KARA KORSANLAR ŞEFİ Dilber kadın korsan K Aşktan başka kuvvate baş eğmiyen deniz kızının maceraları... Wakrli: Faik Şemseddin BENLİOĞLU —- — ANA DOLU Emirnameden az zaman sonra kral Corcun tedib filosu ani olarak sahnede göründü.. Emirnamenin — ve - şartlarının | korsanlar arasında şüyuundan” sonra, Kral Corcun takibe me- mur filosunun görünmesi de çok gecikmedi. Ve bu geliş çok ani olmuştu. Kral Corcun Gud Rocers kumandasındaki — filosu, daha gelir gelmez mübim bir iş gör- müştü: Karasakalın — zabtederek Lmana getirdiği “Mavi Yıldız, limandan kaçamamış - ve İngiliz barp sefinesi - tarafından yakıl- mıştır. Karasakalın asıl kendi gemi- si- ki evelce bir Fransız harp sefinesi idi - zencir kesmiş, de- mir bırakmış ve ancak bu suretle yakılmaktan kurtulmuştu. Karasakal çok cesur bir hay- duddu; kralın emirnamesi oku- nurken de, haydudların en ce- surları mukavemete karar vermiş idiler. Bu sebeple gerek kendisi ve gerek adamları, en korkunç haydudlardan mürekkep bulu- nuyordu. Karasakal, donanmanın bas kınından — kurtülür. — kurtulmaz, maiyetine İngiliz harp sefinesine kaürşrateş açılmasını emretti. Bu- hareket cidden büyük, hatta delilik derecesinde bir ce- saretti. Şüphe yoktu, ki asiler ve korsanlar üzerine gönderilen kâfi derecede mühim idi. Ve bilhassa bu kuvvetin kumandanı olan Gud Rocers yaman ve ce- sur bır bahriyeli idi, Karasakalın bu emri, bu se- bepler altında adamları tarafın- dan pek de memnuniyetle kar- şilanmadı. Onlar, kararı, iz kay- betmeği en iyi bir kurtaluş yo- | ganı, dehalet ettiği lu addediyorlardı. Fakat Meri, Karasakalım bu emrini nihayet- siz bir memnuniyetle - karşıladı. Karasakalı bu cesaretinden do- layı kalbinden mütemadiyen al- kışlıyordu! Meri, böyle bir hayat, baştan başa tehlikelerle dolu bir hayat istiyordu. Ve, ayni zamanda da — Rakamın katli meselesi bu maceralar arasında — unutulup gitmişti .. — Meri artık bir korsan gemi- sinde, korsanların en büyük bir şefinin kumandası altında idil Karasakal, bir vakitler denizler- de cehennemler yaratan “Mor- gan, veya “Kızılbaş, derece- / sinde bir herfti, Hatta, düşü- 1 rasakal, on beş kişinin beşini öldürdü, onunu da kaçırdı ezlürse, Morgan, kaçakçılık ya- pan bir haydud ve korsan idi. Fakat Karasakal, sade zulüm yapmak, insan öldürmek, ken akıtmak için korsanlık. yapan” bir adamdı. Morgân sonunda dehalet etmiş, kendisine kral tarafından mevki ve vazife ve *Sir, unvanı da verilmiş Cama- yika valisi olmuştu. Meri, Mor- ve Akralın verdiği unvan ve vazfeyi kabul ettiği için korkak bir adam ad- dediyordu, Ve, kralın dehalet müsaadesini kabul etmediği için Karasakal Edvar Tiçi harikulâde bir korsan biliyordu. Karasakal, etrafındakileri cid- den korkutmuş idi. Sağ eli de- mek olan Kenedi bile son de- recede kan iç'ci, hiç bir kimse- den korkmaz olduğu halde Ka- rasakalın önünde tir tir titriyordu. Korsanlar, Karasakalın vücudü- ne kurşun işlemediğine de inan- mış bulunuyorlardı. Bu da gös- terir ki Karasakal, çok cesur olduğu kadar pek çok ta kurnaz idi. Hakkında bir çok har kul- âde rivayetler vardı. Bir delfa Karasakalın gemisine bir düşman gem'si rampa etimiş ve on beş kadar çok cesur ve kuvvetli de- nizci gemiye atlamağa muvaffak olmuştu. Bu adamlar o kadar kuvvetli ve cesur imişler ki, ge- ” Yazan: Amerika Cumhurreisi M. Ruzvelt — Çeviren: Faik Şemseddin Benlioğlu Tefrika Numarası; 34 olduğu anlaşılmıştır. Bir kol © W de bulunmuştur ki bunun <iylüzerinde Jim Blakın — ismi mahl üktur. Esasen otomobilin markası, numara ve plâkı vaz- iy6Skat'i surette tenvir etmek- tedir. Ezilmiş ve yanmış cesed Pren: | ted Posta nakledilmi Bay Jim Blakın varisi olarak dul karısı İlkadan başka bir imsesi yoktur. — Kazatnın sebebi lııııuı anlaşı- 'ımımışmî-'k Dir CSRİERZ içinde bulunan Bayan İlka Blık Odasından çıkmamakta ve tedavi edilmektedir., Jim için bu haber en ziyade memnuniyeti mucib bir haber demekti. Torantoda kendisine ikamet- gâh ittihaz etmiş olduğu Roayal York otelinin dairei mahsusa- sında artık müsterih bir hayat süreceğine kat'i olarak inan- mıştı. Zaten - İlka bu hususta zabıta tahkikatının tamikini de hiç istemiyecekti. O, âşıkı ile birlikte ancak bu neticeyi bek: seye İlm Blakih h.r devirae, beri lıgayyup etmiş oldu 'unu si midekiler bir an için kendilerini mahvolmuş — sanmışlar ve kaç- mışlardı. Fakat bu on beş silâhlı cesur adam karşısına bir kişi ıhıı. bunlardan beşini öldür- müş, onunu da firara mecbur. etmişti. Bu tek adam, Karasa- kal kaptan Edvar Tıç imişl Dcuım edecek — İskân kadrosu bu günlerde bekleniyor Vilâyet iskân müdürlüğünün alti ylık yeni Kadrosu' Sıhhat ve İçtimat Muavenet Vekâletince hazırlanmıştır. Yeni kadroda eski skân işleri'e meşgül olmak üzere bir (iskân şefliğ ) ihdas ed ldiği haber alınmıştır. İskân şefi, is- kân müdürü Dr. B.Ziya Fuadın murakabe ve nezarelinde iskâna ait eski işeri tedvir edecektir. Yeni kadroda, eskis'ne naz ran MAĞ PSi olmadığı. söylenizök. Camları çalanlar aranıyor Kızılay Kurumuna aid olup Yaz tüdvsimi 'için” Rüb 'tübansin” dan Bay Rupopotuna kiralanan Çeşme plâjındaki köşkün cam- ları Çal nmıştir. Zabıta, bu cam- ları çalan'arı meydana çıkarmak için tahkikata başlamıştır. lemiyecekti. Bu, menafiine uy: guün bir şey değildi. Jim Blak kendi kendis'ne: — Kral öldü, yaşasın kral! diyordu. ** Ertesi günkü tarihi taşıyan y B "ıaıak. gazeteler, müteve'fa Jim Blakın cenaze merasiminin programını neşrettiler. Bu haberi okuyunca, sabık Jim Blakda garıb bir ar- zu hüsüle geldi. Kendi cena: zesi merasiminde hazır bulun- mak! Ve fazla düşünmeğe lüzum görmeden Nevyorka giden ilk trene atladı ve ertesi günün öğle vakti Nevyorka vasıl oldu. Cenaze merasimi beşinci cadde de kâin büyük Sen Core kilise- sinde cidden hazin ve mükem- mel olarak yapılıyordu. — Jim Blakta kalabalık arasına ka- rıştı ve merasime iştirak etmiş olanlardan birisinin yanına yak- ç vvor, ayni ' Belçika Belçika Kralı | evlenecek mi? I Belçika kralı S. M. Leopol- dun validesile birlikte ani ola- rak Londraya gitmesi, türlü tef- sirlere - yol: açmiştu. - Bilhassa kralın Londrada bir Kontes ile evleneceği şayiaları tekrar kuv- vet bulmuştur. Kral Leopoldun; — Margaret Cavendish ile nişanlanmak üzere bulunduğu da şayidir. Resmi- mizde; Portland Dükünün kızı olan Bn. Margareti görüyoruz. Yıldızlardan ha- raç aliyorlar Bir haydut çetesinin marifetleri Holivut, belki de arz üzerin- de ağızlarda en ziyade dolaşan bir şehirdir. Ve bura halkının başına gelenlerin de haddi, he- sabı yoktur. Son. olarak Holivutta bir hay- dut çetesi kurulmuş ve - yıldız- lardan her birinin haline göre para sızdırmıştır. Fakat korku yüzünden bu çete aleyhine za- bıtaya hiçbir. şikâyet vukubu: mamıştır. Çete, nihayet © kadar yüz bulmuştur ki, Holivut film yık dızı, vazı! sahne, muharrir, fi- güran ve arlistlerden adam başına senelik 10 dolar haraç almağa karar vermiş ve tatbi- kata da geçmişlerdir. Holivutcular da - kendilerine düşen onar doları süratle tedi- yeye koşmuşlardır. Çünkü ha: racı veren bir sene müddetle her hangi bir haydut taarruzun- dan tamamile masun kalacak imiş! Haraca tabi Holivutcuların adedi en aşağı 10,000 olduğuna göre bu çete senede 100,000 dolar alıyor demektir. Fakat çete denilen bu heyulânın nihayet bir iki açık gözden mürekkep olmadığı n>reden bellidir? — Sz Mösyö Ha'lidaysınız, sanıyorum, Size bir kaç defa müteveffa Jim Blakın nezdinde tesadüf etmiş idim. Ne hazin bir hal... Dedi. — Evet... Evet... Bu hâdise cidden teessür suyandırmıştır. Müteveffa — hakikaten iyi bir adamdı. Jim, daha fazla konuşmadı, kilisenin içine doğru yürüdü, geçerken birisine çarptığını an- ladı ve dönerek: — Alfınızı rica ederim -dedi- fakat, çarptığı kimseyi görünce, kelimeler sanki boğazında sıkışıp kaldı. Bu, Şarlot Hop idi. Ağ- lamaktan gözleri birer yumruk gibi şişmiş, sesi kısılmıştı. Jim, büyük bir heyecan içinde kaldı. Şarlotun anlıyacağı şekilde bir sesle konuşmamak için nefsine büyük bir cebir yapmağa mec- bur kaldı. Bu kadının teessürü, kalbi ve çok samimi idi. Buna rağmen Şarlotun, bu sevdiği kı- 11 Küaumuetel Bodrumda bir servet fışkırıyor Narinciye faaliyeti, Bod- rumu zenginleştirecek.. — c ——— — Bir kiloluk pomelânlar yetişiyor. Bunların her biri 15 portakalın vitaminini taşıyor Egeyi dolaşan arkadaşı- mızdan: Bodrum mandarini, dünyanın en mütekâmil tipidir. Bodrum Akdenizde. meş- Kalimnos, - Si- cilya mandarinleri kadar nefis, belki onlardan da daha kokulu, daha büyük yetişir. Bodrumda beş dönüm mandarin bahçesine sahib olanlar, bütün sene çur buklarını satıp keyif - çatabilir- ler. Bodrumun Karatoprak kö- yünde on iki dönüm bahçesi olan Kaşerlenmiş Mehmed (Efen- di), Senede on bin, bazı iyi se- nelerde, on beş bin İiralık man- darin satmaktadır. Dikkat edi- niz amma... On iki dönümden, on beş bin lira. Bu miktar yal- nız Türkiyede değil, dünya zi- raat âleminde de bir rekordur. On iki dönüm bahçe sahibinin kendi mandarinlerini örselenme- den vapura nakletmek - için hu- susi motörü vardır. Bir oğlu İstanbulda, diğeri Pariste Sor- bonda okuyor. Bay Mehmed, ihtiyar ve akıllı bir köylüdür. Narinciye bahçıvanlığını pratik bilir. Bir kaç sene evel Bodruma na-| meyva çeşitleri vardır ki rinciye —mütehassıslarından uğramıştı: "Nafile uğraşmayınız, burada mandarin olmaz,, dedi. Ne yazık (!) kendisini dinleme- diler, Kaşerlenmiş Mehmet Efen- dinin ve Nalbantoğiu Ali beyin bahçelerini gören halk paçaları sıvadı. Şimdi Bodrumda milyon- larca mandarin yetişiyor. Hem de dünyanın en büyük, en ko- kulu ve en nefis mandarinleri!.. İstanbul piyasasında Bodrum mandarini, Rize ve — Antalya mandarinlerinden iki üç kat faz- lasına satılır. Bu sene toptan satış fiatleri beher mandarin, yüz paradan yedi kuruşa ka- dardır. Vaktile Bodruma gelen, narin- ciye mütehassısı, arasıra birkaç tane Bodrum mandarini bulup atıştırabiliyor mu acaba? .. Narinciyenin faydalarını ve her mahsulden daha fazla para getirdiğini kavrıyan Bodrumlu- lar, bahçelerine yeni yeni çeşit- ler, Türkiyede henüz - tanınma- miş fidanlar peydahladılar. Bu yeni - fidanları tâ - Siclyadar, zın uzaklaşmasına mani olmadı. Kendisi de — kilisenin samiine mahsus iskemlelerinden birisine oturdu. Bir çok çelenk gönderil Fakat bunlara istihza ile Jim, papazın duasına da faz'a bir ehemmiyet vermedi. Doğrusu, papazn ağzından kendi iyiliğini ve medhiyesini duymak çok tuhaf oluyordu. Jim, sadece Şarlotu bir daha gördüğü için memnun idi. Ken- di öenaze merasimine iştirak için buralara kadar geldiğinden hiç memnun o'mamıştı. Tabut götürülürken, fotoğ- rafçı müteaddit pozlarla resim alıyordu. Jim, ihtiyarsız bir ha- reketle cepheye kadar geldi. Fotoğralçı: — Canım, dedi. Sizin cenaze merasiminiz olmadığı halde ön- de bulunmak için neden bu ka- dar tehalük göster yorsunuz? Jim, bu İHiltapian H.î_g Arkadaşımız M. Reşad Targag biri 1,600 gramlık, diğeri 1 A00 gramlık Vaşington navel portakallarını tedkik ediyor Fransadan getirib, ektiler. Bugün Bodrumda mahsul veren öyle Tür. kiye ve Yunanistanda isimleri bile yoktur. Bodrum bahçıvanları, yeni meyvalara şimdi Türkçe isimler koymağa başladılar. Kay- mak ağacı, Kocagöbek gibi. Bir gün Bodrum çarşısında dolaşırken bana iki *Vaşington navel, portakalı hediye ettiler, Bu portakallârı kendi elimle tarttım. Bri, br kilo altı yüz elli gram, diğeri bir kilo dört yüz gramdı. Bu portakalların -içi pembe, sakız kokulu, iç tane- cikleri pirinçten büyük, dış renk- leri sarıya meyyaldir. Bu yaz Başvekıl Celâl Bayar, İpar yatı ile Bodruma uğramış ve kendilerine bir miktar şeftali takdim olunmuştu. Şeftalilerden biri tamam sekiz yüz elli gramdı, Bodrumda portakal, ağaç kaâa- vunu, bergamot, turünç ve limon gibi tanıdığımız bellibaşlı narinciye cinslerinden başka yeni çeşitlerin kültürleri ürettirilmektedir. Bunların — ara» snda Pometan İgrep frut) ve yukarıda bahsettiğim Vaşington navel cinsleri zikre — şayandır. — Sonu 8 inci sahifede — mandarin, CON ER DEACAM. Gi 2 rei — LA MOTLAEYIMR DKUN FD VYNT TACCI SÜUCTA VT NMT T OF GKMT UTT DAG | tu; ve acele bir iki adımla geri çekildi. Nihayet İlka da - kiliseden çıktı. Kolunda sabık- şeriklerin- den Driskol vardı. lika ağlıyordu. Fakat Jim bu ağlayışa karşı içinden derin bir nelret hissetti. İlkanın sukutu hayali Cenazenin defninden bir hafta sonra, Driskol, mütevelfa — Jim Blakın — vasiyetnamesini — infaz memürü — sifatile İlkadan bir randevu aldı. Bu adam Jim Bla- kın hesaplarını tanzim için bir halta geceli ve gündüzlü ça'ış- mağa mrecbur ka mıştı. Bu me- saiye Şarlot Hop da iştirak etmiş idi. İlka, Driskolu bir şezlonga yaslanmış ve en şık, en şuh va- ziyetile kabul etti, Şarlot ta be- raberdi. Faka', Dris'ol sahne» lere yaraşta bir şekilde selâm- ladığı halde, Şırletu xö memiş