Daha 19 senesinde her türlü ziraat makinesi ithaline nihayet veren Soavyetler Bir- liği, 1936 senesinden itibaren de zi-. 'raat makinesi imalinde dünyada bi- rinci mevkli almıştır. Memleketteki İZMİR 265 Albayrak tiça 11 66 “Alyoti bi M T4 Hayım Küri - 14 50 57T J. Köhen l4 T5 39 Ü. T. girketi 13 76 9 istiklâl B, — 14 75 691778 1,2 No. 7 8 Flat ı 12 12 u 17 BO TB 25 0 &i 829 B, S. Albayrak 8 60 819 M. E, Nazh 8 75 228 M. A. 8 60 2S$E.R.R. 9 25 2 Albayrak 10 F. Solati 11 4 H. Levi 12 8 B g g 9 10 n 12 ziraat makinesi fabrikalarının mec-| — mu istihtallerinin kıymeti, 1913 ge- senesinde — 2.500.000,000 — rübleyi bulmuştur. Sovyetler Birliğinde ziraat maki- neleri inşaatı, 20 büyük fabrikada| teksif edilmiştir. Bunlardan 8 tane- si, ezcümle Çeliabinek, Stalingrad ratov ve Zaporojie kömbine hasat -| harman makinesi fabrikaları, Teşi kend, Rostov ve Gamel mekağik' nşaat fabrikaları, ilk beş yıllık plân levresi içinde ilmiştir. Bu csna- caki febrikalar da baştan aşa yenileştirilmiş ve modern tek- riğe uydurulmuştur. Bu fabrikalar, bir taraftan zirma- liğer taraftan da bunlar üzerinde yileştirme ve yeni yeni makine tip- 'eri vücüude getirme fanliyetlerinde! '« bulunmaktadır. Bu suretle, Sov- et fabrikaları, halen mevcud maki- releri durmadan islâh etmekte ve a) ıca çok iyi neticeler veren yeni ma-. cineler kurmakta ve nihayet bunla- ın pratikte muvaffak olmaları üze- ine bunları teksir ederek memleke- in her tarafına dağitmaktadır. Bu alışmalar neticesinde muhtelif mı: ineler elde edilen randıman, hatta üzde 25 gibi büyük nişbetlerde art- iştır. Yapılan yeni makineler ise| ilhassa endüstride kullanılan nebat- | ran dikilip biçilmesinde ve tasfiye- nde kullanılmaktadır. a: — Haydi sana uğurlar olsun, de- N Nasırlır ellerini avuçlarım arasına 'aman dudaklarımın titrediği- — Nedir? Dedi. Bir şey mi sora- aksın? Gülerek cevap verdim: — Şey Fatma abla... Bak her şey ieğişmiş... Evler... Köşkler... İnsan- ar... Ve hayat... Ya buradaki kesta- nelere... Buradaki bir çift kestane ağacına ne oldu Fatma abla..? O; bütün bu tahavvülleri aşkın ve üşıkların tereddisiyle izaha çalışarı ihtiyar dostum ağlar gibi bir sesle ce- vap verdi: — Evet her şey değişti.. Her şey... Hele o kestaneleri hiç sorma oğul. Bir vakitler o kestanelerin altlarında neler olurdu neler değil mi? Onla- maltlarında kaçgenç birbirlerine söz vermişler... Aşklarına yemin etmiş- ler ve hayat plânlarını çizmişlerdir. Halbuki şimdi buralara uğrıyan bile yok... Kestanelerin yüzüne bakan kim... Ben de kızdım buna. Geçen kış bizim uşakla beraber gelip bir balta ile devirdik anları! Ondan ayrıldığım zaman, bir dos- tun mezarından dönerken insanın omuzlarına çöken ağırlığı omuzla-| rımda duyuyor ve kalbe çöken hüz- nü içimde hissediyordum. Yolu dönerken; ann bir defa ba- şımı çevirip Fatma ablaya baktığım zaman onu henüiz vesermeğde basla- mma kestane küfüitlarinden Üze nekle avak ucundaki calıları sinirli 1441 gençliğini ve nihayet ihtiyar kızlık |esinde 55.000.000 ruble iken, 1938| 227792 229238 Zahire borsası İZMİR 96 ton buğday 450 4 gülüşiyle tebessüm ederekten sözü-| Y Harkov traktör fabrikaları, Sa-|57M4 kilo yapağı 4894 kilo badem Ke 1770 kila K. ceviz 8245 kilo mazi 429 kilo balmumu Dış Politika — Baştarafı 3 ncü Sahifede — dar bırakmadığımı Alman tarihçileri büy arbin mesullerini ararken, son güne kadar ne yapacaklarını söylemekten çeki- 17 M 18 kem olması, harbı doğuran âmiller sındadır. Almanlar — diyorlar ki «ingilterenin harbe iştirak edeceği- ni bilseydik, daha büyük itina fle ha- reket eder, Avusturyayı da itidale lik.» 1914 senesinde İngil- re edenlerin hareket hattı hakkında ne söylenirse süylensin, her halde ayni şey bugtinkü devlet adam Tarı hakkında söylenemez. Fakât Hit 'er ve arkadaşları hâİ4 İngiliz devlet adamlarının bu sözlerinde samimt o- lap olmadıklarında şüphe ediyorlar. Hitler Münihte Kalyan muha - riplerini kabul ettiği sırada demiş - tir ki: — İstikbal tehlikeyi göze alan mil letlerindir, Göbela Essende, bu kumarbaz zih- niyetin; daha açık olarak ifada etti: — Küumsr oynamıyan kazânamaz. Hakikaten kumar oynıyan bazan kazanır, Talih yardım ederse sık ık kazanır, Fakat daima kazanamaz. Milyonlarla insan canına ve yirmi beş senedir Almanyanın çektiği 1- tıraplara mal olan ayni kumarı, 1914 senesinde ikinci Vilhelm de oyna - mişti. A. $Ş. ESMER ANADOLU GÖÜNTÜK #fYASİ GÂYETE Sahip ve Başmuharriri HAYDAR RÜŞTÜ ÖKTEM Umuml neşriyat ve yazı işleri müdürü HAMDİ NÜZHET ÇANÇAR İDARENHNANESİ İzmir ikincl Beyler sokak C. Halk Partisi binası içinde 'Telgraf: İzmir — ANADOLU TELEFON: 8778 Posta kutusu:403 ABONR ŞERALTI Yulhâr 1400, Altı aylığı 800 Kuruştur. Yabanet memleketler İçhi senetfk abone dereti 27 liradır. Günü gecmiş nüshalar 25 kuruştur ANADOLU MATBAASINDA | ORSASI ANLKSAR'A Sterlin Dolar F. Frang' Büret İsviçre F. Florin Rayişmark Belga Drâhmi Leva Çekoslovak Kr. Peçeta Zloti Pengü Ley Dinar Yen 4.38 14.085 23.R45 24.84265 0.905 2.8925 84.62 İsveç kr, 80.535 Ruble 23.9026 ESHAM ve TAHVIİLAT ANKARA Sivaş - Erzurum hattı istikrazı 119.76 Sivas - Erzurum hattı istikrazı TL. 19.82 Sivas » Eerzurum hattı istikrazı Mi 1982 Doktorumuzun .. , Köşesi — Baştarafı 2 nci Sahifede — taze sebzeler havi oldukları vitemin ile vütüdun kuvyet ve Küudretini te - min ederek insanlar ba gibi tehlikeli hastalıklardan kendilerini korumuş olurlar. Çiğ faze sebzelerin bin bir çeşid hassası vardır. Hattâ kemik veremle larda'çiğ sebze yediriyorlar ve bu sü Tetle vücad makiâ&sinin kudret ve enerjilerini yükselterek şifa bulur - İar. Anne ve baba: çocukların büyü- mesini kuvvetlenmesini, xetişmesini vücudlarının küdrotlerini artırarak, büyümelerini temin etmek için bu bususu bir vazife telâkk! etmelidir. Bu y büyükler de ve yaşlı kimselerde dahi taze seb zelerin yarattığı kudret pek kıymet. N ve büyüktür. Kân damarları katı. Taşmiş, buronşitli onlarda, kalb hastalıklarmda çiğ taze sebze- ler en büyük bir devadır. İştihasız 0. lan çocuklara yemeklerden beş daki ka evvel yarım bardak serin olarak verilecek tomates miyu büyük bir iş- tiha vermiş olur. Büyükler de bir bardak tomates suyunu yemekten ev vel alacak olurlarsa iştihalı art - miş olür. Ayni zamanda bü süretle vücud da vitamin maddelerini bol olarak almış bulunur. Tomntes suyunu alde Etmek — için olgun tomatesleri çok temiz yıkamalı Ve ezerek suyunu süzmeli, hafif tuz koyarak serinleştirmelidir. Bu toma- tea aayundan yemeklerden evvel içi: Tetcek olursa iştiha mütlaka artmış Bulanacağına emin olunuz. ELHAMRA Büğün Matinelerden itibaren TARAK Büyük Katerinin unutulmaz n Saadet Başrolde: Meşhur Tenor çocuklarda deği | İZMİRDE rine, akciğer veremlerine son zaman| Wilm . Bugünkü program 1639 M. 153 Kos./120 Vw Kw T. ÂA. O. 19.74 M. 15195 Kos./20 Kw. T, A, P. 31.70 M, 6465 Kos./20 Kw. TÜRKİYE RADYO DİFÜZYON POSTALARI TÜRKİYE RADYOSU ANKARA RADYOSU Öğle neşriyatı: 12.30 — Program. 12.35 Türk müziği -PL 13.00 . Memlcket saat ayari, ajans ve metcoroloji haberleri. 13.15-14Müzik (Karışık program - 1 Akşam neşriyatı: 19:00 — Program 19.05 — Müzik (Strpuss un iki vak PL) 'Türk müziği (Fasıl heyeti) Memleket saat ayarı, ajans Ve meteoroloji haberleri. Konuşma Türk müziği 1 — B. Orsmanın - Saba pesrevi. 2 54 Deda Saba ' garki « Güş eyle gel bülbülleri. 3 — Aşık Mustafa - Saba şarkı - Bir esmere gönül 19.15 20.00 20.15 20.30 Ai 5l,4 Kettatt takölmi 3 — Kâzım Uz - Hüzzam Şrki' Bönzümeğein Klmm İndim dağdan ovaya. * Halk türküsü - Damından görünür bağlar. 8 — B. Raif - Kürdilihi- tazkâr şarkı - Rengi ruh- sarına. 9 — Osman Nihat - Kürdi- Hhicuzkâr şazkı » Gözüm- den gitmiyor. W—: Muhayyer türkü - Bu gün ayın on dördü. Haftalık posta kütüsü. Neşeli plâklar - R. Müzik (Bayan Ferhunde Erkin tarafından piyano so- loları.) Müzik (Küçük orkestra - Şef : Necip Aşkın) 1 — Sehumann - Dördün- cü senfoninif romabsı. 2 — Rio Gabhardt - Mas- karade konser valsi. 3 — Billy Gobwyn Cam- bazlar (Fokstrot) 4 — Hans Zander « Viya- nada gece 1 — Giuseppe Becce - A- malfi serenadı. 23.00 — Son ajana haberleri, ziraat ş esham, tabvilât, kambiyo « mukut borsası (fiyat) 23.20 — Müzik (cazband « Pl. ) 23.55-24Yarınki program. 2110 21.25 |21.30 22.00 Sinemasında iki büyük şaheser film birden ANOVA Ginayeti başroldet P. Richaro Annie Vernay Düşmanı Benjamino Gizili SAADET DÜŞMANIİ 3 - 7 ve TARAKANOVA &5 « 9 da., Ş ni heyecan ve kahkaha haf tası yenı n 6 e ,Bugün başliyor İLK DEFA WALLACE BERRY JAKİE COOPER tarafından Öldürücü 2 Türkçe Tam Ahbap Çavüşlür Seir günler: SKM Si A KAFES ve Yeni Kopya HAYDUTLAR ARASINDA Karım Beni Aldatırsa Cumartesi pazar: 10,12.30 . 2,30 - 7,15 de 12.30 2.30 7,15 de başlar.