Mustafa paşa Bbu sözlerde kendisine bir ima olduğunu an- byamamıştı. — Amasyaya Davud pâşanın oğlu Müstafa beyi tayin etmiş- tk değil mi? — Evet hakanım.. — Bize sadakatinden tabii eminsin, — Ne olur, ne o'maz, Ahmed, Amasyayı da ele ge ç — Eminim padişahim, emitim. Bursa — sokaklarında — kalile kafile —dölaşan: — Gekerleri 200 “bahşş ve mezuniyet - sevinçleri — Padişahım çok yaşal Diye bağırşıyorlardı. - Sultan bir müddet bu sesleri zevkli zevkli dinledi: — Askerlik zevk'i bir şeyl Diye mırıldandı. Sadriâzam, huzuru terk için ferman istedi, Pad şah: Peki, —dedi, — İstanbula bareket ediyoruz. Hazırlığı da bitir! Gece olmuştu ki, ulüfecibaşı, mutlaka padışahı görmek için ısrar ediyorda. Padişah ise, eğleniyordu. — Kalayı — tütsüle- mişt. U.üfec'başı, kapıcıbaş:ya: — Canım, dedi, çok mühim bir iş için Maruzatta bulunaca- 4 ğm. Buna müsaade etmezsen Ü düden sönra sabahleyin çe fanın uçacağını düşün| Nibayet ulüfecibaşı; bu teh- çok erken padişahın huzuruna — gir- meğe muvaffak olmuştu. m: — Çabuk söyle, dedi, çar bukl. Mustafa paşaya ad de- ğil mi? Ulüfeci başı — uykusuzluktan kızarmış gözlerini hayretle açtı: — Evet padşahıml, Selim güldü. — Biraderim Ahmede, zev- cesini Amasyadan — kaldırmak için müfreze gönderdiğimizi bil- dirdi. — Ayni kerâmet elendimiz! — Sen de bunu işittin. Ulüfecibaşı; padişahın bu işi nasıl olup ta öğrendiğine hâlâ merak ediyordu. Sultan Selim, olur şey değildi. Ulüfec başı, aptal aptal düşünüyordu: — Ne padişah bu, ne padi- şahl. Bayazıd gibi sakalına ba- karak uyumuyor. Selim sordu: — Müfreze gitti mi? — Gitti Hakanım.. — Mustala paşanın adamı da gitli mi? — Evet, o da gitti! — Zarar yok.. Git Hazinedanı gör, selâmımı tebliğ etl Ulufeci başı, kekeledi, eğildi, dunlar mırıldandı. ve çktı. Pa ANADOLU Günlük siyasal — gazete Sakıb ve D çarı Haydar Rüşdü ÖKTEM 16: Bamdi Nüzhet ÇANÇAR z İDAREHANESİ frmir İkisci Beylet sokâlı CHalk Partisi binası içinde Telgrafi İsmir — ANADOLU Telefon: 2176 » Posta kutusu: 405 Ümami neşriyet ve yazı işleri müdâ || VUZ SELİM Gece olmuştu ki, ulüfecibaşı, mutlaka Padişahı görmek için ısrar edip duruyordu Yertr Mf Aşkür a Gi <a dişah, elindeki ” çubuğu çekiş- tirdi. —Etsecel. Artık Mustafa pâşânın merasım zamanı geldi. Onu darıcahtime yollamak cabi maslahat oldu.. Padişah, o gün, Bursa suba- Şısini çığırdı: — İradem — sâdır oluncaya kadar yeğen'erim Şehzadeler burada ka acak.. Amcaları Kor- kud ve Ahmnetle temas etmeme- leri lâzım. Hani anl yorsun ya?. Kimse ile skı, f kı koruşmak ta yok., Kimlerle münasebalta bu- luaduklarına dikkat edzceksin. O gün, derhal İstanbula ha: reket edildi. Mustala paşa, ken> dsni kekl yen âzıbetten haber- dar değ İdi. Padişah İstanbılı. muvasala» tının ertesi günü bir irade çıktı. — Divan toplsnsınl.. Vezirler ve dev.et erkânı dü- şünüyorlardı: — Buaa sebeb ne ola? Aca- ba padişah yeni bir selere mi çıkacak?. Hiç bir kimse, keyfiyeti sor- mağa ces>ret edem yordu. Şeh- zade Süleymanın bile bu dvar toplantısındaci maksaltan haberi yoktu. Bından üç kiş nin malü- matı vardı k; onlar da ecilâd: lardı. İçlerinden yalnız sadnâ- zam: — Bir fırtına kopacak amına, bakalım kimin başına?, Diye düşünüyordu. E tesi gün; divandan evel büyük bir resmi geçit tertibi mukarrerdi. Sutar Selim; padişah'arın fevkalâde günlere mahsus elbseleri n gy mişti. Yeni saray kap:sı önünde geçit resmi baş alı. Sağında oğ- lu Süleyman, solunda da Mus- tafı Paşa duruyordu. Diğer va- zirler ve ileri gelenler, daha yan ve arka cihetlerinde bulunuyor- lardı. ARADA SIRADA “ ŞEN FIKRALAR Köylü kız: Gizel br kız, eşeğile bera- ber köye giderken yoldu bir delikanlıya tesadüf eder. Eşek © esnada huyanarak bir az sür« atle koşmağa başlar, delikanlı der ki: — Senin köyde benim bir ni- şanlım var, şimdi ben, seni öpeyim de, sen bu busemi gö tür, kend sine ver! Kız — şu cevabi verir: — Acele etme, eşek köya benden evel var:cak, önu öpte buseni daha çabuk götü: sön! * | Hâkim — Bu gıliba beşinci | defadır ki seni karşumda görü- | ye yakal yorlar. Çalışmadık mı || (sersari) diye enseliyorlar. Ben || de şaşırdım, In_ldu— İki memur .ı.ruuıdı: — Bakçala, kasaba ve ek- mekçiye elli lira borcum ;iih. | — ne caksın' '%Mî::diquuaıiıl Tenzilât lü.;lı : Hâk'm beş sabıkası olan bir Halk; ervddenin iki tarafını doldurmuştu. Yeniçeriler; sipah * Vdiy üülecileri yüya'ır yekdiğe- rini tak ben geçtiler. Selim; as- Veti mütemr diyen selâmlıyordu. Geçit resmi bimişt. Hakan tahtından indi ve selâm — dürân saray müuhafız arının — arasından yürüdü, saraya gadi. Yazğında oğlu yürüyordu. Sıdnâzamla diğer üç vezir ve erkânı devlet geriden — yürü- yorlardı. Birinci avu ile ik'nci iç avlu arasmdaci intizar ma- ballne gelmişlerdi. Burada ira- deye intizar edilecekti. Bu met- hai — küçüs bir bina hala- deyd. Oraya varılıncı anlaşık diki hl'atlahire giydir lecek. Hi tilah're; padişahların it mat edip sevdiği insan'ara böyle Jvar günlerinde gydirilen Bir elb seydi. Vezirler, ayrı ayri odaları da- vet edildiler. Sirtlarında hil'at- lar olduğu halde mü ebessim ve mağrur bir halde çıkt lar. Bu arâlık sadrıizam Mustafa poşanin girdiği odadan, baş'an ayaklarına kadar s yah gömlek giydir İm ş brisi çıktı: Ç İweşi” saps t idi, Görleri hadek isindan firlam şe, — Eileri, ayakları titriyordu. Sakalı kar: mt kar'şıktı. Orsu görenler: ğ Mi D ye'm rildandılar ve onlar da sapsarı kes İdiler, Bu #ysh gömlekli adam, sad- nözam. Mustala paşa idi. Vezrlerir ve diğer zevatın kalalarında bir şmşek çaktı: — İdam edilecekl. Herkes başını eğmişti. Cel'âd- ların ks', Mastafa nişayı kol- la ndan tutarak ç ksma doğru sür.klemişlerd. Kmse söz söy- liyemiyordu. — Sonu var — örARAN Ppuk bağırmış: — Bz esk. müşteriy 2, Bayım! Bze tenzı ât yap nalısın! — ANADOLU T “Gari Kalsın!,, Bir evin tapusu üç kişiye birden verilmiş Haneye tecavüz suçu ile mahkeme- ye verilen Bedri İkinci Sulbceza mahçemesinde bir meskene iccavüz davasının duruşması srasunda hâkım suç- luya sordu: — İsminiz? — Bedri. — Soyadınız? — Soyadımı söylemekten uta: diyorum! — S>bep? — Sebebi şudur, soyadı al- mak üzere bir kâğıda çeşitli ismler yazmış ve kaydettirmek Üzere müracsa* elmiştim. Bu çeştl soyadlarının hepsinin de başka'arı tarafından alındığını söylediler. Bu vaz yet karşısında ben de: Madam ki, hepsi alınmıştır. Ö hade gari kalsın, dedim, Memarlar gari Calsın, kimse ta- talından al nmamıştır. Kaydede- İm, dediler. Benim maksadın çek'lip gitmek ve başka adlar aramaklı. Memurların bu hali beni bir emr vaki karşısında Dıraktı. Z itea benim bulacağım adlar gene başkaları taraf.ndan alınm ş olscağı dü;Üncesile, kay- lediniz, dey.verdün. Şimdi söy- adım Garikalsindir. — Pok âl3? — Neresi pek âlâ bayım.. Ramazan, Şaban| ve Mestan —.0 . ae Kokoreççiler mahke- mede de türkü söylüiyeceklerdi Ramazan, Şaban ve Mestan adında üç kokoreççi sarhoşluk süçle dün nöbetçi mühkemeye verilmiş'erdir. Üçü de Arnavud olan bu suç: lular, geçen gece kalaları iyice tütsülem'şler v> kendilerinden geçerek Tepidelenli Ali Paşa türküsünü avızları çıktığı kadar Hağrarak söylemişler, ho-a tep- mişler, herkesin rahatını kaçır- mışlardır. i'ı Cenaze masrufu Bay Burhan dört defa evlen- di. Dört zevcesi de izd.vaçların: dan pekaz sonra öldüler. - Bay Burhban bu dört matemin tes. tile sassiız bir h yat geçirmeğe başladı. Br gün arkadaşların- dan biri kendis ne: — Birader, senin — yaşında br adam bokâr yüşayâmaz. Ev« lenmelisin. Deyince Burhan telâşla: — Aman, böyle demeyin; hem düğün masrafı, hem cenaze mas- rah.. Dayanılır - şey değill Cevabını verdi. * .. Lokantacının Matemi: Bir lokantacının güzel ve genç zevcesi ölmüştü. Lokantacı mü- terssirane ağlıyordu. Taziyede bulunanlar ona dediler ki: — Kendini mtfile Ş karın seni da'Mâ Müşterilerinle a rarlar almıştır. Hâkim, suçlulardan Ramazana sordu: — Sarhoş olmuşsunuz? — Vallahi olduk efendiml. Ramazan yanndaki Şabanla Arnavutça görüştü ve derhalı — Po more... İçdik on sekiz şişel — Bravo sizel Fiçi misiniz siz? Bağırıp çağırmışsınız? Ramazan iki ellerini yukarıya kaldırdı. Âdeta hora tepecek bir vaziyet aldı. Hâkim sordu: — Ne oluyorsun, hora mı te- peceksin? — Yok vallahi efendim, Te- pedelen'i Ali paşa çok güzel bir türküdürl — Yak vallahi efendim, biz yalnız Tepedeleali Ali paşa söyledik! Saçluların üçünün de sabıka- larının sorulmasına karar yeri- letek düruşma başka bir güne sik el O Ticaret Od-sında Ticaret Odası idare heyeti, dün odada toplanımış, bazı ka- A neler anlatıyor? Benim >bir. binbaşı — kardeşim vardır. ( Soyadım İstanbul kü- tüğine g-çir lmek üzere gönde- tildi. Kardeş'm bu münasebet- siz isme canı sıkılarak - buraya kadar geldi. Şimdi bu adı de- göştirmek üzere uğraşıp —duru- bakalım ne vakit mu- vallak olacağız! — Şimdi garikalsın değil mi? — Evet, evell — O da kaldı, gitti, biz de zabıta geçirdik. Fakat siz; bu müştekinin hanesine, yani mes- kenine tecavüz etmişsiniz, size yakışır mı? — Bu da bir mesele. Hem de soyadından daha mühim bir meeselel . — Ne meselesi? — Ev iskân tarikile bize ve. yoruz, tilmişti. Tapusunu aldık. — Bir başkası ayni ev için tapu gös- terdi. Davalı olduk. Bir üçün- cüsü çıktı, elinde bir tapu. Bu ev benimdir. demeğe kalkıştı. Ö da davaya ka —— görüyoruz. Hukuk mahkemesinden bu dıva neticesinin sorulmasına ve duruşmanın başka bir güne ta- likine karar verildi. Menderes kena- rındaki cinayet —de t grmm— Kuşadasının Selçuk nahiyesi civatında Küçük Menderes neh- rinin kenarında çayır meselesin- den çoban Racebi. ödürmecle maznun Çete Hasanın Ağırceza- dak dünkü muhakeme celsesin- de şahit ve maktul -Recebin arkadaşı çoben Ali şunları söy- lemiştir: e — Sabahleyin Recebin ve benim koyunlarımız mer'ada ka: lv Çete Hasan geld, mer'anın bir kenarinda çalı, çırpı topla- di ve banları ateşledi. Ben ek- mek gatın almak için dağın ar- ka tarafındaci köy- gittim. Ara- dan yarım süat geçti, köye şu haber geldi: Çete Hasan, Recebi vurmuş. Hemen — koyunların — başına koştum, Receb yaralanm'ş, yer- de yatıyordu. Etraftaki çoban- larda toplanınışlardı. Ne o.du- gunu Recebe sordum: — Beni çete Hasan — vurdu. Koyunları met'adan - çıkarmak istedi, — bırakmadım, — altalta, üstüste boğuştuk, başa çıkamı- yacığını anladı, çekildi. Mea- deres kenarında oturmağa var mişbm. Uzaktan — tabancasını atış ederek arkamdan yaraladı. Dedi. hayvana karakoluna öldü. Bazı şahidler gelmemişti, on- yükledik, götürdük jandarma sonra ka bir güne bırakıldı. Dr. Behçet Uz Çocuk hastalıkları mütehassısı Hastalarını 12,30 dan bire ka- dar Beyler sokazında Aheüak matbaası yanında kabul eder. Muayenehane telefonu 399Ü Ev ielefonu 2261 Sağlık banisleri Dabilt basta Dr. M Boğm-ca öksürüğü Hastalığın ikinci devresinde öksürük pek hususi bir vasıf almaktadır. Bu zamanda hasta- lığa yakalananlar, nöbet başla» mazdan evel bo, ada - bir giciklanma hissederler ve bune dan da nöbetin - gela Jefa anlamaktadırlar. nöbetinin eceğini etmez, hastalar bir masaya veya bir yere dayanırlar. Özsürüğü geçiştirmeğe gayret ederler. Lâ- kin nöbet olanca kuvvelile şide detli olarak başlar ve ıslık gibi öten uzan bir nefes alma ve bunu müteakıb çük beş on veya daha ziyade darbeler, te şennüç halinde bir ncfes verme husöle gelmektedir. Hasta âdota nefessiz kalmış olur; bunu göne derin ve ıslıklı bir nefes alma İtakib eder. Vaziyet bir kaç defa tekerrür eder dürür, Hastalar bu nöbetlerde boğu'scak gibi olure lar. Fazlasile morarırlar ve nö- bet nihayetinde cam gibi şeffaf ve yapışkan bir balgam — çıkar rırlar; hatta bazan da kusarlar, Nöbet geçince bütün vücudleri hisseder Slari BZ çök- rışık bir halde ot'uyorlardı. Suç- Kendisini aldık, bir larm celbi için muhakeme baş- ter içinde kalır. Öksürük nöbete leri çok şiddetli o'ursu göz kae pakları ş şirir, göyler kanlanır, dil dişlere sürtildüğünden ak Mtimde-yaralar bile olür. Üçüncü devrede Kastalık ha- fifler, nöbetler seyrekleşir, adi bir öksürük kalır, Bu hastalık dört hâfta devam ettiği gibi, daha uzan müddet te sürebilir. Bu hastalıkta mühim ihtlâtlar te- velüt eder. Bro ve B veya on betleri ve sar'aya benzer ihti- lâtlar da az değildir. Müh'm ihtilâtlardan biri de kalbte yap- tığı bozukluklardır. Kulaklar da iltihab yapmaktadır. * Bu haslalık üç dört yaşından MŞAğı olan çocuklarda “daima tehlkeli ve ağır olduğundan çocukları bu yaşa gelinceye kae dar çok iyi korumak İcab eder, Çocukları iyi bakmak ve besle. mek keyfiyeti çok — önemlidir. Soğuktan ve rtuJbetten muhae -Bitti- zfe olmalıdır. ' Noosişi eçzandirdı :. Bu gece Kemeraittırda Hilâl, Güzelyar leri nöbetçid'eleri — Beraet s’ Bayraklıda Bayan Fatma- herin evi önündeki belediyeye at ağacın yeni kesilmiş olduğu bit varakası tutmakla mazaun lerdir. TAKVİİ Kumi - 1333 | Auavi - 335 Küsunusani T Zukade 18 Kaânunusani 1 1 , 9 3 3 8 8 Perşembe ada VAT LAçdA kopunomiermrakailerımimidake vukuagelir. Bund. ika sinir cimlesi de bozulur. Hayale nös faza etmek çok mühim bir Va | Zi belediye zabıta - memaru Bı,' Mubarrem ve Hüseyin, suçları gözülmediğinden beraet etmişe — İ hıda G izelyalı, Tilkilikte B. Fıık._ K E,refpaşada Eşrefpişa - eczane- hakkında hakikat hilâfinda za- —