Grcamt KARA KORSANLAR ŞEF: Dilber kadın korsan Aşktan başka kuvvete baş eğmiyen deniz kızının maceraları... N: Faik Şemseddin BENLİOĞLU Karasakal, Amerika sahillerinden artık Afrika — 3) — sahillerine gitmeği kararlaştırmıştı .. Karasakalın üç gemi'ik korsan küvveti, Çarlstona vardığı zaman şehir halkı hüyük karşılama me- rüsimi yaptı. Korsan, katil, hain ve zalim kâaptan Tiç, namuslu ve şerefli bir adam imiş gibi — şenliklerle karşlandı, adına kalelerden top- lar atıldı. Meri, yeni bir korsan olmak hasebile bu ballere hayretle ba- kiyordu. Maamafih, fırsattan is- tifade ederek şehri baştanbaşa gezdi. Mahut Sid de böyle yaptı Meri içki — kullanmazdı. İçki içenleri de ve bilhassa sarhoş- ları biç sevmezdi, bu sebeple Sidi içmekten menetti. — Yabancı bir mem'eketteyiz, sarhoşluk bize her vakit felâket getirebilir, dedi, Sid, içkisiz kalmaktansa ge- miye dönmeği tercih etti ve Meriye: — Edvar, senin sözünden çık- mak benim için çok güçtür. Seni severim, sana hürmetim vardır. Fakat içmde büyük bir içki iht yacı: var. Şu halde gemiye -— dönmek, orada içmek istiyorum. Dedi, - — Fena olmaz. Ben de ge- miye dönmek istiyorum. Akşama kadar gezdik. Bu şehrin hayatı ben m hayatımı sıkmağa başladı, Takk % iki'Körsan gemiye gitmak üzere sandalların bulunduğu isr keleye doğru yürümeğe başla- dil r. * Sahi'e yaklaştıkları sırada, bir adam el ni Sidin omuzuna koydu. Sid hemen geriye döndü. M vi de ayni şekilde hareket etti. Ve kalın kumaşlardan ya- pilmş bir elbise giymiş, başında geniş könarlı DiF şapkâ'bülünan kukük bir adamla karşılaştılar. Bu meçhul adam, S.de: — Sayın bay, dedi. Siz bay Sid Bonesiniz. Değil mi?.. Sıd, gözden kaçmıyacak kadar bir heyecanla: — Ban, - deniz , kurtlarından ve, şövalyelerinden m! Dedi, /— Evet, deniz şövalyelerinden ve zengin insanlardaısınız; bu- nu da biliyorum. Ha.. Anlıyo- ruml. Fakat. Bu genç, bu iyi ve kibar genç de deniz şövalye ve kahramanlarından olsa gerekl Ne âlâl Benim sevgili dost'a- Sİ Dilimize çeviren: Kaya -*34- Timon gibi sarı bir renkle bir de “karaciğer hastalığı kazandım. O gündenberi ne - vakit bir ecza- nenin önünden geçsem omuz- larımın arasından soğuk bir ter boşanır. Fazla olarak kend'mi zayıfla- dım zannediyordüm: Bü zannim; zehirlenen vücudümün aldığı ölü renginden mütevellit bir galatı rüyetten ibaretti. Arasıra mü- racaat ettiğim kanlar ise hiç şaşmıyordu: Bütün bu mualece- ler neticesinde iki kilo sarı bir yağ kazanmıştım. Bereket — ver- ' ... run... Ben de sizin gibi bahriye- Eyim, bahriyeli! Sizi bay Sid ben — Barliançda — görmüştüm, değil mi? Kafamda neler var, neler? ne olur olsun; bence zenginler ve katiller kahrolma: Ldırl. —Sid, bir şey anlamamış gibi: Fal Bütün bunlar ne de- mektir.?. Diye sordu. Fakat be- riki doğrudan doğruya cevap vermedi, sadece: — Benim adımm?. Bana Knot derler. İnsan gibi çalışmış olmak için bir gemi idare et- mekteyim. Maamafih daha sa- mimi olmak için size birleşik cemiyetlerin Sakerlerinden oldu- gumu söylemeliyim! Dedi. Meri bunlardan bahsedildiğ ni duymuştu. Bunun için bu tesa: düften âdeta memnun oldu. Bu- nu hisseden Knota: —Eh.. Dedi. Hocanız kimdir, söyler misiniz?. — Saygı değer ve güzel de- likanlı da eğer hoşuna gidecekse, hemen söyliyeyim; belki sen de bize iltihak edersinl Böyle bir hâdise bize şeref ve saadet bah- şedecektir. Ben Manastırda do- #an Amor Liye bağlıyım.! Bur nunla Hazreti Meryem a-asında hç bir fark yoktur! Bunun için kendisine"ikinci Meryemçadı ve- rilmiştir. İsterseniz sizi bizim lere gölücey Knotîiillrfı&'yrmfm yürümeğ> başladı. Sd, ancak Merinin bareketinden sonra yü- rümeğe ve bu adamı takibe başladı. S d, korkuyordu, fakat Mer: zerreca ko.kmiyordu. Onun için, belinde bir hançer asılı olduktan sonra, korku yok idi. Bir müddet şehir içinde ve bir müddet te şehirt haricinde ilerlediler. Nihayet yarı harab fakat geniş bir bina önünde durdular. Meri ve Sd bu binaya gir- dikleri vakit geniş bir salonda bulundular. Burada her şey ka- ba'” vu' Çirkla “Sdi. “Bir köğede adi tahtadan yapılmış bir taht üzerinde 45lik bir kadın gör- düler. Kadının üzerinde en kalın ve kaba kumaştan elb'se'er vardı. Şurada burada bir çok erkek vırdi. Bunların her biri- nin Aağzından, sert, kaba ve zevksiz. bir nağme çıkıyordu. O kıdar, ki bu eehennemi / gü- KO Yazan: Hanri Bero sin ki o da ilk sıcaklarda eridi. Alaturka hamama da götür düler. Sıcaktan bittim, harap oldum. Karaya düşmüş — balık gibi ağzımla nefes almağa baş- ladım. Kendilerinde yağdan ve merhametten eser ölmiyon ve böyle yerlerde, şüphesiz - şiş- manların neler çektikler ni gör- meğe gelen vatandaşlar merha- metsiz nazarlarını bana dikmış- krdi. Yün havluların altında can çekişir gibi neles alırım. Ken- dimi şark usulünde - çerçiveler içindeki ayanalarda yağlı ve cıvık rültüye tahammül mümkün de- ğildi. “Aziz, — mevki'nde bulunan kadın, Mer yi goruıı:u yerinden fırlıyacık bir vaziyet aldı; Me- riy: bir erkek sanmış. id kadar — gözel bir. delik 45 lik bir kadının - isterse az'ze olsun! - mukavemeti mümküa değldi. Halbuki bu kadın da, işni böylece çevten bir mace- rapocestten başka bir şey de- ğldi. Meri, kadının bu halinden daha fazla iğrend; kafasını pat- latan bu gürültüden ve midesini bulandıran bu kadından kurtul- m k çin hemen geri döndü. Sid.de Meriyi taklid. etti. ? slul Sahite ? ada t Genç kadin köşeye çekil- miş, şarkı okuyor.. ...0 Anasını boğan deli de toprak taşıyor Dr. Nuri Pasiner, delılıgm kadınlardan ziyade erkeklerde fazla olmasının sebeblerini anlatıyor Şarap, kadın, çalgı istiye; peygamber, güneşle ayı idareye kalkan mehdi, milyonlara sahib bir zavallı.. Manisa, (Hususi) — Ege böl- gesnin biric k akıl hastanesinin önündeyim. İçimde Bir heyecan var. Ne de olsa, tımarbane bu. Kspıy açan mavi — gömlekli, yaşlıca bir adam, beni zevkle tanzim edilmiş bir bahçeden ge- çird; temiz gyinmiş bir. hem şire de, başhekimin odasına gö türdü. Genç başhekime, ziyaretim'n Amolinin işareti üzerine adam-| sebebini anlattım. Tevazu gös- ları Merinin peşinden koştular, Mahud delil, Kootta böyle yaptı ve Meri herkesten evel erişti ve: —Benim kahraman şövalyem, uğurlar olsun, sizi gene bekleriz. Unutmayınz! Dedi. Meri ve Sd gene iskeleye dördüler. Fakat ne dense, bu hâdise ve bu ziyaret her ikisin, de derin bir tesir — husule getirmişti. * Karasakal, yeniden bir faaliyet programı yapmış idi. -Amerika sahillerinden ayrılacak ve bir kaç güne kadar Afrika sahil!le- roe geçecekı Mutemedlerine: * 2 Buflda” biZi” tüüiyün, her halde pek çoktur. Bunun için başka yerlere gitmek lâzımdır. Gemimizin adı “Prenses,, ola: caktır. Bu ada göre muntazam evrak bazırdır. Geçende vurdü- ğumuz geminin evrakı. Beni her tarafta tanırlar.. Bunun için li- man'ara uğrarken içinizden birisi kaptan rolünü oynıyacaktır. Dedi.. — Sonu var — ——— Borsada İzmir borsa komiseri B. Şevki, borsaya aid bazı işler için Ane karaya ve borsa umumi kâtibi B. İhsan Avyıldız. on beş gün izinle İstanbula gitm şlerdir. Hakaret Menemende Pazaryerinde sergi yeri meselesi yüzünden Halit oğlu Ramz Palas, M stafa oğlu Mehmet Kafadası tahkir etmiş ve yakalanarak Adliyeye veril- miştir. tererek sual'erime — samimiyetle cevap verdi. İlk olarak hastanenin bu gün- kü durumunu sordam: — Hastanemiz yüz on yatak- hdır; Sıhhat ve İçtima$ Muave- net Vekâletine bağlıdır. Her Vilâyetten hasta kabul ediyör, senede altı yüz hastaya bakıyo- ruz. Daimi surette kadrosu dolu bulunduğu gibi, bazan da artar. Hastanede büyük bir lâboratuvar mevcuttur. Burada hastaların idrar, kan, nuhai şevki muaye- meleri yapılır. Ayrıca çok öneml' Müessesenin Başhekimi Dr. B, Nuri Pasiner iştigal odasında| olan Psikoteknik lâboratuvarı da mevcutur. Burada da hastaların psikolojik muayeneleri yapılır. Bu'lâboratuvarda şoför, makinist ve sair meslek sahiplerinin faa- liyet muayeneleri de yapır.. Doktor, tatbik ettği tedavi usüllerini şöyle anlattı: — Hastalarımızın tedavisinde çok metodlu hareket etmekteyiz. İlâç tedavsi yaptığımız — gibi, bilhassa Psikoterapiye çok ehem- m yet vermekteyiz. Bu da hasta- kocamn birtomatesin aksı gibi görürdüm. Ter - gözlerimi ksp- lamıştı. Ben gene mukavemet - eder- dim, Saçlarım yapışmış, dilim sarkık, ulak bir hareketle vücu- dümden boşunan ter deryasını boğduğum göbek - taşında bir “Nepton, (deniz ilâbı) buruntu- suna benzerdim. Soara kuvvet- ten düşer, sallanarak hücreme g derdm. Kaba saba tellâkler beni ha- vası boşanmış bir balon gibi alırlar bir yatağın üzerine uza- tırlardı. ÇOğulduktan, — yuğrub duktan, çimdiklendikten, kılkese ile keselendikten, bir- çok şa- mar-ve tokat yedikten sonra hamamdan çıkardım. Öldürücü bir hararet beni sokağın öbür - tarafndaki bir birahaneye atardı. Sonradan öğ- rendim: Meğer bu birahaneyi de hamamcı tutarmış! Hamamın za- vallı müşterileri kendiler.ni bir az dinlend rek, bir az da teselli bulmak için bu birahaneye atar- lardı.Koşa koşa gelirler köpüklü buz gibi taze biraları çekerek kaybettiklerini tekrar kazanır- iard. Bu tecrübelerden bende ga- yet iyi bir hatıra kaldı. Çinkü herifin brası hak katen nefisti, Eğer bildiğinden hiç şaşmıyan kantar br gin bana oğ rlığımın arttığını gösermeseydi muhak- kak hâlâ o hamamı ve o bıra- haneye devam eder duru”dum. Onadan sonrabenim için İsveç usulü jimnastikler devresi baş- ladı. Her sabah odamın orta- sında kırmızı bir paskalya yum- urtası gibi çırılpçıplak dururdum. Pandomima başlardı. Gâh — yar lancı bir. derviş gibi ellerimi gök yüzüne kaldırır, gâh ağır ağır göğe çekilecek bir (Buda) gibi bağdaş kurar, gâh ayakları su üstünde kalan denizde boğul- müş bir. adam gibi yerdeki Manisa Deliler hastanesi aın sosyal muhite karşı aldığı zarar verici vaziyeti psiko'ojik metotlarla izale etmek, iş ve sösyal muhit sevgisini tekrar uyandırmaktır. Frengi ve sair hastalıklar ne- ticesi malül hastalara bizzat mik- rop tedavisi yapmaktayız. Has- tahanenin tahsisatı tekâmülüne yetişecek genişliktedir ve böylece her sene bir yenilğe kavuşmak- tadır. Doktordan hastalarının cinsi- yet nisbetini sordum; gülerek cevap verdi: — Hâastalarımızın üçte biri kâdin, geri kalanı “ erkektir. Bu nisbetsizlikten bir az hay- rette — kaldığımı hemen ilâve etti: — Umumi nüfus tahririnde kadınların fazla olmasına rağmen erkekler arasında daha çok akıl hastalığı bulunmasının başlıca sebebi; erkeklerin, kadınlardan fezla hayat zaruretlerine maruz kalmalarıdır. Bunu öğrendikten sonra, kadınlar arzu ederlerse erkekler kadar zorlu hayat şart- ları içine atılmakta tereddüt et- mesinler! Maamalih akıl hasta- lıklarında — hayati zaruretlerin müessiriyetinde irs yetin rolü de mühimdir. sezen doktor, Mevzu genişliyordu. Doktorun kiymetli ve yüksek bilgilerinin daha fazla ilmi ve teknik husu- sat üzerinde dolaştığ'nı sez nce; konuşmayı daha enteressan olan hâdisat çerçevesine çevirerek: — Doktor, dedim. Mes'ek halıya boyu boyuna uzanırdım. Sonra yağmnur yağ p yağma- dığını anlamak — stiyen iem babamız gibi elimi uzatır hulâsa yavarlanır, tırmanır, sıçrar atlar- dım. Ve sonrada  dem baba zamanından bu güne kadar ma- lüm bütün kırıklık ve — yorgün- lukların - inliyen bir mzemuası halin: gelirdim.” Artık bu dela azıcık zayılla- mıştim. Fakat ben kendimi çok değişmiş zannediyordum. Bu bir galatı rüyetti. Kendi kendime bu hissi idame de ediyordum. Yüzüme bakmak içn başımı fotoğrafçıların - Felemenk resim- lerini seven müşterilerine yap- tıkları gibi, tepeden inme keskin bir ziyanın altına koyuyordum. Diğer taraflardan gelen z yaları haf.fleten ve gösgeleri koyulaş. tıran bu samudi z ya bir tapaç tereyağına — bile “Rambrand,ın resimleri gıbi bir manzara verr. Ayağını 6 1menhus kantaım hayatınızın en heyecanlı anını anlatır. mısınız... — Hayatmız hastalarımızın arasında her gün için heyecan- hdır. Biz de buna o kadar alışe tık ki, en heyecanlı diye bir an gösteremiyeceğim. Kısa bir düşünceye dalan dok. tor, başından geçen şu hâdiseyi anlatmağa başladı: — Etrafından şüphe - eden, kendisine fenalık yapılmasından daima korkan, paranoit bir has- tam vardı. Bu cemiyete karşı kindar bir tipti. Daima hasta olmad ğı kanaatini taşıyan bed- bebta; birdişe' büğlhmak için İ tediğ: müsbet raporu vermeyince bana düşman olmustu. Bir gün, evimde yalnız bulun duğum bir sırada geldi; odada karşı - karşıya kaldık. Benden isteğini tekrarladı.. İşte — itisafi hezeyan halinde olan ve benden çok kuvvetli bulunan ve ayni zamanda her türlü fenâlık yap» mağa mukdim olan bir hasta ile karşı karşıya kaldığım bu an; biç şüphesiz ki en heyecanlı bir andı.. Bereket versin o sırada bana uğrıyan kuvvetli brr arkadaşımın yardımı, şimdi sze bu hikâyeyi anlatmama imkân b raktı. Hastanede mevcud delilerden bahis açıldı. Doktor gülerek: — Bizm iki Allahımız, üç aded de peygamberimiz mevcut- tur. Dedi, Bunlar her gün emir. lerini bildirirler. Hele bir tanesiş — Sonu 8 inci sahifede — üzerine koyduğum — güne kadar ben de — hututu veçhiyeme beni memnun edecek bir ifade ver. mekte devam ettim. Sonra pers hze başladım. Ne sabah çikolası vardı ne de kızartılmış tereyağlı çkmek, kendimi her şeyden mah. rum ediyordum. Yemeklerde su bile içmiyordum. Iskara etleri ve kuru ekmek - kabuklarile ge- çiniyordum. Bir kürek mahkümu gibi uykum bile hesaplıydı. Ah bİseniz ne zalim ve feci bir şeydi: Güzel yemeklerden, ser bah uykularından, bir bardak şarabtaa tehi kıli bir ihtiyatsız. lıkmış gbi kaçınıyordum. Altı hafta devam eden bu selalet esnasnda ©o pek sevdi- — ğim lokantaların. önünden aç kalmış bir kurd gibi geçerdim. Uyumak hevesi gal p gelir kor- kusile evimden kaçardım. Bir gün açıktan ve yorgüm luktan — bitcan v balde bir — Sozu var —