iytanlığa ja aklı kz yolda ve erdiği Arslan avcısı ğin biri, bir gün peşinde koşma- ârar verdi. Her lür. kur- için, muvaf- olacağına da emin- düşünce ile, yu- $ kopararak tek ba- kırlara doği h. Epeyce g sonra, çimeni ve di- bol olan bir çayıra ras- ru bir gitmeğe müddet tlenilmiyen bu nimet kar- da, macera maraklısı cşek, cinden okadar şiddetle a başladı ki, o civarda ormandan geçen - bir | olduğu yerde durup onu | koyuldu. sarslan çok uzaktan — geli- | & seyra Ömründe eşek görme- hayreti; nden belliydi. Bu gn uzun kulakları ve gür vallı arslanı şaşırtmıştı. et eşeğin yanına yakla- sordu: min ismin ne? * Arslan avcısıl. îî Aralan avcısı mı? p Eveti. î. Vayl demek sen Arslan acak kadar kuvvetlisin ha?. * Şüphesiz, çünkü benimle İçüşebilecek bir tek hay- yoktur. ân biraz düşündükten Ka “-Pek âla, mademki a birşey etmek istiyorum. - Ne teklif etmek istiyorsun? — Diğer hayvanlara karşı ikte hareket etmeği. -Öyle olsun! Ben de bunu Üüyordum. . .. yirslanla eşek birlikte yürü- ğe başladılar. Yolda gider karşılarına Arslan bir sıçrayışta de- n öbür kıyısına geçti. Eşek- tenin içine girip yüzme- ladı. bir. dere ikat o kadar acemice yü- 'du ki, az kalsın boğula: Nihayet o da karşı tarafa / beceriksizliğine- şaşıp arslan sordu: Ben mi? Ben — Sen gâliba yüzmek bik İ ? bir balıle bi yüzmesini bilirim. O halde, dereyi bu kadar içlükle geçmendeki sebep ne? Sebebi gayet basit; kuy- - derenin büyük bir sazan balığı galamışıım ki, onun ağırlığı ü dibe doğru sürüklüyordu. çıkabilmek Pek kurnaz n bu sözüne içinden © n balığı rakmak mecburiyetinde kal- olmıyan — aslan, inandı ve ır yollarına devam ettiler. Fakat biraz sonra karşılarına ir duvar çıktı. - Aslan bir sıç- y duvarı aştı. jek böyle birşey yapamıya- ağı için, ön ayaklarını duva- üstüne koyarak kendini güç lle yukarı çekebildi. bu halini gö ünce: Ne yap'yorsun öyle? Dye bağırdı, Eşe< hç stilini bozmadan: — Görmü; 0: musun, kead m: Ht yorum| Aslaşı Vücudümün ön kısmı mı, yoksa arka kısmı mı daha ağır- dır, onu öğrenmek - istiyorum! Nihayet, biraz tereddüt et tikten sonra, zavallı eşek yere atlıyabildi. Bunun üzerine aslan ona şunları sö; z — Sen beni her halde alda- tığförüün, Seadölkuvvotia zerresi yokl Eşek aslanın bu sözüne bir | az kızdı. ve: — Öyle mi zannediyorsun, dedi. Gel seninle bir bahis tuta hm. Bakalım şu duvarı hangi- miz devirebilecek! Aslan derhal duvarı pençe- lemeğe başladı; fakat bütün gayreti kendini yormaktan baş: ka bir fayda vermedi. Bu se- fer başıyla duvarı delmeğe uğ- raştı; buna da muvaffak olama- yınca eşeğe dönerek: — Ben bu duvarı yıkamıya- cağım. Bakalım bir de sen de- nel Dedi. Kurnaz eşek, yeni nallanmış ayaklarıyla atacığı bu duvari- yıkabileceği: den tahmin etmişti. Hakikaten de tahmini boşa Çıkmadı; - du- varı bir çifte ile yıktı. Eşek bu muvaffakıyeti gö terdikten sonra arslana sordu: — Nasıl, şimdi kuvvetli ol- duğuma inandın mı? Aslan hayretle: — Şimdiye kadar bütün hay- vanların en kuvvetlisi olduğumu zannederdim. Fakat yanıldığımı itiraf etmek mecburiyetindeyim. Sen hâkikaten benden kuvvet. lisin. — Daha sen benim neler yapabileceğimi bilmezsin? — Yal Bir duvarı devirmek- ten daha hayret verici şeyler de yapabiliyor musun? —Ben istediğim kadar diken de yiyebilirim. — Diken mi? — Evet. — Buna pek inanmaâam! — Pek âlâ, şimdi görürsün. Yakınlarında bulunan yeni çiçek açmış dikenleri yimeğe başladı.. Eşeğin bu marifetine de şa- şıp kalan aslan: — Hakikaten sen harikulüde bir mahlükmuşsun, dedi, Bir- kaç gün evel bizim kralımız öldü; seni onun yerine tayin ettirmek istiyoram. Aslan avcımı yapılan — teklife ehemmiyet vermiyormuş — gibi — Sonu 8 inci sahifede — 1 — Peikan kuşu, mizede gezerken, bir zırhli. eloise gö- rüyor. Kendi kendine: — “Ahi işte, böyse bir elbisem olsa, ben e anaa avına çıkabilirim!, diyor. buna bir mi: üzerindeki kibrit kutusunun Zampara kâğıdının nasıl ya- pıldiğini biliyor. musunuz? Bu güyet kolaydır ve siz de yapa- bilirsiniz. Onu yapabilmeniz için yalnız bu yazıyı dikkatle oku- manız - İâzımdır: Bir kilo kadar kum tedarik ediniz. Bu kumun en ince zer- recklerini bir kalburla ayırınız. Sonra (şekil 1 de ) gördüğünüz. gibi, düz dipli bir şişe ile bu ince kumu eziniz. Sonra kumu bir teneke üze- rine sererek, ocakta kurutunuz. O kururken, muhtelif kalınlıkta iğaelele bir iki mukavva kutu- nun dibini delerek elekler ha- zırlayınız. (Şekil 3) ve (şekil 4). Sonra kâfi derecede sağlam ve ince kâğıt tabakaları üzerine kola sürünüz. (şekil 2) Ve kola kurumadan evel, ku- mu kolalı kâğıtların üzerine müsavi şekilde ekiniz. Bu kâ- gıtları, kâfi derecede hararet bulunan bir yere sererek yirmi dört saat kadar kurutuauz. Bu suretle elde edeceğiniz zmpara kâğıdı sizin işinizi gö- recek derecede mükemmol ola- caktır! İğnenin tarihi B rçok işlerimizi yapmak için kullandığımız iğnenin tarihi çok eskidir. Eğer müzeleri gezecek olursanız; çeşit çeşit iğne nü- muneleri görürsünüz. İlk iğneler tahtadan ve ke- mikten y. pılırdı. Dört bin sene evel bakırdan ve bronzdan iğ- neler yapılmağa başlandı. Bun- lardan baziarı, bugün — için ehemmiyetli olmıyan bir mü- kemmeliyettedirler. İçlerinde iki delikli olanlar da vardır. Bu iğaeler- ayn ayrı renkten iki ]Faxdalı 5ilgiler| Zımpara kâğıdı nasıl yapılır? ŞUNDAN İçilen sular! Büyük — şehir- lerde içilecek su meselesi pek mü- him bir — iştir. Böyle şehirlerde, içilecek suların ki delerle hem sıhhi hale getiril- mesine, hem de İezzetinin bo- zulmamasına dikkat etmek lâ- zımdır. Buralarda, sırf — suyun lezre- tini kontrol etmek için hususi memurlar bulunur, Bu memurlar, tad almak has- ını muhafaza edebilmeleri için birçok yiyecek ve içecek- ten kendilerini mahrum bırak- mak mecburiyetindedirler. Me: selâ kat'iyen kahve içmezler. Büyün Tezretadem biraa şüp- helendiler mi, derhal su yolla- rını kâpattırıp, sarnıçların içe- risine sızan balıkları salıverir- ler, Eğer suyun lezzeti hakika- ten mükemmel değ İse, tad al- ma kabiliyeti insanınkinden da- ha kuyvetli olan bu - balıklar, memnuniyetsizlik'erini gösterir- ler. Su işlerile uğraşan bilgin: ler de onların hareketlerini tetkik ederek suyun İezzetini düzeltirler. Pencereyi açar.- mısınız? Nevyorkta işl yen AY otobüs ve tramvay- larda üşüyen müş: & teriler, yol arka- da; “Misi sal de edin de ipliği ayoi zamanda kullana- bilmek için yapılmıştır. İlk insanların iğneye ne su- retle delik deldikleri bilineme- mektedir. — Yalnız muhakkak olan birşey varsa, o da, iğne- leri dövme demirden yapmaları vetaşa sürterek uçlarını sivrilt» meleridir. Ancak on beşinci asırda, tel haddesi icat olunduktan sonra, mükemmel iğneler yapılmağa başlandı. İlk evel İngiltere çe- Tik iğneler yaj bu sanayide birinciliği aldı. Pelikan kuşu AsE; avında.. B | / 2 — Derhal evinin muifağ'na gderek, kap kacaktan bir zi:ha ebise yapması içn h zmetçınin yardım.nı rica ed.yor. 3 — Resimde — gö:düğünüz şekilde giyindikten sonra da aslan avına çıkıyor. 4 — Ormana giderken kar- şısına bir aslan çıkıyo:. Fakat pel kan âslana hüzum edeceği Kayvanlar ne kadâr gariptirler.. Onlardaki bazı bususiyetler hakikaten şayanı bayrettir. l: İki fare, bir fotoğraf makinesinin karşısında bakınız neler yapıyorlar! Makine! kadaşının di rine çıkmış ta vi masasında unuttuğu BUNDAN şu pencereyi kaüpatayım!, de- mezler. Aksine olarak: “Eğer size bir zarar vermezse, şu pencereyi açayım!, derler. Bu hal insana evvelâ acsip görünür; fakat mescle gayet tabildir. Çünkü, orada işliyon tramvay ve otol mostat, de- nen bir alet yerleştirilmiştir. Bu alet, soğuğun — fazlalaşmasile hararet derecesinin dı den işler saçar. Kuvvet Eğer — arka- daşlarınız dan biri çok - kuv- vetliyse ve kuv- Ç seetli — alduğu — LN için fazlaca gurur duyuyorsa ona şöyle deyiniz: Sizin kuvve- | tiniz, bir hiçtir? Çünkü alelâde sümüklü bö- cek kendi ağırlığının - 900 mis- lini kaldırır. Şa halde, sümüklü böcek kadar kuvvetli olabilmek için, bir insanın yetmiş ton sikleti kaldırması lâzımdıri, böceğinkine nazaran Yangın var! Pek çok şar | rap içmekten Ü sersemleşen bir Fransız, cebi- me bir şişe bira yerleştirdikten sonra evinin yo- Tunu tutar. Fakat tam - evine yaklaşacağı sırada, şişenin ma- deni tıpasını açtırmadığını fark eder. Hemen bulunduğu soka- ğın köşe başına — yerleştirilmiş bir dolabın üzerine şişenin ağ- zinı vurarak tıpayı açar. Fakat biraz — sonra — etrafını — itfai- ye otomobil ve rinin — sardığımı — gö ğer şişesinin ağrım vurduğu dolap, yangını haber vermek için hususi bir aletmiş. Adam- cağızı yaka paça edip karakola götürürler, O da, evinde içece. ği birayı karakolda içer. yerde, aslan pelikana sa!ldırıyor. 5 — , Bereket versin, içine girdiği kova onu koruyor. Ar lanın dişi kırılıyor; bundan is- tifade ederek kaçıyor!. $ ve etrafına sıcaklık | îlBiraz da gülelizl Tesadüfe bak! — Bay Şeve kinin — başına geleni - biliyor musun? —Hayır; ne olmuş? — Dün akşamı, hafiyesi Şarlok Holmesin kıya- fetine girmiş ve baloya gelmiş. Tesadüfe bak ki, o baloda bulunduğu —sırada hırsızlar da evini soyup soğana çevirmişler| Kaynana Bn. — Gazetede ne okuyorsun? Arkadaşın Tur- gudün kaynana- sınt otomobil al- tında nasl br. raktığını m? B. — Bundan haberim yok. Henür mizah sahifesini de çe virmedim! Beş para vermi. yormuş — Ben her hafta kazaner mın yüzde dok- inreve gö- m! — Ben beş parasını bile götürmem.. bu vaziyöte karın miyor mu? — Söylemeğe ne lüzum var. Benim götürmeme meydan ver- meden hafta nibayetlerinde pa- rayı fabrikadan o alıyor. Hasislik Bay Ali hasis bir adamdır. Her şeyin — ucuzunu tercih eder. Ge- ne böyle eline kelepir bir otomobil müştü, Bir gün yokuştan inerlerken otomobilin frı kırılyor. Ha- sislikte kendisinden aşağı kal- miyan karısı ile aralarında şu muhavere geçiyor: — Aman Bayan, durduramıyorum! — Ne oldu, frenler mi zuldu? — Hayır, bozulmadı, men kırıldı! — Aman Bayım, katli ol. Otomobili yere çarptır ki, fazla girmiyelim! Bilmece: meşbur polis düşür. otom obili bo. tama: çok dik: öyle bir masrafa Biliyor musunuz? nizin beyecanla bekle- diği bir gün vardır.. O gün mekteplerde müsabakalar ter» tip edilir. Sizler, anne ve ba- balarınıza eğlenceli geceler ge- çirtirsiniz. —İşte bu harfleri o şekilde birleştiriniz ki, o günü size anlatsın ( İs.N.A.Ç.İÜ.M. in.R.Y.) Biriaciden - yirminciye kadar muhtelif hediyeler verilecektir. Dikkat: — Bilmecenin hallini yollarken, kuponu da eklemeği ünütmâyınız. Aanadolu Bilmece Kuponu No. 11