Sabila 6 Tanınmış, bazı şahsiyetlerin lüzum ve —e —aaer aa ea e— A e A manâ aranmıyan bazı garib âdetleri.. Deli Fuad (Paşa) geceleri kü- lâhını fırlatmadan yatamazdı .. Balzak beyaz gömlek giyip yüzüğünü takmadan, Bis- mark ayaklarını havaya dikmeden, Mm. Küri çocuk- larının çamaşırlarını yıkamadan çalışamazlardı Bizde — “her yiğitin kendine mahsus bir yoğurt yiyişi vardır;. garpta da “her adamın kendine mahsus bir işi ve bir âdeti var- dirl, Derler. İkisi de bir yola giden bu darbımeseller çok doğ- rudür, Fakat “lüzum,, nazariyesi bazı manasız kalmaktadır. Fey- lesof Kant her fiilin ve hareketin uzviyette mutlak bir İlüzuma istinad ettiğini iddia eyler: o ka- dar ki, kullânılmaktan geri kal- mış bir çok uzuvların kuruyup kaldıkları muhakkaktır: Atların ayaklarındaki parmaklar gibi. Bu, fen bakımından tamamen böyledir. Fakat bazı büyük mu- harrirlerin ve adamların bazı Hiç, değil mi? Bu.- garip âdetlerden bir kıs- mını şurada gösteriyoruz: Şiller, lâalettayin bir — elma koklamadıkça, yazı yazamazdı. Yazı masasının çekmecelerinde daima bir kaç elma bulunurdu! Mark Tüveyn, Amerikanın bu büyük mizah yazıcısı ancak kar- yolasında yazardı! Oturarak ve ya başka şekilde yazı yazdığını gören olmamıştır. Bismark, odasında tamamen yalnız kalmadıktan ve... - Ayak. larını havaya dikmeden çalışa- mazmış. Rus edibi Dostoviyeski sa- dece gece vakti ve çok az ışık ile yazardı. Bu garip âdet, Rus muharririnden belki de “ölünün evinden hatıralar,, eserini tegay- yübünden bir an evel gece yaz- miş olmasından kalmış bir âdetti. Bazak, târiki dünya elbisesini andıran beyaz bir gömlek giy- meden ve parmağına da yüzü- garip âdetleri için “lüzum,, ve “mana,, aramak kat'iyen müm- kün değildir. Bir çok kimseler “şöyle veya böyle yapmadan, şu veya bu olmadan çalışamam, fazamaml!,, derler, Ve hakikaten; u söylediklerini yapmadan da çalışamazlar. Meselâ, Balzakın parmağına geçirmeden yazı yaza- madığını — söylediği. kaba ve ' garip yüzük ne “lüzum,, ve bu hareket ne “mana,, ifade ede- bil r?. Yakarıda Dostoyevski, al- #seda Karuzo. solunda Mm. we ae Yukarıda Balzak ile dai- ma dolu duran fincanı ve yüzüğü, aşağıda, cenubi Af- rifa hükümetinin banisi Sesil Sodo ile Napolyonun tablosu ve remzi olan kartal.. ğünü geçirmeden yazı yazamaz- di. Yazarken de — mutlaka ve kahve içerdi. Yüzük, bizim eski Bektaşi babalarının yüzüklerin- den birisi idi. Balzak kahve iti- yadı için de m 50 bin kahve yüzünden ölüyorum!, de- mişti! Mahut inatçı Klemanso - söz aramızda, kâfi derecede coğraf- ya c idi. Musulu bilmediği için Loid Corca kaptırmıştı! - Nal şeklinde bir masa başına otur- madan yazı yazamazdı. A. Voan Verner, maruf Alman ressamı en ziyade tarihi ve bü- yük harpler resimleri yapmakla şöhret bulmuştu. Fakat fırça ve paleti eline almadan evel ke- manile şuh ve tannan bir ha- va çalmadan kanlı, ateşli tab- lolarını boyamağa başlıyamazdı. Prüsya kralı Büyük Fredrik yanında tütün tabakası - isterse tütünsüz olsun! - bulunmadan ka- bil değil, bir iş göremezdi! Maa- maf.h bu tabakaya düşkünlük- te belki bir hak ve mazeret vardı: çünkü Kunersnorf muha- Çarın Yaveri ANADOLU EŞğinemaw Holivud Fransa ve Parisin tesiri altında! Şıklık, incelik ve cazibe, Holi- Lüsyen Lelüng diyor ki: — Amerikada olmasına rağ- men Holivudda şıklık da Fran- sanın nüfuz ve tesiri altındadır. Holivudun en şık kadınların- dan olduğu muhakkak bulunan Marsel Şantal da diyor ki: — Karmakarışık, fazla keskin renkli, çok cicili bicili elbiseler- den hoşlanmam. Bir elbise şık olmak için renk ve şekil ahen- gine malik olmalıdır. Bunun için Paris modalarını severim. — rebesinde kendisine isabet eden bir kurşunun vücudüne işleme- sine bu tabaka mani olmuştu!l. Madam Küri, radyumun bu meşhur kâşifi, çocuklarının iç çamaşırlarını yıkamadan işe baş- hyamazdı. Cenubi Afrika Britanyasının müessisi olan Sesil Rodes, bir çok öldürülmüş kartallar ve Na- polyonun resmi olmıyan bir yerde çalışamazmış! Mahut tenor Karozo, bir sigara içmeden ve bunu söndürmedikten sonra sahneye giremezmiş. * .. Görülüyor ki, birçok —maruf kimselerin kendilerine mahsus çok garip âdetleri vardır. Osmanlı devri adamlarından Deli Fuat paşanın, her gece kül- lâhım havaya fırlatıp başına gi çirmeden yatağına giremedi gibi bütün bu âdetlerin hiçbiri- sinde “mana ve lüzum, yoktur! F. $. B. 1937- 1938 sinema mevsiminde Pierre Richard - Wilm esmer gözlü, Vera Korene ile beraber Çarın Yaverini eşsiz bir eser halinde vücude getirmiştir. Çok güzel olan bu filim, Rus ihtilâline tekaddüm eden vekayiü telhis etmekte ve Çarlar devrindeki ihtişam, debdebe ve tantanayı aynen canlandırmaktadır. Filim bugün Tayyare &nema sında gösterilmektedir. vudun değil, Parisindir. * Else Argel ve Alic Fild Elvi Popesko: — Modayı takip ederim, bu- na şüphe yok. Süs ve şıklığı çok severim. Fakat, giyeceğim elbiselerde biraz da benim zev- kim hüküm sürer, Bana, vücu" de yapışan ve uzun elbiseler çok yaraşır ve böylece kadınlık kıymetim artar. Jan Obert: — Ben bir Fran- sız artistiyim. Ben iyi ahenkleştirildik- ten sonra karışık ve teferruatlı mo- daları da severim. İş, zarafeti ve şık- lığı yaratmaktadır. Herkese — yaraşan, bazı kimselere hiç yaraşmaz.. Diyenlerdendir. Alis Field basit tuvaletleri gibi Elsa Argal da Paris elbise- lerine bayılır. Fakat fiktir ki Paris kadınından, diğer ve — sade sevdiği herkes şunda mütte- kadınlardan başka bir ahenk, âdeta mucizeli bir cazibe var: dır. Parisli kadın ancak Pariste doğar, Monmuarterde yetişir. Holivudlu güzeldir, fakat Pa- rislinin cazibe ve inceliği daha başkadır. Hulivodun spes- yalitesi Aşk! Yıldızların aşkı yalnız beyaz per- dede değildir! Aşk, vakın zengin fakir, erkek kadıu, genç veya ihtiyar her kalpte yer bulan bir ateştir. Buna şüphe olmamakla beraber, aşk için bazı hususiyetler vardır. Bu hususiyetler aşka revaç verir. Arzın her tarafında yazlık ve kışlık öyle muhitler vardır, ki buralarda ancak aşk ve zevl hüküm sürebilir. Fakat Holivut, aşk pazarları: nın en büyüğü, en muvafık ve müsaididir. Neden böyle olma- sın? Holivudda para pek çok- tur. Erkek ve kadının en güzel- leri gene orada bulunur ve ci- hanın dört köşesinden gelen, Bot parat İçinde yaşıyanı TUt vutlu güzellerin de en ziyade ehemm yet verdikleri süs, zevk ve aşktır. — Sonu 10 uncu sahifede — Yukarıda Jacaeline Delubac aşağıda, Jan Aubert Holivudliya ancak ve en zi- yade Parisli olmak, şöhret te” min edebilir.. En güzel filimlerde en ziyade Parisli Ala Pariziyen olanlardır. “Gençlik,, —“14 temmuze, “Allo.. Burası Paris, filimin gibi: Simon Simone, Annabella, Dan” yel Doriyu, Holivudlu olmadan evel Parislidirler. Rene Jozet Day Silviya Batay, Ltret Laven, Jan Diyer Obtf Gebi Morlay hep böyledir.