—: 116 — ... — Ya kaybedersem? — Kazanacaksınız, size söy- — Şüphesiz istiyorum. — O hülde, hata ediyorsu: lüyorum.. nuz, Ben olsam yüz pistolu — Fakat ya kaybedersem? | alırdım. Takıma karşı atı yüz — Ne olur takımı teslim | pistol almek sizin reyinizde edersiniz. olduğunu biliyorsunuz. — Pekâlâ, bir atış oyaarım. — Evet. Diye Dartanyan karar verdi. — © halde yüz pistolu ala- İngilizi aramağa giden Atos | bm, onu ahırda at takımını tamamı — Ben atı almak istiyorum. ile muayene ederken bulmuştu. — Tekrar ediyorum, yanlış Fırsat yolandaydı. Şartları tek- | yapıyorsun. Bir at ikimize me lf etti.. Bir ata, yahut, yüz | yarar? Ben - arkaya bıı;;ı:;:: iki takım.. İngiliz |Amoyun kardeşlerini ka; =k=P etti; l:i .:İ": oğullarına benzeriz. Siz muhb- kımın; İ ı teşem at üzerinde cakaâ satâar- aa :Hı:k’îılrı:bıluî“ at ken benim arkada küçük düş- ÖĞN Telleri . Hükiyorek | EE0mü detemsesiniz. «Bsa - ob Şi tü ve Üç gelmişti. Vür sam bir dıh_h te:reddın gös- ha termeden yüz pistolu alırım. zünün sararması Atosu Parise dönmekliğimiz için bize ,,hııııı. fakat..... — yara Tüzün. — Arkadaşım, — talün — yok- — Atos, benim şu ata çok muhabbetim var, — Gene hata ediyorsun; bir at düşer ve diz kemiğini kırar, bir at verem bir atın yediği yemlikten yer; ortada böyle bir İ linia Bekae ae ir efendi atım mec: buriyetinde olduğu halde yüz pistol efendiyi besler. — Fakat Parise nasıl gi- deriz? f — şeyl Hizmetçilerimi" zin nkçı?ilıl atlarımızı hiç dü- şünme; bizim görünüşümüzden ehemmiyetimizi anlarlar, — Aramisş ile Portos harp atları üzerinde caka satarken biz midilliler üzerinde, doğrusu — Aramis ve Portos hal Diye Atos haykırdı ve âdeti hilâfına olarak bit kahkaha sa- hverdi. Arkadaşındaki sürurun sebeplerini anlıyamıyan Dar- tanyan sordu; — Neye gülüyorsunuz? — Her neyse! İstediğin gibi şğğı b : % : rl & Teg ı yap.. — Söyle bakalım, nasihati- tiniz nedir? — Yüz pistola al, Dartan- yan; bu para bizi &y sontma kadar yaşatabilir; epeyce yor: gun olduğumuzu düşün ve bi- raz istirahatin fena olmıyacar gını hatırla. — İstirahat kal Ob, hayır, Atos, ben Parise varır varmaz şu biçere kadının peşine ko- şacağım. Atos Dartanyanı bir tarafa çekti. -— Peki, meyancım! Benden dahâ ne istiyorsun? Tekrar oy- namamı mı istiyorsun? — Hayır; karar vermezden evel biraz düşünmeni istiyorum. — Ne hakkında? Fasta bir tayyare yüzbaşısının Vai almak karısı, bir. tı ıüı,,;;ı:n mak Tsdiyok | GÜĞT süştür. Fakat dindet'd şen tabancası ateş alarak katil kadının da ölümüne sebep ok müştür. Pari Suar gazetesi hâdise hakkında şu malümütı vermiştir: Bir senedenberi 'bekâr bulu: nan Blida 65 inci mühafiz ta- buru topçu yüzbaşısı Trinlo, Bopre sokağında, güzel bir villâda — oturuyormuş.. n gün genç bir kadın kapısını çalıyor. Bu kadın, © civarda oturan tayyare yüzbaşısı Darifin karısıdır. Ve biraz evel, bermu- tad ve büyük bir neşe içinde kocasile bir lokantada öğle yemeğini yimiştir Kazanacağından emin olan İngiliz zarları salla- mak zahmetine bile girmeden zarları attı — Pekâlâ, bu hususta da atınızın yarısı kâdar hizmet edemiye- de düşününüz..... pistolu al dostum, yüz pistolu ceğini all Dartanyan son sebep €ih ettiği yaş yürüyüşünde Dartanyan ve Aramis bir- | likte bir kahkaha salıverdiler. Aramis dedi ki: — Sonu var — Fasta müthiş bir aşk faciası oldu Bir tayyare yüzbaşısının karısı, diğer bir yüzbaşıyı öldürdü, kendisi de öld Fakat, madam Durif, yeme- Bini yidikten sonra kendi evi- he gideceği yerde, yüzbaşı Trin- lonun evine gidiyor. K Yüzbaşı ile genç kadın bir saat kadar salonda oturuyorlar. Oturdukları salondan, birden dört el silâh sesi işitiliyor. So- kak kapısı önünde duran emir ber salona doğru koşuyor. Sa- lonün — kapısını açtığı yüzbaşı ile genç kadının kanlar içinde ve yanyana parke üze- rine serili olduklarımı görüyor. Bu bâdisenin bir aşk dramı olduğu ve Trinlonun genç ka- dınla alâkasını kesmek isteme- sinden ileri geldiği zannolu- nuyor. bu işe kanmak için bir sebep arıyordu, Bu kendisine muvafık göründü. Bundan başka, dahâ ziyade Atosun gözünde yalnız kendini düşünüyor gibi görünmekten de çekinmişti; râzı olarâk ter- yüz pistol İngiliz ta- tafından hemen verildi. Artık yola çıkmağa karar vermişlerdi. Otelci ile hesap- ları Atosun ihtiyar atından baş- ka altı pistola baliğ olmuştu. Dartanyan ile Atos, Planşe ile Grimunun midillilerine biadiler ve iki hizmetçisi de, eyerlerini başları üzerinde taşıyarak ve olarak peşlerine düştüler, 4 arkadaşımızın atları iyi yürümemekle beraber hiz- metçilerden çabucak uzaklaş- mışlar ve Krevokör kasabasına varmışlardı, Aramisin penceresi önünde, Hemşire Anın ufuktaki tozlara bakışı gibi, mabhzun mabzun Oturduğunu daha uzaktan seç: mişlerdi. İkisi birden bağırdılar: — Hey! Yahu, Aramisl ora- da ne şeytanlık düşünüyorsun? — Ahl Siz misiniz, Dartan- yan, sizmisiniz Atos? diye de | kikanlı cevap. verdi, dünya —sa- adetlerinin bizlerden ne çabuk uzaklaştığını şimdi toz bulutları içinde gö- zümden kaybolan İngiliz atımla dünya işlerini altüst edebile- teğimin hayali gözümün önüne iyordu. Hayat tamamile şu :;hıeyı bıui;oı-. Rüzgâr, akım- &, alev.. Ne olduğunu anlamıyan Dar- tanyan sordu: — Ne demek istiyorsun? — Demek iştiyorum ki, he- men şimdi kazıklandım; adi bile beş fersah kesen bir atı altmış Luiye sat- 3 ölü, 12 yaralı var. Hâdise, aşk- tan doğmuştur Facia, Yugoslavyanın küçük bir kasabası olan Arbatçine ka- sabasında olmuştar. Bu küçük kasabada yapılacak 'bir düğü- nün dedikodularından haftalar: danberi bahsolunup duruyordu. Kasabanın en güzel kızı Ma- rika, yalnız o kasabanın değil, havalinin de en zengin miras- yedilerinden biri olan Gabriyel ile evleniyordu. Kasabada herkesin dilinde ayni sözler dolaşıyordu. Marika daha birkaç ay eveline kadar Aleksandre isminde birisile ni- şanlı idi. İki genç, kendilerin den geçmiş bir halde, çok tatlı bir aşk macerası yaşıyordu. Bu iki sevdalmin biribirinden he men hiç ayrılmaması kasabanın bütün sevgililerine güzel ve tatlı bir. örnek oluyordu. Fakat Alek- sandrın askerlik Zamanı ge mişti. Delikanlı sevgilisinden ayrıldı, kışlaya gitti. İnsan kalbi me kadar çabuk değişiyor! Zengin Gabriyel gü- zel kızın etrafında dolaşmağa başlayınca, servet, para, elbise, zevk genç kızın gözlerini ka- rartt. Hayale Gdayanan sevgi çabucak unutuldu. Hem, Gab- riyel yalnız zengin bir adam, yakışıklı bir delikanlı da de gildi. Tahsilini Budupeştede yapmıştı, güzel sözler söyleme- sini, hayallerle genç kızların Kıza birçok şeyler vadediyör: du, Evlenir evlenmez uzun bir seyahate çıkacaklar, Parise ka> dar gideceklerdi. Bu zevk şeh- rinde kimbilir ne kadar tatlı günler geçireceklerdi! Genç kız bu kadar güzel vaidler karşır sında evlenmeğe razı oldu. Bu cevap kızın annesini ve babâ- sını sevindirdi.. Zavallılar belki biraz sıkıntıdan kurtulacaklardı. Hiç olmazsa kızlarının yökü üzerlerinden kalkacak, geride kalan altı çocuğa biraz daha iyi bakabileceklerdi. Hayatın çok aksi tesadüfleri vardır. Düğünden bir gün evel Aleksandr. 10 gün izin alarâk gelir gelmez ilk iş Marikayı sör- mak olda. Etrahını alanlar bütün tafsilâ- tile vak'ayı anlattılar. Aleksandır sevgilisinin parayı aşka tercih ettiğini öğrenince hiç kimseye birşey söylemeden gözden kayboldu. Hercai Marika, — delikanlının böyle birdenbire hiçbir. şey söylemeden ortadan çekiliver- mesine âdeta sevindi, Bu su- retle, eski sevgilisile uzun ve zan sıkıcı bir konuşmadan kur- tulmuş olacaktı. Düğün gününden bir gece evel güveyinin evinde, mut- bakta takırdılar işidildi. Hiz. metçiler evde bir hayaletin. do- laştığını iddin ettiler. Fakat, evi baştan aşağı araştırdıkları halde hiçbir. şey bulamadılar. Düğün bütün ihtişamile baş- ladı, Sıra yemeğe — geldi. Ye- mek salonunda seyyar bir çin gene orkestrası güzel aşk — ha- vaları çaldı. Herkes neşe içe- risindeydi. Votka ırmaklar gibi akıyordu. — Kalalar iyice de manlanmıştı. Nihayet Ziyafetin en güzel yemeği sofraya getirildi, Fırında kızartılmış bütün iki domuz YAVTUSU,, vu ğ ae Rkiü kalbine girmesini de biliyordu. * kasabaya geldi. Tabii kasabaya Dördüncü katta Genişliği bin kilometre, uzun- luğu yüzbin kilometre bir saha fasavvur ediniz. Ba müstatil sahayı hesaplı iki çizgi ile üçe bölünüz; işte cehennemin dör düncü katı... Dördüncü kat; 1 — Pintiler - müsrifler 2 — İlratçılar - tefritçiler... 3 — Hiddetliler - Mağmumlar Olmak üzere üç daireye in- kısam etmiştir. Birinci kısımda pintilerle müs- rifler karşı karşıya iki saf teşkil| ederek demirden mul ve Kadifekale büyüklüğünde yuvar- lakları göğüslerile birbirlerine doğru ite, ite ilerliyorlar. S atlerce ite, kaka yürüttükleri bu yuvarlaklar tam ortada çar- pıştılar mi; — müsriflerle pintile- rin göğüsleri dayanılmaz bir acı ile sızlıyor. Sonra her iki taraf da geriye dönerek yeni bir saf teşkil etmek ve ortada bir daha çarpışmak için saha- nın uçlarına gidiyorlar. Banlar ebediyen bu suretle yavarlak itmeğe, koşup, çalışıp çarpışmağa mahkümdurlar. Safların birisinde Hamdi Nüz- heti Sırı Sanlıyı, Ali Şevketi; diğerlerinde de artist — Raşit Rızayı,Orhân Rahmiyi ve Şevki Bedriyi gördük. İkinci kısımda gene karşiliklh iki safm mütemadiyen bağrış- tıkları görülüyordu. Her iki ta- |" raf bağıra, bağıra yorulduktan sonra süküt ediyorlar ve mü- bareze meydanım, — eski usul muharebelerde olduğu M&':' kahramana bırakıyorlardı. lar itratçılarla tefritçilerdi. Kemal Kâmille beraber o | ' tarafa yaklaştığımız zaman bağ- rışmayı kestiler. İirat safından waktile Karşıyaka tramvay mü- dürlüğü yapmış Bay Cemil Çat lak sisimli bir zat, tefrit salın- dan da tarihçi hoca Mitat iler- lâk sadası odayı ve bütün evi sarstı. Masa — binbir pârça oldu. Bütün dovetliler, kanlar içeri- sinde yerlere serildiler. İnfilâ: kın şiddeti, masa üzerindeki bir çatalı kaldırıp yaralılardan bir kadının gözüne sapladı. Duvarın bir parçası korkunç bir gürültü ile devrildi. Oa iki misafir enkaz altında kaldı. Herkes biribirini iterek, devi- rterek kaçıştı. Panik bittikten sonra enkaz arasından üç ölü ve on iki ya- ralı çıkarıldı. Tahkikat derim leştirilince, Aleksandrın gete- leyin güveynin mutfağına girdiği anlaşıldı. Aleksandı, — hazırlan- mış olan domuz yavrularından birisinin içerisine ufacık bir bomba yerleştirmişti. Bomba saatli bir bombaydı. Yemek zamanı, göz öcünde tutularak ayarlanmıştı. Bomba, bir amyant tabakasile sarılmış ve hu suretle pişerken patlar mak tehlikesinin — önüne geçil- mişti. Yaralanan Gabriyel ve Mu- rika bir hafta sonra iyileştiler. On beş gün sonra düğünleri tekrar başladı. Bombacı âşığa gelince, hâlü kendisinden eser yok.. Arna- vutluğa kaçtığı ve Arnavutluk dağlarında dolaştığı söyleniyor. NASREDD a h' re 'â*_ Yazan: B ŞEYH EKTUPLANrI- öi — 55 - İ idük. Bir gün, bir gece istirae — Maksadını söyle efendi.. Diye haykırdıkça hoca Mitat: — Dur bakalım, evvelâ kar- gımi doyurayım. Cevabını veriyor ve aldırış bile etmiyordu. Bu muhavere tekerrür ettikçe tarafeyn kızıştı ve ilratçıların: — Yürüyelim, öldürelim. Feryadına — mukabil talrit« çilerin: — Derhal yürümek olmaz; tekâmül kanunu vardır. Sesleri karıştı. Tafritçiler sı- nıfinin en gerisinden Türkçü * Necip de: — Durun bakalım, Spenser bu mesele hakkında ne demiş. Diye avazı çıktığı kadar haykırıyordu. Bu gürültüden haşımız şişti; ifrata da, tafrite de “Allah mu- valfak etsin, dedikten sonra üçüncü kısma geçtik. Burada — hadidülmeşreplerle mağmumlar oturuyorlardı. Da- irenin bir taralı odunla dolu idi, bir tarah da kara çamur dan bir bataklıktı. Odunların arasına hadidülmeşrep olan ze- vat olurmuşlar, — biribirlerine odun gibi yutulmaz lâflar söy- lüyorlardı. Bataklığın içine da- lhp çıkan mağmumlar da — Allahın parlak güneşi, ta- biatin — tebessümü hayatımıza neş'e katamadı; şikâyetlsrimizi gârgara edi yoruz. Dedikten sonra bataklıkta Burultu yaparak — sathına hab- bec'kler çıkarıyorlardı. ğ Hadidülmeşreplerin arasında — Kambiyo müdürü Bay Şükrü Dovize, mağmumların içinde de Tokadi zade Şekibe tesadüf Kemal Kümile ——— — ı-._,q — Haydi, biraz marsık aleye hisselâmın kuyusuna giderek istirahat edelim; yarın doğru beşinci kata gelerek gezeriz. Dedim; —gözümüzü yumduk, açtık;kendimizi marsık aleyhir selâmın kuyusunun başında bulk ! j hatten sonra Kemal Kâmil ııı'ı.%q buma: $ ] — Arkadaşım; dedim, bu iş — durmakla olmaz. Yo'cu yolunda — gerektir. Yol yürümekle borç -| ödemekle tükenir. Kalk evvelâ — cehennemi bitirelim ki, diğer- İ lerini de gezmeğe vakit kalsın., Haydi bakalım... Gözümüzü yumup açtık, kens dimizi cehennemin beşinci kar tında balduk. i Beşinci katta —— Beşinci katın medhalile ceza — hdairesi arasından bir ırmak akır — yor. Bizim Bay Sadık Hacıoğlu — burada kayıkçılık yapıyormuş. — Kendisini: İ — Dedemizin dedesi, Bron: — şit alâmeti farikası; gel bakalım, | Diye çağırdık, kayığa bindik, — öte tarafa ti K Meded Allah, meded Allah.., — Burası pek berbad bir yer.. — Zifiri karanlıkta / kıpkızıl ya- — nan kaleler görünüyor. | — Devam edecek — — j y . Akhisar Çağlak panayırı Akhisar, (Hususi) — Öteden beri yapılan Akhisarımızın Çağ. lak panayın, önümüzdeki Pazar günü açılacaktır. î Panayır münasebetile pehlir van güreşleri, cirid ve deg;:ğ; Oyunları vesair Muhtelif ©: lar, müsabakalar tertip &« miştir. Panayıra gelecekler neşel ve eğlenceli bir gün geçirecel lerdir. *