. SAHİFE $ ÇANADOLL, 17 Birincikânun 938 Cumartesi YAZAN: Kadircan K aflı İki Tarafa Ayrılmışlardı Herek Reis, Sarayın Kapısına Vardığı Zaman İki kapıdan girince dön- dü ve ona yer gösterdi. Herek Reis ona teselli verdi. Hal-| kiyi ilk defa nasıl gördüğünü, onu nasıl sevdiğini anlattı. — Kurtaracağım.. Noye mal olur- #a olsun onu kurtaracağım. Benimle evlenmesine sen de razı olur musun? Diye sordu. — Bu bizim için büyük bir saadet- tir. Zaten yabancı değil ki, onun da- marlarında Türk kanı var.. — Nasıl?,. Andros Türk müydü? — Hayir.. Fakat Halki onun kizı değildir. Mddın şimdi kendi aşk masalını nİn önündeki sonsuz karanlık pek çabuk aydınlanıyordu. — Karaca Hasan mı?.. Karaca Karaca Hasan ha!.. Benim eski reis.. Şimdi de.. Kadın Karaca Hasanın yüzünü, Adam Onun Önüne Çıktılar çünkü ben artık bittim, Fakat kızım kendisinin yetim olmadığını öğren- mekle kimbilir ne kadar mesut ola- cak. Onun kurtarılmasında babası- nin çok yardımı olur, değil mi? Bu bıçağı yanınızda alıkoyun ve göste- rin!. Olmaz m?. Herek rels bir masal dinliyor gibi kendisini vakaların seline bırakmış bulunuyordu. — Bıçağın çeliği, — hele sap tarafına yakın yerindeki yazı, onun hiç bir şüphesini bırakımıyor- du. Karaca Hasan beyin işteki bu il- gisi Herek Reisin yüreğine de ümit doldürmüş buluünuyordu. Genç- kızı kurtarmanı nartık çok kolay olaca; ana inanıyordu. Yeter ki o İstanbula vârıncaya kadar genç kız, padişahin veya her hangi bir şehzadenin koy- nuna verilmiş olmasın. Bunu aklına getirdikçe tüyleri di. ken diken oluyor, kihemm sapını kavrayan parmakları, kılıcın sapını — Nerede? Yerini söyle!. — Geliboluda.. Oradaki tezgühla. r ve gemileri görmeğe gitti. Bu haber Herek n kafasına vurulan bir tokmak gibi geldi. — Ne zaman döner? — Bir hafta önce gitmişti. Üç dört güne kadar gelir.. Bu haber daha fena idi. Üç dört gün bilmediği tanımadığı bu koca şehirde onu nasıl bekliyebilirdi. O) beklese bile, Halkiyi bekletirler miy- di?. Bir saatin bile büyük bir değeri vardı. Gemiye döndü ve başlıca arkadaş- lariyle görüştü. Şuna karar verdiler, Hemen sadrıâğzamın konağına gi- decekler ve Herek Relis kendi sevgi- isinin saraydan azat edilmesini İsti- vecekti. İnce Ali ve Kara Musayı alarak karaya çıktı. Eminönü, Bahçekapı ve Sultanhamamı geçerek sora sora dia — Sadrıâzam hazretleri kubbe al-|bir zenginin evi 80) 'ana padişah ve diğer vezirlerle bir. |mmuş, bu suretle, dört yıl içinde tam ikte sefer işleri konuşulacak!. Dediler. Herek reis dosdoğru saraya yollan- h. Kâpı kalabalıktı. — Savulunl. Bir levent reisi geli-| şyaların kıymeti 2.000.000 levayı bul yor, savulun!.. Bu gür sesi işitenler sağa solu çekil- diler ve iki levendin önünde sol eli. ni palasının sapına dayıyarak — geler yakışıklı delikanlıya baktılar, başındı kırmızı külüh üstüne sarılmış olan çiz. Kİ ve burma bir sarık; sırtında doku- madan beyaz ve geniş yenli gömlek ile kenarları işlemeli kırmızı bir çep- ken vardı, Beline kırmızı ve geniş bir kuşak sarmıştı. Bacaklarına dizleri - nin aşağısına kadar iben hafif ve kısı bir şalvar giymişti. Ayaklarında kir mızı meşinden yemeniler vardı. Kuşu. adrığzamın konağını buldular. Ora-İ| Aradan birkaç gün geçtikten — sonra Sofyayı sŞyan adam! Balkanlar Gangsteri yakalandı Meşhur hırsızın korkunç bir ma- zisi vardır. a Sofyada dört senedenberi bir türlü ele geçirilemiyen meçhül bir - hırsız, evlerden, apartmanlardan en- kıymet- li eğyayı çalarak sırra kadem basıyor. haşka bir apartmanın yahut meşhur duğu düyülüyor- 120 hırsızlık vakası kaydedilmiş, bü- ün polis bu gangsteri aradığı halde ele geçirememiştir. Çalınanlar altın yü - Tük, elmas bilezik, gerdanlık ve diğer muştur. Gündüzleri, korkmadan yapılan bu Hürlü hırsızlıklara İngilterede Peciz: samı verilmiştir. Bu kadar bir usta - iklâ , hiç bir emmare bırakmadan ya. şulağ hırsızlıkların faili geçen gün ni- hayet yakalanmıştır. Gangsterin korkunç maceraları 84 yaşında -Mladenof. isminde çok nağrur ve yakışıklı bir adam olan aydudun ele geçirilmesi bütün Sofya- da hayrele karşılanmıştır. ir balmumu parçası gibi eritecek, parçalayacak sanılıyordu. Çandarlıya uğradı ve Aspazyayı gözlerinin rengii, boyunu — bosunu, | her halin! bir ressam gibi sanki ÇİZİ—E yor ve boyuyordu. | Herek Reisin yüzünde sevinç ile'orada, annesinin yanına bıraktı: hunç biribirine karışıyordu: — Bu da benim annemdir. Hoş tü- — Ta kendisi.. Lâkin ondan bu- tasın! Dedi. nu hiç ummazdım. Dedi.. Bir sabah İstanbula vardığı za - Karaca Hasanın şimdi nerede ve man, günlerden pazartesi günüydü. kim olduğunu kadına söyleyince dul/Dosdoğru tersaneye gitti. kadının yüzünde hiç bir değişiklik| Hallein iki tarafı güzel yahlar, ye olmadı, gil bahçeler ve ağaçlıklarla süslüy- — O beni unutmuştur. Unutma «|dü. Bunların önlerinde ise üç yüze saydı.. (yakın yepyeni Türk gemisi yola çık- Diye sanki inledi. mak için hazırlanmış bulunuyorlar- Kamaranın bir kenarında duran 'dı. Kızaklardan henüz indirilecek çıkını açtı. Oradan bir korsan bıçağı(olan başka gemiler de vardı. gçıkardı. Herek Reise verdi: — Yol ver karındaş, bana «Herek — Ondan alan iki hatıram var-|Reis» derler, Kâraca Hasan beyle|isin yolunu keati : konuşmak isterim, — Hoş geldin Levent retsi.. Lükin tersane kâhyası burada değildir. dı. Birisi kızım, diğeri de bu.. Şimdi yalnız bu kaldı. Ona bunu göstersen umarım ki tanır.. Kendim için değil, se1 5-- « Sevgil! Adnancığım! : Benden ebediyen ayrılmak mecburiyetinde kalıyorum. Pariste bırak- tığım eski bir dostumdan telgraf aldım. Şayet yanına dönmezsem inti- har edeceğini söylüyor. Ben de ondan çok iyilik gördüğüm için dayana- miyorüm ve biribirimizden ayıran kadere lünet ederek İstanbuldan hareket ediyorum. Ağlıyarak seni kucaklar, son defa olarak öperim. Gabi ' Naciyenin, artık yapacak işi kalmamıştı. Ayağa kalktı, lâkin Gübi, genç kadınin biraz daha olurarak likör içmesini teklif etti. Kendisine gösterilen bu yardımdan çok müteşekkirdi. Naciye teklifi kâbul etti ve bunu cana minnet bildi. Kadınm bavullarını hazırlamasında yrdımı dokundu. Hatta biletini aldırdı. Kendisini trene kadar teşyi etgi. Son vagon gözden kaybolunca memnunane gülümsedi ve - otomobile atlıyarak Bahri paşanın yalısına döndü. Uzun seneler süren sıkıntılı ha- yatlan sonra, nihayet, hele şükür önünde bir ümid ufku açılıyordu. Ga- binin şehirden gitmesi üzerine, Adnan elbette bizzarur annesinin ya- nına gelecek ve burada oturmağa başlıyacaktı. Naciye ise harekâtile, sesiyle, güzelliğiyle, boş, işsiz ve aşksız kalan bu genci kolaylıkla elde edebilecekti. Zının arasındaki hançer ve bıçak ile pala ona büsbütün yamanlık veriyor- du. İki tarafa ayrılan cübbeli, sasıllı şalvarlı, ki h veya kavuklu halkır ellerinde birer kâğıt vardı. Herek Reis kapıya vardığı zamar İki adam onun önüne cıktılar. Bunla Fın başlarında kırmızı renkte üzün v. yumuşak bir külâh, arkalarında kolle rı sıvalı bir görmlek İle kolsüz ve kı mızi kaftan bulunuyordu. Sarı kuüşak ları, bol ve mavi şalvarları, surı ye menileri de göze çarpıyordu. — Tıp! onlar gibi fakat daha düzgün giyin miş olun üçüncüsü de ortaya çıktı. İ arkadaşının önüne geçerek Herek Re Çünkü, bu şehrin en kibar mahfel erinde, çık salanlarında, tiyatroların- la herkesin tanıdığı bu zengin adam- lan bu türlü bir iş beklenmemekte idi. Zakat yaşadığı lüks npurtmanda poli- n yaptığı araştırmada sandıklar içi- e doldurulmuş elmas ve altın eşya -« r meydana çıkarılmıştı! orbalar içinde ele geçirilmişti. Yapılan tahkikatta Mladenofun 1) vyel kendisine isını öldürdüğü, T yıl hapiste attıklan sonra bir umoml af şonün a kurtulduğu anlaşılmıştır. Hapiste bulunduğu seneler içinde, iymetli eşyalari aralarını çulmış- — Devamı 6 ucı Sahifede — — Çocuk yurdun direği, yuvanın | enliğidir. Çocuğu sev. Yılda : cuk kurumuna ü — Dur hele, Levent karındaş.. İçer girilmez!.. (Devam edecek) K Artık genç kadın, hayatı şen ve mesud görüyordu. Demek dünyada ümitsizlik caiz değilmiş. İnsan, zekâsı, sebatı sayesinde, kendini nice çıkmazlardan suadete eriştirebilirmiş. ra ver. aa Bedin hanımefendi. Naciyenin kendisine uzattığı telefonu eline aldı. » Benim., Bonjur yavrucuğum ne var? değişti. Dün akaşam senden ayrıldıktan gonra arkadaşımın gideceğini öğrendim. Meğer ansızın bir telgraf al- mış kendisini Fransadan bekliyorlarmış. Delikanlının 'sesi yorgun, bitkindi: Teessürü belli idi. Cevap verdi: Anne neşeli neşeli: — Nasıl, nasıl, diye sordu. Candan arkadaşın gitti ha. — Evet, dün akşam. — Ben de sandıklarımı toplayıp senin yanma gelmekten başka ça- re bulamadım. — Tabii değil mi yavrucuğum. Bü benim için en büyük müjde. Seni sabırsızlıkla bekliyorum çabuk gel. — Dinle beni, anne, içli Merhum Bâhri paşanın haremel telefonu kapattı. Tebessüm — eden Naciyeye buktı. — Nasıl efendim, size süylediğim çıkmadı mı? — Aferin yavrum. Sen cidden harikulüde imişsin. Bu işi nasıl be- cerdin. Vallahi şaşıyorum. — Beceremiyecek nesi vardı. Efendim. İnsanın hüsnü niyeti olunca her şeyin üstünden gelir. — Demek bu kadın hakikateri gitti ha! — Herm gitti. Hem de bir daha Adnan beyi görmemek üzere size el yazısiyle sened verdi. Bir ay sonra kendisine borçlu olduğumuz bin *rayı da yollarım. Böylelikle bu iş de biter, Hem de umduğumuzdan dır. (O, maddeten düştüğü yerde leri bir erkekten çok daha iyi bildi ANKETİMİZ KADINLAR-ERKEKLER Zeki erkekler, zeki ka- dınlardan hoşlanmazlar İzdivaçta, ekseriya alışkanlık hâkim- dir, yalanı iyi kullanmalıdır Biri m“lyenıhııı işini tuta - aidem iye dişini — Aman doktor, bittim, sorma! — Neyiniz var bayım, ne olu - yorsunuz? — Şu azı dişi yok mu, canıma zanplandı âdetal — Lütfen göyle oturun da bir ba- kahm.. Iiiı tabibi ıı::v.d Dağlı-bir taraf | | *an hastasına koltuj österirken bana; P ee — Bir kaç dakika müsaade!. Dedi ve hasta oturunca, dişe şöy le bir baktı: — Vah vah, çok geç kalmışsınız B_ıı diş kurtarılabilirdi. Halbuki şim- H.a. e kadar mustarip ti ki: " — firi -dedi- çek Allah as u kınal.. Dişsiz kalmağa raziyim dok B. Cevad Dağlı iedE ŞŞ —e kedın mi, e l ge- Baktım ki, diş çıkarılacak. Böyle | simsizdir? şyeylere fazla tahammülüm olmadı.| — — Kadının yaradılışında daha îı:lın dışarıya çıktım. Biraz sonre | hassas ve yapılışında daha nahif ol l ı:ny. ’;ı.mımdı. Hasta, gülmeğe | Juğunu göz önünde bulunduran bir — Hay Allah razi olsun. Gecemi| "kek hiç bir zaman geçimsiz olmi- Harana 'eti Yabrt yacağı gibi kendisinde bu hasasiyet O çıkarken biz de karşı karşıya | ve nahifliğin mevcudiyetini takdir oturduk. >den kadın da kiç bir zaman geçii — Sakın senin de dişin, filân mı? | siz değildir. LAT — Yok canım, anket için geldim.| — — Hangi kadın cemiyete fayda- Yani diş için değil, iş için geldim. |lıdır? r — Fakat ben bekârım. — Düşmiyen ve küçülmiyen her — Ne çıkar? Bekârın fikri, ev i | tadın vaziyet ve mevkine göre ce- -in zikri ayrı mıdır ki? Hele başlış - | miyete faydalı ise de, bu fayda keli- "im, konuşuruz.. mesi içinde en mümtaz mevki işgal Sigaraları yaktı ve başladık ku -|«den mesud bir yuva kurup hakikt Suşmağa.. bir analık ve zevcelik yapabilendir. Kadını düşüren ve küçülten hal | — — Zevç veya zevce, kendi arka- bai nölüdiği Jaşının hıyanetini görürse ne yap- — Bence bir kadın için küçük| "tdır? Ka Te LAR ei ak vi | ” CÜa medi ve meslert sa e olmuıau'mzen: k_d“:t Gaki a İrarlar ika etmiyerek ferdi veya kar Tanevi'bir mevebdiyet sehibe'de GİBURİ Follara tevcasül ctmak ve ayrılk wektir. Döşkün'bir kadada gea ERK 60 müvafıkbar Müsmafih b nevi bir mevcudiyet aramak hatalı |'Pevzu naziktir ve telâkkiye göre de- inde aekadaşızım bur bökdü iairlamyanı- lar da vardır. Bence böyle-bir hayat, i|ex halde tahammül adilmez bir.şe manen boğulmuştur.) Kadın, ken- disini düşüren ve küçülten vaziyı çin bunu izaha lüzum görmem. Ka-| ildir. dının küçülmemek ve düşmemek| — Aile saadetinde yalan lâzım (çin gurur ve iffetinin yegâne muha-| mıdır? fızı, kendisi olduğunu unutmama-| — — Bence yalan insanı küçülten ir keyfiyet olduğuna göre bilhassa ile hayatında hiseedilmiyerek iti - sızlık ve şüpheyi davet eden bir ldir. Binaenaleyh pek mübrem yetlerde kullanıldığı takdirde bu lâbın hedefini iyi tayin etmek ik- — Erkeği sinirlendiren nasıl bi kadındır, erkek nasıl bir kadında: | hoşlanır? |mil — Bu sualin cevabı umumi vr şümullü olamaz. Ekseriyetle zek erkekler, fazla zeki görünen kadın-| iza eder. dan hoşlanmadıkları gibi söz ve ha — İnsanlara aşk mı, alışkınlık reketlerinde samimi hir ciddiyet gös-| mı hâkimdir? termiyen kadınlardan da çok hoşlan-| — — Bünyeye göre değişirse de ek- mazlar. seriya alışkınlık- hâkimdir. çok ucuza kurtulduk. — Büyük m: ffakıyet doğrusu. Minnetimin derecesini için geri kulün parayı da sana hediye ediyorum... anlamak ör otomobilden bavulları indirmişlti Bu sırada Bedia hanımefen di öğle yemeyine hazırlanıyordu. Adnan, uzun zamandır. yadımnı kaybettiği Yelınin içinde, sıkılmış halde Büyük salonun pencerelerinden denize bakıyor Naciye kendisine yaklaştı. Ona Ner sordu: —- Azıcık yorgun gibi haliniz var beyefendi, sakın rahatsız — olmi- yasınız? Adnan doğruldu ve mevkli içtimsiyesini gözeten bir vekarla: — Teşekkür ederim hantmefendi.. İyiy — Bana öyle geliyor ki, urkadaşınızın — Tabii değil mi? Uzun müddet ken la gayet hoş vakit geçirme â det etmek mecburiyeti, doğrusu beni üzdü. — Evet, hakkınız var. Maamafih validenizle tmesinden müteessirsini birlikte yaşadığımız için hamımefendiyi öyle sevindirdiniz ki, sizin için bir teselli teşkil ede- bilir. Adnan dalgin: — Tabii, tabii; diye mırıldandı. Genç kadın devam etti: — Bakın, göreceksiniz umduğunuz kadar ©* ”tmiyacuksınız. Delikanlı hak verir gibi soğuk bir tebessüimle bahçeye doğru yürü- dü. Annesinin nedimesile bu muhavere onun canını sıkıyordu. Yalnız kalmak, ağaçların altında yavaş yavaş dolaşmak istiyordu. Gabinin ri- dişinden son derece sıkılmış. henüz. kendisini tanlırahilmist! N e ve şuh arkadaşnı arr»s> *