Efrayim birdenbire şaşaladı: —üleyman, Hebron dağına ben. zer, baba! Hebronu devirmek müm- kün olur amma.. Süleymanı tahtından uzaklaştırmak bilmem ki mümkün Taüdür? —Şimdiye kadar hangi hükümdar, tahtında ebediyen — oturabilmiştir? Hepsi de ya ecelile ölerek, ya öldürü- lerek ayrılmışlardır tahtlarından. — Yani ne demek istiyorsun, baba? Süleymam öldürmeyi mi düşünüyor- Bun? —Milletimizin hüriyete kavuşması için bunu düşünmek hakkımızdır, yav. rum! Sen daha tecrübesiz bir gençsin | Filistin yahudilerini hüriyete kavuş- turmak, ancak Süleymanın ölümile ka- bi olabilir! Ve bu işi Sahraya kolaylık. la yaptırabiliriz. . Yeraltında bir toplantı Baba, oğul bu işe karar verdikten sonra Kudüste kendilerine — taraftar toplamağa başladılar. O gece şehrin (Şark kapısı) önündeki yahudi ma- hallesinin yer altındaki mahzenlerin- den birinde toplandılar, Bun ayağa kalktı: —Oğlum Efrayimle yürüdüğümüz bu tehlikeli yolda bizi takip ettiğiniz için, (büyük yarın) a kavuştuğumuz gün hepiniz yüksek mevkilere geçerek memleketin mukadderatına hâkim 0- laceksınız! Bugün yapacağımız Sahrayı altın ve inci İle tatmin ıurok olacaktır. Bunun için de psraya İhti- yacımız vardır. Dedi, Efrayim babasının peşinden söz aldı.. Sahrayı nasil kandırdığını söyledikten sonra: —Güneş bundan sonra bizim de sırtımızı isitacak.. Bizim loş köşele. rimize de ışik salacak. Bugün dezilse yarın değilde öbürgün biz de sarayla- ra ve hazinelere sahip olacağız. Sahra | | bize bunu vaddetti. Dedi. Burdan s#onra, söz Tamaraya © kal etmişti. Bur uzun sakalını kaşı- yarak bağırdı: —Tamara bir rüya uydurarak Sü. leymanı kandırdı. Şaonün Amı.—nlulerl #rerine gitmesi, İsrail hükümdarı içi tehllksiltolacağın <3ştedi Sülevman | da Tamaraya söf verdi. Şimdilik Şa-| on bu yolculuktan vaz geçmiş görünü. yöor, Fakat, ben Tamarayı bizim için, Siyonlular için tehlikeli görüyorum. Tamara Süleymana satılmış bir cari- dediklerimizi yapıyor. Bize — bağhlık| * eseri gösteriyor fakat, yarın bizden ayrılması, bizi ele vermesi muhtemel- dir. Ben Tamaranın halinden ve söz. lerfinden şüpheleniyorum. Süleyman, yarın Tamarayı bir genç malyet Za- bitlle evlendirirse Tamara büsbütün bizden uzaklaşmış , bizden — ayrılmış olacak, Alçak tavanın sltında toplanan Si- yonlular hep birden yumruklarını $t- karak bağırdılar: -—Tamarayı üldürmek güç bir iş da- l ya. İhanetini görürsek, onun da ka-) nın: akıtırız. Kudüs yahudileri Tamaradan hak- h olarak çekiniyorlardı. Çünkü Ta- mara Sahra kadar dürüst ve sözünde durur bir kadın değildi. Beyaz üzümle kara üzüm kavgası Süleymanın sarayında zencilere ve yerli Arap kızlarına (kara üzüm) aıırlımı de (beyaz üzüm) derler-| lerle bayaz. üzümler bit.| birlerile geç ' yedir. Ona çok bağlıdır. Bugün bizim ku'ııuk fırsatını kaçırımsak yazık ola-| karşılaşırdı. Süleyman, Tamaraya sarayda gizli wazifeler vermişti. Bu mütecessis ve zeki Yâahudi kızı saraj'da olup biten. leri her gece Süleymana bildirirdi; Salıra, onun gizli işler peşinde koş. tuğunu anladığı günderi itibaren aya. Bun denk atmıya başlamıştı. Süleyman, Sahrayı da çok severdi. Onu koynuna almaz, onünla başbaşa birlikte yemek yemez ve şarap içmez- di Fakat, onun rakısları Sülaymanın neşesini artırdı. Süleyman şarap içer- ken ve yemek yerken Sâhrayı seyret- mek zevkini yenemezdi. Süleymanın — sarayındâ — Sahrayı sevenler çoktu. Amonlar Üzerinde gide- gek olan hassa zabiti Şaon bu Yahudi kızıma bayılırdı. iyanından çekildikten sonfa, doöğruca başa kalarak şarap içer ve bu yakışık- h hassa zabitile yemek yerdi. deği 'akat, Şaonun bütün tutkun- ları bu sert ve inatçı zabiti elde et - menin sırrım keşfedememişlerdi. Bu sırrı ancak Sahrâ öğrenebilmiş. tL Şaon haşin bir erkekti. Ve kendisi gibi haşin kadınlardan — hoşlanırdı. Sahra onun aradığı kadınlardan biri idi. O fazla nazdan, tevazudan hoşl: münakaşa yapmak, hattâ — dövüşmek Jistardi, Sahrs önun arayıp ta bulama- :| dığı bir kadındı. Sahra, © ukşam hükümdarın eğ lence salonundan Şaonun odasına dön- lüğü zaman, hassa zabitini çok neşe- siz buldu. Şaon yeni sefere hazırlandığından bahsediyordu. Sahrâ onu derhal bu İfikrinden vaz geçirmek için: — Sen buradan uzaklaşırsan, Sü- İleyman senin yerine başka; bi n yerine bir başka düğün Zaman bu mev leyman 8e alacak. Dü | kı) bedeceksir.. Diye söze başladı. Şaon: — Herkes Amonlular üşerine git- memekliğimi tavsiye ediyor, dedi, sen de büyle söylüyoram ! Halbuki A- mon prensi, Süleymanın tuhtmı yık. muya çağışan bir adamıdır. Kendisi | meşhur ve cesür bir muharip olduğu , için, yarın Askanlonlularla ittifak e. derek Kudüs üzerine yürüyecek olur. sa, onlurı nasıl püskürteceğiz? Amon- prensi harekete geçmeden — burnutu Sahrı_ Efrağimin belnuıdmı al dığı cesaretla Şaonu Sülleyman aley- hine teşvik etmeğe başladı.. — Bunu sen düşünecek değilsin ya! Süleymama barp kumandanları var, Onlar düşünsüler. Sen neden kendini Üzüyorsun. Masum Yahudileri tazyik «denleri himaye eden hükümdarın pe- şinden gidenlör günden güne azalı < vor.. Görmüyor musun? Şaon bu söze hiddetiendi: — Sileymanın tahtini, 6 masam Jediğin Yahudiler yrkacak; (Talit) © da Beni İsraile hükümdar intihap & den önlardi. Fakat, kendisini — biraz| sonra, yibe onlar katlettiler. Sahra © gete Şaonu kâf! derecede doldurmuştu. Fazla birşey söylemedi. Şaon: — Harekethni Süleyman tehir e- ti. Bu işte gizli bir parmak var. O parmağı bulsam, PArşa purça — ede.; cekim. Süleymanı aldatıyorlar, Diye söylenerek Yatağına — girip yattı. Sahra da odasma çekildi. Sahra hükümdarın | Şaon'nun odasına gider, onunla baş| Sarayda Şaonu seven - Yızlar yok| mazdı. Kadınla erkek gibi çekişmek, | bir | — (ANADOLU, Peygamber Süley manın Sarayında KUDÜS KIZLARI -> 3 -3 Yazan: İskender Fahrettin Sertel_lî Şosnün odasında idin. Sahra birdenbire şaşırdı.. Hiddet. le gözlerini uçarak bağırdı: — Akşamdan beri beni takip mi ediyordun? Ben hükümdarın huzarun- daki Takıslarımı bitirdiklen. sonra İa. tedizim kimsenin odasına gidebilirim. — Hükümdar bunü duyarşa, seni gezalandırır. Çünkü sen hükümdar ta- rafından satın alınmış bir cariyasin! Yalnız ona aitsin.. Ondan başküsı sen- den İstifadeye kalkışırsa, bu senden ziyade hükümdarın hukukunu çiğne- mek olür. Cevâp vermeden yürüdü.. Odasına gi- rip yattı. Fakat, Yahudi kızının gözü- ne uyku girmiyordü. Sahra, sarayın bir kaç yıllık emektarlarındandı. Hal. buk Tamara (Sur) sarayından Kudü- se yeni gelmişti. Beş on yün içinde sa-| İrayda bu kadar nüfuz ve kudret sahi- bi olan Tamaranın, bu saltanatı aca. ba çok devam edecek miydi? Sahra, Şimdi Süleymandan ziynde ondan... Bu zeki ve güzel Yahudi ki- iından öç almayı düşünüyordu. Sahra, Tamaradan öc almak fırsatı- m arıya dürsün. Süleyman gözdesini ve şiirler söylüyordu. İsini kaybetmemek için, çok içer gibi görünürd O gitnlerde saraya girip çıkan kor- kunç ve tehlikeli bir bedevi Tamarayı -tehdid etmeğe başlamıştı. Sahranın erkek kardeşi olan bu a. dam çölden şehre yeni gelmişti. Ku- düsteki mübetleri, büyük binaları ve sarayları flk defa görüyordu, Çölden şehte inen bedevi genci o gün ku kardeşile görüşürken: almağa geldini. Bentmle l!lııııı mıı!n? Diye sormuştu. Sahranın sebepsiz © Sahra fena halde hiddetlenmişti. | dizinin dibinde oturtmuş şarap içiyar | Tamara az şarap içer, müvazene-| Dünya gittikçe tiyar dünyanın artık işe yaramıya - cak hale gelmekte olduğunu güster- miyorsa bile, gene bir tehlike teşkil jetmektedir. Çünkü dünyanm paslan.| bizim Pari . —Genç kadınm, Pariye gözlerini kı- parak dikkatle baktı; —Mersi şekerim, güzel bir dost ka. zandım. Pari, dışarıya çıkmıştı. Bu arada kulağına, şu konuşmaler çarptı; —Pavlo, bu 'piliçi görünce deli gibi olacak. Kalçalarına ben bile imren- dim. Bunu, yeni gelen misafir söylüyor- du. Vüngeliya da şu ceyabı verdi: — Geçen gün onun sırtında bir kom- binezon provası yaptım. Ne güzel, ne taze bir göğüsü var bilmezsin. Az kal- Bın eğilip asıracaktım. Hrisanti bir kahkaha fırlattı: —Ben bu akşam gevezeliğe yetire- rek dudaklarını isiracağım. —Dikkat edelim, çok toy bir - kıza |ması demek havadaki müvellidülhu| muzayı emmesi ve Bu saretle havayı meffüse daha az müsait bir hale ge- irmesi demektir. Bununla beraber, havasız kala - rak ölmek tehlikesi bizim için bugün henüz yoktur. Bu tehlike karşısında kalacak olan milyonlarca sonraki ne- sillerdir. [ Fakat, âlimler, bizi alâkadar et- |mez diye hiç bir meselei gözden u- zak tutmak istemezi Nitekim bu. gün dünyanm pasl 1 üzerinde kafa yoran bir çok ülimler vardır. İngiliz âlimlerinden beyetşinas Dr, Spenser Cons geçen gün Londrada |verdiği bir konferansta halka dünya nn nasıl) paslanmakta — olduğundan | İve milyonlure sonra kıyametin |benziyor. Daha hiç bir macerası yok. anasıl kopacağından bahsetmiştir. — |Yavaş yavuş alıştıracağız. Dünyanın paslanması yeni bir şey| — —Canım, alışmayıp ta ne yapacak? değildir ve müyonlaren senedenberi | Hele senin gibi bir ustanın eline dü- devamı etmektedir. Fakat bu hüdise | İserse., bugün kendisini daha fazla hissettir.| — Pari kulaklarına inanamıyordu. meğe başlamıştır. Çünkü - dünyanın| Demek ki, burası bir terzihane değil, 15 Birincikânun 1938 Perşembe General Şan-Kay-Şek'in sevgilisi Ve, yürüdü. Kapıdan içeriye girince, dlerini kalçasına dayamış, saçları ok- siğenle sarartılmış, yöşil gözlü, çapkın bakışlı bir kadın gördü. Üç kadın arasında seri, manalı bir bakışma oldu. Terzihane sahibi, Pari- yi omuzundan tuttu ve yeni misafire gösterdi: —İşte benim arkadaşım, güzel kı- am Pari.. Doğrusu bahtlyarım, böye le bir kız dalma yanımda bulunacak! Sizi tanıştırayım. Pari, bak, işte bu da sana bahaettiğim güzel Vasiliya, O, çok neş'elidir, zekidir. Ondan çok memnun olacaksın.. Haydı öpüşün bakayımı! - , Pari, âdeta şürüklenir gibi yeşil yözlü kadınla -öpüştü ve zorla gülüm. sedi. Terzihane sahibi,.çok memnundu: —E, çocuklar, haydı bakalım, ma- zayı hep beraber hazirliyalım.. Ban şwvelâ şu pencereleri sıkı sıki kapa- yayım. Öyle ya, şarkı söyliyeceğiz, gü- teceğiz, dostlarımız da gelecek. Diğerleri, süratle mantolarımı çıkar. hlar. Yeşil gözlü kadın. —Arka salonda oturacağız — değil mi? Diye sordu. —ç şüphesiz.. Ve buradan, im- kâm yok, sesler harice çıkmaz. Pari, irade ve cesaretini kaybetmiş vaziyette, âdeta pis bir akıntıya ka. pılmış gibi, hareket ediyordu. paslanmaktadır A e Alimler ) ; : Nakleden: İnsanlarınbir gün AT gelip teneffüsede dmo mı:ı“ı:ve İlk-gölen, bir genç ka- . SA SN EiS ada ltm- miyeceklerini | e SER a y 'an . ." ran, bol bol kokan bir kadın. söylüyorlar T ae RİR a laRnE kar Venini Âlimlerin haber verdiğine göre yal düryamız paslanmaktadır. Bu, ih-| ——.Dostum Kira Hrisanti.. Bu ds İilk devirlerine nisbetle havadaki mü bir batakhane, bir mezbele, bir kor. vellidülhumuza bugün yarı yarıya â- | kunç çakurdu. Demek ki, onu da bura- İzalmiştar. Bir o kadar zaman sönrü İda boğacaklardı. da hiç kalmıyacaktır. Eskiden gerek hayvanların, ge -| rek nebatların gayet büyük ve İri ya- İpili olması nedendir Korkuyordü.. Ne yapacaktı? Karar da veremiyordu. Tam bu 8- rada, kapı vuruldu. Terzihane sahily, kapıya koştu ve bir kadın daha İçen. ye girı ? Havada mü- fazla bu- dan. Bugün insanlar - eski| â Zengin bir masa hazırlanmıştı. Se- kiz tane kadeh konmuştu. Demek ki, zelecek olanlar, dört erkekti. Kendi. İleri de dört kişi idi. Karkunç bir düşnce, kafasının içi. ve saplanmıştı. Masanın hazırlanması bitmişti ki, ikapı vurukdu. Kapıyıya ilk koşan, ye- İşte Tamara ile Sahra arasmda ilk sizlik bazan ö kadar büyür, o derece tı. f gürültülere sebebiyet verirdi kl. Sü-| | Sahranın odası İç avluya bakân | leyman bile önüne geçemez Ve kavga-|hücreler sırasında idi. Oraya. gitmek Ya Ön ayak olanları ancak cellâtla teh- için bir kaç dehlizden geçmesi lâzimdı. did etmek rürotile teskin edebilirdi. |(Sahra odasma giderken, Tamara ile Saraydaki kadın çokluğu bir eok karşılaştı. Tamara hiddetle sordu: — Daha yatmadın mı, Sahra? Hal-. Efrayimin babası, (Sahra) nn ku—lbukı hükümdarın yanından — ayrılalhı lağına Süleyman ölürse, kendisinin | bir kaç saat oldu. “Sorayda- prensesler Bibi ynuyıcıixm! —- Rakkaselerden birisinin -odasın. Yiemişti. — — (Kara ürüm) bu vaadlara kapile- fanliyete geçmişti. — / Ni l! işte daijma , Tamaya ı_!ıı imiştim. Temara gözlerini süzerek” başını salladı: İ — Yaları söylüyonun, Sahrat Si emezlerdi. Bu geçim « geçimsizlik hâdisesi © gece başlamış-|mi ayrılmağa niyeti yoktu. — Biraz. daha kalacağım.. Herkes |servet yaptı burada. Ben kollarımı bi- | le altınla donatamadım. İdevirdeki insunlara nazuran niçin daha çelimsizdir? Vücudün ihtiyacı kadar hava teneffüs edemiyoruz da | Dedi. ondan. Kardeşi güldü: e teşre ee aR İ B ENİLE — Sileymanın altınları çok paha- sERanelir Coost Yüne d İ diyor: 1 galiba?, | «Dünyanın kabuğunu teşkil eden topraklar ve bilhassa kayalıklarda ! maden mürakkebatı vardır. Bu ma- denler, demir gibi havanın müvelli- dülhumuzasını emiyor vo boyazlanı- yorlar, Bir maden paslanınca ne o Hlur? Çürür ve parçalara ayrılır. İş- Delikanlı gözlerini açarak oevap'se, kayaların da parçalanması neti- werdi : cesinde de büyük dağlar çöküyar ve| — Bu kız hiç bir gün dışarıya çık-|yeryüzünde kumlak ve çöl halindeki | maz mı? e &razi çoğalıyor. —Hayır Sâraya giren hir_kıdın d Bilirsiniz ki yağmur — dağlık ara- Kr a e enbiye İle kaymnı deşmek| <İe daha fazlk düşer. O halde, yer yüzünden dağlar azaldıkça yağmur için sordum. ? — Onu burtda da yapabilirsin. — |da azslacak. Yağmur azalınca ne e- Tür? Nebât yelişmez. — Nasıl olur? Görmezler mi? — Akşam üstü sular karatırken| — Bu süretle tehlike daha fazlalaşı. gelirsen, seni iç avluda saklarım. Gö-|yor. Çünkü nebatın yetişmemesi de zetlersin önü, müvellidülhumuzanın azalması de-, — RKT ea H6 Di düç 'eti mck;.l!!ü /lır' tDA hbiliniîniı knı. di teneffüs ettiğimiz havyanın müvelli- "’;;ıî'u';:;“"f:'îl:frı:;;"î':m dülhümüzasını vücadümüzde “yakıp yerine karbon gazı çıkardığımız hal- Sahramın erkek kardeşi bir akşam |de, nedatat bunun aksini yapar: Bu aarayda 'gecikerek Tamaranın yollunu |pis hâvayı - yani karbon gazmı - alıp beklemişti. Tamuara iç avlüda dolaşır- / onu tokrar müvellidülhumuza haline xen, bedevi güncl Tamaeranın karşıs-|gelirerek neşreder. na çıkiverdi. ç Demek oluyor ki, müvellidülhumu — Kt, nereye gidiyarsım? za bir taraftan, toprağın emmesiyle Tamara şaşırdı: azalıyor, bir taraftan da nebatların — Söen kimsin? Ve neden soruyor-|artık hayaya eskisi kudar müvollidü) sun nereye Kittiğimi?.. humuza vermemeleriyi:. Diye cevap verdi, Meorihte insan olup olmadığı uzun Delikanli genç kızdan çok hoşlan-|zamandanberi âlimleri İşgol — eden| miş olacak ki, birdenbire gevgeyiver-|bir meseledir. Dr. Spenser Cons Me-. | Ve bu kısa konuşmadan sonva, Sah- ya erkek kardeşine Tamaradan bahse. (derek: — Şu uzakta giden kızı gördün mü demişti. İşte sarayda berim ondan |buşku düşmanım yok. asvurmayı da ihmal etmedi: ftinde bulunuyor. Çünk: — Tamara! Bana bak, dedi, Sah-,zaman görülüyor ki Mesihin dağları ranın caenini sikiyormüşsün sen? Onu |Kipkirmizi. Bu da örada bütün ka - bir daha rahiltarz edersen.. yaların dünyadan Çok dahâ evvel »— Ne yaparsın? paslandığımı, yani vahasındaki mü— — Ne mi yaparım?. Biz çölde doğ. | vellidülhumuzanın Dittiğini gösteri- muş büyümüş insanlariz. Ne yapnca- yor: O halde orstda estili mahlük o-| gımızı fazla düşünmeyiz. İnsanın Ü-|lamaz. zerine atılır ve bir anda vere vuru -| Doktar Cons: ruz. Anladın mı? — İşte. diyor, istikbalde dnnuırııul Tamara, bu tehlikeli adamın ba-|da vaziyeti Merili gibi olscak. Hava- )kllıım kışlarından o kadar korkmuştu k/...| çını kayalar emip bi paslasacak. Hava- Artık ona'cevayı vermeyi bile bekleme. İuy kalan nebat da grtadan — siline- ugup tti cek, rküı _xuiııı dolduran diğör bir ço vken var —| jyordu. Fakat nereyo?. Kafasının — içi L Pakzi, genç kıza, küçük bir teh-'Tihte canlı mahlük olmadığı kanaa. ——— — Pari bunun çehresini göremedi. Ö-;şil gözlü kadın oldu ve içeriye giren Püştüler ve«bunu biraz sonra odudla (ki erkeği görünce; bunlardan birisi. Hrisantinin çığlığı takip etti: ne: —Ah Ameliyam, iki gözüm!.. — 0000 - dedi - bilirim, hasretime ©o kadar özledim ki... dayanamazaın ! Pari , merdivenin sahanlığında ve| — Ve bir kahkaha savurdu. karanlıkta taş gibi duruyor, fakat ü-| —İçeride kimler var? şüyor, titiriyordu. —Kim olacak? Vangeliya, Hristan. Bir aralık terzihane sahibinin s0-|ti ve bir başka çiçek.. Amma ne çiçek! hibinin sesi duyuldu: —Şunu görelim yahu! —Pari, yavrum!. —AÂAh ne yaramazsmız —Buradayım. Seni| hemen |bir yeni isim duyunca merakımız şah. —Biraz buraya kadar gel camm;|anır, İki erkek - selâm ler; Bunlar, siyah saçlı, jüppe bıyıklı, fakat yarı külban bey tipinde İnsane İlardı. Bakışları ve çehreleri, hiç te Iti- mat vermiyordu. oralarda ne yapıyorsun? Cevap vermedi, kaçıp gitmek isti. vererek — girdi. at üst olmuştu. Madamının sesi tekrar. duyüldü: —Haydı Pari!. —Geliyoram! (Decam edecek) Esrarengiz hâdise — Baştarafı 8 inci sayfada — |bir sandığa konulmuş, — kamyonetle nün akşamı kalktığını da — İşaret et Havr'n götürülmüş, buradan da Muri- miştir. iya Ülyanova vapuruna yükletilmiş- Davası namıma söz söyliyen avukat tir. Ribe de hüdiseden bir kaç gün evve! — Bu iddiaya komiser Rige ile Soövyor sefaretinin Pariste Jasmen mahkeme heyetinden bir hâkim itiraz tünel istasyonu civarında bir bina tut- tlmiştir. Komiser Rige yüyle diyor: Punu söylemiştir. General Miller hâ-| dise günü bu İstasyonu çağırılmış ve| HLALA $ L1 Cöleden İsonra sant üçte görmüşler. Halbuki sağlei KA KA Pariste genoral Millerin son defa gö- Avukata göre, Havrda görülen Sov- İydüğü zaman Btat 12 yi yirmi geçi-” yet sefarethanesine aid kamyonet © yordü. Bu kadar kısa günlerde bu binanın önünde sık sık/ fında kamyonetin görülmi bir zaman zar. Paristen Havr'a üştür. |gitmesi imkânsızdır. Avukat Ribe bunları anlattıktan | — Şovino ifadesinde mahud sandığın sonra şu neticeye varıyor: bir metre on santim boyunda ol- - «General Miller bu binaya çağırıl-! duğunu da söylemişti. Hâkim bilhase maş ve ya Ölü olarak, ya öldürülmedev, (ga bu naktaya itiraz etmiş ve: — Sandığı ölçmüşler mi? Ne bili- buk.ımı—.kıııırda da hayat bu şekilde #ön-/yorlar 1 metre 10 santim boyunda ol- ,müştür. Meselâ, yıldızm etrufmt ko..duk.mu' Diye sormuştur. gif bit sia tabakası çevirmiş olduğu — Eaki Havr polis komiseri buna: için e anlaşılamamakla beraber, — — Ölçmediler tabti diye cevap veri Zührede de müvellidülhumuza olma- yor, Oradakilerden biri sandığın be- dığı muhakkak sayıhiyor. y 1 metre 10 santim olarak tahmin Zühal yıldızı, etrafımdaki halkası ediyordu. ile belinde kemer yüzel bir kıza ben. Bunun üzerine hâkim Millerin oğ- zemesine rağımen. yıldızların en s0- luna #oruyor: Huklarından biridir. Üzerinde 9 bin| — — Generalin boyu ne kadardı? ğ — Baham 1,70 boyunda idi. Bandan- sonra — makkeme hüyeti 'dâ kamıyoneti' görmür. olanların