30 Ekim 1938 Tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 7

30 Ekim 1938 tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

.» “*r SANİFF ? | Çıldıran Dünya Yazan: ANTONİ E. ZİSKA Bunlara Holivudu !erkethiim! Küçük toprak yığınları üzerine|bette soğuk bir gece!.. Susuzluktan sırada hazine arıyanlardan — birine birer haç konmuş, mezarlar!.. Bun-|dillerimiz. damağlarımıza yapışmış rastladım. Bu adam altın, elmas ara- İların üzerine ölülerin adları yazılmış gibidir. Ertesi gün Los ÂAngelosa mıyordu. «Wolfram> arıyordu. Her levhalar.. Küçükler ve ihtiyarlar; döndük. Müteakip haftalar, getirdi- şeyin makinalaştığı maceraya son hep burada yatıyorlar. İiimiz toprak nümünelerinin tahsili verildiği bir devirde arayıcı almak| — Bunlar altına kavuşmak hümi Ü'k geçti. garip değil mi? Fakat hiç bir vakit sile buralara gelmnşler;; ümitsizlik| — Bunlardan kıymetli madenlerin te bu kanaat bu günkü kadar yayı- susuzluk yorgunluk, hararet tarafın- çıkacağı — zannolunuyordu. — Fakat mış değiklir. Ve bu günkü kadar da dan öldürülmüşlerdir. ğ bulduklarımız, masrafımızı bile kar- mânasız değildir. Evvekce elmaslar.| — Mezarlarmın levhaları - üzerinde şılamadı. kıymetli madenler bütün dünya ma- «Susuzluktan ölmüstür> ibaresi ya-| Muvaffakıyetsiz bir seyahat? ceracılarının aradıkları yegâne hazi- zılıdır. Hazine arayıcıları yeniden yola ko- nelerdi. | Bu mezarlardan sonra — toprak yulüyorlar, bu defa çölün daha içle- Bu gün başka şeyler bu kıymet- büsbütün fena bir şekil alıyor; düz- rine dalarak daha kıymetli örnekler derin yerine geçti. Bu gün aranan lesiyor. Otomobil süratle ilerliyor. getiriyorlar. Bunların içlerinden 2ir parçası Londrada bin liraya sa- Öldürücü bir sıcak içinde birden bü- Wolfram, altın, elmas ve zümrüd tılan «Wolfram>» dır. Sonra zümrüd, yük bir soğukla karşılaşıyoruz. Bu- çıkıyor, fakat bütün bunlar hakikat- Çeviren: ASIM KÜLTÜR B e plâtin yeni petrol sahalarıdır. Okan- rada bir üne ait — «Bo- te bir buhaneden başka bir şey değil- ların derinliğine inilerek batmış ha- rakes fabrikası vardır. dir. Bu gün bu araştırmaları yapan zinelerin çıkarılmasına da — çalışı. — — Burada yalnız Hindliler çalışıyor. adamlar. yüz yıl önce olduğu gibi maktadır. Baska bir irkın bu hararete taham- köksüz bir ihtirasla bu maceralara a- Hazine arayıcılar ortadan kalk- mülü yok Ertesi gün — #«Seytan tılıyor. Saadetlerine — müteassıbane mamışlardir. 40,50 yıl önce mamur boğazı» sahasını — geçtik. - Civarda bir surette inanıyorlar, hattâ bazan birer belde olan bazı şehirler bu kristalleşen tuzlar, deniz dalgası şek- da buna kavuştukları vaki oluyor. gün ölü ve metrük bir haldedirler. lini almıştır.” | ? Bu gün altın arayıcıların yolu — Nümme olmak üzere bu havali olan Elaska ve Kaliforniya bırakıl- nin her yerinden toprak — parçaları miş elmas araması bir hü het or- kopardık. Ötomobilimiz girtikçe ar ganizasyonu haline gelmiştir. Fakat tan bir güçlükle ilerliyor. susuz arıyorlar, fakat - bulamıyorlar.. Bul Avusturalya çöllerinde, uzak yerler- suz ve tamamen 1ssiz olan k yolda her seyi feda ediyor, yalnız de 50 adam yorgun ye bitkin züm- dağ tepelerini trmanıyor. Ön saat bir sey arvorlar: rüd atamak içib toprağı kazmakta ilerleyişimiz esnasında canlı hiç bir — Para!.. Hem de müstakil, serbest devam ediyor. Bunlar toprak altın- varlığa ras'lamadık: Burada ne bir va hülyalarına göre yaşamak da yaşıyor ve haftada ancak bir de- ot, ne bir hayvan, ne da - bir insan cok para istiyorlar. fa; o da pazar günleri et yiyebiliyor- var. Radyatörümmüzden —dumanlar bah kahvaltılarını yerlerken onları lar. Çünkü yalnız haftada bir defa cıkıyor, suyumuz da tükenmis bu- eğlemek, onlara havadis yetiştirmek bir otobüs çöllerden geçerek Oko- lunuyor. Yalnız gece olunca bir ku- icin kimsenin beni dünyanın diğer ber Bede (Çalıştıkları yerin adıdır) yu bulduk. Fakat yanına yaklasarak gider. Dünya ile başka temasları dikkat edince içinde bir beygirle iki yoktur. Kendilerini dünyanın diğer insan iskeleti Tabii bu su kısmiyle temasa getiriyor. ile yalmız radya akat patal, Cenubi Amerikada da dört kafi- duk. kle dolu- hattâ insan kendiliğinden altın a: le en modern bir surette techiz edil- duür, tabiat tarafından tıkanmış de- yıcılarla birlikte gidiyor. miş ve masrafı mali bir müessese mektir. Bu kuyunun kenarında, kur-| — 1927 de cenubi Afrikaya vaki tarafından tediye edilerek bakir or- tulduklarını zannettikleri bir zaman- birinci seyahatimde, tam dört ay ben manları geçiyor. Bunlar, beyazların da bir çok altın arayıcılar ölmüs bu- bir (Garimpsria) oldum. Garimpei- Amerikayı istilâsında yerlilerin sak* Junuyorlar. Bir gecemizi daha bura-'ra Brezilyada elmas arıyan adama ladıkları hazineleri arıyorlar. Yüz- da geçiriyoruz. Fevkalâde — unutul-'derler, lerce defa bu hazinelerin keşfedildi- mıyacak kadar güzel, fakat o nis- $i bildirildi, fakat her defasında az madde bulunduü. Hazineletin ci- Bu saadete kavuşmağı çok dela| tecrübe ettim. İnsanlar, bunu ka -| vuşmak için bir yol, bir felsefi çare Ba, vebahlar arasında — dolasmağa göndermeğe hakkı olmaması lâazım. — Devam edecek — Hnevf cavanı intan mühayyekeinde| — Rümen gazete'erinde görülen!ler hâlâ yaşamaktadır. ı&ı vâdisinde» Volfram «& K # » v n Mamor | “Harici siyasetimizin çıkmıstır. Aradığım saadeti bu ölüm vadisinde bulacak mıyım? Loj An- celosdan hareketle Siyervunevada boyunca iki gün Majava çölüfıü' zeçtik. Dünyanın en yakıcı, d_emı- den yüz metre alçak; en fena bir ye- rine gidiyorduk. Afrika filmleri bu çölün kenarında — çevrilirler. Holi- vüd, Lejiyoner filmlerini - burada hazırlar. Yol yok.. Şöyle böyle açı lan dar yolun etrafı da sadalı göller ve yalnız taşlarla örtülüdür. nebat- tan eser göremezsiniz. — Yalnız ce- hennemi bir sıcak ve toz vardır. Toprak; toz ve kireç kristalleriyle ö Ftrafta beyaz ve semava kadrosu nedir?,, İktisaci teşkilâtim sağlamlığı, dört devlet anlaşması-dan d Belli başlı bir vadiye gitmek için bunlara tırmanmak lâzımdır. Bu iki günkü seyahatte âdeta kemerde — yürüyüş gibi intibalar aldık. Dağın üzerine çıkınca soğuk bir yayla var.Onun üstünde de ölü bir şehir bulduk. Bu, barlariyle, ctelleriyle harap evleriyle, ev- velee u.o&:u.—: içine alan bir sehirdi. Adma «Skidor> diyorlar. Bü gşehir, altın arastırmanın Kalifo- niyada en yüksek bir safhaya vasıl olduğu devirde inşa edilmiştir. Bu gün bu ölü şehirde binlerce fare ile birlikte yalnız bir insan oturmakta- dır. Gündüzün sıçanlar delikten de- liğe lar. Salorİarın m-nemre- leri =hı’:ı we banka odalarında oynayıp duruyorlar. Yirmi vıl önce burada tabancalar patlar, dalgalı bir hayat kendini gösterir, borsalar al- tın tozu kaplariyle dolar, bar ma- saları üzerinde ve güzel kadınların dizleri üstünde altın tozları uçuşur- du. Susuzluk ve hırsızlık bu gehirde bu gün, yalnız bir adam bırakınıştı. DENT' Bu adam, paçavralara sanlmış, ya- l6 diyer: —— m deli, beyaz saçları alnıma dökül/ — <Alman milleti seksen — milyonu Taüş bir halde, altın varillerine kavu- bulmuştur. Buzünkü Framaanın en şacağına kanidir. Dar bir yol bu şe- iyi düşünen adamlarından birf olan ler... hiri «Ökim vadisine> bağlıyor. On- Lücien Romier, Le Figaro gazetesin-| — Fakat bu sualler, bize daha sarih dan sonra sahradaki kum tepelerine de neşrettiği bir yazısında şöyle di. bir şekilde tevecelik etmektedir. Bun- benziyen bir seri küçük tepe geliyor, Yor: «Vaziyeti, çok derin tetkik et- lara alelâcele cevap vermenin im- | | Bükreşten bir manzara Timpul gazetesi (9/10/1938) or-'mekliğimiz İfzımdır. Müstakbel em- taya konan mesele Başlığı — altında miyetimizin unsurları hangileridir? rettiği bir makslede ezeümle şöy- Ranls'ın kıymetleri ne derecededir. Hartet dir?» İşte Fransaya teveccüh eden sual- setimizin kadroları neler- için memişti. Şu halde bu akşam Allah Okuyucular, sa-İkerim yiyecekiz demek.. bir ucuna arslan avlarında bulunma-|maya dikerek: . İsan ettiğin böreği tekrar geri ala- Hep © sürüklüyor,|caktın. Niçin bana hammallık ettir- Ta-İdin ve üstelik olarak on para da pi- (ANADOLU) RAMAZAN — E FIKRALARI Hocanın böreği Nasraddın hoca merhüm bir ra- mazan günü fırıns bir tepsi kıymalı borek aötürür. Fırıncı Mehmede gn yolda tenbihatta bulunur: — Oğlum Mehmed böreği iftara yarım sant kalarak gelip alacağım. Benden başka kimse gelirse sakın verme dişlerim yok, biraz gevrek olsun. Pişirme'parasını da peşin veri- iyorum, Al şu ön parayı! Fırıncı şu cevabı verir: — Bereket versin hocam merak et- me, Tam iftara yarım saat kalarak ho- €a fırına damlar: Mehmed oğlum böreği ver inşa- allah dediğim gibi pişirmişsindir. —- Evet höocam amma, böreği &l - dilar, —NAasıl olur, ben sana tekrar tek- rar tenbih ettim, kimsee verme, de- dim. — Ne yapalım hocam. Galiba iğ. fal edildik birisi geldi. Hoca ansızın hastalandı gelemiyecek dedi. Biz de Inanıp böreği verdik. — Şimdi ne olacak? | — Yarın tazmin ederiz, Sana bir tepsi börek yaparız olur biter. — İyi Böylersin amma bu akşam ne ile iftar edeceğiz! — Allah kerimdir hocam! — Ya!.. Bak, bu hiç hatırıma gel- Hoca melül ve mahzun fırından çıkıp düşüne düşüne evine giderken tenha bir yere gelir. Ve gözlerini se-| — Ey benim Allahrm madamki ih- girme parası verdirdin. Senin öyle garip işlerin var ki akıl ermez, hik- metinden susl edilmez! Nasraddın hoca bu sözleri süyler. ken o esnada oradan geçen memle- ketin zenginlerinden biri yanma so- kuluyor : Hocam, ne oldun. Bu teessür nedir? — Canım ne olacak; fımna pişir- mek için verdiğim bir tepsi böreği muzibin birisi almış gitmiş.. — E, şimdi ne yapacaksın? — Firinemin tavsiyesi veçhile bu akşam Allah kerim, yiyeceğiz. — Merak etme hocam. Çorbayı bizde İçeriz. — Bizim bacı ne içecek? — Onun icabına bakarız, sen üzül- me hocam. İftardan sonra hoca teravih nama. zını kılar. Evine gelip kapıyı çalar içeriden karısı seslenir: — Hoca nerede Kaldın?. Allah bi- ze börekten başka bir tepsi buklaya ihsan etti. —- Karı sen çıldirdin tm, ne bak- Tavası? p — İnanmazsan yukarı çık ta bak? "ilhakika börekte başka eve koca bir tepsi de baklava gelmiş. Hoca bu vaziyet karşısında kendi kendine söye lenir: — Allahım senin işine karışmam Jamma. Mübarek gün ba yaptığın cil- ve nedir. Evet, senin hikmetinden sual olunmaz! s.G —mmareye oe kân haricinde olduğu tabidir. Bu- nün için dikkatli düşünmek ve doat- İlarımızla müşavere ederek mamle- ketimizin yüksek menfaatlerini göz önünde tutmak lâzımdır. Bilhassa B. Romler makalesinde — isaret ettiği veçhile «sadık ve basiretkâr Roman- için» Fransa tarafından verilecek izahatı beklemek lâzımdır. Acaba, dünya, biribirine düşman olmak guretile yeniden ikiye mi ayrı- 'inlcq yurdü gibi telâkki İ, ü ö İ ;ğKuşterı (Perde..... Seyirciler nar seyirciler arasında fındık, fıstık, çekirdek, nohud satıyor. Bay — Aşkı dedi-.kodu yapmadan, — konuşuyor . dan iç> diye yükseliyor. Perde asrileşmiştir; yağı kandili yerine elektrik ampulü yanıyor, # üst kısmından perdeye atılıyor: lenen sözlere bak., — Neymiş o sözler?.. mü şerefine Denizbank vapur tarife- lerini, Belçika elektrik şirketi tram- | vay üeretlerini yarı yariya indirdiler de belediye otobüs üeretlerinde tenzi- lât yapmadı diyorlar.. — Aman Karagözüm; bu işi yapa-| bilmek için şehir meelisini toplıyarak karar almah.. ı - Kararı meelis namina encümen verebilirdi... i — Encümen bu kadar mnazzam ve dehşetâver kararın mesuliyetini na - Sıl kabul etsin? Bak; ben orasını düşünemedim mesele begayetle mühim ol- iduğu için her halde şehir meelisinin toplanması lâzımdı. Ayol; bunun ne- resinde ehemmiyet; neresinde mesuli- yet var? — Senin aklın ermez Karagör. — Ulan bendeki akıl sande — olsa, böyle saçmalayıp durmazdın. Masma- fih ba- bahsi burada bırakıp geçiyo « rüm, — Çak âlâ ediyorsun Karagöz; el bette her işin bir sebebi vardır. Sen şimdi söyle bakayım, nereden gelip nereye gidiyorsun? 30 Bi iteşrin PAZAR 1935 Perdesi ai D ari Perde açıldı. Evvelâ anket muharrir- liği konuşuluyor, nihayet Kanlıkavak oyununa karar veriliyor tekmil Ege|tim?!. Vaftahi Hacivat hiçbir niye- bölgesi halkı.. Avukat B. Murad Çı-|tim yok.. — Barl paran var mı? — Niyet olmuyan adamda para ©- Eren; sağındaki, solundaki — zevatla,|lur mu Hacivat? — Öyleyse bir iş tutup para ka- Asım İsmetin sesi ara, sıra «Şaşal - |Zanmalı — Bana iş gösterdin de yapmadım arkasında iç|tal?.. — Hâakkın var. Şimdiye kadar hiç bir fırsat elvermediydi; şimdi fırsat Def sesleri, zil zangırtıları arasın-|geldi, çattı. — Ne gibi? — Allah eksik etmesir, Anadalu Bu sesi duyan Karagöz perdenin sağ|müdürü İbrahim bizi de düşünmüş: ben iseyyar muhabirliğe, seni de has — Kulağını aç ta memlekette söy-Jahırda gübre tenekesi memurluğuna tayin ediyor. — İnayeti kadar ister havaya yük- — Cümhuriyetin 15 inci yıldönü -|selsin, diler yerin dibine insin. — Lâtife ettim Karagöe: ikimi birlikte anket muharrirliği yapacak müşiz, — Ne demek 0? — Şuna, buna gidip fikirlerin! a. racağnız. — Neye dair? — Neye dair olursa olsun.. — Ulan, böyle şeymi olur? Şimdi ben kalkar, Denizbank İzmir şübesi muhasebe müdürü Bay Abdullaha he- septan, vapurlar müdürü Bay Süley- mana denizden, Haydar Rüştüye ik- tisaddan, Zeynel Besime hendeseden, Müurad Çınara ilmi kelâmdan, avukat Hafız Mustafaya adabı müaşeretten, Orhan Rahmiye tasavvuftan, İrfan Hazara ilâhiyattan, Asım İsmete fera. Iiıhn. maarif müdürü Bay Ali Riza- ya muhtelif şapka tiplerinden sualler sorarım. — Aman... — Bununla da kalmam; Kemal Kâ- mili yakalar, <bana Hankovla Vang- Sung-Çing arasındaki ticaret muahe- desine dair tafsilât ver» derim. — Anlatayım Hacivat; evden çık-| — Karagöz!. bekledikti tım, bir müdet iskelede en bir kanadını açtılar, oradan itişe, ka- kışa geçtik, Pasaportta biraz işim var dı; onu gördüm. Sonra önümden ge- fımın ucundan kendimi asacak kadar bir yer bulup bindim. Kışla önüne ka- dar terden ve sıkıntıdan iki kilo sık- —$imdi niyetin? — Şimdi niyetim... Şimdi niye- büyük devletin teşriki mesaisinden doğacak mıdır? Bunu bilmiyoruz. Fakat şunu biliyoruz ki, Almanya- nn merkezi ve şarki Avrupada tat- bik sahasına koyacağı bir vaziyette böyle bir plünın mevkil tatbike kon. masına çok müsaittir. Merkezi Av . rupanın iktısadi vaziyeti, Alman ik- tasadçılarını çoktanberi meşgul et. mektedir. Neumanın umunmü | harp esnasında intişar eden Littele-! uropa adlı bir eseri vardır. Bu eser,İ yaltız iktısadi toşkilâtı değil, ayni zumanda da şimal denizinden Alp-ı lere, Vistol nehrinden Vosgiye, Ad. riyatik denizinden Tunanın cenup hududlarına kadar siyasi bir teşkilâ- ti da halz bulunmaktadır. İşbu eserde, «bu genişlik, bir vah- det, bir iktısadi federasyon ve bir lacak? Diğer memleketler gibi biz de|dir. Vahdet fikri karşısında her tür- bunlar arasında mi olacağız? Yoksa,|lü tarihi hus Münih itilâfı bir müddet daha devam edecek mi? Bu suretle biz de Tına ağızlarındaki vazifemizi — kemakân ifa edip duracak Tmyız? Meselenin scele tetkik edilecek bir ciheti var. dir. O da iktısadi sahadır. Bugün, her zamandan daha ziyade müli ser. vetimizi takviye etmek vazifemizdir. Bunun icin de ecnebi memleketlerle usiyetler — kaybolmalı. dir.> Deniliyor. Hitlerin Almanyası hiç şüphesiz, bu - projeye tamamile kabul ve tatbik etmiş değildir. Tarihi hususiyetleri, B. Hitlerin is. tinad ettiği rasizm fikri bartaraf et. Romanya, Macaristan gibi devletler iktısadi bir olan mübadelelerimizi saflam esas.İgaye uğrunda feda edilmelerini is. Tar üzerine kurmak gerektir. Dünya iktisadi teşkilâtin sağlam esaslar üzerine bina edilmesi, temazler, Soruyoruz: Başka piânlar var mıdar? Cidel düşünmenin zamadı dört İgelmiştır.> — Bitmedi, dur... Hani «bana bir sigara takdim edermisin? — Zatığline birşey söyliyeceğim, saat kaçta teşrif edeyim» diyen ayımın — (P.31410) kuvvetine komprime edilmişleri var. dir ya.. — Evet.. — Onları anket sütunlarına çeker, kendilerine mufassal birer konferana verdiririm. — Karagöz, delireceğim!.. — Sen delirmiyeceksin; şimdi ben çıldıracağım. Ulan anket muharrirli. #i kim, ben kim?. — Neden?.. — Anket muharriri dediğin sabırtı, tahammüllü adam gerek. Ben birisine gider de saçmaladığını görürsem sab- redemem, herifi bozarım. — Yutmuş gibi görün... — Elimde değil Hacivat; Allah be- nim gırtlağımı çok dar yaratmış; yu- tamıyorum, — Gayret et... — Ettim, olmıyor.. — Öyleyse bu fırsatı kaçırdın Ka - ragöa.. — Hiç şüphe etme Hacivat; ben de sana bir nimet vereyim mi? — Dinliyorum... — Sakın muharrirliğe heves etme, yapamazsın. Bizim üzde al. t bilezik var Hacivat. Perde thsıin- hdır; kendisini terkedeni affotmez. — Haklısın Karagözüm. — Muharrirlik, bilmem nelik ye- rinde dursun; biz hemen perdemizde kanlı kavağa başlıyalım.. — Başka oyun oynıyalım Karagöz. — Nöye ulan? — Kanlı kavağa birçok insan lâ. zım, Bu insaanlar çeşid, çeşid mahlük kıyafetine girecekler.. — Şu düşühdüğü şeye bak. Ben eşek, sen kaçi olduktan sönru İş sigor. — O halde, hay hayl.. — Haşşöyle, yola gel.. Ben gidip takımı, taklavatı hazırlıyayım da he-

Bu sayıdan diğer sayfalar: