ANADOLU 45 (Karalina) ; devletin sen mühim esrarını bile (Ledi Hamilton) dan saklamamağa ve günün en taze hâ- diselerinden Londra güzelini haber- dar etmek hususunda kusur etmeme- ige başlamıştı. Artik, (Ledi Hamilton), kraliçe- nin en kuvvetli Mmüşaviri olmuştu. Buna rağmen bu hal, kendizine sıkm- ti vermişti. O; (Karolina) nin yanın- dan eksik olmadığı şaşalı günlerle, kendi odasında hatıralarını ihya et. mek suretile zevk duyduğu zaman- ları mukayese ettikçe, müteessir ol- maktan hali kalmamıştı. (Ledi Hamilton), bir gece sefaret- hane başkâtibile kraliçeye haber göndermiş ve rahatsız olduğundan, saraya gidemiyeceğini bildirmiş, af manda; bu Küzel kadını, bir vakit Du tarafa attı, a hasta iken (Doktor Graham) ın kli-| dilemişti. sı için bulunmaz bir şahsiyet olacuk. Şimdi, prena Oğustun odasını hazır- İt ta kendisi o odada kalsm!» Demişti. (Ledi Hamilton), annesine lâzım-! Nakleden: KAMI ORRAL Jun verdiği eavaplardan birşey anla- mak kabil olmamıştı. Kurnaz deni; ci, hayatı hakkımda uzun tafsilât vermek istememişti.. Sofrada, — hâdiselerden ve bilhassa gelen tebligğatı yaptıktan sonra, (Sir, Fransızlardan bahis açıldıkça, güzel Vilyam Hamilton) la kolkola, (Nel- son) un beklediği odaya doğru yürü- müştü. (Sir Vilyam Hamilto neden içeriye girer gi — Kaptan (Nelson). yazıha- Diyerek İngiliz denizcisini Emma- ya takdim etmişti. (Orad Nelson), altmışa aya mış olan (Sir Vilyam Hamili bu derece güzel bir karısı olabilece. Zini, hiç tahmin etmemişti; ayni za- Tardı. | kadım, (Orad Nel&ön) un fik mamen iştirak etmek İmaştı. O da ( için kalbinde h dağını bu vesile ile i | (Sir Vüyam Hamilton), zel Emma ve misafirleri Orad N |*on, sofrada geç vakte kadar kalmış- Emma, bir aralık, (Nelson) dan suali sormuştu : | — Kaptanım, hangi — rüzgâr sizi| £ ayabilir miyim? Orad Nelson, cevap vermekte te. (Ledi Hamilton), o gece, (Santa- |hiğinde görmüş olduğunu da, hiç ha- reddüd etmişti. Derhal, (Sir Vilyam lozya) nın kenar bir yerinden başını | dinlendirmeğe gitmişti. Geç vakit, tebdili kıyafetle (Sessa) ya döndü- tırlıyamamıştı.. (Ledi Hamilton), akşam yeme- |izinde, mütemadiyen (Orad Nelson)a Hamilton) un yüzüne bakmış ve san- ki: | *Bu kadın böyle bir suali ne ven günde, hakikaten şiddetli hır Baş ağ- dikkatla bakmağa ve hatırasıı yok- retle sorabiliyor» rısına tutulmuştu. Londra güzeli, kocası (Sir Vilyam lamağa başlamıştı.. Güzel kadın, (Nelsonyu bir yerde Demek istemişti. (Sir milton), nazikâ Hamilton) u rahatsız etmeden yatak gördüğüne, kat'iyyen kani olmuştu; sonra: odasına girmiş ve derhal yatmıştı. sonra (Ledi Hamilton) un yatak oda- sına koşan sefarethane umıorlınıı-l dan genç bir kız, heyecanla şu habe- Ti vermişti: — Ledi! Kalkınız, kalkınız! Do. nanmamız geldi! (Ledi Hamilton), genç kızın heye- ganı Üzerine başını yastıktan kaldır- mişiye: — İngiliz donanması mı? Diye sorduktan sonra, (Sir Vilyam Hatmilton) un, yatak odasına gelme- Bİnİ istemişti. Napoli sefiri, gayet erken kalk- muştı. Zevcesinin yatak odaaından | içeriye girerken, hafifçe tebesslm | — *tmiş ve (Ledi Hamilton) un elini öptükten sonra : " — BSevgilim, herhalde sizi haber- dar etmişlerdir: Kaptan (Nelson)un kumandasmdaki filomuz, alessabah Hmana gelerek demir — attı. Ben yarım saat zrfında giyinip sarya git- tikten sonra, (Nelson) u amiral ge- Misinde ziyaret edeceğim. Donanmanın oliye gelişi, çok mühim bir hâdise ile alükadardır. Kaptan (Nelson), şimali Amerika. d müvaffakıyetler — göstermiş bisinci deniz lordunun — fevkal Tâde itimadını kazanmış bir deniz- eidir. Bunun için, kendisine bir ziya- İet vermek ve lâzimgelen saygıyı göstermek lâzımdır. Göreyim sizi!» Demiş ve derhal — giyinerek, kral Ferdinanda mülâki olmak üzere se- faret arabasına binmiş, saray yolu- nu tutaflıştu. (Ledi Hamilton), yatağın içinde düşünmeğe başlamıştı. Kendi kendine: «Kaptan (Nelson)! Nelson.. Bu islm, bana pek yabancı gelmiyor; (a- “kat.. Hele bakalım....> Diye mırıldanmakta devam etmiş- ti, ve (Sir Vilyam Hamilton), Essa sa- Fayına döndüğünde, zevcesi (Ledi| Z"G Doksör anası ve Kizkardeşi ile Lützin gözlerine Hamilton)un odasına girerek: —Kaptan (Nelson), sizi yazıha- J boksörün çarpışmasından başka, be- tifade etmesini netüde bekliyor. Zayıf bir adamdir. » Ömrü vefa ederse, lugiliz dönünmü- | ANADOLU Günlük siyasal — gazeta Sabib ve Başımuharrızi Haydar Rüşdü OKTEM ÜUmum veşriyat ve yazı işleri müdd va hai Nüzbet ÇANÇAĞ — İDAREHANESİ Heir Binci Beyler sokay Cbalk Hartisi binss içiale Telşesii İzanir — ANADOLU Tektom 1716 . Fomta kutuvu: 401 Abone şeruki Yallaşa D800, alür aylagi B0W Buruştur İlerer renlekeller Tcin — serelik aleve Ürmelr &87 haradır Aı—ı,ı.ş.u. KadLandınıa KAağILkiş di , *kendilerinden oluıı biri, bir delikanlıydı. |Pıku nerede görmüştü? İşte, (Ledi muamma bu idi.. Güzel Emma; bir aralik, (Orad Nelson) a hayati hakkında — süaller sormağa başlamıştı; faka, (Nelson) itimad. edebilirsiniz Ertesi gün, güneş doğduktan biraz Hamilton) un bir türlü çözemediği kaptanım. O, benim en kudretli mu- uvinimdir. Ve istediğinizi temin ede- bilecek kudreti haizdir.> — Demişti. Zevceme Zenciler sevinç içinde! Tei Ü. Coe Luiz, babasının intikamını almış! T A Z Boksörün babası, bir gü â “fabrikanın sahibi tarafın alıştıgı GJt yumrukla dovulmuş... | Coe Lüis-Şmling — maçı, iki kuvvet- , yaz ve Siyah ırk arasında bir mücade le mahiyetini almıştır. Bugün, Amerikadaki —on zenci bayram yapmaktâdır. bir milyon Çünkü beyazı mağlüp etmiştir. Bu, onlarca bir intikamdır. Çünkü, ırkçı milletler gibi Amerikalılar da zencileri kendilerinden aşağı görürler ve onları en ufak bir fırsatta dövme- ğe kalkarlar. «Linç kanunu» zencilere tatbik edilen en feci bir işkencedir. Coe Lüla, bir beyazi ringde döverek hem bütün irkının — intikümını niş sör, bu intikamı casen başka yerde a- yümruğünuü ancak ringde kullanabilir, © da gene sonradan linç edilmek leh..mkum.r Fukat likesi içinde, Bundan yeni sene evel, Amerika- daki Ford otomobil fabrikalarından ,dar fena bir net birinde çalışan baba oğul iki zenci yaşındaydı ve güçlü kuvyet dikkot edin bu kuyvetinden İs- ilmişlerdir: En ağır Jişleri Lüis Casef Barro “ismindeki bu çocuğa gördürüyorlardı. Oğluna çek- tirilen bu eziyete babasının yüreği d yanamıyordu. Nihayet, bir gün usta- başıya gidiyor, bu halden şikâyet edi- yor. Ustabaşı: — Ne demek istiyorsun? Diyor. Ne hakla şikâyet odiyorsun.? ! Barro baba: | — Şikâyet etmiyorum, diyor. Hiç olmazsa oğlumun — ücretini biraz art- tırsanız.. Bir zenci bu' kadar büy! Fabrikada onut zayor ve zavallı babanin suratıma bir lamazdı, çünkü Amerikada bir zenci tokat indiriyor... Luis Cosefin babası bu tokata mükabele — edebilecek bir | edemiyor, çünkü | iyor ki, beyaz bir udama — vuracağı | bir tokat onu ölüme sürükliyecek ka- doğurabilir; Fab- yazlar onu derhal | rikadaki bütün vardı. Adam orta yaşlıydı, oğlü he- linç ederler, öldürünceye kadar döver- nüz 1 ler... - |telgraf haberi halinde neşreden Yu- eküstah-| oluyor, hem de bubasının. Zenci bok- lıkta> nasıl bulunabirlir? Ustahaşık- Bazı gazetelere göre: ÂAtatürk ve Kral Karol mülâkatı Ne gibi maksatları istihdaf ediyor? Kral Karolun Atatürkü hususi olarak ziyaret etmek maksadiyle .|yatla İstanbula geldiği haberini 20 haziran 938 tarihli sayılarında kısa goslav gazetelerinin 21 haziran 938 tarihli sayılarında, iki devlet reisi arasında vukubulan mülâkata bü ik bir ehemmiyet verdikleri gö- rülmektedir. Kral Karolun Atatürkü hususi olarak ziyaret ettiği haberini Yu- oslav gazetelerine ilk veren D. N. B. olmuştur. «Politika» - Belgrad, 21.6.1938) gazetesine Londradan çekilen' bi telgrafta - bildirildiğine göre Sun: day Times gazetesi, İngiltere tara- fından Türkiyeye verilen kredilere benzer kredilerin Yunanistan ve Romanyaya dahi verileceğini — yaz- mıştir. Romanyaya verilecek kredi- lerin bir kısmı Romanyanın Tuna- daki Filotillasının takviyesine sar- folunacaktır. Yarı resmi - <Vreme> - Belgrad, 21.6.1938) gazetesine Bükreşten telefonla verilen haberlerde, — Kral Karolun Atatürkü ziyareti hakkın- da Romanya krallık sarayı tarafın- dan neşredilen tebliğin hülâsası ve- rildikten sonra deniliyor ki «Bükreş politik mahfilleri Ata- türk ile Kral Karol arasında vukua gelen mülâkatı âzam? dikkatle ta- kip etmektedirler. Umumi kanaat u mülâkattan maksat Türk - Ru-| men işbirliğinin takviyesi — olduğu merkezindedir. mahafillerde Türk- in az çok Balkan Antantı çerçive: inden çıkacağı Ti-|yüzden yakın zamanlara kadar bü-| (vayetleri devran ü etmiştir. * (Daıını 8 inci sahifede) yan babasının hâlini Luis Cosef (ya- ni bugünkü Coe Luis) görüyor, derhal koşuyor ve ustabışının — üzerine &lil- mak istiyor. Fakat babası tutuyor, Yalvaran bir sesle: — Yapma, oğlum, diyor. Adamı dö- versen seni İinç ederler, öldürürler, ne şimdi, ne de sonra benim intikamımı almağa kalkma sakın.. Bu hâdiseden sonra baba oğul fab- rikadan çıkıyorlar ve boşta - kalıyor- lar. Coe Luis nihayet kendisine bir iş bunluyor. Bu, gene vücudünün kuvve- tini başkalarının hesabına — işleterek yapacağı ağır bir İştir. Boksa çalışan amatör sporcular var, Bunlarla dövüşecek ve onların yum- ruklarını yiyecek birisi lâzim. Bu iş için genç zenci delikanlısından daha iyisini bulamazlar. Coe Lulx bokaa, işte böyle boksöl lere tocrübe tahtası olarak başlıyor ve acomi boksörlerin yumruklarımı — yi yor, kendisi de hafif tertip mukabele ediyor... Fakat bu, onun bir boksör yapmağa kâfidir. Yumruk yiyerek heks öğrenen Coe “Luiz, o kadar iyi eynuyor ki bir gün kendisini bir boks antrenörü görüyor, hayran oluyor ve onu ortaya atmak istiyor. Bir zenciyi boksör yapmağa teşeb- üs etmek de hayli cesarete bağlı bir | iştir. Fakat adam, aldırmıyor ve ilk |defa olarak, Tim isminde bir boksör- İle Coe Luis arasında bir maç tertip ediyor. Maçta kazanana beş dolar ve- rilecektir. 'Tahmin edildiği gibi, maçı zenci kazanıyor, beş dolar alıyor. Fakat O, nihayet bir sevinç - içindedir, çünkü, bir beyaz adamı döverek — babasının intikamını almıştır. Bundan sonraki maçlarında da, üç, dört sene gibi kısa bir zamanda, yir- miden fazla galibiget kazanan Coo Lu- i8 nihayet bugün, her — kategoride| dünya şampiyonu olarak «on zaferini temin etmiş bulunuyor. Harbden evel de diğer bir zxenci boksör Cak Consun dünya sampiyonu idi. Fakat zenciler kendisini Coe Luis kadar sevmezlerdi. Bu da, zencilerin Coo'ye beyazlardan kendilerinin inti- Yerde yatan ve elini bile kaldırmı- , larını gösterir, Büyük zırhlılar deniz hâkimiyetinin — temelini teşkil ederler 21/6/938 tarihinde çıkan bir zımızda, büyük harpten sonra hafi: harp gemilerinin mazhar oldukları inkişafı mevzuubahis etmiş ve bu- nun neticelerini tebarüz ettirmeğe çalışmıştık. Bugünkü yazımızda sö- zü büyük gemilere intikal ettiriyo- ruz. Ancak, evvelâ şunu söyliyelim ki; büyük harpten alınan tecrübe- ler küçük gemflerde harbin netice- i müteakip derhal tatbik sahası bulduğu halde zırhlilarda ayni adı- mın atılması epey gecikmiştir. Bu: nun sebebini mali mes'elelerde ara- mak icap ediyor : Bugün bir zırhlının inşası yuvar- lak hesapla 50 milyon liraya müte- vakkıf olduğu halde, vasati bir kru- vazör 15 milyon liraya, bir torpito muhribi 2 - 3 milyon liraya ve de- nizaltı gemileri ise bundan biraz daha noksanina mal - olmaktadır. İdame masrafları ele alınınca ayni hal göze çarpar : Büyük bir zırhh- nın senelik masrafı, takriben 2 - milyon lira arasında olduğu halde, bir kruvazör için bu mikdar bir mil- yon İira civarında durur. Torpido-| Harla denizaltı gemileri için ise kaç yüz bin liradan ibarettir. Bu devletler ellerindeki büyük ge- milerde esaslı tadilât e ta: le iktifa etmişlerdir. Bugün yük deniz devletlerinin ellerinde bu- lunan zırhlıların cümlesi 1912 yılı ile 1923 yilı arasında hizmete - gir- v? miş gemilerdir. (y) (İngilterenin 1927 de hizmete gi- ren Rodney ve Nelson zırhlıları müstesna) Yeni gemiler — insasına son zamanlarda başlanmıştır. ve Fransızların, Almanların cep zırh- larına cevap teşkil etmek üzere yaptıkları iki gemiden başka hizme- te girmiş yeni gemi şimdiki halde mevcut değildir. Almanlar yakında muahedeyi yırttıktan sonra inşası- na başladıkları ilk büyük gemileri ıımmlnm lacaklar ve bunu İtak- 'yanın yeni iki gemisi takip edecek- tir. İngiltere, Amerika ve Japonya- 'nın yeni zırhlıları ise ancak birkac yıl sonra hizmete girebilecektir. Şimdi asıl mes'elemize gelelim : Bir zırhlının harp kiymeti mev- zuubahs olunca, üç noktanın tetki- ki icap eder : Zırh, top, sür" ı —Zh m 1914 ten evvel gemilerde en zi- yade muhafazasına itina gösterilen kısımlar su kesimi, ağır topların bu- handuğu taretlerle kaptan köprü, idi, Bu arada güverteler ihmal edi- lir ve su kesimindeki kalınlık — ba- zan 35 #antime kadar vardığı halde güverte ekseriya 5 - 7 elesi fazlasına da lüzum görülmiyordu.. İbinin 7 - 8 kilametre mesafede ce- rTeyan edeceği kanaati hâkim idi.... |Bu mesafelere atış için ise ağır bobe lara gayet az irtifa verildiğinden güverteye isabet ihtimalleri çok az- dı. Bundan başka o zaman hava teh- likesi de mevzuubahs değildi. Halbuki büyük harp, bundan le deniz muharebelerinin 15 - 20 İlometre mesafeden cereyan eder ğini bir hakikat haline koydu. telik lı)y'uı:lcnn gımlce ehemir yet kazanması! ile yeni gemil | DENİZ TESLİHATI Zırhlılarda yapılan son yenilikler! Yavuzumuzun bir g 3 Başta donanmamızın komutan ge| — * mektir. ; sekizlik veya daha büyük çapta Tantimetre Zgün artık dünya yüzünde 1906 kalınlığında bir zırh tabakasiyle mu- ©Vel hafaza altına alınırdı. Esasen daha #i Zira o tarihlerde müstakil deniz har- i (Iuınıı diğer aksamdan biraz feda- büyük zırhlı kârlık )aymıl ıurehle) güverte ka- hâkimiyetir (*) Halen Inqılı:ıc 15. Birlesik hafif gemiler bakımından üstünli devletler on beş, Japor — dikız, gü bu hâkimiyeti ancak sarsar. —— kamımı alan bir ırkdaşı olarak baktık- Fransa altı, İtelya 4, zdet bu kesil — Yoksa ortadan lu'ıkgamu M. _İııv- irs'h'â; rünülşü : lınlığına ehemmiyet verilmesi birzar — rüret halini aldı. Bugün yeni yâpı- — lan gemilerin hepsinde güverteler — 15 - I7 santimle muhafaza ıllı— alınmaktadır. Top meselesi : Bu hususta - topların sayısı, çapı * tabiye tarzından ziyade nişan tetti- batının mükemmelleştirilmesi, atış — ür'atinin arttırılması gibi yıııılıb ler göze çarpıyor ki amatör sıfatiy- le yaptığımız bu tetkikte ihtisasına taallük eden bütün bu noktaların hinı salâhiyetimiz haricinde ıâ- En mühim degıııklıgın bu ıubıdı olduğunu gi Yakın zamanlara kadar düryada — mevcut bütün zırhlıların ıurıtl:n saatte yirmi mil ile yirmi ında değişiyordu. Bundın l.ıdıııı teşkil eden yalnız yedi gemi vardı. misi bulunan — Yavuzla İngilizlerin Hud Rinavn, Ripesls harp kruva- |zörleri ve Japonların elinde bulu- ç BHan Konno tipinde üç gemi. (Bune ”' ların sür'atleri yirmi altı mil ile ouıı iki mil arasındadır..) Almanların Versay muahödesi- nin vazettiği takayyüdata * uyarak yaptıkları cep zırhlıları sür'at husu- sunda bir inkılâp meydana getirdi. Her işte, her yerde sür'at aranan asırda tam bir deniz hâkimiyeti- n ancak sür'ati fazla olan zırhlı- larla temin edilebileceği anlaşıldı.. Japonya ile İtalya esaslı tadilât yap- — mak suretiyle, eski zırhlılarından bazılarının sür'atlerini 26 - 27 mile — çıkarmağa muvaffak oldular. - Bu- gün inşası bitmiş veya bitmek üze- re bulunmuş bütün gemilerin sür- — atleri 29 - 30 mil raddesindedir. Bu suretle zırblı ve harp kruvazörü tef- — riki zamanla ortadan kalkacak - ılo- BAA TTT MT ” Bürüdü srası gelmişken üüü ll Tanı şaşırtan bazı — tabirlerin 4 sını aydınlatmağı faydalı bulduk... 1906 yılından evel inşa edilen. ylılar ekseriya dört adet 28 30,5 luk ağır top taşırdı. İni 1906 da yaptıkları (Dretnaut) - ni verdikleri zırhlıya on ıııyışım birden koydular. * Bu gemi bahriye nlemındehh— kılâp hüsüle getirdi ve diğer - letleri İngiltereyi takliden bu - gemiler yapmağa — sevkelti. sekiz ve daha ziyade sayıda - taşıyan bu gemilere (Eski irhhlardan ayırd etmek makaadir le) dretnaut demek âdet aldu.. yapılan zırhlıların kemen | tarihe karıştığı için dretnaut ya zırhlı demekte bir mahzur tur. südğ Harp - kruvazörlerine — gel bunlar esas itibariyle topundan zırhından biraz — foedakârlık — mak suretiyle kendi temin edilen zırhlıl> Halbuki bunların bir çoğu top izırh bakı diğer. zukllün - hiç asağı olmadıkları gibi öste ü sür'ate sahiptirler. O a da zırhlı demek, vi Tşey olmaz. Son zamanlarda geçirmekte ol dukları“tekâmülü izaha çalıstığımız lar bugün yine deniz. in temelini, esasını tı ir. Düşmanın v kil etmeki