ANADOLU Mısır Beyi, Yavuzun elçisinin eski rakibi olduğunu görür görmez alaya başladı şünüyorum. Çönkü vazifem, Ve mülkü milleti düşün Aksi takdirde ih- Küsİ etmiş olurum. Bu şözler, esascı Şşüphe içinde yapıyan padişshı, birden bire yerinden oyuatlu —— Ne var Yunys, söyle, çabuk süy. lef vazifemi dajma vesvesç ve Efendimiz. bu harp artık çok tatsız ve tehlikeli bir hal almıştır.... Sulh yolu ile mi olacak, harp yolu ile mi biran evel halledilmelidir. — Anladık!., Anladık.. Pakat da- ha sarih ol b m paşa |. —— Sultanım, — bizim işimiz yalmz Mısırda mıdır? Şark havalişi ne ol, du? Şah İsmail ne âlemdedir? Diğer dev- let işleri nasıl gidiyor?... Avrupa dev- letleri ile olan münasebetlerimiz şekil almıştır ve başka yapılacak şey kajmamış mıdır? Zatı şahâneniz burada, ben burada Sonra!?.. Acaba şehzade hazretleri, oradaki vekayi ve müamelâtı armıyu , Şahaneye uygun şekilde çevirebilecek midir?.. Fevkalâde &hval karşı: Oraya yetişinceye kadâr ne yapar Eğer yanılıyorsam, bu düşüncel #imi, kuluonuzun samimiyet sadaka- tine bağışlayınız. Yavuz, beyninden vyrulmuşa dön dü, Hakikaten öyle!.. Sonra, daha kor- kulgesk birşey de vardı : Ya, oğlu kalkar da kendisini Sultan ilân ederse?, Büleyman, babasına itgat eden bir| evlâtti amma, ne olur, ne olmaz, ken- disi bile babasını silâha sarılarak zor- la tahtından indirmemiş mivdi? Bu olmaşa bile, memlekoti tehlike- ye düşürebilecek vak'alar beklenemez miydi? | Derin derin nefes aldı. Alnından h #if hafif terler sızmağa başladı, doğ- ruldu. | Pencçreden aşağıya, Kahireye baktı: « Doğru söylüyorsun Yunus!.. " Doğru söylüyonsun paşa!.. Evet, bu mesele faşla uzadı.. Orada her işi yü-| Üstü bıraktık, Maazallah, bir hal, bir felâket olursa? — İşte, kulunuz da onu düşündüm. ' — Şu halde, ne dersin, derhal hs- Fekâta geçelim mi? »— Bendenize kalırşa, son defa bir tecrübede, bir sulh teerübesinde bu- dunalım.. — Fakat bu nasıl olur?.. Hayır, ha-| yır, yapamamı bunu ! —Padişahım, müsaade buyurun, bir defa daha tecrübe edelim.. Niçin 8- ker telef edelim? Niçin ayni maksadı kan, can vermeden, yorularak, hırpa- laparak, hattâ tehlikelere düşerek te- ratne çalışalım?.. Tecrühe edeyiz, ak- Bi çıkarsa, derhâl hücüma geçeriz. — Fakat paşa, düşünmiyorsun ki, Yazan: M. AYHAN — 208 — İyüz âsker ile tür. Rej YAPtum. birlelkte öldürmüş de vi üzerine yapacağımı Şimdi ona, elçi gönderirsem, uyacak midir?... erekmiz mi? AYNİ şeyi tekru Düşün amıma, Löy — Evet pudişahım, buna da bulacağız şüpbeni: Misiri ' çar — Biz da, t en çok tini- yan, onlarla en düsüp kim vardır? Z SONra eaki Misir valisi Ahmet ağa geldi, diz çöktü. ve huzura bir di K Fakat rımdan insan gö kliğim, © iİnsgnı bile bile â mekliğim demektir. Şehirde tanıdığın . bize hakikaten temayül —- Ahmet #altanına izamı etmek r na, kendi yal deri İtalyanın_iktı —— . nisbetinde mısı Times gazeçteşi, İtalyan ekonomi- #i hakkında uzun bir makale yaz- mıştır. Bu maküleye göre İtalyanın İham maddelere ve bilhassa petrol ile esas madenlere olan ihtiyacı te- barüz ettirilmektedir. İtalya bu ihti- açlarını temin için fevkalâde feda-| Habeşistanın İtalyan otarşisinin te-| mininde oynıyacağı rol henüz müb- hemdir. Hükümet bu yeni koloninin istismarına ancak pek cüz'i sermaye yatırmıştır. Hususi teşçbbüslerin Ha beşistandaki sermayesi 5 milyar li- reti geçmekte ise de elde edilen ne- teeler tatmin edici olmaktan uzak- tır. Petrol çok aranmakta ve pamuk zeriyatı da vasi mikyasta teşvik olunmaktadır. Ham deriler ile kah- yeyi istisna edecek olursak, Habe- şistanın ham madde - ihracatının ehemmiyetsiz olduğunu — görürüz. Esasen ham derilerin İtalyaya ihra- c memnudur. Bunlar doğrudan doğruyo yabancı memleketlere ihe. raç olunmaktadırlar. nın takip etmekte olduğu Otarşi Al manyada olduğu gibi ham - madde fiatlarını yükseltemekten ve dolayı ©, daha geçenlerde benim elçimi — beş sile hayat bahalılığını artırmaktan BEREDENARER KAFUROEERAKTETMA M AA YZ OD A ANADOLUNUN EDEBİ TEFRİKASIIı 2 KARANLIKTA Tokat, yumruk, tekme... dahiliye müdürünün ve hocaların kavgaya müdahalesi baştan başa zih- nimi altüst etti. Beni çocukların elinden kurtaran bu uzün boylü arkadaşımın adı Va- diftı. n İki yaşında iken sağ gözümde bir leke belirmişti. Bu leke, altı buçuk yıl sonra büyüdü. Gözümü şişirdi. | atol O doktor bu doktor derken, niha-| YaZBecmiştim. yet annemle soluğu İstanbulda al- dık... Tstanbulda da göstermediğimiz kimse kalmadı Beyaz saçlı ve beyaz sakallı bir göz doktoru bir gün annemin elin- den tuttu: — Kızım, dedi; bu gözden hayır Nihayet /runa hıçkı: M Ca ll KALAN ADAM| YAZAN : İRFAN HAZAR rarak cevap verdi: sbür gözü doktor bey! Ona da sirayet eder diyorlar. Düşü- nünüz iki gözü kör olmak, kör ya- şamak! Hem de bir erkek için.... Annem ağlıyordu. Bu kelimeler, =lıı:d bütün tazeli- ğile kulaklarımın içinde yaşar. "lf)ımk, iki gözümü de kaybet. in ihtimali vardı. "“Ben zaten sağ özümden çoktan Onun ağnsına, dar u)'uunıyî: u:ı;ı ü iyordum. h.?î:: ::lcıây ürmün de dünyay)'lı yumulması, niçin bilmem, bana dehe şet veriyordu. Zannediyordum ki bütün bütü- 'ne aydınlıktan, güneşten, dağlardan, larına artık ta> îiılıklııı katlanmaktadır. Halbuki | |sün haheşle fermanımızs hiğ- k o kimdse var midir? d bulabilir misin? ga Buldum efendimiz.. Kimdir p.? krzı t ede a, bir müddet düşündü. kaftan. lâ bana, eski Misirli beş — de anu bir Me at tetkik etüi, n f lar sekâamnı kavradıktan sonru mi, eski sultanına elçi olarak Rima, ne dersin? Bund: zda sultanımız. lan sultanımız, karşı Dorhul beş yüz kişilik yeket et. paşaya döndü : — Sonu var — AAA YANA Dekanmasen sadi durumu bir müfreze ( Yavuz. Y .— Buğday kıtlığına karşı unlara yüzde 20 r karıştırılacaktır başka bir işe yaramamıştır. Bundarı başka eski ekanainiden birdenbire yenisine geçilmesi mevcut — ticarel muvazenesini bir haylı varsmıştır. Yeni mahsşul buğdayın fiatı ve ek- moli meselersi lerini şimdiden tesbit etmiştir. Bu fiatler hektolitresi 75 kilo gelen muşak buğday için kental hesabi 135 ve sert buğdaylar 150 lirat ola- çaktır, Bu sene havaların gayri müsait geçmekte olması, bidayette kurak- hk hüküm sürmüş bulunması hase- biyle yeni rekoltenin ekşik olacağı İsiyle harice döviz çıkarmaması arzu jJedilmekte olduğundan buzdayın ta- sarrufkârane idare edilmesi maksa- dile buğday unlarına yüzde 20 niş- betinde başka hububat unları karış- tırılmasına karar verilmiştir |betinde Mısır unu ve yahut yalnız zde onu nisbetinde pirinç ve bak- at unu karıştırılması alâkadarla- rın ihtiyarına bırakılmıştır. Ve artık oradan hiç çıkmıyaca- ğiml. Rabbirat Bu benim için azapların en yakıcısı, en ateşlisiydi!. Zaten dünyama küsmüş * gibiy- dim! Ancak yarı ölü, yarı diri bir halde onun üzerinde geziyordum. Şimdi ne yapacaktım?.. Annemle daha neler İlarını pek bilemiyorum. Fakat kapı- dan çıkarken doktorun — sesi tekrar kulaklarıma çarptı: — Hiç merak etmeyiniz kızım! Size bütün şerefimle temin ederim ki çoçuğun sol gözü sağlam kalacak- tir. Hastalığın sol gözle zerre kadar münasebeti yoktur, Bana inanınız!. Sonra, uzun parmaklı iri bir el, henim ateşler içinde yanan başımın üstünde gezindi. Keşki gezinme- kl... beni sabahlara kâa» seydi Çünkü bu parmaklar bana, bed- |bahtlığımı, sefaletimi, hayatta çü- rük ciğerli, çürük böbrekli, çürük kafalı ve kör gözlü yaşamanın wtı- rabım teker teker anlatıyorlardı.. Derin bir iç çekmesinden sonra uzun parmaklı adamın yani dokto- yok! Viyanaya da gitsen çocuğunu|deuizlerden, annermden ve babam-|run yavaşça söylediği ve annemli tedavi ettirmezsin! İyisi mi gene mire dön P:ını baş yere harcama! Anmıııı. yaz saçlı göz dokto-i İz-İdan aynacağım. Tünel gibi karanlık bir yere kapa> nacağım |.. bile işitmediği şu küçük kelimeler. bir bardak zehir gibi içime döküldü-|hiç dışarıya çıkmıyordura, Evimiz'im et gülçesi halinde zorla aşağıya|lerden ibaretti. İler: dört odalıydı. Alt kattaki odalardan 'inerdim. Bang, rinde konuşup |yü murahabacılardan |memleketin Geçenlerde Düçenin — başkanlığı| altında toplanan daimi buğday ko-| komitesi, yeni mahsul buğday fiat-| kanaati mevcuttur. Buğday dolayı-| konuştuk,| 12 Çinlile Türlü zulüm ve Noye Zürher Saytungun Şang- haya gönderdiği hususi muhabiri yazıyor: Japonlar, 'Çindeki harbe geçen yaz başladıkları zaman, Çin köylü- ilerinin, Şan-Kay-Şek - rejimine ve Kumintanga karşı cephe alacakları- mı ümid ediyorlardı. Çünkü, ihtilâf yıllarında, Kumintang, - çiftsiz çu- buksuz ve boğazlarına kadar borçlu olan köylüyü, yaptığı ziraat propa- gandasile çok şiddetli bir şekilde ha- Tekete geçirmişti. Kumingtang, — topraklı azasında taksim ve tevzil kurtarmağı, mühtelif — yerlerinde köylünün kendisini mustakilen ida- re etmesini ve köylüye dostça bir tavır takınacak bir hükümetin iş ba- şına gelmesini vadetmişti Fakat, köylünün — yardımile ha- (sımlarını ezdikten sonra, onlara sır- Habeşistandan beklenen randıman alınamıyormu tını çevirdi ve anarşistçe bir mâhi- yet alan köylü hareketini birçok kan dökerek bastırdı. Önce verilmiş olan sözlerin hepsi unutuldu. Askeri zümre ve büyük burjua- ya dayanan Kumintang, San-Kay- $ekin önderliği allında modern bir devlet kurmak kendini verdi. Şaşkın bir hale gelen ve hayal inki- sarına uğramış olan köylülerin ço- Bu komünistlerin tarafına — geçti. Halbuki, bu hareketlerile onlar çok yanlış bir yola sapmışlardı. Zira, Çin| komünietleri yeni bir camianın or-! ganizatörleri olarak hiçbir muvaffa- kıyet gösteremedikleri gibi, birçok yıllar süren çetin ve kanlı mücade- Teden sonra askerlik bakımından merkezi hükümete mağlöp oldular.| Bu vaziyeti gören Japonlar, Cin milletine değil de Kumintanga kars| H giriştikleri bir harpte, Çin köylü- len mukavemet değil de, sem- pati göşeceklerini Çimid ettiler, Fa- |kat, Çinlinin ezeldenberi kapalı kal- maş olan ruhunda muhakkak suret- | te bekledikleri teaksiyonu h yerde temin edemiyerek büyük bi hayal inkisarına uğradılar. İstilâ ve- ferine çıkmış olan Japon askeri, san! elli yıl içinde — hiç değişmenmniştir. Bundan otuz yıl evel prens İta ve Marki Katsura gibi fevkalâde mü-| kemmel diplomotların, Tokyoda- ki parlâmento tribünlerinden, Ko- resda ve Mançuriadaki Japon asker- lerinin azgınlık ve taşkınlıkları hak- kında söylediği acı sözler, Ilı::ün he- Sözü geçen gazeteye göre dünya-| Buğday unlarının yüzde 20 nis-|men hemen unutulmuş gibidir. As- keri zümresine hakikatin söylenme- sini her vakitten ziyade lüzumlu kı- lan bugünkü günde, Japonyanın İltonun yahud Katsuranınçap ve çe- v oemu y — Zivalk yavrucukl., Dinliyor musun Hilmi! Bu iki ke- Hme içinde muhakkak ki ben yaşı- Bütün gururuma, bütün metane- üme rağmen, kendimi annemin kol- ları arasına atmat meçburiyetinde ldırn. Ancak bu kolların arasında ne- cat arıyordurm... — Anneciğim! Anneciğim! Diye hıçkırarak bağırdım... © be- ni göğsünün üsştünde — sıkıyor, yü- zümü ıslatan gözyaşlarını — mendil- le silerken, Ziyacığım.. Diye o da feryad ediyordu. Bu anda yaşlı gözlerimle dokto- ra bakmak ihtiyacını duydum. Ba- şımı çevirdim. Lâkin o, gözlerini benden sakla- mak istedi!.. Saklıyamadı! Demek doktor da bizimle bera- ber ağlıyordu. Bu şefik ve rahim dektorun adı, Gözcü Esad paşa içli. Misirli (çadğasindeki " evimizden Japon istilâsı köylüsünün hareketi r, şimdi çetin mu- harebe_lerine başladılar —— « aa — — işkenceye maruz kalan 30 milyon Çin köylüsü, Garba doğru | akıyor ve bütün Çinlileri ayaklandırıyor |kat onlar bu husuata tamamile yi'de ağızdan ağıza köyden köye dolaş- yordum. Zavallı ben! Zavallı ben!..| & — Yavrum!.. “Sevgili yavrum! b Haziran 25 karşısında Çin — |Beynelmilel ticard odaları Türk kom tesi toplantısı Haziranda İstanbulda toplan sak beynelmilel Ticaret odaları Tü kiye milli komitesinin kon; mir borsa * i B. Şevki Ertoğr lup iştirak etme: d Vekâletii den bildirümiştir. B. Şevki Ertoğr bugün İstanbula iştirak ettikten son rek borsa büldeesi n borsasını alâkadar eden bazı mesel, ler hakkında alâkadar makamları temaalarda bulunacaktır, gresinel gidecek, « Ani Adli İzmir salül müd delumumt — muavinliğinde vazife ren B. Enveri Ege, talebiyle asıl vazi fesi olan jera hâkimliği vazifesine ta yin edilmiş ve işe başlamıştır. Sul hâkimi R. Memduh da salâhiyeti müddeiymümi — muavinliğine tayin o Junmuştur. tadır. Yurdlarını bırakıp kaçan ü sanlar, ovalarda kamp — kurmaktal şehirlerde dilenmekte, iş bulunca ça olursa çalışmakta, açlık ve ıştırafı çekmektedir. Köy cemaati, — hatti aileler darmadağın olmaktadır. Bi lerce yıllık ve mükemmel bir. suret te organize edilmiş bir eamianın uzuvları bugün sadece — şaşkın bi yığından başka birşey değildir. Ha bin büyük ihtiyaçları dolayısile, Çi: devletinin, vilüâyet ve belediyeleriz milyanlarca — göçmeni, besliyecel giydirecek, barındıracak pek az p raları vardır. Hususi yardım müee seselerinin faaliyetleri çok geniş v şaşılacak bir ölçüyü bulduğu halde; göçmenlerin — sefaletleri -korkun tur. Japon propagandası, Japon kerlerile can ciğer kesilmiş Çin köy' lerininbir arada — yiyip içtikleşinil Çinli bir köylü kızının Japon asker' lerine acvinerek su veydiğini göştel ren fotoğraflar daintıyor. Bu uydu ede tayinler ainde M. Hull İsaretinde devlet adamları kalmamış- tır. Başıboş kalan Japon — askerleri, Çinin büyük şehirlerinde hattâ Nan- kinde bile, girdikten sonra günlerce yağma ve talanda bulunmuşlar, ya- kıp yıkmışlar, sivil halkı kurşuna |dizmişler, kacın ve kızlara her tür- lü çirkin hareketlerde bulunmuşlar- dır. Yüksek rütbeli Japon subayları |bu azgınlığın önüne geçmek için beyhude yere uğraşıp durdülar; fa- Aciz içinde idiler. Müstevlilerin Çin köylerinde yap- mış oldukları şeyleri en geniş hav- salalar bile alamaz. Bu hususta ya- |bancıların ve hususiyle misyoner ve hekimlerin vermiş oldukları bir- gok raporlar vardır. Çin köylüsü meşakkate ve haya- tın çetin şartlarına alışkındır; bun- dan başka, o, sel baskınlarına, bula-|bir sahtekârlıktır. Japonların izg gık hastalıklara, açlığa mukavemet|etmiş oldukları sahalardaki yilâyet etmesini bilen bir i öy-İler halkı nrısından. #eelsar: kürbir dokma - topragına ve kergiç | imiştir. Şamkay el ile Tei gölürar kulübesine samsıkı bağlıdır; bu iti-Jsındaki her ikinci köy bornboştu vE barla onu yerinden kımıldatmak ko-|geri kalan köylerde de halkın yarlıf lay birşey değildir; nitekim harbin|bile kalmamıştır. Tarlaların çoğur| ilk günlerinde Japonlardan bile kaç-Jda daha geçen yıldan kalma eki: mamıştır. Fakat, Japon istilâşm altın-|hâlâ olduğu gibi duruyor. da kalmış olan Çin köylülerinin çek-| - Çin köylüsü kendilerine hâs bi tikleri ceza ve gördükleri korkunç|usulle müdalaaya geçiyorlar, Gün sahneler, çok geçmeden bütün Çine|düzleri Japonların makineli tüfe leri vezirhli ötomobillerile başa $ kamıyorlar, Fakat, dağlara kaçml! olan göçmenler sığındıkları yerlef den çıkarak Japon nakliye kolları yollara ve kanallara baskın yapın tadırlar. Japonların cophe gerisi de faaliyette bulunan gerilla teşkili lerinin yardımlarile harekete geçi bu göçmenler bazan büyük hat ketler de yapmaktadırlar. — Sonl nun ve şubat aylarında Şanghayıfl hinterlandında bulunan en az al şehir bu gerillacılar tarafından b hp işgal edilmiş ve niye uğradıkl rını şaşıran Japon askerlerinin hi #i bıçaktan geçirilmiştir. mağa başlamıştır. Şimal ve orta Çindeki, köylüler, Japon ordusu önünde, rüzgâör Ünün: de saman gibi darmadağın olmuş- lardı. Kadın, erkek ye çacuk, otuz milyondan fazla —insan, düşman önünde, çift ve çubuğunu, yurd ve yuvasını bırakıp kaçmıştır. Bu halk, Şansi ve Çekinng da dağlara, tepe- lere kaçıp sığınmıştir;. Hovan ve Kiangsu ovalarındaki göçmen sel- leri, garbe doğru akıp gitmektedir. |Anking ile Vuhan arasında, tahmine göre, yalnız Yangste vadisinde on milyon köylü dehşet içinde kaçmak- Tavandaki küçük bir yarık, dıvı maki sıya lekeleri, masanın — üstü |de görülen kertik beni saatlerd |meşgul ederdi. Bunlar, biraz sonra — başlıyacı olan piyeslerimin — eşhası i gözümün önünde sıralanırlardı... Odanın bir küşesinden diğer Ki şesine giden çizgi, uzun bir(dem yolu), çiviler ise İâhzada lokomoti ; ve vagon halini alırlardı. HÜsete Psyr S yaRi Tararlğım eli birisini bana vermislerdi. Orada bir portatif karyolam, bir dolabım, bir masam, üç tane de iskemlem var- Sabahleyin saat doküz büçükta uyanırdım. Fakat yataktan kalkmazdım. Zihnimi, türlü türlü düşüncele- rin pençesinden kurtaramaz; onlar- la beraber ben de sürüklenir gider- dim... Böylece kaç saat geçirdi Annemin sesi odanin önünde du-| — l ğ Ka yulunca, saatin onbir akluğunu an-|Min ramanlarını, hep hasi lardım: dan ve alillerden seçerdim.Topall — Ziyacığım artık kalk! Saat on-|veremliler, çolaklar, körler, ırıdııl ll dilsizler ve deliler benim kardeşi — Kalkayım'annesiğim! eökalü — Bekliyorum çabuk ol! Saötlerce bu piyealerin, tomanlf Annem bekler, ben gene bir tür İyın ve uzun hikâyelerin maceralj, lü kalkarnazdım. Sanki, karyolaya| rile altüst olurdum. | vücudum çivilerle çivilenmiy basın| " Bazen bunları fasıllara ayınıdı ğıılıuua hağlanmış gibi bir sekil abr-| c dördüncü fasılda kaldığl " v Siş A di bir piyeş yeya romana, ertesşi gü kıvr:ı:ridı:n[ ı—;mde_ ' p gene ayni yerden başlardım, Böy Annemin sesi tekrar duyulur, — İce iki yahud üç ay süren tiyal mm, ramanlarım pek çoktu. — Ziyacığım artık kalk! ü Cümlesi sekiz on kere tekrarlan-| Söylemeğe hacet yok ki, bül diktan sonra, portatifimden bir yı-|bunlar içimden kopup gelen haf — Arkası var?| ir | ma fotoğraflar hakikaten pek - sinilli