Divan dona kalmıştı. Herkes; biribirine bBakıyor ve derhal gözlerini örüna eğiyordu. Şim- di şurscıkta, Zenbilli müftünün Bulunması ne kadar da lâzımdı? Çünkü padişaha,; en doğru sözü, hiç de parva gösterme- den — söyüyebilenlerin başlıcası 2 idi. Elçilerden biri, hiddetle ba- ğardı: — Fakat ey hükümdarı Rum, biz elçiyiz! Yavuz başını çevirdi, vermedi, — Elçiya zeval olmaz ey padişah! Devam edemedi, hepsini de derleyip toplayıp dışarıya çi kardılar. Arkasından ikinci bir kahraman daha çıktı: İkisi İstanbul, ikisi de Di metoko zındanlarina!. Tez gön- der İsinler.. Yavuz biraz sonra, yanında- kilere döndük — Buzı shvalde - istima lâ- gamdiır. Mazereti, biç de ipe sapa uyar birşey değildi. Devletler arasında kayıtsız ve şartsız ola- rak kabul edilen ve bilhassa Türk ve Osmanlı hükümdarları tarafından itina ile tatbik olu- nan yegâne şey, elçiye hiçbir şey yaplmaması idi. Çünkü elçi, nihayet kendi şahsı namına gelmiyor, bir başkasımı temsil ediyor ve o başkasının verdiği bir vazileyi yerine getiriyordu. Piri paşa, hafifçe: — Padişahım, onları hiç din« İsmeden geri gönderseydiniz, olmaz mıydi?. Diyebildi. gevap verdi: — Hayır, hayırl. Maksadları malümu şabanem olmak gerekti. — Herkes alfedilir, fakat Şah İs- mail affedilmez. O benim in- dmnde artık bir taç ve taht sahibi değldir ki, elçisi olabik #sin veya elçi olarak gönderdiği adamlara, elçi imişler g.bi mua- mele edeyim? Yavuz, kulp üstüne kulp tak- mağa çalışıyordu. Fakat — bü- tön bu sebepler, ne makuldü, ne de doğrul. Yavuz, mükemmel bir gaf yapmıştı. Fakat hükümdar, onunla da iktila etmedi, ikinci ve daha büyük bir gaf yaptı. Sordu: — Taçlı Sultan ne âlemde? — İyidir devlet/ümuz! Yavuz, nişancı Caler Çelebiye bir göz attı. ve. güldü: — Çelebil.. Ne olacak bu senin bekârlıkla halinl. Nişanci çelebi, başını eğdi. — ve gülümsedi: ANADOLU Günlük siyasal — gazete Saduli ve B ETİCE Haydar Rüşdü ÖKTEM Ümumi neşriyat ve yaza işleri müdü M bamdi Nüzhet ÇANÇAK ceme İDAKEHANESİ! Ymir İkinci Beylen: sokağr *.Balk. Fartisi binamn içinde” Telprsfi İsmsize— ANADOLU Telelom 2776 « Fosta kotamız 40S Abone şçersâti Yalıpa 1400, #lü aylığı 800 koruşlur Yübanen memleketler İçin — seneliki ekone ücreti 27 liradır cevap Yavuz, sert sert ! Karadenize, Misira ve | muntazem seferler yapmak tec- er.. . a— — Yazan M. Ayhan —- 122 — — Bir gün elbette sayei şa- hanede biz de heâl evine g: reriz., — Şimdi haram evnde mi- sin kı?.. Cafer Çelebi titredi — Aman padişahım, olur? — Şaka ettim Çelebi.. nundan korkmal, Bu söz nda bile gene ciddiyet Cafer Çelebi, çok kuvvetli bir kalem sahibi idi. Birkaç eser yazmış ve bil- hassa şiir ve hamasiyatta en kuvvetli üstadlar arasımda ta- nınmişti Farist ve Arabi şiitleri gayet parlaktı. Calor Çelebi, Beyazıd zamanında dâ - nişancı idi ve ve Selimin babası, bütüa mü- him fermanları, teskereleri ona yazdırırdı, Hatta, çok mühim- leri içie, ona bir hafta- mühet bile verirdi. Yavuz da tahta çıkınca onu yanında alıkoymuştu. Hatta bir gün aralarında gayet korkunç bir hâdise bile geçm şti.. Selim ona, gaiba Şah h- maile- bir mektub yazmasını söylemiş; — Çelebi -demişti. öyle ya- zılsın ki, düşmanım - okuyunca kalemimiz'n de kılıcımız kadar keskim- ve: kavveti — olduğunu, ayni zamanda nezdimizde hiç bir mevkii olmadığınr anlasm! Aksilik bu ya, buau — yazmağı Daha doğrusu, 3 nasıl Boy- unutuvnımişli. ANADOLU IHAVACILIK: 'Bomba tayyareleri Yavuzım babası zamanında da nişancı olan Ca- lstıkbalın £ _ımyetını hangı fer Çelebi, birkaç eser yazmış bir âlimdi O, daha beşinci halta Yavur, hesaplamıştı. günü geçliğini sanırken, oluvermişti. Son gün, ona bakarak: — Haydi bakalım, oku, ne yazdıu? Demişti. — Çelebi yıldırımla çarpılir gibi olmuş, fakat der- hal cebinden — bir kâğıt çıka rarak okumağa başlamştı. Yavuz, lezzetle dinliyor, ikide bir başım sallıyordu: — Aferin, güzell.. Güzell.. Habuki, kâğıd, bembeyazdı. Üstünde tek satır bile yoktu. Cifer Çelebi, kendisindeki söz ve yazı kudreti sayesinde, boş kâğıda bakarak, hiç te aksat- madan mükemmel bir ferman okuyup canını kurtarmıştı. Çün kü idam, muhakkaktı. Bu aralık Yavuz, kâğıdı Kür- de vermişti: — Çelebi, elindekini ver ba- kay.m? Çelebi, hiç- istilini bozmadan uzatmıştı. — Bamboş - kâğıdi.. — Evet sultanım. amma, ku- lanuz. onu hafızama — nakşet- miştim.... Yavuz, dayanamamış- ve kal kahayı basmıştı: — Doğru söyle, Çelebi, karkma, bir şey yapmıyacağım, söz veriyorum. Çölebi geniş bir nefes «lmış, günleri nasık unuttuğunu an lattıktan sonra, padişaha, Ha- Çelebi, Çelebi de |life Harunürreşide aid bir fıkrayı da aakletmişti. Bir Bulgar gazetesi yazıyor: Türkiyede yeni gemiler ve yeni tersaneler Sınisan 1938 tarihli Zora ga- zetesi yukarıdaki başlık altında ve “Gazeta Polska, dam- nak: len neşrettiği bir yazda — Bal- kan antantına dahil devletlerin ticaret filolarım tetkiz. etmekte- dir. Bu yazıya göre bugün bu devletler içinde en kuwve-li ti- caret filosuna malik olan Yu- nanistaadır. Bu hususta bazı zırbı Avrupı — devletlerile mü- savi saylacak bir derecede bu- lunan Yunan:s'an, Bugün iki m İyon tonluk tica'et gemisine maliktir. Bu itibarla Yananis- tam beynelm 1*İ ücaretinde çok önemli ve büyük bir rol oyna- makta ve 20 yaşım mütecaviz gemilerin alınmamasını öâmir bulunan bir kanun - sayesinde kendi ticavet flosunu gençleş- trmiş: Bulunmaktadır. Yunanistandan sonra Yugose V) edir. Yügoslavyar =ny:ıeı=nıu m"bın ı:uv dür. ve birçok İlimanlara ve adacıklara malik bulunan kendi' memleketi arasındaki deniz tis caretini yapmak a* iktifa eyles mektedir. Son zamanlarda İtalya Kmanlarına, Te yeste ve Vene- /— diğe seferler yapınak hususunda bazı- tecrübelerde - bulunalmuy | tur. Bundam maada Yunanistan », | Arnavutluğ » ve hatta İzmire de bazı seferler vyapılmıştır. Fakat e M Kudüse rübesi, maalesef, iyi vemüsbet neticeler. vermemi ştir. Mashaza | hükümetin yardımı sayesinde | Yügoslav ticaret — filosu Akde nzn garp iskelelerine — olam seelerince muntaz.mam devaa edilmektedir. Yugoslavyadar sonra gelen Rümen ticaret flosu 200 bin tonu geçmemekla beraber bu filo Balkan yarım adasısın her tarafına muntazam bir — sürette sefer yapmaktadır. Köstence-İs- fanbul arasındaki mühm hat- tan Başka, P re, İskenderiye ve Azdenizin garp iskeleleri, Rw men filösunun muatazaman se- fer yaplığı yerlerdir. Türk tecaret filosu da Rüs menlerinkinden fazla o.mamak- la beraber hemen ayıi seferi müntazaman yi . Fa- kat bu her iki filo da hüküme- tin yardımile çalışabilmektedir. Ancak bunlârın istikbalde inki- şaf etme eri ümidi çok kuvvet. ldir. Bilkussa son zamanlarda Bur bususta — Türkiyede pek gok çalışılımaktadır. Ankara hü- kümeti eski ticaret filosunu il- ya etines emelindedir. — Bi cümleden olmak üzete Almanyaya mecmuu on erilyon Türk irsse değerini ihtiva eden 14 gemi ısmarlamıştır. Bunların ber biri 1600 - 5000 tön hac minde olacaktr. Bundam man- da Türkiye hükümeti İngiltere- nin yardımile — İstanbulda — bir Bu tersanede beş bin tonluk gemler imal — edilebilecektir. Müalümdur ki Türkiye 3455 ki- lometrelik Bir sahils Maliktir ve Bittabi bu denizlerdea işti. fadeyi düşünmektedir. Şimdilik eymi gaye ile * Denizbank , adında bir müeşsese l'ıını!ıuı bulnmaktadir. — Bu müessese, ketidi — vapurlarile Türkiyen'n iliracat' işleriai ve kabotaj se- devletler kazanac ü Gözlerinde görmek kabiliyeti olan herkes tarafından gö- rüölmesi lâzım olan hakikat şudur: İstikbal harplerini kuv- vetli, süratli, sağlam, hava filolarına sahip olan ve ordu- sunu bualara göre harskete geçiren millet kazanacaktır. Yazan: N. Mokmillon Som birkaç günün hâdiseleri, gene liların — dikkatlerini bomba tayyareleri üzerine çok- miş bulunuyor. General Franko, Katalenyaya yaplığı —ileri hareketlerinde, Aragon cephesinde bomba tay- yarelerine, ağır topların gör döğü vazileyi gördürmüştür. İngilz donanmasnın Manş denizinde yaptığı deniz manev- ralarında da: bombat tayyares lerine büyük roller verilmiştir, Bu iki vak'a, modens harbi tetkik etmek istiyenler için çok ehemmiyetlidir. Bunun ikisini de yarınki harp- lerin nasıl olacağını düşünmek İ S aA llti MA yakeya dikkat ve alâka ile takip etme lidirler. Ateşli - silâhların icadından besi, harbın bel kemiği düş- man kuvvet ve mevzilerinin tah- r.bi ve bu suretle yenilmesi oF muşlur. Bu maksadla — gülle, tüfek, top, makimeli tüfek, kurşun, torpil ve bomba vücude geti- rilm 'ştir. Bü vasttaların düşmamı mah- yetmek için en iyi olarak ne süretle - kallanılacağımı — tedkik etmek kumandamın ve onum kurmaylarının başlıca işleridir. Zamanımızda piyade, topçu ve bütün kara ordusu makine- leştir.lm $ bulunuyor. Donanma elli senedenberi macineleştir.k mişti; bugün ise deniz kuvvot- lerinde makinenin oynadığı rol büsbütün ırnınlııııştır baş langıçtanberi makinelidir. Tay- yare, makineleri ve yaptığı sü: rat itibarile asrımızın -sembolü gibidir. Geçen gün sisli bir Kavada Tagiliz harp - tayyarelerinden birisile yaptığım uçuşta, sahil- den 300 mil açıkta bulunan filoyu kolayca bulmak ve gör- mek kabil o!mııluv Kül rengi denizde — süratle hareket edem ve bacalarından duman çıkaran - kül rengi ge- mileri, havada onlardan altı ferlerini tanzım ve idare ede cektir. Yapılan üç yıllık plâna göre Türkiye hükümeti kendi tersaneleri için üç bin amele angaje edecektir.. Bandan ma- ada İimanlar inşa edilecek ve yeni iskeleler kurulacaktır. İs- tanbulda gerek Türk — gemile- rine ve gerek ecnebi gemilerine mahsus büyük kömür depoları yapılacaktır. defa daha hizli giden bi tersane vücuda get rmektedir. -'w yare içinden bakan dikkatli bir gözün — görmemesine imkân yoktur. Bunlar, hücum vaziyotine gi- rinceye kadar havadan görülü- yorlardı. Ondan sonra taarruz dnntakanna girilmiş ve tayya- reler de bunların üzerine yapa: Mllm N'_ ' rişmişlerdir. Hakiki bir muharebede böyle hareket —halinde bulunan bir filo, OÖkyanusun enginlerinde Bile tayyareler tarafından bom- balanabilecektir. Bir hava hücumuna girişildiği zaman, beş zırhlının, yedi krur vazörüm, üç destroyer filotilla- sınin, bir tayyare gemisinin topları, üsleri muhafaza ve müdafaaya muktedir olamıya- caklardır. Üsleri sahilde bulur ilosunun üzerine biribiri ardım ca birçok hücumlarda buluna- bilir. Tayyare çıktı çıkab, — zirhlr ların tehdidi, — manevralârının gizli cereyan etmesinin imkânı ortadan kalkmış bulunuyor. Babhriye tarihi, bir donanma- nın düşmanla harbe girişmeden evel, gizlice en muvaffak ma- nevraları yapması lâzımgeldiğini gösterir. Bagün, bir deniz har- binin sadec> denizcilik usulle rile başarılmasına imkân kab mamıştır. Modem — Bomba — tayyaresi, donanmanın manevra kudretini felce uğratmıştır. Ba şartlar ab turda bir donanma — istediği g.bi, nizam alamaz; serbest ufbeık hareket edemez. Birinci sınıf bir muharebede üzeri düşman tayyarelerile ör- tülü olan bir sahada bir amiral| gemilerini nasml harekete geçi- rerek, buna muvaffak - olmak için neler yapacaktır? İıpıııyıdı Frankonun bomba tayyarelerini kullanması bundan farklı bir iştir.. Orada bunlar topçu vazifesi görmüşlerdir. Eski harplerde bir ordu bü- tün malzeme, cephane ve ihti- yat kuvvetlerini düşman . toplar mman menzili dışında bulanan bir bölgeye toplar, orada bur lundururdu. Şimdi bunları bombar tayya- relerinin — ateşinden — korumak hemen hemen imkânsız olmuş: Slur. Veyahut bunları pek fazla uzaklarda toplamak lâzmgele- cektir ki o zaman da bunlardan bir fayda hasıl olmiyacaktır. - Tayyaselerin sürati, hava kuv- vetleri kumandanını, kücumlarımı biribirini müteakıb yapmağa muktedir. kılmaktadır. Bugünkü töyyare et vzun meuzilli topun varamıyacağı yerleri Dombalar — Sonut 8 inci sahifede — Sağlık bahisleri Dabilt hastalikler mütesama ı De: M Şarki Üğue diyar <i Bi hastalığın âmillerile Bas- talananlarda;? çok defa ihti- lâtlar da müşahede edilir. En ziyade görüleni, dizanteri Yo matizmasıdır. Burada dizkapağı, kalça mafsalları ve hatta topuk ve kol oynak yerleri şişmiş olür. Bundan Buşka — bilhassa amib dizanterisinde pek ziyade tesadüf olunan karaciğer ilti lapları vardır. Burada - apseler teşekkül eder ve bir ameliyatı bile istilzam eder. Ayni zaman- da dizenteri sinir cümle sinde de birçok tağyirler yap- maktadir. Babusus iki taraflı veya bir taraflı felçler müşa- hede edilmektedir. Bazı defa gözlerde de iltihaba sebep olur. Bu hastalığın müzmin şekille- rinde hastalar bitab ve renk. Teri çok soluktur. Bu şekillere uğrıyanlar da bazı defa kabızlık ve bazı kere de ishal görük mektedir. Fasılal karın ağrır ları ve halif iksatilar gelir ve kazuratta gene kanla muhat parçaları zuhur eder. 'Tabii bu parçalarda pek çok basiller bulunmaktadır. Bu sinsi şekillere musab olanlar lâkayd kalrlar. Herhangi bir gün haz: mı ağır Bir gıda yiyecek olur- Tarsa, derbal hastalık tablosu meydana çıkar. Bundan başka bunlarda fazla yorgunluk neti» cesi de hastalık sinsilikten ç- kar ve t kesbeden, Aj ıııındmlı birinde ıofıkm bir içkü içecek olsalar bile ka- bü barsaktaki bu ıstırap ver miyen âlet birdenbire büyük Gi Görüle e hastayı koyranr Şurası dikkate şayandır'kk hastalık çok kere hâd devre lere girdikten sonra böyle müz- mia şekillere girer ve ine bu ı=lı Jı:ım eder, 'ZM. Lâkin birkaç defalar böyle şid- det kesbederek sinsi şekillere giren bastalık, insanı büyük bir vehamete sörüklemiş olur. Çüne iyet — verdiği gibi, nihayot kalbine bir zayıf lk ika ettiği için, hbasta âdeta ölüme mahküm kalmış olur, -Arkası var- Eczanelerin bir haltalık nöbet günlerini gösterir cetvek Başdarakta B. Habif, Tilkilikte Yeni İsmiz; Tzgatpazarında — Asrii — Güzelyalida Afiyet, B. Habir, lıgo:uııdı Yeni İzadi Teşatpacarında Aarf