& 90 Merdiven başına çıkan Dartanyan orada kendi- sinin sadık uşağı Piaşe ile karşılaştı Taretten dilim kuruyacak; oda- mıza girip bir bardak su içebi: Lr miyim, komşular arasında ku- Sura bakı mazl,, Dartanyan ev sahibinin izaini beklemeden evina daldı ve he mehâ yatağına göz gezdirdi. Yas takta yatılmamışt. Demek Bö- nasyö de geleli yalnız bir iki saat olmuştu; karısının götürül- düğü yere, yahut ilk indirild.ği maballe kadar beraber — buluc- muş olacaktı. Dartanyan bardağı boşalta. rak dedi ki; “Çok teşekkür ederim, Mös> yö Bönasyö, işte istediğm buy- du, Şimdi ödama çıkıp - Plan» şeye çizmelerimi temizletece- ğgim, © bunu bitirdikten sonra isterseniz size göndereyim de kunduraları- zı da temizlesin.,, Dartanyan bu teklisz söz leri ile şaşkın bir bale koy- duğu kumaşçının yanından — gi- derken bir az olsgün şüphelen- miş olup olmadığını düşünü- Merdiven başına çıkınca Plam şeyi korku içinde buldu, Plan- ge elendisini görür görmez he men söze bqfıdı: — Ah!i efendiml İşte bir dert dahal Sizi hiç gelemiyecek zan- mettim! — Gene ne var, Planşe? — Ah! Siz burada yokken buraya gelmiş olan adamı bk lebilmeniz için size yür, hayır — Yarım saat evel, siz M. dö Trevilin yanında iken, — Kim geldi, söyle bakalım? — M. dö Kava. — M. dö Kava mı? — Ta kendisi.. — Kardinalin muha'ız taburu kumandanı m:? — Tam kendisi, Tehika No. 96 Nisaain on beşinci çarşamba günü baş'a hareket — ordusu piştar kumandanı erkâı harbiye binbaşısı Muhtır. bey- olmak Üzere şehit düşen Üüç dört ta. bitle Mektebi harbiya talebeleri ve kırk eli kadar neferin pek mutantan bir Ssurette cenaze metasimleri yapılmmıştır. Hürr. in ebedi kahramanları olan bu şüheda kafilesi, kerdilerine karargâh olarak intihap'olanan — Şişlide Kabıystun — karşısında bugün Hü riyeti Ebediye tepesi adını taşıyan tepeciğe gönül: Müş'erdir. Mütevazı abidesile her zama- min ve her neslin bipayan hör metlerine mazhar olacağı tabi olan Hürriyetiebed ye tepesinin bu lâyemut bir avuç sükkânı akıttığı azız kanlarile Hamt gibi bir şahı müstebidin saltanatı ferdiyesine nihayet vetmişlerdi. Verdiği gayet cüz'i kurban mukabili on bir gün zarlırda zalerini iktitaf eden hüreket ordusu da; sultan Reşadın cü- Tüsuna müteakıp Niyazinin gö- nüllü taburile Bulgar çetesini ve bir &z fasıla ile de mürettep bir firka hami altında alıkoye — Beni tevkif için mi gek miş? — Şeytanca tavırlarına ba» kılırsa Öyle olduğuna şüphe yoktur. , — Nazik mi davranıyordu? — Bal g biydi, efendimi — Öyle mi? — Szi pek görmek istiyen Kardinal hazretleri tarafından gözderildiğini ve Kardinal sa- rayına kadar beraber gitinenizi rica edeceğin söyledi. — Si ne cevap verdiniz? — Gördükleri veçhile evde bulunmadığın zdan mümkün ola- mıyacağını söyledim. — Peki, sonra o ne dedi? — Bugün kendis'ne uğama- ği İhmal etmemecizi söyled; ve sönra da, “Kard nal hizret- lerinin s.ze pek teveccühü ob duğunu ve istikbalinin bu mü- lâkata bağ — bulunabileceğini elendne söye, dedi. Delikanlı gülerek cevap verdi: — Kardinal iyi tuzak kurmuşl — Ohl Evet, ben de tuzak olduğunu anladım da gelince pek teessüf edeceğiniz cevabını verdim. — M. dö Kava nereye gitti? Diye sordu. “Şampanya vilâ- yetindeki Troyes kesabasına, diye cevap verdim. “Ne zatnan gitt? dedi. Dün akşam dedim. Dartanyan Planşenin sözünü serek: — Azizim, Planşe, ten in sanların cevher.sinl dedi. — Bununa beraber, efen: dim, eğer M. dö Kavayı gös mek ârza buyurursanız henüz gitmeciğ nizi söylyerek beni yalancı çıkarabilirsin z;o zaman kâabahat bana yüklenir ve ben ise asilzade olmadığım için yar lan söylemekte mazar gösü- lüörüm. — Kalbin em'n olsun, Plan- ve İstanbulda alıkonu'an bu Fırka dahi bir müddet Bonra birinci orda kadrosana — ithal edilmek'e tar he 'nkı âp eti ştı. Aareket ordasu — İstanbulda çıkan irtex ile meşgu — ikea bi E-zurumda ve dişeri Aia> nada ve üçüncüsü de Ayvalıkta blmak Üzere iki isyan va bir de irtica hareketi vukubulmuştu. Erzurum o tarihlerde merkezi Erzincaa olar dö dincü orduya merbut idi. Biradı Kara Yusuül paşa adında - bir ferik bulunu: yordu. — Erzincanda da — ilâm meşrut yet &: da Selânikte bulunduğunu arzettiğimiz müşir Tbrahim paşa ordu. kumandanı idi, Erzurum kumündamı Kara Yu. suf paşa mektebi harbiyeden çıktığı tarihtenberi bütün askeri hayatını Yemende geçirmiş ve oldakça © hwalide nam almış bir kumandandı. İstanbulun 31 Mart vak'asi'e beraber ayai günde Erzurumda da mektepli zabitan iİstemeyiz dye br as- keri isyan başgöstermişti, Yu- saf paşa bu isyanı derakep bastırabilirdi. Gevşek davran: miş ve Yıldızdan emir bekle. mişti. Yıldınım süratile Erzu- Tuma yetişen müşir İbrahim pas şe, seni yalancı çıkarmam; - bir çeyrek saate kadar yola çıkarız, — Ben de size bir hasihat vermek — istiyordum, — efendim; ne tarafa gideceğimizi sorabilir miyim? — Çok şeyl benim gittiğimi söylediğim tarahn aksine. Bun: dan başka, Atos, Portos ve Aramise ne olduğunu bilmek istediğim kadar sen de Örimu, Musketon ve Bazenden haber almak istemez mis n? — Öhkl Evet efendim, arzu buyu duğunuz dakisada gitme- ge hazınım; doğrusu efendim, köy havası bize Paris havasın. dan daha iyi gelecektir, zaane- diyorum. Şu balde..n — Şu halde, Pianşe, lâzım olan şeylerimizi hazırla da yola çıkalım, Bına gelince, hiç bir şey Aalaş İmaması için, sokağa ellerim cebimde olarak çıkaca- ğim, Siz beni muhahzlar kışla- sında bulursunuz; doğrusu, Pian- şe, 'ev sahibimiz baskındaki dü: şincenizd. haklısınız, ve © he- vif şöphesiz müth ş bir hâbistir. — AhI Efendim! Yüzü hak- kında size ne söylersem İnanı- niz. Emin olunuz ki, bet çeh:- reden anlarım. Kararları veçhile evvelâ 20 kağa Dartanyan çıktı; sonra, kendisinde hiç bir. kusur kab mamak için, üç arkadaşlarının ev erinin yoluna düzüldü. Ot lar kkında hiç bir haber ah m ! çavalnız ÂArams için güzel kokulu ve çokgüzel ince yezili bit mektup gelm şti. Dar'anyan mektubu aldı. Bun- dan ön dakika sonrta Pianşe kendisi ile mouhafızlar k ahırlatrında buluştnuştu. Dartamr yan, vakit kaybetmemek için, kendi atmı keadi hazırladı, Çıntasnı da yüksedikten sön: ra Pianşeye dedi kit şa syam sardıktan sötra Kara Yus £ paşayı d tevk f etmzğe muvaffık olmuştu. — İstanbula gönderilen Kara Yusuf paşa uzan uzadıya ist evap ve mü- hökemeden sonra divanı harki Örü kararila idama mahkâüm olmuş ve Beyaz d meydanında kurulan sehpada asılmıştı. İstanbuldaki hâdisci irticaiye gbi Fırsatı gınimet bilen Ha- çak taraftari Ermeniler, İstanbul vak'ası uzun sürer de ordu, mil- let ve padişih brisirlerile bo- ğâaz boğaza uğraşmağa baş arlar, tam srası bü uğraşma 8: rıhda müdahalci ecnebiyeyi in- taç ile ulacık bir Ermenistan teşkil ediveririz hulyasile Ada- nâadı Dör'yolda bir isyan hare- ketine teşebbüs etmişlerdi. Ay- valıkta da sergüzeştca Yunan kömitelerin'n teşvik ve iğfalâtile Ayvalık Ramları da Sısam bey- liği şeklinde bir muhtariyete nail olmak içi otuz bir martın tamm münasip bir mevsim oldu- gu kanraatile serkeşliğe başla- mişlardı. Bu isyanlar, gerek Ermenile- rih ve gerekse Rumların arzusu hilâfında — neticelenmiş, — yani Sraba ile tavşan avlıyan Türk- ler mürteci sultanın hesabını Pazar gün Mevsim kır koşuları yapılacak Önümüzdeki pazar günü saat 11 den itibaren Kültürparkta mevsim kır koşularının en son ser.si yapılacaktır. Bu köşular- da birinciliği kazanacak atlete ler, böğe Şşampiyonu ölacak lardır. Koşular büyük ve küçük at letler arasında yapılacak ve kur lüp mensaplarile beraber talebe ve kulüplere mensup olmiyan lar da k hakkını haiz olar cak'ardır. Kurslar ferdi ve ce- mi olarak yapılacak ve ferdi koşularda derece — katanacak olanlara madalya verileceği gibi takım halinde koşacak olan.2- rya da aymca kupa verilecektir. Koğşnlar — küçüklerin sıra ile koşacakları -2000, 2500, 3000 ve 3500 metre mukavemet ku'& ile başlıyacak ve batu büyük- lerin 6000 metre koşusu takip edecektir, Kupa ve madalyalar aysi gün verilecektir. TUUMAMMNTA MA — Bu oldu; seâ de öbür üç hayvanı eyerle. — Efendim, ikişer atla daha hızlı. gidebileceğimizi mi zam nediyorsunuz? — Hayır, şakacı efendi, fa- kât şayet üç arkadaşımızı sağ bülursak — dört atımızla onları getiririz. — Buha çok büyük bir baht lâzım, fakat —Allahtan — ümidi: m zi kesmemel yiz. Dartanyaân eyerine binerken, “Ami ,, diye bağırdı. Mubafızlar kış âsından çkin- ca her biri- sokağın mukabil közelerine Baptı; biri Paristen La Nlet kapısı ve diğeri Mon- Marter kapısı tarikile çıkarak Sen Deniste birleşeceklerdi. Bu manevra muntazam bir sarelte ta bik edildiği için İ teniler neticeyi vermişti. Dar tanyın ile P anşe, Piyerfte be rab:r girmişlerdi. — Sonu var — — Erzurum kumandanı Yusuf Paşa, harbiden çıktıktan sonra bütün ; — askeri hayatını Yemen taraflarında geçirmişti br kaç ginde görür, görmez Adarayı yıldırım süratile ye: Eğşnşer ve kımıldiyan iftiraköı başları polat ellerle ezm şier ve Ayva ğa da gönderilea bir tabur kadat asker, —i inhirafa yeltenet p ılikaryı güzel bir ders vetm $lerdi. Br taraftan ba gilelerle uğraşılırken d ğer taraftan da Istanbulda büyük mikyasta bir temizleme âmel yesine başlan- mişt, Temizleme iki türlü olu- yordu. Divanıharbi örfi yalnız otuz bir Mart hâdisesle alâ kadar mürtecilerle meşguldü. Saltan Hamidin otuz üç sene süren fenalığı tamamen alle- dilmiş, hayatı kendisine bağış- lanmışlı. Hizmet gördürdüğü adamların da bağışlanması ge- rekti. Fakat buhların göz önün de konaklarda, köşklerde deb- debe içinde yaşamaları da ada- lete uygun — olamıyacağ ndan bunların cümlesinin tekaüde sevklerilö kendilerinin detecei cürüm ve — zulümlerine göre Trablusgarp, Bingazi, Yemen- den başlıyarak nihayet Rodos ve Mdili adasına kadar muh- telif mâhallerde ikamete memur, edilmek — suretile İstanbu'dan teb'id olunmuş!ardı, —Sonu var — $ Sahttı NASREDDİN HOCADAN | SA hiret uw Ye eyh e Kt upıarı_ Küştari — 39 — Sazendelerimiz şarkı güftelerini ne hale sokarlar, bakınız Kadehleri üçlediğ'miz sırada sabnedeki b ardan — birisi ayağı kalktı. İki elini biribirine kilitliyerek vücudünün — üst kıs. mimi öne eğdikten sonra sura- bnâa ağlır gibi bir tavır. verdi ve okumağa başladı. Mübarek okumuyor; ağlıyor: Kaşlar çatık, çehre asık; sanki cenaze başında mateim havatı terenaüm ediyor.. Masanın birisinde yüksek sesle zeytinyağı alışverişi. — Otcuz sekit buçuktan ve- ririm, — Yapma.. Otuz altı kuruş iyi paradır. — Kaçırdın mı sen yahu? Bir buçuk asid yağ bu.. — ÜUzatma öanım; asid üçten aşağı değl. — Vallahi bir buçuk karde- şim.. Sanki biz buraya saz dinle- meğe değ.| de zeytinyağı alış- verişinde şıhtlik etmeğe gel- mişz. Umumt yerlerde böyle muhavereler cidden nefis olu- yor. Bir taraftan bâyanın feryat edip döğünmesi, dğer taraftan zeytinyağcı ârın avâzesi; vatan” daş eğ eniyor.. , Höş.. Bizm Hafz Durmuşun dünyâ umurunda değil, Şaşturi gözlerini bayanlara dikmiş, ayı nerde ise saldıracak amma b.z- den korkuyor. Sahnedeki bayan, şarkının meyanıni ökürken tavanlara doğ- ra bir * Aanahhhh . yükseldi. Telâşla başımızı dördürüp ba- kınea Kimi görsek iyi? Sağ kolunu havaya dikmiş. sol bacığımı yerdan Kaldirinış, göyüs bağır âçık, saçlar perk şân; ççi Necati.. — Söyle anım, yandım All:h Arşimedin makası, maydahöz tohumu, Vüuvazye — nazariyesi, ziraat koağresi. Dye, bermutat, durayor. Sahnedeki bayan, çftçiye gü- lümsedi. Sen m'sin gülümsiyen? Çiltçi hemen feryadı bastı: — Mehmet A i, Mehmet Ali; gördün mü Mehmet A.i; güldü bânâ.. Allah ne bahtiyarım Ya- rabb.? Sukut nazariyeleri, ropa otunun keçi boynuzuna aşılanması Mmümkündür azizm; zitaat köngresine bir rapor ver Mehmet Ali, durma, bir rapor ver.. Yandım A lahl. Çiftçi gülerek söyledikçe sal- ya, tükrük ka barcıkları etrafa yayılıyor, Mehmet Aliye şem- tiye açmaktan başka çare kak miyo-du.,, Bereket versin ki bay Mehmet Ali de kendi âleminde yaşadığı için işin İarkında de- gildi. sıçmılay p Fethinin kânün çalışına ba- kın.. İğnesini yere düşürmüş kocakanılar gibi iki büklüm sa- za kapânm ş, endahten masdı- rının müzari filini tasrif ederek savüurüyor. Şarkının bestesi ta- mam amma gifesi, Fatma ana- mizin donü gbi, binbir yar malh.. *Leplerinden bir süzilse badeler gülfam olur, yerine "Dilberindea yer görünse keh- leler akşam olur, gibi gayet nefis terennümler vükubu'uyor, Bayanın feryadı bitti, bu defa hanende Selimle bir başka ba- yan yanyana kalktılar, Lama: rinaya çivi sürter g.bi bir sesle © yak cıyak: Cirmümeşhat kanunu var Bayanlara söz atılmaz Diye bağırdıkça bayana: — Yaşşa anaml Tertibi söz atan atana., Hem bayancıkta bayağı — j>stler de var ha,. *Bayanlara söz atılımaz, derken sağ elinn şehadet par: mağnı karnınaâ day.yarak ken- dsini işaret ediyor. Bak fir- tğaı Ketiant Refetta — ciddiyet, on ikiyi yitmi geçiyor. Bzim evkaf — dairesinden — mütekaid cünbüşçüyü texrar ta ile h.cet yoki Mizrabi. vardukça — araba çeker g.bi öne, ÖGüe yüklenis yör, Kanuni Feth'ye hanım nine gâaliba iğaesini bu maş ki başı nt kaldırdı. Bu defa yi bildiği güfteyi serbestçe söylüyor: Sak kımmı ba nel dan&i bostanda kemah... Yani: Sakimi bu nevbadei bustani cemal a.. Aman ünvtm yalım; — şimdi Taflanda çalışan udi Al'de de gülteler yamandır. ha.. Meselâ: *Kan olur zor ile maksuduna hibabı zafer, masramı “Kim eder cebir ile paçacı Maksuda şimdi sefer, şeklinde —okur. * Bereket versin onun — güftelere deki bu dehşetli endahtını ba- yân Hüsnüye örtbas eder, Meselâ gağinocu Ali Uğurun da müstâlah könuşmağa merakı vardır. Müşter'iyi memnun et mek İçin ellerini oğuştura, oğuş- Ba lâflar *dwnâ yüreği, ve “beyin,, demektir. Ali Uğur eskiden bövle dek gldiş bü çeşid — ko uşmağı meşhar* “Yaver, den öğrendi, Kim mi bu Yaver?, Oau benden değil; bar mü> davimlerinden sorunuz. 37 kis loluk Mmanaek bir adamdır atma işleri daâima boyundan büyüktün — Buyur bakalım Bay M& rad Çınar, çekelime, — Hep bana tit buyür be?. Bir az da Halid Tevf.k içsin.. Doğru amma Baıy Halid Tevhğe rakı — içirebilmek — için evve'â ellerni bağlamalı.. îH elinde iki çatal, piyano çalar gibi masanın üstünde bir aşağı, bir yakarı dolaşıyor.. — Çene muttasıl — faaliyette; — lokmanın biri midede, biri yolda, biri ağıda, biri dudıklardan bir parmak - ileride, masa ile gö rasında, biri de çatala saplanmış benüz Mmasada... Bü- tün bunlara rağmen — iki göz mütemadiyen meze keşfetmek ve çatala-pey'emek üzere keşil vazifesile meşgul.. Sar, gazel, şarkı, güte, ben te Bay Halid Tevfiğe vız gelir yor. Varsa da, yoksa da boğaz: lar meselesi.. Zaten ben daha mektep sıralarında — bile arka: dâşlaraz — Bu Halid Tevfik günün birinde diplomat olacık, Derdim de inanmazlardı. Ba- kınız, ne keşfi açık bir adam:- mişim. Ntekim Kemal Küâmil içla et — Bu çocuk Yahudiye ben- ziyor; muhakkak ya - tenekeci, ya çerçi veya eczacı Oolacak. Der, dururdum; dediğim oL dü. Herhalde — “şiddeti zekâ keramete kıç attırır, — derler; doğrudur. — Sonu Var —