2 Haziran 1938 Tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 5

2 Haziran 1938 tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

— 169 — Yazan: Aleksandr Hlkikaten, bu talihsiz adamlardan üç dört kişi | Kkanla mülemma bir halde şehir yoluna doğru kaçmışlardı. Işte küçük ordudan kur- tulanlar yalnız: bunlardı. Pottos bir. tavak olan Aramise "tken dedi ki: 5e Bu karı muütlak şeytan olmalı! I '_* Peki, bu ölüm vesikası hâlâ onun “hde mi? Diye Dartanyan sordu. — Hayır, benim elime geçti; fakat —ıu geçti dersem yalan söylemiş parçalamakla ) tabağını uza- c Azizim Atosg, hayatım size kaç —- borçlu olduğumu — sayamıyaca- — Gramis gordu: ” — Demek bizim yanımızdan — onu için ayrıldıin? | — Şüphesiz? F — Peki, Kardinalın o mektubu siz- Mit — İşte, diyerek (Atoa o çok kiymetli “Mukayı ceketinin cebinden çıkardı. titrediğini gizlemediği Niyle kağfıdı açıp okudu: *Bu vesikanın hümili yavtığı pevi, velâmeti için, benim em yapmışlar, B Künunuevel 1627 — Rişelyö dedi ki: — Hakikaten mükemmel bir gök Rendisinin idam kararını okuyatı "'—ı;uyıı sordu: e külğıdı alamayınız ! — Atos cevap “:N çi * Hayır, bilâkis dikkatle saklan- O PWI; bü kâğıdı kendi dolusu altın tln bile veremem. ©, — Peki, kadın şimdi'me yapacak? Diye delikanlı sardu. — Adam sen de, diye Atos Miyetsizce cevap verdi. dmal k netnnde siçük bir; İi İN e AA SA S a | S aldığını Kardinala yatar; onun anı görürken arkadasları Art- Mla ile Portostan da — kurtulmazı u- Tutmamasını ayni mektuba detceder. Kardinal veğ bu sadamların her za- | Men kargısına çıktıklüfmr-düşünür. Sonra bir gün Dartanyanı tevki et | &ir, ve onun sandanda - yalnız cani | ikılmasın diye bisi de yanına arka- di olarak yollar, Portos dedi ki: — Azizim Ator, — zannederim ki gaka soğuktür. Portos söze karıştı: — Bilir misiniz, bente bu mel'ün inin kafasımı köparmak, dualarım im gibi Lâtince yerine Fransızca ğ 5 ehem- alarını kopurmaktan daha az gü- O Bah olur. y — Siz ne dersiniz, — papaz? Diye sükünetle değildi ; Yom, kurargâha dönecek n Atos cevap verdi: — Üç sebepten dolayı eme-| yiz: Birincisi, kahvaltımızi bitirme-| dik; ikincisi konuşacak daha — mü- him şeylerimiz v üçüncüsü de mukannen vaktin bitmen daha on dakika var. — O halde bir kavga plânı ha-, zırlamalıyız diye Aramis - teklifte bulundu. Atos cevap verdi: — Bu çok kolay, dedi, düşman, kur- şun menziline girer girmez üzerlerine ateş etmeliyiz; eğer ilerlemekte de- vam ederlerse tekrar ateş eder ve tü- Yeklerimiz dolu bulundukça ataş et- imekte devam ederiz; bundan — Bonra da onlar ilerlemekle dârar — gösterir- lerse,hendeğe kadar — sokulmalarını bekler ve o anda şu dilndik dufmakta bulunan duvar parçasımı — üzerlerine yıkanıa,, — Bravol Diye Portos — bağırdı; doğrusu, Atos, siz ananızdan genoral doğmuşsunuz; kndisini kumandan zanneden Kardinal sizin yanınırda zi — etrala yaymayınız, rica ederim; herkes nk şan alacağı fdamı söçsin. Dartanyan : — Ben benimkini seçtim, dedi. — Portos: — Ben de zeçtim, dedi. Artmis: — Ben de, dedi. —O halde nteş! Diye Atos kumanda verdi. Dört silâh bir unda patladı, ve Hemen hücum borumü çalmdı. ve küçük kuvvet hızlı ediemlerla ilerle- meğe başladı. Bunun üzerine intizamsız bir hal- de Hleş etmekte devam edildiyse do her kurşün hedefini doğraca vuru- , —Ranunla beraber, Roşelliler kaledeki arkadaşlaFin Wüttçe may olduklarını biliyorlarmış gibi hızlı hizli ilerlemekte devam ed Her Üç ateşte en azdan İki udam düşüyordu; fakat kurşun tezadüf et- miyenler yürüyüşlerimi hiç yavaşlât-, mayorlardı. Kalenin etağine geldikleri zuman hâlâ bir düzine düşman vardı; son EİMDİKL ER Yaşayışımıza bir bakış $air, ne güzel söylemiş: Ya dünyaya gelmeseydim, Ya aklım olmasaydı! daha aşağıdaki midenin, şu bepi- mizi bağlamış olan sinirlerin ve da- ha bilmem nelerin elinde, biz ne- yiz? Sorarım, neyiz biz? Âdi bir oyuncak değil mi? Hem de saisan, değeri bir pul etmiyecek olan bir oyuncakl.. ©- tururuz. biz bütün varlığımızla şapa — oturu-, Sonra insiyakımız — şaha kalkı- yor. Şuur bir tarafa, irade öte tara- murdar iliğimizin basit ve âdi bir u- şyağı olarak kıvranıyoruz. Biraz sonra aklımız, muhakeme- miz, idrakimiz işe başlıyor. Hayatı|re halimizle v İtadç Evet, şu kafamızın içindeki ak-İnın muhassalası ve neticesi bu mu- za |keyfine düşklin, yüzümüze gülen ve bir ateş ile de karşılandılar — inede, gene durmamışlardı. Hendeğe atlı- yarak yıkık yöre hüeuma hazelanı- yörlardı. Atoa dediki: — Hodi arkadaşarım, bir hamle- ni bitirelim. Duvara! Duva- di ra Bunun üzerine dört arkadaş, Gri- meonun da yardımı ile, töfeklerinin namlısı ile büyük bir duvar parçası- na dayandılar ki, duvar rüzgürln ea İsniyormuş gibi oynadıktan — sönra dibinden kurtularak dehşetli bir Ça- tardı yapıp hendeğin — içine yıkıldı. Sonra korkunç bir feryad — işitildi, toz dumana karıştı... ve hergey olup bitmişti. —Acaba hepelini bitirebildik mi? Diye sordu. — Bence, öyle görünüyor. Diye Dartanan cevap verdi. —HRayı te üç dört tanesi kaçı. yor. Diye Partos hüykırdı. Hakikaten, bu talisiz adumlardan üç dört kişi kanla mülemma bir hal- de şehir yoluna doğru kaçmışlar ve nihayet şehre girmişlerdi. İşte kü- Ççük ordudan kurtulanlar yalmz bun lardı. Atos sastine bakl; — EYendiler, dedi, burada bir saat bulunmuş ve bahsi kazanmış bülü- nuyoruz; Yakat daüha cömert bulu- nahm; bundan büşka, Dartanyan daha aklma gelen şeyi söylemedi. Silâhşor malum olan serin kanble- | kanı takınarak geri kalan — kahvak tinin başına tekrar otürdü. —Aklına geleni mi? Diye Dartanyan —Evet; akirma miştiniz. Diye Atos cevap verdi. -Oh, hatı edi, Evet, ikinci defa olarak İngiltereye gideceğim; gidip M. Bukinghamı bulazağım, —B8iz — bunü — yapmıyacaksmız, Mstem — —— Atos suğuk bir cevap verdi. n, orada bir kere bulunma- Ürm w “—Evet; fakat 0 zaman harp yok- tu; © zaman M, Bukingham bir dost- tu, düşman değildi. Şimdi sizin yap- mak istdiğiniz. şey vatan hüinliği olur. —Sonu var— Kİ aa a8 ANADOLU DA | * İktısadm er gee sepee Tütüncülük 938 tütün mahsulünün ekimi bit- mok üzeredir. Bu seneki ekime, her senekinden hususi bir şekilde ehemmiyet veril- diği anlaşılmaktadır. Çünkü geçen yıllardan alınan tecrübelerle — bazı mıntakalarda yapılan Tazla ekimin, beklenen faydayı — vermekten uzak kaldığı hatta müstahsili ve memmleke ti zarara soktuğu belli almuştu. 938 tütün mahsulü için inhisar- lar idaresi İzmir başmüdürlüğü min- takasında tütün zer ine müsnade ©- dilen arazi 24 bin kusür hektardı Yapılan tahminlere göre, bu arazi- den elde edilecek tütün miktarı 16 mülyon küsür bin kilodur. Şayed ha- id giderse bu tahminde yanılınmıyacağı söylenebilir. Türkiye ve hususile Ege mınta- kasının 838 tütün mahsulü için toplu malümat henüz elde edilemediğin- den tahmini genişletemiyoruz. Ancak, öyle zannediyoruz - ki, bu söne ölde edilecek rekolte geçen yıllardan daha yüksek olmasa da memleket — içinkalite bakımından daha büyük Faydalar sağlıyacak bir derocede bulunacaktır. Esasen güdülen gaye, çok ve ka. Htesi düşük mahsul değil, miktarı kâ fi bir nisbet dahilinde kalitesi yük- sek mahsuldür. Bu vene bugayeye yaklaşılacağı #imdiki vaziyetten anlaşılmaktadır. valar mü İrmir.KarakuyusAnkarı — Pazen vesi, çarşamıba, cama, pazar gönleri ai 2135 a. KAS de bir katar, ber akşam saat 17,30 Ödemişe bir —area, 16,30 da Tireye çtoray, Afyan hattı; Basmaneden: lemir-İsanbuk Ankara Her ete *t 7 e (pasaz, — cuma, — çarşambaz gönleri yataklı vagon-böle bulunur| İümir » Sazar Pazar ve pazat: hei günleri esat 15.28 de İamir.Bandırmı Pazar, salı, pet bize: —Yazıklar olum -dedirtiyor- bu anudur insanlık? Bu beser kavgas- Ağzımızın tadı gidiyor, dudakla- rinm arasında kinin çiğnemiş bir sıt- malı gibi yutkunamaz vaziyele dü-|| #üyoruz.. Hiç ummadığımız bir zamanda muhitimizin en yakininde — olanını, bizden aldığını midesine indirdikten İsonta kendi zevkinin kabuğu içinde abes şeyden başka birşey olmadık- Tarını mindan sonraki —âlemin — ortasında herşey yıkılmaştır, herşey yalan ve iğrençtir. Biz de bir tarafa yılalıp || kalıyoruz. Biz şu halimizle, şu biça- neyiz, sorarım; neyiz? a < Çimdik gönleri vast 15,28 de Her zaman lâzım olan - tele. Jon numaralar Yengin ibanı 2222 şehir” v Bumarası: 2200 , y hirleraran telefon — mürstest muma Fen ve tarih n y a ll *'Hekim, eczacı, ilâç mev- zuuna bir bakış. YAZAN: Eczacı Kemal Kâmil Aktaş — 3,&0 İnsaalık — tarihinin başlangıç larına doğ:u bakacak ve tarilr ten evelki âlemi düşünecek olursak orada yaşıyan insanla- mn da haştalanmasını, yaralan- 'i tedaviye ihtiyaç duymuş olmasını hayatın 1cabatından saymakta zorluk çekmeyiz. Ta- rihten evelki hâdisler pek belli değilse de semavi kitaplar ile bazı eski müverrihlerden gelen rivayetler bize öğretiyor ki, ilk insanlar yaralarını ağaç kabuk- larile, ağaç yapraklarile sara- rak, istrahat ederek tedavi eylerlermiş. İlâç kul amlması me- deniyet bir hayli - ilerledikten sonra reviç bulmuştur. Eski zamanlarda tedavi he- men hemen telkin usulleri yapr br ve ban tütsüler — ile afyondan istifade edilirdi. Hat ta bazı mabedlerde yakılan bu- hurlar o devirlerden kalma usul- lerden başka brşey değildir. İk defa ilim, fen ve sanayi et- rafında tatbikâata geçen Çinliler olduğuna gö e ilk tedavi ve ilk ilâcı da orada bul yoraz. - İlâç ve tedavi Çinlilerden Hind ve Mısıra, İrana, Turana, İtalya ve Fransaya dağılmıştır. İlk ilâcı Çalilerle Hind ve | anlılar, eski Mısırlilar tatb.ik ederken, hastayı mabede getirirler, gün- lük, öd ağacı g bi buhurlar ya- kariar, #fyon ve — esrar g bi nebatattan istilade ederek, Bastayı uyuşturarak, sarhoş ederek elem ve ıstırablarını azal.mağa çalışırlardı. O - zaman bu ilâç- ları yapmak. ve tatbik etmek, mabeilerde bulunanlar.n işi idi. Tedavi namına nebatattan İstir fade edilir, ökse otu, mine ççeği gibi hâlâ tababette kul- lanılan nebatat ta çok — kullam- hrdi. Bunları bal ile karıştıra- râk, dualar ederek yedirirlerdi. Bugün üfürükcülük dediğimz şeyler tatbik olunurdu. Zaman eçtikçe polesenk, terementi ve ratihlerin kul'anılması, gene ne batatın zamklarındın, sakızla: rından istilade etmek yolları tutulmuştu. Ö üleri kokmaktan kurtarmak için bugün bile cari olan tahn t (mumyalamak) usu- leri elde edilmişti. Böylece ölür leri mumyalıyarak — kokmaktan kurtarmak usuliyle oldukça mü- him bir adım atılmıştır. Bugün- kü ilim âleminin esasımı kuran asepsi, antisepsinin — temeltap- larının ©o zaman - atıldığını da batrlamak lâzımdır. —— İ| göze çarpacak bir şekil aldığı vakit hükümdarlar bu- işe el ilâç yapmak ve tedavi İ| etmek münhasıran hükümdarla- olmağa başlamıştı. Fılis- işi n kraljarından Abrabam ve Jakop terkiplerni gizli — tuttük- | darı bir takım ilâçları Mısırda | ayrıca il arak biribirle- rine rm"hlhnıı“ Hını_ııkiım-& İbraninin ıçı:ııı.nvı i bile vardır. t (Panzehir) adile bir macun ter Kâç ve tedavi etralında — böyle hikâye ve cisane şeklinde söp MeşhurPastor kaç asır sonra mik- ı lenmiş pek çok rivayetler var dır. Asıl tedavinin müsbet tarihini milâddan 2700 sene evel gene Çinde bulap göstermek — müm- kündür. (Şin - Tong) adında bir Ça hükümdarı nebatat hakkın- da ma'ümat edinmiş, bunların evsal ve tecrübelerine dayanan tesirlerini gösterir. bir cetvel tertip veneşretmiştir. lasanların eski itikadları arasında berhangi b_ir tesir veya mevcudiyete hü- kim bir Allah düşünülür ve ta- babet Allahı diye bir de ( E«» külâp) tasavvur edilirdi. Eskülâba eskülâba atfen ma: beller yapılır, bu eskülâb ma- betlerinde ilâç ve tedavi tatbik edilirdi. O zamanki insanlar hastalandıkları vakıit Eskülâb mabedine gider, Eskülâp de- nilen tababet Allahına — yalva» rırlardı. Tıb tanbi huralat (ve efsane şeklini alan bu hikâye- ler. zapselm şiir. Bergama ci varındaki — köylerden Marküs, Jüliyüs - Apa.as adıadaki bir köy.ünüa hazimsizlikten şi<âye- ti olmuş ve Escüâp mabedine gitmiş (İp do:) denilea m hrap g bi bir yere geçm 5, Eskülaba dua derek — hasteliğindan küre tulmak ricasında. busunmuşlu O gece evine gelen hasta, e- yasında Eskülâdı görmüş, Es- külâp kendisine şunları söy:e- miştu: Yağmur yağarken — başı açık gezme, ekmek, peyar ve aCi marul ile karış k maydaaoz yel Su banyosu yap kendi ken- dini elinle ovl!, Limonata içi Bu Üskblâp mabedinin etrafında koşa koşa bir kaç defa dolaş! Arasıra — fakir — gördüklerine bala süt karıştırarak içi, tatbik eden Apelâs bir güu üşümüş, hasta olmuş, yine so- luğu Eskülâpta bulmuş, o gece rüyasıdda Eskülâp: : *Tuz ile hardal ununu biraz sıcak suya karıştırarak bunuala vücudünü ovl. demiş, Eskül, pın bu veçetesi de —Apelâsa birebir. gelmiştir. ü lâptan nıyaz ederek hastalığina çare arayanlar mabede gider Eskülâptan reçete istermiş, Üs- — kıîl'r"lhlihıı gölen — bir lldı_, i ağrıyanlara ( Aspirin — değil, uyı!:yyııııı ânâsön unu —— katarak yapılan hamurun başa — OÜi söskünü eç e cik ve boğaz hastalıklarına çok — soğuk — su ile gargara — tavsiyo edermiş. Tıp tarihinde — garip birer yer tutan bu Eskülâp hi- kâyeleri bugün mahiyet itibarile hğa peynir, acı marul ve /danozun tavsiyesi itibarile dikkattir. uğradığı tahammür neticesi mey dana çıkan bu maddeye bugün ilim bir “maya, dır diyor, bakteriyoloji bize peyniri bir diastas olarak d a| olduğunu ö Acı marul da - bugün :hokııynn denilen mü ir madda olduğunu b.İç Maydanozun (mideaüvaz) adi Mmideyi hoş tatan bir. ot oldu- ğunu bilmiyen yoktur. Demek oluyor ki, efaanevi eskülüp mü: essesesi bugünün tababet ne : karı olamıyan ü elmiştr. Şu kadar Fark de bugünün ilâcı exkü'lâbin terkip - lerinden elbette çok müexs, —Sonu van— d Sıcak suya şarap karıştırarak içi — sadaka ver! Kabızlık çekiyorsan — Eskülüptan aldığı — reçeteleri —

Bu sayıdan diğer sayfalar: