— Süleyman merhametli davranan bir hükümdar-Jolan adam tekrar ileriye utıldı: dı. Maiyet zabitinin bu fikrini kabul etmedi: — İnsanlar sürgüne gitmekle büs- bütün sefil olurlar, Fakat, 1slah edil- miş olmazlar. Onları burada yola ge- tirmenin çarelerini aramalıyız, de- di. Hasaa zabiti fikrini tekrarladı: — Mısır Firavunu sizin yeriniz- de olsaydı, Yahudileri çöle sürerdi. Onları ialah etmek, sinden ziyade (Rabbjın işidir. Büteyrnam : — Re&b bana onları ıslah etmemi emretti, dedi, Yahudileri bütün insan- lar gibi iyiliğe sevketmek vazifemdir. Onları sefalete düşürmekle — Rab'ın emrine kazgı gelmiş olurum. Haydi, atını hazırla.. Yanına bir bölük aaker| ile çabucal al! Siyon dağına git.. Buaya, benim| kendileri hakkında neler düşündüğü. | ve en sözü geçenlerden biri olduğu Dağdan şehire insinler. ye çevirmesinler. Ve kendilerine hiç bir ceza vermiyeceğimi, işleriyle güç- leriyle meşgul olmalarımı arzu ettiği- mi söyle! Dedi. Hassa zabiti hükümdardan aldığı emir üserine, yanına bir bölük zırblı asker 4larak Siyon dağıma git- ti, Hassa zabiti Kilet âsilerin yanında. Kudüstan bir bölük askerli bahleyin ayrılan Hasaa zabiti Kilel büleye doğru Siyon dağına varmıştı. Kilet iki Hassa askerini elçi ola- rak dağın tepesine gönderdi. Askerler dağa çıktılar.. buldular: — Süleyman sizinle görüşmek üze- ve Haasa zabiti Kilet'i gönderdi. Uzak- tan gördüğünüz atlılar sizinle çarpış- mağa gelmiş değildir. Deyince, Bua: — Peki, gelsin. Konuşalım. Diye haber gönderdi. 4 Kilet askerlerini dağın yamacın- da birakarak, iki askerle birlikle te-| peye çıktı. Kilet, Bua'yı çok iyi tanırdı. Bua, Süleymanın maiyet zabitini görünce hürmetle selümladı.. Kendine yer gös- terdi. Bütün âsilerin ileri gelenleri Ki- let'in etrafıni sarmışlardı.. Kilet hükümdarın — söylediklerini birer birer anlattı: — Şehire ininiz.. Evlerinize dönü- nüz! Hükümder sizi affediyor! De- di. ' Bua: — Biz dileklerimizi onun insaf- sız cellâdlarından Hamoya söylemiş- tik, dedi, elbette 0 da Süleymana an- latmıştır. Bu sırada bütün âsiler hep bir!| ağızdan: — Hürriyet isteriz.. İsrail asılza- deleri gibi müsavat ve imtiyaz İste- riz. Diye bağırmağa başlamışlar. Âsilerden biri Kiletin yanma s0- kuldu: — BSen şehir içinde atını sürerken, halktan birine çarpacağını, bir zaval- ham canını yakacağını düşünüyor musun? Ben seni, bir ihtiyarın üzeri- ne şiddetle atını sürerken gördüm: Yavaş diye bağırdığım zaman bana kamçını salladın! Sizin malik olduğu- nuz imtiyazlardan biz de ietifade et. mek, biz de şehir içinde sizin gibi atı.- mizi sürmek istiyoruz. Bizim sizden ne farkımız var? Kilet, bu sözleri gevap veremedi. Bua âsilere hitaben : — Filistin, Filistinlilerindir.. Bus'yı 8ö) olarak kalacaktır. Diye bağırdı. Âsiler hep bir ağız- dar — Filistin, Filistinlilerndir. Peygamber Süley manın Sarayında KUDÜS KIZLARI <4> -«« 10-- tebaasına karşı çok|ği sırada, liyen âziye, sert bir sesle| Ve dünya batıncaya kadar Filistinlilerin Har Yzana: İskender FahrettinSertelli — Evet.. Kulağımla duydum: Dün gece Sahranın odasında konuşuyorlar- di âsilerden — Kileti tanımış — Süleymana gittiğin zaman — bi- zim çok küvvetli olduğumuzu anlat- malısın ! Dedi.. Belinden hançerlerini çek- ti.. Ve bir hamlede Kiletin — sol elini bileğinden kesip yere düşürdü. Bua birdenbire şaşırmıştı.. Bu ne kadar eli çabuk bir adam- d! Âsiler: — Yauşa.. Mağrur hassa zabitinin burnunu kırmak için bundan başka bir şey yapılamazdı. Diye bağırdılar. Kilet can acısından baygın bir hâalde yere yuvarlanmıştı. Kiletin yanındaki aakerler âsinin üzerine alıl- dılarsa da, ikisi de yumruk ve tekme re yuvarlandılar. in âsilerinin en ihtiyarı — BSahra da onlara ayni fikirde miydi? — Aşo ile Kaşo bunu konuşurken Sahra odada yoktu. Sahra size sa- dıktır, Mellâ! Fakat ötekiler asla? Süleyman saray — muhafızıni ça- ğırtti: — Aşo ile Kaşoyu hemen zindana asünız! Ve sahrayı sorguya çekmiye karar verdi. Silo bu şüpheyi Süleymanın kafa- sına soktuktan sonra, müsterih olarak odasına döndü. Silo kendi kendine: — Eğer sarayda Sahra olmasa, hükümdar bütün zevcelerinden ve bü- tün gözdelerinden fazla beni sevacek. Diye söylendi.. Sahrayı bulup getirdiler. Süleymanın arkasında iki cellâd nöbet bekliyordu. Sahra cellâtları görünce hayretle etrafına bakındı. Ortada ne vardı acaba? Sahra yeni bir iftiraya uğrıyaca. kanı aklından bile geçirmemişti. Süleyman hiddetle sordu: — Bedevi kızlar nereye gitmiş- ler? Bua Fili için, âsilere: — İyi yapmadınız! Bu bir elçidir.. Hiç bir suçu yoktar. Diye bağırarak zabitin elini yağla- yap sardı ve kendisine özür diledi. Askerler Kiletin koluna g' Dağın yamacına indirdiler. Kilet ata kaybettiğini görünce galeyana geldi- ler: — Dağa çıkıp hepsini yorum, Mellâ! geberte- im — Sen bilirsin Sahra, sakluma! Dediler. Kilet: — Başımı vursunlar.. Vücudümü — Onlar çok kuvvetlidir.. Döne-|parça parça doğrasınlar.. Bilmeyince iüm., ne söyliyebilirim? Diyerek atımı sürdü. — Senin misafirin — değil miydi Kudüse döndü-(onlar? — Evet, Mellâ! Siz müsaade etti- K niz.. Benim yanımda yatıyorlardı. Dün Silo, hükümdarı kandırmıya çalı.İsizden yardımcı istediler, vermediniz. şıyordu. Bu sabah çıkıp gitmişler, banü da gö- Aso, Kaşo kardeşleri saraydan|rünmediler. uzaklaştırmak için, Süleymana: — Onlar buraya beni öldürmiye — Bu Bedevi kızları size suikast | gelmişler.. Doğru mu? yapacaklar! Sahra, gözdelerden birinin kendi Demek küfi değilmiydi? aleyhinde tuzak kurduğunu anladı: Silo bunu ihmal etmedi. — Böyle bir maksatla gelmiş ol- O gece hükümdarın yamna git-|salardı, ben onları himaye edermiydim Mellâ! Onlar kabilemin en mert, n te- miz kanlı ve temiz yürekli kızlarıdır.. Kardeşimin yaralandığını duyunca si- Siyon dağından ler. ti — BSize kıyacaklar, Mellâ! Bu Be-, devilere neden bu kadar yüz veriyor- sunuz? . Jlâhlanıp Kudüse gelmişler. Eğer onla. Süleyman bu sözü işidince saşır-İra biraz yardım etmiş olsaydınız, bu di: iki kız kardeşler Siyon dağının altımı — Ne diyorsun, Silo.. Bana kıya- caklar, beni öldürecekler ha.?! Üstüne getirebilirlerdi. — Devam ederek — Amerika dünyaya nasıl geldi? Bu kos koca dünya bile insan ihtirasına dar geliyor 1492 de Kristof Klomb, İspanya'Covanni da Verazzano isminde bir hükümeti nâmına, yeni bir dünya'İtalyan gemisine Şimali Amerika keşfetmek üzere yola çıkıyor. sahillerihi keşfetmek vazifesini ve- 1499 da da Amerigo Vespuççi, riyor. kendisinden evvel Kristof Klombun — Bu suretle, İngiltere, Fransa, İs- ayak bastığı yerlere gidiyor ve ora- panya, Portekiz ve — İtalya, hepsi sının, onun Zannettiği gibi Hindi iAmeriknclıı bir yer almış ve oraya tan olmayıp, yeni bir kıta olduğunu memleketlerinden muhacir gönder- ilân ediyor. Buraya kendi ismine iza- miye başlamıslardır. İtalya Ameri- feten de Amerika diyor. |kada prenslikler, dükalıklar, margi- Amerika keşfedilmiştir; fakat likler de kurmus ve bu ünvanları nasıl bir memlekettir, neleri vardır.. İtalyan asilzadelerine dağıtılarak on- Bunu keşfetmek için de daha sonra ları oralara göndermişti. seyahatler başlıyor. Covanni K.ı,o..ı Fakat, Amerikayı iskân husu- to ile Sebastiano Kaboto İngiltere'sunda en ileri giden İngiltere oluyor. hesabına, şimali " Amerikada arazi Yalnız bir sene zarfında (1667 de) keşfine gidiyorlar ve baba oğul, bir- çok yerlere ilk defa olarak ayak ba- sarak Labrador'a kadar ilerliyorlar. Amerikada vahşi yerlilerin bulundu- liyor ve - Amerikaya gönderiyor. Bunlara, Amerikanın zengin toprak- (ANADOLU) N Klark Gebl Karol Lombardla ev- leniyor Biri Ötekinin ikinci Kocası, Diğeri onun üçüncü karısı Klark Geybl ikinci karısından ayrıldı ve üçüncüsü ile üÜzere.. VT 23 Birinci kânun 988 CUMA General Şan-Kay-Şek'in sevgilisi - J8 « — Fakat Eleni, Bugün sen çok evlenmek İtuhafsın.. — Hayır, tubaf değilim Parici- Üçüncü defa olarak Madamlğim, yalnız mes'udum, heyecanlı- Klark Gabl işmini Lombard alıyor. beri seviştikleri söylenen bu iki ar- tist nihayet birleşmiş oluyorlar. artist Karol|yım.. Sana ruhen ne kadar yakınım Uzun müddetten-|bilmezsin.. — Fakat beni bugün çok mah- İcup etmekte hiç insafsızlık duymı- Klark Gebl otuz yedi yaşında-|yor musun? dır. İlk defa olarak Matmazel Joze- fin Dillon ile evlenmi; çok geçmeden ayrıldılar. — Hayır, insafsızlık değil, çok . Fakat pek İsevdiğim bir arkadaşla güzel bir gün Matmazel Rea Langkam ile evlen-İtiyorum, o kadar. Haydi, sen yıka, di. Son karısı budur. Fakat, 1935 |yüzünü, tenberi ayrı yaşıyorlardı. 'alnız, son zamanlara gelince- ye kadar boşanmayı akıllarından geçirmiyorlarmış. Sonradan, Klark Gebl'in Karol Lombardla sevişmesi üzerine Rea kocasından boşanmak İarzusunu izhar ediyor ve nihayet bu- gün boşanmış bulunuyorlar. Halbuki, geçen seneye kadar Klark Gebl'in karısı kocasından ay- rılmamak için 1srar ediyordu. Hat- tâ artist, karısından boşanmak için ona 600 bin dolar vermeyi teklif et- mişti. Kadın, Klark Gebl'i serbest bırakmıyor, çünkü nihayet bir gün gene barışmak ümidini. muhafaza ediyordu. Fakat, Klark Gebl'in Karol Lom- bardla seviştiği ve evlenmek istediği bugün Holivut, hattâ bütün Ame- vika için malâm olan bir mes'eledir. Bunun üzerine, Rea Langham ko- sasiyle barışmak ümidini tamamiyle kaybetmiş ve hoşanmaya razı oldu- gunu bildirmiştir. Boşanma davaları da pek uzun sürmiyerek, Klark Gebl'e Karol Lambardla evlenmek müsaadesi ve- ,Jrilmiş oluyor. Karol Lambard 29 yaşındadır ve bu, ikinci defa olarak evlenişidir. İlk kocası artist Vilyam Paveldi ve bundan bir kaç sene evvel - boşan- mıştır. Karol Lombard kocası ile be- raber «Kocam Goldfey» ismindeki filmi çevirmiştir. Fakat, kocası ile yaşadığı zaman- lar bile onun, daha fazla Klark Gebl ile arkadaşlık ettiğini ve onunla ko- sından ziyade dost olduğunu her- kes görüyordu. Vilyam Pavel de onun bilhassa bunu bikdiği için bo- şamıştır, diyorlar. y Her ne ise, bugün Karol Lom- hbardla Klark Gebl hayatta bir ara- da rol oynamak üzere evleniyorlar. ilm çevirecekleri de ha- men hepsi oraya koşuyor. Bu mücadelede Fransızlarla İs- »anyollar bir tarafa geçip İngilizler- le çarpışmağa başlıyorlar. Şimdi Amerikanın bakir topraklarında yal- nız binalar, fabrikalar, müeeseseler değil, kaleler de yükselmektedir. Bü- Yük nehir başlarındaki köprüler bi- rer istihkâm halini ahıyor. Vapurlar Avrupadan yalnız insan ve yiyecek değil, silâh ta taşıyor. Fransızlarla İngilizler arasındaki harp 1754 te en şiddetli safhasına giriyor ve Büyük Britanyalılar Ka- nadayı Fransızların elinden almıya, çalışıyorlari Bu muharebelerde İngilizler, Af- rikadan getirdikleri esirleri, Fransız- lar da Amerikan yerlilerini kullanı- yorlar ve bir müddet evvel harp ne- dir bilmiyen bu iki iptidai kavim, baskasının hesabına birbirleriyle çar- pışıyorlar. Harp uzun sürüyor. Nihayet İn- giliz kuvvetlerinin başına Corç Va- İngiltere Afrikadan 50 bin esir top-| sington geçiyor ve Fransızlara karşı siddetli bir muharebeye girişiyor. Core Vaşington 1732 de Ameri- larından istedikleri kadar altın ve|kanın Vircinya eyaletinde doğmuş- Pari, odaya döndüğü vakit, Ele- niyi, ortadaki masanın üstüne seril- miş, yaprak kurusu renginde bir ipekli robu tedkik ederken buldu. Eleni, elbiseyi kaldırdı. onun omu- zuna doğru tuttu: — İyi tahmin etmişim, sana çok yakışacak ! Pari, kızardı; — Bu da ne?. — Ne olacak, sana işte sürp - rizim, Boyumuz bir, vücudümüz bir| Senin elbiseni de kendime göre kes- tirdim.. Ayni kumaştan, iki takım elbise.. Pari kekeledi: — Fakat Eleni. — Haydi, çocuk olma!.. Ben de giyineceğim, sen de. Ve, diğer bir kutu açtı, ondan da ayni renkte, ayni biçimde bir takım elbise çıkardı. Pari için artık itiraz vesaire imkânları kalmamıştı. Eleni- nin bu iyiliğine nasıl mukabele ede- cekti? Elbiseler, hakikaten çok gü- zel dikilmişti. Büyük aynanın karşısında yan- yana durdukları vakit, biribirine sa- rılarak öpüşmekten kendilerini ala- madılar. Başlarında hafif birer yaz- hk şapka vardı. Sokağa çıktıkları va- kit, elektrikler yeni yanmıştı. Bül gözler, ayni uslupta, ayni boyda, ni havada iki nefis mankeni andıran bu iki genç kıza doğru, meftuniyet ve hayranlıkla kayıyordu.. Eleni, samimt, derin derin gül- idü: — Her halde güzeliz. Hele sen, pek nefis oldun Pari? — Çocukluk yapma Eleni.. Bak şu dalgalı kumral saçlarına.. - Bak. su beyaz. doru tenine.. Bak, şu mun- tazam, boyasız, çizgisiz dudakları- na, — Bırak bırak yavrum, mal, Aynanın söylediği hakikati, ne sen tevil edebilirsin, ne de ben inkâr edebilirim. Yolda, birine rasgeldiler. Bu genç. uzun boylu, sarışın, hasta, zayıf, h: rap bir gençti. Fakat çok iyi giyin- misti. Sırtında açık gri güzel bir par- İdesü vardı. Mor şapkasını çıkararak onları selâmladı ve Eleniye yaklaş- karsı harekete geçiyor. Neticede Vaşington galip gelmiş ve Amerikayı Avrupa memleketle- rinin hâkimiyetinden olan istikbaline doğru ilk büyük adı- mı atmış oluyor. Fakat, İngiltere ila Fransa ara- sındaki muharebe gene devam edi- yor. Yalnız, bu sefer Vaşington İn- giltereden ayrı olarak; kendi «mille- ti> ile çalışıyor. Kebek muharebesinden sonra İngilizler nihayet Franazlara galip geliyorlar ve 8 Eylâl 1830 da Mont- real İngilizlerin eline geçerek Kana- üyük Britanyanın oluyor. Fakat İngilttere bu zaferinden sonra Şimali Amerikada fazla kal- mıyor. Bir çok eyaletler İngiltereye karşı isyan ediyorlar ve Corç Vaşing- ton bunların başına geçerek İngilte- kurtaracak | tir — Madmazel Eleni! Bunsuvar!. — Bunsuvar Harkapulos!.. Akşam gezintisi öyle mi? İki genç kız durdular. Genç deli- kanlı, çökmüş, siyah gölgeli mavi gözlerinden sıyrılan bakışlarını, E- leninin göz bebeklerine dikti. Du- 'dakları hafifçe titriyordu. — Evet geziniyoruz. — Bu akşam çalışmıyacak mısi- 1931 de|lgeçirebilmek saadet ve zevkini ta-|mız? — Hayır, çalışmıyacağım, izin- liyim.. Niçin sordunüz? Delikanlı can sıkıntısı ile omuzla- rını silkti ve içini çekti: — Hiçt.. Ben de bu akşam ne ya- pacağımı bilemiyorum.. Pari, bu gencin hareketlerinde, bakışlarında bir şeyler seziyordu. Sanki Eleniyi seviyor gibi idi.. Eleni, elini uzattı: — Gidiyorum, Allaha ısmarladık. — Güle güle... Bahtiyarsın Ele- ni, git, gezi.. — Fakat senin de bahtiyar olma- maklığına sebep yok.. Genç delikanlı, — iskarpinlerinin burnuna bakarak mırıldandı: — Bunu, bari sen söylemel!.. - Ve, ağır adımlarla uzaklaşıp git- ti, Eleni, onun arkasından merha- metle ve ağır, düşünceli bakışlarla bir müddet baktı. Sonra, o da hafif- çe içini çekti: — Elden ne gelir ki>. Pari, Eleninin koluna girdi: — Bu genci merak ettim. Kimdir bu genç, nereden taniyor seni? — Nereden tanıyacak; bardan!.. Galiba, bana karşı derin bir zaafı var.. Fakat benim elimden ne gelir? Zengin bir man#aturacının oğlu... İSanatoryomdan yeni — gelmiş.. İşe başladığım gece bara gelmişti. O akşamdanberi, her gece bara devam ediyor. Müdhiş para sarfediyor. Her gece bana, bir kaç şişe şampanya "smarlıyor, Bu halinden mustarip ol duğumu kendisine söyledim. Acı acı güldü: — Şu halde birer şişe daha içe - lim! Dedi.. Bana hayatımı sordu. An- lattım. Tuhaf, deli bir genç..Ve çı- kardı, bir yığın para verdi. Sana da- ha enteressanını söyliyeyim mi? Bana karşı en küçük bir kaba ha- rekette bulunmuş da değil.. Pari cevap verdi: l — Hasta genç.. Vaziyetinden bel. — Sonra, hayatından ümit kesmi- şe benziyor.. " Ciğerlerinde yaralar kapanmamı: — Zavallı.. — Her neyse, kapayalım bunu. Çünkü neredeyse içim sıkılacak.. , — Devam edecek — Aşkın kör ettiği gözler — Baştarafı 8 inci sayfada — banka soygunculuna ceza olaraR 45,5 sene hapse mahküm edilmişti. Barbaranın kardeşi Silviya da ken disinin ve kocasının ayni mahkümi- yeti giydiğini duyunca, yosinden ağ- lamağa başlamıştı. Fakat bunların âkibetlerini, büyük cinayetler ve hırsızlıklar görmüş Amerika halkı, gene o kudar ağır ve ümidsiz görmüyor. Çünkü dört sene sonra tekrar hürriyete kavuştuktan zaman hallerini ıslah etmiş birer tövbekâr kadın olarak namuslu bir hayat yaşuamalarına imkân * vardır. Eğer bu kararlarının tahakkukuna Diye bağrıştılar. Kilet bu vaziyet| gunu keşfeden de Sebastiano Koboa- servet elde edebilecekleri vaadolunu-|tur ve babası gibi o da, çiftçilikle uğ-|reye karşı çarpışıyor. Uzun süren|YâTdım edecek hayır sever ve feda. Okarşısında kimseye söz geçiremiyece-İto olmuştur. Seyyah, yanındaki ka-| yor. ini anlamıştı. file ile beraber, 1526 senesinde Pa-| — Amerika, yeni keşledilmiş, bü- — Kilet yavaşça Bua'nın kulağınalrana ismini verdikleri nehir boyun-|yük bir ülke, Fakat, insan ihtirasına eğildi: (ça yürümüş ve nihayet Amerika yer-'ne dayanır! Avrupadan — muhtelif — — Sen Efrayimi bana gönder..İlileriyle meskün bir araziye düşmüş-|milletlerin devam ettikçe bu boş — Ben onu sizin lehinize olarak Ikna ede-İtü, memleket de onlara — dar gelmeğe — teğim. Ona başkaca diyeceklerim de| — İspanyollar, İngilizler, Pon:kiz-lhulıyor. çünkü, memleketin altını — Yar. Bu kalabalık içinde sizinle an-|ler ve İtalyanların Amerikayı yavaş ve toprak altındaki diğer zenginlik- mak kabil değil., Bana yol ver.. Gi-|yavaş fethettiklerini gören Fransa, leri gözleri bürümüştür. Artık, Ame- — deyim! bu müstemleke paylaşmasında da-|rikanın ne tarafında fazla servet ol- Bus, Hussa zabitine yol göstereco.'ha fazla geri kalmak istemiyor ve duğu bepai için malümdur ve he- rasmaktadır. Fakat Fransızlarla İn-|bir muharebeden sonra Amerikal- gilizler arasındaki muharebeye, ken- | lar galip geliyorlar ve Büyük Britan- disini İngiliz hissettiği için, iştiraki ya onların istiklâlini tanımayı kabu! vazife bili ederek Yeni Dünya üzerindeki hâ- uksu,yılî'ıs te İngiliz ordusu|kimiyetine son veriyor. Fransızlara mağlüp oluyor. Halbu-| — Vaşington, 3 Eylül 1783 te Amc ki, Vi n Fransızlara karşı, İn-/rikanın istiklâlini ilân ediyor ve kur- giliz menfaatin ziyade Amerikaııl il atini | için çarpışmak- duğu Gumhuriyetin reisi seçiliyor. Bugün dünyanın en medeni kıtas galip geleceğini olan Amerika, işte bu şekilde dün- anladığı zaman derhal her iki tarafa ' yaya gelmiştir. kür birer erkek bulabilecek olurlar- Sâ.., Karaburanda ağaç- landırma Rize narenciye fidanlığında ye- tiştirilen sıtrus fidanlarından 1000 anesinin İzmirin Karaburun kaza- sına tahsis edildiği Zirmat Vekâletin- lan vilâyete bildirik- ” *