p " mEvt Tomanbay, güvendiği Araplardan da ümüdin ANADOLU kesince selâmeti kaçmakta buldu Eğer Yavuz, kendi tarafına doiı-ı rü gelen kuüvvetin gadece, kendisine dehalet müksadiyle oraya doğru te-| vecetih ettiğini bilmiş olsaydı, belki de, topları susturacak — ve onların gelmesini bekliyecekti. Halbuki vaziyeti tayin edememiş ve bu karışık vaziyetten istifadeye karar vermişti. Şadi bey kafasını yumruklıyaral kaçıyordu : Çünkü çıkardığı aksiliklerin sıra- m yoktu. Yavuzun bütün elçilerini | karşılıyan, o olmuştu. Eğer hüpuü—ı idare etseydi, belki de sultanı na- mana, daha iyi neticeler alınabile-| cekti. Halbbuki o, kimini öldürmüş, | kirni ile de muharebeye kalkmıştı.. Bu da kâfi değilmiş gibi, Arap kabi- lesinin şeyhini gücendirmiş, —hem onu elden kaçırmış, hem de telefat Wermişti. Şimdi sultana ne diyecekti ? Beri tarafta ise, $eyh Selâme va- ziyetten memnun olmuştu. Tele! ta akdırış ettiği yoktu. Yavuz Seli- min kuvvetini anlamıştı. — Biz onunla uğrasamayız.! Diyordu. Nitekim, Şeyh Selâme, doğruca diğer kabile efradının bu- landuğu çöllere doğru gitmisti.| Kendisinin bir derece daha büyüğü olan Gazale aşireti şeyhi İbni Cern> mad, onu görünce şaşırmıştı : ——Hayrola ya şeyh Selâme? — Sorma İbni Cemmad, sorma!. Misir sültani, şahsan çok iyi adam olabilir. Fakat yanındakiler bizi is-| temiyor, bizi beğenmiyor ve çok aşağı, ödeta uşak makulesi olarak görüyorlar. Bunlar arasır * x bilhas- #a o Şadi bey yok mu, kendisini sul: tanın gölgesi gibi farzediyor. Ş$eyh Selâme, bandan sonra hâ- disvenin nasıl geçtiğini anlatımış ve © ü gene şöyle btirmiştir: — Eğer yerimizden, yurdumuz- dan olmağı istemezsek, eğer bağı- mızda bir parça 'akıl, içimizde ço- luk çocuğumuza — karşı bir merha- met, bir sevgi varsa, artık Mısırlı- larla elele vermekten çekinmeliyiz. Biz iğfal ediliyorüz. Misır Sultanı, muhakkak mağlüp olacaktır. Bizim muavenetimiz, — vaziyeti kat'iyyen değiştirmiyecektir. O takdirde sul- tanla beraber biz de postu kaybe- deceğiz. Yavüzün - kumandasında gelen ordu, büyük bir ordudur. Müthiş toplarda kulanıyor .Öyle ki, bizi ateş altına aklıkları zaman, cehennem denilen şey, karşımda patladı ve bizi yakmağa başladı zan- nettim. Bizimkiler, böyle gâvur icadı şeylere karşı pek tabansız!. Birdenbire çil yavrusu gibi dağıldı- lar ve bağıra çağıra kaçmağa başla- hılar. İşte benim kanaatim.. Sen ne|* lersin? laf dilediğini yazıyor ve imdat — isti Yazan: M. AYHAN — 210 — Her iki reis bu kararı verdikten dört saat sonra Mısır sultanının bir müfrezesi geldi ve sultanın bir mek-| tabunu verdi : Sultan, Şadi beyı sin verildiğini, Ş sen hatasını izım gelen der- raf ile kendilerinden yordu | İkmi Cemmad, arkadaşı Seyhe baktı. Şeyh Selâme, sultamın adamına şu cevabı verdi : | — Bizd leyiniz. Sul- tan Selim, artık muzafferiyeti kat'i- leşmiş bir padişahtır. Ona daha faz- la karşı gelemeyiz. Allah etmesin, bunu yapamayız. Elçi şaşırdı : — Fakat ya Şeyh, sultanımız si- ze güveniyordu. Şeyh Selâme başını salladı.: — Şimdiden sonra Şadi (Ash Şâd beydir) güvensin.. Elçi bünun üzerine şeyhlerin ya-| nından çıktı ve arkadaşı ile birlikte atına binerek uzaklaştı. Tomanbay ile Şadi bey, onları bekliyorlardı. Fakat keşif müfreze- leri, Sultan Selim ordusunun sür'at- le yakluşmakta olduğu haberini yer- diler. 1 selâm s | beye adi beyin de esa-| mişti. Çöllerin uzaklığına bakıyor ve kabile kuvvetlerinin görünmesi- ni bekliyordu | Bu da çok sürmedi, elçiler avdet etti. Menfi cevap Tomanbayı şaşırt- mıştı. Sultan, sap sarı kesilmişti : — Demek ki, geliyorlar, — yalnız dık ha? Diye inledi ve yanında bulunan Şadi beyle diğer bevlere baktı : —$imdi ne olacak? Herkes susuyordu Gene Şadi bey cevap verdi — Burada harp veremeyiz, amnut- laka çekilmekliğimiz lâzım Devletbay ilâve etti : — Evet, Ümmü Dinara çekiliriz, yolda kararımızı veririz, Misir ördüğühi sür'atle harekete geldi ve toparlandı. Onların hare- ketinden bir müddet sonra Yavu- Zün ordusu da gözükmüştü Sultan Selim, mes'eleyi kat'i su- rette halle karar vermiş ve düşmanı Tadım adım takibe başlamıştı. Artık akşamdı Çöllere garip bir durgunluk çök- müştü. Fakat Yavuzun ordusu, lâ ilerliyordu. Düşmanı kaçırmak istemiyordu . Sön harbi vermek lüzüumu, Ya- vuzun kafasında bir fikri sabit ha- lini almıştı. Tomanbay, hâlâ ümidini kesme- — DEVAM EDECEK — Yeni arazi tevzi talimat- namesi geldi — e?/ .- Yerli halka kısa birzamanda tak sitle bol arazi Maliye Vekâletince hazırlanan yeni arazi tevzi talimatnamesi vilâ- yete gelmiştir. Bu talimatnamenin tatbiki ve halka urazi teyzi işi ilea| meşgul olmak üzere bir komisyon | ir. Bu kornisyon Defterdar- | a lışmaktadır. | Br haftaya kadar hazırlıklarını tamamlıyacak, sonra Vali B. Pazlı Gülacin relkliğinde toplanacak, ha-| zırlıkları son defa gözden geçirecek, arazi tev başlıyacaktır. Yeni arazi tevzi talimatnamesine göre, belediye hududları dışında bu- lunan arazi tamamen yerli halka ve bedeli taksitle ödenmek üzere dağı- tılacaktır. dahilinde bu suretle edllecek arazinin O00 dekara balir olduğu unla- aktadır. Hükümet bu ar — Ne diyeceğim, df)ı'ııı.! söz, ka- * en iyisi de bul A ANADONU m alfincı sütunu al &ikamızı: ti Üzür dkasn — ilerdedir. Vşte bet de tıpkı mahalle bekçisi —:ix muayene Odasının — önün> çüuıeıkum. «( töğslümü, hiç kimseye gör- *şm çıkık kemiklerimi, — şiş Köya meçhul adamlara — göstere A * al beni yıldıran keyfiyet, bütün dne çıplak olarak onların önüne mecburiyetinde — kalmaklı fımdı! Ben beş yaşımdan sonra, (Beyler- sokağındaki doktorlar müstesna ol- mak Üzere) hiç kimseye vücudumu göstermemiştim. Vücudumdan ben bile korkuyordum... Bir gün elbise aynasının önünde çamaşırlarımı' değiştirirken, nasılsa aynanın içinde dizlerimi ve karnımı görmek bedbahtlığına uğradım. Deli gibi bir çığlık kopardım!.. vzi İle halkı, ucuğ bir bedel mul verilecektir. etmektedir. tevziinde kabul edilen nisbet, her a- ileyi tatmin edecek miktardadır. Arazisi müzald olan yerlerde iki| nüfuslu bir nileye iyi cins topraklar- dun 30-45 dekar, orta nevi toprak- lardan 46-60 dekar, aşağı nevi top- raklardan 60-90 dekar arazi yeril- mesi talimatname iktizasındandır. İkiden fazla nüfuslu aileler icin her nüfus buşmna bu miktara İyi nevi top« raklarda 10-15 dekar, orla nevi top- raklarda 15-20 dekar, aşağı nevi topraklarda 20-30 dekar arazi ilâve ve hesap edilecektir. Ancak, her &- leye verilecek arazi miktan azami 184 dekarı geçemez. Mitat Orel Göz hekimi bay Mitat Orel, bilinde arazi sahibi yapmağı ve müs- tahsil vaziyetine getirmeği istihdaf YAZAN : İRFAN HAZAR fasla olurak dizümiştir. Bu sütunun dileriz. YşLUNUN EDEBİ TEFRİKASI: 5 e BAA ğ:_ANLlKTA KALAN ADAM| v ; Benim ne biçimsiz, ne iğrenç, ne menhus bir vücudum vardı! — * — Tanrunm! Beni başkalarına çıp- lak göstermekdense öldürsen daha iyi yaparsın! Diye kaç defa yalvardığımı bili- rim. Şu halde yarın şübede — ne yapa- caktım ?... bi BZ Gitmesem, babamın g fena binmusmeleye maruz kalacak- tım. O gece sabaha kadar uyumadım. Bu defa düşüncelerim yılan gibi başımın içinde çörekleniyordu. Yalnız, saat beş buçuğa — döğru, kendimde engin bir meserret hissi yavaş yavaş filizlenmeğe başladı. Ne oluyordum!.. Filizlenen hislerimi yakından kont- rol etmek maksadile bütün benliği- beş ağustosta avdet etmek üzere ve- yahate çıkmıştır. mi dinliyordum!. Nihayet, sevincimi keşfettim... Annemin ve babamın (Zaten seni çürüğe çıkarırlar..), (Zaten sen çü- rüksün!.) gibi fikirlerini belki ya- rınki muayonem tekzip edecek, bel- ki yarınki muayenede sağlamı çıka- caktım!.. ©O zaman kendi kendimi de tekzip etmiş olacaktım... — Rabbim! Doktorların önüne çıp- | lak çıkmaktan ne kadar korkuyor- sam, yarın onların bana vereceği hil. kümden de o kadar karkıvarır Diye kendi kendimle konuşuyor. dum, Ah, sağlam olduğumu, iş görecek bir insan olduğumu, Balçovadaki köy dünün ağzından işittiğim gibi onların da salâhiyettar ağızlarından İşitebil- seydim!.. Fakat... Fakat, ya gözüm!.. Ya gözümü ne yapacaktım?. Gayri ihtiyari yumruğum havaya idağru kalktı. Ve havaya kalkan yum- ruğum, anide sağ gözümün, yani kör gözümün üzerine şiddetle indi. Başımın içinde bir ağrı ve szı tu- famıdır başladı... Talimatnamede arazi| Brezilya dikt Gençl *.ve iğin atörü Vargas de hamallık yapan diktatör Delikanlı bir taraftan hamallık yapı- Günün birin Brezil, eden hükümetlerden birisi olan Portu-Alleğre şehrine ön <ı ya Şinda bir köylü çocuğu geldi. Bu çoa- gun babusı, balta görmemiş orman- ların kenarında açtığı bi lük bir toprağı işliyerek oğlunu devlet terkezinde okumağa göni barayı güçlükle tedarik edel Fukat Getüliyo ismindeki bu deli- kanlı tahsile başlar başlamaz — ailesi ona on para gönderemez oldu. O va- kit delikanlı hayatını kazanmak için çalışmak mecburiyetinde kaldı. Yedi sene, ekmek parasını kazanmak için şiddetli ve devamlı bir mücadele için- de geçti. Bügün Brezilya diktatözü, bw za- manları hatırlatanlara, dudaklarında dolaşan tatlı bir tebessümle cevap ve- riyor: «İşe hamallıkla başladım. Ferah fe- rah yaşıyacak kadâr para kazanıyor- düm. Ve hâyatımın — başlangıcından çok memnundüm. Fakat birdenbire hastalandım, — Ruvvetimi — kaybetim. Artık hamallık yapamıyordum. — At- yarışı yerlerinde hademelikten başku |birşey bulamadım.> — — Genç köylü bu işleri yaparken tah- silini bırakmış değildi. Bu suretle ça- hşa çalışa, yedi sene sönra «doktör ve baytar» ünvanlarım kartının üstüne yazdırmak hakkını kazandı. Bu genç neden bu iki dlulomaya ki- zum görmüştü? Çünkü Brezilye Av- rupa kıtası kadar geniş bir memle- kettir. bürüda insanlar çok dağımk- tır. Bir kilometre mmurabbaı toprağa dört insan düşmez bile. Genç doktör balta görmemiş ormanların bucağın- daki çiftliğine gidecek.. Orada yalnız insanların hayatını kurtarmak kâfi gelmez. Hayvanların sıhhatile de meş- gul olmak icap eder. Bu devrede Brezilyanın umumi sıh- hat teşkilâtı da iptidat Idi. Memleke- tin hakiki hâkimleri kahve tüccarları sayılırdı. Bunlar emirleri altındaki insanları, hayatları pahasına çalıştı- jrırlardı —? Yirmi yaşlarından sonra, genç bay- tar, döktor ormanlar içerisine çekil- miş, mesleğinden başka birşeyle meş- gul olmıyan bir adam oldu. -Her gün | insainlara ve hayvanlara bakmak için at üzerinde bir çiftlikten ötekine do- | laşıp durüuyordu. Bvvelâ ineğim, sonra karım: Şu hikâyeyi Getüliye Vargasın ağ- zından dinleyiniz. Kurduğum daireye yeni yerlesmiş- tim, Bir köylü beni alelâcele çağırdı. At üzerinde bir günlük yolculuktan sonra çiftilğe gittik. Hem çiftlik sa. hibi, hem karısı, hem de bir inek has- ta idi Çifiliğe gider gitmez evvelâ hasta kadını muayene etmek istedim. Fakat | | | Kü aesünin ü tina yokuşundan aşağıya indik. O sa- bah, yepyeni çamaşırlar giymiştim. Elbisem de zararstıdı. Köşe başlarında rasgeldiğmiz ço- cuklar, parmaklarile beni gösteri. yorlar; — Ziyaya bak, Ziyaya! Babasile çarşıya gidiyor | Diyorlardı. Atlı tramvayları elbette unutma- mışsındır. Hilmi! Karantina maka- sından babamla beraber tramvaya bindik. Ben evvelâ, babamın tramvay tek- lifine iliraz ettim. Çünkü tramvaylar çok kalabalık oluyordu. tâ konağa kadar burun bu- runa, ağız ağıza tanımadığım insan- larla seyahat etmek bana işkence veriyordu. İstemiye İstemiye, tramvayın bir köşesinde ayakta durmağa başladım. Babam, önde yer bulmuş, başını ya- na bükerek tesbih çekmaeğe koyul. muştu. Tramvay, San'atlar mektebinin ka- pisının yanında durdüu. Oradan da içeriye sekiz en kişi bindi. Artık, iğne atsanız yere düşmiye- cek derecede tiklım — tıklım olmuş- .. tuk. Babam önde, ben arkada Karan.| Ben mütemadiyen terliyordum. yor, bir taraftan da okuyordu ilya Cumhurreisi Vargas şündü. Çabalamalarını gene beyhude 1 de hasta ölan köylü buna ma- ni oldu. «Evvelâ gidip ineğe bakımız, dedi, inek bana dahâ çok lâzım..> yndan sonra da birçok defalar bir köylünün nazarında ineğinin karısın- dan daha kiymetli Olduğunu gördüm.> Aylar, seneler böyle geçtl. Fakat genç doktor çabalamalarının çok boş olduğunu anladı: «Brezliya sekiz mil- 'yon kilometre murabbalık koca bir memleket.. Kuvvetimi, ve hayatımı, mesleklerine sadık birkaç meslekdaşla bu uğurda israf etsam bile çok sevdi.. ğim talihsiz milletimin vaziyetini dü- zeltemiyeceğim.> Memleket derdinin büslerle tedavi edilmiyecek kadar de- rin olduğunu —anlamıştı. —Heyecanlı genç doktor, bir nöbetçi gibi &yrılma- diği muayenehanesini - terketmek ka- rarını verdi. Bu karara xebep neydi? Brezilya ordusunun genç zahitler! ara birçok arkadaşları, kendi gibi bir; köylü zabitler vardı. Bunlar da kendi lerini memleket uğrunda feda etmek kararım vermislerdir. Onlar vaziyeti genç doktardan daha iyi kavramışlar, memleketi kurtaracak unsurun ordu olduğunu anlamışlardır. Politikana karışan ordu: Genç döktör - orduüya zabit yazıldı.. Yavaş yavaş doktorluğu bıraktı, Ta- biye ve umum! Polotika Mmeselelerine merak zardı. Rütbesi yavaş yavaş yük- seldi. Ve bu sıra'arda memleket mese- leleri Üzerinde fikirlerini yakdı. An- hukuki teşeb- Pattı. Bn yazılımın biritinde, Vargas: «Ordu, ancak Halkın fakir tabaka- larına dayanan ve yalnız imtiyazlı bir zümrenin değil de bütün bir refahını temin etmek istiyen bir reji- mae dayznabilir.> Diyordu. Siyasi maksadlara hizmet eden or- du, genç Vargasın ülküsü idi. Birkaç sene sonru Vargas generul oldu. Fkat 6 bu merhallede tekrar dü- Pencereler de kapalı idi.. Cebimden mendilimi çıkardım. Boyuna yüzümü siliyardum. Ö an- da, yanıbaşımdaki genç bir kadın dikkatli dikkatli yüzüme baktı... Ve güldü!.. Dikkat ediyor musun Hilmi Yüzüme baktı ve sırıta « dü! Başımı, dehşetle gerisin geriye çe- virdim. Elimden gelse, nefret ettiğim, iğ- rendiğim, değil yalmz — bu kadının fakat tramvaydaki ve bütün dünya- daki kadınların yüzlerine tüküre- cektim.. Ancak, kadının önünde duran iki adam da yüzüme bakmağa başladı- lar, sonra, onlar da dudaklarını gere gere güldüler. . Bu gülüşleri, diğer gülüşler sür'at- le takip etti. Tramvayın içindeki bütün halk, yüzüme baka baka gülüyordu!.. Allahım!... Ben ne bedbaht bir mahlüktum!.. Durmaksızın — terliyon yüzümü mendilimle siliyor; —ön tarafta otu- ran, lâkin hiç te bulunduğum yere bakmıyan babamın yanına koşmak, onun dizlerine kapanmak istiyor- düm gül. Sabifej SIHHİ BAHİS Dahiti kartabıklar mütehal kit Sıtma iküi Bu hastalığın çok ağır şe vardır ki, o da üçüncü faktği tığı sekildir. Tropika dediğimiz bu sılı da çok ağır şekillerde zul Bu sitma nöbeti de diğer sıtıri leri gibidir. Hararet yükseld on sekiz saat sonra — azıcıl Ve otuz sekizde kalir. Bir. ateş gene yükselir. On iki sekte kaldıktan sonra mur, Lâkin bu ateş inişi çok On, on sekiz saat sonra gene betler başlıyarak hararet tekrar pek ziyade — yükseli Bu tropika denilen sıtma de görülen belirtiler daha dîr_ Kastada çarpıntılar, kusı ishaller poekçok görüldüğü gi nın yüzü pek çabuk solgun gelir. Vücudu kansız kalır. bu ağır şeklinde hastada he: çarpınmalar, heyecanlar, lar müşahede edilmektedir. fa da vücudun iç örgenlerin: |damarlarında bir felç hu Hastalarda dehşetli bir susu: Bundan başka kolera gibi barsaklarında iltihapla: Hastanın ishalden dolayı vüd |miş bulunur. ell ayaklaı #uklük ve morluk zuhur zamanda beyin üzerine de wduiundın. nirlerde — iltih X..'.nı.ı da vukua gelmeki İnunla beraber akciğerlerde ler, zatülcenler husule gelü borularında bozukluk — dev. Hattâ dizanteri şeklinde ishı defa görülmektedir. Bazı *tiİfo manzarasını —gösteren |rin husulü eksik değildir. | — Arkan gördü. 1923 de yalnız politik Jraşmak üzere orduyu terketi. Vargas <serbest ittihad» (i fırka kurdu. Bu fırka memlel kım sâyini istismar edenlere ki detii Bir mücüdele açt. Tet hem kahve tüccarlarına, muk tüccarlarına karşı yapıl öadtelenin çetin olacağını an! velâ bunlardan birisini yık savvur etti; kararımı verdi: |tücarlarının bâkimiyetini kı gözü Vargas fırkasının düstü Cumhürreisliğine doğru: Mücadele başladı. Parti Bi kökleşti. Yakışıklı, ve gür S& dam olan Vargas memleketin hur adamı oldu. Bir kabine t gırasında maliye nezaretine 1930 da Cumhurreisliğine 1 gini koydu. Herkes Vargasın w Mmühakkak görüyordu. Fi lenmiyen bir hâdise oldu. Jü tes intihap edildi. Yeni reis ikinciteşrin başı buşlıyacaktı. Fakat Vargas mağlüp olmuş saymadı mük Jevam etti ve eski bir dostu © tese: — Siz asla Cumhurreisliği (Devarm (1 inci & Şevki Uğur diy Karataş makasına gelmi Tramvayımız oradan dö aldı. Bu yeni gelen Üç kişi da baka baka güldüler... Rabbim! Ki Bende ne eksiklik vardı! Elimi kravatıma, gömlei ketimin düğmelerine ve yt lattığım fesime mütemadi3 rüyor, kendimde bir noksi yordum! Acaba kör gözümün kâ) sine mi dönmüştü” Onun, bir yarayı andırı manzarasına mı berkes gü Hayır! Bu da değildi. Birden, ortadaki — kan, iri yarı bir adam ayağt kal balığı yararak yanıma gel — Oğlum, dedi; bir de kine baksana! Elimde ne vardı? Elimi yukarıya kaldırdı Eyvah!. Demindenberi mendil d mü sildiğim şey, benim #Y? zim değil mi imiş!.. — Arkkt