Buna rağmen yeri öğrenilmiyordu. Kazandığı zaferler de devam edi- Kahramanlıkları her zaman en halk onun için türküler uy - Halki de bunları üğren- e karşı otursrak miril. danmaktan kendini alamıyordu. 0- durmuştu mekten, ( güne artan sevgisi-| gönlünden çı- kat bir türlü izli kaldıkça da da- alevleniyordu. Onün adaya gelişi ü kaç ay geçmişti. Bu zan de iki defa daha gelmiş, bir akşam Karanlığında olmuş, Teodos Koralis ile görüşerek gitmişti. Diğerinde ise Iniz su alarak çabucak — ayrılmıştı. rinden bir- 'a su başında rastladığı kızla-| | — Adalar güzeli nerede? I sormuş. Biribirlerine Reis anlatmış: Ne çabuk unuttunuz. soruyorum. Androsun kızı.. — O her zaman suya gelmez, Fa- kir değildir. — Ona - selâm söyleyin. Unutmayın hat Gönç kız bunü haber aldığı zaman derin bir sevinç duş'du: — O da beni seviyol Hiçbirşeyi unutmamış... Diye mırıldandı. O sırada Hrisanti birdenbire çıka. geldi. Andros ile konuşmak için eve) uğradığı zaman Halki onun yüzünde arzusuna kavuşan insanlardaki aydın hh göremedi. Fakat -ümitli idi ve genç kıza kendisine güvenen güzlerle bakmıştı. Andros ile uzun uzun konuştular. Siderken kapımın önünde — rastladığı bakmıştılar. — Herek Halkiyi - Unutmanış...| tti (ANADOLU) YAZAN: Kadircan Kaflı Halkinin içine bir korku düşmüştü Genç kız babasının kendisini Androsla evlendirmesin- den ve hulyasından uzaklaşacağından korkuyordı_ı İgenç kıza: | — Babanın istediklerini pek ya . kında yapacağım, Artık benim olacak sın! Demiş gülümseyerek gitmişti. Hrisanti ertesi gün adanın en gü- İzel yelkenli ranlara iyi bir denizci olan Foti ile birlikte balıkçılık yapacaklarını söy- İlüyordu. O kadar parayı balıkçılıkla mı ka- zanacaklardı? Ihtiyarlardan biri mânalı söylendi: Ne yaşıyorsunuz? Bir tek babk bazan insana yüzlerce lira kazandırıt. — Nasıl? — Balığın karnında kocaman bir münalı ti ile arkadaşının aptallığ lardı. İki arkadaş zan da İki üç gün hiç dönmüyo! a veriyor- dı. zun uzün ve yalnız başına konuşuyor- da. Halkinin içine bir korku düşmüş- tü. — Ya beni onunla evlendirirlerse Bu korku ona babasile bu delikanlı arasında neler konuşulduğumu merak çin onların bulun. ısına kulak koyarak iki defa dinlemiş, aralarındaki konuş- malarda <«Herek Reis, Venodik Ü, bin altın...> gibi sözlerin geçtiğini duymuştu. Şimdi büsbütün merakta idi. Soğuk bir kış rünü idi. Gene H santi denizden dönmüştü. Andros ile konuşmak istemişti. | Fakat Andros evde yoktu. | Delikanlı acele ediyordu. Aspa: ayığını satın almıştı. Sı;—’ ize açılıyorlar, ba.| Hrisanti her dönüşünde Androsla u. | , — Barba Nikodadır, oraya Dedi. Orası bir meyhaneydi. Delikanlı genç kıza yaklaşarak şöy- le demişt Halki.. Bahara nü yaparız... a çıkıp g Yarım ssat kadar sonra Androa ile birlikte geliyorlardı. Genç kız on. ların gene uzun uzün konuşacaklarmı anlamıştı. Hemen yukarı çıktı her za. manki odada bulunan geniş sedirin al- tana girdi. Biraz gonra geldiler ve konuştular. Genç kız bunları dinledikçe saklan- dığı yerden fırlamak ve - delikanlıyı hemen kovarak babasının boynuna sa- rılmak: — Bu işi bırak rak.. Hesek Re Allah aşkına bi - bize ne yaptı? Vene- iyilik gördük? yalvarmak istemişti. Fakat bundan ne fayda vardı? Herek Reisin yuvasını Hrisanti öğ- renmiş bulunuyordu. O, Dekanza ada- larından birinde ge: fırtınalarda oraya y Bu ada Delas adalarına yakın imiş. Ka - İyalık bir koy varmış. Üç yanı yüksek kayalıklarla çevrili imiş. Herek Reis bu koyun dip tarafındaki sığlığı ge. misine göre derinleştirmiş ve oradan da çıkabiliyormuş. Bunları — Venedik amiraline söylemiş. Bir zabitle birlikte oraya gitmişler ve göstermiş. Şimdi- lik ona elli altm daha vermişler. He- rek R ele geçince veya ortadan kal- dırılınca kalanını da alecakmış, Şim Herek Reisin oraya gittiğini bekliyor- müş. Bunu öğrenir öğrenmez Mika - nosta bekliyen 38 Venedik gemisine ha- ber verecekmiş ve onlar iki taraftan Herek Reisi bastırıp hakkından gele- ceklermiş... Andros kendisine zarar geln için neler yapması lâzımgeldi ince noktalar kadar — delikanlıva retiyordu. Sonunda kimsoyi — şüp. lendirmemek için de kendisinin artık Pura istemekten — vazgeçtini, masrafı yaparak kızını evlendirdiğini yecekmiş . Halki o gün kaç defa babasile yal . niz kalarak bü işten vazgeçmesi için yalvarmayı, hattâ onu korkutmayı düşündü. Bir aralık annesinne açmayı daha uvgun buldü. Fakat bundan da ne çıkacaktı? Onu döverler, eve ka - Patırlar, gene bildikler'ni yaparlardı. Çünkü Andros bu işin karşılığı olarak cakları büyük parayı anarken he- ecan ve hırstan ellerini uğuşturuyor- du. İhtiyarın ne kadar cimri ve aç gözlü olduğunu ise Halki herkesten daha iyi biliyordu. (Devamı var) , |masiyle hastaları iyi bütün | İnanılmıyacak bir hâdise Genç kız, hava boşlu- ğunda durabiliyormuş Kadınlar hakkında bir anket.. Matbaadan ayrildığım zaman; böyle | |bir ankete ilek cevabı kimin verebile. ceğini düşünüyordum. - Birineikor- donda İlerlerken, üzüm kurumunun levhas bana B. Zeynel Besim Sunu | |hatırlattı. Bir hamlede yukarı çıktım. Geçen gün, ancak bir parmak te- eden — Andre Morel adlı bir kadından bahsetmiş- tik. Resmini gördüğünüz 13 yaşla- rındaki Bel Kibri ise Andre Morel- (den daha baskın çıkmıştır. Rivayete nazâran bu Amerikalı es- mer kız istediği zaman hava boşlu- âunun içine atılıyor ve hava boşluğu dahilinde hiç bir yere istinat etme. den mütemadiyen durabiliyormuş. Gene söylendiğine göre küçük Bel bri salonda bulunan her hangi bir piyâhoyu eliyle temas etmeden de- virebiliyor ve piyanonun tuşlarına dokunmadan orada istediği parçayı çaldkbiliyormuş. Meraklı ilim adamlarını manlarda meşgul eden bu kolayca son Za- hâdise, halledilmiyecek derecede . İkarışıktır. Bunları ciddi tel: cukluktur ya âkki etmek te ço- Sarhoşluk Ödemişte belediye önünde ve Sabi . tin hanında oda başı Mehmed - oğlu Nuri, fazla sarhoş olarak — İstirahati umumiyeyi selbettiğinden yakalanmış- tır. Bir daha Keçeciler caddesinde Kasap Musta- fada da 19 gram esrar bulunmuştur. — Tirede — Dr. S. Sırrı Tinel Hastalarını yalmız gündüzleri ka-| bul ve tedavi eder. Eski gazeteciyi koridorda dolaşırken buldum. Beni görür görmez derhal anlamıştı: —Anketo galiba? Deği.. Kahvelerimizi yudumlarken ken-| disine anketin mevzuunu anlattım ve| İlk suali sordüm: —Kadını düşüren ve küçülten hal-| ler nelerdir? — Olduğundan azla görülmek arzu- bizden — başlıyacaksın Dahâ kibar, daha cazip, daha malü. matlı görünmek hevesiyle züppele- şen kadın; erkek gözünde: feci şekil- lerde küçülür... Maamafih bu hal er- kekler içinde a) f — Erkeği sinirlendiren — nasıl bir kadındır? Umumiyetle erkekler na- sıl bir kadından hoşlanır? —Sahte vekar kadın; git gide ta- hamml edilemiyecek bir belâ mahiye- tini iktisap eder. Boyasız, riyasız ka- dından; zannımca; istisnasız, her er- kek hoşlanır. Kadın sadeleştikçe, tabi- Jeştikçe kıymeti artan bir varlıktır. — Ailede kadın mı, erkek mi ge - çimsizdir? — Şahsiyete, içtimal seviyeye göre cevapları değişmesi Jâzım gelen — bu auali; yüzde nisbeti bakımından ; ) arşı lamak icabederse kabahatı kadıddara yüklemekte asla hata olmaz. Evin hâkimi kadın olduğuna — göre geçimsizliğe sebep olan da odur. Ko- casının içtimaf ve ruhi temayüllerile İtaban tabana hareketi şiar edinen ka- din &ile nizamını alt üst eder, Hele son zamanların «Erkeğe tahakküm» modası, aile geçimsizliklerinde kadımı tek tarallı âmil mevkline geçirmiştir. kocasını tezlil etmiyerek. küçültmiye- rek; avcunda tutmasımı bile kadın, esasen geçimsizliğe meydan vermez.. — Hangi kadın cemiyete faydalı - dır? — Hâkimlik, hekimlik, — eczacılık, mühendislik, erkeklerin de yapabildik- leri ve yapageldikleri işlerdir. Tablat | kadınlara erkeklerin yapamıyacakları bir iş kabiliyeti ihsan etmiştir ki, bu kabiliyetli kullandıkça kadınlar cemi- yete azâmi şekilde faydalı olurlar. Bu kabiliyete Ana olabilmek> kabiliyeti. dir. Doğuran kadın cemiyete faydalı. dır. Alt tarafı Tafıgüzaf kalır. 3 Birincikânun Cumartesi 1955 ANKETİMİZ KADINLAR ve ERKEKLER Doğurankadın cemiyete faydalı kadındır Anketimize ilk cevabı veren B. Zey- nel Besim Sun, kadınlar ve âiledeki vazifelerini nasıl görüyor — Zevç veya zçvce kendi arkadaşı. nın hiyanetini görürse ne yapmalıdır? — Patırtıya, * gürültüye moydan vermeden ayrılmak.. — Aile sandetinde yalan lâzım mi- dıir? —Kat'iyen.: Yalan, aile saadetini zehirliyen en müthiş engerektir.. — İnsanlara aşk mı, alışkınlık mı hâkimdir? — Aşk denilen nesne - tamamiyle Artık Lâyla ile Meenunun, Şirin Ferhadın piâtonik aşklârına inanacak safdil kalmadı. şehvidi «Seviyorum» un alt tarafı, «Seninle baş başa kalmak istiyorum> dan baş- ka birşey değildir. Şu halde aşk -- şehvet ünidir; ge- çicidir, bir veya geç; zevale mahküm- dur. Alle yuvalarını belki aşk kürabi. lir amma, idame ettiren kuvvet aşk değildir; alışkınlıktır. İnsanlara an- cak alışkınlık hükmöder. Doğum yeri. ne, muhite, işe ve yuvaya hepimizi bağlıyan kudret budur. Ayrılırken biraz güldüm. O da gül. dü ve şunları ilâve etti — Suallerina seay, Alh( sabuna dokun madan ve bayanların hiç te gönülleri. kırmadan vecap verebilirdim âm- ma, bu suretle hakikati konuşmamış olurdum. İstitraden şunu da arzede yim ki, alışkınlık tabirinde «Sevgi ve hürmet» te mündemiçtir. Yuvasını vei işini sevmiyen erkek veya kadına alış- kınlık kâr gder mit.. — Suallerine sı *ek Ege denizinde Hava bugün fırtınalı olacak Ankara, 2 -(Radyo) — meteoro- loji enstitüsü umum müdürlüğünün hava raporuna göre yarın (bugün) Türkiyede hava durumunun şöyle öle masi mühtemeldir. Ege, Trakya, Kocaeli bölgelerin. de ve orta Anadolunun garp kısmin. dü hava bulutlu ve yağışlı geçecek, Karadeniz ve diğer bölgelerde hava kapalı olacaktır. Rüzgârlar doğu ve Şarki Anadoluda sakin, diğer yor. lerde cenuptan esecektir. Ege deni- zinde fırtına olması muhtemeldir. Anadolu garbinde suhunet —devam edezek, şarkında hava soğuyacaktır. e Bodia Hanım efendi gece için, süslenip püslenerek yatağına — girdi. Naciye başucunda oturdu ve kitabı okumağa başladı. Tam üç, dört satır sonra, Bedia hanim efendi kırası — Dur dur. Yavrucuğum., Şu lümbanın üstündeki örtüyü çok ka- lim koymuşsun. Gece uyanırsam fazla Joşta kalırım. Küçük salonda ıflâtun bir ince atkı var... O daha münasiptir, zahmet amma, onu getir. — Baştistüne efendim... Hanım efendi yalnız kalımca, ipek ve dantel yataklar arasında ra- hatça yerleşti. İçini çekti. Kalbi darlanıyordu. Başucunda duran bağt bir el aynasını aldı. Dilini çıkardı. Yüzünün buruşukluklarımı muayene , etti. Elli yaşına rağmen pek muntazam ve beyaz olan dişlerine baktı. Naciye içeriye girdiği zaman onu bu-faaliyette gördü ve merakla sordu: n — Neniz var, hanımefendi?.. — Hiç, hiç!... Tenimin rengine filân bakıyordum. Oğlumun annesie ni harap bulmasını istemiyorum da... Haydi, oku kızım... Yeknesak bir ahenkle, genç kadın, okumağa başladı: kesi — Bu akşam çok sevinçliyim de, seni memnun görmek - istiyorum. Bilsen oğlumu ne soverim., Ah, perestiş ederim. İşte onun için düşünü- yordum. Sana bir hediye vereceğim. Hani şu çağla rengi krepdüşin elbisem yok mu, işte o senin oldu) Ben #enden şişman ve uzunum am- ma, zarar yok, sen onu terziye verir, kendine göre yaptırırsın. — Allah ömürler versin. ı — Haydi şimdi devam et!.. Romana devam etti. Arasıra, Na üyuyup uyumadığına bakıyordu. Yavaş yavaş, şişman bir el ipeklerin üzerinden kaydı. Nefes mun- tazamlaştı. Ve hafif bir horlama başladı. Bedia hanım efendi, üç ma- kam üzerinden horlüyordu. — Horrr.... Puffff.. Tihhhh Edebi şaheser vazifesini ifa etmişti. Genç kadın kalktı. Ayaklarının ucuna basarak yavaş yavaş, dışarı çıktı. Sofada kitabı öfkeyle bir ka- nepeye fırlattı. Ve telâşla odasına gitti. Öt — Etem efendi, bir kadeh daha içer misin?.. — Eyvvallah, ver bakalım. Canim konyak içilmez olur mu?. Bu muhavere bahçıvanın küçük kulübesinde cereyan ediyordu. Haf- tada iki kerre Bedia hanım efendinin adamları, bahçenin bir köşesin- de oturan Nesim ağanın küçük odasında toplanırlar, orada rahat ra - hat konuşup yüksek sesle kahkaha atmğa imkânı bulurlardı. Bu akşam da, uşak Etem, şoför Lütfi, aşçı Mehmed ağa toplanmış, çene çalıyorlardı. Bahçıvan başı, köşeye kurulmuş siğara sarıyor; ka- rısı misafirlerine ikramda bulunuyor ve diyordu ki: — Ben telgraf gelir gelmez, bunun içinden mesle çıkacağını anla . dim. Kocası homurdaadı: , başımı kaldırıyor, muhataBinın — Malüm, malüm. Sen herkesten akıllısım! Eğer Emsal kalfa sana haber vermeseydi; sen küçük beğin geleceğini bilirdin Kadın, başını salladı. — Keramet sahibi değilim a,. Dört senedir bu evdeyiz, Adnan beyi iki ay görmek nasip olmadı. Şoför sordu: — Küçük bey, ne biçim şey? !.. — Güzel oğlan. Öyle fena bir hastalığı yakalanacağı kimsenin aklıng gelmezdi, Başımıza bir iş daha çıktı. Aşçıya hitabes: — Sana da çalışma çıktı, Ayrıca yemekler yapacaksn. Etem ağa atıldı; — Günde bir iki lira da hanım davrandı, onu da söyle!.. Aşçı gülerek: — Bana lâfatana da Bak.. Ulan sen kilerde çevirdiğin düşün. — Geçti o günler dostum, geçti. Muhacir karısı eve geleli işler alt- üst oldu. Her şey kilitli. Ne bir likör içebilirsin, ne bir siğara aşırâbi. lirsin. Keşke hanım efendi can sıkmtısından patlaşaydı da bu musibet dalkavuk çanak yalayıcıyı eve sokmasaydı... Eve en son kapılanmış olan şoför ilâve etti: — Ne dersiniz yahu! Bana bile karışıyor. Her ay başı hesaplarım kontrol ediyor. Yok fazla benzin kullanmışım, yok fazla yağ yakmı. şım. - — Demek çocuklar haliniz harap. — Ne yaparsa yapsın, ben gene dalâveremi uydurdum. - Bidanların hesaplarını bir ay içinde istediğim şekle sokuyorum, O karıyı künde- den atmanın yolunu buluyorum. : daleveraları