KARA KORSANLAR $ AZEEULAR Ö . L NS YAT TC ACETÜURE LA DA Dilber kadın korsan AEEENR Aşktan başka kuvvete baş eğmiyen deniz kızının maceraları... Nakıli: F. Şemseddin Benlioğlu — 43 — Kenedi, Merinin başına indirdiği şişe ile bir müddet ne yapacağını şaşırdı, kaldı Vakıa cesurane bir ifade kul- lanmak - istiyordu. Fakat ö'mek istemediği, hayatı sevdiği mu- hakkak olarak görünüyordu. Meri azim ve ciddiyetle: — Hayır, hayır dedi, bu do- muz herifle dövüşmiyeceksin. — Dövüşeceğim, — Hayır, hayırl Meri, böyle “hayır, hayırl,, diyerek güvertenin köprü kıs minı geçti, ve Kenediyi buldu, herifi yakasından tutub şiddetle sarstı ve onu yere düşürdü. Kenedi hayvani tecavüz ve şiddet karşısında şaşırdı ve kendisini bir müddet toplıya- madı, Merinin hiddet ve şiddeti âr- tıyordu. Bu defa eline geçirdiği bir rom şişesini herifin başına fırlattı. Şişe, haydudun kaşının yarısını kopardı. Bu yaradan kanlar akmağa başladı. Meri hâlâ şaşkın duran Ke- nediye: — Söyle haydud, alçak adam çabuk söyle. Bu kadar yeti- yor mu, yoksa?. Daha istiyor musun.. Söyle köpek? Kenedi ancak bu aralık şu- runu topliyabildi. Ve Meriye mukabele için yerinden bütün hiddet ve şiddetile fırladı. Elinde kocaman bir hançer vardı. Görüaüş - itibarile Meri henüz silâhsız idiş belindeki si- Tâha el atıncaya kadar, Kene- dinin darbesi onu -öteki -dün- yaya götürecek demekti. Fakat bu sırada bir el, çelik kıskaca benziyen bir el, Kenedinin ban- çerli elini tuttu. Bu elin sahibi, geminin kap- tanı Ka asakal, kaptan Tiçti. Ve gök gürler gbi bir sesle: —Bir geminin güvertesinde dü- elo o'maz! Dedi, En güzel bir fırsatı kaçıran Kehnedi, bir köpek gibi fırladı. Çünkü Meri de şimdi - silâhım eline almış ve hatta hâkim va- ziyette idi. Maamafih Meri ileri atılmadı, olduğu yerde kaldı. Hiddetinden kudurmuş — bir hale gelen Kenedi: — Âla.. Âlâl. Fakât ben se- nin bu köpeğini geberteceğim. Bu sarı çiyan erkekten ziyade kadına benziyor. Dişi köpeği öldürmek gerektir. Bunun ça çıksın karşıma.. Bir köpeğin na- sıl gebertileceğini görsün ve anlasın, dedi. Sİ Dilimize çeviren: Şükrü Kaya Herif hâlâ bir çakal g.bi ulu- yordu. Karasakal âdeta kızdı ve: — Böyle uluma be' herif! Dedi. Meri de bir adım ileri atarak: — Korkak, hain herif, çık meydana. Eğer ben dişi bir köpeksem, böyle bir köpek elinde ölmeği kendine şeref bil! Diye bağırdı. Fakat bu defa Karasakal Ke- nediye: — Hayır., Edvar.. Hayır:Ey- velâ benimle vuruşacaktır! Dedi. Vaziyet karışıyordu. Ceymis Klifford da hâdise yerine ge- di ve: — Bu alçak herifle hesaplaş- mak her kesten evel benimdir! Diye bağırdı. Karasakal da: — Burada hâk her şeyden ziyade saygı görür. Hakka ri- ayet edeceğim. Kenedi ile ev- velâ Ceymis Klifford döğşe- cektir. Fakat gemi üzerinde de- ğgil, Bu akşam karaya yanaşa- cağız. Orada, sahilde vuruşur- sunuz, dedi. Karasakalın bu hükmüne rağ- men ve usulün hilâfına olarak Meri Karasakalın kulağına eği- lerek: — Bu herif Ceymisi öldüre- cektir. Halbuki bu genç bizim en iyi elemanlarımızdandır, dedi. —" Ben de'Seninle'Betaberim. Bu İngisiz sevimli ve güzel bir çocuktur. Gemide de en kıymetli bir elemanımız var. Cesurdur, görgü ve bilgisi çoktur, sen merak etme, İög cektir, bu delikanlının Kenediye mağlüp düşeceğine hiç ihtimal vermiyorum. Bea Kenednin re- zil olasını istiyorum ve Kliffordu öldürmesine de meydan vermi- yeceğim. .. Düello, korsanların âdetleri mucibince, sahilde fakat, bütün kosanların önünde olacak idi. Karasakalın gemis: zaten gö- rünmesi beklenen - bir adaya yaklaştı, sahilin müsaade ettiği bir yerde demrledi ve korsan- lar sandal arla sahile çıkarıldılar. Düellocuların silâhlarımı R şar ve lostromo sahile getirdiler. Sahilde güzel bir kumsal var- dı. İnce- bir kum boğuşacak olanları ve seyircilere KO Yazan: Hanri Bero sanki 20 miyan bir şey varsa o da hay- van kocası gözlerimize — iliştiği vakit bizim arkadaştâ —ansızın 5.| oluveren tahavvüldür. Hem Ne tahavvüll Hemen hemen ram Olmak üzere bulunan, — merha- hinle gelmiş gibi duran o gözel Hlyalı kadın birdenbire dimdik ::"' Al".'ı gözleri, çocuk ağ- Wı'ü:'""ng mini — mini ağzı, çehresi sert ve bir nevi SPorcu ifadesi aldı: Sıvışalım! Dedi. Sıvışlık. zı !_Gyleri evelinden keşfet- mekte 'işmanlarda bir Yahudi hassasiyeti veyahud bir kambur feraseti vardır. Derhal anlamış- tım ki artık onunla benim aram- da gayri kabili izale bir masebak, l â olmuştur. Ve fade etmesi lâzımgeldiği o sukuta mil saatle- rinde, o buhranlı fakat geçici anlarda aramıza daima o şap: kanın, o pantalonun, o dürbünün ve “Ober Versel, garının hayali gerilecektir. Ah efendim, işte benim aşk sergüzeştlerim. Orada da, burada, da heps biribirinin ayni, Azi- zim, Döyle levhalar ister “Riy- M Bir yıldızın * Spikerden davası evelden ve bilhassa hazırlanmış idi. İki muhasım, Kenedi ve Cey- mis meydana getirildiler. Biri- birine yüzleri dönük bir halde durdular. Biri Rişarın, diğeri lostromonun getirdiği silâhları aldı. Muhasımların silâhları bi- rer tabanca ve birer de ağır kılıçtan - ibaretti. — Sonu var — çarnaanaı ——— . .—— Spiker nerelere kadar dil uzatmış? Amerika sinema âlemi, tanın: m'ş sinema yıldızlarından Cons- tance Bennettin açtığı büyük bir dava ile yakından alâkadar olmaktadır. Dava, 25 bin dolar üzerine açılmıştır. Hâdiseye se- beb de radyo spikerlerinden birinin - Yaptığı neşriyattır. Bu spiker, maruf yıldızdan bahse- derken hem onun hususi haya- tından bahsetmiş, hem de âşe kane diller dökmüş.. Mevzu tamamen ÂAmerikanvâ- ridir. Bakalım karar, ne çeşd çıkacak?. yerayn:n koyu âc veri zeminim de, ister çölün dalgalı perdesi önünde, ister fiyorların gümüşlü pamukluklarında irtisam etsin, neye yarar? Bence hepsi birdir. İsterseniz inanınız: İnsanların kalbi termometrenin ından asla müteessir olmaz. Bu, benim size naklet- tğim şeyler dahi her devirde ve her diyarda böyledir. Bir takım safdil erkeklerin esasında kötü olmıyan bir takım kadınlar tarafından sürüklenmesi her za- man ve her yerde vaki değil mdr? Sz yoksa kadınların ve aşkın iklimin tesirine tâbi ol- duklarına inanacak kadar saf m sınız? Hayal efendim, hayal! Ben, suratıma bu nefis mah- lükun en müs'ehzi kahkahalarını İtalyanın seması altında yedim. O sizin “Pol Burje,niz|") am- ma da atıyor ha; onu şöyle bir tutup gözler mi gözlerine dikerek kitablarında — bize — yulturduğu tabavvülât ANANOLU ——— Yakirs | Atinada tüyler ürpertici bir cinayet!.. Babasını bir cana var gibi öldürdü Katil kız ve âşıkı Ermeni Aydınyan hapishaneye gölürülüyor. Atina, (Hususi )— Yılbaşı ge- cesi, Atinada tüyleri ürpertecek derecede canavarca bir cinayet olmuştur. Cinayetin kahramanı 19 yaşlarında Evjeniya adında genç bir kızdır. Her gün oksijenle saçlarını yıkıyan ve emsali arasında ka- rakteri bozuk bir kız olarak ta- nınmış olan Evjeniya, ebeveyni- nin de nefretini kazanm'ş ve son zamanlarda âile ocağından mzaklaştırılmıştı. (Evjeniya), yılbaşı gecesi, da- ha erkenden yıkaladığı Aydın- yan adında genç bir Ermeni ile çarşıdan iki taraflı keskin bir bıçak elde etmiş ve Aydınyanla brlikte evlerine doğru yol al- mıştır. (Evjeniya), babasının geldiğinde Aydınyana: — Sen bir az dışarda bekle, beş dakika sonra geleceğim. Demiş ve acele babasının evine grmiştir. Sarı saçlı kız, eve - girince, belki de az bir zaman sonra mirasına konacağı gayet ihtiyar babası Anaştaşla karşılaşmış, ve vakit kaybetmeden, cebinde saklamış olduğu bıçağı çekerek ihtiyarın kaibine saplamıştır. evine Evjeniya, ihtiyar babasının kan- lar içinde yere yuvarlandığını görünce, kescin bıçağımı baba- sının kalbinden çekerek bir daha sap'amış ve ondan sonra evin bahçesine atmıştır. Cinayetin vukubulduğu evde ihtivar Anaştaştan başka kimse Şeyieli nerede mak isterdim. İtalyal Hal Güleyim bari. Ta- Ülbsif'bir aşkı dünyanın döet köşesini dolaştırırken insan ne görebilir? Böyle şerait altında ınsanın tam bir seyyah ruhu taşıyabilmesi için ya sürücü ka- tırı kadar alık veyahud seyahat acenlaları kadar yanlış malümat sahibi olması İâzımgelir! Ben bütün dünyayı — gözleri bağlı olarak gezdim. İnanmıyor- sunuz, hatta eminim ki — bana hased bile ediyorsunuz; ve kendi kendinize: — Ben onun yerinde olsay- dıim ne olursa olsun - fırsattan istifade ederim, Mmadam ki bu kadar zahmet boşuna gidecek- mış hiç olmazsa dünyayı bari öğrenirdim. D.yorsunuz. Belki de bana: — Abdalın bir.. Diyorsunuz. Bunda — hakkınız olabilir. Fakat seyahatten isti- gördugünü so - Casuslar mübadelesi Dilber kadın Almanya tarafından dört Fransız casus verilerek kurtarıldı Mübadele edilen casus Bundan evel casusluğu sabit olduğundan dolayı Paris hnrp divanınca altı sene ağır hapse mahküm ölan (Laokman) ismin- deki Alman dilberi, geçen Pa: zartesi günü, Berlinde yakalana- rak mahküm olan Fransız ca- suslarından dört zabitle müba- dele edilmiştir. Alman güzeli, Fransız zabit- lerinin muhafazası altında oto- mobille istasyona sevkedilirken, binlerce kişi onu görmeğe koş- Müştur. Casus 'kadın, evvelâ' yüzünü göstermemiş, fakat otomobilin: den - indikten sonra refakatin- deki Frangız “zabitinin emri al- tında, bekleme salonuna girmek imkânını bulamayınca, bir AL- mandan ziyade Fransıza benzi- yen Laokmanı herkes doya do- ya görebilmiştir. Laokman, cidden nelis bir kadındır. İki yıldanberi Pariste en yüksek mehafile kadar 80- kulmağa muvaflak olmuş ve bu veçhile, Fransanın mühim esrâarını elde etmiş, fakat ya- kalanmış, harp divanınca — altı bulunmadığı için, baba katıli kız, işini bitirince misafir oda- sına girmiş ve orada sarı saçla- rını bir. kere daha taradıktan sonra kap da kendisini bekliyen âşıkı Aydınyana kavuşarak: — İhtiyarın — işini — gördüm. Çarşıdan aldığım bıçak, amma da keskn idi hal Demiş ve Aydınianın koluna girerek yürümeğe başlamıştır. Atina zabıtası, baba - katıli kızı yakalamakta güçlük çekme- miş ve kendisini, âşıkı Aydın- yanla birlikte derhal Adliyeye tesi m eylemiştir. fade ettim, zevk aldım mesele- sine gelince hayı! Blâkis asıl ben size hased ediyorum. Eminim siz dünyayı dolaşma- üin bir zevk” olduğuna” hâlâ kanisiniz. Denizin öbür tarafında tünellerin öbür ucunda yarı silinmiş resimler; yarı duyulan musiki gibi caz b ve fevkalâde bir şeyler olduğuna belki sizi inandırmış'ardır. Belki — sizde buna kanmışsınızdır. Veyahud başka bir hayat yaşamak içit bir gümrüğü geçmek kâfidir. zannedersiniz. Hiç seyahat et- memiş olan mesu 1 insanlar tıbkı ayaklarını yabancı bir memle- kete attıkları zaman kendileri- ninkine benziyen evleri ve tıbkı kendi. memleketlerinde olduğu gibi yeşil otlar yetiştiren tarla- ları görünce hayretten hayrete düşen eski zaman hacılarına benzerler. Ey tal hi adam! Di - seneye mâahküm edilmiştir. Fa- kat, Alman Hariciye Nezareti, Madam Laokmanı kurtarmak için, Berlinde yakalanan ve mahküm olan Fransız casusla. rile kendisinin mübadele edile- bileceğini Fransaya bildirmiş ve iki hükümet arasında hasıl olan muvafatsat neticesinde Madam Laokman, bir lokomotifin arka- sına bağlanmış olan bir. kome partımana bindiırilerek, geçen Pazartesi günü Paristen Berline gönderilmiştir. IHalk Diyor ki:l Buca otobüsleri Bucalı okuyucularımız otobüsler. den şikâyet ediyor ve diyorlar kis — Buca otobüsleri İzmir ve Buca belediyeleri tarafından hiç kontrol edilmiyor. Otobüsçüler bizim rahatımızı düşünmiyerek gelişi güzel otobüsleri tıka basa dolduruyorlar. ş Bu iş bilhassa Buca ile Te- pecik arasında son haddini bue- luyor. Hatta bir zamanlar oto- büs dolduğu zaman fazla gelen müşteriyi alırken: — Tepec'ğe kadar. : Diyen biletçiler belediye memur; larının kendilerine ilişmiyecek, lerinden © kadar emindirler. ki., Şimdi de: : —Tepec'ğe kadar bile demeğe İğ zum görmeden otobüs'erini dok durmaktan geri ka'mıyorlar.. — * Daha ileri giderek şoför ya: nına bile yolcu almaktan çekin- miyenler, şehir içinde de bu vaz yette geçen otobüsler kare şısında: — Belediye memurları vazi- felerini görmüyorlar! Demeğe hakkımız yok mudur?. * .. Seyahat etmeyiniz - efendim, insan seyahat etmemelidir ves: selâm. Hayalinizin zengin oldur ğönu — biliyorum. Fakat güzel rüöyalar tahayyül etmekte ve hatta bir ziraat nazırından yae- hud bir mühendisten daha az Müsteit dahi olsanız gene size lerim ki: — Seyahat etmeyiniz! Uzak ve meşhur bir şehri:. ismi geçtiği zaman gözünüzü yumar yummaz göz kapaklarınızı önünde parlıyan kubbelerle, köprülerle, saraylarla, gemilerle, kanallar!a, dumanlarla, alaylarla dolu güneşli levhıları - olduğu gibi muhafaza ediniz ve onları * Sonu var - VPol Burje 1852 de doğmuş 1.9135 de ömüştür. Ea- maruf Fransız edib ve romancılarından biridir. Her bir romanı psiro: ojık bir yah-ilidı, bâd a e. Fakat haydi övvesâ içesim. | Fraisiz akaüzüns (zasi dti