ANADOL Maısırın yirmi dört tane memlük beyi ile yirmi dört tane de valisi bulunmakta idi Yavuz; — O da taâmam! Haydi, he Af indirin aşağıya, bindirin eşeğe, gitsin mübarek saltanı- na.. Ve o ihtiyar bunağa söy- lesin ki, kavuğundan — üstü sır- ma yazılarla dolu sarığını çe kartıp kendisini onunla boğ- duracağım. Ona göre hazır o sunl. Mogulbay, ister istemez eşe- ge bindi ve ilerlemeğe baş- ladı. Bir kahkaba tufam — yük- selmişti. Yavuz da gülüyordu. Biraz sonra efrad, çoluk ço- cuk.. Yuha avazeleriyle bu mer- kepsüvar, yarı çıplak, dimdız- lak ve cascavlak adamın etra. finı sardılar, onu uzaklara ka- dar takip ettiler. Yavuz, topladığı malümattan şu neticeye varıyordu: Misir sultan'nı, — muhakkak mağ'üp edecekti. Çinkü, Mısır ordusu, iyi ha zırlanmış, — disiplinli, birşeye inanmış ve ba; mış bir ordu olmaktan çok uzak, yekdiğerine düşman üç sınıla ayrılmış bir ordu idi. Bu ordunun bir yar Mısir yordu. Birinci kısım, Çerkes kölele- rinden, ikincisi Sudan - ta getirilmiş esirlerden, kısım da, muhtelif milletlerden para mukabilinde — toplanmış, aylıkla çal ştırılan bir takım serserilerden ibaretti. İkinci kı- sım, Mısir topraklarının en.hay- siyetsiz. sınıfı tanındığı ve o kısmı, ihti- sultanını da sevmi- suretle muamele gördüğü için | esasen sultana düşmandı. Ây- bklılar ise, asıl Çerkes kölele- açık, kapalı bir mücadele vardı. Çünkü Çerkes askerler daha şik — geyiniyorlardı. — Kışlaları daha rahattı. Onlara itimat ve iltilat daha fazla idi. Çünkü sultanın — kendi — milletinden idiler, Mısırın yirmi dört tane mem- lük beyi ile yirmi dört tane de valisi vardı. Yavuz Selim, bu beyler arasında bir ihtilâfın mevcudiyetini de Antep hâkimi Yunus beydean bütün tafsilâtile öğrenmişti. Memlükler uzun yenli elbise- ler giyer ve ellerini, iski İslâm kadınları gibi, âmirlerinin huzurunda kat'ıyen yenlerinden çıkarmazlardı. Böyle bir hare- ket, âdeta, bir — hürmetsizlik ifade ederdi. Yani, bundan — "bana birşey yaparsanız ben de - sizi vurur rum, —manası — çıkarılabilirdi. Halbuki ellerin âmir huzurun- ANADOLU Günlük siyasal — gazete Sahib ve Başımunarrırı Haydar Rüşdü OKTEM Ümumi neşriyat ve yamı içleri müdü v hsandi Nözhet ÇANÇAK —— İDAREHANESİ heir İkinci Beyler sokatı CEslk Fartisi binası içiade Telgrafi İzmir — ANADOLU Telkelem 2776 » Fosta kutusu: 405 Abone şeraili Yüi 1400, altı aylığı 800 kuruştur Yelaca — memleketler için — venelik abene Gereti ?7 kiradır ADALOLU MATBAASINDA BASILMIŞTIR —— 0 Yazan M. Ayhan — 143 — da yenler içinde saklı olması.. “Bana vurunuz, beni dövüp öl- dürünüz. Ben sizin uşağımız ve kulunuzum. — Benim size kalka- cak ellerim yoktur., demekti, Yavuz, — bunları - dinledikçe gülüyordu. Moğulbayın meskepsüvar ola- rak gönderildiğinin ertesi günü, Yunus bey, Mısir ordusü içim den kaçıp gelen yakin akraba- sından bir gençten aldığı ha- beri, padişaha bildirdi. Bu da bir falelıktı. Esasen rüya ve fal gibi şeylere çok düşkün o'an Yavuz, bunua bizzat ken- di düşmanına aid olduğunu, işitince büyük bir alâka ile onu dinledi.. Mısır sultanı, Kahireden ha- reketindan evel meşhur - falcı müneccim İbni Zayneli çağırt- mış: — İşte hareket etmek üze- reyiz. — Yıldızlarımıza bak ta bize birşeyler söylel Demiş, —ertesi gün İbni Zeynel sultanın karşısına çıkmış: — Sultanım, demiş, mukad- deratınızda, isminin başı (S) harfi ile başlıyan birinin size büyük bir fenalık etmesi var: dır. Kendinizi ordan sakınınız. Sultan da, kendi adamlarının ve yakınlarının isimlerini şöyle bir liste yap'p baş harfleri (S) olanları tetkik etmiş ve şunu bulmuş: Suriye valisi Sibayl. Yavuz, Yunus beye seslendi: ü niçin dü- meçzupi. şünmemiş ol ihtiyar Yunus bey güldü: — Hatın icziye geldi. Çünkü Suriye valisi be- nim bildiğime göre, Mısır sub tanının en itimat edilecek ye- gâne valilerindendir. — Sonra?. — Sultan bu neticeye varır varmaz derhal ondan şüphe- Tenmeğe başlamış. İrraaanm Sasinni ÇİMDİ de — öyle var ki, o kaçır, ben kovalarım. şey, şimdi Başında bir kadın.. yinip, kendini eksikli olmaktan Fakat, bir de ne bakayım: Bir başkası, hem yürüyor, hem de elindeki bir sayan buhar o'uşu gibi gözlerimden silindi. kesin kantar kantar uyku alıp verdiği tem'z ve serin sabah sa- atlerinde, ben uykusuzlukla boğuşuyorum ve uykusuzluk beni ya- kamdan tatup sürükliye sürükliye, tâ köşedeki kahvehaneye atıyor. Biraz sonra, ilk vapurla gidecek işçiler gözüküyor. Bizde işçi kadın dediniz mi, gözünüzü derhal kapayıp şöyle bir düşününüz: iyah bır şarpa, sırtında siyah manto veya pelerin — Fena değil, çürüyorlar. Yunus Bey biraz durdu. Ya- vuz farkına vardı: — Sen - birşeyler söylemek istersin Yunusl. Evet Padişahım, şu Halep valisi Hayrbay hakkında mart- zatım vardı. — Dinliyorum, söyle.. Onun için kahraman bir. kişidir, di- yorlar doğru mu? — Evet Şevketlâm, hem de kalbi bizimle beraberdir. Ken- disinden haber aldım. Misir Sultanı ile başbaşa yürüyecek, fakat bize çalışacak — laanalım mı dersin Yunus! — İnanalım Padişahım. Fa- kat bunu gayet gizli tutalım. — Esasen eskiden de bize hürmet ve muhabbet gösterirdi. Ben itimad etmezdim. Mademki sen de temin ediyorsun, öyle olsun.. Fi.hakika Hayrbay, Yavuzun kuvvatini anlamış ve ona tema- yül etm'şti. Ancak, bırak'p ka- Çabilecek — vaziyette — olmadığı bi tek başına firarından da ğr fayda çıkacağına- kani de- gildi. Aksine olarak Misır kuv- vetlernden bir kısmının başında kalması daha faydalı, akla daha yakındı. Yavuz, ertesi gün Yunus beyi tekrar çağırttı. Huzurda başkı kimse yoktu. — Yunuş, versem. — Fermanınız başüstüne p dişahim.. — Sen git, Miısır sultanına dehalet et, nedamet eylemiş el, benim ordum hakkında ya- lan yanlış malümat ver. Şah ls- mi güya asker toplayıp beni arkadan vuzmağa ha: dığını, oğlum Sü eymanın Edirnede is- yan çıkardığımı ve benim şa- Şrmış bir vaziyette kurtu'uş çareleri aradığımı — söyla.. İti madi kazı in, İ yarar malümat topla.. sin, olur mu? — Sonu var — içlerinden sana bir varz e RAPOEOPR c AAT REDE KLER Uykusuzluk ve sabah tesadüfleri Yok, yok, yok vesselâmi. Kaçp ta gitmiş kâfır uyku.. Günler Düne kadar bende var olan bu ler- Bizim memlekette, bu siyah renk çok alımıp satılıyor. İşçi ka- dınların çarşafları da kâmilen siy htır. Onların akşam saatlerinde mağazalardan dönüşü, kanatları koparılmış bi iasanlar arasına karışıp sokaklarda yürümesini andırır, Uzatmıyayım; bu kadınlardan genç bir tanesine baktım: A, şu Pazar günü gördüğüm şık bayan.. Evet, hiç yanılmı- yordum. Ogün tırnakları, yüzü mükemmelen boyalı idi. Başında zarif bir şapka vardı. Hoşuma gitti, itiraf ederim. Amma, nesi hoşuma gitt? Bir işçi olduğu halde, tatil gününde tertemiz ge- ığın siyah kuşun kurtarışı! kırmızı bir kâğıdı kimse görmez tarafından, yanaklarına sü-üştürüp duruyor, daha doğrusu makyaj yapıyor, makyaj.. İşte, tütün mağazasına, üzüm mağazasına giderken de şu meşhuür iptilânın tesirine kapılarak boyanıyor. Ayağına baktım, na göreyim beğenirsiniz; ipek çorap. Perhizle turşunun yanyana oturup anlaşabileceğine ne kadar inanmıyorsam, işin bu çeşidine Nene gerek be hemşi mın hergünü, her gecesi boyaya de o kadar muhalifim. mene görek.. Bırak başkaları, Tanm- batıp çıksınlar, sana bir Pazar günü hafif bir makyaj kâfi mi değildir? .. İşçiler vapura binerken, bir zat geldi; kahvehanenin köşesinde durdu. Etrafı tetkike başladı. Hususi muhasebenin Karşıyakadaki tahsildarı.. Yol parası toplamağa çıkmış, kuş olsun doğrusu.. uçurtmuyor. Aşk Çimdik 1300 fakir yemek çocuğa sıcak verildi. üzüm kurumu Salihlide bir şarap fabrikası kuracak. Çocuk esirgeme kurumunda çalışanlar. Salihli, (Hususi) — Salihlide Üzüm kurumu tarafında kuru- ması düşünülen şarap fabrika| 1 için, Salihliye gelen kurum selâhiyettar mümessillerile İlçe- ların iştirakile yapılan toplan- tıda, fabrika binasımın kurula- bilmesi için lâzım olan arsanın demityolu kenarından — temini işi görüşülmüştür. Bağcılarımız. bu çok muvafık görmü; sanın kuruma temini için çalı- şacağını vadederek derhal fa- liyete geçmişlerdir. Öğrendiği- me göre yakında inşaata baş- lanacak ve şarap i - lecek sene faaliyete geçecektir. Bu iş bağcılarımızı çok — sevin- dirmiştir. Spor bayramı 19 Mayıs spor bayramı — Sâ- lihlide çok canlı olacaktır. Ge- rek — sporcularımız. ve gerek okullarımız. bu güzel günün mümkün olduğu kadar hareket- li geçmesi 'için çalışmaktadırlar. 'Üsamere Halkevi Gösterit kolunun, sirgeme Kurumu mon- binasında ver- çok — güzel teşebbüsü diği — müsamere olmuştur. Herpiyeste olduğu gibi “Him- metin oğlu, namındaki bu pi- yeste de gençlerimiz. çok mu- vaffak olmuşlar ve.sinema bi- nasını dolduran yüzlerce - kişi tarafından hararetle alkışlan- mışlardır. Faydalı konferanslar Halkev'nin Amerikadan ge- tirttiği apmlifikasyon tesisatiyle her hafta beş gün halka mü- teaddid hatipler tarafından fay- dalı konferans ve konserler verilmektedir. Halkımız arasın- da ciddi bir alâka uyandıran tesisatımıza iki hoparlör daha ilâve edilmesi düşünülmektedir. Çarşamba günü gündüz, sıt- ma mücadele doktoru ve Hak kevi köycülük şubesi başkanı Dr. Bay Osman köylülere, ho- parlörlerle A, ve orman fen memuru Bay Fahri de “ağaç ve ağaç yetiştirme, —mevzulu birer konferans vermişlerdir. Salihlinin pazarı olan bu köy- lerden gelmiş bulunan binlerce köylü bu konferanslardan çok faydalanmışlardır. Bu gibi kon- feransların her hafta devamına karar verilmiştir. Takdir edilenler; Türk Hava Kuumu Başkanı B. Galip Musal, Asbaşkan B. Rıza Tavas, mü akıp B. Esa- abekllek İshandeni Sdeydek yalıy malarından dolayı Türk Hava Kurumu genel merkezince bire- takdirname ile taltif edilmiş- lerdir. Şube mohasibi B. Cehdi Çetine de fevkalâde - çalışma- sından teşekkür edilmiştir. Hava şehidleri ihtifali; Hava şehidleri ihtifali günü olan 15 Mayıs Pazar gününün iyi yapılması için güzel bir prtogram — hazırlanmıştır. — Bu programa göre Şehidlikte müte- addit batip söz söylyecek, bir Kita asker ihtiram vazifesini ifa edecek, fabrikalar düdük çalacak ve bayraklar yarıya kadar indiril:cek ve her mü- essese ve cemiyot tarafından birer çelenk konacaktır. Ayni gün hoparlörlerle de bu mevzu üzerinde neşriyat yapılacaktır. Fakir çocuklara sıcak yemek Çocuk esirgeme kurumu, 1300 fakir çocuğa sıcak yemek ver- miştir. Bu münasebetle kırda bir gezi de tertip edilmiştir. “Halk,, 12 yaşında Muğlada çıkmakta olan (Halk) refikimiz, 12 inci yılına girmiş- tir. Refikimize uzun ömürler ve muvaffakıyetler dileriz. oe —'_—""""—"'—'"""'_'ğ""î_"T" a Yimek verilen yavrulardan bir grup, bahisleri | — Dabilt hastalıklar mütonammız Dr. M Şevki Uğur diyot <ü Çocuklarda kansızlık Ç UYN Muvafık olmıyan - besinlerle beslenen çocuklarda kansızlık pek çok görülmektedir. Küçük çocuklara verilen yeknasak be- sinlere uzun müddet devam sur retile kansızlık busule gelmek- tedir. Pek çok süt vermek te bu kansızlıkları intaç eder. Kemik hastalığına uğramış çocuklarda kansızlık daha çok görüldüğü gibi, erken doğan çocuklarda bir ve iki yaş ara- sında fazla tesadüf edilmekte- dir. Esasen muvafık gıdalarla beslenmesi lâzımgelen çocuklar, icab eden besinleri tamamile alamadıklarından vücutçe cılız kalırlar, yüzleri de soluk ve renksizdir. Bu çocuklar zama- aında büyüyemezler, gelişemez: ler. Çünkü vücutleri kuvvetsiz ve kudretsiz kalmaktadır. Kanı tabit şekil ve miktarda bulun- mıyan ve bu suretle daima ayni gıda ile beslenen çocukların, şüphesiz ki vücutleri zayıf ve yüzleri sarı renktedir. Bunun için çocukları bu gayri muvafık gıdı a beslenmeden kurtarmak zaruri bir keyfiyettir. Esasen çocukları bu hayatı par başına mal olacak kansızlıktan kurtarmak va korumak için ye- güne çare, uzun müddet yek- nasak bir gıda ile-beslememek: tir. Bahusus süt vermemek icap eder. Altıncı ve yedinci aylarda süt yerine hafif çorbalar, ezme- ler, sebze ve meyvalar vermek suretile cocukları bu elim 1atı- raptan kurtarmak anne ve ba- banın elinde olan mühim bir meseledir. Çocuklara bu aylar- da süt pek az miktarda veril- melidir. Şu hale göre anne ve baba- ların bu husu; dikkat ede- cekleri birşey varsa, o da ço- cuğun tarzı tegaddisini tebdil etmektir. Bilhassa sütü çok ver: memek onun yerine -demiri havi sebzeler va gıdalar ikame etmeleri pek önemli bir keyfi- yettir. Eğer anne ve yavrularının bu hususatına yar- dım etmiyecek olurlarsa çocuk- larının pek acınacak bir — vazi- yet içinde bunalacaklarını az zamanda görmekle — müteessir olacaklardır. — -Arkası var- hu ada d Marmara havza- | sında tütün istihsalâtı babalar | Edirne mıntakasınd! | satılmamış tütün kalmadı Edirne, (Hususi) — Tutular bir istatistiğe göre, Marmarâ havzası yaprak tütün istihsalât 36-937 yılında 14,732,019 kilo” dur. 36,027 müstahsil, 12949 hektar araziye tütün dikmiştir. 37-938 yılında Edirne böf gesi tütün istihsalâtının bir mil yon üçyüz bin kiloyu geçecel' tahmin edilmektedir. Trakyadi, geçca yıl tütünlerinin mübay€” ası sona ermiştir. En fazla mü” | bayaat, İnhisarlar idaresi tar” fından yapılımıştır. Göçmenlere çift öküzü verilecek Edirne Vilâyetine iskân 04;| len göçmenlere 250 baş Ç öküzü daha tevzi edilecekli” Bu hayvanlar, Tekirdağ ve P valisi pazarlarından a. maca Frzt FBSUS YU &ö g3ö" noerrzm .rm?.r<