Sahilet 4 — n ae Şu halde kürban kesmeğe otomobil İle gidiliyor. Bundan bira> evvel, Hin- distanda otomobil seyahati yaparken betonarmeden fetişler görmüştüm. Bu #rta Hindistanda idi. Hindistanın yol. ları çok mükemmel , zgeniş ve en mü- dern plânlara göre yapılmıştır. Avru- Bada olduğu gibi her yolun sağ ve so- hi reklâm lavhalariyle doludur. Turist *tomobilleriyle geniş bir seyahat ya- Pilir, Pakat yolda giderken, bu en mo. dern ötomobillerin seyrine engel olan kaha arabalarla — karşılaşırsınız. Bu arabalar pek iptidaldir ve öküzler ta- Yafından çekilmektedir. Daha doğru- u Buda devrinden kalma vessittir. Nilgiri dağlarını aşar aşma& birden- bire tarlalar ortasında heyulâi büyük hayvan sürüleriyle — karşılaşmıştık, bunlar betonarmeden yapılmışlardı ve bir gün şeytanlar şehire hücum eder. ,3* bunlarla firar edilecekti. Bunlar da sade tablolardan ibaretti. Bir milletin hayatını aksettiriyordu. Burada teknikle batıl itikad birleşmiş, kaynaşmıştı. Gene Hisdistanda tena. Sül bereketi bayramında — bulunduk. Burada insanlar hululhiyet karşısında Yüzüstü yerlere serilmişlerdi. 1930 da Benarısda bulunuyordurm. Ganj nehrine giden dar yolda Om- hibosir, otolar ve tramvaylarr sıkışık bir halde Herleyorlardı. Pislik, toz ve fahammül edilmiyecek bir hararet hü- kâüm sürüyardu. Etrafta meşgul insanlar dolaşıyor, Açık pencerelerden yazı makinelerinin Türültüleri bazan telefon muhaberele- Yinin sesleri kulaklara kadar geliyor- u. Saat on birdi ve günün en fsal İceret bayatı başlamıştı. Arabamız birdenbire yüksek - bir duvar karşısında durdu. Buradan, dar bir geçitten mabedin galerisine götü. Tüldük. Müthiş bir kan kokusu vardı. Dun *den insanların yere vurdukları darbe- ler işitiliyordu. Halk ortasından dört kollu tenasüll bereketi ilâhı olan Kali- Kin, ihtiyar bir Hintii tarihini okuyor- du. Her yerde onun resimleri vardı. Her an ağır tambur sesleri yükseliyor, Ara sıra da bu ahengi tiz bir ses ihlâl tdiyordu. Bu esnada kudretli bir ses duyuldu. Ayakları bağlı küçük bir dişi Teyik papasın kolları arasına sokuldu. Şiddetli hareketle papaz, hayvanı ha- Yaya kaldırdı. Birkaç defa çevirdik- İen sonra, bir darbe ile başını kesti. Hayvanın hırıldıyaraktan kanları ük- Mağa başladı. Bu kanlar etrafa yayı- hiyordu. Bu zamanda kadınlar yere atılarak tkan kanları hırsla yalıyorlardı. Bu kanlar onlara tenasül kudreti bahse- decekti. Kanın bir kısmı da bir kaba Toplanarak rahiple ilâhın ayaklarına terpildi. Mabedin hizmetçileri Ganj- dan mütemadiyen su taşıyarak kanla mıyorlardı. Yalanmıyan kanlar *U iİle karışarak harice akıtıyorlardı Orada bir yığın hasta insan bunları foplıyor ve hazla içiyordu. Bu kanlı su şifa veriyordu. Bu mabedde her gün altmıştan iki Yüze kadar oğlak kesilmektedir. Kıa Tini Ben bunu garip görüyorum. kaşsız bir adam... Böyle bi- tanımıyorum.. Hata işlemiş| güldü. Cebinde sigara &- bulamadı. Glorya kübik çan- lasını açtı ve içinden gümüş bir ta- baka çıkardı ve Dolanda uzattı, Do- hnd sigarasını yaktı ve dumanın Seyrini takip ederek düşünceye dal &. Birdenbire: — Tiyatroya gidelim, ıiı:ı*li.f — Ödünç aldığın parayı sarf et- Mek iııiyorn:m galiba.. Gidelim, fa- Kat geç kalmıyalım. : Doland lokanta hesabını verdi Ve beraber dışarı çıktılar. Fakat tekrar döndü. Kaşsız adamın bulunduğu ufak yazı masasına yak- Siştı ve çehresine dikkatle — bakarak ve ;EŞ yaptınız; dedi. anızı ne öreeeme arre POLİS ROMAN Esrarengöiz Çıldıran Dünya Yazan: ANTONİ E. ZİSKA Mabedden dişarı çıktınız. va RİStem, seri “otomobillerin görürsünüz, bu geçenl silen hayvanların — bağı hemmiyet vermiyor. n geçtiğini hiç biri, ke- malarına & Bu sesler.... Evet, bu satırları yaz- dığım dakikada, Nevyork polisi, bir yağın ve işsiz insanı iterken, bu kesilen hayvan seslerini iştiyor gibiyim. Ve bunu ayni zamanda, bir sinema Stu. diesinda bir mellodi plâka çekilirken de hatırlıyorum, Direktör bana dedi ki: —Her gün Amerikadan milyonlarca plâk harice sevkedilmektedir. Bunlar dünyanın her tarafında gönderiliyor. Afrikanın en uzak köşeleriyle Avus. turalyanın kenar yerlerine kadar., Fakat, işte Nevyorkda birdenbire, muhayyelemde Avusturalya canlanı- yor, İki yıl önce, Avusturalyanın uzak bir köşesi olan Palm Islandda — idim. Burası, geniş sahilde küçük bir ada- dır. Vahşi olan kabilesi tamamen me- denileşmiştir. Fakat bütün Avustural. yanın yetlileri gibi ford otomobilleri- ne, dikiş makinelerine ve aarf silühla- Çeviren: ASIM KÜLTÜR 14 Birincikânun 1938 Çarşamba Bizerta limanı Akdenizin en müstahkem mevkile- rinden biri haline getirilmiştir Paris, 13 (Radyo) — Fransız mat;|yeni metalibatla — bulunuyorlar. Bu boatı olduğu gibi, Londra gazetele- |BA), ne zamana kadar sürec vi de Almanıya le İtalyanın sön za-|, Pu iki devletin har iatedikleri veri- l ? ktbnlardaki metalfbatından bahaades | “GoK MİTE ğ Deyli Telgraf gazetesi de; Frunsa- rek uzün makaleler yazıyorlar. nn Bizerta limunmı Akdenizin en Taymis gazetesi, diyor ki: müstahkem mevki haline koyduğu. «Almanya ve İtalya, her gün yeni hu kaydetmektedir. Italya (ANADOLU) | ÇİMDİKLER | Ölüm karşısında neş'e ve şam- ra malik olmalarına rağmen eeki âdet- panya lerini bırakmamışlardır. Londraya inmek üzere bulunan | Harp dansları onların aralarında|bir tayarede, korkunç bir hâdise ol- İen mühim mevkie maliktir. Dans eden-|muş.. lerin vücudularma itina ile resimler| — Tekelekleri idare eden manivelâ yapıştırılmıştır. bozulmuş ve kuş ayağı gibi kendi Derileri delik deşiktir. Dans esnasın. |içine doğru büzülmüş olan tekerlek- da vücudları kan içinde kalır, ka.İler açılmamış. — Bittabi tayyare dinlar bu merasimde hazır bulunamaz,|de inemiyor ve bir taraftan, benzin dansa da iştirâk edemezler. azalıyor. Felâket muhakkak.. İçeri- Merasim günlerinde erkekler deri-|dekileri hiç bir kuvvet ölümden kur- lerini delerek oraya kuş tüyleri koyar-|taramaz. Bir genç kız, çantasını açı- lar. Yalnız gözleri sağlam kalır. Ayni|yor, şampanya çıkarıyor; danslarda yaprak ve ağaç dallarından | —— Ölüm gerelfinel. Yaklaşan fe- örülmüş mantolar da taşırlar. Tâket şerefinel. Sert sesler dansın başlıyacağını bil-| — Diye bağırıyor. Yolcuların, kâf- dirir. Bu sesler sonradan bit inleme | fesi ona uyuyorlar. Herkes çantasını halini alır. Pakat tuhaf değil mi; bulaçıyor, içmeğe başlıyor. «Şerefe, ö- Yugoslavyada intihabat Novyork sergisine iş- — Baştarafı 1 inci sahifede — tirâk edecek metin hakiki nüvesini teşkil eden| Roma, 18 (Radyo) — İltalya tica- Sırplar ise muhtar hükümbtler siste-İyet nezareti, Nevyork sergisine işti. mine aleyhtar bulunuyorlardı. Ra.İrâk etmoğe karar vermiştir. Sergi diç'in Skopçina meclisi ortasında bir|açılır açılmaz, İtalya donanmasın. mebuz tarafından katli ile neticele-İdan iki torbido Nevyork limanına gi- dansin musi içilir. Loraklas kubilesi tarafından ,korkuriç İbir dansa ne suretle uydurulduğunu, 'yahud bu kanlı dansta nasıl çalındığı- ni Anlattı. Biz de bizzat bu dânslardan ikisine şahit olduk. Biri Sonny Boy, diğeri de Karmen idi. İ (Sonu var) Lazkiyede isyan! Bir meb'us 200 müsellâh ile dağa çıktı. Lazkiyenin istiklâlini istiyor Mersin, 19 (Hususi) — Lazkiye- den Hataya gelen haberlere göre, bu mıntakada asayiş tamamiyle de- necek derecede bozulmüş, yollarda olvmobillerle tecavuz artmış, soy- gunculuk almış yürümüştür. Suriye gazetelerinin haberlerine göre Lazkiyedeki hâdiseler alelide soygunculuk değil, siyast maksadlar- la yapılan hareketlerdir. Süleyman Mürşit isminde bir Ale- vi mebusus, başına topladığı 200 ka- dar müsellâh adamiyle dağa çıkmış, köyleri basarak yolları keameağe baş- lamıştır. Süleyman Mürşid Lazkiyeden ü- zerine gönderilen 70 kişilik bir jan- darma küvvetiyle de çarpışarak bun ları esir etmeğe muvaffak olmuş, fa- kat silâhlarını aldıktan sonra — jan- darmaları serbest birakmıştır. Bu hâdise Üzerine Lâzkiye mintakasın- da yollar kesildiği gibi, köylerde de emniyet ve azayisten eser kalmamış- tar. Süleyman Mürşidin takibine gön- derilmek istenen Jandarma takviye kuvvetleri, yolları tutup otomobille- rin seyrüseferine — mani olmaktan başka bir şey yapamamaktadırlar. Bu yüzden Halep - Lâzkiyo, Hatay- Lüzkiye şöseleri üzerine münaklât durmüştür. Gene Suriye gazetelerinin yazdı Zana göre, hükümet tarafından ken- diziyle görüşmeğe ve ne istediğini anlamağa memur edilen murahhas- ları kabul eden mebüs Süleyman Mürşit, silâhlarını bırakmak için bir Kısa şişmar adam suratırı. bürüş- urdu ve manidar bir nazarla ona bak- . —SBizi alâkadar etmez. —Merakımdan soruyorum. Onları sereye biraktınız? Çünkü sizi en son slarak gördüğüm zaman kaşlarınız vardı. —Açık gözlülük mü taslıyorsunuz; affedersiniz amma Çok becereksiniz. Doland gülerek ayrıldı. Kapıda bek. lyen ve mübahasayı dinliyen Glarya. nin yanına gitti. — Doland, ne oldu. —liç çanım, insan kaşlarını trağ ettiği zaman çehresi bozulur, dedim. Muhtelif güzel kadınların nefis tu- valetleri arasından sıyrılıp tiyatrodan çıktıktan sonra Doland. — Yorgun değilsen - dedi - Kabare. lere kadar bir göz gezdirelim. Glorya güldü: çok metalibatta bulunmuştur. Bunlar arasında Lâzkiyenin istiklâliyle Şam h memurların azli talebi vardır. Lâzkiyeliler Süleyman Mürşite, «hba lüskâr» adını veriyorlar. Bir nümayişin sırrı — Baştarafı 3 ncü Sahifede— İtalyanın zararı, Fransanın zararın- dan daha büyüktür. Şimdi Almanya Fransa ile anlaştıktan sonra şarkta yeni yeni teşebbüslere girişmek isti- yecek. Bunlar, İtalyanım menfaâtle- tine muağyir değil de her halde uygun dâa sayılamaz, İtalya şimdiye kadar bu ortaklıktan ne kazanmış- tır? Habeşistan. Eğer bu imparatör- luk Orta Avrupada fedakârlık paha- sına elde edilmemiş olsaydı, İtalya bunu kâfi görebilirdi. Fukat yapılan büyük fedakârlıktan sonra ve bil- hassa Berlin ortağının büyük kârlar temin ettiğini gördükten sonra İtal- İya bunu kâfi görmüyor. Almanya- nmm Orta Avrupa hegemonyasını te- min etmek için İtalya, Almanyadan Akdenizdeki menfatleri hakkında valtler almıştı. Bü — vaitler henüz müteberdir. Fakat Orta Avrupada sağlam yerleştikten ve Fransa ile an- laştıktan sonra Almanyanın İtalya- ya olan İhtiyacı azalacaktır. Binaen- aleyh bu anlaşma - için atılan ilk a. dımda, yani Alman Hariciye Vekili- nin Parisi ziyareti arifesinde, İtal- |ya, Akdenizdeki mutalebatını tescil İşttirmek istemiştir. Yapılan nümayi- | —-Gideriz fakat bu göz gezdirme na çok bahâlıya mal olacak kabarelerin en yisi Gömorduür; oraya gidelim: Kabareye yaya gittiler. İçeriye gir- dikleri zamatı lâmhalar yarı #önüktü. Sigara dumamı içinde karma karışık bir kalabalık dolaşıyordu. Çıplak ©-, muzlar, elmas taşlarla şüslü altın bile- zikli bembeyaz kollar, yarı sönük giya içinde parıl parıl parlayordu. narda boş duran bit maasa gösterdi. Alâka, fevkalâde İdi. Masaya oturduktan sonra Glorya arkadaşının kulağına eğildi. —Doland dikkat et; bir bardak içki liradır. dü ve siptrışım verdi. Garson ayrıldı. Glorya güldü: —Doland, sen tamamiyle de bu plâkyırdan 8. İlüm ve felâket şerefine» fakat bu a- F. O. Hoppe bana Ramonanın bülde kurtuluyorlar. bir liradır. İki janbonlu sandaiç iktİyordu. Korina Doland buunn üzerine yemek liste- bir alkış binayı yıkar gibi oldu. 4İni istedi ve garsonu tepe-tırnap süz-| Bu müddet zarfında garson da &İ. delisin ! rada tekerlekler çıkabiliyor. Hepsi i daki kahramanlıklariyle temin ve te. sis etmiş olan şövalye kral birinci Aleksandr bizzat meseleye müdaha- le mecburiyetinde kaldı ve memleket dahilinde tam bir emniyet ve sükün şim, — Yahu -dedi- Habeş harbinde zavallı Habeşler tankların üstüne kı- hçla atılıyorlardı ve onlara «Kahra- man> diyorduk. Bunlar da kahra - man değil midir? tesis edinceye kadar muvakkat kay- Ölüm yaklaşırken kadehi kaldı«(di ile teşkilâtı ösasiye — kamununun p: ::: maddelerini mer'iyet mevkiin- — Hoş geldin, şerefine içiyoruz. 'biraz sükün bulunca Yevtiç kabinesi Denebilir mi? esnasında bir intihabat yapıldı. İşte Cevap verdi; düne kadar Yugoslavyanın mukad- — Ne Habeşi kahramandı, ne de| deratını idare eden Skupçina meclisi iwal |Yevtiç zamanında yapılan bu intiha> bunlar.. Zavallı Habeşler, mitral Gi döşekdli GüületÜ Düi yözün üstüne de öyle gidiyorlardı.| y y lüneRk a di Bu gidiş cesaretten değil, ölüm*nmuu:.::.ı..amvhm korkma ve kaçma, buna mukabil'set ettiği Hırvatlar partisi hem reis hayatı sevme hakkında hiç bir ka-|Radiç'in katlini ve hem de takip edi- naat, hiç bir his sahibi olmamaların-|len dahili siyaseti protesto maksadi- dandır. îıı!yınlar kahramanlık ya :|le meclis müzakeratına iştirâk etme- pamadılar, yerlileri öne sürerek,|mişti. Son zamanlarda yeniden inti- Habeşistanı kazandılar. Çünkü on-İ'hap mevzuubahsolunca eski Sırbis- lar, Habeştnin eline düşünce, ta-|tanda şimdi hükümete — aleyhtar ne ban derilerinin yüzüleceğini, kafala-|kadar pargjler varsa hepsi - birleşe- rının — koparılacağımı — biliyorlardı.|rek Maçeğ partisi ile temasa geldi- Hayatı da öyle seviyorlardı. ler ve ço kuüvvetli bir muhalefet Bu tayyarenin yolcularına gelin-|zümresi teşkil — ettiler. u.ı.ı.ı_eı_ ce, onlarınki bir kahramanlık değil, |Partisi Kurvatların KS aklaşan ölüm karşısında bir âsap| SA mustar hükümetler SAa Gaa aa a B Te çada toplanmışlardı. Vasiyel hiili. bozukluğu şiddeti nisbetinde orijinal Met için oldukça ciddi görünüyor- bir delilik. 'du. Yoksa, ölüm, şampanya ile değil, cesaretle bile karşılanamıyacak bir marifettir. Yugoslav müntehipleri büyük bir Jekseriyetle radikaller birliğine vey vermekle hükümetin şimdiki dahili yahdet siyasetini tasvip etmekte ol. duklarını ve muhtar hükümetler sis- temine aleyhtar bulunduklarım ispat etmiş oldular. Bu netice Yugoslav- sanın müstakbel dahili siyaseti bakı mından çok mühim ve hayati bir e- hemmiyete maliktir.. Harici siyaset sahasına gelince Başvekil (Stoyadinovin) in Yugot şin manası bu olabilir. İtalya, bilâ- hara bunları ister ve yahut da İngil- tere ile imzaladığı stattiko itilâfı do- layısiyle aynen — isteyemez de başi mıntakalardan konsesiyon — talep &- der. Bu, İtalyanin bileceği bir iştir. Fakat İtalya, başta iş ortağı Alman- İya olmak üzere Mmutalebatınım her- kes tarafından bilinmesini istemiştir. Almanya tarafından daha dar za- istikamet malümdur. Bu kudretli dev manlarda girişilen tanbhütlerle alâ- let adamı iktidar mevkline gelinceye kadar Iddiaların bu dakikada tescil kadar Yugoslavya müstakil bir harici edilmesini faydalı bulmuştur. Bugün 'siyasete malik bulunmuyor, daha zi- için bir gey temin e nümayişinin sırrı bu olsa gerektir. A, $. ESMER İyabancı bir devletin mukadderatına | wvdet etmek hayatın en lâtif zev- | diyordu. Glorya gülerek : —Anlatacak garip şeylerin yok mu dedi. Doland gözleri şimşek gibi çaktı. kidi Glorya ona tatlı bir bakış fırlattı: —Terakki ettiğini görüyorum... Bu sırada kuvetli bir projektör zi- yasiyle sahne aydınlandı. Beyaz ipek-|şeyim yok.. li ir rop giyinmiş şık bir kadın gözük. tü. Başında pirlantalarla — süslen- miş yarım ay şeklinde altın bir iğne vardı. neden kaçmıştınız? —Babamın ve annemin vefatından sonra seni yetimler mektebine günder- dller. Artık yalniz kalmak istiyordum. dansözüdür. İami Korinadır. Vahşi bir arzu beni uzaklara gönder- Kadının sildeti sahne üzerinde gö- di. yünüyor görünmez koca salon şayanı hayret bir sgüküte daldı. Örkestranın 'nuz mu nagmelerinden başka birşey işitilmi- şey söylemediniz? yet nefis bir raksa başladı. Raks bittiği zaman — dehşetli m—âv-;:dm —Beni —Müssade buyur, arzedeyim. parişi getirmişti. Glorya memnuniye- tini izhar eden mültefiyet bir Hsanla:'Çünkü hakikati tevll edecek vaziyette —Enfea - dedi - konağınızda Pran- değilsin. Buradan ayrıldıktan — sonra ne işler gördük? nen bu dahili mücadeleler bir aralık | decektir. Almanyada Zenginlerin servetlerinden verği alınacak Berlin, 13 (Radyo) — Hükü- met, milli müdafaa — masraflarını karşılamak için, yakında bir kanun çıkaracak ve zenginlerin servetlerin: 'den yüzde 8 - 14 vergi alacaktır. ——— Polonya Çekos!lovakyanın akıbeti- ne mi uğrayacak? Prag, 13 (Radyo) — Çekoslovakya gazeteleri, Polouyada baş gösteren ye- ni hâdiselerden bahisle uzun makale- ler yazmakta ve Polonyanın da, Çekat- lovakyanın ükibetine uğramağa mah- küm olduğunu iddia eylemektedirler. Tayyare kazası Nozl postası Londraya gidemedi Londra, 18 (Radyo) — Avusturül: yadan Noel postasını alarak Londra ya mütevecefhen hareket eden — (Ku. run) adındaki yolcu tayyaresi, fırtı- naya yakalanarak düşmüş ve pürça. lanmıştır. İçindekilerden kimse kurtu. lamamıştır. Posta, başka bir tayyarı ile gönderilecektir. bağlamakta olan bu siyasete nihayet verdi. Yalnız Yugoslavyanın hayati menfaatlerinden mülhem olan bir siyaset takibine başladı, bu suretle Avrupanın büyük dostlarına — karşı tam bir bitaraflığa istinad eden ve Balkan antantına ve © meyanda bil. hassa Türkiye dostlağuna azaml kıymet ve ehemmiyeti veren şimdiki Yucslavya siyaseti kaim oldu. lavyanın dış siyasetinde takip ettifi| — yı çoslavya müntehipleri muktedir Başvekillerine karşı besledikleri iti. madı son intihabatta bir daha teyid etmekle bu harici siyaseti de tasvip *mezse de ileride yade şarkta Fransanın bir nevi peyki | etmekte olduklarını — göstermiş olu. açılacak olan müzakerelerde pazar-|rolünü oynuyordu. B. Stoyadinoviç yorlar ki, harici siyaset bakımından lığa yarar. İşte «Tunus, Korsika, Nis>| Yugoslavyanın mukadderatını men-| bunun kıymet ve ehemmiyeti aşikâr- faati mevzuubahs olsa da olmasa da, | dır. Hamdi Nüzhet ÇANÇAR yazarm. —Şimdiye kadar gördüğün işlerden gezdiğin yerlerden en ufak bir malü- mat olsun verdin mi? —Hayır &lüka uyandıracak hiç bir| ——.Oldukça malümat verdim. Benim için telüş etmemelerini yazdım. Boş çüval — fabrikasında — çalıştığımı ve hattâ işimden çok memnun olduğu- mu yazdım. ğ —Halbuki fabrikada çalıştığın ya- Garsonlardan biri onları akdı ve ke.- Bu kadın Londranın en sevimili| Adeta Mmaanlıktan nefret etmiştim. aN ı —Hayır , doğru idi. Boş çuval ya. —Peki, şimdi- vahşetten kurtuldu.| Piyordum. Hattâ fabrika patronu ben. ? Ayrılırken niçin kimseye bir|den çek memnundu. — Fabrika sahipleri kimlerdi? — Kimsenin alâkadar olmuıyacağını| —Onlar patron değil, hapisane mü dürleri idi. Glorya sarardı. — Fena bir hureketten dolayı hapis. —Yok izahat vermeğe gayret etme, | haneye girdiğini tahmin etmek istemi. yorum: (Devam edacek) daz # CĞKL Pauraları delicesine sarfedersen yaya |sız hizmetçinin servis yaptığı zaman- olarak âavdet etmeğe mecbur kalaca.|lar hatırıma geldi. iaz. Salonun lâmbaları tekrar yandı ve Doland omuzlarını kaldırdı: eazband neşeli bir parça çalmağa buş. —Bir de mahtap ziyası siparış ederiz. | ladı, Danga kalkanlar o kadar çok idi Avın ziyası altında yürüyerek sevişe- |ki herkes daracık bir sahada danâ e- —Maruf olmiyan yerleri gezdim. Şaka yaparken — Teyzene, dayına hiç mektup yaz-| — Hastane eaddesinde Mehmed oğ- madın mı? du Mustafa, şaka yaprken Yusuf Zi- —Onlar bana alâka göstemediler ki|ya oğlu Rizaya ağır sözle hakaret kaçtiktan Üç sene sonra bir mektu) etmiş ve onu dövmüştür.