yük — nın bir daha! çıkmasına müsa- Sahife 9 Binbir gece masallarından Seyyit Sendabadın Harikulâde deniz seferleri AM Nakleden: İrfan Hazar GEREEEE — 13 — — Hangi memleketlisiniz? — Bağdatlı, Halepli, Hicazlı, Hintli.. — Ellerinizdeki otlar nedir? — Bunlar bizim tarikatça mukaddes otlardır. Uğur gelsin diye hep elimizde tutarız. — Amma bu otlar bizce mekruhtur. Kimin elinde bu ot- lar görünürse o bizce günalr kârdır. Onun yanına yaklaşa- mayız. Onunla alışveriş ede- meyiz. Dünyadaki bütün Allab- ların en kudretlisi olan Hirma- nün Allahın vekili bulunan bü- yük reisimiz size diyor ki, elle- rinizdeki otları atınız. Sizler de diğer arkadaşlarınız gibi olu- nuz! Sevap kazanmak isterse- niz büyük reisimizin dediğini yapınız! İki cihanda mamur olursunuz! — Bunları elimizden atarsak biz de dinimize göre, dünyanın en günahkârı oluruz. Reislerin reisi, uluların ulusu, dünyadaki bütün Allahların en kudretlisi olon Hirmanun — Allahın vekili bulunan elendinizden yalvarırız. Ot€ları bizim elimizde bıraksın! Hepimizin çoluk çocuğu var; hayatımızı bize bağışlasın! Bir defa adadan çıkalım.. Memle- ketimize varalım. Yemin kasem ederiz ki, kendisine ne isterse, ne dilerse, ne beklerse bemen biz getiririz. Onun kulu, kölesi oluruz. — Sözleriniz reisi memnun . Fakat ©o diyor kit bizim |dinimiz, adâya gelen yabancı- bir yabancıya ıbll (yîiı Bi- “yahinin kellesini kesmekle ya- ük hin tamirin: L H ayyellri KK ci bizim misafirimizsiniz. — Otlular — bir tarafta, otsuzlar diğer ta- rafta olmak üzere şimdi sizi iki; Bundan sonra şenliklerimize sizi davet edece- ğiz. Ancak büyük reisin emir- lerini tekrarlıyorum: iki cihanda mamur olmanız için otları eli nizden terkediniz. (Fakir) vazilesini bitirmiş ka- filemize katılmıştı. Hemen ken- disine yaklaştım: — Netice ne olacak! Dedim. — Meçhul! Covabını verdi. — Otsuz olan arkadaşların akıbeti ne olacak? — O da şimdilik meçhul! Bizi, evelce söylediğim fırın gibi toprak kulübelerden birine yerleştirdiler. Burası — dehşetli suşette bavasızdı. Ne yukarıdan ne aşağıdan hiçbi! gitmişlerdi. İşte bu sebebden- dir ki, içimiz kan — ağlıyordu. Her ne ise, başbaşa kalıp ko- nuşmağa başladık. Kiminin oğlu, kiminin kızı, yahud babası öbür kafilede kalmış — olduğundân kuülübemizde hıçkırıktan başka bir ses duyulmuyordu. Maama- fih bizim başımıza ne gelecek: ti? Belki bizler felâkete uğrıya- cağız da, onlar kurtulmuş — bu- lunacaklardı. Kimse, vaziyeti şimdiden kestiremezdi. Doğrusu karnım çok acık- mıştı. Denizin kıyısında yaktı- ğumız ateşin başında da az uyuduğum için gözlerimden uy- ku akıyordu. Derhal bir köşeye büzülerek ve alnıma yazılan yazıyı Allahın yazdığını ve onun) ati kerim olduğunu düşü: *îüık derin bir uykuya daldım. Ne kadar geçti bilmiyorum. mı urulan — hafif hafif | darbelerle gözümü açtım. Ya- mundaki seyyah: — Seyyid Sendebadi — Artık uyan; sabah oldu; dedi. Gözlerimi açtım. Ayni kulü- bede olduğumu ve kapıdan ge- len aydınlıkla hakikaten saba- ha kadar güzel bir uyku kestir- diğimi anladım. Seyyah, gene beni dürttü: — Senin kışmetini ayırdık, dedi; başucunda duruyor. Afi- yetle yil Baş ucuma baktım. Sarı renk- te, kocaman bir sSomunun iş- tiha veren lezzetile ağzımın sulandığını hissettim. Hemen onu kavradım. Hakikaten siya- hilerin bu iyiliğini unutamı- yacağım. Belki bize kötüük yapacaklardı. Lâkin bunu aç ve susuz birakarak — değil, vanmerdane yapıyorlardı! Afe- rin onlara, hezar kere aferin! Diye söylenerek somunu ısir- mağa başladım. Allabım, bu ne nefisi lezzetti! Bizim Halep — kebaplarına benziyen ve içi en güzel ba- haratla doldurulan küçük kü- Çük et lokmaları ağzıma gil- tikçe, kendimi dünyaya yeni çi gelmişim sanıyordum. —Ah, bu ha- fevkalâde taamdan sonra kikatin kara yüzünü gör: dim! Yemeğimi bitirip de hava almak için kapıya yak- Taştığım zaman sekiz nöbetçi- nin kargılarile karşılaştım. Oh.. dünya ne güzeldi. Hava ne gü- zeldi. Ağaçlar ne güzeldi. Ya- şamak ne tatlıydı. Ne hoştul Şü kargililar “da örtâda olmasaydı, bize ergeç zararları dokunacak olan şu adalılardan bir defa yakayı sıyırmak im kân haline girseydil (Fakir), tppkı gemide olduğu gibi başını önüne eğmiş, gör- lerini içeriye çökertmiş, âdeta dünyadan geçm'ş bir halde (mürakabe) ye dalmıştı. Hintli- nin bu vaz yetinden çok mem- nun oldum. Çünkü istikbalimize dair belki bir haber verebilirdi. Öğleye kadar onun uyanmasını bekledim. Öğle üstü gene bize ekmek ve et verdiler, Bu ada- nin saları her - türlü medhin fevkindedir. Ne kadar yemek yirseniz yiyiniz! Bir bardak su içtiniz mi birden acıkıyorsunuz! Ben de, öğle üstü verilen yemeği siyahinin — elinden * öyle bir kaptım ki o bile halkalı du- daklarile bana lütfen tebessüm ettil Akşam oldu. Ansız'n dışarda, misline hiç tesadüf etmediğimiz kargı, zil, davul ve zurna gü- rültüleri koptu. Bu gürültüler © kadar şiddetli ve o kadar yakınımızda idiki ne olduğun- dan ve hariçte ne yapıldığından haberimiz yoktu. Fakir, — istiharesinden * uyan- miştı. Hemen onun yanına koş- tum. — Dıişarıdane oluyor acaba, dedim. Başını ağır ağır salladı. Ku- lübenin deliğine doğru burnunu yaklaştırarak, birkaç dafa geniş geniş nefes aldı. Sonra parmak- larile burnunu tuttu. Tekrar derin derin nefes alarak havayı kokladı. - Sonu var- Hafif yaralamış Eşrefpaşada Pazar yerinde Mehmed oğlu Mehmed, Halil oğlu kömürcü Kerimi çakı ile bacağından hafif surettö yara. lamıştır. ça ea mış şiş kebabı bulı_ıııd.uğın ıE bilseydim hiç yermiydim ey ANADOLU a Güneş 6 puan u!ıe gitti üçok takımı da Gü- neşe 2-0 yenildi —e —— Fener sahaya çıkmadı Güneş takımı Pazar günü | hine bitti. yağmurlu ve çok - rüzgârlı bir l İkinci devce Üçokun biribiri hava içinde ikinci temasını Üç | üzerine inkişaf eden akınlarile okla yaptı ve oyunu 2-0 ka- | başladı. Misafir oyuncular çok zandı. Fakat bu oyunda da | sert favüllerle akınları kesiyor- sert ve favullü idi Bu vöziyet | lardı. Fakat İzmr takımı bu bittabi misafir Güneş takımı | favullere mukabele etmiyordu. aleyhindedir. Bitrafane idare | İzmir 12inci dakkada bir ko.- ner 1Sinci ve 18 iaci dakika- larda iki firikik kazandı. Fakat Cihadın harikulâde müdahale- sile Güneş kalesi tehlikeleri atlattı. Bu devrede Güneş ilk akınını 25 inci dakikada yaptı. Fakat Rebit topu kepçeledi, 28 inci dakikadan 32 inci dakikaya kadar Üçok bir firikik ve biri- biri üzerimne iki korner kazandı. Her üç tehli<eyi Cihad kolayca uzaklaştırdı. Tam otuz dakika misafirlerin kalesi önünden ay- rılmıyar Üçok takimı 33 üncü dakikada Güneşin âni bir. hü- cumunda bir gol daha yidi. Rasihin, Rebiinin ayağına dü. şürdüğü topu Rebil bir geri pasla Niyaziye verdi ve Niyazi de sıkı bir şü topu ağlara edilen maçlardan birinde kale- cisiz bir takımı 21, diğerrini de, penaltıyı kaçırmasına rağ- men, Ancak 2-0 yenebilen Gü- neş, anlaşılıyor ki, fazla ağran- dize edilmiştir. ve İstanbuldaki ga'ibiyetlerinin farkında da ha- kemlerin rolü vardır. Nitekim kem bile getirtmiş! İkinci maçın birinci devre- sinde 18, ikinci devresinde de 21 yani 39 gayri nizami hare- ket olmuştur. Bunun 32 isi Gü. neş aleyhinedir. Buna rağmen İzmirli çocuklar, birinci maçtaki arkadaşları gibi faik bir oyun bile çıkarmağa muvaffak ol muşlardır. Fakat tecrübesizlik meşhur rolünü burada da oy- namıştır. taktı. Bu dakikadan oyun s0- Şimdi de oyunun cereyanına | nuna kadar Üçok kısmen hâki- göz gerzdirelim: miyetini devam ettirdi. 43 üncü dakikada bir penaltı da ka zandı. Fakat Namık topu Ciha- din eline vererek fırsatı öldür dü. Biraz sonra da oyun 2- 0 Güneş lehine bitti. Misafirler dün Bandırma yolile İstanbula dönmüş ve Basmane istasyo- Hakem Ankara ikinci antre- Börü B. Horjes. İki — takım arasında büketler teğti edildi. Kadrolar şöyle idi. Güneş: Cihad, Faruk, Reşad, İsmail, Rıza, Yüsüf, Rebii, — Niyazi, Melih, Rasih, Salâhiddin. Üçok: Hakkı, Ziya, Necdet, :::l:ıı:â::îıh ç Mazhar, Adil, Fehmi, Hamdi, F H b Namık, Sait, Kemal, Mustafa €ener - İlarbiye İstanbul, 28 (Hususi) — Fe- merbahçe dün de Harbiyeye karşı çıkmamış ve yapılan se- remonineticesinde hükmen mağ- lüp sayılmıştır. Bu hareketin net cesi olarak Fenorbahçe Milli kümenin diğer maçlarına iştirak Yağmura rağmen sahada iki binden fazla sayirci vardı. Üç- ok rüzgârı İehine almıştı. Bir kaç dakika sonra hakem yağ- mürün — fazlalığından — oyunu tatile mecbur kaldı. 5 dakika sonra oyun Üçok kalecisinin degazmanile tekrar — başladı. Top saha ortalarında ayaktan ayağa biraz dolaşdıktan sonra Üçoklular ânide hücuma * geç tiler. ğ Ve biribiri üzerine iki fırsat yakaladılar. Fakât şuursuz vu- ruşlarla lopu öldürdüler. Gü- neşlilerin mukabil akını ayni şekilde semere vermedi. Bu dakikadan sonra oyun tam süratini buldu ve Güneşin fa- vülleri de başladı. Üçok hâkim - oynuyordu. 12 inci dak'kada Üçok bir korner kazandı. Bunu bir firikik ve ardınca tekrar bir koörner takıbetti. Fakat ne- ticesiz 16 ıncı ve 18 inci da- kikalarda Güneşliler semere vermiyen iki akın yaptılar ve bir korner kazandılar. Üçok- Tular topu kolaylıkla — uzaklaş- tırdılar. İzmir tekrar hücuma geçti ve 24 üncü dakikaya ka- dar Güneş kalesini çember al- tına aldı, fakat gol çıkaramadı. 25 inci dakikada Rebii topu kale hizasına getirdikten sonra şüt çekti, İzmir kalecisi avuta giden topu tutmağa kalktı, iyi bloke edemedi. Rasih yetişti Kemalpaşada jyangın Bir de inek yanmış Kemalpaşada Parsa köyünde Sakarya mahallesinde Zeynel karısı Zeynebin hayvan damın- da yangın çıkmış, bir inek ve abır tamamen yanmıştır. Yan anın, geceleyin elinde yanan ir çıra parçasile al giren Zeynebin 10 yaşları i kızı fiyenin çırasından yüksek ol- mıyan ahır tavanının ateş alma- sından çıkmıştır. Cilt ve Tenasül hastalık- larıve elektrik tedavisi Telefon : 3479 Zayi cüzdan Cami parası hesabatını tas- fiyeye memur müteveffa Bayın- dır belediye reisi Kâni Bayındır ve Güneşin ilk golünü kaydetti | Marifetile Türkiye Cuz Devrenin bundan sonraki kısmı | Ziraat bankası Bayındır. ajan- tamamile Üçok lehine inkişaf | sından alınan 57/52 numaralı ettiği halde sarlettiği bütün gayretler neticesiz kaldı. —— 18 çizgisi dahilinde bir de- fasında Faruk ve Reşadın pes haltı ile tecziyesi lâzım iki har reketini hakem firikikle göçiş- tirdi. Devre de 1:0 Güneş le- M&İUĞ:; her nasılsa z yaa uğramış olduğundan bulup ibraz edildiği takdirde hükmü olmadığı ilân olunur. — d. 3 C. H. Partisi Bayındır Yyönkurulu başkanı Şükrü Başar sevinçle hakkını da kaybetmiştir. Mae Vest, mütebessim ve el« leri kalçalarında, birkaç dakika karşımda dikiliyor. Göz kırpı- yor. Perdenin Ladi Lüsu, beni inkisarı jhöyale ağratmamak ve Mac Vest olduğunu göstermek için aşikâr bir gayret sarledi- yor. Bulunduğumuz salon san- ki bir panayır barakası imiş gibi ve sanki ben bir hokka- bazın şarlatanlığına kapılarak dubuliye verip içeri girmişim gibi, rolünü dikkâtle oynuyor. Üst kısmı açık ve geniş mavi sabahlığından gerdanı, omuz: ları görünüyor. Alt kısmın dar- hğışıyuvarlak kalçalarının çev- resini resmediyor. Boyu uzun değildir, oldukça topludur, fa- kat şayanı bayret derecede mü- tenasip görünüyor, Kendisinden aldığım ilk intibâin kâfi oldu- ğunu düşününce, beni bir ka> napeye oturmağa davet ediyor ve yanıma oturüyor. Holivudda herkesin vahşi bir elden ele - geçirdiği, taşranın zavallı maskara artisti Mae Vest ile o zamanki koca- sının banı tografını düşünüyorum. Elbise- leri müstamel, ayakkabıları es- kidir. Yorgun bir halleri var. O devirde muhakkak yirmi yaşındaydı. Fotoğraf 1911 se- nesinde çekilmişti. Yakından, genç olmadığı iyi- ce görülüyor. Fakat şeyanı hay- ret derecede kendini bozmamış. Pembe, lekesiz ve sık benlerle bezenmiş teni, hayret verici bir tazelik muhafaza etmiş, elleri, küçük kızların tombul ve ufak ellerine benziyor. Biraz durduktan sonra, bana yakında çevireceği filimden bah- sediyor: — Filmin ismi (Hergün tatil) dir. Bu filimi göreceksiniz, çifte bir rol oynuyorum. Rollerin bi- rinde kumral Mac Vestim; d ğgerinde, 1900 senesinin Fransız müzikhol yıldızı Matmazel Fifi- yim ve ösmerim. Beyaz dante- lâh fistanlar, s'iyah çoraplar gi- yeceğim | ve korse takacağım. Teksas kovboylarına - varıncıya kadar herkesin yüzünü kızarta- cağım. Ve Fransızca şarkı söy- liyeceğim. Annemin aslen Fran- “sız olduğunu biliyorsunuz. Şu şarkımı dinleyiniz. Ayağa kalkıyor, dansedecek. miş gibi duruyor, ayağını yere vurüyor, keskin bir koku yaya- rak sağa sola dönüyor,Fransızca olarak, bir şarkı nakaratımı ke- sik sesile söylüyor: Kaldırırsın bacağını Şahlatırken sen ökçeni Şarkılarının sade bu son kıs- mint hatırlıyorum. Bu kadarının size yeteceğini zannediyorum. Apartmanda mecburi bir gezinti yapmaktayız. İçerde — oşyalar ayni sanat zevkile yapılmış, yani — Amerikalıların tahayyül ettikleri gibi, Parisin zarif sanat tarziyle; satenler beyaz, lake eşyalar beyaz, mavi ve penbe şiritlerle süslenmiş sayısız kü- çük yastıklar. Oda bisikleti Yatak odası, nev'inin bir na- diresidir. İçerde sadece üç şey var: Bir kuyumcu — camekânına benziyen, üzeri altından tuva: let eşyalarile ve küçük şişelerle örtülü, altın işlemeli bir tuvalet masası. Kenarlarından ponpon: lar sarkan atlas — örtülü gayet muhteşem bir yatak, Bunlardan başka, — yarışcıların evlerinde talim yaptıkları — cinsten, bir köşeye rabtedilmiş bir bisiklet. Bu velespitin, kullanılmasına ihtiyaç olan bir eşya, yahut bir Holivudun Esrarı Marlen tarafından yırtıldı H 2 n Jederek, Mart — 29 süş olup olmadığını bir türlü aalıyamıyorum. Bu yaşlı tom: bul kadının harikulâde şansını doğuran işte bu eşyalardır. Amerikada herhangi bir artist- ten daha ziyade meşhurlaşmak- ta devam ediyor ve bilhassa, en fazla muzaller olan cinsi lâ- tiftir. Arazi — işletenlerin, altın ara- yıcıların, ayvcıların hemen 'ka- nını taşıyan ora — adamlarının, Greta Garbonun ruhi letafetine, Marlenin ölgün zarafetine, Lo- retta Youngun masum güzelli. ğine meftun olmalarını neden | istiyorsunuz?. j Onlar hayallerinde lâtif kas — dını, sağlam ve beyaz vücutlü, barlarda dans eden ve çıplak denecek derecede siyah bir rob giyen, fötr şapkalı kovboy- — ların haşin hareketlerine gene ayni huşunetle cevap veren bir kadın tipi yaşatırlar, İşte Mae Vest onlar için böyle bir ka- dındı: Taşra barlarının kraliçe- sdir Ve daha uzun müddet te kraliçesi olarak kalacaktır. Ve fazilet cemiyetlerini isyan ettir. miyen, kontrola harekete getir- miyen — sebeplerden — biri de budur. Bu hususta, mutaassıp efkârı umumiye, şöyle düşünüyor. — Adamlarımızı - baştan çıe — karan esrarengiz tebessümlü, kadife mantolu Garbolar, Dit. rihlerdir; kovboyların — hoşuna — giden bu kadın deği!! Mac Vest, beni kapıya kadar — geçiriyor. Hakkımda sö; eçi lere, uygun h'% diğini, kendini gösterip lerı mediğini şünüyor li görünüyor. rı ha fazla oynatıyor, biribiri ardı - sıra iki gözünü N birşeye akıl wdl?l Her hareketini cebri yaptığını “hissediyorum. dino bakmadığımı bir sırada, ;.n._ıâg: tavrını — bedim için uğraşmayınız, bırakınız, Mae Vesti tal meyiniz. Birâz istirahat hayalinizde yaşattığınız bir burjuva olunuz. Fakat hemen toparlandı. Kiyorum, beni terkederken Gunun meşhur cümlesini da kullanacağından haberd edilmiştim. (Bugünlerde görmeğe geliniz) cömlesi, M: Vestin klâsik ve son bir numa: rasıdır. Heyecanlı nefesler alarak gözlerini kırparak bu numara« |* sını yapmakta kusur etmiyor. Paspas üzerinde, merdiven sa- hanlığında: (Bugünlerde beni âıöıııığı geliniz) cümlesi yazılı, © e paspas üzerindekil, Adeta bayasızlığın hemen müstehzi meydan okuyuşunu ândırıyor. Beni Mac Vestin evine dar göltüren neşriyat beraber Paramunt stüd bir fikir geldi, olduğu — yerd durdu: İ — En yaşlı ve en çapkın © tistimizden sonra, en saf ve « genç artisimizi görmek isteri, misiniz? Dedi. — Sonu var — h