Amilral şaşırmış bir halde idi. İki kocaman galiyi bir türlü kurta- ramıyordu. Hattâ oradan can korku- sile kendilerini denize atan zabit ve nandanlarla askerleri bile kurta- ramıyordu. Bu sırada top sesleri yaklaştı. Geriye, bu seslerin geldiği tarafa baktığı zaman bir geminin, iki Vene- dik gemisini kovaladığını, barut alev- dınlığında görebildi. İki Venedik kadırgası Vakşaya doğ ru alabildiğine uzaklaşıyorlardı. Amiralın yanında bulunan ve yaşlbı bir zabit: —Herek rels orada.. Ded Sahiden Herek Reis şimdi iki kadır-| ganın ardını bırakmiş, onların üzer. lerine geliyordu. Bir hıldırım gibi yetişti. Prova top- larile yaman bir âteş açtı. Amiral ge- misi de karşılık verdi. ü başlamı: Herek reis kocaman teknenin etra- | mi: fında dönüş cak şekilde Bir aralık V kıç kasa rasına biribiri ardından iki gülle çarp- tı. Bir tarafını söküp attı. —Amiral.... Amiral vuruldu yni zamanda Türk gemli de Vida AŞi kocuman biri bütün hiızile çarptı. ünde duran on beş kadar levent, başlarında Herek reis olduğu halde ü8t Üste yuvarlanmışlardı. Üç dört tanesi şimdiden can vermiş- KAlA islik çalarak — yağı- r, güve ritlermı ide de kargaşalıklar oldu Venedik gemisinin forsaları gürek- Çünkü — sırtlarında kadırga düşmek içiğ can et ş döğarken kadır, gelen tekne- | rda canlarını| k aakerler vo| ntleri esirleri | yayıya kömür hali: bir çok ölüler, kı arabilmiş olan bir ç tler vardı. Türk lev irlere vuruyorlar, cak hazırlapıyorl &n bir ka an güverteye | sedirinde yarı ölü bir h YAZAN: Kadircan Kaflı Amiralın yarası hafifti İlk iş olarak Hrisanti ve Fotiyi karşısına dikerek bqgırdı Dediği Kinden leventler el rekl ralini için ilgin bir hale gelmiş lerine geçen esirleri Ze A a rdi. Fakât Topal İbrahim onları du: Şimdi hi Gemin, di, Hepsi buna hak verdiler. Canlarından daha çok sevdikleri ğit reislerinin sağlık bulması için a: yurda dönmek gerekti. Zaten iki yıl- danberi oraya o kadar hasret kalmiş- lardı ki.. süstur. düşüneceğiz. Onün sağ- provasını Ça bat (do —İİl— BİR MİRAS. İlk iş ola- di. u yaplırdınız. | Cu casusla. rı imişsiniz! İ va —Fakat, Vallahi değil. Biz biz si. İkisi de Amiralin ayaklarına — ka- panmışlardı. Bütün casualara yaptıkları gibt ön- ©e kulaklarını, sonra burünlarımı, da- ha sonra da dillerini kestiler. Güvı tenin ort oluncaya k lak bir hülde denize sokup çıkarıldılar. | Tuzlu sular yaralarına girdikçe kor- nlııdıı hiç durmadan || 1. Çünkü l!e—! H | Pariste bu sene genç kızlar kası açılmış, bu müsubakada ziyette durduklarını gi ada birinciliği kuzanan J. ö - ?, Otolde mi?.. — Evet... Ne münasebe Gelmezden evvel oraya 'örü hem eddüd atti inle © Şimdilik Beyoğlu taraflarında işim v Bir sanatoryom arkadaşı... Buraya b mecbur... Ben de onu birkaç Zama: — Yavrucuğum! Ev enin. misafir edecek odalarımız var hamdolsun... din... Haydi çabuk otomobile atla... yiyelim. — Yok anneciğim... Beni çok sever; lâki Kabil değil... yahılı Bu sebeple onu buraya getiremeyiz... Ve olur?.. benim elci anneciğim! İsrar etme.. öğleyin, kâh akşam yemeklerine gel beraber değiliz a... Uykudayız... Ha burada yatmışım, ha orada... Git dostunu , hanımefendilere sokulama Uykuda da biribirimiz Hep bir değil mi biraz uğradım... hen getirsin... Bu da ne demek? turacağım... Fakat biraz 30 .. ar., Bir arkadaşımla beraberim... - ÖO otelde Kalmağa yalnız bırakamıyacağım... adaşını rahat rahat getirmeliy- Birlikte yemek Onu b ak.. Arkadaştm — biraz çekingendir. Utanır... Zaten gelmez... Oh, Birkaç zaman ben, güh ir, sizi görürüm... Zaten geceleri göremiyoruz.. Yadırgar. — Pekülü... Madem bu kadar israr ediyorsun... İstediğin gibi yap.. amma, son »yaralanmış olduğunu neden sonra duy- du da bu bozgunu bir zafer şekline so- karak Venediğe bildirmekten çekinme- . |iki casusun baş |na çekildi. Çok geçmeden de Diye haykırarak çırpınmağa başla. et Drayde ism (ANADOLU) Tayyarede Dizel motörü Takma elli mühendis sayesinds kabil Diye inliyorlardı *akat bu sözler amiralin kulakları- nek değil, değmiyordu phesiz Herek — Relsin — eline dı, hak eltikleri halde ekunç bir İşkenceye uğra. İşi defa pişmandılar Fransız tayyare sanayii atölye- rdu.Jende büyük araştırmalar yaparken «|feci bir kaza neticesinde iki el kaybeden Maks Seruy isimli bir tay- yare mühendisi kazayı müteakip çok| tedavi gördüğü için ölüm tehlike- ünden kurtulmuş ancak iki elinden mahrum kalmıştır. Şimdi iyileşmek, üzere olan Maksın takma elleriyle| yeniden ayni araştırmalara devam edeceği bildiriliyor. Maks Seruy yaptığı araştırmalar ve elde ettiği neticelerle daha çok e/ genç bir yaştayken Fransa tayyare larına gelenler pek ça-| e büyük yardımları dokun- k etrafa yayıldı. Andros düy-|muş ve geçenlerde açılan beynelmi gu zaman yüzü kül gibi oldu. Odsar-|lel tayyare sergsi münasebetiyle, Maksın hayatı ve yaptığı işler hak-i kında izahatı havi bir tablo serginin, bir köşesine konulmuştur. Birkaç! gündenberi artık Maks Seruy kol ağızları kapalı bir ceket giymekte ve ellerinin noksanlığını — saklamakta-i dır. Henüz yirmi beş yaşlarında olan, bu fen adamı; kendisine iki eline mal olan fecf kazaya rağmen kat'iy- yen cesaretinden bir sey kaybetme miş ve araştırmalarına yeniden de- | vany edeceğini ve bugün ellerinden |mahrum olduğu halde takma ellerle jişine devam edeceğini bildirmekte- |dir. Maks Seruy feci kaza ve iatik- (bali hakkında diyor ki: — Şimdi geçirmekte olduğum sinir buhranları tamamen zail olduk- tan sonra yeniden lâboratuvarıma giderek çalışmalarıma devam ede- ceğim. Ben yaralandıktan sonra da lâboratuvarda gene direktiflerim da- hilinde çalışmalara devam edikli. Ka- za vukua geldiği zaman bir tayyare! motörünü Dizel motörü şekline sok- mağa çalışıyordum. Ben yökken mesai arkadaşlarım tazyik edilmiş hava dolu bir cihaz hazırlamışlardı. Bu cihazı çalıştırmağa başladığımız anda tayzik edilmiş hava birdenbire rına bin işmanlık para e' Foti bu acılara daha çok dayaı ve öldü. Hrisanti can çekişiyordu. Amiral onların ikisini de gemisini $ direğine sallandırdı. Böylece doy. ğru Suda limanına döndü. Bereket versin ki Herek Yaptık reisinin diklilerin düştükleri tuzak —Nefes alamıyorum. Hava!.. Ha t Ayni zamanda iki de bir pencereye rlar mı? Geliyorlar mı.... 'e soruyordu. — Devamı var— M. ŞEVKİ UĞUR DAHILI HASTALIKLAR İkinci P,e,ım sokak ho 82 Telefon No. 3286 9 Birinci kânun - 1938 CUMA | - ANKETİMİZ KADINLAR- ERKEKLER Geçimsizliğin erkek veya kadını olamaz Ben, mağrur, kendini beğenmiş, uka- hiç sevmem la kadınları Akşam karısından dayak yiyen er- kek mi, kadın mı haklı idi? Hilâl eczanesinden içeri — girdi zaman Kemal Aktaş ayakta idi. Beni karşıladı. —Huyır olu roçete mi! Dedi. —Hayır - dedim- anket! Gözbebek- lerinde hir şimgek çaktı. Yeni bir rek- lâm vesilesini bulmuşa — benziyordu. Maamafih, —Aman yahu imtihan olur gibi bir şey olacak. Diye ilâve etti, oturduk, ilk sualimi sordum : —Kadını düşüren, güçülten haller hangileridir? Kemal Kümil, maruf kahkahala dan birini atarak: — Kadım cinsiyetini erkeğe bir men-. faat karşılığı olarak peşkeş Çekerse el- bet düşecektir, kadının cismani ve ru- hi nezahetini ihlâl eden herşey, her hareket kendisini ufaltır, rahim, nazik, şefik normal ve vakur olmuyan kadının cemaatta yeri boş kalır... —Erkeği sjnirlendiren nasıl bir ka- dındır? Sualim Kemal Aktaşğın görlüklerin- de refleksler yaptı. Kendisini bir lahze düşündürdü ve dediki: —Bütün erkekler namına 14f etmemek salâhiyetinde değilim, bon kendi hesa- bıma şu tip kadınları sevmem: Mağrur, kendini beğenmiş; yarım o kumuş olduğunu bilmiyen, aklının er- mediği mevzular etrafımda tabir caiz ige ukâlalık yapan kadın, haşin ve ka. ba, sert kadın İşte benim sevmedi; kadınlar.. —Bir syal daha soracağım Aktaş|v dedim. Ailede erkek mi, kadın mı ge. gçimsizdir? Dostumuz burada durakladı, kahve- | ra, lerimiz kai —$u fin rı soğutmuyalım -de di- soğuk kahveden derin bir yudum adaş - dedi dini olmaz, g —Pektlü hangi kadımı faydalı bulursunuz? —Hiç şüphe yok ki tam cemiyete patladı. Bunda hiç kimsenin kusuru|* yoktur. Nitekim yapılan keşiflerde de hiç kimseyi itham etmek kabil olamadı. Esasen ben de bunun böy- yordum, Maamafih artık iyileşmiş vazi- İyetteyim. Takma ellerim yapıkdığı zaman gene İâboratuvarımda, me- sai arkadaşlarımın çalışmalarına ne- İzaret ederek Dizel motörlü tayyare neşe Mmüsaha. lik sim bu müaabâa- Fransız kızıdır, ki, ben seni dain — Aman, acıktım, anneci; mişafir mi gelecek?... — Hayır anımda hiasetmeği tercih ederim... Emretsen de yemek yesek... Yoksa, ucuğum... Sen teyzen... Başaka kimse yok! edimen vardı... Öyle yazmıştın... Ne oldu? — Burada.., Lükin bugünlük allece kalmak istedim de... — Bu nedime üdetini de İstanbulda sen icad ettin galiba... kadaşlık eden bu hanım ne biçim şey?.. Surataızın biri mi? — Yok!.. Hiç te değil!... Çı çok hoş!, Öyleyse, vah vah.... Göremedim.. Aman, karmım aç... « Bofraya otursak.. Bana ar- Herşeyden ndi, zile bastı, emir verdi. Hep birden yemek odasına frada, Adnan, teyzesine sataştı. — Hâlâ bir koca bulamadın mı, teyzeciğim? .. — Bulamadık evlâdım... Şişlideki evinde yapayalnız sıkılmıyor musun?, Bütün gün ne yapı- yorsun? — Muaiki ile vakit geçiriyorum, ömür ve âfiyetinize de dua ediyorüm. Gülüştüler. İki siyah göz, pencerenin arkasından, genç adamın gelişini tetkik et- Adnanım, henüz uzun boylu, sarı saçlı, gü- dumh, derin mavi gözlü bir wenç olduğunu memnuniyetle gördü. Genç kadın, hiçbir tafsilâtı kaçırmamıştı. Bir eli kalçasının üstünde, diğeri perdeyi sımsıkı tutmuş, yapacağı plânı tasarlıyordu. Akşama doğrü, Adnan, annesinden müsaade alıp; teyzesinin evine bı rakmak üzere ozunla beraber otomobile bindikten sonra; Bedia hanım —Karı veya kocadan biri diğerini tldatmış olduğunu görürse ne h. —Aradaki vasziyeti, ne olursa olsun feshetmeli, buhasına modelini medana çıkarmağa çalışa- cağım. Şimdiki halde bazı ilmi eser- lerin tetkkiyle vakit geçiriyorum. efendi, Naciyeyi odasına çağırttı. a yapıştırdı. —Alle saadetinde yalan lâzım mıs dır? —Ben yalanın saadet doğuracağını hiç zannetmem. Yalan yalandır, şu ka dar var ki bazı yalanlar medlüllerine de yalanın fenalığını taşımazlar. Ben bunları pek yalığı saymam. —İnsanlarda aşk mu, alışkanlık mı hâkimdir? Aşk; fizyolojik ve fizik bir duygu- nun edebiyatıdır. Edebiyat hangi ha- yat safhasında ne kadar iş görmüş ve ne kadar hâkim olmuş ise aşk ta in- sanlara o kadar hâkim olur. Hayatta aşk bir sarhoşluktur, sarhoşlukla ya. pilan her şeyin hesap ve mantik kar- şısında aldığı renk ne ise aşk ta hayata Ayni rengi verecektir. Kemal Aktaş suallerime kısa cevap vermekle imtihanı sonuna erdirmek istiyordu, uş&kk..r etlim. Ben ayrılır- ken; o imtihanda muvaffak olmuş bir talebe gi —Azizim bu ne sıkı imtihan. Diye söyleniyordu. Kapıdan çıkınca başı sarğılı — biri ile karşılaşlım. Dehşetli küfür ederek, konuşuyordu. —Kadın değil . diyordu - Allahur belâsı., Eve geç ve sarhoş gittim. Diye başımı ne hale soktu. Bak allah aşkına! Ynundaki zat: -Birader - diye cevap verdi- bilie rim; sen de çok geçimsizsin. Sarhoj kafa ile kimbilir kadıncağıza neler pmışindir — Yapmadım, hiç bir; kı söyleme; yapmadım şlamışım heman bir fırladı; J erif - gece yarısından sön- leyi ayaklandırmağa u- usun? Kelim kızıverdi. a. Sura Ya ın budürlâa kas patlattım. İşte, topu to. pu yaptığım. Kafama kulplu — tavayı Bak şu hale bak, allah aş. “|kana, Gördün mü olanları? Fazla dinlemedim: Allah için, bu adam mı karısı mi, ne dersiniz haklı idi, Y*eok Fiat artışı Toprak mahsullerile hayvan ve hayvani maddelerin alım satımı fi- atlerinde 955 ten fazla artış ve» ya eksiliş vuku bulunca Vekâlete haber verilmesi Ziraat Vekâletin « den viğyet ziraat müdürlüğüne bil- dirilmiştir. aa Mes'ud bir anne memnuniyetile: — Ah, şekerim! Ne saadet!.. ne anâdet.. kurtuldu iştel... içindeydik... Göçen sene bir c — Hiasinizi anlıyorum, hanimefendi... lerin en iyisisiniz.... Bodla hanimefendi, gayet ciddi etti: — Kızım! Bana deseler ki: — Eminim hanımefendi... » şimdi beni biraz müteessir cden Gözüme hâlâ on yaşında imiş gibi gözü- ken aslan gibi evlâdima kavuşmak, onunla konuşabilme! . Hamdolsun, neşesi, sıhhati öpüşübilmek, yerinde... Allahın büyüklüğü, erle nasıl yaşıyabilecek diye endişe Takdir ediyorum, Siz, anne- bir nazarlar Naciyeye baktı ve ilüâve «Adnanın ciğerlerinde bir arıza kalmıyar cak. Fakat buna mukabil sen iki bacağın! birden kestireceksin bir teklifi sevine sevine kabul ederim L. Böyle nanır mısın?.. ıfak birşey var... Bir müd- det, Adnan bizimle beraber oturmuyacak Naciye, hayretle sordu — Nasıl?. — Yok... G — Yalnız — Yalmı Ailelere sokulmuğı sevmezmiz.. mış.. i — Garip şey — Evet.. derhal buraya gelecektir... — Hangi otele inmişler? Henüz gelmişken gitmeğe iyecek... Beyoğlund ş iğlünda m? değilmiş. Bir arkadaşı Oğlum mi niyetli? kalacak.. Ne tuhaf şe Çekingen bir çocukmuş. da onunla beraber & armış... açak- iş Sizin tuhafınıza gitmedi mi? Fakat birkaç günlük mesa le... Tabil arkadaşı gider gitmez — Arkası var —