13 Kânanasani KARA KORSANLAR SEF Taza DW TT İA MORERAE MT RELE N Dilber kadın korsan Aşktan başka kuvvete baş eğmiyen deniz kızının maceraları... — 46 — Nakıli: F. Şemseddin Benlioğlu ANADOLU Bir bıı eksikti! OTOMATLAR Hakıkaten insanın vazife- Ceymis, Meriye: “Şimdi bir tek emlim var: Se- gini görebil :© ninle ı;vlenmek_ ve bu gemiden kaçmak!,, dedi Sill! 9 ecekler mi: Meri, Ceymise bağlı ve sarlı olan elini gösterdi. Dar kamarada suküt hasıl oldu. Bu sukütu Ceymis bozdu vet — Beni dinle Edvard Ridl Dedi. Beni bu kadar defa niçin ölümden kurtardığını öğrenmek isterim, Kenediyi niçin düelloya davet ettin? "Meri, gözlerini bir saçlu gibi yere indirdi ve sadece: — Bilmiyorum! Dedi. Ceymis, daha fazla artan hay- Tet ve endişe ile Merinin gözle: rinin içine -baktı. Meri, artık esrarıni bundan fazla muhafaza imkânı olmadı- ğına karar verdi ve ayağa kal- karak, Anna Bonninin vaziye- tini takındı; — Seni niçin mi kurtardım? Bunu öğrenmek istiyorsun? Pek Alâ işte söylüyorum: Seni sevdi- ğim için ölümden kurtardım. Ben, bir kadınım, bak!.. Dedi ve göğsünü açtı, Cey- mis Kliffordun kolları arasına atıldı. Ceymisin hayreti artık azami haddini buldu. Bununla bera- ber, güzelliği gayri kabili inkâr olan Meriyi de kolları arasında sıkmaktan kendini alamadı. Bu aralık iki gencin dudakları da biribirine âdeta yapıştı. Bu hal uzun sürmedi; Meri kendisini çok çabuk topladı ve Ceymnisin kolları arasından sıy« rılıp kurtuldu; çünkü genç kız kendi zalından kendisi kork- muştu. — Rica ederim, kendine hâ- kim olmağa çalış Ceymis! Dedi. — Fakat.. Ben de seni sevi- yorum., — Beni sevdiğin için çok bah: tiyarım. Fakat şunu da söyle- mek isterim, Ben, senin hususi odanda, yanında yatmak hakkı- mı haiz bir kızım; cinsim — sülâ- lem âdi değildir; senin ile ayni seviyedeyim. Ecdadımdan biri: asalet unvanını almıştır. D de avcı ve kaçakçı idi. Vaziyeti iyi anlamak mümkün değildir. Bunu da sana anlatacağım. — Ben senden asaletin var mı diye sordum mu? Asalet, ha- kikt asalet insanın hareket ve fillerindedir. Sen bu asaleti fevkalâde — şartlar altında gös- termiş bulunuyorsun. ü Bundın bir daha bahset- bir an için Kliftord YAZAN: Sax Rohner ———an — eSe me ricalederim. Evet, benim hakiki babam korsân ve kaçak- çı idi; bu suretle ve silâhı sa- yesinde mevki sahibi o'muştur. Ne ise.. Ceymis Klifford beni sevdiğini söyledin, değil mi? Şu halde fikirlerimiz biribirine uygun. Sevişerek yaşıyabiliriz. Maamaflih istersen evlenebiliriz del Halledilecek tek nokta budur. — Bu mesele midir? Seninle evlenmek, seninle yaşamak is- terim. Sen benim hayatımı üç defa kurtardın.. Meri, Ceymisin sözünü kes- ti ves — Rica ederim bu manasız şeyden artık bahsetme. Beni sevmiş olmaklığın kâfidir. Benim-| le evlenmeni istemiyorum. Dedi. — Benim de istediğim bu- dur. Seni ilk gördüğüm, beni öldürmediğin ilk gün, içimde sana karşı bir bis ve — meyil duydum. Sebebini bilmediğim hâlde seni seviyordum. Bu his- sime de hayretten kendimi ala- mıyordum. Meri gülmekten alamadı. — Hem içinde bir sevda his ediyor, hem de benim sana karşı gösterdiğim meyle mana veremiyordun, değil mi? Belki de beni ahlâksız bir delikanlı sanıyordun! Dedi. — Ne demek istediğini an- lıyorum. Şimdi benim tek eme- lim var: Seninle — evlenmek!. Seninle birlikte bu korsan ge- misinden kâçar ve evleniriz. — Fakat ben bu kadar sabır gösterecek halde değilim. Son- ra. Korsanlıktan — vazgeçmek fikrinde de bulunmuyorum. — Ya... Karasakaldan — ayrıl- mak istemiyorsun ha... Meri, Ceymisin bu oldukça nrt sözlerinden zerrece müte- essir olmadı ve hatta çok mem:- nua oldu., Demek - oluyordu ki Ceymis kendisi alâkadar ve hem de çok ciddiyetle alâka- kendisini dar idi. Bu düşünce ve sevinç ile: — Kıskamıyor musua? Dedi. Fakat şimdiden haber vereym ki haksızsın.. Beni ne sanıyorsun? Karasakal, bu geminin sahibi ve bizim reisim zdir. Kabadayı bir adamdır. Bına ayrıca bir teveccühü vardır. Canım bunun bizim işlerim zle alâkası nedir? Ben seni seviyorum, seni ken- ._—m» E nı—n Suıl Yaşıt - i4- BİRİNCİ KISIM Tehlikedisiniz doktorcuğum, aya- Zınızı tetik alın! — Ne demek - istiyorsunuz dostum? Neye - tehlikede - ola: yan? — Mademki “Akreb, düş- manlarını zehirliyerek yok ediyor. Bu gün — korkması lâzımgelen yegâne adam sizsir ünkü halihazırda bu memlel ve panzehir hakkında — sizden fazla malümat sahibi hiç kimse yoktur! “ Emniyet —müfettişi gittikten sonra doktor Harton bir müd- det çalıştı. Öğleden sonra civar" daki hastaneye gitmek üzere -*PIV“ !0* çıktı. Son zaman- larda bu fakir hastanenin fahri olarak bazı işlerini üzerine al- mıştı. Muayene saatleri haricinde,| haftanın muayyen — günlerinde buraya geliyor hastaları muayene ediyor ve daha yapılacak ne yarsa yapıyordu. Hava çok güzeldi. Parlak. bir güneş, buralarda hemen hiç eksik olmıyan, kalın — sis bulu- tunu dağıtınış; her tarafa bir güzellik vermişti. Sokaklar her zamankinden kalabalıktı. Herkes bu güzel havadan istifade etmek için caddeleri doldurmuştu. Doktor Hartonun yanından bir atomobil z:çlı Fevkalâde yavaş ve kılğın n dı'hındeıı sislelini . uzdaliliine. eli üeü ği dime koca yapmak istiyorum. Gidelim, geminin papazını bu- lalım? -Arkası var- —a Japonyada Erkek çocukların mec- buri tahsil müddeti uzatıldı Tokyo, 11 (A.A.) — Hükü- met, erkek çocukların mecburi tahsil müddetinin iki misline ib- lâğına karar vermiştir. Bilâhare kızlar içim mecburi tahsil müd- deti de temdit edilecektir. Hü- kümet bu maksatla on milyon yenlik tahsisat istemektedir. Ma- arif Nezareti bu tedbirin - daha iyi terbiye görmüş ve milli mü- dafaaya daha elverişli gençlerin yetişmesine yardım edeceğini ümit etmektedir. İngiltere Almanya ile bir tica- ret muahedesi yap- mağa çalışıyor Londra, 12 (Radyo) — İngil- terenin Almanya ile “yeni bir ticaret muahedesi, akdetmek is- tediği söyleniyor. Bu tüüahede için yakında müzakerelere baş- lanacaktır. Almanyada İşsizler çoğalıyor Berlin, 12 (Radyo) — İşsizlik Almanyada bir ây zarfında ya- rı yarıya fazlalaşmıştır. - Sonteş- rif içinde 422 binden- ibaret olan işs zler, Birincikânun sonu- na kadar dokuz yüz bine çık- miştir. Bir Amerikan tay- yaresi kayboldu San-Fransisko, 12 (Radyo) — Altı yolcuyu hâm l bir. Ameri- kan tayyaresi, Nevzelandda Ok- land adalarında kaybolmuştur. Dalgıçlar için yeni bir alet. Paris, 12 (Radyo) — Bir tec- rübe esnasında yeni bulunan bir aletle dalgıçların 250 metre de- rinliğe inmesi temin edilmiştir. Bu büyük bir rekordur. Bu alet; orta çağ zırhları biçimindedir. SA EEZEEDE gidiyordu. Doktor başka şeyler düşündüğü için otomobile ilkin ehemmiyet vermedi, Fakat bir az sonra nazarı dik- katini celbetti. Birisi pencereden kolunu çıkarmış doktora sallır yordu. Harton dikkat edince tanıdı. Bu Doryandı! Koşmak istedi. Fakat otomobil bir an içinde süratini artırarak gözden kayboldu. Doryanın pencereden sallanan eli kaldırıma bir kâğıt atmıştı. Harton hemen kâğıdı kaptı. Kocaman harflerle şu iki satır. yazılmıştı: Geceleri pencerelerinizin ka: nadlarını kapayınız! Ve beni unutmayıniız! * .. Mavi ışık. Akşam üstü emniyet Müdür- lüğünden bir memur kocaman iki dosya getirdi. Bunlardan biri Sir Frankın ölümü hak- kında — doktorların — verdikleri ı'ıpoılu Sair ııılnnıt ve polis Makine insan, meselâ g gün gelecek, suikasdda da kullanılacakmış!.. 2,5 metre yükselikte ve 240 kilo ağırlığında bir robot Dostum Buarober bana: — Koca dostum, dedi. Çok hayret verici bir iş yaptım; bir insen satın aldım. — Ne ded'n? — Evet, pazarlarda bulunan bir mal, bir insan satın aldım. Maamafih bu insan tipini senin ve benim gibi farz etme, bah- settiğim insan, otomattır; ister* sen yarın sana getiririm. Arkadaşım ciddi söylüyordu, ve: — Benim adamım cidden mükemmeldir. İtiraz etmez; geç kalmaz, hesap ve saatini şaş- maz. Diye ilâve etti. Evine gittiğimiz zaman, be- nim de hayretim arttı. Arkada- şim, bizi karşılıyan bir insanı gösterdi. — Bak! Dedi: Hakikaten garib bir mahlük! Oturduk; bizden az uzakta K t hkikatını 'a — ediyordu. Diğer dosyada da ölümleri “Ak- reb,,e atfedilen meşhur Norveçli elektrikçi Eriksen ve Grand dük İvana aâid tahkikatın taf- silâtı vardı. Doktor Harton bir kaç saat bunları tetkik etti. Fakat bütün uğraşmalarına râğmen mütehas- sisların raporlarındaki malümat- tan fazla bir şey çıkaramadı. Başka zaman tekrar gözden geçirmek üzere dosyaları bir kenara koydu. Ayağa ka'ktı, odayı baştan aşağı dolaşmağa başladı. İçi sıkılıyordu. Aklını bir türlü ta- mamle işe veremiyordu. Her dakika kafası “Akreb,le ve ona aid meselelerle meşgaldü, Ahl Şöyle derdleşecek candan bir arkadaşı olsaydı! Şimdi onunla başbaşa verir, uzun uzün kö- nuşur; içindeki şübheleri, üzün- tüyü dağıtırdı. | bir. kumandandı. , duran adama arkadaşım: — Bize kahve getir! Dedi. Hiç bir şey söylemiyen mah- lük geri döndü, gitti bir az son- ra kahve önümüze geldi. Arkadaşım: — Bizim adam sulu bir şey içmez, Çünkü paslanmaktan kor- kar! Dedi, Bu adam, bir makine insan- dı. Kendisine verile emre karşı yalnız “bravol, der ve işi he men yapar. Arkadaşım Buarobur, ada- mıinı gözümün önünde söktü; her parçası hakkında bana iza- hat verdi. Ve arada da: — Malüm ya, Allah insanı kendi şeklinde yaratmıştır. İn- san da bir çok şeyler yaratmak hevesinden — kurtulamıyor! Bu robotu (makineli adamı) insan- lar bunun için kendilerine ben- zetmişlerdir. Yoksa, insan su- ret ve kıyafeti olmadan da bu makine bu gün sana ve bana yaptığı işleri yapabilir! Dedi. — Cidden hayrete lâyık ve çok doğrul — Sende bundan başka bir düşünce hasıl olmuyor mu? Bu kalite insanların bir gün gelip te beşeriyet için bir tehlike teşkil edeceğinden kokmuyor musun” Ufahri azası ve muhabü *l“ıı'ı v | Fransız askeri şürası azası Silâh fabrikalarını gezdiler Paris, 12 (Radyo) — Fransız askeri şürası azası, Erkânı har- biyei umumiye reisi General Gamelenin refakatinde Şanelroya giderek silâh fabrikalarını ziya- ret etmişlerdir. B. Ruzvelt Büyük endüstri şef. lerile konuştu.. Vaşington, 12 (Radyo) — B. Ruzvelt, büyük endüstri şeflei uzun bir görüşme yapmıştır. derler, bu mülâkattan sonra « meclis meselel daha iyi an- ladıklarını, iktisadi inhitatı dur- : düracak — tedbirler alacaklarını * ve sıkı bir teşriki mesai vücude : getireceklerini söylemişlerdir. her şeyi istiyebilirsin! Omuzlarımı silktim ve: — Bundan ne çıkar unkı? 5 edim. : — Mesele basit değil, çnk $ mühimdir.Kânunuevelin ilk gün- lerinde — İspanyada Leonarde Torres adlı bir adam ölmüştür. Bunu sen de bilirsin. Bu adam İspanya fen akademisinin reisi ve Fransız fen akademisinin de di. Bu fen adamı robotlarla çok meş- güldü ve satranç oynıyan biz robot yapmıştı. Bu robot en usta satrançcıları kolayca mat eder! Hileli bir hareket karşı» sında da robot hemen durur, oynamazdı.. — Ne diyorsun Allahaşkına? — Hakikati söylüyorum. Bak, doktor Caligari ne diyor; insan pozu verilerek yapılan bu ma- kineler, bu robotlar, dikkate lâ- yık bir mesele teşkil etmekte- : | dirler. Otomatcılık güım Biliyor musun, ki robotlardan bu gün yemek, içmekten başka TTT olduğunu haber verdi. Doktor Harton dalgın ve isteksiz bir yemekten sonra tekrar yazı oda- sına çekildi. Kafasındaki manasız düşünceleri dağıtmak için en iyi çare çalışmaktı. Yoksa sa- baha kadar böyle biribirini tutmıyan şeyleri düşünüb dura- caktı. O gün tetkik ettiği dosyaları tekrer - önüne Ççekti. Hepsini baştan okumağa başladı. İki üç lik bir uğraşmadan sonra gene hiç bir şey elde edeme- mişti. Asıl zihnini kurcalıyan şey; bu üç ayrı millete mensub, üç ayrı meslek adamının nasıl olub ta tek bir. düşmanın bur sumetini üzerlerine — çekmeleri idi. Erikson Norveçli ve elektrik Mühendisi idi. Sir Frank İngiliz ve doktordu. Grand dük İvan isminden de anlaşıld.ğı gibi Rus- du. Çarın ordusunda kiymetli *Akreb, bu Madam Gregor yemeğin hazır İ ayrı ayrı üç milletin üç güz.de ilerlemektedir. Hem de D bir süratlel belki de yakın bir — atide insanlara mahsus hizmet» lerin pek çoğu deha - sistemli bir şekilde burlar - tarafından yapılacaktır. Bunları, uzaktan tayyare sevk — ve idare edildiği gibi idare imkânı muvaffakıyetle temin edildiği takdirde, içtimâi nizam bile bozulmıyacak mı? Bir makine adam, uzaktan ve meçhül. bir. yerden aldığı sevk * ve idare emrile kalkar, faraza en büyük bir suikasdı yaparsa, zabıta bunun önüne nasıl geçer? Makine bir adam yürüyor; mak« sadı aldığı sevk veidare emrile meselâ bir yeri bombalamak,> bunu nereden bilebiliriz?. : Arkldııımııı sözleri cidden Ve bana hlıuı, yakında cihanın hakiki robotlar hâkimi , | olmağa namzettirler. Piyer Luazele evlâdının ölümünden ne men- faat elde etmişti? Kim bilir bu - kanlı cani dahâ ne cinayetler hazırlıyordu. Bu herif insan de- ” ğil hakikaten bir Akreb, "Kizık akrebi,, idil O anda genç kızın sözlerini hatırladı: — Sakının kendinizi, tehlike. desiniz!. Cebinden, belki © — zamana kadar yirmi defa okuduğu, kâ- ğıdı çıkararak tekrar - göz gez- dirdi: — “Geceleri p.ıcereknııılı kanadlarını kapayınız! Ve beni unutmayınız!,, Demekki hakikaten etrafında bir tehlike vardı. Acaba kendi- sini nasıl öldüreceklerdi? Yazı Masasında çalışırken mi yoksa yatakta m:? Gülmek istedi fakat tebessümü dudaklarında döndü. Sabahleyin Donbar da ayni şeye — leri söylemişti: * Arkası var *