Üü _at,.;...ı.u..u.ı.ı—ıı_ı._. y sonra, silâhşorlarından bir & Şulat Yazan: A. Kuprin Söleyman Peygamber kırmızı ve ağır kumaştan bir elbisefgiy- miş idi; oturduğu taht, saf altın idi, Altmış silâhşor, Süleyman Peygamberin — etrafında birer heykel gibi dimdik ve emre hazır bulunuyorlar, bunların da elbisleri, kemer ve başlıkları al- tın ve gümüşten idi. İlk davacı Ahior adlı taş işliyen bir adamdı. Davanın esasını şu anlattı: — Ey cihana hâkim kuvvetli ve kudretli hükümdar; bir gün Finikede, Ba'l şehri civarında taşocaklarında çalışıyorken çok kıymetli bir taş buldum, bunu şekilde yonuttuktan sonra zevceme hediye| mem. Bunun etmek istedim. Kudüse dön- mekts olan dostlarımdan Zeke- riyaya emanet verdim, bu kıy- metli taşı zevceme vermesini rica ettim. Bundan az bir müd- det sonra ben de Kudüse dön- düm; zevceme, göndermiş oldu- gum 'kıymetli taştan memnun olup olmadığını sordum; zevcem hâyretler 'içinde kaldı ve böyle bir taş görmediğini söyledi. Bunun üzerine arkadaşım Zeke- riya [Zxıryılyı koştum, — ver- diğim emanetin ne olduğunu sordum. Zekeriya, emanet ve kiymetli taşı zevceme teslim et- tiğini yemin ile iddia etti. Hatta bu iddiasını isbat için ikide şahid gösterdi. Süleyman Peygamber davacı ile dava edilene ve bunun iki kaçına: — Bunları ayrı, ayrı yerlere hapsediniz! Emrini verdi. Davacılarla şahidler ayrı ayrı hapsedildikten sonra Süleyman Peygamber: — Her birine birer parça siyâb taş ile birer çivi veriniz, her birisi de kıymetli taşın bi- | rer şeklini çizsinler ve altına da imzalarını koysunlar. Bunları sonra bana getiriniz. Dedi. Bir aâaz sonra siyah taşlar Süleyman Peygamberin önüne getirildi. Şahidlerden birisi kıy- metli taşı -0 zamanın âdet ve usulü veçbile. bir at başı şek- linde, diğeri bir koyun başı şeklinde çizmiş idiler; fakat Ahiror ile Zekeriyanın çirzdik- leri şekil biribirinin ayni idi. Bunun üzerine Süleyman Pey- gâmber: — Bir kör insan bile bu şa- Dilimize çeviren: Şükrü Kaya değil; bir âşık oluvermişti, doğ- ruldu, parmaklarının ucunu Pan- talonunun cebine koydu lâkayd bir tavır aldı. Ayaklarını birleş- tirib gövdesini karısına doğru döndürerek: — Hani yal Bana bu herifin Aşıkınız. olmadığına yemin et- miştiniz' Dedi. Kadın odanın nihayetinde bir konsola dayanmış — duruyordu. Hiç te müteheyyiç değildi. Bu olan biten şeylerden memnun da oluyordu diyemem. Ben hç bir yemin etmem amma; 40 şayialar İA — BEiA L e e e ea irsalE —a ANADOLU eee ÇADİM TARİHE MÜSTENİD TEFRİKA —emaamı Süleyman Peygamberin Aşkı Çeviren: Âdam Hasib Adamoğlu Süleyman Peygamber, eski devirlerin en âdil ve en büyük hükümdarı idi hidlerin Zekeriya tarafından pa- ra ile tedarik edilmiş yalancı şahid!er olduğunu anlar. Zeke- riya çaldığı kıymetli taşı sahi- bine versin; bundan başka da otuz “Poltika taleri, muhake- me masrahı ve on da altın mil- let hazinesine verecektir. Ya- lancı şahidler de beşer altın ceza vereceklerdir. Dedi, Bundan sonra, babalarının mirasını paylaşamadıkları için kavga eden üç kardeşin dava- sına baktı. Bu üç kardeşin, ba- baları ölürken: — İşte ben artık ölüyorum. Ben ödükten sonra aranızda miras kavgaları çıkmasını iste- için bir vasiyet. name hazırladım, bu vas yetna- me, mallarımın size âdilâne şe- kilde dağılmasını temin ede cektir. Cenazemi - kaldırdıktan sonra, üçünüz de bir araya ge- lecek ve bizim büyük zeytin ağacının dibini doğu tarafından kazacaksınız. Burada küçük bir sandık bulacaksınız. Benim va- siyetnamem bu sandık içinde- dir. Sandığın üst kısmındaki şeyler büyük oğlumun, orta kıs- mindâki şeyler - ortanca oğlu: mun, en alt kısmındakiler do küçük oğlumundur! Demiş ve ölüp gitmiş idi. Çocuklar vasiyet mucibince ha- reket etmişler, büyük zeytin ağacının dibini kazarak sandığı bulmuşlardır. Sandığın üst kıs- mında mühim miktarda altın vardı. Bunları büyük oğlan al. mış idi. Orta kısmında bir sürü hayvan kemikleri, alt kısmında da bir sürü odun parçacıkları vardı. Ne ortanca ve ne de küçük oğlan bu kemik ve tahta parçalarını almak istememişler ve bu andan itibaren de üç kardeş arasında müdhiş bir kin ve düşmanlık başgöstermiş idi, Ve işte bunun için de Süley- man Peygambere davacı olmuş- lardı. Süleyman Peygamber bu dar vayı dinledikten sonra, manalı, manalı gülümsedi ve: — Behey galiller.. Aranızda. ki kin ve düşmanlığa nihayet veriniz. Babanız servet ve mal- larını size âdlüne bir şekilde taksim etmiştir. Paralarını bü- yük, sürülerini ortancaya, ev, tarla ve ormanlarını da küçük oğluna bırakmıştır. Haydi, kav- gayı bırakınız ve saadetle yaşa- mağa gidiniz! Dedi. — Devam edece — Mısırda çıkan bir gazete diyor ki: Hilâfet Bizim için bir leke. dir. Türkiye bile, vaz- iyetimizden hayrete düşer.. Mareşal Blümberg —— ... ——— Hakkında dolaşan Berlin, 3 (Radyo) — On beş gün evel evlenen —Almanya Harbiye Nazırı ve Alman ordu- su: başkumandanı Mareşl Blüm- berg, Evülde 60 vaşına girece- ğginden ordudan çek lecektir. . Paris radyosunun verd ği ha- rlere göre, Mareşal Blümberg, ıyları için İtalyaya hareket cümneden evel B. Hitlere isifa- sını şermiştir. Bunun Almanya- da gizli tutulmakta olduğu söy- len yor. Zira mareşal Blümberg, B. Hitlerin en yakın dostların- dandır. Bununla beraber, Mare- şalın, maiyetindeki daktilo kız- | larından birile evledmes'ni B. Hitler kendisine yakışt ramamış ve bundan dolayı kendis ni is- tâya davet evet eylem'ştir. Yine Paris radyosuna naza- ran. Mareşal Blümberg; Nazile- rin, dint? ve askeri meselelere Yazan: Hanri Bero ne kadar olsa gene kadındır. Kendileri için olursa erkeklerin gürültüsünden her halde çok korkmuyorlar, Hanım: — E_te'h_ıimdi buradan git- Mmezseniz hizmetçileri çağırırım. Demekle ikıii: etti. BC -— (S;ığııın! — Siz nered. üyüdünü Aşkolsun size. eDenıı':kyu::'ı.ııu:z çilerin beni böyle hem de brisi gecelik elbisesile olan iki erkek arasında görmesini istiyorsunuz. Dedi. Adamcağız utanır gibi Oldu. — Evet kusur ettim affeder. İsveç kralı Berlinden sonra Parise gitti Berlin, 2 (Radyo) —M. Hit- ter, gefakâlinde başyaveri ol- duğu halde bu gün İsveç sela- rethanes'ne gitmiş ve İsveç kralı Gistavı ziyaret etmiştir. İsveç kralı Güstav, öğleden sonra Parise hareket etmiş ve geç vakıt oraya vasıl olmuştur. İsveç krah, Parsten sonra Nise gidecek va karnaval yor- tularına kadar orada kalacaktır. Öğe etmon tayini Kız öğretmen — okulunun ge- çen seneki mezunlarından Bn. Semahat Erkun Kemalpaşa - Ar- mutlu köyü öğretmenliğine ta- yin edilmişti- Dövmek | Fewzpaşa bulvarında Kırşe- hirli Mustafa oğlu Yusuf, alş- veriş meselesinden Mehmed oğlu Hasanı dövmüş ür, — | karışması aleyhinde ve bu yüzden B. Hitlerle değil, arkadaşlarile bozuştuğundan do- layı çeklmeye mecbür edil- miştir, Sınız. Dedi. Sonra da: — Anjel gel, Muhakkak gel- melisin. Hem bu böyle devam edemez. Diye söy'endi. Küstah ve yüksek sesle ve kanunun himayesinden emin bir koca sılatile söylüyordu. Hiç bir cevab a'madı. Bana doğru döndü. — Eminim. Her ikinize de emniyetim var, Sen benim dos- tum, sadık ve hakiki bir dos- tumsun. Şuna söyle de. Aradan ayni zamanda hem çok uzun hem de çok kısa bir zaman geçti. O esnada gözleri- miz biribirine bakıştı. Aldandım mi bilmem kadının gözlerinde beni tahrike, dâha — doğrusu teşcie delâlet eden bir mâna okur gibi oldum ve kararımı vermiş bir tavırla: —Dostumsun. Evet fakat ben Anjeli seviyorum. Lifin doğrusu sen şimdi arlık istediğin kadar Miısir krali Faruk Kahirede çıkan ve (Veft) par- tisinin naşiri efkârı olan (Elci- had) gazetesi; Mısır ülemasının hilâfet hakkındaki kanaatlerin- den bahsederek uzun bir makale neşretmiştir. Mehmed — Tevfik Deyab imzasile yazılan bu ma- kalede hulâsaten deniliyor ki: *Misir ülemasının ve bilhassa Camiülezher müderrislerinin, Veft partisine rağmen Mısır kralına Hilâfet tacını giydirmek — iste- meleri, Mısır için takib olunan mil4 gayeyi baltalamak ve ayni zamanda Misırı, diğer Müslüman “mömleketler nazarlarında gülünç bir vaziyete sokmak demektir. Hele, medeniyet sahasında her gün bir az daha ilerlemekte ve garb milletlerini hayrette bırak- makta olan Türkiye Cumhw riyeti, — Misirn düşeceği feci akıbet karşısında stir Müslüman ülke'erden ziyade hayrete düşe- cektir. Zira, esasen Müslüman- hkta — yeri olmıyan Hilâfetin ihyası ve bu uavanın, genç bir krala mal edilmek istenmes, yirminci asır medeniyetile telif kabul etmez bir — keyfiyettir. Kaldı ki, Hilâfetin ih,asından sonra bir takım çürük ve za- bulunmuş mana uymıyan ahkâm da tatbik edilmek istenecek, meselâ hır- sızarın elleri kesilecek, caniler recm edilecek ve bu suüretle de Misir. hükümeti, adalet tevzi ediyor zâmına düşerek, medeni memleketler nazarında fena bir derekeye düşecektir. İşte bu sebebten dolayıdır ki, homurdan! Seviyorum, bu da senin kabahatin, eğer beni zorla evine, bayatına karıştırmasaydın. Münasebetsizlik — ettikçe beni arabulucu yapmasaydın — tabii sana şimdi kötü bir sılat ver- meğe kalkışmazdım. Şmdi ise sözüme inan! Aklımda sana o sıfatı vermekten başka bir şey yok. Eğer karınla aramda şim- diye kadar bir şey geçmemiş isc kendi hesabıma söyliyeyim ben de bu Aarzunun - şiddetle mevcud olmamasından değildir. Bak sana ne kadar açık söy- lüyorum. Arada başka bir se- beb yokken sırf senin keyfin olsun diye bu fikrimden vaz geçeceğimi sakın hatırına getir. me, Eğer - istersen yumruklaşabiliriz. boğazlıyabiliriz. Ben Fakat böyle bir işe girişmeden evel neticeye kendini hazırlar mabi tavsive ederilm. Ârtık * biril Biribirimizi hazırım. vilâyet Eeclisî topl: Aydında ekim sal sı genişlemekte!l ——— — ——— Halkevindeki hazırlıklar - Vi meclisinde valinin izahatı - Ş, meclisi içtimat Aydın Ziraat bankası ve şehirden bir görünü, Aydın (Hususi) — Aydın Zi raat bankası; ziraat mevsiminin başlangıcı olan Eylülde başlı- yarak iki ay içinde çiftçilere tohumluk — vesair — ihtiyaçlarını karşılamak üzere 3 milyon lira yardımda bulunmuştur. Bu yılki yardım, geçen yıllardan çok fazladır. Bu paranın yarısından fazlası zirai kredi kooperatifleri ortaklarına, kalanı da koopera- tile girmemiş müstahsillere da- gıtılmıştır. Banka, kredi âçarak para da- gıtirken, en ziyade müstahsilin hakiki ihtiyacını dikkate almak- tadır. Bu itbarla kredinin yük- selmesi, ziraat sâhasının geniş- lediğine bir delil sayılabilir. Banka Sonteşrin ve İlkkânun aylarındı da kredi dağıtmakta devam — etmiştir. Öaümüzdeki İlkbaharda başlıyacak clan zi- raj faaliyet içerisinde şimdiden tedbirler alınmıştır. Halkevi faaliyeti Aydın Halkevi şube komite- lerinin iki yıllık müddetleri dol- duğundan, bu hafta içinde bü- tün şubeler umumi - heyetleri toplanarak yen: komitelerni se- samaa Mısırı Hilâfe; açıkca bir hokkabazlık ve daha doğrusu ifsattır. Montrö muahedesinden sonra Avrupada büyük bir mevki ve itimat kazanan Mısır için Hilâfet sözi bile bir leke teşkil etmek- tedir. M sırlılar, bu lekeyi hiç bir zaman kabul edemezler., jel, seni istemiyor. Beni de istediği yok amma ileride istiye- ceğine şüphe etme! Ben o za- mana kadar kendimi her kime karşı olursa olsun — onun bir hamisi gibi telâkki - ediyorum. Sen istediğin gibi hareket et- mekte muhtarsın. Fakat pek iyi arkadaşlığımız hatırası için sana kibar bir adam gibi hareket etmeği tavsiye ederim. Dedim. Evvelâ tereddüt :! sonra iskemlenin üstündeki şap- kasını aldı. İş olsun dye dü- zeltti ve karısına doğru dönerek sordu: — Demek boşanacağız. Kadın cevab vermedi. Gene kendi si: — Pek âlâl Dedi, Bizi küstahca selâmladı. Ve çıktı. Ayaklarının sesi uzaklaştı, asansörün — kapısının kapandı: ğgin duydük. Evvelâ bir zil son- ra da hir ae a . ibyaya davet, çeceklerdir. Halkevimiz, 20 şubat lerinin açılma yıldönümi lulama hazırlıklarına bı Seçilen bir komite, hazı meşgul olmaktadır. Bü tems | edilecek, müzik verilecek. Gece de balo edilecektir. Aydın vilâyet me, Vilâyet umumi meci açılmış, ilbayımız Özdermi dayın başkanlığında k larına başlamıştır. İlb soylevinde; Meclise veri| namede - bildirildiği — gil büdeesinin 9495 tatbik ğunu, 937 tahsilâtının şayanı memnuniyet oli büdce vaziyetinin - yeni nacak tedbirler ve ari tahsilâtında cezri şekille rünerek daha ziyade ini tirileceğini bildirmiş, ihti en mübremlerinin ele al; ve kuvvetin bunlara hası: sifini tavsıye etmiştir Meciis ikinci relsli; Mendces (Aydın), sekret avukat Sami Kulluğ (| dok'tor Sabri. Akın (A) çilmişlerdir. Eacümenler de seçilmi lisin her Cuma ve günleri toplanması - kı rılmiştir. Şehir meclisi| Aydın şeh'r meclisi lediye reisi Nafz Kar başkanlığında şubat de — Sonu 8 inci sahi çalındı. Anjel: — Bitti. Artık gelmi bir daha gelmez. Ah ğgum ab! Dedi. Çılgin gibi biçl kıra ağlamağa başladı kendisini yalnız bırakm Tet ett, Vah efendim ben bi bir şey anlıyamadım. tü e Gördünüz mü efendi; medim, tam zamanında| Beni gelib aramanıza cd nun oldüm. - Kapıcı - 1 nuzu daha şimd. verdi tekrar teşekkür ederi; Müsterih oldunuz yal tayım, ne de bir - taral Düşünüyordum, şimdi s receksiniz ya düşünme, bur bir vaziyetteyim. Kapıcı yalnız sizin nuzu getirmedi s z nkinil