ELİM Taçlı hatunun tarihe geçen meşhur kırmızı ya- kut küpesi de kulaklarında sallanıyordu — o. MH Acasızın, çadırların etrahnda Yazan M. Ayhan bir gürültü koptu: —" 105 ' ö branlı mubafızlar, şahlarının | dan pişman olmuş. Yanında karısını ve nedimelerini kurtar- mak istiyorlardı. Bu uğurda da mütemadiyen vuruluyor, yuvar- bulunan veziri Necme dönmüş: —Ey vezirim, sen ki kuyum- cusun, — bu işlediğime ne der- lanıyorlardı. Çadıra giren iki | sin?, Yeniçeri, silâhlarımı kadınlara Diye sormuş. O da şu ce- çevirmişlerdi: vabı vermiş: — Ayağa kalkın?.. Yeniçerilerden biri, kadınla- rın en güzeline, en muhteşe- mine doğru yürüdü: — Sen kimsin? Kadın cevap vermedi. Buna mukabil, diğer kadınlardan, ca- riyelerden biri atıldı: — Şahımızın zevcesi, — sulta- mımızdir. bul.. Ona ilişmeyin. İki Yeniçeri, sevinçle, hay- retle biribirine baktılar: Talih, kendilerine ne büyük bir lütuf göstermişti. İçlerinden biri, bir kahkaha attı: — Şah yok artık?. Şah ya- kalandı!. Şab şimdi bizim suk- tanımızın esiridir.. Taçlı hatun, acı bir çığlık atarak, Yeniçeriye doğru koştu: — No dedin, ne dedin, şah tutuldu mu?, Şahım esir düştü öyle mi? — Ona ne şüphel.. Böyle olacağı bize çoktan malümdu. Taçlı hatun, düşüp bayılmıştı. Şahın muhafızları, nihayet kı- men ölmüş, kısmen yaralanmış ve bazıları da kaçmış, esir ob muşlardı.. Çadırlâr birdenbire Yeniçe- tilerle doldu. Bu sırada bir ses — Şahim müsterih olsunlar, yaptıkları iş, tamam:le yerinde olmuştur. Çünkü bu Yakut evel- ce, büyüklüğü dolay.sile hiçbir yerde kullanılamıyordu. Şimdi onun şu iki parçasından neler yapılır, neler?.. Diğerlerinden ayrıca istifade edilir.. Şah bunun üzerine taltif etmiş: — Haydi öyleyse sultan bar tuna bir çift küpe yaptır. Emrini vermiş., Bu küpeler, o dakikada Taçlı hatunun kulağında idi. Örtü nürken onları süratle — çıkardı, göğsüne taktı.. Birdenbire, bir süvari grubu belirdi ve içlerinden birkaçı at- lardan inerek çadırlara daldı. Yeniçeri ağaları, bunların ba- şındi örül lip s Bu gelen, ordunun meşbhur beylerinden Mesih Paşanın oğlu idi. Zeki kumandan, işin farkına varmıştı. Taçlı hatuna doğru yürüdü. Artık ortalık kararıyordu: — Beni takip etl. Dedi. Taçlı hatun doğruldu, etrafına bakındı; nedimeleri hıç: kırıklarla ağlıyorlardı. — Sultanımız!... Sultanımız... Birkaç Yeniçeri, onlara yak- laştılar: vezirini — Zinhâr, hiçbir şeye do- kunmıyacaksınız. Herkes dışarı çıksın ve çadırlar muhasara edilsin.. — Susunuz, merak etmeyini: Kimesain kılma ae tır. Herkes başını çevirdi: İki yeniçeri ağası, dal kılıç | Mesih paşanın oğlu,efradından girmişlerdi.. birine bir göz fırlattı. O da, Bunu, ikinci bir emir takip ::Hd'ı_kh'"' Taçlı hatuna ah »- — Buyurun Sultanım! — Kadınlar — örtünsün? Her çadırın. içine bir nöbetçi.. K- mıldama yok, eşyaya dokunmak Bu emir, çok yerindeydi: Çünkü askerin, bir düşünce- sizlikle çapul yapması muhte- meldi. Halbuki şahın hazinesi vardı. ve bu hâzine, paradan ziyade kıymetli mücevherat ve eşya ile teşekkül etmişti. Taçlı hatunun tarihe geçen meşhur- kırmızı yakut küpesi de bu meyandaydı. Bu yakut, o tarihlerde dünyada şöhret bul- muş birşeydi, Bu yakut, evelce çok büyükmüş. Şah bir gün, kendi malikânesinde içki âle- minde heyecana gelmiş ve taşı- diği yakutu, kaldınp mermer zemine çarpmış. Fakat sonra- Efrat, ağalar biribirine bak- tılâr: Yapacak hiç birşey yoktu. Bey onu, belki de doğrudan doğruya Yavuz Selime götüre- — Tmumi peçriyat ve yam işleri müdü tt:Hamdi Nözbet ÇANÇAR İDAREHANESİ İrmir İkinci Beyler sokağı CEBslk Partisi binası içinde Telgraf: İzmir — ANADOLU Telefom 27764 Posta kutusu: 405 Sita Yulığı 1400, ah aylığı 800 [ - karuştar Yabancı memleketler İçin venelik sbene ücreti 27 Hiradır | — ANADOLU MATBAASINDA PASILMIŞTIR Targudlu kaymakamı Bay Âdil Özelçi — Turgudlu, (Hususi mubabiri- mizden — Kazamız, üç yüz elli bin dönüm araziye ma'ktir. | nız değ ldi. | mandanları, en cekti. Çaldıran ovasında son mnarâlar çınlıyor ve biraz evel batan güneşin son kızıllığı da yavaş yavaş silinip gidiyordu. İki atlı, biri Mesh paşanın oğlu, diğeri Taçlı Hatun da yavaş yavaş <aybolup gittiler(1) Şah kaçıyordu. Atına son hı- zını vermiş, soğuyan yaralarının tesiri ile inliyordu. Artık yabk Onu tanıyan kuü- yakınları etra- fint almışlardı. Fakat ağzını bi- çak açmıyordu: Başına gelen felâket, çok büyüktü. Namusunu, şerefini, izzeti n ü, tacını, tahtını kay- betmiş gibiydi.. Bir an evel Tıbrize varmak istiyordu.. Gece olmuştu. Ka- ranlık iyice basmıştı. Fakat o, mütemadiyen at değiştirerek, hiçbirşey yiyip içmeden gidi- yordu. — Sonu var — Taçlı Hatun üzerinde ihtilâf vyardır. Bazı müverrihlere göre, Mesh paşanın oğlu onu derhal çadırına götürüyor ve şabın karısı saatlerce orada kalıyor. Fakat mevzuu bahsett ğimiz ya> kut küpeyi de verip kaçmağa muvaffak oluyor. Diğer bir tivayete göre ise, kadın esir düşüyor, fakat ken- disine dokunulmuyor. Bilâhare evlendiriliyor. Bu kısım tefr> kamızın içinde Aayrıca işaret olunacaktır. Gene bir rivayete nazaran da, Yavuz Selimin ev- lendiği kadın, şahın zevcesi bi bir Taçlı hanım imiş.. F= ıııkıı.Sılı gerektir ki, şah bilâhare sefir göndermiş ve Taçlı hatunun iadesi için Ya- vuza yalvarmıştır. Şu balde, esir olan, şahın zevcesidir. An- cak onun ilk geceyi Mesih pa- şanın oğlu ile beraber geçir- mediği ve onun yanından kaçıp gene Osmanlı ordusuna teslim olup olmadığı meçhuldür. Maamafih bu da akla yakın değildir. Çünkü o takdirde, Ya- vuzun şiddet ve gazabı, Mesih paşa oğlunun defterdeki kay- dını pek âlâ silebilirdi. M. A. Memleket haberleri Turgudluda su baskınla- rının önüne geçiliyor Irlamaz ve Karacasu çaylarının mecraları ve diğer kollar .unu'zlıttirilocoh Bunun iki yüz seksen bin dö- nümü de kabili zer bir halde- dir. Fakat bu verimli topraklar, Irlamaz, Karacasu ve bunların kollarının taşmasından, her da- kika teblike altındadır. Su baskını, bu feyyaz memle- ketin senelerdenberi süregelen mühim bir sıkıntısıdır. - Taşan ve yatağını değiştiren azman sular, uğradığı toprağı bataklık haline getirmekle beraber, to hum ekmek ve hasılat almak imkânım da bırakmamakta, ba- zan bağların kütüklerini bile * gökmektedir. Kazamıza geldiği gündenberi memleketin bütün derdlerile yakinen alâkadar olan kayma- kamımız B. Adil Özelçi bu su derdlerile de yakından a'âka- dar olmuş bir ekskavator ma- kinesi aldırlarak dolan yatak- ların temizlettirilmesi için vi â- yetimiz meclisi umumisinden ve- ya ilgili vekâletlerden tahsisat ANADOLU Yazan; La Repüblikte — |) Hâdisene nasıl vukuageld - gini biliyoruz. Fakat neden bu kadar kolay olduğunu — izah edelim: Evvelâ Fransa ortada yoktu. O kuracağı kabine ile meşgub dü. Esasen bu kabine eskisin- den pek de farklı olmiyacaktı. Aslı araştırılırsa bu onua için bir oyuadan başka birşey de- ğildi. Fakat © bu oyuna o ka- dar düşkündür ki, 1871 denberi tam yüz dört defa oynamış ve her defasında daha büyük bir haz duymuştur. Modern Fransa her sekiz ayda bir kabine de- Biştirir. Japonya ile ve Moskova mu- hakemelerile meşgul olan Sov- yetler Birliği de ortada yoktu. Esasen Almanya ile arasında Po'onya ve Romanya vardır. Bu devletler ise Sovyet kıt'ala- mnın geçmesine asla müsaade etmiyeceklerdir. İngiltere de ortada yoktu. Avrupa — kıit'ası adalıların — işi değildir. İngilizler Felemenk ve- ya Manş sahilleri, Jibraltar ve Süveyş kanalı haricindeki yer lerle uğraşmaktan boşlanmazlar, Onları yalnız buraları alâkadar eder. Fakat onların indinde Avusturyanın ehemmiyeti yok- tur. Kırım harbi esnasında İ gilizlerin, İstanbulu — müdafaa için Ruslara karşı harbe giriş tikleri, 1914 de Belçikalılar ve Fransızlar aşırı kendi menfaat- leri tehlikeye girdiği zaman ve hatta, Türkler Yunanlıları de nize döktükleri zaman Çanak- kalede —müdahale ettikleri gö- rüldü. Fakat bütün bu ihtilâfk larda, deniz, uzak yakın bir rol oynuyordu. Orta Avrupanın askerlere ihtiyacı vardır. Hak buki İngilizlerin ordusu yoktur. Nihayet İtalya da ortada yok: tu. Niçin? Sebebi malüm. Bin dokoz yüz otuz dörtte kalya, Brennerde asker tahşid ederek Almanyayı durdurmuştu. Fakat 1935 te, Habeşistanı işgal ede- rek imparatorluğunu genişlet- meğe teşebbüs etmişti. Bu bar: bar ve köleci memleketi ancak © medenileştirebildi. 'Tarihi boyunca az yerli çiğ- nememiş olan İngiltere ve vak- tile ayni yoldan gitmiş olan Fransa, fazilet namına buna muhalefet etmek lüzumunu his- settiler, işi zecri tedbirlere ka- dar vardırdılar; netice Streza- nn dağılması oldu. O gün, Hitler Londra ve Pa- rise müteşekkir kaldı; Avustur- ya, artık, ölüme mahkümdu. Fakat henüz hiçbir şey kaybe- Piyer Dominik eRir Srmmm Urmnammmasamemar a istihsali lüzumunu vilâyete arzet-| miştir. Bu bataklıkların temiz- lettirilmesi işinde mükelleflerin çalıştırılması müttefikan tasvip olunmuştur. Mükellefinin tayininde dönüm esası tercih edilmiştir. Mükel- lefler malik oldukları arazinin beher beş dönüm ve küsuru için birer gün çalışacaklar veya mahalli rayice göre, beher gün için seksen kuruştan bedelini vereceklerdir. Karada mevcud olmıyan ziraat odası da derhal kurulmuş ve faaliyete geçmiştir. Mecraların tathiri ameliyesine ziraat odası nezaret edecektir. Kaymakamımızın bu faaliyeti, halkı çok sevindirmiştir. Avusturya ölürken sebep- lerini itiraf edelim dilmiş değild. 1936 da Habe- şistan fethedilm şti. İtalya fet- himin tamlmasını istiyordürdu. Tanınmamak şöyle dursun dahs kötüsü yapıldı. Yerine başka- sının tayin edilebileceği lerak elçimz B. Şambrön geri çağrıldı. Fakat arada İtalya kendini imparatorluk ilân etmiş olduğu için, itimad mektubunun İtalya kralını Habeşistan impa- ratoru diye de yâdetmesini is- tedi. Fransa reddetti. Her halde bu mühim bir mesele o'malıydı. Fazilet, hep fazilet ileri sürül- dü. İtalya, iki büyük garb dev- Tetinin — Habeşistanın ilhakını kendiliklerinden kabul etmiye- ceklerini aalayınca Almanyanın kollarına atıldı. O gün dram düğümlenmişti. Çünkü, ne Rusya, ne İngiltere birşey yapamasalar ve 7 Mart- tanberi Fraânsa herhangi bir kat'i teşebbüse girişemiyecek hale gelmiş olsa bile İtalya herşeye kadirdi. Fethetmiş ol- duğu imparatorluk tanınmış ol- saydı Libyada yerleşmiş olan altı fırka asker, iki gün evel Brennerdeydi. Buna inanmıyor sanız Düçenin 1936 Temmw zunda Bertran dö Juvenele ver- diği mülâkatı okuyunuz. Fakat ideoloji yolun üstüne dikildi. Mussolini, Almanyanın tara- finı tutmağa karar verdi ve müttefikinin döneklik etmesin- den korkân Hitler, tayyare ile gönderdiği bir mektupta Bren- ner hududunu tanımış olduğu | için emniyetle bu yoida devam | edecektir. Garpta daima, B. Mussolini- nin bu işte zararlı çıkacağı tek- rarlanıyor. Doğru. İtalya, bun- dan böyle ancak bir yaver ola- bilir. Fakat evelce, Habsburg- lar imparatorluğu da başka bir şey değildi ve Avusturya - Ma caristanlılar bunâ rıza gösteri- lardı. Balkanlar üzerinde hü- K'ııu—lıh tahayyülünde idiler. | İtalya da şimdi Akdenizde ta- hakküm ve Alrikada bir impa- ratorluk hayaline kapılabilir. Hitlerin ona bu imparatorlu- he etmemelidir. Libya ile Ha- beşistan arasında Mısır ve Mı- sır Sudanı 20 milyon nüfuslu bir kıt'a halinde uzanıyor. Mr sır demek buğday, pamuk de- mektir. Va buradaki madenle- rin işlemesile Almanlar alâ hıdır. Süveyşin ötesinde Filistin ve daha ileride petrol izleri keşfedilmiş olan Suriye vardır. Libyanın şarkında Tunus var dır ki, İtalyanın eline geçtiği takdirde, iç denizin kapısı onun | hükmü altına geçecektir. Hem | neden cenuba doğru Çad gö- lüne kadar inerek Fransız Ka || ,, merün ve Kongosuna el koy- mâsın ve böylece Akdenizden Atlantiğe kadar uzayan bir im- ptratorluk kurmasın. Dikkat edelim. Avusturyanın katli İtalyayı çok korkutarak onu İngiltere ve bize yaklaştı- rabilir: Londra ve Par's bece- rikli davrandıkları — takdirde. Fakat ayni hâdise — İtalyayı ümitsizliğe —dü; ilir ve Ro- ma, orta Avrupada ümit kalma- mış olduğunu düşünerek, Al- manyanın Ayvusturyadan sonra Çekoslovakyayı yıkmasına ve Tuna boyunca uzanarak Maca- ristanı ele geçirmesine ve Ro- manyayı tehdid etmesine mü- saade edebi'ir. E'verir ki o da, İngiltere ve Fımnsanın zararına Nöbetç eczaneler ğu işaret etmiş olmasından şüp- 1 Sağlık bahisleri Dahili hastalıklır ndtehasnamı Dr. M. Şerki Uğar diyar kiz Karın kurtları ğ Kalın barsakta oturan — kurt- lardan biri de Trikosefal kurdu- dur. Bunun erkek ve dişisi vardır. Bunlar dört beş santi- metre boyundadırlar. Kalın bar- sakta ve bilhassa averde sığr nan bu kırt, hemen hemen kan emici kurtlardan olduğundan bunu taşıyanlarda çok defa kansızlık vukua gelmektedir. Bu kurdun yaptığı fenalıklar da az değildir. Hemen hemen diğer kurtlar gibi pek zararlı olabilir. Bunlar kalın barsak — itihıpla- rına sebebiyet verdikleri gibi averin etrafında da şiddetli il- tihapları mucip olduğundan âdeta bir peritonit semptomla- rını gösterirler. Bunun için has- talara pek çok ıstırap verirler. Hastalar kusarlar; — bulantılar içinde inlerler, ishal olurlar, iştihaları kesilir ve halsiz dü- şerler. Bu gibi hastalar daima takatsizliğinden — şikâyet eder dururlar. Bundan başka #sinir cümlesi tarafından da birçok bozukluklara sebebiyet verilir. Baş ağrıları, baş dönmeleri hatta menenjit — alâmetleri bile belirir. Kan emmeleri do- layısile habis fakrüddemlere uğramış hastalara da pek çok tesadüf edi mektedir. Bu kurt her ne kadar bazı defa zarar- sız gibi görünüyorsâ da yaptığı zararları gözönüde getirerek her ne de olsa böyle barsakta bulunması tabüi olmıyan bu kurda karşı lâzimgelen tedbir- lerin alnması lâzımgeldiğini hatırlatmal. kaftdır, ae - Sonu' var Eczanelerin bir haftalık nöbet günlerini gösterir cetvel: Pazartesi: Kemeraltında Şifa; Güzelyalıda Gözelyalı; Tililkikte B. Faik; İki. çeşmelikte İkiçoşmelik; Alsamcakta B. Fani, Ayvuklada Halk, Salı: Kemeraltında Şifa; Karaatinada B. Eşçref; Kemerde Kamer; Alsan cakta B. Ahmed Lütfi, Eşrefpaşada Eşrelpaşa, Çarşamba: Başdurakta Sıhbat; — Karataşta B. Habif, Tikilikte Yeni İzmir; Irgatpasarında — Asri; — Güzelyalıda Afiyet, Perşembe: Kemoraltında Hilâl, Gözelyalı- da Güzelyalı, — Tilkilikte B, Faik; Eşrefpaşada Eşrefpaza. Cuma: Kemeraltiada — İttihat, Güzelyar lıda Gözelyah, İrgatpasarında Aari, 5 İkiçeşmelik; — Alean: İkiçeşmelikte çakta B. Fuad. Cumartesi: Başdurakta Sıhıhat; Karaolina: B. Eşceli Kemerde Küme', Eşrefpaşada - Bşrelpa a. Pazar: Kemoraltıada — Hilâl, Karuta şı B, Habif, Keçecilerde Yeni Tegatpacarında Aaci, Grandi Londraya vardı Londra, 21 (Radyo) — Faşist meclisine üştirak etmek üzere Romaya gitmiş olan İtalyanın bura sefiri Dino Grandi, bugün Londraya dösmüştür. ——— .— olarak Alfrikada geniş toprak- lar elde etsin. İşte buradadır. ki Avus'urya dramı, bizim husust —dramımız haline geliyor. Ve tehlike A- manyanın küvvetlenmesinden z yade, İtalyarın, ki imparator- luğu tehdid etmesindedir.